/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 86.
    0
    Şu karıya geldim
    {[]} [[ {{baslik:}} {{resim: http://i.resimyukle.xyz/QBL1Q5.jpg }} {{yazı: }} ]]

    ve gidiyorum AMIN OĞLU!
    ···
  2. 85.
    0
    http://www.incisozluk.com...%C3%B6nemli-insan%C4%B1m/ Buradan devam ediyorum beyler doluşun.
    ···
  3. 84.
    0
    Yuğh, tam da kafama taşı indirecekti ki yana yuvarlanıp "Yuğh!" diye bağırdım. Maymun bir an afalladı "Benim," dedim ona "arkadaşınım ben senin. Dostunum"

    Ondan bunu anlamasını bekleyemezdim zaten. Üstüme saldırmaya devam etti. Geri çekildim, kaçtım. Yaşamak için çünkü ondan güçlü değildim. Tıpkı o adamın benden kaçtığı gibi Yuğh'tan kaçtım. Beni nasıl yakalayamadı hala şaşırıyorum. O, öylesine hızlıydı ki bazen ölümden bile kaçabilir diye düşünürdüm.

    Neyse, işte; böyle oldu benim başlangıcım, hikayem bu değil tabi ki de. Bu sadece tanıtım bölümü gibi düşünebilirsiniz. Ben, trilyonlarca canlının arasında sadece 1000 kişide görülen bir yaratıktım. Ben bir "Gezgindim" Pembe adamların ve tüm boyutların bahsettiği ortak dilde ise "Shintushu".

    (Şimdiye kadar yazdıklarım sadece introydu beyler. Rezleri alın, fantastikomistik bir hikaye geliyor!)
    ···
  4. 83.
    +3
    (Devam ediyoruz!)

    Bembeyaz bir ortama gömüldüm sanki, önümde bir adam; hızla koşuyor, çığlık atıyordu. Kendimi o kadar hafif hissediyordum ki, adama ulaşıp "Neden kaçıyorsun?" diye sormak için arkasından koşmaya başladım.

    Adam o kadar hızlı koşuyordu ki yakalayamıyordum onu. Bembeyaz, sonsuzluğa koşuyordu. Anladım: koşmasının nedeni, benden kaçmasıydı. Eğer onu yakalarsam o ölecekti. Daha da hızlandım. Şimdi anladım, demek ki bu yüzdenmiş savaşlar. Yaşamak için. Hayır, yanlış anladım. Çıkarlar için. Bencilce bir his ile adamın sırtından yakaladım ve gözümü açtım.
    ···
  5. 82.
    0
    Devam et bro bırakma tekrardan
    ···
  6. 81.
    0
    Gene bırakma lan hikayeyi devam et takip etmezlerse etmesinler sen yaz
    ···
  7. 80.
    0
    Verdim şukunu devam et zanzaaa
    ···
  8. 79.
    +1
    Rez panpaa
    ···
  9. 78.
    +1
    Çok fena sardı mk yay bunu devam et muhakkak
    ···
  10. 77.
    +7
    Biliyorum, benimde hatam var hikayeyi unuttum fakat devam ediyorum. Lutfen destek verin. Yarin devam edecegim.
    ···
  11. 76.
    +3
    (Biraz daha yazıp yarın devam ederim büyük ihtimal)

    Tam adamın kafasına kayayı indirecekti ki adamı uyandırmak için ona doğru uzandım. Ve aydınlığa gömüldüm. (YARIN DEVAM EDECEĞiM PANPALAR)
    ···
  12. 75.
    +4
    Maymuna elimi attığım gibi elim içinden geçti. Hayatımda öyle dehşet bir an yaşamamıştım. Tekrar, tekrar denedim. Aynı şeyi defalarca. Dokunamıyordum. Maymunun beni öldüren adamı parçalara ayırmıştı fakat ben bir şey yapamıyordum. Bağırıyor ve çığlık atıyordum ama nafile. Bedenime geri girmeye çalıştım. Olmuyordu. En kötüsü de toprağın içine bile geçebiliyordum. Ayağımın bastığı sabit bir yer yoktu. Kontrolsüzdüm.

    Maymun ölü bedenimi alıp bir kayanın altına gömdü. Bir kaç gün boyunca kayaya bir şeyler kazıdı. Anlamsız şekillerdi, sanırım kayayı tanıyabilmek için yapmıştı.

    Artık o yürüyordu, bense takip ediyordum.

    Her gördüğüm insana girmeye çalışıyordum. Eşyalara dokunmaya ve meyveleri yemeye. Kadınları izlemek bile haz vermiyordu... en kötüsü ise, siliniyordum. Elime baktım ve o kadar saydamdı ki, hayalet bile denemezdi. Ağlayamıyordum, gülemiyordum. Sadece dehşeti hissediyordum. Volkanların patlamasından bile daha korkutucuydu.

    Yuğh yürümeye devam ederken uyuyan bir adamla karşılaştı. Bir kaç gündür yemek yiyememişti. Biliyordum. Eline bir kayayı alıp adamın yanına gitti.
    ···
  13. 74.
    +5
    Nasıl bir şeydi? ilk hisler, hatırlayamıyorum. Göğsüme saplanan vahşi bir taş parçası. Beni öldürmüştü. Bedenimin yere düştüğünü gördüm, can çekiştiğimi gördüm, Yuğh'nun beni öldüren adama saldırdığını gördüm. Şimdi, eğer ölüm buysa ne kadar güzeldi? (DEVAM EDECEK REZ ALIN YARIN AKŞAM AYNI YERDEN).
    ···
  14. 73.
    +4
    Şimdi size muhteşem gelebilir ama son derece sıkıcı geçiyordu zaman. Yüzlerce yıl, bir adam ve maymunu. Yeni bir kabile ile tanıştım. Bunlar aynı bana benziyordu fakat kısa boylu ve oldukça kıllıydılar. Onlara göre çok uzundum ve beni tanrı gibi görmüşlerdi.

    Başka bir zamanda tüysüz, uzun sarı saçları olan kara gözlü insanlar ile karşılaştım. Hepsinin dilini öğrendim, hepsi ile evlendim fakat biyoloji sağ olsun. Sağlıklı bir çocuğum olmuyordu. En sağlıklısı bir kaç ay yaşamıştı.

    Beni kabul etmeyen kabileler oldu mu? Evet oldu. Taşlandım ve sopalandım. Bu "Mistik dünyanın" ilk başlarına kadar devam etti. Yazı, büyük nimet. işte ilk kez bir tanrım olduğumu yazı ile anladım. Karşılaştığım başka bir pembe insanlı kabileden öğrendim. Dillerimiz o kadar benziyordu ki alışmam zor olmadı. Tanrının varlığına dair metinler "Sana sonsuz yaşam veren o değil miydi?" bu metin, hatırlıyorum. Dün gibi aklımda. Öldükten sonra bile aklımdaydı. O günden sonra her gün korku içinde yaşadım, çünkü metnin devamı şu şekildeydi. "Verdiği gibi alamayacak mı?" Ölüm? Ölen insanlara ne olduğunu biliyordum, ya dışarıda hayvanlar tarafından yeniliyor. Ya toprağın altında gömülüyor ya da yakılıyordu.

    Acı çekiyorlar mıydı ateşte yanarken? Toprağın ağırlı altında ezilirken ve hayvanlar karnını yarıp ciğerlerini sökerken? Binlerce güneş tutulması kadar yaşım vardı ve ölmek mi? Her gün dua ettim. Her gün, almaması için... Yüzlerce yıl boyunca bıkmadan, usanmadan ve sıkılmadan. Farklı tanrılarla da tanıştım. Bereket tanrısı, evlilik tanrısı, ekmek tanrısı. Peh! Benim korktuğum tek tanrı "Ölüm" dü. inandığım tek tanrı oydu çünkü beni alıp hayvanlara o yem edecekti.

    Nitekim öldüm.
    ···
  15. 72.
    +3
    O herif koluma mızrağını saplayıp gitmişti. Bizde o halimizle gece boyu kaçmıştık. Aklıma gelen tek yer buraya gelmeden önce Yuğh ile bulduğumuz mağaraydı ve oraya sığındık. ilk kez, o zaman yüce bir varlığa ihtiyaç duydum. Sürekli "Gavam" diyordum. Gava-Koru demekti ve sonuna m harfini getirdikleri zaman "Koru Beni" oluyordu. Peki kime diyordum bunu? Bilmiyordum. Kabilemiz ile hiç tapınmamıştık...

    Eşim mızrağı kolumdan çıkardı ve kıyafetinin bir parçasını kopartıp yaralı yeri sardı. Sabah olunca Yuğh'ta yanımıza geldi. Beni nasıl bulduğunu hiç bilmiyorum. Gerçi günümüzde "bilim" hayvanların koku alma yeteneği ile bunu açıklıyordu fakat o zamanlar büyü, bilimin yerini alıyordu.

    Yuğh gelince hemen üstüme atlayıp eşimin sardığı bezi çıkarmıştı. Kızgın kızgın sesler çıkartıyordu. Anlayabiliyordum, yüz senedir onunlaydım. işin yanlış yapıldığını söylüyordu. Yine kendince bir merhem hazırlayıp sürdü. Çok yakıyordu fakat kendimi iyi hissetmemi sağladı.

    On yıl boyunca göçebe olarak yaşadık. Eşim yaşlılıktan dolayı ölmüştü. Onu açık bir alanda hayvanlar yesin diye bırakmıştık. O zamanlar öyle yapıyorduk. Bu arada yanlış anlaşılmasın. Bu zamanlarda 30 yıl yaşayanlar şanslıydı. 40 yıl yaşayanlar dede gibilerdi ve 50-70 yıl yaşayanlar genelde reis oluyorlardı.

    Bense, hatırlamıyorum. Kaç tane tutulma görmüştüm? Kaç yaşındaydım. 400 mü? Bilmiyorum. Şu an bilim sayesinde milyonlarca yıl yaşadığımı biliyorum ama.

    ileri senelerimizde dünyada depremler çağıydı. Volkanlar patlıyor, yerler yarılıyordu. "Ko" diyebiliyordum sadece. Yani kötü. Dilimiz zengin olmadığı için "Cehennem" bile diyemiyordum.
    ···
  16. 71.
    +4
    Özür dilerim beyler, ilgi gelmeyince bırakmıştım. Devam edeceğim .Amacım sözlük tarihinin en uzun soluklu hikayesini yazmak.

    Devam ediyoruz.

    Uzun yıllarımı burada geçirmiştim. Buranın diline iyice hakim olmuştum. Zaten öğrenmek için bir kaç yıl yeterli oluyordu. Çok zengin bir dil değildi ve temel ihtiyaçlardan bahsediyordu.

    Kabilemiz (Artık iyice kabul edilmiştim) her sene belirli bir gün toplu çiftleşme töreni düzenliyordu. Yanlış anlaşılmasın, bu tören grup ciks gibi değil. Ergenlik çağına gelmiş gençler evlendiriliyordu. Beni de kabile reisi pembe derili bir hanımefendi ile nikahlamıştı. Kimse kimseden utanmadığı için açık alanda birleşmiştik...

    Fakat farklı kromozomlara sahiptik. Farklı genetik yapılarımız vardı, bu yüzden hiç bir şekilde bir çocuğumuz olmuyordu. Bazen ölü doğumlar gerçekleşiyordu fakat doğan bebek ne bana ne de eşime benziyordu.

    Tam olarak hatırlamıyorum fakat iki kez güneş tutulması yaşamıştık o tarihten sonra, ve ilk kez bir savaş gördüm. Geceydi ve toplu yemekten aşırdığımız bir kaç elmayı yiyorduk. Bir anda çığlıklar sardı çevremizi. Ateş! Evin duvarına açılmış küçük bir hava deliğinden görebiliyordum. Kırmızı bir şekilde diğer evleri kaplıyordu. Eşimle beraber çabucak evden çıktık ve koşmaya başladık. Bu arada Yuğh'ta ortalarda gözükmüyordu. Küçük bir at-dinozor karışımı bir yaratığa binen mızraklı bir herif üstümüze doğru geliyordu. Anlayamamıştım. Biz hayvan değildik ki? Birbirimizi yemezdik. Onlar neden bize saldırıyordu? Halbuki onlarda bizim gibiydi. Hepsi yeşil ve pembe renklerdeydi.
    ···
  17. 70.
    0
    Rezerved
    ···
    1. 1.
      0
      Yazmaya devam ediyorum, okumaya devam et panpam!
      ···
  18. 69.
    0
    Parkettim
    ···
    1. 1.
      0
      Yazmaya devam ediyorum, okumaya devam et panpam!
      ···
  19. 68.
    0
    Rezervasyon
    ···
    1. 1.
      0
      Yazmaya devam ediyorum, okumaya devam et panpam!
      ···
  20. 67.
    0
    Okumadım
    ···
    1. 1.
      0
      Yazmaya devam ediyorum, okumaya devam et panpam!
      ···