daha önce okuduğunuz hikayeleri unutun

reeeeeeeeezzzerveeeeeee

traktöre binip süthanenin olduğu yere gittik. bir traktör, iki araba süthanenin yanına park etmişti. babam inip kapıyı çaldı. açan olmadı.
" arabaları burda, duymuyorlardır" dedi.

beni arka kapıya yolladı. beyaz şeffaf nalyon tutuyordu kapıyı. aralayıp içeri baktım. 1.60 boylarında yaşlı bir adam küçük ofiste oturuyordu. geri dönüp babamı çağırdım.

reserved

rezerved

Yaz yaz amk

içeri girdiğimizde yaşlı adam ofisinden topallayarak çıktı.

"buyur beyim"dedi.

"eski sahiplerinden haberiniz varmı? diye sordu babam.

yaşlı adam bizi içeri davet etti. ofisteki eskimiş koltuklara oturduk. kapıyı kapattı. çekmeceden çıkardığı tozlu not defterine adresi yazdı. babama uzatırken kafasını kaldırıp gözlerinin içine baktı

" her ne işiniz varsa, dikkatli olun beyim" dedi.

adresi alıp süthaneden çıktık. eve uğrayıp arabayı ve dedemi aldık. yol yaklaşık 40dakika sürdü. köye girdiğimizde meydanda büyük bir çınar ağacı , gölgesine kurulmuş üç köy kahvesi vardı. herbirine girip güğümcü ibrahimi sorduk. ne duyan, nede bilen vardı. dedem "biraz oturup dinlenelim sonra döneriz "dedi.

kahvede birşeyler içip dinlentik. arabaya binerken, sakat bir adam dedemin kolundan tutarak

" ğümümcüyle ne işiniz var" dedi.

durla okurum bir ara

dedem adama döndü. gözleriyle süzdü. 1.70 boylarında el ve ayakları sakat bir adamdı. ayaklarının yamuk olmasına rağmen, kendi başına yürüyebiliyordu. kafası önde, zayıflıktan ölmesi an meselesiydi. ağzı, şarap elleri tütün kokuyordu.

"herşeyi anlatırım, yeterki karnımı doyurun" dedi. d

edem endişeliydi. bir ayyaşa güvenmekten korkuyordu. başka çareside yoktu. elini cebine attı, çıkardığı parayı adama uzatarak

" vaktimiz yok, tüm param bu al senin olsun. herşeyi anlat dedi".

reserved

sakat adam parayı alıp gömleğinin cebine koydu.

"beni takip edin " dedi.

çınarın karşısındaki aradan elli adım kadar ilerledik. tek katlı iki göz odası olan taş eve girdik. kapayı açıp,

" içeri girin " dedi.

oda rutubet kokuyordu. yerde eski koyun derisinden kilim, yere koyulmuş birkaç koltuk minderi, ve yatak dışında hiç birşey yoktu. kapıdan eğilerek geçtik. minderlere oturup sakat adamı bekledik.

içeri elinde bir haritayla girdi.

" herşey bununla başladı" dedi. haritayı dedeme uzattı.

" ne görüyorsun " diye sordu.

dedem iyice baktıktan sonra "bir gömü haritası olmalı" dedi.

sakat adam dedeme bakarak kahkaha atmaya başladı. nefes aldıkça gülüyordu. yatağa uzanıp tavana baktı. iç çekti

" babamda gömü sanmıştı" dedi. ellerinden destek alarak, uzandığı yerden kalktı. haritayı eline alıp işaretlenmiş yeri gösterdi.

Ya gibecem amk sürekli erteliyosun adam akıllı yazmıyosun boş zamanında word e yaz buraya kopyala

hadi lan okuyom ben

olum valla ayıp ediyosun yaz şunu adam gibi yeter ya hep aynı nane

"güğümcü ibrahim işte bunu, burdakini serbest bıraktı" dedi.

iç çekerek anlatmaya başladı.

• çınar ağacının altından sahile kadar olan her toprak, her ev zamanında sakat adamın dedesinmiş. dede vefat edince mallar 7 kardeşe paylaştırılıyor. sakat adamın babası kazım , tarlaları kardeşlerine verip karşılığında ev, traktör alıyor. evleri , eline geçen malları satıp köyün girişine köşk yaptırıyor. evlendikten iki ay sonra , tüm mal varlığını çıkan yangında kaybediyor. beş parasız kalıyor. abi, ablalarından yardım istiyor. iki göz oda, 2 dönümde tarla veriyorlar. kazımı kendi işlerinde çalıştırmaya başlıyorlar.

kazım tarla sürerken tahta bir sandık buluyor. içinden bir harita çıkıyor. köy köy, defineyi çıkarmak için adam arıyor. bir kaç ay sonra güğümcü ibrahimle karşılaşıyor. kazım ve karısına süthanede ahırın yanına bir oda yapıyorlar. o sırada kazımın karısı 7 aylık hamile. güğümcü, hem hazırlıkları tamamlamak hem de doğan çocuğu miras sahibi cinlere vermek için çocuğun doğmasını bekliyor.

aylar geçiyor. kazımın eşi doğuruyor. güğümcü çocugun kulağına ezanı okuyup, kemalettin ismini veriyor. kırkı çıktıktan sonra kazım ve kemalettini yanına alıp haritada yazan yere gidiyorlar. imsağa bir saat kala toprağı kazmaya başlıyorlar. topraktan , bir metre boylarında, ağzı kara çarşafla bağlı ağırca bir testi çıkıyor. kazım kemalettinin bırakılcağından haberdar. ayağı kalkıp kemalettini testinin yanına koyuyor.

Amina koyayim keske bugun daha yeni gormus olsaydim boyle gidim gidim okuyom

güğümcü, kemallettini testinin çıktığı yere bırakıyor. testinin kara çarşafla bağlı ağzını bıcakla kesiyor. testiden, beyaz ışık kümesi ortaya çıkıyor. güğümcü çıkan varlıkla konuşuyor. kemallettini kabul etmiyor. tüm altınları kullanabilmeleri için, iki insanı öldürmeleri gerektiğini söylüyor. güğümcü, kabul ediyor. kazımın göz perdesi kapalı olduğu için güğümcünün kimle konuştuğunu görmüyor. kendisini kandırdığını düşünüp, testiyi kırıyor. hakkına düşen altınları alcağını, güğümcüye kendi hakkın için kimi öldürürsen öldür diyor, altınları kucaklayıp yürümeye başlıyor