/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +102 -5
    20 yaşındaki körpe bir gencin 1 senesini anlatacağım beyler size
    .
    .
    .

    Güneşli bir nisan günüydü güneş kafamızın üstünde dans ediyor, bizde Anadoluda hatırı sayılır bir üniversitenin kampüsünde oturuyorduk. Çaylar yudumlanıyor, peşpeşe sigara yakıyor muhabbet ediyorduk . Metehan siyasi görüşü yüzünden Teomanla dalga geçiyor. Muhammet 2. Dünya savaşı sırasında gerçekleşen ilginç olayları bana anlatıyor. Abdül arkamda tuttuğu takımın marşını dinliyordu. Zaman böylece geçip gitmişti, ikindi sıralarıydı sanırım Teoman namaz için hafif hafif ayaklanmış, güneşin sıcağı yerini serin serin esen bir rüzgara bırakmıştı. "Zıırrrrr" diye telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığını görünce biraz afallamıştım. Arayan Memleketimde kapı komşumuz olan Cevdet Abiydi. Cevdet abi memur tiplemeli bir adamdır dürüst, kibar ve en önemlisi ayın sonunu zor getiren bir adam. "Hayırdır inşallah" diyerek arkadaşlarımdan biraz uzaklaştım ve telefonu açtım. Cevdet abinin nefes alış verişinden kötü birşey olduğunu anlamak zor değildi. Sesi titrek ve oldukça kasvetliydi, kekeleyerek konuşmasına başladı.

    C:Cevdet Abi
    B:Ben

    C: Ahtapot nasılsın koçum
    B: iyilik sağlık be abi senden ne var ne yok?
    C: Nerdesin koçum şuan ne yapıyorsun?
    B: Okuldayım abi arkadaşlarla oturuyordum. Hayırdır abi birşey mi oldu?
    C: Oldu ya koçum oldu. Deden deden...

    diyebildi sadece o yumuşak kalpli adam. Kolay değildi tabi hem yetim hem öksüz bir gence son akrabasınında öldüğünü söylemek.

    B: Ne oldu abi dedeme söylesene. diye çıkıştım, kalbim sızlamış, gözlerime yaşlar birikmeye başlamıştı bile.

    C: Deden, bugün öğle vakitlerinde kalp krizi geçirdi ve vefat etti. dedi

    Ağlamaya başlamıştım bir anda kampüsün ortasında çocuk gibi ağlıyordum. Telefonun öteki ucundan duymuş olacak ki Cevdet abi

    C: Ağlama evladım metin ol!.. diyebildi sadece

    Beyler Kahramanımızın 20 yaşındaki hayatından bahsediyor bu kısım...

    Kahramanımızın Önceki yaşamı buradadır

    http://www.incisozluk.com.tr/e/172069623/

    Hikayeyi daha önce sözlüğe yazdığım için copy paste vardır bitimini kendim yazacağım o yüzden sövmeyin.

    UZUN BiR HiKAYE OLACAK REZZLERi ALIN ARKANIZA YASLANIN.

    Edit: Hikaye bitmiştir. Yorumlarınızı bildirin beyler. Teşekkürler. Gönül isterdiki trend olsun herkes okusun ama nasip değilmiş.
    ···
  1. 2.
    +21
    Hemen toparlandım acilen memlekete yol almam gerekiyordu. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Muhammet ve Teoman benle gelmek istediler, ısrarlara dayanamayarak kabul ettim. iyiki de kabul etmişim bu veletlerin bu kadar işe yarayacağını bilseydim hiç itiraz etmeden hemen kabul ederdim. 5 Saatlik yolculuk boyunca hiçbirimizde konuşmuyor ben hep camdan dışarı bakarak, sessiz sessiz ağlıyordum. Ağlarken tüm hayatım gözlerimin önünden bir şerit gibi geçiyor beni daha çok üzüyordu. Bundan seneler öncesine gitmişti aklım. Babam ben daha çok küçükken çıldırmış ve annemi defalarca bıçaklayarak vahşice öldürmüştü. Ve dolayısıyla Annemi mezar babamı da tımarhane almıştı. Bense daha 7 yaşımdayken 70lerinde yaşlıca bir adamın eline verilmiştim. Dedem enterasan bir o kadarda sevgi dolu bir insandı bir gün olsun bana kızdığını hatırlamam . O kadar kürtürlü bir adamdı ki Arapça ve farsça bilir Osmanlı imparatorluğundan kalan el yazmalarını bile okurdu. Sık sık tuhaf adamlar gelir dedeme bazı parşömenler gösterirlerdi. Ama dedemden hep aynı cevabı alırlardı "Evlat benim dilim bu işlerden çok yandı, bana kalırsa sizde bu işlere bulaşmayın"


    Bitmek bilmeyen bir yolculuktan sonra memlekete inmiştik. Yağmur tiseliyor, asfalttaki boşluklar suyla doluyordu. Saat epeyce ilerlemiş hava zifiri bir karanlığa gömülmüştü. Teoman ve Muhammet etrafı keşfediyor, yürümek için benim komutumu bekliyorlardı.

    Bu küçük şehre böyle döneceğim hiç aklıma gelmezdi. Hayattaki son dayanağımı toprağa vermek ve zaten yalnızlıkla perişan olmuş hayatımı iyice yalnızlaştırmak için gelmemem gerekiyordu.
    Bu dibine goduğumun şehrine

    Yolun kenarlarına dolan suya basarak çıktım kaldırıma, hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Teoman ve Muhammet boyunlarını bükmüşler, arkamdan sessizce geliyorlardı. Teoman bir şey diyecek gibi oldu ama sözünü anında yuttu.

    10 dakikalık ıslak bir yürüyüşün sonunda evin kapısına vardım. 2 katlı müstakil, ahşap evi şöyle bir süzdüm, Sen ha 87 yıllık bir çınarı (dedemi) bile devirdin ha dedim kendi kendime. Tam bahçe kapısına elimi atmıştım ki Pos bıyıkları ve siyah paltosuyla yan kapıdan Cevdet abi çıktı.

    C: Evladım oraya girmeyin gelin bugünlük bizde kalın
    B: Eyvallah abi. dedemin naaşı evde mi? diye sordum
    biliyorum beyler tam bir salağım
    C: Yok koçum hastanede morgta yarın öğle namazına mütakip gömeceğiz. dedi
    B: Allah razı olsun abi sende olmasan... lafımı bile bitirtmedi Cevdet abi
    C: Neyse ne olum girin içeriye üşütmeyin dışarıda. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    +13
    içeriye girdik. Cevdet abinin evi bizimkine nazaran biraz daha küçüktü. Ama Cevdet abi gibi yalnız yaşayan bir adam için bu ev büyük bile sayılırdı. Karısı Neriman abla birkaç sene önce kanser yüzünden hayatını kaybetmiş. 15 Yıllık evliliklerinde bir çocukları olmadığı içinde Cevdet abi bu koca evde tek başına kalakalmıştı.

    Koltukları kurulmuştuk ama kimse ağzını açıp bir şey diyemiyordu. Cevdet abi paketinin içinden bir sigara aldı ve antika zipposuyla sigarasını ateşledi. Teomanla Muhammette Cevdet abinin ardından birer dalı gömdüler ama ben hala mal mal boşluğa bakıyor artık ne yapacağımı düşünüyordum.

    Dedemin tek geliri imamlıktan gelen emekli maaşı ve şehir merkezindeki 2 dairesinden gelen 1000 liralık kiraydı. Zaten kirayı direk bana yönlendirmiş emekli maaşıyla geçinmeye çalışan yaşlı bir adamdı. 87 Yaşında olmasına rağmen oldukça diri ve hareketliydi, yani dışarda görseniz 60 yaşında olduğunu düşünürdünüz. Göğsüne kadar uzamış beyaz sakalı ve beyaz takım elbisesiyle derviş görünümlü bir adamdı.

    Sigaralar ardı ardına yanıyor ama vakit bir türlü geçmiyordu. Sonunda dayanamadım bir tanede ben yaktım. Birkaç dakika böyle geçtikten sonra Cevdet abi ağlamaklı bir sesle

    C: Alışıyorsun be koçum, gidiyorsun, gömüyorsun. Yok oluyorlar ama alışıyorsun.
    B: Nasıl alışacaz abi nasıl? Cevdet abi onu diyene kadar kendimi zorda olsa tutuyordum ama o kelimeler ağzından dökülünce bende kendimi bırakıverdim. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
    B: Ben nereye gideceğim şimdi ne yapacağım
    C: Hayatına devam edeceksin koçum ama evine ses, seni arayan biri olmayacak artık.
    B: Ailem öldü abi son kişide öldü abi işte. Delirmiş babamın yanına mı gidim annemin mezarına mı yoksa dedimin naaşına mı? dedim

    Cevdet abi ben ağladıkça sarılıyordu. Bu o kadar iyi gelmişti hıçkırıklarım kesilmişti. 10 15 dakika sonra oturduğum yerde uyuyakalmıştım.
    ···
  3. 4.
    +13
    Sabah 10 gibi uyandım kalktığımda yine kahvaltım hazırdı Teo ve Muhammet teselli için uğraşsalarda. inatçı yapım asla kolay kolay teselli olmazdı. Yemeğimi yedikten sonra vasiyet işi aklıma geldi hızlıca hazırlandıktan sonra xxxx Bürosuna doğru yola çıktık Teo ve Muhammet beni konuşturmaya neşelendirmeye çalışsalar da benim üzerimdeki bitkinlik ve halsizlik gülmeyi bırakın nefes almamı bile zorlaştırıyordu. 20 dakikalık bir yürüyüşün sonunda xxxx bürosuna varmıştık ama ben Avukatın ismini bilmiyorum. Hemen dün beni arayan numarayı aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

    B:Merhabalar ben Ahtapot Necmi
    A:Ha merhabalar Ahtapot bey
    B:Bugün öğlen için randevu almıştım.
    A:Evet evet geldiniz mi?
    B:Evet fakat kaçıncı katta ve hangi numaradasınız
    A: 3.kat 7 numaralı oda Yıldıray Koru dedi.

    Neyse beyler girdik büroya çıktık 3. kata 7 numaralı odayı bulup kapıyı tıklattım. içerden kalın bir ses gel dedi. Girdik içeri koltukta 30lu yaşlarında top sakallı saçları hafiften kelleşmeye başlamış kısa bir adam oturuyordu. Ayağa kalkarak ceketini ilikledi ve "Buyrun Ahtapot Bey" diyerek bize yer gösterdi. Oturduk birşeyler içip içmediğimizi sordu bizde birer çay söyledik. Çaylar gelene kadar başsağlığı vs muhabbetler ettik işte klagib mevzular anlayacağınız. Çaylar geldi ilk yudumlarımızı almıştık ki avukat arkasındaki mavi dosyaların arasından uzunca ve kalın bir zarf çıkardı.
    .
    .
    .
    A:Ahtapot bey bu zarfta dedenizin size ne kadar mal varlığı bıraktığı ve kişisel istekleri var.
    B:Hemen burada mı açmam gerekiyor
    A:Saklayacak bir şey yok, dedeniz o zarfı doldururken ben bizzat yanındaydım.

    Bunu deyince kalakalmıştım. Biraz düşünür gibi olmuştum ama sonrasında "la ne bırakcak be 2 daire bi ahşap ev neyii vardı ki herifin neyi bıraksın" kafasıyla açtım zarfı.
    ···
  4. 5.
    +9
    Avukatın tozlu masasının üzerine yavaşça döktüm içindekileri.
    1 tane çok eski, yeşil bir anahtar.
    1 tane hesap cüzdanı
    1 mektup
    2 tane muska ve
    sanırım sakalından bir tutam vardı zarfın içinde. Sakalını neden koyduğunu o zamanlar onu hatırlamam için felan sanıyordum meğer çok daha taktan meseleler varmış.

    Mektubu yırtım. Kağıdı elime alıp okumaya başladım. Ha bu arada dedem tahsilli taşaklı bir adamdı ha okumuş birkaç dil bilen alim bir zattı kendisi öyle boş adam değildi.

    Sevgili Torunum Ahtapot
    Öncelikle bu mektubumu okuyorsan beni gömmüş ve avukatımdan sana bıraktığım zarfı almışsındır.

    Neyse mevzu bahis o değil, şimdi içene düştüğün konum oldukça üzücü biliyorum ama hayat önünden akıp gidiyor. Ailenin kalan diğer üyelerini nasıl unuttuysan beni de unut gitsin. Tabi unut dediysek arada sırada fatihanı da esirgeme.

    Son olarak evlerden birini satıp xxxx kuruluşuna bağışlamanı ve arkamdan sık sık dua etmeni istiyorum.
    ···
  5. 6.
    +10
    Bunu okurken bizim Teo ve Muhammet "kesin adama ne bıraktın ki zaten dibina koyim. Evin teki de gitti bu çocuk nasıl doysun şimdi diye düşünüyorlardı. Ki ne yalan söyleyeyim hesap cüzdanını açana kadar ben hafiften "evin biride gitti" demedim değil.

    Meraktan ve avukatın tasdik etmesi için hesap cüzdanını da açtım. Ama o ne dıbine koyim şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum. Biraz önce zar zor açılan gözlerim şimdi kocaman olmuş rakamlara bakıyordu.

    Hesap cüzdanında tam 1milyon 453 bin lira vardı beyler. Bu parayı üst üste koysan dedemin boyunu geçer. Ben mi yanlış görüyorum diye avukata onaylattım. Bizim çocukların yüzünü görmeniz lazımdı ama elemanlar yüzüme bakıyorlar sevinmelerimi gerekiyor yoksa matem mi tutmaları gerekiyor tam arasında kalmışlar gözlerime bakıyorlardı. Neyse hesap cüzdanını daha detaylı incelerken içinden küçük bir kağıt düştü.

    ince sarı renkli bir kağıt diğerleri görmedi bu kağıdı hemen elimin içine alıp gizlice kağıdın üzerinde yazanları okudum.
    .
    .
    .
    .
    "Evlat ne olursa olsun bu paranın nereden geldiğine nereye gittiğine dikkat etme sadece senden çaldığım çocukluğunun bedeli olarak bil yeter" yazıyordu.

    Bu not aklıma bir kuşku düşürmüştü ne oldu? neden bu notu yazdı? çaldığım çocukluğun cümlesi ne anlama geliyordu?..
    .
    .
    .
    Sonra masanın üzerinde duran 2 muskaya baktım tam muska sayılmazdı aslında bunlar bir çeşit cevşen diyelim en iyisi. Bakır ruloların içinde dualar vardı kesin ama onlar umrumda değildi şimdilik sadece bakır işlemelerin üzerinde yazanlara dikkat ediyordum. ilk elime aldığımın üzerinde evinin girişine as yazıyordu. 2.sininse üzerinde "Parayı harcamaya başlar başlamaz boynuna as bir daha da asla çıkarma yazıyordu". yazıyordu
    .
    .
    .
    .
    Beyler inanın bana bu yazanlar beni baya ürkütmüş ister istemez paranın nereden geldiğini düşünür olmuştum. Ama o kadar üstüne düşmüyordum ne de olsa yüklü bir miktar param vardı artık. Öğrenci burslarına, otobüslere, yağan yağmura yakalanma gibi şeyler artık benim için bitmişti.
    .
    .
    .
    Çok geçmeden noter işlemlerini yapmıştık evler benim üzerime geçmiş para tamamen harcanabilir bir konuma gelmişti. Dedem bir pazartesi günü öldüğünden bu işlemler Çarşamba günü bitmişti. Planımda parayla üniversite okuduğum şehre yerleşip krallar gibi bir üniversite hayatı geçirmek vardı ama bu hayallerim birkaç aydan fazla sürmemişti.
    .
    .
    .
    Parayı ve evleri üzerime aldıktan sonra valizleri hazırladık ve yola koyulduk. 4-5 saatim yolda geçmişti ama yolda hayal ettiklerimin, düşündüklerimin hatti hesabı yoktu. işte şu arabayı alırım işte ne bilim şuradan ev alırım üniversiteden mezun olduktan sonra bi gibe sap olamazsam şurada şu işi kurarım felan o kadar renkli geliyordu ki hayat: yaşayacaklarım aklımın ucundan bile geçmezdi beyler.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    +13
    Hayallerle dolu yolculuğum bitmiş beni korkuya boğacak olan şehre ilk adımımı atmıştım. Teo ve Muhammet yanımdan hiç ayrılmamışlardı onlara bir teşekkür amaçlı iner inmez bir meyhaneye zütürmüştüm. Ne kadar binim değil mi? dedem ölmüş ben 4 gün sonra meyhaneye gidiyorum. Ne yapayım amık o kadar olay olmuştu ki üzülsem mi sevinsem mi anlayamamıştım. Sizde kendi öz eleştirinizi yapın lütfen böyle bir şey başınıza gelse ne yapardınız.
    Neyse beyler bir yandan içiyoruz bir yandan da dökülüyoruz işte bir yandan aileleriyle olan sorunları anlatıyorlar bir yandan maddi problemlerini felan ama bilmiyor ki kevaşeler benim hiç düzgün bir ailem olmadığını.
    .
    .
    .
    .
    Bu para bana biraz bunca sene çektiklerimin bir ödülü gibi gelmişti ama şimdi keşke o paranın bir kuruşuna dokunmasaydım diyorum. Günler böyle geçiyor tabi ben cevşeni boynumdan çıkarmıyorum, diğerini de yurdumun kapının girişinden indirmiyordum. Gel zaman git zaman bankadaki paradan 250 bin lira çektim işte her şey o zaman başladı.

    Hemen bizim elemanlarla şehrin merkezin daşaklı bir semtte geniş güzel bir ev aldık. O zaman eve 205 bin vermiştik... Eşyalar felan alıyoruz beyler görmeniz lazım bir mutluluk bir heyecan bizde... Arada birbirimize dönüp dibine godumun dünyası bize de güldü felan diyorduk.
    .
    .
    .
    Abdül okuduğum şehir de ailesiyle yaşadığı için bizimle yaşayamasa da sık sık gelip gidiyor bizi yokluyordu. Metehan zaten bir eve çıkmak için can atıyordu fakat biz (fakir binler) elimizi cebimize atamıyorduk. Teo desen adını vermek istemediğim bir cemaatin yurdunda beleşe kalıyordu (elde avuçta yok yani) Muhammet bir kaç kez Metehanla eve çıkmaya çalışmış ama hiçbirinde başarı gösterememişti. Neyse Eşyalar yerleştirilmiş tabi ben cevşeni kapının üzerine asmıştım. Teo ben Muhammet ve Metehan ev düzenine alışmaya başlamıştık bile. Bir elimiz yağda bir elimiz baldaydı valla. Hayat güzelce seyrinde ilerliyordu. Ama fazla geçmeden garip olaylar peydah olmaya başlamıştı.
    ···
  7. 8.
    +8
    Belirtiler ilk Teo da başladı. Bizim Teo öyle sık bir içki kullanıcısı değildi. Biz bu binle liseden beri ark olduğumuz için (o zamanlar da cemaatte kalıyordu) toplamda 5 kere içtiğini görmüştüm. Ama bu it elimize bu para geçtiği ilk günden beri alkolik olup çıkmıştı. Ailesi zaten fazla bir şey gönderemiyordu ama gelen bursları felan komple gömüyordu içkiye. Ama bizimde öyle bir gaflet vardı ki üzerimizde kimsede kardeşim yapma etme demiyordu... Okula gidiyoruz takıl baba takıl eve gel takıl baba takıl caddeye in takıl baba takıl hayat güllük gülistanlık. Bizim Teo içkiye düştükçe Mete de karıya kıza düşmeye başlamıştı. Bizim kız milletinden tiskinen Metehan am'a müptela olmuştu resmen. Ne yalan söyleyeyim eleman yakışıklıydı, hemen hemen her gece bir kız düşürüyor bir yerde gibip öyle geliyordu eve. ..
    .
    .
    .
    .
    ilk ay bitmiş biz 10 bine yakın para harcamıştık. Ama görmeniz lazım her yerden para fışkırıyordu resmen kaldırdığın yastığın altında en az 200 lira buluyordun. Cepler paradan yırtılıyordu (cepler parasızken de yırtık aq paralıyken de yırtıktı). Ama evde sağlıklı adam neredeyse kalmamıştı, Metehan karıda-kızda Teo deseniz iyice müptezel bir bin olmuştu. Benle Muhammet birbirimizi idare ediyorduk. Ha beyler birbirimizden koptuğumuzu düşünmeyin yine muhabbet akıyor yine beraber takılıyorduk ama kimse ağzını açıp ta kardeşim abarttın artık kendine çeki düzen ver diyemiyorduk. Bir şey bizi alıkoyuyordu.
    ···
  8. 9.
    +7
    Birkaç gün sonra Muhammet te elinde sayısal vs kuponlarıyla gelmeye başladı. Bin tam bir kumarbaz olmanın ilk adımını atmıştı. Lotonun totonun biri bin para. Aldığı parayı tekele gömüyordu. Zamanla aramızdaki bağlarda zayıflamaya başlamıştı.
    .
    .
    .
    .
    Okula daha seyrek gidiyor birbirimizle daha az konuşuyorduk. Bu durum iyicve kanıma dokunmaya başlamıştı. Teo yattığı odayı akol kokusu dolduruyor. Metehan eve gusül almak için geliyor, Muhammet kuponlarıyla yatıyordu. Yani beyler birileri kulağımıza günah işle diye fısıldıyordu. Gel zaman git zaman finalleri zar zor vermiştik haziranın ilk haftasıydı sanırım. Bunlar memlekete gitmek için hazırlanıyorlardı. Ama benim gönlüm el vermemişti.
    Aldım karşıma bunları
    ...
    B:Beyle kalamaz mısınız bu yaz burada?
    T:Ben kalamam kanka evdekiler çalışmazsam giberler beni
    M:Aynı be bilader. Yüzümü özlediklerinden değilde bi gibe yarayayım diye çağırıyorlar.
    Muhammet: Beni biliyorsunuz beyler gitmesem arayıp niye gelmediğimi sormazlar siz kalırsanız bende kalırım.
    B:Lan arayın o zaman evleri burada çok güzel maaşlı iyi bir iş bulduğunuzu bu yaz gelemeyeceğinizi söyleyin. Bizde bir araba alır çıkarız yollara gezeriz şöyle bi.
    .
    .
    .Fazla düşünmemişlerdi bile, ailelerini de kandırmak çok kolay olmuştu. Bu sıcak parayla 3. ayımıza giriyorduk ama olayların birbirini böyle izleyeceğini hiçbirimiz bilmiyorduk.
    ···
  9. 10.
    +10
    70 bin lira para çekmiştik tabi bir de ev için çektiğimiz paradan kalan 15 bin vardı. 2010 model bir Jetta aldık. Devir işleri felan biraz uzun sürdü. Bu hengame hem onları binliklerinden alıkoyuyor hem de heyecanlandırıyordu. Tatil için alış veriş felan derken cepte 7-8 bin lira kalmıştı ama sor bi gibimizde mi? Her genç gibi hayatımızı yaşıyorduk. Haziranın 10 nu olmuştu. Murat diye bir arkadaş vardı, konuşkan insanlar olur ya temiz kalpli ilk gördükleri kişiye tüm hayatlarını anlatan tipler işte onlardandı bu Murat. Biraz zorlamayla onu da ikna etmiştik eniştesinden arabasını aldı bizim Abdülle beraber arkamızdan yollara bu da düştü. (Geçen Ay gördüm bunu beni görür görmez yolunu değiştirdi resmen kaçtı.)

    Neyse beyler haziranın onu diyordum. işte o gece yola çıktık Muhammet bizim arabayı kullanıyordu. işte her gencin yolda yaptığını yapıyorduk son ses müzik bağırarak muhabbet etmeler. Foto çekip faceye atmalar felan işte. Program zaten hazırdı. Önce güzel bir Alanya sahili havanın böyle cayır cayır geçtiği bir sende o olmazsa olmazdı. Bir hafta felan orada sonra rafting ve yamaç paraşütü felan yapacaktık.

    Yolculuk çok iyi gelmişti aradaki buzlar erimiş konuşmak çok iyi gelmişti. Arada kafayı camdan çıkarıyor Muratla Abdüle bakıyorduk. Arada arabaları sağa çekiyor bir karpuz alıyor bi Ankara havası açıp oynuyorduk.

    Eğlenceli bir yolculuğun sonunda Alanyaya varmıştık.
    ···
  10. 11.
    +7
    Para var ya anasını satim hiç öyle otel felan gerek yok dedik direk bir emlakcının yanına gidip. 1 Haftalığına dublex bir villa kiraladık sahile yakın içi dışı çok güzeldi evin. 7 oda 2 salon 2 tuvalet felan vardı yani tam istediğimiz gibi. Hemen yerleştik valizler boşaltılıyor şakanın hatti hesabı yok. Daşşak muhabbeti almış başını gidiyor. Öyle güzel bir hava vardı içimizde.

    Koyduk benim valizi odaya boşalttım felan. Gece çok geç saatte çıktığımız için yola saat 11 gibi Alanya ya gelmiştik. Çektik hep beraber şortları bir restorana oturduk. Karnımızı doyurup sahilde birer şezlong kiralayıp güneşlenmeye başladık tabi güneş gözlükleri takılı iyice kremlenmişiz yüzümüzde aptal bir huzur gülümsemesiyle etrafı izliyoruz.
    ···
  11. 12.
    +9
    Akşam oldu Yol yorgunluğu bir de akşama kadar yüzme keyfi felan derken yataklarımıza saat 10 gibi girivermiştik. Ama beyler şöyle söyleyeyim. Eve girer girmez ben bir gariplik hissetmiştim. Işıklar bile çok garip yanıyordu sanki beyaz değilde gri gibiydi. Yani üzerimizde ağır bir kasvet vardı. kalbimde büyük bir huzursuzluk vardı. Yatağıma girdim ama uyuyamıyordum beyler sürekli bir uyaknıklık hali vardı. Yorgunluktan ölüyordum ama gözlerimi bir türlü kapatamıyordum.
    .
    .
    .
    Yarım saat kadar sonra sigara içmek için üst kattaki solana geçiyordum ki. (Not Ben Teo Muahmmet Üst katta ki 3 oda da kalıyorduk.) Koridorda yaktım sigaramı ama alt kattan Murat'ın sesini duydum, bir şeyler diyordu ama tam anlayamıyordum sanırım biriyle konuşuyordu. Merak etmiştim ya amık aşağıya inmeye kadar verdim. (Ne gib var da indiysem alta) Merdivenleri indim Muratta merdivenlerin dibindeymiş zaten tuvaletin olduğu koridora bakıyordu. Bunun omzuna dokundum. Beni görür görmez. Gözleri büyüdü anasını satim böyle bir korku ifadesi yok. Adam bağıramadı bile

    -Ka.. ka kanka se sen tuvalete gitmiştin nasıl yukardan indin dedi.
    -La sen neyden bahsediyorsun. Ben yatağımdan şimdi çıktım sigara yakmak için kalktım lan dedim. Ama bu malın dedikleri beni çok korkutmuştu ki sigaramı titrerken neredeyse düşürecektim.
    -Lan şimdi konuştuk elinde bir fenerle dolaşıyordun ne oldu kanka dedim tuvalete kalktım dedin.
    -Ananı giberim bak çocuk saçma sapan konuşma
    -Lan ne sövüyorsun bana oyun mu? oynuyorsunuz lan siz şimdi gittin yanımdan arkandan bakıyordum yukardan geldin lan şerefsiz. Ağlamaya başladı eleman korkudan ikimizde neredeyse zaten sıçacaktık.
    ···
  12. 13.
    +8 -1
    Bizim Muhammet vampir gibi elemandır mübarek en ufak şeye uyanır bir de biraz müşrik bir bindir. Sesimizi duymuş olacak ki üst kattan bize bağırdı.

    -Dibinizi giberim yatın lan
    -Lan buraya bi gel. dedim

    Bizim Murat ağlıyor, Muho yanımda oturmuş bizim anlattıklarımızı dinliyor. Tabi bir yandan da dudak altından gülüyor şerefsiz. Dinledi dinledi. Sonra kalkıp gitti ve tuvaletin kapısını açtı tabi biz Muratla neredeyse öleceğiz amık.

    -Gelin lan buraya. dedi

    El önde kafa yere bakıyor gittik.

    -Kimse yok lan burada. Gidin yatın amık Bu herifin uykusuzluktan gözlerine kan oturmuş belli ki eve girmeden de bir iki şat atmış ben sarhoş olduğum zaman ağaçları dayıma benzetiyorum amık. dedi

    Ne yalan söyleyeyim kalbimi ferahlatmıştı. Muratta zaten gelmeden önce barda biraz oyalanmıştı. Murat her ne kadar beni gördüğüne dair yeminler fgelan etse de gibimde değildi Muhammet beni biraz da olsa rahatlatmıştı ama ne var ki yine de sabaha kadar uyuyamamıştım. Peş peşe sigara yakıyordum.
    ···
  13. 14.
    +8
    En son sabah ezanını hatırlıyorum, sonrasında bebekler gibi uyumuşum. Sahab biri dürtüyordu başımda Teo ağzını aça aça gelmiş yanıma "rüyanda mı gördün pezo" dedim buna bu da "açım aga" dedi "lan anan mıyım ben Metenın yanına git o bakar sana" dedim ( Not: Meteyle Teo çok iyi anlaşır beyler bir dediklerini iki etmezler o derece) Neyse beyler bu paytaklaya paytaklaya indi aşağıya bu gittikten sonra beni de uyku tutmadı kalktım mini dolaptan bir kutu şeftali suyu alıp bir sigara yaktım hemen orada sigaramı da içtikten sonra indim aşağıya.
    .
    .
    .
    .
    Bizim bebeler kahvaltı hazırlıyordu. Kahvaltı dediysem de saat 12 olmuştu.
    -Günaydın beyler
    T:Sanada günaydın birader
    M:Eyvallah
    A:Günaydın gardaşım

    Birden kolundan biri çekti beni koridora. Murat gözlerime korkuyla bakıyordu.
    -Lan bana oyun mu? yapıyorsunuz
    -Lan ne oyunu hala dünün etkisinde misin?
    -La ne etkisi amık lan sana seni gördüm diyorum anlamıyor musun?
    -Ya içme şu zıkkımı ya da ağzınla iç ben yukarıdaydım
    -Kendimi kaybetmedim ne gördüğümüzü biliyorum elinde fener gibi bir zımbırtıyla etrafta fink atıyorsun la huur.
    -Eeee giberim ha diyip kolumu kurtardım
    -Salaklaşma bundan da kimseye bahsetme diyerek geçtim tekrardan salona ve masaya oturdum bir süre sonra Muratta girdi içeriye yüzünü yıkamış öyle gelmişti. Elamanın korkytuğu her halinden belliydi. Büyük ihtimalle de sabaha kadar kabus görmüştü.

    Abdül: Beyle dün bir rüya gördüm ya
    Teo: Hayırdır inşallah bilader. bunu derken hala ağzındaki salamı parçalıyordu.
    Abdül: Kanka kanın üzerinde yüzen altınlar gördüm bir tahtanında üzerine bir bıçak saplanmıştı ama pastan artık turuncu olmuştu bıçak birde cevşen gördüm bakır işlemeli bir çevşen.
    .
    .
    .
    Çevşen kelimesini duyunca benim yediklerim boğazımda duruvermişti. Eve takmam gereken çevşeni getirmemiştim. Demek Muratın gördükleri gerçekti. Ya Abdül'ün rüyasına ne demeliydi ha.
    ···
  14. 15.
    +7
    Boğuluyordum neredeyse dibine goyim Allah tan Teo yetişti de kurtardı. Tünelin sonundaki ışığı görmüştük yoksa. Neyse beyler cevşen diyorduk. Tesadüf müydü? yoksa cevşenin yokluğundan mı? Murat beni görmüştü. Beni hafiften korku bastırmıştı. Bunlar köpek gibi yiyorlardı ama ben mal mal yemeğimle oynuyor bir yandan da bunların gerçek olup olmadığını sorguluyordum. Bizimkiler doydu, sofrayı toparladılar biz de o vakite kadar birer sigara kola yaptık. Ardından sahile geçtik.
    .
    .
    .
    .
    Sahilde kızları da görünce bizim Murat bile olanları unutmuştu. Herkes yüzüyor, kızlara takılıyor ne bilim işte ne yapılırsa onu yapıyordu ama ben şezlonga uzanmış dün olanları ve çevşenin esrarını düşünüyordum. Neden bu çevşeni çıkarmamam gerekiyordu?. Nereden gelmişti bu paralar?. Murat dün ne görmüştü ya da görmüş müydü?
    .
    .
    .
    Bunları düşünerek akşamı etmiştim. Tabi birazda yüzdüm yalan yok şimdi. Neyse beyler toparlandık üzerimizi değiştirdikten sonra saat 8 gibi bir akşam yemeği yedikten sonra bir gece kulübüne gittik. Ama herkes ayrı ayrı takılıyordu. Kız düşüreli hesabi ama bilin istiyorum bu tip konularda pek iyi değilimdir hani kadınlarla aram fazla yoktur ne yapmam gerekiyor pek bilmiyorum. Anlatabilmişimdir umarım. Ama beyler öyle bir ortam var ki ben bana bile birşeyler düşer. Düşüncesi vardı hani.
    ···
    1. 1.
      0
      Seri bin
      ···
    2. 2.
      0
      Yaz occ
      ···
  15. 16.
    +2
    rez al ghul
    ···
  16. 17.
    0
    devam panpa burdan devam
    ···
  17. 18.
    0
    Yaz panpa
    ···
  18. 19.
    +2 -2
    Çalıntı.
    ···
  19. 20.
    0
    Kanka devam et fena sardı
    ···