1. 1.
    +3 -1
    Ateist diyor ki:
    Sual: Kur’anın bazı âyetleri niye çelişkilidir?
    CEVAP

    Allah’ın kelamında tenakuz [çelişki] olmaz. Cenab-ı Allah buyuruyor ki:
    (Eğer o [Kur’an-ı kerim] Allah’tan başkası tarafından [gelmiş]olsaydı, elbette onda tutarsız [uyumsuz] çok şey bulunurdu.) [Nisa 82]

    Eshab-ı kiramdan birkaç zat, bir âyet-i kerime üzerinde farklı yorumlar yaparken, Resulullah efendimiz çıkageldi ve buyurdu ki:
    (Sizden önceki ümmetler, Allah’ın gönderdiği kitabı yanlış yorumladıkları için helak olmuştur. Bu Kur’anın bir kısmı, diğer bir kısmına zıt değildir. Anlayamadığınız yerleri bilenlerden sorun!) [i. Ahmed]

    Peygamber efendimiz, kimseden bir şey öğrenmemiş, hiç yazı yazmamış iken ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanlar arasında hasıl olmuş iken, Tevrat’ta ve incil’de ve bütün başka kitaplarda yazılı şeyleri bildirdi. Geçmişlerin hâllerinden haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri gelenlerin hepsini hüccet ve burhanlar ile susturdu. En büyük mucize olarak Kur’an-ı kerimi ortaya koydu. Allahü teâlâ, Resulüne buyuruyor ki:
    (Sen [Kur’an gelmeden] önce bir kitap okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler, [Kur’anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derler ve [Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat’ta ümmidir, bu ise ümmi değil diye] şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48]

    Kur’an-ı kerimde çelişki yoktur ve olamaz. Kur’an-ı kerim, her cahilin kolayca anlayacağı basit bir kitap değildir. Kur’an-ı kerimin tercümesini okuyup da, hüküm çıkarmaya çalışmak çok yanlış olur.
    ···
  2. 2.
    +1 -2
    ateist: kuranda çeliişkiler gerçekle uyuşmayan ayetler var
    sen: öyle şey olmaz kurandaki herşey doğrudur diye ayet var
    mantığını gibeyim
    ···
  3. 3.
    +1 -1
    kuran diyorki allahın insani duyguları yoktur kibir gurur haset hırs... vs
    peki madem bu duyguları olmayan yaratıcı insanları bi dunyaya atıp kendisine tapılmasını istiyo insanları tapmazsa cezalandırmakla tehtit ediyo allahda kendine tapılmasından hoşalanıyomu ozaman bi kibir duygusu buyukluk duygusu ego tatmin duygusu mu var ??

    cevapla bekliyom
    ···
  4. 4.
    +1
    Ateist diyor ki:
    Sual: Aşağıdaki ilk âyette Hıristiyanların isa’yı Rab olarak kabul ettikleri açıkça belirtilmektedir. ikinci âyet ise tapılanların da Cehennemde ebedi olarak kalacakları ifade olunur. Bu anlatımla Kur’an, tapılan konumunda olmasından dolayı, Siz ve Allah’ın dışında taptığınız şeyler Cehennem yakıtısınız diyerek, isa’yı da farkında olmadan Cehenneme koymuyor mu?

    Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı’dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir. (Tevbe 31)
    Siz ve taptıklarınız, Cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz. Eğer onlar ilâh olsalardı, oraya girmezlerdi. Hepsi [tapanlar da, tapılanlar da] orada temelli kalacaktır. (Enbiya 98,99)
    CEVAP
    Bu, Arapça’yı iyi bilmemekten kaynaklanan bir sorudur. Arapça’da hayvan ve cansızlara hitap şekli farklıdır. Âyet-i kerimede “ve ma ta’büdüne” deniyor. “ma” edatı Arapça’da akılsızlar için kullanılır, yani; taptığınız putlar demektir. Burada “ve men ta’büdüne” denmiyor, öyle denseydi, böyle bir sual sorulabilirdi. Burada akıllılar için kullanılan “men” edatı kullanılmadığı için, Hıristiyanların taptıkları isa aleyhisselam yahut bazı Yahudilerin taptıkları Üzeyir aleyhisselam veya melekler anlaşılamaz.(imam-ı Kurtubi)

    Yine ateist soruyor:
    Sual: Puta, taşa, heykele tapılıyor. Tapanların cezalandırılmasının mantığı var, ama tapılanın bunda ne suçu var ki, onlar da Cehenneme atılıyor?
    CEVAP
    Cehenneme atılan putlar, taşlar, ceza için atılmıyor. Tapana ceza olması için atılıyor. Bunlar ceza için yakıt oluyor. imam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
    insana sevdiği, değer verdiği, taptığı şey tarafından ceza görmek daha ağır gelir. Puta tapmalarının boşa gittiğini görmek, özellikle taptığıyla azap edilmesi ona daha çok acı verir. Ne kadar güçlü ateş ki taşlar bile yakıt hâline geliyor. (Câmi’ul ahkâm)

    Taş, put, yakıt olduğu gibi, kâfir olan insan daha kolay yanar, o da yakıt olur. iki âyet-i kerime meali şöyledir:
    (Yoldan çıkanlar [kâfirler] Cehenneme odun olmuştur.) [Cin 15] (Kâfirler, Cehennemin ateşini kuvvetlendireceklerdir.)

    (Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insan ve taş olan ateşten koruyun.)[Tahrim 6] (Bu âyet-i kerimede de Cehennemin yakıtının taş ve insan olduğu bildiriliyor.)

    Onun için hikmet ehli, (Cehennemde ateş yok, herkes ateşini [yakıtını] kendi zütürür) diyor.

    Bir kimse, putu sevip ona, taptığı için put ona Cehennemde azap edecektir. Sevdiğimiz malların zekatını vermezsek, o mallar ahirette ceza için yakıt olacaklardır.

    Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
    (Altın ve gümüşü [malı, parayı] biriktirip Allah yolunda harcamayanlara [zekatını vermeyenlere] çok acı azabı müjdele![Zekatı verilmeyen mallar] paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına [mühür basar gibi]basılacaktır. Bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Biriktirdiklerinizi [azabını] tadın denilecektir.) [Tevbe 34, 35] (Parantez içindekiler, tefsirlerdeki açıklamalardır.)

    ibni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz, (Zekatı verilmeyen mallar, yılan olup sahibinin boynuna dolanır)buyurduktan sonra, şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
    (Allah’ın ihsan ettiği mallarda cimrilik edenler [o malların zekatını vermeyenler], iyi ettiklerini [zengin kalacaklarını] sanıyorlar. Halbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar, o mallar Cehennemde, [yılan şeklinde] boyunlarına dolanacak [onları sokacak].) [Âl-i imrân 180]

    Âyetlerde çelişki arayan ateist, bu gerçekler karşısında, tevbe etmezse, ay, güneş, kâinat tesadüfen yaratılmamışsa, bunların bir yaratıcısı varsa [ki inkârı mümkün değil], artık Cehennemde çekeceği azabı düşünmelidir. Bir şeyin kendi kendine mükemmel bir hâle gelmesine, mesela güneşin hiç ısısısın azalıp çoğalmamasına, hep belli eksenlerde dönmesine bir tesadüf demek kadar ahmaklık olur mu? Acaba ateist bunları anlar mı? Kâinatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını görür mü? Kendine acı, gel iman et desek acaba işitir mi? Küfründe inat ederse işitmez. Çünkü bir âyet-i kerime meali şöyledir:
    (Onların kalbleri var ama anlamazlar; gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler. işte bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdır.) [Araf 179]
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    -1
    @1 haklı beyler.
    son araştırmalara göre allah süpermiş.
    ···
  6. 6.
    0
    http://herseyogren.com/tr...araiknaedicicevaplar.html
    ···
  7. 7.
    0
    @1 orta doğu ve islam ülkeleri?
    ···
  8. 8.
    0
    bunları okuyan var mı amk
    ···
  9. 9.
    0
    @1 hocam tek bir açıklamayla Allah'ın varlığını kesin olarak kanıtlayabilir misin?
    ···
  10. 10.
    0
    @6 verdim şukunu
    ···
  11. 11.
    0
    2+2=?
    ···
  12. 12.
    0
    Sual: (Zariyat suresinin 49. âyetinde, her şeyin çift yaratıldığı bildiriliyor. Bakterilerin ve diğer tek hücreli canlıların erkek ve dişi olmaması, buna aykırıdır) diyen ateiste nasıl cevap verilir?
    CEVAP
    Ateistin yanlışı, çift denince sadece erkek ve dişiyi anlamasından kaynaklanıyor. Bu, sadece canlılarla ilgili bir şey değildir, âyet-i kerimede her şey tabiri geçiyor, kâinattaki her şey için, çift tabiri kullanılmıştır. imam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
    Her şeyi çift yarattık demek, her şeyi iki tür ve birbirinden farklı iki çeşit halinde yarattık demektir. Erkekle dişi, yeryüzüyle gökyüzü, güneşle ay, geceyle gündüz, aydınlıkla karanlık, düzlükle dağlık, cinlerle insanlar, hayırla şer, sabahla akşam gibi farklı şeyler demektir.(Cami’ul Ahkâm)

    Erkekle dişi, yerle gök, güneşle ay, denizle kara, yazla kış, hayatla ölüm, tatlıyla ekşi, aydınlıkla karanlık gibi şeyler demektir. (Celâleyn, Medarik)

    Görüldüğü gibi, burada bildirilen, sadece cinsiyet bakımından çift olmak değildir. Soğukla sıcak, geceyle gündüz, kötüyle iyi, doğruyla yanlış, haramla helal, çirkinle güzel, cinlerle insanlar, tek hücreliyle çok hücreli gibi, birbirinin zıttı veya farklı cinste olan her şey kastedilmiştir.

    Ateistler, akıllarının almadıkları böyle şeyleri eleştiriyorlar. Doğrusu bildirildiği halde, yine ateistliklerine devam ediyorlar. Zaten doğruyu öğrenmek için çalışmıyorlar, Allah kelamı olduğuna inanmadıkları Kur’an-ı kerimde, hata arıyorlar. Asırlardır ısısı ve ışığı eksilmeyen ve her gün düzenli dönen Güneş ile kâinatı yoktan yaratan Allahü teâlâ, hiç yanlış bir şey bildirir mi? Biz açıklayamasak bile, o şey yanlış olur mu? Değil bir karınca, bir ot, bir arpa bile yaratmaktan âciz olan ateistin, uçsuz bucaksız gökleri, göklerdeki gezegenleri, karaları, denizleri, yer altındaki madenleri, soğuk ve sıcak suları, sayısız insanı, cin, melek, hayvan ve bitkileri yaratan Allahü teâlânın kelamında yanlış araması kadar bir ahmaklık olur mu?
    ···
  13. 13.
    0
    ual: Bir ateist diyor ki: Sad suresi 57. ve Nebe suresi 24.-26. âyetlerinde irin için, cehennemdekilerin içecekleri denirken, Hakka suresi 36. ve 37. âyetlerinde yiyecek deniyor. Burada çelişki yok mu?
    CEVAP
    Hayır, çelişki yok. Bu âyet-i kerimelerin mealleri şöyledir:
    (Onlar [kâfirler] cehenneme girerler, orası ne kötü bir yerdir. Orada kaynar su ve irin vardır. Onu tatsınlar!) [Sad 56, 57]

    (Orada bir serinlik veya [susuzluğu giderecek] bir içecek tatmazlar; ancak [dünyada yaptıklarına] karşılık olarak, kaynar su ve irin tadarlar.) [Nebe 24–26]

    (Onların gıslinden başka yiyecekleri yoktur. O ancak kâfirlerin yiyeceğidir.) [Hakka 36, 37]

    Gıslin, kanla karışık irin veya zakkum gibi bir ağaç demektir.(Celaleyn)

    Gıslin, tefsirlere göre bir ağaçtır. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Zakkum, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır. Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir. Cehennemdekiler ondan yiyip karınlarını doldururlar. Sonra zakkumun üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içecek vardır.) [Saffat 64-67]

    Gıslin, bir ağaç olmayıp irin olsa ne çıkar? irin yedirilip içilmez mi? Sabah kahvaltısını çorbayla yapan kimse, çorba içtim de diyebilir; çorba yedim de diyebilir. Günümüz âdetlerinde de, (Akşam çayına buyrun) denilir. Ama ikramda, çay da vardır, pasta ve börek de vardır. Adına çay dendi diye, pasta, börek de içiriliyor denmez. Bu âyet-i kerimede de, bunun gibi, çelişki sayılacak bir durum yoktur.

    Ateist, Kur’an-ı kerimde çelişki aramak yerine, kendi kafasındaki çelişkilere baksın! Asırlardır sönmeden yanan ve dönen Güneş, ısısını ve ışığını nereden alıyor ve niye bitmiyor? Bir karınca hatta bir buğday tanesi yaratmaktan âcizken kâinatın yoktan yaratılmasına tesadüf demesinin veya bir yaratıcıyı inkâr etmesinin akılla izahı mümkün değildir. Ayrıca, dünya da, gezegenler de hareket halindedir. Hareket halindeki bir şeyin, milim şaşmadan seyrine devam etmesi, bir hesap ve kontrol dahilinde olduklarını gösterir. Bu hesabı ve kontrolü yapan, yaratan, sevk ve idare eden de elbette Allahü teâlâdır.
    ···
  14. 14.
    0
    Bir okuyucu, ateist bir bayanın şu görüşlerini yazmış:
    “insanın et yemeye gereksinimi [ihtiyacı] vardır. islam dini domuzu yasaklamakla bizi bu gıdadan yoksun ediyor. insanın cinsel gereksinimi vardır. islam, yabancılarla veya kendi yakınları ile beraber olmayı yasakladığı için bekarlar cinsel gereksinimden yoksun kalıyor. Vücudun güneşe yani D vitaminine gereksinimi vardır. D vitamini olmazsa raşitizm hastalığı olur. Bayanları kapatmakla D vitamininden yoksun bırakıyor. Bunun gibi yasaklar kalkıp Müslümanlar özgürlüğe kavuşturulmadıkça islamiyet çağdaş din olamaz.”
    Okuyucu soruyor: Böyle düşünenlerin sesini kesmek için bunlar düzeltilemez mi?
    CEVAP
    Biz okuyucuyu daha çok yadırgadık. Dini biz mi kurduk da, biz değiştirelim. Kanunları bile kim yapmışsa, yine onlar değiştirmiyor mu? Millet meclisi koymuşsa, yine meclisin değiştirmesi gerekir. Herkes dini değiştirirse, ortaya insan sayısı kadar din çıkar. Artık buna da din denmez.

    Ateistin iddiaları ilimden yoksundur. Domuz eti yemeyince gıdasız kalmayız. O Allah, besmelesiz kesilen kuzu etini de yasaklıyor. Kim emir dinleyecek diye imtihan ediyor. Domuz eti, serçe eti gibi lezzetli olsa da, imtihanı kazanmak için Allah’ın emrine uymak gerekir.

    Ateist, nikaha da saldırıyor. inanmayan toplumlarda bile, nikah belli bir düzen sağlar. Hayvanlar gibi düzensiz yaşamayı savunmak çok tuhaftır. Nikah kalkınca ana baba mefhumu kalkar.

    Ateistin tesettürü, D vitaminine engel gibi göstermesi de çok gülünçtür. Soğuk ülkelerde yaşayan insanlar ister istemez kapalı geziyorlar. Dvitamini alamadıkları için hasta mı oluyorlar? islam ülkelerindeki tesettürlü bayanlar, kapandıkları için, raşitizm hastası mı oluyorlar? Uzmanların bildirdiğine göre, yüzün yeteri kadar güneş ışığına maruz kalması sonucunda gerekli olan D vitamini alınır. Fazla D vitamini zehirlenmelere, önemli zararlara yol açar. Sıcak bölgelerdeki insanların esmer veya siyah olması D vitamininin yeterinden fazla meydana gelmesine mani olur. D vitamini mutlaka güneşten alınması gerekmez. Birçok gıdada D vitamini vardır. Mesela, balık, et, süt, tereyağı yumurta gibi gıdalarda D vitamini vardır. Tesettürü D vitamini almaya engel göstermek çürük bir iddiadır.

    Büyük islam âlimi imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Allahü teâlânın mubah ettiği, izin verdiği şeylerin çeşidi ve sayısı pek çoktur. Haram ettiği, yasak ettiği şeyler ise, pek azdır. Mubahlardaki fayda ve lezzet haramlardan çok fazladır. Allahü teâlâ mubah işleyeni sever, haram işleyeni sevmez. Aklı olan kimse, çabuk geçen bir lezzet için, Allahü teâlâyı gücendirmeyi elbette istemez. (m.163)

    Allahü teâlâ kullarına çok merhamet ve ikram ederek, mubahlarla zevklenmeye izin vermiş ve pek çok şeyi mubah etmiştir. Helal olan bu sayısız zevkleri, lezzetleri bırakıp da, haram edilen birkaç zevke sapmak, Allah’a karşı, ne kadar edepsizlik olur. Hem de, haram ettiği lezzetleri, daha fazlası ile mubahlarda da yaratmıştır. Helal olan çeşitli nimetlerin zevkleri bir yana, insanın işinden, Rabbinin razı olmasından daha büyük zevk olur mu? Bir kölenin işini, efendisinin beğenmemesinden daha büyük sıkıntı olur mu? Biz kuluz, sahibimiz olan Allah’ın emrindeyiz. Başı boş değiliz. (m.73)

    Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, onlar kendilerine zulmediyorlar. [Yani onları azaba, sürükleyen çirkin işleridir.]) [Nahl 33]
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    Sual: Bir ateist, (islam dininde hoşgörü yoktur. Mesela zina, hırsızlık gibi suçlara ağır cezalar veriliyor. Müslümanlığı bırakan öldürülüyor. Eğer hak ve mantıklı bir din olsaydı böyle cezalar olmazdı. Dinde zorlama yoktur demeleri yalandır. Öyle olsaydı, Namaz kılmayan, açıktan oruç yiyen, ağır şekilde cezalandırılmazdı. Hoşgörülü olmayan bir dine inanmam) diyor. Buna nasıl bir cevap vermeli?
    CEVAP
    Ateist Allah’a inanmaz ki, Allah’ın kanunlarına inansın. Âyete, hadise yani Allahü teâlânın ve Onun gönderdiği Resulünün sözlerine inanmayana ne delil getirilir? Önümüzde delil olarak uçsuz bucaksız koca bir kâinat var. (Bu, kendiliğinden oldu) diyene ne denir? Aynı topraktan çeşitli sebze meyve bitki çıkıyor, kimisi tatlı kimisi acı. Arı yiyor bal yapıyor, yılan yiyor zehir yapıyor. (Bunlar hep kendiliğinden oluyor. Gezegenler, ay, güneş, deniz hepsi kendi kendine oldu) diyene, yani mantıksız birine ne söylenebilir? Bir âyet meali şöyledir:
    (Göklerde ve yerde neler var, [ibretle] bakın. Ama inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.) [Yunus 101]

    Bir toplumda suç işleyenlerin cezasının verilmesine itiraz edilmez ki? Hoş görülü olmak için zina edeni, hırsızı, eşkıyayı hoş mu görmek gerekir?

    Hoşgörü ne demektir? TDK’nin sözlüğünde, (Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu) diye tarif ediliyor. Dikkat ediniz, her şey deniyor. Adam hırsızlık yapacak, namusumuza tecavüz edecek biz hoş göreceğiz öyle mi? Yine TDK’de, Mezhebi geniş ifadesini tarif ederken, (Namus konusunda aşırı hoşgörülü davranan kimse) deniyor.

    Domuz çiftliğine gitmiştim, sualdeki ateistin tarifine göre, domuzun çok hoşgörülü bir hayvan olduğunu gözümle gördüm. Dişi domuz pislik yerken, bir erkek domuzla çiftleştiğini gördüm. Diğer domuzlar, gayet hoş görülü, sanki ateist gibi, başlarını döndürüp de bir kere olsun bakmıyorlar. Halbuki bir çok hayvanda bile böyle hoşgörünün olmadığını, dişisine yaklaşana saldırdığını çok kere gördüm.

    Her şeyde her zaman hoşgörü olmaz. Sınırsız hürriyet [özgürlük] gibi, sınırsız hoşgörü de çok yanlıştır. Kötüler hoş görülür mü? Suçlular hoş görülürse, toplumun nizamı nasıl sağlanır? Suçun azaltılması için cezaların ağır olması gerekir. idam cezası kalkınca olaylar azalmadı, aksine daha çok arttı. Amerika ölüm cezasını kaldırmıyor diye suçlamak mantıksızlık olur. Dinin kuralları insanların istedikleri gibi değiştirilirse, o zaman o ilahi bir din olmaz.

    ibadetleri yapmayana verilen ceza Müslüman tebaa [vatandaş] içindir. Gayrimüslim vatandaş için böyle bir ceza yoktur. islam devleti Hıristiyan ve Yahudilerin ibadetlerine karışmaz. Hiçbir baskı yapılmaz. Bu kurallar, Müslümanların ahlakını ve milli birliğini bozulmaktan muhafaza eder. (Dinde zorlama yoktur) âyeti, başka dinde bulunan bir kimsenin zor ile Müslüman yapılamayacağını ifade etmektedir. Bir gayrimüslim, zorla Müslüman yapılmaz.

    Müslümanlar hiçbir zaman, kâfirlerin yaptıklarını yapmazlar. Yani maddi ve manevi kazançlar bahşederek veya müdür, profesör, dekan gibi unvanlar vererek bir insanı Müslüman yapmaya teşebbüs etmezler.

    islamiyet tebliğ edilirken de, hiçbir zorlama ve tehdit yapılmamıştır. Bunlar vegibaları ile doğru yazılmış tarih kitaplarında vardır.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    elhamdülillah müslüman olmaya çalışıyorum
    ···
  17. 17.
    0
    Ateist diyor ki:
    Sual: Kur’anda Cennet ve Cennetler diye geçiyor. Bu ise bir çelişkidir. işte âyetler:
    Erkek veya kadın, iman edip yararlı işler işlerse, işte onlar Cennete girer. (Nisa 124)
    Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük Cennete zütürülür. (Zümer 73)
    Allah’a ve Peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan Cennete girmek için yarışın. (Hadid21)

    Aşağıdakiler de çoğuldur:
    Allah’a ve Peygamberine itaat edeni içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır, orada temelli kalırlar, büyük kurtuluş budur. (Nisa 13)
    Rableri onlara, tarafından bir rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan Cennetleri müjdeler. (Tevbe 21)
    iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, Allah’ın vaadi gereğince, devamlı kalacakları ve nimetleri bol Cennetler vardır. (Lokman 8)
    CEVAP
    Cümlenin gelişine ve salih amel işleyenlerin durumuna göre, tekil veya çoğul kullanılmıştır. Türkçe’de de böyle ifadeler vardır. Mesela, (Oğlum üniversiteyi kazandı) denir. Halbuki bir çok üniversite, yüksek okul vardır. Burada vurgulanan onun üniversiteyi kazanmasıdır. Önemli olan artık onun üniversiteli olması. Aldığı puana göre, gidebileceği üniversiteyi araştırması, seçmesi, kayıt yaptırması bundan sonra gelir. Yani üniversiteyi kazandı diye gel istediğine kayıt yaptır denmiyor, puanına göre şunlara gidebilirsin deniyor.

    (Anarşistler, cezaevine atıldı, yakalanan fahişelerden isteyen genel eve gönderildi) denince, atılan veya gönderilen yerde bir ev değil, bir çok ev vardır. (Türkiye’deki cezaevleri, genel evler, ıslah edilmeli) denince de çoğul kullanmak gerekir.

    Bir de Anadolu’dan bir kimse, istanbul’daki, Bakırköy’e, Şişli’ye ve Üsküdar’a gelecek olsa, gideceği yerlerin hepsini teker teker saymaz, (Ben istanbul’a gidiyorum) der. Özel bir durum varsa, (Ben Üsküdar’a gidiyorum) da diyebilir.

    Kur’an-ı kerimde de salih kimselerin durumuna göre Firdevs ve Adn Cennetlerinden de bahsedilir. Arapça’da Cennet, bahçe demektir. iyi kimselerin durumuna, ibadetine göre bir değil birkaç Cennet verilecektir.

    Peygamber efendimiz âyetleri açıklamış, yedi Cehennem ve sekiz Cennetin bulunduğunu bildirmiştir. Cennet kelimesini tekil veya çoğul kullanmanın çelişki ile ne alakası vardır ki.
    ···
  18. 18.
    0
    Ateist diyor ki:
    Sual: Allah’ın kanunları değişmez diye bir çok âyet var. Çelişkili olarak, biz hükümleri değiştiririz diye de âyetler var. Madem daha iyisini getirecektir, neden onu baştan getirmemiştir? Ya da benzerini getirmeye neden gerek görmüştür? işte âyetler:
    Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. (Ahzab 62, Fetih23, Fatır 43)
    Benim katımda söz değişmez ve ben kullara asla zulmedici değilim. (Kaf 29)

    Kanunlarının değişeceğini bildirdiği âyetler de şunlar:
    Herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. (Bekara106)
    Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ana kitap Ondadır. (Ra’d39)
    CEVAP
    Ateist, şapla şekeri karıştırıyor. Kur’an-ı kerimde Allah’ın kanunu diye sünnetullah tabiri geçer. Bir hükmün yürürlüğe konulması veya yürürlükten kaldırılması ayrı, Allah’ın kanunu ayrıdır. Allah’ın kanunu tabiri, şimdi tabiat kanunu denen şeylerdir. Yer çekimi, dünyanın ve gezegenlerin dönüşü gibi kanunlardır, bir de imanla ilgili hususlardır. Allahü teâlâ Hazret-i Âdem’den beri gelen bütün Peygamberlere aynı imanı bildirmiştir. Her Peygamber müslüman idi. Hiç değişiklik yoktur. islamiyet’ten önceki dinlerin kötü insanlar tarafından bozulması ayrı şeydir. Bunun üzerine Allahü teâlâ en son ve kıyamete kadar baki olmak üzere, önceki iman esaslarına da imanı içinde bulunduran islamiyet’i göndermiş ve sadece buna imanı emretmiştir. Ama amele ait hususlarda değişiklik olmuştur. Mesela iç yağı Yahudilere haram idi, Müslümanlara helal kılındı. içki daha önce serbest idi, Müslümanlara haram kılındı. Bunlar amele ait hükümlerdir. (Biz bir âyetin hükmünü kaldırırsak) âyeti amele ait hükümler için geçerlidir. Bunlar değişmeyen kanunlar değildir. (Benim katımda söz değişmez)âyetinde bildirilen, Allah’ın sözünden dönmemesi, bir sefer razı olduğundan rızasını geri almaması, Cennete ve Cehenneme gideceklerin vasfı gibi değişmez şeylerdir. Kâfirler her devirde Cehennemlik idi, iman edenler her devirde Cennetlik idi. Değişmeyen bunlardır.

    Yahudilere cumartesi günü avlanmak haram idi. Müslümanlara bunu serbest bıraktı. Bunlar imanla ilgili hususlar değildir. Her millete amele ait farklı hükümler bildirilmiştir. Ateist bunları bilmediği için, üç farklı âyeti aynı kefeye koymaktadır.

    (Allah dilediğini siler) âyeti ise, bunlardan tamamen farklıdır. Kaza kader ile ilgilidir. insanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Kaza-i muallak, levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp duası kabul olursa, o kaza değişir. Hadis-i şerifte de, (Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan dua, o bela gelirken insanı korur) buyuruldu. (Taberani)

    Alın yazısı iki türlüdür:
    Birisi dua ile, sadaka vermekle, iyilik etmekle değişir. Birisi ise asla değişmez. Mesela evlenmemiz, iş sahibi olmamız ya değişen kısımdandır veya değişmeyen, biz bilemeyiz. Onun için dua ederiz, iyilik ederiz, değişen kısımdan ise o değişir. Mesela birisine bir bela geleceği alın yazısında var ise, yine alın yazısında bu kimse dua edecek o beladan kurtulacak diye yazılır. Biz de dua ederiz o belayı önlemiş oluruz. Ömrün uzaması kısalması da böyledir. Şu iyiliği yapacak ve ömrü uzayacak, yahut şu kötülüğü yapacak ve ömrü kısalacak diye yazılıdır. Kaderin değişeni de, değişmeyeni de olur. Değişmeyen ecele, ecel-i müsemma denir. Dua ile de gecikmez.

    insanın işine göre, ömrü ve rızkı değişebilir. (Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [levh-i mahfuz] Ondadır)mealindeki âyet değişenleri bildirmektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    0
    @1 hala cevabımı vermedin dostum kopyala yapıştırda bulamadın mı cevabı??
    ···