1. 1.
    +1
    şaka gibi amk

    http://www.itusozluk.com/...+ve+hakikat+partisi/46958
    ···
  2. 2.
    0
    asıcaz kesicez ulan
    ···
  3. 3.
    0
    CCC dursun reyis ccc
    ···
  4. 4.
    0
    reis parti
    ···
  5. 5.
    0
    komedi aq komedi gibtirin gidin ya böle parti mi olur aq salaklara bak
    ···
  6. 6.
    0
    yobazın yobazı
    ···
  7. 7.
    0
    http://www.hakvehakikatpartisi.com/images/logo1.jpg
    ···
  8. 8.
    0
    http://www.internethaber....fendi-buyurdu-199545h.htm
    ···
  9. 9.
    0
    dursun reis giber.
    ···
  10. 10.
    +1 -1
    helal olsun

    http://video.google.com/v...ocid=-2455179729005875043
    ···
  11. 11.
    -1
    Ben hep on yedi yaşındayım… Demir kapının her açılışında, her ayak sesinde, içime sığmaz yüreğim… Her türlüsünü yaşadım acının ve ızdırabın, Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim , Çünkü senden gayrısı haram…
    ···
  12. 12.
    -1
    http://www.hakvehakikatpartisi.com/images/logo1.jpg

    Dursun GÜNEŞ

    Hak ve Hakikat Partisi

    Genel Başkanı

    Özgeçmişi

    1950 yılında Bayburt’un Demirözü ilçesinde doğan Dursun Güneş, yedi kardeşin en büyüğüdür. Babası Hacı ismail annesi Hacı Müşkinaz hanımdır.

    Dursun Güneş buluğ çağında evlenir. Geçimini serbest meslekle ve çiftçilikle sağlar. Muş’ta geçinemeyeceğini anlayınca istanbul’a göç eder. istanbul’un şahşahalı hayatına kapılan genç, bir türlü kendini geri alamaz. içki kumar derken, kabadayılığa özenir. Hayatın seline kapılır ve seneler birbirini kovalar.

    Ve bir gün Pir kapıyı çalar “bu deli akıllanmayacak, alın hüviyetini elinden” der. Hüviyetini elinden alırlar ve “Artık Rabbine dön, zamanın geldi!... ” nidası gönlünde yankılanmaya başlar. “Bir gece her şeyden çekilerek Rabbine yönel” hitabı onu sarar. “Boy abdesti al, tövbe istiğfar et, namaz kıl, Rabbine secde et” emrine boyun eyer.

    Bir gecede Rabbisi onu temizlemiş, kendine yöeltmişti. Artık o, Rabbisine kul olma çabası içinde idi. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Ve nihayet rabbi ona davet çıkardı; “dergaha gel!, dergaha gel!, dergaha gel!... ” Alemi dolduran bu seda onu iştiyaka boğuyor, giryana düşürüyordu. Rabbisi onu sevk ve idare ederek mürşide gönderdi. Dergahı buldu ve tasavvuf dersi aldı. Kayışdağı Garibullah adres oldu… Dergah-ı izzet’te edep erkan öğrenirken aşka tutuldu. Celal- Cemal’den doldu. Öyle ki seyyahlık verildi, Sultan muhafazid Fatih Han’a teslim edildi. Böylece şiirler başladı. Şu anda bini aşkın şiiri, on üç kitabı yanı sıra yazılı ve görsel birçok eseri bulunuyor. Gönül aşığı olan Dursun Güneş, üçler yedilerden muhabbet alır. Dursun Güneş, Ali mahlasını pirden alır ve böylece “muhafazid Ali” ismiyle anılır.

    Şair geleneğinden dolayı, şairlere yöresel olarak verilen “baba” ismi ile de, “Dursun Baba” ve “Baba Sultan” isimleri ile de anılır.

    Ezeli ezelde taksimat oldu
    Yazıldı kaderim pir bana düştü
    Vakti zamana bir güneş doğdu
    Aşk ile sevda nur bana düştü

    Üçler yedilerden muhabbet aldım
    Kırkların ceminde bir zaman kaldım
    Yüzondört sureden muamma aldım
    Yedi hamimlerde sır bana düştü

    Melek ervahı durdular seyre
    Cem oldu erenler geldi bir yere
    muhafazid Ali’dir çıktı sefere
    Merdi merdan derler er bana düştü.

    Bir Hikaye;
    Sultanın sarayının kapısın da Arap bir kapıcı varmış. Gönül bu ya yüzünün karasına bakmadan sultanın kızına aşık olur. Gel zaman git zaman aşk ferman dinlemiyor. Yüzünün karasına bakmadan sultanın yanına çıkar. “Sultanım aşk ferman dinlemiyor, Allah (c.c.)’ın emri peygamberin kavli ile kızınız Leyla’yı istiyorum.” Bunu üzerine sultan “Allah (c.c.) yazmışsa ne diyelim. Bir de annesine soralım sana cevap verelim der.” Bunun üzerine sultan hanımı ile görüşür. Sultan hanıma sorar “sarayın kapıcısı arap bizim kızı istiyor ne diyorsun” der. Sultan Hanım, hemen ayağa kalkar “olmaz öyle şey o kimse hiç aynaya bakmamışımı evvela yüzünün karasını bir yıkasın. Ona söyle güneş yedi yıldır bize pac vermiyor güneşten pacımızı alırsan kızımızı sana veririz dersin.” Sultan köleyi yanına çağırır “güneş yedi yıldır bize pac vermiyor. Eğer bu pacı alırsan kız senindir” der. Köle sevinir zülfikar kuşanır güneş den paç almaya çıkar. Güneş doğunca doğuya, batarken de batıya koşar bir türlü güneşten paç alamaz. Bir gün Piri Azam önüne çıkar “oğul nedir böyle aşağı yukarı koşup duruyorsun. Nedir derdin? Söyle bakayım.” Köle “sormayın efendim derdim çok bir sultanın kızına aşık oldum sultan şart koştu güneşten pacımı alırsan sana kızımı veririm bende güneşten pac almaya çalışıyorum.” “Öyle şey olmaz yazılan yazı bozulmaz şu parmaklarımı uzatırsam onun gözlerini alırım. Sen evvela şu akan suda gidip yıkan şu yüzünün karasını bir temizle ben burada seni bekliyorum.” Köle gider suda yıkanmaya başlar. Yüzü arındıkça yüzünün şölvesi suya yansır, kendisini tanıyamaz sonra dikkatli bakınca suyun derinliğinde inci taşlarını görür. O taşlardan alır onu bekleyen pirin yanına koşar. Elindeki gevherleri Pir’e gösterir. Pir “şimdi oldu” der. “Yalnız bu cevherler az. Git biraz daha toplada gel” der. Köle gider biraz daha cevher toplayıp Pir’in yanına gelir. Pir “al bu cevherleri git şu aşağıdaki köyde sarrafda bozdur. O sultanın kapısını önüne bir saray kur ki sultanın sarayı güneş dahi görmeye” der ve Pir sır olur. Köle köye varır sarrafnun yanına gider cevherleri bozdurmak ister. Sarraf cevherleri görünce “bunları bozmaya benim gücüm yetmez, aşağıdaki köyde benim bir ağabeyim var belki o bozabilir.” Köle o köye gider. Sarrafı bulur cevherlerini bozdurmak ister sarraf cevherleri görünce “evladım benim buna gücüm yetmez. Burdan aşağıda benim bir ağabeyim var bozarsa o bozar bozmazsa senin bu cevherlerini bu dünyada bozan bulunmaz.” Der. Köle büyük ağabeyinin yanına gider halini arz eder. Sarraf “evladım bu cevherlerin hepsini bozmaya gücüm yetmez. Yalnız bir miktarını bozdurayım da onunla idare et.”der. Cevherlerini bozduran köle sultanın sarayının önüne varır. Sultanın sarayının önüne sarayı kurar. Sultan sabah kalkınca sarayın önünde ihtişamlı bir saray görür. Hayrete düşer. “Kimdir bu hal ehli ki benim sarayımı gölgeler.” Hanımın yanına varır “hanım gel şu hale bak hemen gidip bakalım kimmiş davet edelim” der. Ve hemen komşunun yanına gider “hoş geldin” der. Hal hatır sorup, komşularını saraya davet ederler. Bu anı bekleyen köle hemen davete icabet eder. Hal hatırdan sonra sultan sorar “siz kimsiniz? Necisiniz? Nerden geldiniz?” der. Köle başından geçenleri sultanına, hanıma bir bir anlatır. Sultan köleyi tanır ve kadere karşı durulmaz yazılan yazıda bozulmaz der. Emaneti ehline verir. Sultanlık el değiştirir…Anlarsanız…

    1990 yılında Ümmet-i muhafazid’i irşad vazifesi alır ve o günden buyana vazifesini yapmaktadır.Daha sonra Bayburt’lu Hacı Maksut Baba kendisine “siz siyasete ayrıldınız,siz siyaset yapacaksınız” sözleri ve manen aldığı işaret üzerine kırk aşıkla birlikte partisini kurar, yola çıkar ve Ümmeti muhafazid’i vazifeye çağırır.

    Hepinizi Hak ve Hakikat Partisi’ne davet ediyoruz. Allah’ın (c.c.) selamı üzerinize olsun.
    Tümünü Göster
    ···