/i/Yardım

  1. 1.
    0
    evet gündem maddesi belirleyip fikir alışverişinde bulunalım. her gece bir gündem maddemiz olsun.
    15.11.2014 tarihli konumuz. dün öğlen saatlerinde kurulan yeni parti ANADOLU PARTiSi. kısaltması ANA Parti. bu konu hakkında neler düşünür gececi tayfa.
    ···
  1. 2.
    0
    laik bir parti olduğu için %10 bile alması imkansız ki chp nin %20 küsürlerde oy almasının sebebi Atatürk'ün kurmuş olmasıdır iyi geceler
    ···
  2. 3.
    0
    bence yanlış yapıldı..akp nin ekmeğine yağ sürdüler.. alabileceği oy en fazla yüzde 5 parçalanan chp.
    ···
  3. 4.
    0
    öncelikle, eleştirilerim;

    solda yeni bir oluşuma evet ihtiyaç vardı. chp artık solu temsil edememeye başlamıştır. türkiyede solda birlik hareketleri olması gerektiğini düşünüyorum. ancak sol düşünce yapısı olarak zaten birlik olmaya yatkın bir grup değildir. sağda birlik hareketleri merkez sağ kavramlarına yatkınlık vardır. çunku sağda fikir birliğine varılabilir. bunlar milliyetçi ve dini temel alırlar. ama solda yelpaze gayet geniş ve seçenek boldur. ben kılıçdaoğlu döneminde ilk başlarda taze kan diyip artık baykaldan sıkıldıgım ıcın memnun kalmıstım. adamda temız bırıydı rüşvet vs olayı olmamıstır hıc. ancak adam liderlik özelliklerine sahip biri değildir. çunku adam bır kere durust. tayyıp erdogan ile başa çıkması mümkün değildir. ve oda artık koltuk sevdalısı oldu..

    yapılması gereken mevcut chp yönetimini değiştirmekti, ancak bu da bıldıgınız gıbı mumkun olmadı. şimdi yeni bir parti kurulacak taşrada örgütlenecek kendini ideolojisini anlatacak taraftar toplayacak. bunlar uzun ve meşagatli işlerdir.

    umarım chp yönetimi biran önce değişir, ve umarım bu yeni parti hareketi ile akpnın ekmegıne daha fazla yağ sürmemiş oluruz.
    ···
  4. 5.
    0
    Devletin yaptığı bina yıkılır.
    Köylünün yaptığı ayakta kalır.
    Devletin yatılı okuldur yaptığı...
    Köylününki ise sadece bir ahır...
    Halkın çocukları, devletin yaptığı o binanın altında kalır...
    Ama hala ayaktadır o ahır .
    Ve o köylü acıyla haykırır:
    “Devletin yaptırdığı bina yıkıldı!
    Ama yıkılmadı benim ahır!”

    Burası Bingöl. Yıl 2003.
    Yaşanan 6,4 şiddetinde bir deprem...
    Yıkılan sürüyle bina...
    Kaybedilen yüzlerce can...




    Evladı yıkılan binanın altında can veren bir ana haykırır:
    “Devlet bize mezar yapmış!”
    Yaşananın adı: Kocaman bir kahır!...

    Burası Yalova! Bir başka deprem bölgesi...
    Birkaç yıl önce, 17 Ağustos’ta tüm yurdu acıya ve kedere boğan o korkunç Marmara depreminde en büyük yıkımı ve can kaybını yaşayan bölgelerden biri Yalova...
    Deprem sonrası yaptıkları inşaatta hırsızlık yaparak malzemeden alan ve 17 Ağustos’taki depremde çöken binalardan sorumlu tutulan müteahhitler ve bu müteahhitlere hatır için denetimden bile geçirmeden inşaat izni ve ruhsatı veren dönemin Belediye Başkanı Yakup Kasal, yapılan soruşturmalar sonucunda mahkum edilerek cezaevine atılır.
    Birkaç ay sonra, hepsi de mahkemeler sonucunda serbest kalır!...
    Tarih: 4 Mayıs 2003. Bingöl depreminden birkaç gün geçmiş...
    Vatan Gazetesi’nde sürmanşet bir haber:
    “Yalova’da, bir çok kamu ihalesi, inşa ettikleri tüm binalar 17 Ağustos’taki depremde yerle bir olduğu için mahkûm olan müteahhitlere verildi... ”
    Bu müteahhitlerin, yaptıkları tüm binaların 17 Ağustos’ta yıkılmasının yanı sıra, bir başka ortak özellikleri daha var:
    Hepsi de Yalova Belediye Başkanı'nın cezaevinden koğuş arkadaşıdır...

    Burası Bingöl... Yaşanan 6,4 şiddetinde bir deprem...
    Devletin yaptığı bina yıkılır, köylünün yaptığı ahır ayakta kalır!
    Ve acılı bir ana haykırır:
    “Devlet bize mezar yapmış!”
    Yaşanan şey bir dram değil artık. Sadece kahır!

    Bu devletin politikasını, halkına bakış açısını her zaman eleştiririm. Devletin bir çok uygulamasını içine sindiremeyenlerdenim. Çünkü bizde devletin kendi halkına bakışı; halkının devletine hep kul-köle olması beklentisine göre şekillenmiştir. Temelinde ise; “kutsal devlet” anlayışı vardır...
    Böyle olunca da devlet halkın hizmetine sunulmaktan çıkmış, halk devletine kul edilmiş, sonuçta da devlet halkın sırtına bindirilmiş...
    Halkın çektiği ise kocaman bir kahır...
    Çünkü sırtında taşıdığı devlet, kimlerin elinde ne hale gelmiş:
    Hırsızların, dolandırıcıların, soyguncuların, çetecilerin ve onlarla kolkola girmiş siyaset bezirgânları tarafından kuşatıla kuşatıla, bu erki ellerine geçiren bu zümre tarafından, devlet halkı soymanın, halkı sömürüp ezmenin bir mekanizması haline getirilmiş!

    Ama genel bir kural vardır:
    Dünyada hak edilmemiş bir yaşam yoktur.
    Dolayısıyla, daha önce sokaktaki adam şöyle düşünmeli:
    “Peki, bugüne kadar devlet erkini kullanması için ben hep kimleri iktidara getirdim?”
    Cevap: “Hırsızları. Veya onlarla kolkola girmiş siyaset bezirganlarını”

    3 Kasım’da hırsızlardan kurtulmak için karar verdi bu yurttaş!
    Ama sonuçta, hırsızlardan kurtulayım derken, bu kez de “gaspçılar”a çarptı!
    işte AKP hükümeti ve yaptığı ilk icraatı: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, çıkarttığı yasayla geçmiş yıllarda hakkında açılan yolsuzluk davasından kendini kurtardı ve kendi kendini affetti.

    Kulaklarımızda acılı bir ses çınlıyor hala:
    “Devlet bize mezar yapmış!”
    Öyle ya, bizim çarpıcı ve yaman çelişkimizdir:
    Devletin yaptığı okul yıkılır.
    Ama ayakta kalır köylünün yaptığı ahır...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    0
    Seçimler yaklaştıkça ülkemizde yeniden hareketlenme başladı. Liderler halkın karşısına çıkıp yeni projeler ve vaatler vermek için harıl harıl çalışıyor.

    Geçmişte siyaset dünyasının figüranlarının vaatlerini hatırladığımızda masa başında ülke gerçeğini yansıtmayan aldatıcı, içi dolmayan hayal ürünü açıklamalara seçmenin ilgi göstermediğini ve boş vaatlere kanmadığını gördük. Bu seçimlerde artık seçmen bu gibi seçim vaatlerine kanmayacaktır.

    Lider konumunda bulunan ve konuştuklarında kitleleri harekete geçirenlerin üsluplarına dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Şahısları karalayarak milletin gözüne şirin görünmek bunları oya dönüştürmek artık geçmişin tozlu raflarında kaldı. Zaman Türk seçmenini değiştirdi. Seçmenler değişiyor, seçilenler de artık değişmeli. Bu aziz milletin karşısına mert, dürüst ve yapılabilir icraatlarla çıkılmalıdır.

    Ülkemiz Batı ülkelerine göre yıllar öncesinde çok çileler çekti. iç kavga ve çekişmelerden dolayı zaman kaybetti. Aldatıldı. Kandırıldı. istismar edildi. Oyları alıp, meclise gidenlerin halktan kopuk her türlü konfor içinde yaşamaları, ikinci bir seçime kadar oy aldığı kesimi ihmal edenler artık aklıselim olmalıdır. Bu ülkenin ve aziz milletimizin uykudan kalkmaya başladığı bir döneme giriyoruz. Milletimizin temiz ve saf duygularını istismar eden, kendi egolarını tatmin etmek için siyasete girenlerin artık piyasadan kalkması gerekir.

    “Ben vazgeçilmezim” diye düşünlerin aldandığını, kendilerine hatırlatmak istiyorum. Enerjisi bitmiş, ufku kendi önünden başka bir şey görmeyen, meclisi tatil yeri düşünen zihniyetlerin kenara çekilmesi gerekir. Parmak için meclise gidenlerin kendilerini sorgulaması gerekir. Bu ülkede nice değerli kişiler vardır. Siyasetin çirkinliğinden, çirkinleştirilmesinden dolayı kendilerini öne çıkarmıyorlar. Bu değerli kişilerin bulunup siyaset dünyasında değerli fikir ve düşüncelerinden istifade edilmelidir. Ülkemizde seçilenler için çıta yükselmelidir. Dünya ile bütünleşmiş, adeta dünya küçük bir ev haline geldiği bu çağda ülkemizin çalışkan, dürüst, atak ve ufku yıllar ötesine hitap eden kişi ve kişilere ihtiyacı vardır.

    Ülkemizin etrafında komşularımızda her gün kan akıyor. Türkiye’yi örnek ülke gören ve bunun için diktatörlere direnen halkın ayaklanmasının nerelere varacağını kestirmek çok zor. Böyle bir coğrafyada basit düşünceler ve konuşmalar artık bırakılmalıdır. ingiltere ve ABD yüzyıllar sonrasının hesaplarını yapıyor. Biz ise günlük basit hesapları bile yaparken zorlanıyoruz. Meclisi tapulu malı gibi görüp uzun yıllar görev yapanlarında artık genç beyinlere yerlerini bırakmasının zamanı geldi ve de geçiyor.

    Dünyada genç nüfusun en fazla olduğu ülkemizde hala yaşları emekliliğe gelmiş kişilerin kenara çekilme zamanları gelmedi mi? Makamlar kimsenin tapulu malı değildir. Geçici makamların peşinde koşanların sonu ne zaman gelecek? Ülkemiz artık geriye gidemez. Gelişmenin önünü hiçbir kimse de kesemez. Köhnemiş beyinlerin bunu hafızalarına kazıması gerekir. Yeni proje üretemeyen siyasi görüşlerin bu çağda rağbet görme şansı yoktur. Halk nezdinde kabul görmeyen siyasetler artık rafa kalkmalı. Millete kabadayılıkla hükmetme devri kapandı. Gerçekçi fikir ve görüşler, halkın içinden çıkıp, onların değerlerine sahip çıkan yeni yüzlere ve siyasetlere bu milletin ve ülkenin ihtiyacı vardır. isimlerin peşine takılıp gitmeye de artık son vermek gerekir. Büyük davalar fani şahsiyetler üzerinde bina edilemez. Davası millet ve himmet olanlara ihtiyacımız vardır.

    Ben Rize’de vekil seçimleri ile ilgili yazılar yazdım. Vekil olmayı düşünen birçok kişi aradı. Kendileriyle ilgili yazı yazmamı önerdi. Bu konular çok hassas; yakinen tanımadığım kişiler hakkında okuyucularıma yanıltıcı bilgi vermek benim tarzım değildir. Aday adayları açıklanır biz de kendilerini tanıdığımız kadar yazılarımızda yer veririz. Seçmenleri etkilemek onların vebalini üzerimize almak çok yanlıştır. Okuyucularımdan olumlu veya olumsuz birçok yorum aldım. Bu hassas konuyu istismar eden okuyucularımızda çıktı. Bizim hakkımızda da olur olmaz yorumlar yazdılar. Benim temiz ve art niyet taşımayan yazılarıma siyasi görüşlerini katarak yorum atanlara cevap vermek istemiyorum. 1985 yılından bu yana köşe yazıları yazıyorum. Amacım siyasetle bir yerlere gelmek asla değildir. Bu garip elli beş yaşına geldi. Üç çocuk babası iki torun sahibi oldu. Hayatın acımasız çarkları hala alın teriyle çalışmaktan beni men edemedi. Kenara çekilip aileme zaman ayırmaya bile fırsatım olmadı. Sivil Toplum örgütünde görev alıp eğitime hizmet etmem bana mutluluk veriyor. Siyaseten isteseydim daha farklı konumlarla karşınızda olabilirdim. Ama ben siyasete alışamadım. Alışmak da istemiyorum. Bu yaştan sonra tek amacım, Pazar’a ne kadar katkıda bulunabilirim noktasındaki kaygılarımdır. Bunun dışında başka bir arzu ve istek peşinde de değilim. Benim her görüşten çok samimi dostlarım var. Olmaya da devam edecektir. Pazar toplam üç caddeden ibarettir. ilçede tur atan birisi her görüşten arkadaşla yüz yüze gelir. Bu yüzden kimsenin kalbini kırmamaya çalışıyorum. Kalp kırmak çok kötüdür. Bunun vebalini almak istemem. Kimsenin de yapmasını istemem. A veya B partisinden seçilenler de hepsi dostum ve arkadaşımdır. Parti başkanları ve mensupları da kardeşim ve arkadaşımdır. Ben görüşlerimi onlarla da açık ve net bir şekilde paylaşırım. Bu ilçeye bir taş koyanın her zaman yanında olurum. Alkışlarım. Aleyhinde propaganda yapmam. Yanımda kendilerine söylenen olumsuz her lafın da karşısında olurum. Siyaseten kimseyle kırgın olmam. Geçici dünyanın geçici zevklerinin peşine takılıp hayatımı zehir etmem. Bunun böyle bilinmesini istiyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    +1
    barajı geçemez. bunun sebebi türkiyede chpnin %25 oy almasının sebebi sadece ve sadece atatürktür. ne kemal kılıçdaroğlunda ne de ekibinde bu oranı alabilecek kalibre ve kalite yoktur. chp seçmeni de chpden bi tak olmayacağının farkında ancak el mahkum (kılıçdaroğlunun deyimiyle: gibe gibe) chpye oy verecekler.

    anadolu partisinden de aynı şekilde bi tak olmaz. her ne kadar kemalist bir parti olduklarını deklare etseler de chp atatürkün ekmeğini yemekten vazgeçmeyecektir. gerçi son baykalın gidişi ile birlikte chpnin atatürkçülüğü falan kalmadı, cemaatle iş tutan, kürtçü tezlere de yer veren, abdye sıkça gidip gelmeye ve abd'de iktidar aramaya başlayan karaktersiz kişiliksiz bir parti haline dönüştü ama başta da belirttiğim gibi chp isterse atatürk düşmanı bir parti haline gelsin bizim atatürkçü abilerimiz teyzelerimiz gibe gibe gidip chpye oy verecekler.

    hayırlı olsun
    ···