/i/Tespit

  1. 1.
    +1 -2
    edebi eserlere verilen tepkilere bir göz attığımda farkına vardığım acımasız gerçek. hayatta herkes saçmalar, bu saçmalamasını istikrarlı şekilde devam ettirip bunun doğruluğunu da savunabilir fakat edebiyatçı saçmalarken daha sakin karşılanıp normal insanlar kadar eleştiri ve dışlanma yaşamıyor. ben bunun nedeninin başlı başına edebiyat olduğu kanaatindeyim. yâni edebiyatçılar saçmalarken edebi bir dil kullandığı için çoğu zaman saçmaladıkları bile fark edilmiyor, edilse de çok ilgi çekiyor ve sempatiyle tepki görüyor.

    bu belki çekicilikle, gönüllerin kimyasının uyuşmasıyla da açıklanabilir. nasıl ki dizilerde yakışıklı ama pgibopat, bipolar, anı anına uymayan erkeklerle çok sağlam bağlar kurulur, sevgiyi en çok o erkek görür, işte edebiyatçı da saçmalarken daha da özgürdür çünkü normalden farklıdır bu delirme. ilginçtir, dip dalgadır, ciddi olaylara gebedir. okuyucuyu içine çekerek asıl olaya hazırlar ve okuyucu da sever bu danışıklı dövüşü. şairin, yazarın delisini sever okuyucu. kan çekiyor demek ki, zevkleri uyuşuyor kitabın sahibiyle. şöyle bir monolog başka nasıl açıklanabilir ki yoksa?

    korkuyorsan, neden bu kadar uzakta yaşıyorsun şehirden? neden üç evli sokağın en ucundaki evde oturuyorsun? son kaldırım taşından bile elli beş adım ötede ne işin var? garip kaderime gülümsedim; aynaya bakarak tabii. tatlı bir gülümseme. eski neşemi kaybetmediğimi göstermek için. sonra durgunlaştım. neden? unuttum. dur, hayır; unutmadım. yalnız kaldıkça, yalnız kalmaktan korktukça... aynadan uzaklaştım; fakat, biliyordum, böyle bir düşünceydi. köpekler sinirimi bozdu, şimdi kendime gelirim. buldum: yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığım artıyor. bu sefer gerçekten gülümsedim. ister görün, ister görmeyin; gülümsedim işte. her şeyimi kaybetmedim daha; çıkmayan candan ümit kesilmez, havlayan köpek ısırmaz. hay allah kahretsin!

    rahmetli oğuz atay'ın korkuyu beklerken adlı kitabının korkuyu beklerken adlı hikâyesinin girişinden bir kesit bu okuduğunuz veya okumadığınız. yalnızlık ve delilik karışımına biraz köpek korkusu sosu eklenmiş ve sürekli düşünen, en ufak ayrıntılarda bile boğulan, depresif ama arayışta, deli ama dâhi bir karakter sunulmuş okuyucuya. birçok kitapta ve filmde olduğu gibi burada da ana karakter sürekli yol ayrımlarıyla dolu bir yerde gidiyor ve bazen doğru, bazen yanlış yola sapıyor, bu yolda da aklını bırakıyor resmen. çok düşünmek, kafada hep geçmişi, ânı ve geleceği kurgulamak pgibopat bir ruh hâli olarak lanse ediliyor, öyle aktarılıyor karşıya.

    buradan kendime bir eleştiride bulunmak istiyorum, belki de edebiyatçıların saçmalamalarına insanlarca gösterilen bu hoşgörü haksız değildir bayım, ha? belki de gerçekten hepimiz böyle delirmeliyiz. belki de edebiyat katmalıyız acılarımıza, mutluluğumuza, öfkemize, umursamazlığımıza, deliliğimize, suskunluğumuza, boşluğa. kısacası hayata milyonlarca edebi kelimenin gizemiyle bakmalı, öyle devam etmeliyiz. kabuğumuza çekilip her gece ayrı ayrı delirmeliyiz. küfrederek, bağırıp çağırarak, seviyesizleşerek değil de oğuz atay gibi delirmeliyiz her birimiz. öylesi kurtarır bizi belki ne dersin? deliliğe dair bu tespitimi bitirmeliyim artık, hoşça kalın tüm deli sevdalıları.
    ···
  1. 2.
    +1
    Edebiyatçı saçmalamalarına gösterilen hoşgörü, edebi eserlere tepki gösterilmesinden farklı mıdır? Edebiyatçılar saçmaladıklarında normal insanlardan daha sakin karşılanabilir. Bu durum edebiyatın doğasından mı kaynaklanır, ilgi çeker mi, gönül kimyalar
    ···