/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +80 -33
    Amk kafiri! ateist oç! Cehennemde yanacan huur çocuu!!
    demeden önce lütfen biraz sakinleş, derin derin nefes al.

    Hiç merak ettiniz mi Hintli kadınlar semavi dinlerle hiç bir alakaları olmamalarına rağmen neden başörtüsü takarlar?






    Ve ya müslümanlar "Allah'tan başka hiç bir şeye secde etmeyiz." dedikleri halde neden kabeye secde ederler?






    Elimden geldiğince kaynak atmaya özen göstereceğim. Ve atacağım kaynaklar genellikle Vikipedi'den olacak, bu sebeple vpn kullanmanız kaynakları görebilmeniz açısından iyi olur.

    Başlayalım..

    Çoğu kişinin gözünden kaçmamıştır diye tahmin ediyorum. Peygamberin babasının adı nasıl "Abdullah" olabilir?
    Bu o zamanki insanların zaten allahı bildiğini göstermez mi?
    E o zamanki insanlar zaten allahı biliyorsa peygamber ne için geldi?

    En temel soru: O zamanki allah denilen şeyle şimdiki allah aynı kişiler mi?
    Bunun cevabı hayır olacak.

    "Allah" kelimesi sanılanın aksine isim değil zamirdir ve "Al-ilah"tan gelir. "Tanrıların tanrısı" yani en büyük tanrı anlamındadır.
    (bkz: http://bit.ly/2t1mpRP)

    Yani o zamanki her arap kabilesi kendi tanrısına en büyük tanrı anlamında allah(el-ilah) diyordu.

    muhafazidin doğduğu dönemde mekke civarını yöneten Kureyş Kabilesinin en büyük tanrısının adı "Hubal"dı yani insanlar ona allah diyorlardı.
    Hubal bir ay tanrısıydı ve putu da kabenin içerisindeydi. Bu yüzden kabeye "allahın evi" manasına gelen "beytullah" denmiştir.
    Günümüzde müslümanlığın simgesi olan ve camilerin tepesinde bulunan hilal şekli Hubal'ın ay tanrısı olmasından ötürüdür.






    Hubal'ın 3 de kızı vardı; Lat, Menat ve Uzza. Günümüzdeki "Üç Hilal" sembolünün kökeni de yine ay tanrısının bu 3 kızına dayanmaktadır.
    (bkz: http://bit.ly/2tZaHr0)






    Hubal ve 3 kızı





    O zamanlarda da namaz kılınıyordu ancak kabeye değil, kabenin içerisindeki Hubal'a.

    Peki o zamanki insanlar namazı nereden biliyordu?
    Asıl soru namaz nedir?
    Az dindar biriyseniz arapların namaza "namaz" değil de "salat"(Dua etmek) dediğini bilirsiniz. Bu farkın sebebi ney?
    Haşa yoksa araplardan daha mı müslümanız?

    Bu farkın sorumlusu biz değiliz, iranlılar. Çünkü Türkler müslümanlığı sanıldığı aksine araplardan değil iranlılardan öğrendi.
    Peki iranlılar arapların "salat" dediği bir şeye niçin "namaz" diyordu?
    Bunun sebebi iranlıların müslümanlık diye bir şey ortaya çıkmadan önce bile "namaz ibadeti"nden haberlerinin var oluşudur.
    (Kılıyorlar demiyorum biliyorlar)
    Nereden biliyorlar sorusuna gelirsek de, yanı başlarındaki Hindistan'dan. Evet Hindistan'daki bazı insanlar araplardan çok daha önce namaz kılıyordu. Ve "namaz" kelimesi de Sanskritçedeki (Eski Hintçe gibi bir şey) "Namaskar" kelimesinden gelir. Anlamı ise "Selamlamak"dır. Hintliler de kendi tanrılarına bu şekilde tapıyordu.
    Genellikle de güneşe.
    izleyin, bu da bir Namaskar ritüeli:
    (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=1ZJM2qEPwGo&feature)

    Bu yüzden Güneşin doğduğu ve battığı zamanlar namaz kılmak yasaklanmıştır. Çünkü bu Güneşe tapmak olurdu ancak arapların tanrısı Hubal'dı.

    (EK BiLGi: Hint filmlerinde gördüğümüz hafif öne eğilerek yapılan "Namaste" selamı da yine "Namaskar"dan gelmektedir.)

    Peki Hint kökenli bir ritüel olan namazın arabistanda ne işi var?
    Buraya bir virgül atalım daha sonra bu konuya geri döneceğim.

    Şimdi biraz da "Tavaf"a değinelim, bir şeyin etrafında dönmek anldıbına gelir.
    Mekkedeki kabe araplar için büyük bir panayır ve tapınma yeri idi. "Zilhice" denilen ayda bütün arabistan hacca gelirlerdi. Kabenin etrafında dönüp oradaki taşı öpmek haccın en önemli hareketi idi. Hani Hubal'a tapıyorlardı niye kabeyi öpüyorlar, derseniz. Evet en önemli tanrıları Hubal ancak Hubal dışında 300'den fazla tanrıları var, kabe de bunlardan birisi.

    Yine dindarlar bilir, kâbe sol tarafa alınarak etrafında dönülmeye başlanır. Hacerü'l-esvedden başlanıp yine Hacerü'l-esvede gelinen her dönüşe bir şavt denir. Bir tavaf, 7 şavttan ibarettir. Tavafın ilk üç şavtında erkekler sağ omuzlarını açarak ve pehlivanlar gibi omuzlarını silker bir vaziyette hafif hızlı ve çalımlı bir şekilde yürürler.
    Sonraki 4 şavtta ise normal bir şekilde yürümeye devam ederler.

    O zamanki araplara göre bütün evreni ve gezegenleri kendi tanrıları yaratmıştır. Ve bütün gezegenler de - kendi yaptıkları gibi - tanrılarının etrafında dönmektedir.
    Venüs, Merkür, Mars, Jüpiter ve Satürn, bir de Ay ve Güneş (Onlar da gezegen sayılırdı.). Araplar da kendi tavaflarında bu 7 gezegeni taklit etmektedirler. Dünyaya yakın olan üç gezegen (Ay, Merkür ve Venüs) hızlı, geri kalan 4 gezegen (Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn) ise yavaş dönerler.

    Biraz önceki sorumuza geri dönelim, Hint kökenli bir ritüel olan namazın arabistanda ne işi var? Bunu öğrenmek için bölgedeki diğer inanç sistemlerine de göz atmamız gerekiyor.
    Namaskar ritüelini gerçekleştiren çeşitli dinlerdeki insanlar:
    https://www.youtube.com/watch?v=4_JEqIZeqRg

    Farkettiyseniz videodaki bütün dinlerin ortak noktası Mezopotamya bölgesinden çıkmış olması. Hiç namaz kılan bir Afrikalı, Amerika Yerlisi ve ya Aborjin yok.

    Mezopotamya bölgesinde namaskar ritüeline sahip en eski uygarlık ise Sümerlilerdir. Demekki dikkatimizi Sümerliler üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Ufak bir araştırmayla nuh tufanı, yaratılış, tanrının yanından kovulma, başörtü gibi pek çok dini kavramın da yine Sümerlilerde kök bulduğunu görüyoruz. Sümerlilerden önce ise bu mitlerin hiç birisi Mezopotamya bölgesinde bulunmuyordu.
    (bkz Nuh Tufanının Sümerdeki versiyonu Gılgamış Destanı: http://bit.ly/2srZ2P7 )

    Sümerlilerin aslen Mezopotamyalı olmadıkları, sonradan bölgeye yerleştikleri yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde biliniyor. Nereden gelmiş oldukları hakkında ise hala soru işaretleri bulunuyor.
    "Namaskar" Hindistan kökenli bir ritüel demiştik, Hindistan'dan gelmiş olamazlar mı? Olabilirler elbette ancak Sümer Mitolojisi Hint Mitolojisinden çok daha büyüktür. Ve Sümer Mitolojisindeki çoğu şeyin Hint Mitolojisinde karşılığı yoktur.

    isterseniz Sümer Mitolojisini biraz tanıyalım;
    Tanrılarına "Dingir" derler.
    En büyük tanrıları diğer tanrıların babası ve gök tanrı olan "An"dır.
    Ay Tanrıçası Nanna, Güneş Tanrıçası Utu, Yıldız Tanrıçası (Aslında Venüs) inanna'dır. Kralları tanrının yer yüzündeki temsilcisidir.
    Burada bir şey dikkatinizi çekmiş olmalı; Tanrılarına "Dingir" diyorlar ve en büyük tanrıları ise "Gök Tanrı".
    Hayır, öylesine bir tesadüf felan değil, nasıl "Tanrı" kelimesi "Tengri" kelimesinin zamanla değişime uğramış haliyse, "Tengri" kelimesi de "Dingir" kelimesinin zamanla değişime uğramış halidir.
    Tam olarak ise şöyle:
    EDiN-ER -> EDiN-iR -> DiNGiR -> TENGiR -> TENGRi -> TENRi -> TANRI
    (bkz: Sümerolog Muazzez ilmiye Çığ)

    ED= et, yap; EDiN= eden, yapan; ER= kişi; EDiN-ER= eden kişi, yapan kişi, YARATAN KiŞi. "Er" sözcüğü Sümercede de "Kişi, Asker" anlamındaydı. Sadece bunlarla da sınırlı değil, günümüzde Sümerce ile Türkçe arasında yüzlerce ortak sözcük tespit edilmiştir.
    (bkz: http://bit.ly/2sxodAc)
    (bkz: http://bit.ly/2twE3iq)

    E o zaman Sümer mitolojisiyle Türk Mitolojisinin benzer olması gerekmiyor mu?
    Evet Sümer Mitolojisiyle Türk Mitolojisi çok büyük oranda benzerdir.

    SÜMER MiTOLOJiSiNE BENZER TÜRK MiTOLOJiSiNDEKi MiTLER

    1- TUFAN
    Özellikle kuşlarla olan öyküsü çok özgündür. Sular çekilmeye, denizler alçalmaya başlayıp gemisi bir dağa oturduğunda ilk önce bir kuzgunu pencereden serbest bırakır ama geri dönmez. ikinci gün alakargayı dışarıya gönderirler, gelmeyince üçüncü gün saksağanı salar fakat o da geri gelmez. Dördüncü günün akşamında güvercini uçurur pencereden; hava kararmadan ağzında bir zeytin dalıyla gemiye girince, Nama bu kuşu kutlu kılması için Tengri’ye yakarır. O günden sonra güvercinler insanların evlerine girdi, ulak olarak haberlerini zütürdü getirdi. Kuzgunun ve alakargayla saksağanın ne yaptıklarını sorduğunda; birinin ölmüş hayvanların leşlerini yediğini, diğerinin sağa sola birikmiş çöpleri karıştırdığını ötekinin de su yüzüne çıkan malları çaldığını öğrendi güvercinden Nama. O üçüne kargışta bulunarak, güvercine ise alkıyarak, o anda ne yapıyorlarsa Dünya durdukça aynı şeyi yapmalarını diledi; kuzgunlar leş yemeye, alakargalar çöp karıştırmaya ve saksağanlar da hırsızlığa mahkûm edildiler. Güvercin ise insanlara habercilik yapmaya, evlerde yaşamaya hak kazanmıştı. O yüzden o günden beri de öyle yapar dururlardı.
    (bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/Nama)

    • **

    DEVAMI: (bkz: dinlerin kökenleri 2)
    Tümünü Göster
    ···