dayımın çiftliğinde olanlar

selamin aleyküm beyler. daha fazla saklayamıyorum ve anlatacağım. dayımın şahane ötesi bir çiftliği vardır. yerini söyleyemem. neyse, böyle küçük dere kenarında bilmem kaç dönüm arazi üstünde. hemen her şey vardır.

annemler 6 kardeş. dayım tek erkek çocuk içlerinde. bi de en küçüğü. ona tak gibi para kalmasından mütevellit o çiftlikte oturuyor pekekent. herneyse, biz hemen her sene 2 haftalığına falan dayımlara gideriz kalmaya. bütün sülale gideriz. yaklaşık 20 kişi falan, teyzemlerle beraber. misafir evinde kalırız, çok odalı. o kadar büyük yani. kendiniz hayal edin.

her yaz olduğu gibi gene gittik oraya. lan ortamı görseniz amk. internetle falan bağınızın kesilmiş olmasını giblemezsiniz. derenin öbür tarafına geçiyorsunuz alın size ormanlık alan, dolaşın etrafta doğayla iç içesin. yanınıza sepet alın, sepetten çıkarın kiliminizi alın size doğal piknik. oooohhh her şey şükella. ne güzel ortam dıbına koyim.

üniversiteden de yeni mezunum. aralıkta askere gidicem, üstümdeki son stresleri atıyorum bu doğal ortamda.

sülalenin en büyük bireylerinden sayılırım, teyzemin büyük oğlu 30 yaşında, onun kız kardeşi 27 yaşında. ondan sonra ben geliyorum 24 yaşındayım. en küçük teyzemin 3 tane küçük kızı var. keretalar 4 8 ve 10 yaşındalar. ben tek çocuğum. 2. büyük teyzemin tek oğlu var, 17 yaşında. annem ortanca kız çocuk. onun bir küçük kardeşinin 4 tane çocuğu var 2 erkek iki kız. kızlardan biri benle yaşıt. diğeri 8 yaşında. erkekler de 14 ve 17 yaşındalar. dayımın 3 kızı bir oğlu var. kızlardan biri 17 yaşında, biri 13 yaşında biri 10 yaşında. oğlu 8 yaşında.

yani aileden çok çocuk bahçesi dıbına koyim. ama yine de vakit güzel geçiyor. ata falan biniyorum. hava pırıl pırıl. herkesden mutluluk akıyor. beyne fazla oksijen gidince uyuşturucu etkisi yapıyor amk.

la neyse, fazla yaşıt yok. biz de öyle bi kaç kişi takılıyoruz. büyük oğul 30 yaşında zaten, o karısıyla gelmiş. annemlerle takılıyor. bizle alakası yok pekekentin. onun kız kardeşi gelmedi çiftliğe, çalışıyor.

ben de 2. büyük teyzemin oğlu kazım, 2. küçük teyzemin benle yaşıt kızı duygu, onun erkek kardeşi onur ve dayımın kızı merve le takılıyorum. dayımın doblosunu falan alıp çevrede dolaşıyoruz. merve'nin diğer çiftliklerden arkadaşları da var. ama çiftlikler arası mesafe inanılmaz uzun. araba varken mesafe sorun olmuyor tabi.

nese beyler bu çiftliklerin ordan geceleri bütün yıldızlar falan görünüyor amk. aklınız almaz. hayatınızda o kadar yıldız görmemişsinizdir. ben bizim kuzen ekürileri bi de yan çiftlikten yusuf, rıdvan ve ece'yi de alıyorum. dayımın çiftliğinin arka kısmında böyle safi çimlik alan var. top oynamak için yaratılmış. oraya zütürüyorum, elimizde 4-5 torba bira amk. oturuyoruz çimlerde demleniyoruz. sohbet muhabbet makara tukara.

neyse işte, o gece herkesin kafası güzel oluyor amk. tabi 2-3 şişe birayla sarhoş olcak değilim ya. bizim 17'lik kuzenler kafayı buluyor hep. ben iyiyim, duygu da iyi. bunlar iyice sarhoş olunca sapıtıyorlar falan. ordan oraya koşuşturmalar falan. rıdvan salağı kusuyor, dıbına koyuyor çimlerin. böyle gereksiz bir ortam yani.

ben de duyguyla konuşuyorum bu sıra. la napcan diyorum, ben askere gitçem şimdiden tırsmaya başladım. bi de dönüşte iş bulamazsam falan muhabbetleri. duygu bi kaç sınava girdiğinden falan bahsediyor. kızın hayali banka amk. mal mısın kızım böyle hayal mi olur diyorum. ruffles tan falan atıyorum ağzıma amk. biradan da yudumluyorum.

o gece bizim gençlik iyice sapıtıyor. tamam gençler eve gibtirip gidiyosunuz diyorum. merve salağı iyice pert olmuş. diyorum dayıma belli etme benim amıma koyar. git hemen odana zıbar diyorum. duygu'ya tembih ediyorum şunu çaktırmadan odaya zütürsün diye. yan çiftlikteki elemanlar da gidiyor arabayla. kaza yapmıyor veletler çok şükür. herkes dağılıyor odalara. amk o yaz sıcağında nasıl serinlik geliyor odalara bi bilseniz, oyhhşş.

ertesi gün kazımlar gidiyor. daha 3. gün amk nereye gidionuz teyze diyorum. işleri çıkmış falan. neyse zaten kazım hödüğün teki amk, ruhsuz odun pekekent. akrabalık bağları sıfır puşt. bunlar gidiyorlar. biz kalıyoruz duygu, ben onur ve merve. ertesi gün rıdvanlar da gelmiyor. ece geliyor, bi de o çevreden deniz diye bi elemanla onun kız arkadaşı meyra geliyor. neyse, yine takılmaca. ben yine alkole sevkediyorum herkesi. dolduruyoruz biraları. çimlik alanda takılıyoruz. annemler de temiz hava keyfi yapıyorlar masalarda. herkesin keyfi yerinde.

ben bi tane de tekel vodkası yükleniyorum amk. o gece içiyor yine herkes. bu deniz ve sevgilisi 21 yaşında. ece 22 yaşında. diğerlerini söylemiştim zaten. biz duyguyla vodka yudumluyoruz. öbürleri birayla pert olmaya başlamışlar. kaç tane içtiler bilmiyorum. o sıra merve geliyor elimden alıyor vodkayı zaten 2-3 yudum kalmış. dikiyor. lan bıraksana gerizekalı çarpar seni velet falan diyorum. bu zaten kahkahalar atıyor, olmaz bişi ben kaç yaşımdan beri içiom olmmmm diye çıkışıyor.

ayakta sendeleye sendeleye duruyor. duygu sırtüstü uzanmış çimlere yıldızlara bakıyor. meyrala deniz de yiyişiyor dıbına koyim. ece huursu da beni kesiyor. onur denen bin de içki içince dut yemiş bülbüle dönüyor. öyle oturuyor. merve ayakta zor duran haliyle sağa sola yürüyor. bağırıyor toplaşın diye. elindeki vodka şişesiyle yere bağdaş kurup oturuyor. bu kadar içtik, diyor. o zaman şişe çevirmece oynuoz. çeviriyor şişeyi biz de başlıyoruz oynamaya.

işte doğruluklar cesaretler başlıyor. herkesin kafa güzel olunca da, herkes var gücüyle doğruları söylüyor amk. duyguya geliyor, hiç yaptın mı diyorlar. çoook diyip gülüşmeye başlıyor. herkesten şişe çevirmecenin klagib sesi "ooooooo" yükseliyor. o çeviriyor, bu çeviriyor. herkesin özel hayatı ortaya dökülüyor. o sırada deniz ilk kaydığı kızın adını söyleyince meyra'la kavga ediyorlar. kavga kısa sürüyor falan. merveye geliyor, bekaretini geçen sene kaybettiğini öğreniyoruz. onur bakir olmadığını iddia etse de kimseyi gibemediğini hal ve hareketlerinden anlıyoruz. öyle böyle şişeler döne döne cesaretlere geliyor.

ağacın tepesine çıkmalar, derenin dibinden taş almak falan derken cesaret işi de erotiğe bağlıyor. kuzen ağırlıklı bir grup olduğumuz için erotik işler ece'ye yükleniyor hep. yok onun kucağına otur, yok eceyi öp falan gibi. denizi boxera kadar soymaya başlıyorlar, meyra deliriyor falan. alkolün etkisi her harekette daha da artıyor. o sıra bana geliyor cesaret. onur bini diyor ki, duygu ablanın göğüslerinin arasını öp. bu bunu söyler söylemez elimde olmadan azıyorum amk. duyguda da askılı elbise var. göğüs dekoltesi derin. işte tam o dekoltenin bittiği noktayı öpüyorum. takunu çıkarmayın beyler falan diyorum.

bir iki cesaret işinden sonra oyun bitiyor evlere dağılıyoruz. denizle meyra da, dayımın misafir odalrında ayrı ayrı yatıyorlar.

ondan sonraki gün mangallar yanmış, bütün sülale aynı sofrada ete doyuyoruz. öyle güzel yiyoruz ki erkenden uyuyoruz amk, şarkılar türküler derken.

bir gün daha geçiyor, gece yine ekürilerle toplanıyoruz. rıdvan da geliyor bu sefer. deniz meyra ikilisi var gene. rıdvan pekekenti elin bi şişe jack daniels'la gelmiş. başlıyor yine herkes içmelere. yok yaparsındı, şunu yapamazsındı saçma sapan alkol muhabbetleri dönüyor. duygu akılalmaz sarhoş olmuş bu sefer. meyrala deniz iyice yiyişiyor amk ortamı tak zütürüyor. neyse yine bi yerden şişe dönmeye başlıyor. rıdvandı, eceydi o ona o ona oturuyor. o onu öpüyor, o onu parmaklıyor. duygu hemen yanımda bağdaş kurmuş tek parça askılı elbisesiyle. eliyle ortadan bastırmış ki frikik vermesin. zar zor dik duruyor. öp diyorlar duyguyu, öpüyorum.

yine arada bi olaylar oluyor falan. bu merve rıdvan'ın kulağına bişiler fısıldıyor amk. sonra şişe merveye denk geliyor. rıdvan diyor ki git onun kucağına otur. yani benim. la diyorum gibtirin gidin falan ama baya sarhoşum. merve güle güle geliyor, ayağı takozlayıp düşecek gibi oluyor. yanıma gelip iki bacağımı yana açıyor ve kucağıma sertçe oturuyor. gibim kalkıyor amk elimde olmadan. 30 saniye oturcan diyorlar, bu oturuyor. kıpkırmızı oluyorum. gülüşmeler falan. o gece de böyle geçip gidiyor.

la diyorum hep aynı muhabbet aq. bunu dediğimde ertesi günün akşamüstüsü olmuş. giberim diyorum böyle muhabbeti falan. yarın gidek bi ormanı falan dolaşak böyle safari yapak kendi çapımızda. dereye ayağımızı falan sokarız, çiçek böcek toplarız. amk diyorum. onur merve duygu falan aaa oke iyi fikir cart curt diyorlar. ok diyorum sabah gideriz hava kavrulmadan önce güzelce dolaşırız. herkes ok ok diyor. o akşam da yemek yiyoruz, herkes yorgun. 3 tane hamağa yatmışız onur pekekenti içerde tv izliyor. hamakta hafif mayışıyoruz sonra uyumaya gidiyoruz.

sabah uyanıyorum amk erkenden. 8 falan saat. yüz yıkama, duş alma giyinme falan derken bahçeye çıkıyorum. duygular falan yok. gibeyim amk diyorum yapacağınız işi. telefonunu falan arıyorum ama kapalı, onur binininki sessizde heralde açmıyor. tam merveyi arıcam bi bakıyorum karşıdan geliyor bu amk. iyi bari diyorum. la merve, bunlar uyanmamış beraber kaççaz sen bana nerde ne var göster biliyosundur diyorum. oke oke diyor, şurda eski cinli kulübe var burda bilmem ne iskeleti var diye saydırıyor. tamam diyorum gidince göster. derenin üstündeki minik köprüyü geçip yolculuğa başlıyoruz amk. ne güzel lan doğa falan, börtü böcek, her tarafta doğal çiçekler. ooohh missss.

hemen ormanda kuru bir mini çubuk buluyor. alıyor merve bunu, kafasında şu klagib amerikan şapkaları olur ya hani. hasırdan. şimdi plajlarda moda. o var amk. askılı elbise giymiş dizine kadar. ayağında da şu nike'ın beyaz spor ayakkabıları var. yürüyüş ayakkabıları. bende de şort falan var amk. gibko bi tane lakers şapkası takmışım. elimizde çubuklarla her kayanın altına bakıyoruz falan. yürüyoruz 10 dakka falan oldu.

bunun bi elinde de küçük hasır bi çanta var. içinde 1-2 tane meyve, su bi tane de minik kilim varmış. diyor yorulursak bişiler yeriz. bende de bi survivor havaları. burası suvivorrrrr burda dışardan yemek girmezzz kızıııım havalarındayım aq. yılan yerik, çekirge kemiririk, dereden su içerik diyorum. gülüyor falan. yarak gibi, koca ormanda bi gibim yok. dolaş dolaş nereye kadar. bu çiçek buluyor topluyor hemen papatyalardan.

yemiş ağacı buluyoz. zıplıyom falan, bir iki sopa sallıom bi kaç yemiş düşüor. diyom tut şu şapkayı, tırmanıyorum ağaca. dalını iyice sallayıp düşürüyorum bi sürü yemiş. ben nefret ederim yemişten amk. neyse, onları da dolduruyoz sepete yürüyüşe devam. olmuş yarım saat. merve heycanla eğiliyor. ohaaaaa diyor bu yılan deliği diyor. heyecanla kaçılıyor hemen. içinden fırlar ısırır walla uzak duralım diyor. ama huur çubuğuyla deliği kurcalamaktan da geri durmuyor. yapma amk şimdi züte gelcez diyorum. euheueheuh gülüp geçiyor. ilerdeki terkedilmiş kulübeyi gösteriyor. yaklaşmaya bile tırsıyorum amk. yanında kuyu bile var, tırs oluyorum iyice.

biraz daha gidioz, bi ağacın tepesinde uçurtma gibi bişi kalmış. merve salağı hemen zıplıyor ağaca, la diyorum napacan amk uçurtmayı zütüne mi sokacan. dur diyor karışma. bu iyice tırmanıyor. bu tırmandıkça ben altını görüyorum amk, şeker pembesi külodu zütünün lobları arasında sıkışmış. ben böyle düşündükçe çüküm kalkıyor tabi. bakmamaya diretiyorum ama nafile. iyice bakıyorum amk. bu ağaçtan inince şurda oturak diyip bi kayanın üstüne oturuyorum. gibimin inmesini bekliyorum.

biraz daha ilerliyoruz. böyle nasıl anlatayım, ne deniyor. derelerin birikinti oluşturduğu su dalgası var. nedir adı bilemem, göl kadar büyük değil. çapı 20 metre falan amk. boyumuzun yarısı kadar derin falan. yanda dağ var, dağdan hafif bir şelale dökülüyor, şelale suyu sürükleniyor falan işte bu alanı oluşturuyor. doğal cennet yani. oha amk süper diyorum. süper tabi diyor bu. yaklaşıoz hemen, ben ayakkabımı çıkarıp bir iki ayağımı sokuyorum. buz gibi su ak. çivi gibi. merve de ayakkabılarını çıkıp ayağını sokuyor sığ kısmına. tamam diyor burda kamp kuruyoruz heheeheh. çıkarıoruz bunun kilimini su birikintisinin yanına seriyoruz. elma falan var, benim topladığım yemişler. 2 tane de bira. vay amk diyorum, hemen açıoz biraları yudumlanıoz. manzaraya bak amk.

5-10dk oturuyoz. merve dior yüzecem ben burda. la diom manyak mısın neyine yüzecen boyunun yarısı değildir ora. biliom ben burayı, diyor. yarıma gelir zaten daha derin olsa boğar bu. dibe çeker diyor. azcık serinleyim diyor. kızım diyorum manyak mısın otur oturduğn yerde. birasından son yudumları da içip ayağa kalkıyor. nolacak yav diyor, hep grdiğimiz yer. sen de gel diyor. gibsen gelmem diyorum.

o sıra bu beni şok edici bir hamleyle üstündeki elbisesini çıkarıyor. dıbına koyim kanım donuyor. üstünde bi sütyen bi külot kalıyor. benim gibim metalleşmeye başlıyor. ahahahah diye kahkaha atıyor, noldu be diyor. şaşırdın kuzeniz biz nolcak diyor. kızım giy şunu günaha sokma adamı falan diyorum ama bu suya doğru yürüyor amk. arkadan pembiş külodunun kavradığı züt kısmına bakıyorum. iyice azıyorum amk ben hayatımda böyle şey görmedim.

168 boyunda falan. hiç tüysüz pırıl pırıl teni. tüm teenage kriterlerine uyuyor. bebek gibi yüzü var. o soyunduktan sonra aklıma gelen tek şeyler bunlar. fıstık gibi kız, züte bak, göğüsleri de olgnlaşmış bacaklar sütun falan diye düşünüyorum sürekli. beynim değil gibim düşünüyor sadece. bu suya dizine kadar giriyor. elini akraya zütürüp sütyen kopçasını açıyor. giremem bununla diyor ve göğüslerini bana dönmeden sütyeni öteye doğru atıyor. ıslanmasın al diyor. ben ayağa kalkamıyom amk gibim hovarda. hop bi hamlede bu beline kadar gelen suya kendini bırakıyor. ayaklarını yere koymadığı için göğsü suyun altında kalacak şekilde köpekleme yüzüyor. yüzü dışarda. üşüyor resmen. oyyy diyor buz gibiymiş. gel sen de açılırsın ya diyor. heee çıkarayım şortu da yarak meydana çıksın demi diyorum içimden. yok hayır iyiyim ben, diyorum dışımdan.