Bu zamana kadar tarih birçok drama tanık oldu. On yıllardır devam eden Orta Doğu'daki kaosta bu dramlardan bir tanesi.

Şimdi Orta Doğu'nun geleceği iki farklı biçimde şekillenebilir;

1) Orta Doğu'dan istediğini Alan Amerika: Bu zamana kadar hep bu seçeneğin gerçekleştiğini gördük; çünkü Amerika'ya karşı koyacak bir ülke yoktu. Amerika, Suriye hamlesinde Rusya'yı karşısında buldu. Doğal olarak bu zamana kadar bu zulümden şikayet edenler Rusya'nın yanında yer aldı. Eğer Amerika, Suriye'yi de sömürge altına alsaydı sıra Türkiye'ye gelecekti. Saddam düştü, Kaddafi düştü, Esad'da düşmek üzereyken Putin, Esad'ı tuttu kaldırdı.

Amerika, Orta Doğu'ya muhtaç. Amerika'yı yöneten siyonist güçler ekonomiyi şekillendirmek zorunda ve bunun için dünya üzerindeki birçok enerji gücüne sahip olmalılar. Dediğim gibi; eğer ki Rusya olmasaydı, Amerika tek tek Orta Doğu'yu sömürmeye devam edecekti.

2) Orta Doğu'dan istediğini Alamayan Amerika: Amerika ekonomisini mahvedecek olan seçenek. Ama gerçekleşmesi çok güç bir seçenek. Amerika, sessiz sedasız yok olmayı sindiremez. Rusya ile ortak bir yol bulmaya çalışacaktır, eğer ki Rusya şu anda olduğu gibi omurgalı duruşuna o zaman da devam ederse emin olun bir savaş patlar. Kimse Orta Doğu'nun bereketli topraklarından elini sessiz sedasız çekmez.

Rusya hakkında biraz konuşmak istiyorum.

Putin, şu anda var olan en karakterli devlet adamıdır. Bu bir gerçek. Eğer ki o olmasaydı on yıl sonra Türkiye de işgal edilecekti. Güçlü, bereketli topraklara sahip güçsüz ülkeler işgal edilmeye, mağlup olmaya mecburdur. Daha doğrusu Putin yokken öyleydi. Bu tarih boyunca böyle oldu. Putin bu işe burnunu babasının hayrına sokmadı. Rusya, Suriye ve Türkiye'yi kaybederse varolan gücünü de kaybeder. Vakti zamanında SSCB'ye yapılmak istenen stratejik tutsaklar Rusya'nın da kaderi olabilirdi. Rusya da bu bölgeden payını almak istiyor, ekonomik ve askeri itibarını artırmak ve büyümek istiyor. Lakin, emin olun Amerika kadar zararlı değil.