hepinizi sikmek istiyorum beyler

sulu sulu. ama hayvan gibi değil. öperek. okşayarak. gözlerinizin içine aşık aşık bakarken bir anda sert bir şekilde köküne kadar sokarak. ağzımdan salyalar saçarak gibmek istiyorum hepinizi.

delice. hayvan gibi. iliklerime kadar boşalarak.

kalçalarınızdan kavrayıp, sıkıca üstünüzden bastırarak... parfüm kokunuzu içime çekerek ve göz yaşlarıyla gibmek istiyorum hepinizi.

gözlerimi kapatıp kendimi kaybederek, parmak uçlarımla kalçalarınızı morartana kadar sıkarak... boynuma küçük ısırıklar kondurmanıza ve bana "gib beni aşkım" demenize müsaade edicem. inlemelerinizin arasında kaybolmak istiyorum snra bir daha bir daha ve bir daha...

canınızı yakmak istiyorum. hayvan gibi değil ama. küçük tokatlarla. iyice kayganlaşan zütünüzde yumuşak dalgalanmalarla gidip gelmek, gözlerinizin içine bakarak "bana ne kadar aşık olduğunu haykır" diyerek, saatlerce belki günlerce gibmek istiyorum. diş gıcırdamalarınızı, kemiklerinizden gelen o muazzam takırtıyı her duyduğumda bir defa daha şehvetin doruklarında kaybolmak, içinizde yeni bir dünya keşfetmek istiyorum...

geçmiş her günden daha huzurlu belki de... Fonda jazz çalsın. yavaşça saçımdan tutup üzerinize çekin beni. boynumu ve omuzlarımı ıslak küçük öpücüklerle okşayın. elinizle beni serteştirdikten sonra aşağıya insin biriniz yavaş yavaş... zabazuba, bu sen olabilirsin istersen. üstünde kollarıma yüklenmiş dururken ben, erkekliğimin hizasında aç ağzını, sırt üstü yatarak. köküne kadar sokmamı iste benden.

bacaklarınız omzumdayken nefesinizi yüzümde hissetmeliyim. bana erkeğim diyin. yemekte açtığımız şampanyanın kalanını, köprücük kemiklerinizin oluşturduğu minik, sevimli çukurdan aşağıya doğru dökmeliyim.

yoo sinirlenmek yok. şömine ateşine karşı, sıcak ve durağan bir aşk yaşayacağız sizinle. belki tek gecelik olacak ama ömür boyu unutamaycaksınız erkeğinizi...

nüktedanlığınıza bayılıyorum * ama küfür yok, biz bunları yaparken. sadece nefesiniz var. inleyen sesiniz. sırtıma geçirdiğiniz tırnaklarınız ve boynumda izi çıkan dişleriniz...

gözlerimin içine bakarken, gözlerinizin yarı baygın hali ve terleyen kalçalarınız beyler. nefes seslerinizin ritmine karışmış etin ete vurma sesi.. şampanyanın tadı ve halının dokusu son derece keskin üzerimizde. özellikle odanın karanlık tarafından öteye çektim sizi. şömine ateşi bedeninizi, diri kalçalarınızı ve bacaklarınızı aydınlatsın diye.

yalvarışlarınızı duyar gibi oluyorum. kendinizden geçişlerinizi. dolgun dudaklarınızın arasından çıkan her kelimede erkekliğimin üstüne biraz daha kendinizi bastırışınızı. kasıklarımdan şampanya içirirken size, damağınızın o tarifsiz yumuşaklığını ve dilinizin küçük darbelerini ağzınızın içinde manevra yapan erkekliğimin üstünde hissetmek istiyorum.

bir oyun gibi gibmeliyim sizi. hayvanca, hunharca değil. ağzınızdan çıkarttığınızda arkanızı dönüp bana, "hadi ama gel artık bak seni istiyorum kocaman erkeğim" demelisiniz. esrarın üzerimizde bıraktığı mayhoşluk, şampanyanın hoş aroması ve kalçalarınızdaki mor izler bize anlatmalı bu gecenin hikayesini.

kokunuzu ciğerlerime doldurmalıyım. ben içinizdeyken ufak kalça hareketleriyle dans etmelisiniz beyler. parmak uçlarınız beni tahrik etmeli. dokunduğunuz her noktaya kan oturmalı, adrenalinden. özellikle kulağıma doğru verin nefeslerinizi.

hadiii bırakalım bu sarp konuşmaları. beni istediğini ikimiz de biliyoruz. arkanda hissetmek, içinde gidip gelmelerimi tatmak, inlemek, tutunduğun yeri kopartırcasına sıkmak ve ensemden başlayıp bütün boynumu yalamak istiyorsun sen de. hepiniz gibi.

artık yorgun düştüğümde saatler sonra, üste atmalısınız kendinizi beyler. gülümseyerek ve saçlarınızdan süzülen ter damlalarını çeneme damlatarak, yarı baygın gözlerle bakmalısınız bana. sonra kendiniz başlamalısınız üstte zıplamaya, benim hadi dememe müsaade etmeyerek. ellerinizle bacaklarımı tutup destek almalısınız yorulduğunuzda. ama durmak yok. yoo durmak hiç yok. bu anı çok bekledik. erkekliğimin tadına doyacağınız günü, kalçalarınızda diş izlerimi ve küçük morlukları bırakacağım günü hep istiyorduk. şimdi hazırız.

"daha sert erkeğim. daha sert sevgilim" çığlıklarınız tavana çarpıp kulağımıza eko şeklinde yansııyor. ayak bileklerinizden tuttum. o incecik, muazzam ayak bileklerinizden. artık deliğin etrafı kıpkırmızı oldu ve canınız gerçekten yanıyor, bunu hissediyorum beyler.

bir baykuş sesi geliyor uzaklardan. doğa ana bile böylesini görmediğini haykırıyor yüzümüze. benimle hiçbir alakası yok bebeğim, evrenin isyanı senin kalçalarının güzelliğine. mutheşem daracık oğlanlığın ve bana sakladığın iffetile sen, bu gecenin yıldızısın ateşli şey. şefkatinle dokun bana. küçük öpücklerle minnetini sun ve daha fazlasını iste hep. hep biraz daha çok dayanmamaı iste boşalmadan. bana doyamacağını ikimiz de çok iyi biliyoruz. demir gibi olmuş erklekliğim içinde bir ileri bir geri gidip gelirken, seninle birleştiğimiz noktadan yukarıya doğru çıkan o muhteşem ürpermeyi hisset omuz başlarında.

bu kahkahalarını erkekliğimiz üstünde hazzın doruğuna çıktığında da duymak istiyorum. defalarca. ilkinde biraz ateşli. ikincisinde daha da sert ve üçüncüsü dördüncüsü... defalarca boşalığ tekrar doldurulan ve iyice ısınmış bir silahın namlusunu besleyen bir şarjör gibi.

evet bu yeni yetme tavırların hoşuma gidiyor. gülümsemen, bu hayalgücün ve seni her belinden kavrayışımda ısırdığın alt dudağının kenarında oluşan o minik kıvrımlar. küçüğüm demek istiyorum sana, bu şehvetin karşısında dilim varmıyor. öyle hoş bir koku yayılıyor ki teninden, ben, tüm evren ve hatta tüm boyutlar sarhoş oluyoruz, bana sunduğun o müthiş, daracık ve sıcacık tazeliğinin karşısında.

hele arkandayken ben, terletken acımasız bir günahın üzerinde, haram tenin helal oluyor bütün varlıklar adına. bana dönüp bakıyorsun "devam et erkeğim. canım yanıyor ama hoşuma gidiyor. yalvarırım devam et" dercesine.