/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +59 -9
    EDiT:Tüm hikayelerim için bir bine bende binem hikaye serisi Serinin 3. hikayesidir.

    EDiT2:HiKAYE BiTMiŞTiR. OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER. OYLAMA SONUCUNU AKŞAM BURAYA YAZACAĞIM. OY VERMEK iÇiN http://www.strawpoll.me/12870490

    EDiT3: KAZANAN BiRLiKTE SON OLMUŞTUR. KATILIMINIZ iÇiN TEŞEKKÜRLER.

    Okuldan çıktım ağlayarak eve doğru koşuyordum. Gururum kırılmıştı. Hep ezilmiştim. Hep aşağılanmıştım. Ama şu an kadar kötü hissetmemiştim. Benim canım, tenine dokunmaya kıyamadığım sevgilim dediğim, o güldüğünde sırf gülüşü bozulmasın diye bir dediğini iki etmediğim kız bana zorbalık eden Serdar'ın dudaklarından öpüyordu. Gözlerime inanamadım. Neden ama neden? Ağzımdan:

    b-"Neden" kelimesi çıkmıştı, o da bana:

    M-"Senin gibi bir asasyolle birlikte olamam" olmuştu. Asosyal mi? Sadece bu yüzden mi? Serdar ise:

    S-"Sevgilimden uzak dur yoksa sana yapacağımı bilirim" dedi ve cesaret edip saldırdım. Yumruğumla sadece biraz geriledi ve biraz yanağı kızardı. Daha sonra Serdar vurdu ve yere düştüm. Muhtemelen yanağım morarmıştı.

    S-"Yumruk böyle atılmaz böyle atılır. Şimdi defol" dedi ve ben ise sadece kaçtım. Kaçmamın nedeni dayak değildi. Ben dayak yerken onun bana bir bakışlarını görmemdi. O da bana diğerleri gibi bakıyordu. Zavallıymışım gibi. Çöpmüşüm gibi. Dayanamadım. Sadece koştum. Koştum ve koştum. Kendimi ağacın altında ağlarken buldum. Ağacın karşısındaki mağaraya boş boş bakarken buldun kendimi. Mağaranın karanlığına baktıkça anılarım canlanıyordu ve daha da ağlıyordum. Mağaranın lanetli olduğunu falan söylerler. Aynı zamanda uğurlu olduğunu da. Mağaraya dokunmazsak mağaradaki uğursuzluk da bize yaklaşmaz derler. Aklımdan geçen yanlızca şuydu. "Mağaraya gireceğim ve ne olursa olsun umurumda değil. Zaten ölmüşüm. Bütün dünya lanetlenecekse varsın lanetlensin." Tamamen batıl inanç olduğunu biliyordum ama içeri girmek istediğimde bir yaşlı adam o taraftan geçerken beni gördü (Şansıma sıçayım mağara ormanın ortasında. Arkasında dağ var kocaman. Dağda yol var. Ama neden yolu kullanmayıp bu mağaranın önünden geçer ki bir insan. (Yaşlı adama Y diyeceğim.)) Y-"Uzak dur oradan çocuk. Bastonu kafana geçiririm senin ha. Defol. Bizim başımızı belaya mı sokacaksın" vs. dedi ve ben kendimi koşarken buldum. Bu kadar duygusal yük bana fazla geliyordu. Dayanılmazdı artık. Tek bir arkadaşım bile yoktu. Bu da benim zoruma gidiyordu. Kafamda hayali canavarlar canlandırıyordum sadece. Onlarla arada konuşur dertleşirdim. Deli diyebilirsiniz ama çok işime yarıyordu. Size de tavsiye ederim. Bunları düşünürken kendimi evimin kapısında buldum.

    Edit: Herkese merhabalar. Uzun süredir (50 gün olmuştur herhalde) hikaye yazmıyordum. Gerek vizeler olsun, gerekse ödevler yüzünden fazla vakit bulamamıştım hikayemi yazmaya ama şu anda bir boşluk yaratabildim. Bu hikaye de her zamanki gibi uzun olacak ve partlar seri seri gelecek. (Elimden geldiğince)

    Edit2: Benim dikkatimi çeken şey trendlerde en azından 2-3 hikaye olurdu o da en az yani. Şimdi ise sadece 1 tane gördüm. O da en aşağılarda. Hikaye yazan güzel yazarlarımıza biraz teşvik amaçlı da açtım bunu. Beni bilen bilir. Hiçbir zaman trend olmak için yazmam hikayemi. Sadece okunması için yazarım. Herkese iyi okumalar.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +24 -1
    Eve girdiğimde babam her zamanki gibi raporlarının başında çalışıyordu. Ben ise eve geldim ve yemeği hazırlamaya başladım yine her zamanki gibi. Annem 10 sene önce vefat etti. Babam etkisinden çıkamamıştı. Aslında çıktı ama artık babamla eskisi gibi değildik. Küçükken annem yemeği hazırlar babam da aşağıda arkadaşlarımla oynarken bize katılır maç yapar, akşam da anneme yemeğe yardım eder ve benimle atari oynardı.Ama annem ölünce her şey değişti. Babam artık sadece evde yaşayan ve para getiren biriydi sadece. Babalığa dair hiçbirşey yapmıyordu. Yemeğimi suyumu veriyor o kadar. Daha doğrusu malzemeleri veriyor. Odasına geçiyor ve raporlarıyla uğraşıyordu. Sadece yaptığı bundan ibaretti. Yemeği hazırladım ve her zamanki gibi odasına girdim. Kapıyı çaldım ve babam kapıyı açtı. Gözlerinin altı morarmıştı.

    b-"Uyumayı unutma" dedim.

    B-"Tamam" dedi ve kapıyı kapattı. Sanki baba benim evlat o. Tek farkı ondan para almam. Ona para alırken sormam bile. Eskiden sorardım ama annemim ölümünün 2. senesinde

    B-"Benden para istemene gerek yok. Lazım oldukça kumbaradan alırsın" diyordu. Kumbaradan parayı ekgib etmemişti ona lafım yok. Ama odadan çıkmaması ve sadece işe gidip gelmesi çok sinir bozucuydu. Ne vardı yani okulun nasıl geçti deseydi? Gözlerim bile hala kızarıktı. ve yanağım morarık. Ben acımı içime atarken o bana sormuyordu bile ne oldu diye. Neden böyle bir babaya sahiptim ki? Aklıma gelen şeyi yapacaktım. Akşam mağaraya girecektim. Kararımı vermiştim. Bütün dünya lanetlensin. Batıl inanç ama işe yararsa çok iyi olurdu. Bu gece yarısı mağaraya girecektim. Kaçışı yoktu. Artık bu dünyadan bıkmıştım. Beni aşağılayanlardan, hayatımda hiçbirşey başaramamamdan, herşeyden.
    ···
    1. 1.
      0
      Yalan beyler bu
      ···
    2. 2.
      0
      Hahahah nick güzelmiş
      ···
  3. 3.
    +17 -1
    Uyandığımda gözlerim daha bulanıktı ve bir ses bana(sese E diyeceğim)

    E-"Günaydın. Pek misafirim olmaz kusura bakma. Rahat uyuyabildin mi gece? izinsiz girmen sorun değil." diyordu. Kendime geldiğimde önümde bir ejderha vardı.

    b-"Ha, sadece hayalmiş. Sana da merhaba" dedim. "Kusura bakma inine izinsiz girdim. Dünyaya laneti saçacak olan kişi sen misin?" diye sordum. O ise güldü.

    E-"Hahahahaha. Uzun süredir gülmüyordum. Hem neden lanet istiyorsun ki?"

    b-"Çünkü zaten benim hayal ürünümsün bilmen lazım" dedim. Ejderha ise keskin gözlerini bana dikti ve

    E-"Hayalindeki canavar mıyım yoksa gerçek miyim anlamanın bir yolu var. Burnuma dokun" dedi ve kafasını uzattı. Korkmaya başlamıştım. Dokundum ve o anda donakaldım. Cidden de gerçekti. Gerçek bir ejderhaydı. Dağ kadar büyüktü hatta dağ sanki onu gizliyordu ve tek girmenin yolu da mağaraydı. içimdeki yeni uyanmayla aşk acısı karışık his korkuya dönüşmüştü. Kaçmak istiyordum ama neden kaçayım ki? Ölmek için gelmemiş miydim buraya? Ahan da ölüm aracım. Hem de bir efsane tarafından öldürülecektim. Daha iyi ne olabilir ki? Bana tekrar sordu

    E-"Neden dünyaya lanet saçmak istiyorsun?"diye tekrar etti. Biraz sesim titreyerek

    b-"Çünkü artık bu dünyaya katlanamıyorum. Zenginlerin fakirleri ezişine, insanların birbirini aldatmasına," aldatmasına derken içim tekrar cız etmişti. "bütün gücün yanlızca paradan ibaret olmasına. Güçlünün dünyayı yönetmesinden. Bu dünya lanetlenmeli." Ejderha sakin sakin bana baktı bir 5 dakika kadar. Sonra gözlerinin içinin parladığını anladım. Bana gülümsüyordu sanki.

    E-"Dünyayı yok etmemi istemen seni de kötü biri yapmaz mı peki? O zaman onlardan ne farkın kalır? Zenginin fakiri ezmesi gibi bişey diyordun. Şimdi güç sende. Eğer ben kabul edersem tabiki. O güçlülerden ne farkın kalır? Herkesin yaşamak için kendince sebepleri vardır. Eğer herkesin istediği gibi gitseydi hayat dünya çoktan binlerce kez toz olmuştu. Şu an sana bunu yaptıran duyguların. Düşüncelerin önemli değildir her zaman. Yaptıkların önemlidir. Bunu unutma sakın." Gözlerinin içine doğru baktım ama bir anlık gözleri karardı. Üzgün gibiydi. Bende olsam bende üzgün olurdum. Yıllarını belki de asırlarını bu mağarada geçirmişti. Ben ise bir aşk acısına dünyayı yakmak istemiştim. Çok salakmışım. Ama hala içim yanıyordu. Daha dün kız arkadaşımdan ayrılmıştım hem de gururum kırılarak bugün ise karşımda bir ejderha duruyordu. Bir rüya bile olabilirdi.

    b-"Haklısın, belki de fazla bencilce davrandım. Ama içim yanıyor ne yapmalıyım ki bu acıyı geçirmek için?" Ejderha bir an aklına bişey gelmiş gibi durdu.

    E-"O mağaranın önünde ağlayan çocuk sendin." dedi. Evet. Yaşlı amcanın bastonu zütüme sokmasından son anda kurtulan da bendim.

    b-"Evet. Ne oldu ki?"

    E-"Sadece birinin sesini duymuştum çok uzun süredir duymuyordum o yüzden. Sana benim hikayemi anlatacağım. Acını belki geçirmez ama kısa süreliğine bastırabilir."
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +17
    Edit:Herkese günaydın. Üniye gidene kadar buraya elimden geldiğince hızlı bir şekilde atacağım. Saat 12.00 da çıkacağım evden yani 2.30 saatimiz var. Devam edelim.

    "O sana emanet." kelimesiyle birlikte uyandım. Sadece bir kelimeydi ama içim titremişti. Biraz soluklanıp kendime geldim. Bugün günlerden pazardı. Pazar günü pazar alışverişi yapardım. Ve babam yine pazar parasını ekgib etmemişti. Dün yaşadığım şey muhtemelen bir rüyaydı. Rüya olmalıydı. Ejderhalar gerçek değildir çünkü. Ama hikaye çok karamsardı. O mağaraya tekrar girecektim ama pazar alışverişinden sonra. Pazara gittim ve domatesin kilosunun 6 tl olmasına yakınırken Derya'yı gördüm. Eski sevgilim en yakın kankasını. Ve yanağımdaki yara aklıma geldi. Yanağıma dokunduğumda hiçbirşey hissetmiyordum. Ne bir acı, ne de bir sızlama. Bir aynaya doğru koştum ve baktım. Gerçekten de hiç yaram yoktu. Nasıl olur? Hatırlıyorum morarmıştı. Tabi ya o ejderha. Çok hoşuma gitmişti. Dayak yedim ve eseri yok şimdi. O yara olsa durmadan o olayı hatırlardım. Bu da o ejderhanın rüya olmadığının başka kanıtıydı. içimde bir heyecan vardı. Hemen pazar alışverişini bitirip ejderhanın yanına gitmek istiyordum. Ben aynaya bakarken arkamda Derya belirdi.

    D-"Bir bine dün olanları duydum üzüldüm. Sen iyi misin?" iyi miyim? iyi miyim? Soru mu bu şimdi? Tabiki berbatım.

    b-"Sana nasıl gözüküyorum?"

    D-"Dün yanağın morarmıştı seni aradım ama bulamadım makyajla falan mı gizledin yaranı? Bunda utanılacak bişey yok hepsi o Melisa'nın hatası."

    b-"Hayır yaramı gizlemedim. Yaram yok çünkü. Bir krem sürdüm hemen iyileşti" diye yalan söyledim ve devam ettim: "Hem beni üzen şey onun hatası değil benim onu hala seviyor olmam. içten içe hala gelse ve ben pişmanım dese affedeceğimi hissediyorum. Ama neden bana bunu yapar ki? Neden yani? Ne yaptım?" Derya sessizleşti. Nedenini biliyor gibiydi.

    D-"O başından beridir Serdar'ı seviyordu. Sadece Serdar istedi diye seninle çıkıyormuş gibi yapıyordu."

    b-"Sen bunu biliyordun ama bana söylemedin mi yani?" Midem bulanmıştı. Artık ağrılarımın sancıları fena artmıştı. Pazar alışverişim zaten bitmişti ve mağaraya doğru koşmaya başladım. Derya ise

    D-"Bir bine dur bekle" diyordu ama onu dinlemiyordum. Sadece koşuyordum mağaraya doğru. O mağaraya girmem lazımdı. Bu olanları unutmam lazımdı. Neden ki? Sırf oynamak için miydi bu kadar şey? Bu kadar acı bu kadar hüzün hepsi oyun muydu? içim intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu. Ama acı şu an daha baskındı. Mağarayı görür görmez içeri girdim elimdekileri bırakarak. Mağaraya girdiğimde ejderha şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ağladığımı görüyordu.

    E-"Ne oldu?"

    b-"Hikayenin kalanını dinlemeye geldim" dedim kendimi dizginleyerek. Ejderha ise

    E-"Acını saklamana gerek yok. Burada kimse yok istediğin kadar ağlayabilirsin" dedi ve bende kendimi tutmadım. Hıçkıra hıçkıra bağıra bağıra ağlamaya başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +16
    Gece saat 2 olduğunda evden çıktım. Normalde saat 11 de uyurdum ama uyuyamıyordum. Aklımda hep o vardı. Neden yapar diye düşünüyordum. Sanki gelecek ve

    M-"Şaka yaptım aşkım" diyip tekrar sarılacak gibi. Ben öyle bile olsa kabul ederdim geri onu. Biraz azarlardım ama yine de kabul ederdim. Dayanılmaz bir acıydı bu aşk acısı. Böylesi daha da kötüydü. Uyumayı denedim. Ama uyuyamadım. Mağaraya doğru yaklaştım. içeri doğru adım atmakta ilk 10 dakika kadar tereddüt ettim. Daha sonra ise "Umurumda bile değil. Benim hayatımı gibenler cezalarını bulsun" dedim ve içeri girdim. içeri girdiğim anda bir hava akımı hissettim. Ama içerden dışarıya doğru. Kegib kegib geliyordu bu hava akımı. Aklımdan şöyle bir şey geçti "demek ki mağaranın bir çıkışı var ama ucunun açılıp kapanması garip" diye düşündüm. Çünkü kegib kegib geliyorsa mağaranın diğer ucu açılıp kapanıyordur. Ben ise akıma doğru yürümeye başladım. Akım gittikçe şiddetleniyordu ama hala çıkışı göremiyordum. Daha sonra geniş bir yere çıktım. Bayağı genişti bir yerdi ve önünde kocaman bir kaya vardı. Kayadan daha büyük dağ kadar bişeydi. Etrafından dolanarak arkasına varabilirdim. Ama bayağı bir yol yürümem gerekecekti. Fazla umursamadım. Dolanmaya başladım. Tam 1.30 saat sonra çıkışı gördüm ama garip olan taraf şu ki çıkış benim geldiğim yerdi. Ve kayanın arkasına geçtiğimde hava akımı kesilmişti. Yani tek bir giriş-çıkış vardı. O akım neydi ki? Fazla düşünmedim zaten aklımda çok fazla şey vardı. Çok sessiz ve rahat bir ortamdı. Bizim evin önü gibi değildi. Gürültüden uzaktı. Burada yatmaya karar verdim. "Biraz rahatlayınca eve giderim uyurum zaten haftasonuna geldik" diye düşündüm. Haftasonu olmasa bile gitmezdim okula bu halde. Onlar da zütlerine kına yakarlardı. Yere yattım. Kegib kegib gelen hava akımı bile gerçekten rahatlatıcıydı. Daha sonra uyuyakaldım.
    ···
  6. 6.
    +14
    Edit: Gitmeden önce son entry

    Uyandığımda kendimi çok canlı hissediyordum. Saat sabahın 6'sıydı. Deliksiz bir uyku uyumuştum resmen. Uzun süredir böyle uyumuyordum. Kalktım ve bir hemşireyi çağırdım.

    H-"Buyrun"

    b-"Hastaneden çıkmak istiyordum da 223 numaralı odadaydım." dedim Hemşire elindeki kayıta baktı ve şaşırdı.

    H-"Senin ağır darptan dolayı bir yığın çürüğün ve bir o kadar da yaran vardı. Daha dikişlerin bitmemişti. Nasıl bu kadar iyisin?"

    b-"Allah vergisi yetenek hızlı iyileşirim." diye geçiştirdim. Ne deseydim "Ejder derisi yedim bomba gibiyim" mi? Direk tımarhaneye bedava giriş hakkı kazanırdım. Ama hemşire önlem olarak birkaç tane test yaptı. Daha sonra baktı ki hiçbir şeyim kalmamış mecburen taburcu etti. Eve doğru giderken babamı aradım ve olayı anlattım (Ejderha'yı falan değil tabiki) O da sadece "iyiysen tamam" dedi ve geçti. Bir an annem bu halini görse bu adamı boşardı diye düşündüm. Eve gitmeden önce mağaraya uğrayıp teşekkür etmeyi çok istiyordum fakat yapamazdım. Çünkü vaktim yoktu. Eve vardığımda saat 7.30 olmuştu bile ders saat 8.00 da başlıyordu. Okula hazırlanıp gittim. Okula geldiğimde Serdar şaşırmış bir şekilde bana baktı. Salih de öyle. Sanki hiçbirşey olmamış gibi gelmiştim okula. O bakışları bile yeretdi. Yerime geçip oturacakken Derya gel işareti yaptı. Ben de yanına oturdum.

    D-"Artık burada oturacaksın. Dersi de daha rahat dinlersin" dedi. "Salih ile aranın iyi olmadığını biliyorum o yüzden yanıma geçmen gerektiğini hissettim hepsi bu" dedi.

    b-"Tamam sorun yok, ve teşekküler dün için. Ve gittiğinde gerçekten de uyuyakaldım. Bu inanılmazdı."

    D-"Bende eve gidince direk yatağa attım kendimi çok yorulmuşum direk uyuyakaldım. Bugün kesin gidiyoruz ama. Benimle geliyorsun." dedi. Tamam demekle yetindim. Çantamdan defteri çıkarırken Salih arkamdan kötü kötü bakıyordu. Tabiki bakacak. Her tarafım mosmor ama hiçbirşey yokmuş gibi geldim okula. Tabiki her giren "hoca geçmiş olsun ne oldu" falan sordu ben ise geçiştirmeli cevap verdim. Daha sonra müdür beni odasına çağırdı. Babam da oradaydı.

    M-"Kamerada şu ikisi kolundan tutup sürüklüyorlar. Süpürge odasına zütürüyor. Bu ikisi dövmüş olmalı." dedi müdür ve kamerayı kapattı. Haa bu arada söylemeyi unuttum. Serdar müdürden üstün bu okulda. Çünkü okul Serdar'ın babasının parasıyla dönüyor. Onun için Serdar ortaya çıkarsa müdür batar. Para gözlü bin.

    M-"Gerekli disiplin işlemlerini biz uygulayacağız. içiniz rahat olsun. Sen neden bana gelmedin ki?" Binlerce kez geldim Serdar için ama tamam uyaracağım diyip başından savdığı için gitmeme de gerek yoktu. Gitsem yine aynı şeyler olacaktı ama bu sefer farklıydı. Sadece o iki çocuk ceza alacaktı. Tam Serdar için ağzımı açacakken müdür hemen atladı lafa

    M-"içiniz rahat olsun Kenan bey onlara gereken cezayı vereceğim." Tam bir pgiboloji ustası. Hem babamı sakinleştirip hem de ikna etmişti.

    B-"Bir daha olursa okuldan alırım çocuğu" dedi ve gitti. Ben de ders için çıktım girdim derse.

    D-"Ne oldu?"

    b-"Hiç. Sadece Serdar yine disiplinden kurtuldu. Onun fedaileri gittiler disipline."

    D-"Aslında müdürü de milli eğitim bakanlığına şikayet etmemiz lazım ama neyse" dedi ve derse devam ettik.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +12 -1
    E-"Bir zamanlar daha insanlar küçükken benim atalarım dünyada hüküm sürüyordu. insanoğlu ile ilk tanışan ejderha Ti-an'dı. Ti-an bu insan ırkından hoşlanmıştı. insanlar ondan hem korkuyor hem de saygı duyuyordu. O ise ondan korkmaması gerektiğini tekrar edip duruyordu. Bir gün ejderha insan çocuklarını eğlendirmek için bir şey yapmayı düşündü. Onlara bilgi verecekti. Gerçek ve saf bir bilgi."

    b-"Gerçek ve saf bilgi mi? Şu an senin bana anlattıkların bile bir bilgi sayılır. Saf bilgi ne oluyor peki?"

    E-"Saf bilgi kullanıldığında kullanan kişiye çok güç veren bilgilerden biridir. Sizin simyanız sadece küçük bir bilgi. Taşı altına dönüştürebilecek kadar küçük bir bilgi değil, aksine anlamayacağınız kadar büyük bir bilgi. Bize küçük gelseler bile."

    b-"Tamam anladım. Lütfen devam et. Çok ilgimi çekti. (rez mk :D)"

    E-"Daha sonra onlara bilgiyi verecekken bir an ağzından yanlış kelime kaçırdı. Daha sonra çocuklar öldü."

    b-"Nasıl yani? Bir kelimeyle mi öldüler?"

    E-"Kelimelerin gücünün farkında değilsin. Senin canını bu kadar yakan şey bir kelimeydi unuttun mu?"

    b-"Ama... ben sana bunu anlatmadım ki?"

    E-"Anlatmana gerek yok kelime yarasını nerede görsem tanırım." Ejderha haklıydı. Tüm gece aklımdan çıkmayan tek şey kızın söylediği sözlerdi. Daha sonra ejderha devam etti.

    E-"insanlar bu durumdan hoşlanmamıştı. Ejderhanın karşısına dikildiler ellerindekiler keskindi. Ama bir ejderhayı öldürecek kadar değil. Ti-an olacakları kabullenmişti. Ölmeyi kabullenmişti. Ve kendine söylediği söz çocuklara söylediğinden milyonlarca kat fazlaydı. Ve öldü. Hatta ruhu bile parçalandı.

    b-"Ama bilerek yapmadı ki? Neden kendini öldürdü? Telafi etmeye çalışabilirdi."

    E-"Telafisi olmayan tek şey ölümdür. Geriye kalan her şey telafi edilebilir. Kaç nesli yok ettiğini biliyor musun? Peki o çocukların ilerde ne olacağını hiç düşündün mü? Onların çocuklarının, onların da çocuklarının. Bir ejderha her hareketinde sonucunu düşünür. Ama hatayı ejderhalar da yapar. Zaten o olaydan sonra ejderhalar ve insanlar arasında savaş başladı. Ejderhalara yanlış bilgi verildi. Ejderhalar ise inandılar. Ti-an'nın öldürüldüğünü ve ruhunun parçalandığını söylediler ve ruhun parçalanması başlı başına yasak kelimelerdendir. Hatta tek yasak kelime. insanların bunu bildiğini düşündüler ve savaş başladı. Bugünlük sana bu kadar anlatmam yeter. Siz insanlar için karanlıkta dolaşmak tehlikeli olabilir. Baksana güneş batıyor." gerçekten de güneş batıyordu. Uyanmam ile akşam olması çok hızlı olmuştu. Hikayeye o kadar dalmışım ki zamanın farkında değildim.

    b-"Aslında bir gece daha burada kalabilirim." ve ejderha gülmeye başladı. E-"Kalmanı çok isterim ama sen buraya ait değilsin. Benim uyurken seni ezebilirdim. Ama şansın varmış ezmedim."

    b-"Haaa. Demek o yüzden hava akımı geliyordu. Sen uyuyordun ve nefes alıp veriyordun." Ejderha yine kahkaha attı. E-"Bende uyurken etrafımdan birinin dolaştığını hissetmiştim. Neyse çocuk. istediğin zaman buraya gelebilirsin hikayenin devdıbını dinlemek için."

    b-"Kesinlikle geleceğim." dedim ve çıktım mağaradan. Mağaradan çıktığım anda üşüdüm. Kış yaklaşıyordu ve ben kısa kolluyla çıkmıştım dışarıya. Koşa koşa eve doğru yol aldım. Eve vardığımda babam uyuyordu. Ben de kendimi yatağa attım olanları düşünürken uyuyakaldım.

    Edit: Beyler yurdun interneti gidip geliyor. Yarın sabah devam edeceğim. Ne güzel gececi tayfa olacaktım be :( Herkese iyi geceler.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Bu skyrimin hikayesi değilmi amk paartunaxın adı tian olmuş
      ···
    2. 2.
      0
      Yok la bende skyrim oynadım zamanında ama aklımda bile yoktu skyrimin hikayesi.
      ···
  8. 8.
    +11 -1
    Edit: Öncelikle birkaç konuya açıklık getirmek istiyorum. Sizleri prim yapmak amaçlı burada beklettiğimi düşünenler varsa lütfen okumasın. Ben bundan prim yapmak istesem Ejderhanın mağarası başlığı daha ejderha ölmeden trende girdi. istesem ejderha öldüğünde yeni bir başlık açar ejderha yumurtası falan yazar onu da trende sokardım. Ve sokana kadar da başlık açmaya sağda solda reklam yapmaya devam ederdim. Lütfen beyler. Şöyle şeyler için birbirimizi kırmayalım. Benim de işlerim var. Beni de çevrem var, ödevlerim var. CBS bölümü okuyorum ve araziye çıkıp koordinat alıyorum bazı haftalar. Tez ödevim var. Bunu yazıp kafanızı şişirdiysem kusura bakmayın. iyi okumalar.

    Kitabı kapattım. Hava kararmıştı. Derya gitmiş bile. Farkında bile değildim. Üstelik saat 10 bile olmuş. Ejderhalara baktım ikisi de yan yana uyuyordu. iyice kardeş gibi olmuşlardı. Benimki kabus görüyordu. Hissedebiliyordum.

    T-"Babba gi ttme" içim bir kötü oldu. Hala bugünkü olayın etkisinde mi kalmıştı acaba? Yanına geldim ve yanağından öptüm.

    b-"Yanındayım Ta-ar. Yanındayım." dedim. Biraz rahatlamış bir biçimde uykusuna devam etti. Ben ise eve doğru gittim. Babam eve girer girmez

    B-"Nerede kaldın oğlum. Saatlerdir seni arıyorum açmıyorsun. Telefonumu çıkardım ve 15 cevapsız arama vardı.

    b-"Kusura bakma baba. Kitabı okuyordum daha sonra bir baktım herkes gitmiş. Ejderhalar da uyuyordu." Babam güldü."

    B-"Deden de bu kitabı okuduğunda öyle kalırdı. Bu kitabın zamanı yok ettiğini söyler dururdu. Eğer gerçekten okuyorsan o zaman zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın. Şimdi yat ve uyu. Yarın sınavın var." Hasgibtir. Hiç çalışmadım amk. Aslında sınav dil anlatım. Yaparım yav birşeyler.

    b-"Tamam baba iyi geceler." dedim ve yatağa geçtim. Yatakta elim kitaba gidiyordu ama yapamazdım. Bu gece uyumazsam benim için büyük sorun olurdu. Ve kafama takılanları bir kenara bırakıp uyudum.
    ···
  9. 9.
    +10 -1
    D-"Babam onun yanında çalışıyordu. Küçüklükten beri arkadaşımdı ama o olaydan sonra Melisa değişti. Sana o olayı anlatamam. Melisa bir kere aldatıldıktan sonra erkekleri umursamamaya başladı. Onlarla oynuyor sonra da bırakıyordu. Ama başından beridir Serdar'a aşık olmuştu. Sadece ona yaklaşmak için seni kullanmıştı. Eğer sana bunu söylersem babamı işten atacağına dair tehdit etti. Ben de söyleyemedim." Bu zenginlerin fantezisine bak ya? Sırf Serdar'a yaklaşmak için beni kullanmak ne demek? Bu kadar mı kolaydı insanlarla uğraşmak? Artık ne diyeceğimi bile bilemiyordum. Ben bunları düşünürken Ejderha da Derya'ya hikayede kaldığımız yere kadar anlattı. Daha sonra amk havası yine karardı.

    E-"Siz çocukların gitme vakti geldi de geçiyor."

    D-"Evet annem ve babam merak etmiştir."

    b-"Buradayken zaman hızlı geçiyor."

    E-"Mutlu olduğunuz zaman zaman hızlı geçer. Siz buradayken ben de mutlu oluyorum. Benim için de zaman hızlı geçiyor. Yarın tekrar gelin o zaman. Hikayenin kalanını anlatayım."

    b-"Yarın malesef okul var. Gelemeyebiliriz bile." Ejderha şaşırmış bir biçimde sordu:

    E-"Okul da nedir?" Bu sefer ikimiz güldük.

    D-"Bizim eğitim gördüğümüz yerin adı." dedi.

    b-"Kısaca işkence yuvası." Ejderha bana doğru döndü ve

    E-"Ben de sizi eğitiyorum işkence mi çekiyorsun burada sen yani?"

    b-"Hayır hayır kesinlikle çekmiyorum. Aksine çok eğleniyorum ve dertlerimden uzaklaşıyorum burada."

    E-"O zaman okul dediğin yeri de burasıymış gibi düşün ve orada da rahatla" dedi. Gerçekten dedikleri güzel ama yarın okulda Melisa ve Serdar'ı görecektim. Bu da işkence için yeter de artardı. Derya neşeli bir sesle

    D-"Hikaye için teşekkürler. Devdıbını sabırsızlıkla bekliyorum. Yarın zaman bulursam gelmeye çalışacağım." dedi.

    E-"Zaman her zaman bulunan birşey değildir. Gelmenizi bekleyeceğim" dedi ve biz dışarı çıktık.

    D-"Hala inanamıyorum Bir bine. Bir ejderha ile tanıştım."

    b-"Ve bunu kimseye söylememen gerektiğini de biliyorsun o zaman."

    D-"Neden söyleyeyim. Deli mi sansınlar beni? Sen ne zamandan beridir bu ejderhayı tanıyorsun?"

    b-"Çok fazla olmadı. Dün dünyayı yok etme amaçlı girdim oraya. Ama ejderha çıktı. Ne şanslıyım ama."

    D-"Gerçekten de nazik bir ejderhaydı. En azından mitolojide insanları yakıp öldüren bir ejderha değildi. Ama Ti-an'nın hikayesine çok üzüldüm. Bilerek öldürmemesine rağmen kendini öldürmüş."

    b-"Ejderha bana açıklamıştı bunu sorduğumda. Çocukları öldürmenin kaç nesli yok ettiğinden falan bahsetmişti. Geri alınmayacak tek şey ölümmüş." Derya bunu mantıklı buldu ama

    D-"Yine de üzüldüm" dedi. Ve saate baktı.

    D-"Birazdan karanlık olur ben eve geçiyorum yarın okulda görüşürüz" dedi ve gitti. Sanki yarın okulda mutlu mutlu gidecektim de. Devamsızlığımı harcadığım için boşu boşuna kendimden nefret ediyordum. Ben de yerdeki malzemelerimi aldım ve eve doğru yola koyuldum.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +11
    Eve geldim babam televizyon izliyordu. Pek sık izlemez. Eğer dosyalarıyla işi bitmişse izlerdi. Ben ise hemen mutfağa giriştim. Mutfakta yemeği hazırlarken bir detay dikkatimi çekti. Ev felaket kirliydi. Ben evi uzun süredir temizlemiyordum. Ev başka bir deyişle takuyla oynuyordu. Yemeği yaptım, babamı da çağırdım oturduk sofraya. Yemekten sonra temizlik yapacağım tabiki hemen. Arkadaki televizyondan şöyle bir haber duydum: (Birleştireceğim hikayeden küçük ve size gerekli bir spo geliyor) "Sri Lanka'da büyük patlama. Sri Lanka ülkesinin haritadan silecek kadar büyük bir patlama yaşandı. Nükleer bombadan şüpheleniyorlardı lakin herhangi bir radyasyon izine rastlanmadı. Sanki ülke kendi kendine patlamış gib... " babam televizyonu kapattı. Zaten baş ağrısıydı şu televizyonlar. Her kanal para aldığı tarafın rekldıbını yapıyordu ben ise izlemiyordum fazla.

    B-"O çocuklara disiplin cezası verdiler mi?"

    b-"Duyduğuma göre ikisine de 1 er hafta uzaklaştırma vermişler."

    B-"Okuldan atmaları gerekiyordu seni bu hale soktukları için." Amk hiç de demiyor bir gecede nasıl iyileştin diye. Böyle bir baba yok arkadaş. Yemeğini yedikten sonra odasına çıktı. Ben de evi süpürmeye başladım. Ama makine nasıl çekiyor bir görseniz. "tak tuk tak tuk" sesler geliyor. Yerde ne kadar kir varsa. Bir haftadır adam akıllı ev temizlenmiyor ki. Normalde 2 günde bir biraz biraz süpürürdüm. Yani üstünden geçe geçe. Şimdi ise bu Ejderha ve dayak olayından beridir evi temizlemiyorum. Aldım elime süpürgeyi saldırıyorum. Daha sonra yerde bir kağıda takıldı süpürge. Elime aldım ve açtım kağıdı. Babam'ın raporlarından biri sanıyordum ama meğersem hastane raporuymuş. Detaylarını pek anlamadım ama bunu hastanenin ismi yazıyordu. Yarın oraya gidip sorardım. Babam da benden hastalığını saklıyordu.

    b-"Aman grip falandır." dedim ve cebime attım. Temizlik bittikten sonra yattım direk attım kendimi yatağa. Uyuya kaldım.
    ···
    1. 1.
      0
      Sralanka lyhtah
      ···
  11. 11.
    +10
    Eve geldiğimde babam kapıda dikilmiş bekliyordu.

    B-"Neredeydin?"

    b-"Arkadaşımla dolaşıyordum." dedim. O da daha fazla üstelemedi.

    B-"Tamam yemeği hazırla o zaman yiyelim" dedi ve odasına geçti. Beni merak etmesi buraya kadardı. Yemek yiyemediği için bekliyordu belkide. Sebzeler kesin çürüdü. Sabahtan beridir dışarıdalar. Sebzelere baktım ve hiçbirşey olmamış. Hatta bazı çürükler bile düzelmişti. Yine ejderin işi olmalıydı. Nasıl yaptığını yarın kesin soracaktım. Yemeği yaptım ve yine babamın odasına zütürüp bıraktım. Odasından çıktım ve kendimi odama kapattım. Kaç gündür bilgisayar oynamıyordum? Etkinlikleri kaç gündür kaçırmıştım? Bilgisayara geçesim geldi ve oturdum. Bilgisayarı açtım ve oyunı biraz oynadım. Kafam dağılmıştı. Saat gece 3 gibi yatağa yattım ve her zamanki gibi saat 7'ye alarm kurdum.

    Alarmın iğrenç sesine uyandım. Gerçekten alarmımı değiştirmem lazımdı. Kalktım ve her zamanki gibi kahvaltıyı hazırladım. Kendim yedim ve çıktım. Geriye kalanı babam uyanınca yer zaten. Okula doğru gitsem de ayaklarım geriye doğru gitmek istiyordu. Okula vardım ve sınıfa girdim hemen yerime geçtim. En arka en köşe. Muhtemelen Melisa yanıma gelmeyecekti. Serdar geldi ve

    S-"Yerine geç yoksa döverim" dedi.

    b-"Zaten yerim burası."

    S-"Artık değil" dedi ve beni sıradan tek hamleyle fırlattı. Daha sonra Melisa geldi ve yerine geçti. Ben de ayakta kaldım. Sanki yeterince gururumu ezmesi yetmezmiş gibi bir de sıradan fırlatarak kemiklerimi de ezecek herhalde. Ben de Serdar'ın boş bıraktığı yere geçtim malesef. Yanımda Salih oturuyordu. Çok çalışkan bir öğrenciydi. Hedefi beyin cerrahı olmaktı. Vücut hakkında da bayağı bilgisi vardı. Okulun doktoruydu neredeyse. Müdür bile arada rahatsızlandığında Salih'i çağırırdı. Ama Salih Serdar'ın köpeğiydi. Serdar ona sosyal hayat kazandırırken Salih de ona derslere çalıştırıp notlarında yardımcı oluyordu. Aralarında ilişkileri sağlamdı. Ben yanına oturunca direk biraz yana kaydı. Sanki ona dokununca virüs bulaştıracakmışım gibi. Ben de fazla umursamadım. Sadece 8 saatlik ders programındaki derslere girip hemen mağaraya gitmek istiyordum. Tek rahat olduğum yere. Hemen Ejderha'nın sözü aklıma geldi. Okuldayken de kendini mağarada hisset dediği. Bu sözüne uymaya çalışacaktım ve ders zili çaldı. Ders başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +10
    b-"Beni öldürmek mi? Şaka yapıyorsun herhalde." dedim.

    E-"Şaka yapmıyorum. Sen gelmeden önce insanlara kin ve nefret besliyordum. Sana doğru yaklaştım ve ağzımda sana gösterdiğim gibi ateşi biriktirmiştim. Tam salacağım sırada bana dokundun. Bana dokunduğunda birden çok duygu hissettim. Pozitif duygulardı. Nedenini anlamadan sana saldırmayı bırakıp sadece izlemeye başladım. Zaten sonra sen uyandın." Beni öldürülecektim ve son anda kurtuldum yani? Zaten mağaraya girdiğimde ilk amacım ölmekti. Şimdi yalan olmasın. Ama böyle bir sonuç beklemiyordum. Biraz üzülmedim değil.

    b-"Sorun değil ben de zaten mağaraya ölmek için gelmiştim."

    E-"Dünyayı lanetlemek için geldiğini sanıyordum?"

    D-"Cidden sordun mu yani bunu?"

    b-"Tabiki sordum. Ne yapsaydım? O anki aldatılmıştım ve aklıma gelen ilk şey buydu. Ben de sordum doğal olarak." Ejderhanın yüzü yine hüzünlü bir hal almıştı ve dayanamayıp sordum:

    b-"Bir sorunun mu var senin? Arada üzülüyorsun ve yüzünü bizden kaçırıyorsun. Biz sana şu ana kadar derdimizi anlattık. Şimdi sıra sende." dedim. O ise şöyle bir cevap verdi.

    E-"Yarın benimle kalır mısınız? Sizden rica ediyorum bu benim için çok önemli."

    D-"Tabiki geliriz. Elimizden geldiğince burada kalacağız." dedi.

    b-"Aynen. istediğin zaman kalabiliriz seninle" dedim. Ejderha hem mutlu hem de hüzünlüydü.

    E-"Teşekkürler. Hava karardı. Gidebilirsiniz" dedi.

    b-"istersen kalalım."

    E-"Hayır bugün olmaz. Lütfen yalnızca yarın gelin. Size anlatacağım şeyler var."

    b-"Tamam. Zaten babamla konuşmam gerekiyordu. " Sesli düşünmüştüm. Derya meraklı bir şekilde baktı ama görmezden geldim. Mağaradan çıktık. Derya ile vedalaşıp evlerimize dağıldık. Eve geldiğimde babam yine odasındaydı. Normalde odasına kapıyı çalar girerdim ama bu sefer direk kapıyı açtım.

    b-"Baba bu ne demek oluyor?"

    B-" Ne ne demek oluyor?"

    b-"Elimdeki rapora bak ve bana cevap ver."

    B-"Önemli birşey değil bu. Geçti zaten artık iyiyim."

    b-"Bana nasıl söylemezsin? Benden neden sakladın bunları?"

    B-"Sana söyleyip boşuna telaşlandırmak iste... "

    b-"Annem öldüğünden beri böylesin." dediğimde babam bana bir tokat attı. Çok sert bir tokat değildi ama manevi yüklü bir tokattı. Bu tokadı hakeden babamdı ben değil.

    B-"Çabuk çık odamdan" dedi ve bende çıktım. Evden de çıktım. Bu gece ev hariç neresi olsa razıydım. Mağaraya gitmeyi düşündüm ama sonradan kesin bir dille "Gelmeyin" dediği aklıma geldi. Ben de gittim ve aklıma gelen ilk güvenli yerde yani mağaranın önündeki ağaçta yattım. Uyandığımda ilk işim mağaraya girmek olacaktı.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +10
    Uyandığımda saat 6'ydı. Direk doktora gittim. Neden bilmiyorum. Normalde böyle bir raporu umursamazdım. Ama bu sefer umursadım. Üzerinde yazan doktor'a gittim ve 1 saat sıra bekledim aq. Lan saat 6.30 da geldim. Saat 7.30. Derya'ya mesaj attım. b-"Derse geç kalabilirim hocayı oyala" D-"Bir sorun mu var?" b-"Sayılır. Ben hemen gelmeye çalışacağım." dedim ve telefonu cebime attım. Sıra sonunda bana geldi. Girdim içeriye ve

    b-"Babamın hakkında bilgi almak için gelmiştim. " işte ismini falan sordu sonra sonucu söylemeye başladı.

    Do-"Babanıza erken kanser teşhisi konulmuştu. Ama şu an durumu iyi. Kanser daha nüksetmeden alındı. Ama yine de her ihtimale karşı her ay doktora uğrar." inanamıyorum. Babam kanserdi ve benden mi saklıyordu? Allah'ım çıldıracağım.

    b-"Teşekkürler" dedim ve çıktım dışarıya. Resmen sinirden köpürüyordum. Yetmişti artık. Neden benden saklıyordu kanser olduğunu? Neden beni adam yerine koyup yardım istemiyordu? Ben onun için o kadar mı önemsizim? Hadi kanserden kurtulamasaydı ne olacaktı? Artık ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece okula geç kalmamak için koştum ama ruhum resmen eve gidip babama hesap sormamı istiyordu. Şu devamsızlık denen illet yüzünden başıma gelmedik kalmadı. Başım sıkışsa okula gitmem gerekiyor. Okula gittim ve bu sefer çıkışta kesinlikle o hikayenin devdıbını dinleyecektim. Kaç gündür aksıyor hikaye. Okula vardım ve Salih ortada yoktu. Derya ise biraz üzgün gibiydi sanki. Derya'nın yanına geçtim ve

    b-"Ne oldu?" diye sordum.

    D-"Bir şey yok. Mağaraya gideceğiz değil mi?" diye sordu ben de

    b-"Evet kesinlikle gideceğiz bu sefer ne olursa olsun koşarak gideceğiz." dedim. Yeter da. Hikayeyi duyacağım bu sefer gökten meteor düşse de gideceğim. Derslere girdik ve sorunsuz bir şekilde çıkıp mağaraya vardık. Mağaradan içeri girdik ve Ejderha yine uyuyordu.

    b-"Uyanmasını beklemeli miyiz sence yoksa uyandıralım mı?"

    D-"Bırak uyusun. Bu sefer akşam olursa gitmeyeceğiz. Her türlü o hikayeyi dinleyeceğiz." dedi. Derya da benim kadar hevesliydi. Oturduk ve ben biraz uzandım. Ejderhanın mağarasına ilk girdiğim zamanı hatırladım. Çok rahatlatıcıydı nefes alış verişinden oluşan rüzgar. Normalde nefes kokusundan falan rahatsız olurdum ama koku yoktu. Sadece havadan ibaret sanki. Yanıma döndüğümde Derya uyuyakalmıştı. Ben de yanlış anlaşılmasın diye Derya'dan biraz uzaklaşıp yattım ve ben de uyuyakaldım.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +10
    Edit: Geldim beyler devam

    Ders sonunda bitti ve direk mağaraya gitmeyi çok isterdim ama arkamızdan Salih takip ediyordu. Hay şansıma yav. Derya'ya doğru döndüm ve

    b-"Arkamızdan Salih takip ediyor mağaraya gidemeyiz. Ayrılalım. Kimin peşinden gelmezse o mağaraya gitsin, diğeri eve gidip 1 saat sonra mağaraya gelsin." dedim.

    D-"Aslında sen zekiymişsin ha." Dalga geçiyor resmen. "Ne sandın lan yarrraaaaammm" diyecek rahatlayacak amk.

    b-"Ne sandın" dedim sadece. Ve evimize giden yollar zaten ayrılıyordu.

    D-"Yarın görüşürüz."

    b-"Görüşürüz." dedim ve yoluma devam ettim. Ve ne şans ki Salih benim peşimden geliyordu. Arkamı döndüm ve yanına gittim.

    b-"Salih, benden ne istiyorsun?" dedim.

    Sa-"Sana ondan uzak durman için uyarmıştım. Görüyorum ki uyarı yeterli olmamış."

    b-"Yeterli bir uyarıydı da ben pek ilgilenmem uyarılarla. Dediğim gibi benim özel bir ilgim yok ona karşı. Erkeksen karşına alırsın onu sevdiğini söylersin. Korkaksan da korkaklığını gizlemek için milleti dövdürürsün. Eğer onu seveceksen o iyi bir kız. Onu üzme. Sen de biliyorsun ben Melisa'yı seviyordum. O da benden ayrıldı. Şimdi beni lütfen rahat bırak artık." dedim ve yoluma devam ettim. O ise orada durdu. Gerçekten etkili konuşmuştum. Sonunda bir şeyi doğru yapmıştım.

    Eve girdim, üstümü değiştirdim ve çıktım. Mağaraya doğru gittim. Mağaraya vardım ve etrafımı kolaçan ettikten sonra içeri girdim. Ejderha uyuyordu. Acaba ne zaman uyanırdı? Derya ortalarda yoktu. Nerelerdeydi bu kız? Başına birşey mi gelmişti yoksa? içimi bir korku kapladı birden nedense. Yoksa bu Salih kıza bişey mi yaptı? içim içimi yiyordu. Ben içim içimi yerken Ejderha uyandı.

    E-"Deri yağ nerde?" Normalde buna bayağı bir gülerdim ama şu an endişeleniyordum.

    b-"Bilmiyorum malesef. Ona bakmaya gitmeli miyim?"

    E-"Kalbinin sesini dinle. O sana yol gösterir." Çok klişeydi be. Ama işime yarardı. Direk koşmadan önce

    b-"Kusura bakma. Kaç gündür hikayeni dinleyemedik. Bir benim başıma bişey geldi, bir Derya'nın başına. Bir sonraki gün ikimiz beraber geleceğiz. Söz veriyorum." Ejderha ise

    E-"Sözüne güveniyorum. Şimdi git ve Deri yağ'ı bul." Şu durumda gülmemek için kendimi zor tuttum ve dışarı doğru koştum.
    ···
  15. 15.
    +9
    Uyandığımızda Ejderha bize bakıyordu. Ama sanki mutlu gibi. Hani evladın uyurken izlersin ya tam da öyle. Ben de zaten uyandım ve hemen saate baktım. Sadece 1 saat uyumuşum ve sanki yıllardır uyuyorum gibi rahatlamıştım. Toprak zeminde yatmama rağmen. Derya da uyanmıştı.

    E-"Senin burada uyumana alıştım da Derya'yı ilk kez görüyorum" dedi.

    b-"Daha 2. uyuyuşum hemen ne alıştın." dedim. Derya da yeni uyanmış sesiyle

    D-"Günaydın"

    b-"Akşam oldu akşam gidiyoruz." dedim. Ejderha ise espiriyi anlamadı ve

    E-"Daha erken akşam daha gelmedi." dedi.

    b-"Şaka yapıyorum. Hikayeni dinlemeden bugün hiçbir yere gitmem."

    D-"afnen mende"

    b-"Bir kendine gel de anlatsın." Daha sonra Derya kendini toparladı. Ejder de başladı hikayenin devdıbına.

    E-"Ti-an'ın ölümünden sonra insanlar ile ejderhalar arasında olan savaş başladı. insanlar bize karşı çok güçsüzlerdi. Kalelerinin arkasına kaçıyorlardı artık. Ben de o zamanlarda yumurtadan yeni çıkmıştım. Bizde sadece 1 kişi olur üremek için. O bir kişi yumurta bırakır ve yavru ejderha çıkar. Çıktığı zaman da bize öğretir. Artık ne kadar zaman öğretmek isterse. Benim büyüğüm bana 20 gün öğretti ve ondan sonra onu görmedim. Daha uçmayı bile bilmiyordum. Bana başka bir büyük ejderha geldi ve büyüğümün öldüğünü insanların onu öldürdüğünü söylediler. O zamanlar insanlar Ejderha öldürmeyi öğrenmişlerdi. Kraliçe Fell sayesinde."

    D-"Fell de kim? Daha önce tarih kitaplarında falan görmedim."

    E-"Fell çok güçlü bir kraliçeydi. Aynı zamanda acımasız biriydi de. Ejderhalarla dolu bir zindanı vardı ve her ejderha üzerinde deneyler yapıp zayıf yönlerini bulmaya çalışıyorlardı. Ve sonunda buldular da. Çok garip bir zıpkındı. Bize deydiği anda pulumuzu sanki bir kağıtmış gibi yırtıyordu. Bizi teker teker avladılar. Bazı ejderhalar kaçtı. Ben ise uçamadığım için kaçamadım ve kraliçe Fell beni aldı ve bu mağaraya kapattı. Bana inanılmaz işkenceler etti. insanlardan nefret etmeme yetecek kadar. Yaşdıbının sonunda benim sayemde ölümsüz olabileceği hayalleri vardı. Daha çok deney yaptı ve sonunda öldü. Oğlu Reth tahta geçti ve bir daha insanlara saldırmama karşılığında bütün ejderhaları serbest bıraktı. Ben ise mağaradan çıkamayacak kadar büyümüştüm. Onun için burada ölüme terk edildim." Gerçekten çok kötü olmuştum bu hikayeyi duyduğumda. Derya'nın tarafı zaten ağlamamak için kendini tutuyordu. Yıllarca burada zulüm görmüştü. Ve hala yaşamaya çalışıyordu.

    E-"Yüzlerce yıl sonra seni duydum. Mağaranın dışından bir ağlama sesi geliyordu. O an eski zamanlarım aklıma geldi. Acı çektiğim zamanlar. Büyüğümün öldüğü zaman kaldığım yalnızlık. Daha sonra uyandığımda mağarada yatıyordun. Ve seni en başta öldürmek istedim."

    Edit: Yurda geçiyorum. Geçince devam ederim.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +9
    Dersler sırasında mağaraya doğru ne kadar hızlı koşarım diye içimden hesap yapıyordum. Yiyeceğim dayak umurumda değildi ama beni fena benzetirlerse mağaraya gidemem. Ama kaçış da yok ki amk. Hoca ders bitti diyecek sonra da ben dayak yiyecem. Hocalardan yardım istesem 2 disiplin işlemi sonra hoop yine ben dayak. Her türlü dayak kaçınılmaz. Şu an aklıma gelen tek şey dayaktan pazarlık etmek. "Taksit taksit yesem olmaz mı?" diye sorsam "dalga mı geçiyorsun" derler ve 2 kat dayak yerim. Aman gibmişim giderim yerim dayağımı. Zaten ders bitti 2 öğrenci kollarımdan tutup sürüklediler. Çektiler beni kamera olmayan tek oda olan süpürge odasına. Serdar da geldi hemen zaten.

    S-"Senin hakkında bazı duyumlar aldım. Duyduğuma göre zütün kalkmış senin. Onu indirecek olan da ben ve bir süpürge sopası. Sana güçlülere saygı göstermeyi öğreteceğim." Daha sonra güldüm. Kahkaha attım hatta. Kendimde değildim sanki.

    b-"Bana zaten öğreten bir hocam var ve senin bu odandan kat kat büyük bir yerde öğretiyor ve senden kat kat büyük."

    S-"Ne o onu çağırıp beni mi dövdüreceksin yoksa" dedi ve güldü. Ben ise

    b-"O senin gibi karaktersiz birisi değil. Aksine senin gibi güce tapmaz. Nezakete inanır" dedim. Ben ne diyordum böyle? Dayak katsayımı milyarlara çıkaracaktım. Serdar son lafıma sinirlenmiş olacak ki

    S-"Sen" tak (taklar benim sopayı yemem.) "benim" tak "ne " tak "yaşadığımı nereden" tak "bileceksin?" tak tak tak... Yarım saat kadar sonra dayağını bitirdi ve (tabiki benim ağız yüz felç)

    S-"Bu arada Salih'ten sana mesaj var. Derya'nın yanına bir daha yaklaşma."

    b-"hafır. yaklafacafım.(Türkçe meali: Hayır, yaklaşacağım)" Ve bir daha vurdu ve bayıldım.

    Uyandığımda hastanedeydim. Babam da dışarıdan bana bakıyordu ve içeri girdi.

    B-"iyi misin oğlum. Kim yaptı bunu sana."

    b-"Baba saat kaç?"

    B-"Saati ne yapacaksın? Daha kendini zar zor toparlayabildin. 6 saattir uyuyorsun. Gece oldu." Hayır hayır hayır hayır. Ejderha'ya gidemedim. Böyle olmamalıydı. Çok moralim bozulmuştu onu göremediğim için bugün. Derya ne yapmıştı peki? Ona da haber verememiştim. Belki beni beklemeyip gitmiştir. Hikayenin devdıbını da öğrenemedim. Hikaye önemli değildi. Önemli olan Ejderha'yı görmekti. Gözyaşlarıma hakim olamadım. Ağlamaya başladım ama hıçkıra hıçkıra değil. Sadece gözümden yaşlar çıkıyordu. Zaten hıçkırarak ağlayacak takatim yoktu. Her yerim ağrıyordu. Daha sonra babam tekrar sordu

    B-"Sana bunu kim yaptı?" ("hav hav" "hain kostok" tek benim mi aklıma geldi burada?) Tam söyleyecekken babamın telefonu çaldı. Biraz hararetli bir konuşmadan sonra

    B-"Benim işe gitmem gerekiyor gece vardiyam vardı bugün. Yarın sabah gelirim." dedi ve gitti. Bıraktı beni bir başıma. Babam gittikten 10 dakika sonra Derya belirdi.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +8
    Uyandığımda hareket ediyordum. Ama bayağı hızlı hareket ediyordum ve hala başım dönüyordu. Altıma baktığımda Ti-an'nın sırtındaydım Şimdi hatırladım. Serdar beni öldürmeye çalışmıştı. Ti-an ise kolunu koparmıştı. Artık bütün okul öğrenmiş olmuştu ejderhaların olduğunu.Bu da pek iyi olmamıştı. Ti-an'a sordum.

    b-"Nereye gidiyoruz?" Neredeyse sesim çıkmamıştı.

    T-"Der ya git uz uzak." Tahminimce Derya uzaklaşın demişti.

    b-"Tamam durabilirsin." dedim. Ormanın ortasındaydık. Burada bir çocuk kayboldu cesedini 3 yıldır bulamadılar. Bizi bulmaları çok zor. Ama hala başım dönüyordu. Ve soğuktu. Üşüyordum. Kan kaybım bayağı fazlaydı muhtemelen. En azıdan hala mantıklı düşünebiliyordum. Durdu ve beni yere yavaşça yuvarladı. Hemen yaralarımı yalamaya başladı. Küçük yaraların hepsi kapanmıştı. Büyük yaralarım ise duruyordu. Yalamanın yetmeyeceğini anlayınca gözlerini kapadı açtı, kapadı, açtı. Ama sonuç yok. Olmuyor yapamıyordu. Ama durmadan deniyordu.

    b-"Ti-an. Kendini zorlamana gerek. ahh." yaram fena acıyordu. Ben böyle yapınca daha da çok denemeye başladı. Farketmemiştim. Ti-an büyümüştü. Benden 1-2 cm küçük olan Ti-an şu an benden 5-6 cm daha uzundu. Yattığım yerden anlayabiliyordum. Birkaç kelime de kullanabiliyordu. Bir an bilincim kapandı. Bir köprü vardı. Karşısında ise Ejderha vardı.

    b-"Ejderha sen buradaysan o zaman. Yoksa ben öldüm mü?"

    Edit: Beyler burada bitiriyorum yarın görüşürüz.

    Edit2:Şaka lan şaka burada bıraksam siz beni gibmeden ben kendimi giberim amk. Devam edeceğim.
    ···
    1. 1.
      0
      Adamsın lan işte bunlarla gel bana
      ···
  18. 18.
    +8
    Derya gittikten sonra biz de kaldık Ejderha ile baş başa. Ona sormam gereken sorum vardı.

    b-"Sana birşey soracağım. Derya ile ilk tanıştığında hatırlarsın Derya bayılmıştı ve sende ona üfleyerek ayıltmıştın. işte o akşam eve gittiğimde pazardan aldığım çürük meyveler bile sapasağlam olarak elime aldım. Tüm bunları nasıl yapıyorsun?"

    E-"Etron Kat-tum ile."

    b-"O ne demek?"

    E-"Mesela sana bişey göstereceğim" dedi ve kafasını yukarı çevirdi, biraz bekledi, yukarıya doğru ateş üfürdü. Daha sonra bana gelip baktı ve:

    E-"Bunlar zihinsel gelişim yeni sizin deyiminizle meditasyon ile alakalı şeyler. Bu çıkardığım ateş benim vücut ısımı bir noktada topluyor ve odakladığım yere doğru salınım gerçekleştiriyor. Yoksa eski insanların dediği gibi ateş solumuyoruz. Sadece zihinsel açıdan kendimizi geliştirmek için yeterince vaktimiz var. Benim yaşım 1323 ama sizin yaşam sayısınızdan hesaplarsak benim yaşım daha 13."

    b-"Haa benden küçüksün yani.Ben 18 yaşındayım. Bana abi diyeceksin o zaman" dedim ve güldüm. Ejderha da gözlerini dalga geçer gibi kısıp bana doğru eğildi.

    E-"Kimmiş küçük olan bakalım. Daha burnumun boyunu geçememişsin" diyip burnuyla hafifçe dokundu ve ben yere düştüm. ikimiz de kahkaha atıyorduk. Daha sonra Derya'yı mağaraya girerken gördüm ve yüzü neşe saçıyordu.

    D-"Sen haklıydın Ejderha. Babasıyla konuştum ve özür diledi benden. Kesinlikle işten atmayacağının da teminatını verdi. Zaten babamla çok eski ahbaplarmış. Gerçekten teşekkür ederim. Herşeyden vazgeçecektim." dedi. Buna çok sevinmiştim işte. Birimizin işi düzgün gidiyordu sonunda. Daha sıra bendeydi. ilk ben gelmeme rağmen onun sorunu çözülmüştü. Ama artık o kadar da acıtmıyordu ilk zamanlardaki gibi. Ejderha tabiki yine

    E-"Akşam oldu... " biz de aynı anda sözünü tamamladık.

    bD-"insanların gece dışarıda dolaşması tehlikeli olabilir" dedik ve güldük. Ejderha'nın da hoşuna gitmişti. Derya ile dışarı çıktık. Derya yanağımdan öptü ve

    D-"Bugün için teşekkürler." dedi ve gitti. Ben ise orada 10 dakika kadar sabit kaldım. Sanırım tekrar aşık oluyordum.
    ···
  19. 19.
    +8
    D-"Seninle dün hiç konuşamadık. Sanki hipnoz olmuş gibiydin. Ama gerçekten hipnoz olmuş gibiydin. Sana giderken seslendim, Ti-an seni itti falan hiç tepki vermedin."

    b-"Sen ciddi misin yav? Sadece bir deneyi okudum. Ve kafamı kaldırdığımda saat gece 10 olmuştu. Ne ara zamanın geçtiğini bile anlamadım."

    D-"Hadi sınava geç kalacağız çıkalım." dedi. Lan kızla da sadece mağarada buluşabiliyordum. Günümüzün tamamı evden mağaraya, mağaradan okula, okuldan mağaraya, mağaradan eve. Kızı daha dışarı çıkarıp ilan-ı aşk edememiştim.

    b-"Neyse hadi gidelim." dedim umursamaz gibi ama içim içimi yiyordu. Okula vardık ve okulun dış kapısı önünde Serdar bekliyordu. Bizi görünce direk saldırmaya başladı. Ne oluyor lan? Elinde de bir bıçak vardı. Biraz daha büyük olsa kılıç diyeceğim. Bana doğru saldırmaya başladı. Ben ise Derya'yı sağ tarafa atmıştım. Serdar'ın gözlerinde gariplik vardı. Gözleri kıpkırmızıydı. Hani kızarma derler ya alakası yok. Resmen kanıyordu. Hatta biraz da kan çıkmıştı.

    S-"Bir Bine öl Bir Bine öl Bir Bine öl" diye tekrar ediyordu.

    b-"Serdar kendine gel" desem de kolumu çizmişti. Kolumdan kan geliyordu. Derin bir kegibti muhtemelen çünkü bayağı acıyordu. Serdar kendinde değildi ve bu gidişle beni öldürecekti.
    ···
  20. 20.
    +7 -1
    Birinin beni sallamasına uyandım. Derya'ydı beni sallayan. ince ve kısa kollu bir t-shirt giyinmiş. Bir de kot pantolonu vardı. Her tarafım tutulmuştu.

    D-"Burada niye uyudun?" diye sordu.

    b-"Uzun hikaye. Sonra anlatırım. Şimdilik mağaraya girelim." dedim. Mağaraya girdiğimizde Ejderha uyuyordu. Her zamanki gibi. Bu sefer daha da fazla uyuya kalma gibi bir şansım yoktu çünkü yeni uyandım. Zaten Ejderha da yarım saat kadar sonra gözlerini açtı. Ama normalde gözleri parlardı. Ela renkliydi gözleri. Bu sefer gözleri siyaha yakın bir renkteydi. Her gün daha da farkına varıyordum ama bugün bu kadar siyaha yakın görünce içimi bir korku kaplamıştı.

    E-"Günaydın" dedi bize.

    D-"Günaydın" dedi. Ben de

    b-"Günaydın" dedim. Gerginliğimi gizleyememiştim. Ejderha sanki yaşlı adammışcasına yerinden kalkmıştı.

    E-"Bir bine bir sorunun var gibi. Dün gece mağaranın önünde senin nefeslerini hissettim. Biraz sinirli ama daha çok üzgündü."

    b-"Babamla tartıştık ve bende evden çıktım. Sadece biraz sinirlendim." dedim.

    E-"içinde birikenler var senin babana karşı. Onları zamanı geldiğinde onunla paylaş. Seni anlayacaktır." dedi. Yıllardır bu mağaradaydı ama nasıl böyle akıllı fikirler üretiyordu? Pek bir fikrim yoktu.

    E-"Sizden istediğim birşey var. Ama gerçekten büyük bir sorumluluk. isterseniz kabul etmeyebilirsiniz ama kabul etmenizi umuyorum" dedi.

    b-"Senin için gerçekten bu kadar önemliyse biz elimizden geleni yaparız."

    D-"Evet sadece senin istemen yeterli" dedi. Arkasından 2 tane taş gibi bişey uzattı kuyruğuyla. Taşlar bizim boyumuzdaydı neredeyse. Ve bize şunları söyledi:

    E-"Bunlar sizin de ruhunuzu katarak oluşturduğunuz yumurtalar." (inci sözlük özel kısmı geliyor) Benim aklıma gelen ilk şey ben ejderhayı ne zaman gibtim aq? Ejderha Derya'yı ne zaman gibti aq? Ejderhanın cinsiyeti ney ki aq? (inci sözlük özel kısmı sona erdi) Ejderha kafamızın karıştığını anlamış olacak ki direk lafa girdi

    E-"Bunlar sizinle ilk karşılaştığımız zamanlarda içimde oluşan yumurtalar. Sadece derin bağlar oluştuğunda ortaya çıkarlar. Ama Ejderhalar tarihinde 2 tane ilk yaşandı. ilk olarak 2 tane ejder yumurtası yumurtladım ve ikinci olarak da bir insanla bağ kurdum." Şimdi biz Ejderha ile çiftleşmiş mi oluyorduk? Kafam allak bullak olmuştu.

    E-"Şimdi sizden ricam size verdiğim yumurtalara elinizi koyun ve dediklerimi tekrar edin" dedi. Benim yumurta yamuk yumuktu amk. içinden ejderha değil de sanki çarpık bir adam çıkacak gibi duruyordu. Hem daha detayını bile öğrenemeden direk bunu yaptırması garibime gitmişti.

    E-"Kusura bakmayın sormayı unuttum o yumurtaların sizin Ta-ar ı olmasını kabul ediyor musunuz?"

    b-"Ta-ar ne demek?"

    E-"Ejderhalar yumurtadan ilk çıktıklarında söyledikleri sözcük Ta-ar dır. Biz de buna iki anlam verdik. ilk anlam Ben doğdum ikinci anlam ise evlat. Yani evladınız olarak kabul ediyor musunuz?"

    EDiT: SONUNDAAAAAA ÇÖZDÜM SORUNU OH BEEEEE
    Tümünü Göster
    ···