beyler sizce yıldızlar gerçekten o kadar uzak

.. mı amk? ya gerçekten minnacık şeylerse bunlar? ya nasa bizi ayakta gibiyorsa. evren denilen şey gerçekten dünyanın etrafnda oluşuyorsa? amk evren sonsuz evren sonsuz diye diye kafayı kırdırdılar lan bana. nere sonsuz dıbına koyim. nereye büyüyor bu evren? madem didik didik ediyoruz niye bizim gibi bir canlı yok. biz bulamıyorsak onlar niye bizi bulamıyor? neden evren denilen şey sonsuz bir sessizlikle bize bakıyor?

ulan kafayı kıracağım vallaha. nedir olum bizim yaşamamızın sırrı. 50 sene sonra kimse bizi hatırlamayacak? bu mudur yani? ye iç gibiş sonra da öl. el fatiha. hadi bana eyvallah. lan jüpiterden güneşten biri gelsin de desin yavrum seni ben yarattım. ölünce bana gelicen. ama yok. din denilen şey öyle ucu açık ki, insanın buna inanası da gelmiyor. yorum y apın raahtlatın lan beni gibikler.

@7 panpa biliyorum bilimsel izahını eyvallah da, çok saçma değil mi lan? tee milyonlarca ışık yılı ötede alev topları var ve sana hiç bi gibim katkısı yok. ne demeye duruyo orda? yani demek istediğim, hadi bir bitki olur, hayvan olur, insan gibi duygu sahibi akıllı düşünceli varlıklar olur anlarım. ama yok amk. alev topları ve bi tomar boşluk. çok anlamsız amk.

@10 ahahaha bin gibtir git.

@9 panpa dediklerin mantıklı. ama din mevzusunun da kendi içinde tarihsel açıklamaları var. göktanrı, güneş tanrı gibi gelenekler elbetteki belirli bir coğrafyada tek tanrı inancına yol açabilirler. bu durumda hepsinin aynı çizgide olmalarını ilahi bir nedene bağlamak gereksiz.

patlama meselesi ise olayı enteresan kılıyor. yani patlama sonrası bir türlü bitmek bilmedi, üstelik hala büyümeye devam ediyor evren. yani o denli büyük bir çaptaki boşlukta evrenin bir canlılık yaratması ve bu canlılığında akıllı duygulu canlılarının şimdiye kadar dünyada görülmesi pek acaip. yani ne olacak? bizim gördüğümüz yıldızların aslında yanmakta olan bilinçli canlılar olduğunu mu keşfedeceğiz ilerde? ancak böylesi bir ihtimal onları anlamlı kılabilr. diğer türlü, sadece dünyaya gelmiş olan bir kutsal kitabın tüm bu acaiplikleri izah etmesi gerekecek ki, bu imaknsız bir şey.

ya din külliyen uydurma, ya da evren bu denli anlam atfedilecek bir yer değil.

@14 gece yapılmayacaksa ne zaman yapılacak züttoş? sen gibtir git capsine bakarak 31'ini çek, kalabalık yapma burda.

@12 evet bu boyut meselesine değinmen iyi oldu. mesela geçen bi italyan elemana dedim, milyonlarca ışık yılı uzakta olan yıldızlara dünyevi mekansal hız araçlarıyla ulaşılmasının imkanı yok. yani satürne bile 5 yılda mı ne gidiliyor amk? o da gidişi var dönüşü şüpheli. dediğin boyut meselesinin konuyla şöyle bir bağı olabilir: belki biz hız meselesinin ötesinde bir yöntemle bu seyahatleri düşünmeliyiz. yani mekanı bükmek, zamanı bükmek gibi reel ötesi bir takım ihitmalleri hesaba katarak olabilir. nasıl olur ne yapılır bilmiyorum, ama bahsettiğin 3 boyutun ötesine gitmek şart. ve eminim ki böylesi bir seyahat sonrasında bizim uzakta parıldayan cisim olarak gördüğümüz bir çok yıldız aslında canlı düşünceli akıl sahibi varlıklar bile çıkabilir.

tarkovskinin solaris filmin hatırlayın panpaşlar. aynı hikaye işte.

@18 güzel izah yaptın canım. ben de dinlerin tarihsel temmeleri derken böyle bir şeyi kastediyordum. bırak kuranı incili felan, tanrı inancı bile insanın kendine benzeyen ama kendinden çok güçlü bir varlığa olan bağlılığını ispatlar. yani insanımsıı bir tanrı inancı yaratıyor inasnoğlu. görüyor duyuyor kızıyor seviniyor. ama adalet veriyor en sonunda. insan neyi görmek istiyorsa ondan bir tanrı oluşturuyor. bu insanın yalnız kalmak istememesi, kendini bir başka canlıya bağımlı kılmak istemesiyle ilgili bir güdü. var olma arzusu, ebediyyen hayatta kalma isteği. bu isteğin varlığı tek başına tanrının varlığını kanıtlamaz. yokluğunu da kanıtlamaz. ama eğer bir tanrı varsa, bu kadar açık uçlu bir ortamda kendi varlığına inananları cezalandırması saçam olurdu. yani hem kendini gizleyceksin hem de niye sonuca u laşıp beni bulamadın diye ceza vereceksin. üstelik bunu birbiriyle çelişkilerle dolu kitaplar ve insanlar üzerinden yapacaksın. insanoğlu hala kendi yaptığı helvadan putlara devam ediyor aslında. bu putların şu an en büyüğü de dinin bizzat kendisi ve bizi dünya'nın merkezde olduğu sanılan o dönemin hayat algısına göre oluşturulmuş bir kitaba bağlı kalmamızı salık veriyor.

tanrı neden görünmek bilinmek ister ki? kimseye muhtaç olmayan mükemmel bir varlık neden bir şeye ihtiyaç duyacak bir ekgiblikle malul olsun?