1. 1.
    0
    http://imgim.com/936735deliola.jpg
    ···
  1. 2.
    0
    naptın lan
    ···
  2. 3.
    0
    özet geçmezsen gerçek bir aşkla gibişirim senle
    ···
  3. 4.
    0
    gibtir git
    ···
  4. 5.
    0
    adam filozof beyler
    ···
  5. 6.
    0
    reis her entry 3 satır olsun.. yoksa okunmuyo.. pgibolojik..
    an gutyusda aynısını yapsa okunmazdı..
    başka başlık aç hikayem yaz gelirler
    not: 5 satırı geçme yazarken imla kurallarınıda secter et
    ···
  6. 7.
    0
    Aşkın Böylesi..

    Sabah erkenden uyanmıştı, birkaç saat uyku ile çıkmıştı yola. Zihninde düşünceler fırtına misali esiyordu sağdan sola. Düşünürken çok yoruluyordu, odaklanamıyor ve konudan konuya atlıyordu. Hüzünlüydü, yarası tazeydi. Hiç de kolay olmayacaktı onun için anlaşılan.

    Türlü türlü düşüncelerle hayalen savrulurken, otobüstekiler dikkatini çekti. Kimse konuşmuyordu ve kimse onun bu durumunu, iç alemindeki yangınını bilmiyordu. Alev alev yanıyordu kendince, ama kimse buna aldırmıyordu. Haykırmak, insanlara içini açmak istiyordu belki de. Hiçbirşey olmamış gibi bakmasınlardı, birşeyler yapmalılardı. Görmüyorlar mıydı ki nasıl tüketen bir hüzün vardı yüzünde. Boynu nasıl da bükülmüştü gâmının ağırlığıyla. Birşeyler söylesinlerdi en azından, anladıklarını gösterselerdi.. Kendini o kadar yalnız hissetti ki, ayrılık ona iki yalnızlık yaşatmıştı. Ondan ayrılık acısı belini bükmüştü, bir de insanların ona anlamayışı ile kendi başına kalışı vardı. Bu ise kahredici bir duyguydu onun için.

    Böyleydik işte, içimiz dışımıza çıkmadıkça sorunsuz ve güçlü gözükürdük; oysa iç alemimizde olanları kimse bilemezdi. Sinemize hangi acıları biriktirdiğimiz anlaşılamazdı dışardaki gözlere. Kızmaya hakkı olmadığını düşündü, onun sorunuydu ve anlatmadığı müddetçe kimse zihnini okuyacak da değildi. “Ama” dedi, anlatılır gibi de değildi ki durumu. Hem zaten konuşabilmek anlatabilmek demek de değildi her zaman, anlatmak anlaşılmakla özdeşleşemiyordu ayrıca. içindeki sızıya hangi lafız kalıp olabilecekti, lisanının acziyetini, kendi acziyetini hissetmişti. Kendine saklamaktan başka yolu yoktu, bu şekilde ateşin küllenmesini bekleyecekti çaresiz.

    Terketmişti onu, terkedilmiş sanılmasın. Kalbinin her yanını saran o engin sevgisine rağmen hem de. Sebebi de buydu işte, çok seviyordu, terkedebilecek kadar çok.. Çünkü onun üzülmesinden korkuyordu. Yüreği, onun sevgisiyle özgürleşmiş ama onu üzebilme korkusuyla da titrekti. ilerideki şartlar onu üzebilirdi, bunu engelleyemecekti. Engelleyemediği şeyden onu kurtarmanın tek yolu, onun üzülmesini önlemenin tek çıkışı onu kendinden uzak tutmaktı. Ellerine bulaşmış acıyı ona da tattırmamak için ellerini bırakmalıydı. içindeki aşktan da öteydi, onu terkettirecek kadar çok seviyordu zira. Kendi için onu üzemezdi, kimden dolayı olursa olsun üzülmemeliydi o cemil ruh. Bu yüzdendi işte kaçışı ondan, terkedişi sevdiğini ve kahredişi kendini. Tek tesellisi vardı, bu şekilde kendi üzülse de en azından onu ileride üzmeyecekti. Zor olan şartlarına ve çekeceği sıkıntılara onu da ortak etmeyecekti.

    Ona karşı derin bir şefkati vardı, aşk biraz bencildi belki ama şefkatli bir aşk fedakardı. Şefkat aşktan daha keskin ve daha paktır, safidir. Yar için yardan vazgeçirecek kadar da güçlü. Aşkı susturacak ve boyun eğdirecek kadar katı. işte şimdi anlamış olmalıydı can ve canan meselesini. Canan’ı sevmek buydu, gerçek sevgi buna deniyor olmalıydı. Canan’ın saadeti için canan’ın kendisinden bile ferağat edebilmek demekti. Canan’ı can’ı için sevenler hakikatte can’ını sevenlerdi. Canan’ı gerçekten sevenler can’larını da sırf Canan için sevenlerdi. Ve gerektiği zaman da, tıpkı yaptığı gibi, kahredici de olsa vazgeçebilemkti kendi saadet vesilesi saydığı canan’dan. Asıl saadet de bu olacaktı ama yara kabuk bağlamalıydı, içindeki dalgalar bir miktar dinginleşmeliydi.. o zaman anlayacaktı ne de doğru yaptığını ve o zaman, işte o zaman gülümseyebilecekti.

    O hazin çehresi değişmiş, az da olsa huzur bulmuştu bu düşüncelerde. Bu da ilerideki tebessümün habercisiydi deyip tebessüm edebildi..

    Canı kim cananı için sevse, cananın sever
    Canı için kim ki cananın sever, canın sever.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8.
    0
    arkadaşlar okuyun siz anlayın diye net yazdım zaten.
    ···
  8. 9.
    0
    özet geç bin
    ···
  9. 10.
    0
    @9 herkes gerçek aşkı yaşadı burda emin ol.. yoksa kızları gibmeye çalışmazlar.. önce bi gibilmişlerdir burdakiler
    gerçek aşk= böyle birşey bulunamadı
    bunumu demek istediniz: aşkın aq
    ···
  10. 11.
    0
    özet: aşk, gerçek değil, gerçekliğin yalan yanlış yansıtılmalarıdır. sevgi insani bir tutum değil, modernizmle ortaya fırlamış hümanizmin bir getirisidir. önemli olan somut değerlerdir.
    ···
  11. 12.
    0
    özetinin özetini de çıkarırsan anca okurum aq
    ···
  12. 13.
    0
    aristo kesildi başımıza züt.
    ···
  13. 14.
    0
    http://images.4chan.org/b/src/1302707260408.jpg
    ···
  14. 15.
    0
    bana göre

    sırf onun için * fener'in ceza almamasını istemektir.

    (bkz: kime göre neye göre)
    ···
  15. 16.
    0
    yoktur beyler ahahha, hasmaya gerek yok canlarım, her bişey cinsel ilişki ardından soğuma devresi ile kısa sürede bitecektir ama ne vardır biliyor musunuz? vicdan vardır!
    ···
    1. 1.
      0
      vardır kampeto

      http://31.media.tumblr.co...alp9Ipz51qfwy4co1_500.jpg
      ···
  16. 17.
    0
    up uzun saçları vardı bir gözü diğerinden daha koyuydu
    ···
  17. 18.
    0
    eğer sevdiğiniz kızı düşünerek boşaldıktan sonra kızı hala sevdiğinizi düşünüyorsanız AŞIKSINIZ amk
    ···
  18. 19.
    0
    MUTLAKA OKU!!!
    Genç adam kollarında bir buket çiçek, sahile koşarak geldi. Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı.
    Ellerinde yine her zamanki çiçeklerden vardı.
    Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller...
    Sanki dalından yeni koparılmış gibi
    tazeydiler. Buram buram sevgi kokuyor,
    aşk kokuyor en önemlisi de
    özlem ve hasret kokuyordu güller...

    Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi,
    "Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi. Az sonra sevdiğini
    göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse,
    onunla buluşacağını hayal etse
    kalbi hep böyle yerinden çıkacakmış
    gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerinde rağmen ikisi de
    sevgisinden hiç birşey kaybetmemişti.
    Onları hiç birşey ayıramazdı... Ne hasret,
    ne ayrılık, ne de ölüm...

    Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği
    yine 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o,
    sevdiğini bekletmemek için dakikalarca
    önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o, her zaman kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru
    olurmuş diye düşündü. Ve gözlerini
    önündeki uçsuz bucaksız denize dikti...

    Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği
    kıza olan aşkı gibi denizin de sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu... Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi
    aralarında sözleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonra da gidip
    2 tane yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari, onu bekletmemeliydi. Ama
    alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hâlâ yaşlı idi.
    Bir türlü anlamıyordu onları. Herşey bu
    kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?
    işte az sonra sevdiği gelecek, ona
    sarılacak, kucaklaşacaklardı...
    Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe
    ilk adımlarını atacaklardı. Genç adam
    öyle heyecanlıydı ki, sevdiğine
    kavuşmak için can atıyordu...

    Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp,
    uçuşan martılara... Ne kadar güzel dansediyorlardı havada.
    Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi
    yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar
    geç kalmaması gerekiyordu.

    işte hergün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara
    anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine
    söz vermiyorlar mıydı ? O zaman neden gelmemişti yine ?? Aklına kötü
    düşünceler gelmeye başladı. Hayır! Hayır, olamazdı. Sevdiğine birşey olamazdı.
    Onsuz hayat yaşanmazdı ki...
    O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun
    düşüncesi bile hoş değildi.
    Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını
    kimsenin görmesini istemiyordu.
    Zaten nedense etrafındaki insanlar
    ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı.
    Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
    Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına...

    Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu
    dedi. 7 senedir hergün bu sahildeydi. Sevdiğini bekliyordu. Daha fazla
    dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden bir damla yaş
    daha güllerin üzerine damladı. Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun
    evine gideyim diye mırıldandı...
    Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi
    yanına koyar, ona vermiş olurdu...
    Genç adam ayağa kalktı, sevdiğiyle
    buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki
    kabristana doğru yürümeye başladı...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 20.
    0
    MUTLAKA OKU!!!
    Genç adam kollarında bir buket çiçek, sahile koşarak geldi. Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı.
    Ellerinde yine her zamanki çiçeklerden vardı.
    Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller...
    Sanki dalından yeni koparılmış gibi
    tazeydiler. Buram buram sevgi kokuyor,
    aşk kokuyor en önemlisi de
    özlem ve hasret kokuyordu güller...

    Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi,
    "Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi. Az sonra sevdiğini
    göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse,
    onunla buluşacağını hayal etse
    kalbi hep böyle yerinden çıkacakmış
    gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerinde rağmen ikisi de
    sevgisinden hiç birşey kaybetmemişti.
    Onları hiç birşey ayıramazdı... Ne hasret,
    ne ayrılık, ne de ölüm...

    Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği
    yine 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o,
    sevdiğini bekletmemek için dakikalarca
    önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o, her zaman kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru
    olurmuş diye düşündü. Ve gözlerini
    önündeki uçsuz bucaksız denize dikti...

    Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği
    kıza olan aşkı gibi denizin de sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu... Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi
    aralarında sözleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonra da gidip
    2 tane yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari, onu bekletmemeliydi. Ama
    alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hâlâ yaşlı idi.
    Bir türlü anlamıyordu onları. Herşey bu
    kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?
    işte az sonra sevdiği gelecek, ona
    sarılacak, kucaklaşacaklardı...
    Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe
    ilk adımlarını atacaklardı. Genç adam
    öyle heyecanlıydı ki, sevdiğine
    kavuşmak için can atıyordu...

    Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp,
    uçuşan martılara... Ne kadar güzel dansediyorlardı havada.
    Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi
    yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar
    geç kalmaması gerekiyordu.

    işte hergün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara
    anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine
    söz vermiyorlar mıydı ? O zaman neden gelmemişti yine ?? Aklına kötü
    düşünceler gelmeye başladı. Hayır! Hayır, olamazdı. Sevdiğine birşey olamazdı.
    Onsuz hayat yaşanmazdı ki...
    O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun
    düşüncesi bile hoş değildi.
    Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını
    kimsenin görmesini istemiyordu.
    Zaten nedense etrafındaki insanlar
    ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı.
    Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
    Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına...

    Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu
    dedi. 7 senedir hergün bu sahildeydi. Sevdiğini bekliyordu. Daha fazla
    dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden bir damla yaş
    daha güllerin üzerine damladı. Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun
    evine gideyim diye mırıldandı...
    Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi
    yanına koyar, ona vermiş olurdu...
    Genç adam ayağa kalktı, sevdiğiyle
    buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki
    kabristana doğru yürümeye başladı...
    Tümünü Göster
    ···