1. 1.
    +123 -9
    -o beğenmediğin annenin yemeklerini gece aç yatarken hatırlayacaksın

    -nerde kaldın bu saate kadar diyen birinin yokluğunu bomboş eve girdiğinde anlayacaksın

    -dışarde içip sarhoş olmayı bazen zevk için değil dertlerini unutmak için yapacağın günlerin olacak

    -kravatını bağlarken çektiğin çileyi, ütüsüz gömleğini giyerken gülerek hatırlayacaksın

    -verdiği harclıklardan yakındığın babanı para istemeye utanır yaşa geldiğinde daha iyi anlayacaksın

    -çıkmayan sakalın için suratına vurduğun jiletin , yüzündeki kırışıkları farketmeye başladığında ne büyük işkence olduğu anlayacaksın

    -cinselliğin farklı kadınlarla birlikte olmak değil hergün gözünü açtığında karşında olan kadınla mümkün olduğunu anlayacaksın

    -ailenenden birinin değerini telefonda ölüm haberini aldığında anlayacaksın

    -bunların hepsini anlayacaksın ama asıl önemli olanın sevdiklerin hayattayken değerini anlamak olduğunu anlayacaksın
    ···
  2. 2.
    +47 -1
    iki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :1- Bakış açısını değiştirmek2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

    iki şey yanlış yapmanı engeller:1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek2- Hak yememek

    iki şey kişiyi gözden düşürür :1- Demagoji (Laf kalabalığı)2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

    iki şey insanı 'Nitelikli insan' yapar :1- iradeye hakim Olmak2- Uyumlu Olmak

    iki şey 'Ekstra Değer' katar :1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

    iki şey geri bırakır :1- Kararsızlık2- Cesaretsizlik

    iki şey kaşif yapar :1- Nitelikli çevre2- Biraz delilik

    iki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :1- Baskın yeteneği bulmak2- Sevdiğin işi yapmak

    iki şey başarının sırrıdır :1- Ustalardan ustalığı öğrenmek2- Kendini güncellemek

    iki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :1- Niyetin saf olması2- Ruhsal farkındalık

    iki şey milyonlarca insandan ayırır :1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

    iki şey gelişmeyi engeller :1- Aşırılık (mubalağa, abartı,ifrat, tefrit)2- Felakete odaklanmış olmak

    iki şey çözüm getirir :1- Tebessüm 2- Sukut (susmak)

    iki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:1- Anne2- Baba

    iki şey geri alınmaz:1- Gecen zaman2- Söylenen söz

    iki şey ulaşmaya değerdir:1- Sevgi2- Bilgi
    ···
  3. 3.
    +33
    ''iş kazası bir ip cambazı için ölüm demektir, bankada çalışan gudubet suratlı Neriman Hanım için evrakların üzerine çay dökülmesidir.

    Kar yağması bir çocuk için okulların tatil olmasıdır, bir yetişkin için trafiğin içine sıçılmasıdır.

    "Başın sağolsun" lafı söyleyen için bir görevini yapma, bir vicdanını rahatlatmadır. Duyan için dünyanın en ağır lafıdır.

    Cahile laf geçirememek, Galilei için engizisyon mahkemesine dünyanın döndüğünü anlatmaktır. Bir çocuk için Atari'nin televizyonu bozmadığını babaanneye anlatmaktır.

    Kuran, inanmayan için saçmalık, öylesine inanan için evin bir köşesinde durması gereken Arapça kitap, gönülden inanan için lütuftur.

    Terörist, bir Amerikalı için Müslüman, bir Türk için PKK'lı, bir Filistinli için israil devletidir.

    Plüton, 5 sene önce lise giriş sınavlarına hazırlanan bir çocuk için gezegendir, bugün hazırlanan çocuk için değildir.

    Savaş, aşırı zenginler için fırsat, generaller için onur, masumlar için ölümdür.

    Korsan, yazarlar için hırsızlık, tezgâhtarlar için ekmek kapısıdır.

    Huzur, bencil için sürekli cebini doldurup kendini garantiye almaktır. Kalender için tanımadığı üstü başı incin bir adama yemek ısmarladıktan sonra cebinde kalan son parayla dolmuşa binmektir.

    Mütevazilik, kibirli insan için "mütevaziyim" demektir. Mütevazi adam için "ben de kibir sahibiyim" demektir.

    Veli toplantısı, notları iyi olan öğrenci için pek bir şey ifade etmez, notları kötü olan öğrenci için kara kara düşünme zamanıdır.

    Bayramlar ailesi olanlar için güzeldir, ailesi olmayan adam için sıradan bir gündür.

    Tsunami bir Haitili için korkudur, Yozgatlı için "o ne amağa goyum"dur.

    Kurnazlık, bir çocuk için bakkala çaktırmadan içinde taso var mı diye cipsleri kurcalamaktır. Bir bakkal için "kaşarım kötü abi, beyaz peynir keseyim sana" deyip elinde kalan beyaz peyniri kakalamaktır.

    Vatanseverlik cahil için ölmektir, kafayı kullanan adam için hayattayken bir şeyler yapabilmektir.

    internet, ufku dar adam için Facebook'ta okey oynamaktır, ufku geniş insan için bütün dünyaya ulaşabilmektir.

    Akıllı çocuk, cahil anneye göre yerinde mal mal oturan çocuktur. Elinde kamerayla "komik bi şey yapsa da internet'e koysam" diye düşünüp bütün gün evladını çeken hödük anne için şımarık çocuktur.

    Saygı, cahil müslüman için başka insanların içkisine sigarasına laf atmaktır, akıl sahibi müslüman için müzik dinlerken "ezan mı okunuyor" tereddüttüne düştüğü an müziğin sesini bir an kısıp dışarıyı dinlemektir.

    Eğitim toplumun gözünde kolejdir, üniversitedir, diplomadır. Toplumun yanıldığını farkedenler için her türlü yeni bilgi ve fikirdir.

    insan içgüdüyle doğuştan gelen çok az şey haricinde kendi gözlemleyip yaşadıklarıyla öğreniyor dünyayı. Her insan farklı hayatlar yaşıyor, farklı olaylar gözlemliyor, farklı kişilerle ilişki kuruyor, ve ne gariptir ki her şeyi bu kadar "görelilik" üzerine olan insanın doğruları, doğru kabul ediliyor. Halbuki Plüton 5 sene önce de aynı Plüton'du, şu an da aynı Plüton. Plüton kendini bozmadı, Plüton değişmedi, o her zamanki gibi öyle dolanıp durdu yörüngesinde, değişen sadece insanın doğruları oldu. Bir şeyin "doğru" olması, insanların veya toplumun onu doğru bellemesiyle alakalı değildir. Fakat yine de doğası gereği kusurlu olmaya mahkum insanın doğruları doğru kabul ediliyor bu hayatta. idamlar, karalamalar, eğitim, adalet hep bu insanın doğrularına göre şekillendiriliyor bu dünyada. Medya, insanların sevmeleri gereken kişileri nefret ettirebiliyor, nefret etmeleri gereken kişileri sevdirebiliyor. Korkmaları gereken şeye alıştırabiliyor, alışmaları gereken şeyden korkutabiliyor. Zira insanlardan oluşan bir dünyanın doğrularını belirlemenin yolu, bu insanlara doğumlarından itibaren bir şeyleri "doğru" diye dayatmaktan geçiyor. insan onu doğru kabul ederse, o şey doğru oluyor.

    Öyleyse bir soru soracağım.

    Ya insanlar yanılıyorsak?''
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +36
    insani değerlerimizi yavaş yavaş nasıl yitirdiğimizi anlatan fevkalade bir entry. Mutlaka okumanız temennisiyle. Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki...

    En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.

    Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi. Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacacı evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.

    Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

    Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

    Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar... Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..

    Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.Ben kapılarında ' vale ' lerin, ' bady ' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.

    Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.iyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?.."Her toplum hakettiği gibi yönetilir" derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ?
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +20
    acımasız gerçekler
    Reçelli ekmek ne zaman yere düşse reçelli kısmı hep yere gelir.

    Özür dilemek, izin almaktan daha kolaydır.

    Uyuyan bir bebek, anne babası uykuya dalınca uyanır.

    Bir şey tamir ederken elin tamamen yağlandığında burnun kaşınır.

    insanların seni seyretme olasılığı düştüğün komik durum ile doğru orantılıdır.

    Yanlış numara çevirdiğinde çevrilen numara kesinlikle meşgul değildir.

    Patronuna lastiğin patladığı için geç kaldığını söylediğinde ertesi gün lastiğin gerçekten patlar.

    Gırgır geçmeye başladığın anda patron kapıda görünür.

    Sıkışık trafikte şerit değiştirdiğinde, terk ettiğin şerit daha hızlı akmaya başlar.

    Duşa girip ıslandığında telefon çalar.

    Birileri ile karşılaşma ihtimalin, görünmek istemediğin zaman en üst düzeydedir.

    Bir makinenin çalışmadığını ispat etmen gerektiğinde kesin çalışır.

    Kaşıntının şiddeti ulaşma zorluğun ile doğru orantılıdır.

    Sinemada sıranın ortasında oturanlar salona en son girerler.

    Ayağınıza tam oturan bir ayakkabı kesinlikle mağazadaki ayakkabıların en çirkinidir.

    Herhangi bir şeyi beğendiğinizde derhal üretimden kaldırılır.

    Birşeye ulaşmak istediğinizde ve ulaşamayıp umudunuzu kestiğiniz anda, bir yerden bir şekilde size gelir.

    işler yolunda gittiği zaman mutlaka bir terslik vardır.

    Aradığınız şeyi baktığınız en son yerde bulursunuz. (Aranılan bir şey birkaç yere bakılarak bulunur ve bulma eylemi zaten en son bakılan yerde gerçekleşir.)

    Herhangi bir bilgide sayılar çok doğru gözüküyorsa boşuna kontrol etmeyin, yanlıştırlar.

    Bir teklifin gerçek olması güvenilir olmasını gerektirmediği gibi, güvenilir bir teklifin de gerçek olması gerekmez.

    Telefon çalmasını beklediğin süreler boyunca çalmayacak, ancak başından ayrılıp başka bir işle meşgul olduğun anda çalıp seni bölecektir.

    Siz sınavlara istediğiniz kadar çalışın, sonunda her zaman çalışmadığınız bir yerden çıkacaktır!

    Ne zaman sınavlara çalışacak olsanız uykunuz gelir, sınavdan sonra uykunuz açılır.

    Dakikalarca beklediğin otobüs sen tam sigara yaktığında gelecektir.

    Sigara dumanı her zaman sigara içmeyen kişiye doğru gelir.

    Barda sana yanaşan kız barın en çirkin kızıdır.
    ···
  6. 6.
    +6
    bayramlarınızda vardı sizin

    sayfa no? yok cilt no? yok hane no? yok ana adı? ben sokak çocuğuyum abi hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan bilyelerini rüyalarında unutan ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya o benim işte , o benim abi sahi, bir annem olmalıydı değil mi? ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa sahi abi, tadı nasıldı anne sütünün? anneler nasıl okşar çocuklarını anne kokusu nasıldır kimbilir? ana ha? bir anne çizebilirmisin benim için karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne unutulmuş çocukların ürkek avuçlarına bir anne ve yanına beni eklermisin abi? tıpkı sulu boya resimlerdeki gibi sımsıcak… sahi abi, senin gözlerini kesmiyor değil mi bir köprünün soğuk gergin ve karanlık bedeni … sahi sen hiç seyrettin mi ay dedeyi bir köprünün altından? üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken? abi sen, abi sen? boşver… gel boyat istersen ayakkabılarını ben, aha şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyırom yaşama gel boyat ayakkabılarını boyat da resmi çıksın dostun, düşmanın tüm kaldırımlara yokların varlığında tam göbek bağından yakalandın mı hiç yalnızlığa? bir de bir de babam olmalıydı değil mi? baba? beni dövecek bir babam bile yok biliyor musun? nasırlı ellerinde şefkat arayacağım bir insan kim bilir bayramlarda neler alır babalar çocuklarına unutmuşum !

    bayramlarınızda vardı sizin öyle değil mi arifeleriniz… bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum güneşe ve mehtaba… yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek serseri ıslıklar… bir babam olsaydı belki yeterdi çocuk olurdum eskisi gibi şımarırdım öylesine boşver abi, kimin neyine bayram kimin neyine hediye, baba kimin neyine abi sahi senin düşlerin vardır söylesene, göremediğini rüyanın düşünü kurarmısın ahmet, bir düş görmüş geçenlerde köprü altında tanıştık yorgun ve geç gelen bir gecede utanırken anlattı, anlatırken utandı bir ip bağlamış gökkuşağına 'bak ana diyormuş uçurtmamı gördün mü? ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları? ahmetin düşü işte… bana düşlerini kiralar mısın abi bedava boyarım ayakkabılarını bana düşlerini, düşlerini abi boşver…boşver bak iyi parlayacak bu ayakkabılar en parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama sen düşünme, sokaklar düşünsün beni gazete manşetleri, 3. sayfa haberleri düşünsün isimsiz bir damla gözyaşı düşünsün sen beni düşünme, düşünme be abi nasıl olsa ben olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla basıyorum tüm kaldırımlara… olmasa da anne babası da sokakların sokak çocuğuyum işte ben sokak çocuğuyum kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde ben sokak çocuğuyum abi hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan bilyelerini rüyalarında unutan oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk var ya işte o benim o benim abi o benim...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    yazdıkça buna da sıra gelir editleriz
    ···
  8. 8.
    0
    @29
    @30 saolun panpalar
    ···
  9. 9.
    0
    okumayanın amk
    ···
  10. 10.
    0
    okusanıza gib kırıkları
    ···
  11. 11.
    0
    okusanıza amk illa am züt capsi mi olucak baksanıza
    ···
  12. 12.
    0
    be dıbına koduklarım illa am züt mü olcak hay zihniyetinze sokayım ya bakın amk başlığa
    ···
  13. 13.
    0
    uplayalım beyler uplayalım
    ···
  14. 14.
    0
    okuyan uplasın binler
    ···
  15. 15.
    0
    okuyan uplasın
    ···
  16. 16.
    0
    uplasanıza lan
    ···
  17. 17.
    0
    okusanıza dıbına koduklarım
    ···
  18. 18.
    0
    okusanıza oçları
    ···
  19. 19.
    0
    okuyun lan
    ···
  20. 20.
    0
    okuyun dıbına koduklarım
    ···