1. 1.
    0
    Deniz Gezmiş hayatı boyunca utanılacak hiç bir şey yapmadı.

    Ama arkadaşlarını güldürmek için çok şakalar yaptı.

    Mesela Sultanahmet Cezaevin"de tutukluyken Bozkurt Nuhoğlu"nun fırçasına verdiği tepki gibi… Nuhoğlu çıkışıyor:

    -Arkadaşlar devrimden başka bir şey konuşamaz mısınız? Bir devrimci sanatla, edebiyatla, sinemayla, müzikle de ilgilenmelidir!

    Herkes birbirine bakarken Deniz “Bozkurt Abi haklı” diyor:

    -Müzik konuşalım, mesela Chopen devrimci bir müzisyendir!

    Deniz idama giderken de aynı neşesini koruyordu. Kendisiyle aynı davada idam istemiyle yargılanan Mete Ertekin anlatmıştı. Deniz"in idam kararı kesinleştikten sonra yüzü asılan idamlık arkadaşını şöyle teselli ediyor:

    -Mete üzülme kardeşim, öbür tarafı sen gelmeden gidip ayarlayacağım, sana torpil yaptıracağım!

    Bu sözlerinden kısa süre sonra Deniz, Yusuf ve Hüseyin idam edildiler.

    Mete Ertekin, “Deniz şakacıydı” diyor:

    -Ama her şeyden çok insandı!
    ···
  2. 2.
    0
    panpalar eğer isterseniz daha var
    ···
  3. 3.
    0
    ince dal gibi bir gençti Deniz. 1968 gençlik eylemlerinin tartışmasız önderiydi, sembolüydü. Onunla 1968 Haziran işgalleri sırasında arkadaş olmuştuk. Daha önce de Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı'nın Tünel'deki binasında karşılaşır konuşurduk. O kadar çok tutuklanır ve kaçak duruma düşerdi ki, bu nedenle onunla uzun boylu arkadaşlık yapmak mümkün olmazdı.
    ···
  4. 4.
    0
    1947 yılında Ankara’da doğdu. Liseyi istanbul’da okudu.1966’da iÜ Hukuk Fakültesi’ne girdi. Kısa sürede gençlik eylemlerinde öne çıktı.TiP’de çalıştı.1968’de Devrimci Hukuklular Örgütü’nü kurdu. Amerikan 6.Filosu’nu protesto eylemlerine katıldı ve istanbul Üniversitesi’nin işgaline öncülük etti.DÖB’ün kurucuları arasında yer aldı. Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü’nü tertipledi.1969’da Filistin’e gitti, gerilla eğitimi gördü. THKO örgütünü kurdu.Örgütün ilk eylemi olan işbankası Ankara Emek Şubesi soygununa katıldı. Yine Ankara’daki Balgat Amerikan Üssü’nden dört Amerikalının kaçırılması eylemine katıldı. Sivas Gemerek’te çatışmada yakalandı. Yusuf Aslan ve Hüseyin inan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde idam edildi
    ···
  5. 5.
    0
    idam edilmeden önce son isteğinin Rodrigo'nun Aranjuez konçertosunu (muhtemelen Adagio'sunu) dinlemek ve bir bardak demli çay içmek olduğu söylenir, ama bu isteğinin yerine getirilmediği bilinmektedir. idam kemendi boynundan geçirilirken de, hücresinden alınıp apar topar darağacına zütürülürken giymesine izin verilmeyen botlarının askerlere bırakılmamasını, ailesinden birinin almasını istediğini belirtmişti. Son sözleri: “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! " oldu.
    ···
  6. 6.
    0
    1949'da Sivas' ın Gürün ilçesine bağlı bozhüyük köyünde doğdu. ilk ve orta okulu sarız'da, liseyi kayseri'de okudu. 1966'da odtü idari bilimler bölümü'ne kayıt oldu. sosyalist fikir klubü(sfk) ve bu derneğin bağlı olduğu dev-genç'e üye oldu. bu arada tip'e de katılarak, bu partinin etkinliklerinde yer aldı. aynı dönemde, gerek istanbul ve ankara, gerek izmir ve diğer yörelerde anti-emperyalist eylemlere katıldı; abd 6.filo'suna yönelik eylem ve mitinglerin içinde bulundu. toprak işgalleri, kırsal yörelerdeki etkinlikler vb. etkinliklere katıldı. 1966-67 öğretim yılında, gerçekleşen odtü hazırlık boykotunun örgütlenmesine önderlik etti. hüseyin inan, 1968'de, tip ve daha sonra mdd içindeki ayrılıklarda, giderek belirginleşen gizli ve dar örgüt fikri doğrultusunda çekirdek bir grup oluşturup, kır gerillası yoluyla anti-emperyalist mücadele verme düşüncesini geliştirmeye çalıştı. ankara, özellikle odtü kökenli olan ve temelini inan'ın attığı grup, daha sonra thko'nun çekirdek kadrosunu oluşturacaktı. aynı yıl idari bilimler fakültesi'nden çıkarılan hüseyin inan, odtü yurtlarında kalmaya devam etti. 14 ekim 1969'da, grubun önemli bir kesimiyle birlikte suriye üzerinden ürdün'e, filistin kurtuluş örgütü(fkö)'nün asıl gücünü oluşturan el fetih kamplarına gitti. burada fkö'nün yanında israil'e karşı savaştı. israil içlerindeki karakol baskınlarında bizzat yer aldı. şubat 1970'de türkiye'ye geri döndüğünde, diyarbakır-antep yolunda bir otobüste yakalandı. diyarbakırda devam eden yargılama sonunda, ekim 1970'de tahliye oldu.
    hüseyin inan ankara'ya döndüğünde kafasındaki kır gerillası fikri iyice berraklaşmıştı. benzeri düşünceler taşıyan ve aynı eylem çizgisini benimseyen, başlarında deniz gezmiş'in yer aldığı istanbul grubuyla biraraya gelerek thko'yu kurdu. inan, kitle hareketleri içinde hemen hiç tanınmayan biri olmakla birlikte, örgütleyici niteliği, insanlarla ilişki kurma becerisi ve kararlılığıyla grup içinde sivrilmişti. deniz gezmiş, sinan cemgil ve cihan alptekin'in de yer aldığı thko'nun tartışmasız lideri haline geldi. daha sonra, yaygınlaşan silahlı eylemlere önderlik etmekle kalmadı, bütün eylemlerin bizzat içerisinde oldu. 29 aralık 1970'de, dev-genç üyelerinden ilker mansuroğlu'nun öldürülmesi üzerine, thko'nun örgüt olarak kendini ortaya koyduğu kavaklıdere polis karakolu'nun kurşunlanması, 1 ocak 1971'de türkiye iş bankası emek şubesi soygunu, amerikan askeri tesislerinin basılarak bir amerikalının kaçırılması ve daha sonra dört amerikalının kaçırılması eylemlerinde gösterdiği gözüpek tavrı ve kararlılığıyla thko'nun varlığında büyük etken oldu.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    "-babama, ayaklarimda lastik ayakkabi var" deyin olmustur.. halbuki yalinayaktir. aslinda asil hedef huseyin'dir. arkasindaki guc deniz ve yusuf'a oranla devlet nazarinda daha endise vericidir.. hem kurt, hemde alevi yaninin olmasi, silahli mucadeleyi daga cikarak surdurme fikri ondan cikmistir.
    Panpalar işte hoşuma giden en iyi yanıda bu
    ···
  8. 8.
    0
    @12 iste siz ak öbür taraf icin yaşamaya devam edin ibadetinizi öyle yapın biz de yaşanabilir bi dünya icin ugrasalım snn gibi cahillere de fethullahın vaazını dinlemek yakışır
    ···
  9. 9.
    0
    yusuf, 1947 yılında yozgat'ın bir köyünde doğdu. ortaöğrenimini dindar ve anti-komünist eğilimlerle, gelenekçi önyargıların güçlü olduğu bir çevrede tamamladı.
    ···
  10. 10.
    0
    1966'da odtü'ye girdi. bir yıla kalmadan odtü sosyalist fikir kulübü'nün üyesi oldu, dev-genç içinde çalışmaya başladı. bu dönemden itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde patlak veren boykotların ve hemen ardından odtü işgalinin önde gelen örgütçülerinden oldu. ilk yargılandığı eylem, cia ajanı, amerikan büyükelçisi commer'in arabasının yakılmasıydı.
    ···
  11. 11.
    0
    1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte filistin'e gitti. burada helikopter ve uçak pilotluğunu öğrendi. traktörden helikoptere kadar her türlü aracı büyük bir ustalıkla kullanıyordu.

    1970 yılında kurulan thko'nun kurucusu ve önderlerinden olan yusuf aslan, deniz
    gezmiş'le birlikte nurhak'a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, sivas şarkışla'da yaralı olarak yakalandı. sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 6 mayıs 1972'de deniz gezmiş, hüseyin inan'la birlikte idam edildi.
    ···
  12. 12.
    0
    1 Eylül 1969'a kadar Filistin'de kaldı. Bu dönemde üniversiteyi işgalden dolayı Hukuk Fakültesin'den atıldı. 23 Eylül 1969'da hukuk fakültesinde olduğu bir sıra polis tarafından yakalarak gözaltına alında da 25 Kasım'da serbest bırakıldı. Ardından Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesi olayında okulda yapılan aratırmalarda Deniz Gezmiş'e ait olduğu önesürülen silahların ele geçirlmesi üzerine hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarıldı. 20 Aralık 1969'da tutuklanan Deniz Gezmiş, 18 Eylül 1970'e kadar hapis yattı.

    Hapisten çıkmasından sonra öğrenci hareketlerinden uzaklaştı ve Sinan Cemgil ve Hüseyin inan'la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu kurdu. Türkiye'de silahlı mücedele veren ilk siyasi örgüt olan THKO, bağımsız ve demokratik bir Türkiye için mücadele yürürttü. Sosyalist gençliğin katıldığı bu örgüt Hüseyin inan, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Alparslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin tarafından kurulmuştu. Bir takım eylemlerden sonra 4 Mart 1971'de yayınlanan bir bildiri ile örgüt kamuoyuna tanıtıldı.
    ···
  13. 13.
    0
    deniz gezmişin en cok sevdiği şiir
    Dikine mustatil bir apartmanin
    en üst katinda
    dört köse bir oda.
    Perdesiz pencereler.
    Pencerelerin disinda yildizli geceler.
    Genc adam
    alnini dayamis cama:
    iyi bak yildizlara,
    onlari belki bir daha göremezsin.
    Belki bir daha
    yildizlarin isiginda
    kollarini ufuklar gibi acip geremezsin..
    Senin kafanin ici
    yildizli karanliklar kadar
    güzel, korkunc,kudretli ve iyidir.
    Yildizlar ve senin kafan
    kainatin en mükemmel seyidir.

    Sen ki ya bir köse basinda
    kan sizarak basindan
    gebereceksin,
    ya da bir daragacinda can vereceksin.
    Iyi bak yildizlara
    onlari göremezsin belki bir daha...

    Belki beni anladin,
    belki anlamdin.
    Kesiyorum sözümü..

    Iste kapi acildi
    geldi beklenen kadin..

    BEKLETTIM MI ü
    _COK..
    Ama zarari yok..

    Kadin
    yakaladi genc adami elinden.
    Genc adam
    yakaladi kadini belinden.

    Bir yumrukta kirdi cami
    Oturdular pencerenin icine.
    Sarkti ayaklari gecenin icine...
    Igibli bir deniz dibi gibi
    baslarinda, sagda,solda gece yaniyor.
    Ayaklari karanlik bosluklara sallaniyor..
    Sallaniyor ayaklari, sallaniyor ayaklari...
    ... DUDAKLARI...

    Sevmek mükemmel is delikanlim.
    Sev bakalim...
    Mademki kafanda igibli bir gece var.
    benden izin sana ,
    sev sevebildigin kadar...
    ···
  14. 14.
    0
    @25 mahir çayanında yaptıkları kücümsenemez panpa
    ···
  15. 15.
    0
    12 Mart 1971 muhtırasından sonra yakalanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan'ın idamlarını engellemek için 27 Mart 1972'de Ünye'deki NATO üssündeki yabancı görevlilerini kaçıran Türkiye Halk Kurtuluş Partisi - Cephesi kurucularından Mahir Çayan, Dev-Genç Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Dev-Genç MYK üyesi Hüdai Arıkan, THKO'dan Cihan Alptekin, Fatsalı Nihat Yılmaz, öğretmen Ertan Sarıhan ve Ünyeli Ahmet Atasoy, iki ingiliz ve bir Kanadalı radar teknisyenini NATO üssünden kaçırdılar. Kendilerini Kızıldere'de bekleyen Dev-Genç Genel Sekreteri Sinan Kazım Özüdoğru, SBF Öğrenci Derneği yöneticisi Sabahattin Kurt, THKO'dan Kürt kökenli Ömer Ayna ve Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü' nün kurucusu olarak aranan Üsteğmen Saffet Alp'le buluştular. (Not: Cihan Alptekin ve Ömer Ayna THKO' lu; diğerleri THKP-C' lidir.)

    Grup köyün muhtarının evinde mevziilendi. Operasyon, Ankara Merkez Komutanlığı görevinde bulunan Tümgeneral Tevfik Türün tarafından yönetilmiştir. Helikopter destekli güvenlik güçleri, köydekilerin ihbarı üzerine evi buldu ve kuşattı. Ağır makineli tüfekler ve (köylülerin iddialarına göre) NATO askerleri kuşatmayı destekledi. içeridekiler, rehineleri dışarı gösterdiler fakat bilinmeyen bir sebeple güvenlik güçleri rehinelere önem vermedi. Grup lideri Mahir Çayan, güvenlik güçleriyle iletişime geçmek için çatıya çıkıp konuşma yapmıştır: "Sıradan askerleri çekin üst düzeyler gelsin". "Biz bu yola dönmek için değil ölmek için girdik."

    Rehineleri bırakmaları halinde kendilerine zarar verilmeyeceği söylenmiştir. Ancak teslim olmak yerine silahla karşılık veren Mahir Çayan ve ekibi yapılan operasyon sonucu öldürülmüştür. Çatıdaki Mahir Çayan kafasına isabet eden bir mermiyle orada yaşdıbını yitirdi. Geriye kalanlar savunma mevziine geçerek kapının arkasına yerleştiler. Güvenlik görevlileri ateş açan diğer militanları da vurdu. Kuşatmada , evdeki militanlar ölmeden önce Ünye'de kaçırdıkları ingiliz teknisyenleri de vurmuştu. Alt kata samanlığa kaçan ve saklanan Ertuğrul Kürkçü dışında 30 Mart 1972 günü evdekilerin tümü katledildi.
    ···
  16. 16.
    0
    Olayımız 1960’lı yıllarda geçiyor. Türkiye'de devrimci hareketin en üst noktalarda olduğu zamanlar.

    Tüm Türk gençliği yurdunun bağımsızlığı için sokakları dolduruyor, Amerikan askerleri serinlemesi için birer birer denize atılıyor.

    Elbette ki tüm bu olayların olduğu zamanda karşıt düşüncede olanlar olduğu gibi, hangi düşünceyi niçin savunduğunu bilmeyenler de var.

    işte tam bu sıralarda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının dört Amerikan askerini rehin aldıkları haberi gündeme bomba gibi düşüyor.

    Her taraf karış karış aranmasına karşılık hiçbir ipucu bulunamıyor. Polisin soluğu tüm devrimcilerin ensesinde…

    Ama her zaman her harekette olabileceği gibi, devrimci hareketin içinde de tüm bu gelişmelerden korkan insanlar çıkıyor.

    Deniz'in bu yaptığının yanlış olduğunu, devrimci harekete zarar verdiğini, böyle şiddet eylemleriyle hiçbir sonuç alınamayacağını söylüyorlar.

    Bu grubun başında da şimdiki hızlı gazetecilerden Oral adında biri var. Belki de çekemediğinden olacak, gittiği her yerde Deniz aleyhinde konuşuyor, onun bu harekete en büyük zararı verdiğini söylüyor, “Eğer böyle şiddet eylemleri yaparsak Amerikalılar asla gitmez, makul olmalıyız. Deniz Amerikalılarla uzlaşmaya çalışsın" diyerek Deniz'e saldırıyormuş.

    Deniz tüm bu konuşmaları öğrendiği zaman oldukça öfkelenmiş tabiî ki.

    “Biz yurdumuzdan emperyalist düşmanları atmaya çalışırken, bazıları bizi içimizden vuruyor. Düşmanla sonuna kadar savaşmak yerine, korktuklarından dolayı uzlaşmaya çalışıyorlar.

    “Bunlar hiç mi tarih okumamışlar, hiç mi Kurtuluş Savaşımızın tarihini bilmiyorlar? Mustafa Kemal sonunun ölüm bile olabileceğini bildiği halde gözünü bir saniye kırpmadan emperyalistlerle savaştı. Sonunda da her inanan devrimci gibi zafer onun oldu. Hiç mi onu örnek almıyorlar? Ya bu Baskın dedikleri! iyi ki tarihimizi Türk gençlerine bu ve bunun gibiler öğretmiyor. Yoksa hiçbir şeyden korkmadan yurdunu savunacak bir tek genç kuşak bile bırakmazdı bunlar” diyerek öfkesini açığa vurmuş.

    Neyse ki Deniz'in beklediği fırsat çok fazla beklemeden eline geçmiş. Oral'ın, istanbul Üniversitesi'nde bir panelde konuşma yapacağını öğrenen Deniz, Amerikalıları arkadaşlarına emanet edip doğru üniversitenin yolunu tutmuş.

    Oral, Deniz'i salonun en arkasında kendisini izlerken görünce buz kesmiş tabiî ki.

    Deniz'in kendisi gibi bir devrimci olduğunu düşündüğünden, korkmadan buralara geleceğini tahmin etmiyormuş.

    Konuşma sırası geldiği halde Oral'ın bir türlü konuşmaya başlayamadığını ve benzinin sarardığını gören arkadaşları Oral’ın bir put gibi gözlerini dikerek baktığı noktaya baktıklarında Deniz'i fark etmişler.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    işte o anda salonda bir kargaşa çıkmış.

    Hepsi, Oral'ı nasıl kurtarırız telaşına düşmüş.

    Oral’ın herhalde en şanslı günlerinden biri olacak ki, daha sonra yaşdıbını birleştireceği yoldaşı ipek'i görmüş.

    ipek ona elleriyle masanın altını gösteriyormuş. Oldukça Zeki olan Oral hemen anlamış yapması gerekenleri.

    Bir çırpıda masanın altına saklanmış.

    Saklanmış saklanmasına ama Deniz’in üniversiteyi terk etmediğini düşündüğünden etrafta kimse kalmamış olmamasına rağmen bir türlü salonu terk etmeye yanaşmıyormuş.

    Ve bugün tanıştığı kız ikinci sefer onu kurtaracak olan planı söylemiş: “Bak, ben üniversitenin basketbol takımının ponpon kızlarında görevliyim. Elbiseler de dolapta duruyor. Bunları giy. Deniz gibileri çok iyi tanırım. Bir kıza asla yan gözle bakmazlar. Seni de kız sanacaklarından Deniz dışarıda olsa dahi utanacağından dolayı seni tanıyacak kadar uzun boylu bakmaz.”

    Oral “Oh be! Aklınla bin yaşa” diyerek hemen kabul etmiş öneriyi.

    Serde yiğitlik var ama karşındaki de Deniz.

    Nasıl kabul etmeyeceksin ki!

    ipek hemen bir koşuda gidip elbiselerini getirir.

    Büyük bir telaş içinde elbiseleri giyer Oral.

    Gerçekten de ipek'in söylediği gibi hiç zorlanmadan üniversiteden çıkmayı başarmışlardır.

    Yapılan tüm bu iyiliklerin altında kalmak istemeyen Oral, ipek’i bir kahve içmek için evlerine çağırır.

    Oral o zamanlar Tarlabaşı’nda metruk bir evde oturmaktadır.

    ipek evi görünce oldukça şaşırır: “Yahu bizim genel evler (pardon evler bile genelde) bile bundan en az on kat daha büyük. Aynı zamanda ev pislikten geçilmiyor. Köpek bağlasan durmaz burada” der içinden.

    Ama düşüncelerini belli etmez.

    içeri girdiklerinde daha birbirlerinin adlarını bile bilmediklerini fark ederler.

    Senin adın neden Oral?

    Oral, ipek’in adını öğrenince, “Çok güzel bir ad. Ben çok severim ipek’i” der.

    Aynı tepki Oral’ın adını öğrenen ipek’ten gelir: “Ben de Oralı çok severim…”

    Gerçi Oral’ın isim babasının da gerçek babası olmadığı, sonradan lakap olarak aldığını da ipek sonradan mı öğrendi o gece mi bilmiyorum.

    Ama isim alış hikayesi şöyleymiş.

    Deniz önderliğindeki 68 gençliği Gümüşsuyu’nda toplanmış ve 6. Filo askerlerini protesto için Dolmabahçe’ye yürümeye başlamış.

    Oral’ın da içinde bulunduğu grup ise bunun büyük bir provokasyon olduğunu söylemiş söylemesine ama kitle Oralcıları değil Denizleri dinlemiş ve yürüyüşe devam etmiş.

    O gün Deniz ve arkadaşları Amerikan askerlerini denize dökerken, Oralcılar okulda alternatif bir eylem düşünmeye başlamışlar.

    Sonra hippilerin sloganı gelmiş akıllarına: Savaşma seviş!

    Ama nerden bilsinler 6. Filoda bayan asker olmadığını!

    Hepsi izbandut gibi askerler, kimi beyaz, çoğu siyah...

    Onlar da gitmişler 6. Filo askerlerini karşılamaya.

    Bir kayıkla yanaşmışlar gemiye..

    Amerikan askeri görünce bunları, sanmış ki protestocular.

    Hemen tüfeğinin namlusunu doğrultmuş...

    Oralcılar Amerika’daki gösteride tüfeklerin namlusuna çiçek takan hipileri hatırlamış hemen.

    Ama çiçek yokmuş yanlarında.

    Oral demiş ki ulan şimdi yedik...

    Ama Oral uyanık çıkmış ve hemen tüfeğin namlusunu ağzına almış...

    Anlamış Amerikalılar bunlar da “onlardan”.

    Oralcıları gemiye almışlar...

    Ondan sonra arkadaşları ona Oral demeye başlamışlar.

    Oral ise enternasyonalizmi o gün o gemide öğrendiğini söylermiş...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    Deniz bir korkağı asla öldürmez Oral

    Fakat gece yarısına doğru hiç beklemedikleri bir olay olur.

    Deniz Gezmiş arkadaşları sayesinde Oral’ın oturduğu evin adresini öğrenmiştir ve eve baskın yapar, arkadaşlarıyla beraber evi kuşatır.

    Oral “Tamam, bu sefer beni kesin öldürecek, ben bittim, mahvoldum” der.

    ipek ise, “Saçmalama, Deniz Gezmiş hiç kimseyi öldürmez. Bir korkağı ise asla” diyerek niçin korkmaması gerektiğini anlatır.

    Gerçekten de Deniz Gezmiş idam sehpasına korkusuzca çıkana kadar geçen savaşımlı yaşamı boyunca hiç kimseyi öldürmeyecektir.

    “Tamam o zaman der” Oral. “Şuna bir pencereden görüneyim de istediği neymiş onu öğreneyim.”

    Bu düşünce ipek’in de aklına yatar.

    Dahi kızın aklına hemen parlak bir fikir daha gelir.

    Şehirlidir ipek ama köylü direnişlerine destek olmak için köy köy dolaşmıştır... Tecrübelidir yani...

    “Şu köşedeki peynir tenekelerini camın önüne getir, onların üstünde yürü. Böylece olduğundan daha heybetli görünürsün.”

    Hayranlıkla ipek’e bakan Oral hemen denilenleri yaparak cama çıkar. “Ne istiyorsun benden, bir an önce buradan gitmezsen polis çağıracağım. Sonra senin için kötü olur!” diye camdan bağırır.

    Fakat zaten Deniz’i arayan polis, Oral’ın polis hesabına çalışan arkadaşları sayesinde olanları öğrenmiş, Deniz Gezmiş’in oraya geleceğini tahmin ettiklerinden önlem almışlardır.

    Bağrışmalar üzerine ortaya çıkarlar.

    Deniz Gezmiş de zorunlu olarak ayrılmak zorunda kalır.

    Oral derin bir oh çeker.

    Zaten bir korkakla uğraştığını anlayan Deniz de uğraşmaya değmeyeceğinden olayın üstüne gitmez.

    Ne ipek ne de Oral bir daha Deniz’i görmezler.
    ···
  19. 19.
    0
    Yalnızsın. Gemerek’in dışında bir benzin istasyonunun arkası. Yerler ıslak. Çamur. Zifiri bir karanlık. Bir yamaçtasın orada. Yalnızca jandarmaların attıkları mermilerin alevlerini görüyorsun. Ateş etsen yerin belli olacak; ateş edemiyorsun.

    O anda bombayı atmak aklıma geldi. Kafan çalışıyor. Mantığın tıkır tıkır işliyor. Soğukkanlısın. Pimini çekip bombayı elinde tutuyorsun bir iki saniye. Pimi çektikten dört saniye sonra bombanın patlaması gerek. Vakit geçirmemek gerek. Bomba elinde patlayabilir; bunun korkusu var içinde; elinde patlarsa diye.

    Fırlatıyorsun bombayı. Sinip bekliyorsun. O andaki bekleme müthiş işte. Müthiş uzun geliyor o süre; zaman bir türlü geçmiyor; saniyeler dolmuyor bir türlü. Bomba, savunma bombası. Patlayınca bayağı etkili patlar. Havada birtakım kollar bacaklar göreceğini sanıp bekliyorsun.

    Daha önce de kullandım bu bombadan. Eğitim atışları yaptım. Ama buradaki, eğitim atışlarından çok değişik. Patlayıncaya kadar, ilk akla gelen, bir türlü akıldan çıkmayan şey, bombanın patlamama olasılığı. Bomba bozuk çıkabilir. Ve bomba patlayınca isabet almak olasılığına karşı tam siper, yüzü koyun yere atıyorsun kendini. Çok gariptir, bir içgüdüyle ellerini ensende kenetliyorsun. Hiç tanımadığın, bilmediğin, hiç görmediğin birtakım insanların öleceğini düşünüyorsun birden; üzülüyorsun.

    Patlıyor bomba. Kan kokusu duyduğunu, feryatlar, çığlıklar, bağırışlar duyduğunu sanıyorsun ilk anda. Sonra derin bîr sessizlik oluyor. Sonra da kaçışan birtakım insanların ayak sesleri. Yani, önce bir şok etkisi oluyor karşıdakilerde, bir şaşkınlık. Sonra da panik ve kaçışma.

    Yağmur ve çamur. Sigaran bitmiş. Yok. Tek sigaran yok. Anlatılmaz bir sigara özlemi. Dayanılmaz bir istek. Yanında da bir bardak sıcak çay istiyorsun, iyi mi. Sonra birden anlatılması güç bir susuzluk. Yerden kar falan alıp yiyorsun; susuzluğunu biraz olsun gideriyor.
    ···
  20. 20.
    0
    KENDiM iÇiN YAŞAMIYORUM

    hayatı kendim için yaşamıyorum. ve korkmuyorum
    hiç birşeyden. başıma gelecekleri de biliyorum.
    herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız.
    Yarın bizim çünkü...
    ···