1. 726.
    0
    @600 güldürdün beni bin
    ···
  2. 727.
    +19 -2
    neyse beyler mailleri açtım baktım alayı benim portekizli hatundan
    beni çok özlediğini, en kısa zamanda türkiyeye geleceğini, okulunun bittiğini üniversiteye gitmek istemediğini, türkiyede yaşamak istediğini falan yazmış.
    her gün mail gelince ben cevap vermeyınce, bişey mi oldu neden cevap yazmıyorsun, yoksa beni unuttun mu, ağlıyorum şimdi, neredesin vs vs mailler
    hemen cevap yazdım uzunca birşey, artık çok ciddi oldugumu, en kısa zamanda türkiyeye beklediğimi yazdım
    zaten bu kız okumuyo, sistemleri nasıl bilmıyorumda 5 yıl mı ne lise gibi kolej okumuş şimdi üniversite okumak istemiyorum diyo, babası özel okula göndereyim demiş kabul etmiyomuş falan.
    ben de öyle deyince türkiyeye yanına geleceğim dedi.
    bizde aq orta gelirli aileyiz sonuçta gelse takılırız falan ama nasıl bakarım ben bu kıza basıma bela olur ancak bi yandanda seviyorum lan bu kız sevilmez mi ne olcaksa olsun oğlum diyorum
    cevap yazıyorum gel türkiyeye, zaten bunların ana tarafından akrabaları varmış türkiyede didimde, kuşadasında falan yazıkları varmış bu akrabalarının oraya gelirim ordan sana gelirim diyo
    dedim tamam gel aq gell
    ···
  3. 728.
    0
    reyis bence sen gece yazmaya devam et
    ···
  4. 729.
    0
    gelsin amk. koy zütüne..
    ···
  5. 730.
    0
    ulan hayatında kitap okumamış herifler burda seni dinliyo.

    ibretlik bi hikaye olmalı kardeş
    ···
  6. 731.
    0
    ee kanka devam
    ···
  7. 732.
    +5 -33
    Kuantum mekaniği
    Vikipedi, özgür angiblopediğı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. En yalın halde klagib mekanik evreni bir "süreklilik" olarak modelliyordu. 1900 yılında Max Planck enerji'nin, 1905 yılında ise Albert Einstein ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bazı deneyleri açıklamak için bir varsayım olarak kullanmak zorunda kaldılar. Elbette
    Enteresan bir şekilde, 1925-1926 yılları arasında Werner Heisenberg, Max Born, Wolfgang Pauli ve Pascual Jordan, matriks mekanigi ile kuantum mekaniğinin formal tanımını yaptılar. Ama formalizmlerinde dalga mekaniğine yer vermediler. Benimsedikleri felsefe ise, tamamen pozitivist idi. Yani sedece deneysel olarak gözlenebilen değerleri gözönüne alan bir yaklaşım kullandılar.

    1926 yılında Erwin Schrödinger bir dizi denklemle dalga mekaniğini yeniden canlandırdı.

    Sonunda kendi dalga mekaniğinden Heisenberg'in matriks mekaniğini de türetip iki formalizmin matematiksel olarak denk olduğunu da gösterdi. Son makalelerinden birinde Schrodinger, relativistik bir dalga denklemi de sunar.

    Dirac'a göre tarih biraz daha farklı işlemiştir. Ona göre, Schrodinger önce relativistik dalga denklemini geliştirdi, sonra bunu kullanarak hidrojenin spektrumunu hesapladı ve deneylere uymadığını gördü. Ancak bu denklemin, düşük hızlarda geçerli olan versiyonu aslında çalışıyordu!

    Daha sonra relativistik dalga denklemini yayınladığında ise, bu Oskar Klein ve Walter Gordon tarafından yayınlanmıştı ve hâlâ Klein-Gordon denklemi olarak anılır.

    Bu noktadan sonra Dirac; teoriye çeki düzen vermiş, özel görelilikle uyumlu hale getirmiş ve bazı deneylerin sonuçlarını teorik olarak üretmiştir. Örneğin pozitron'un varlığının tahmini... 1930'lara gelindiğinde ergenlikten çıkmış bir teori halini almıştır kuantum teorisi. Daha sonra 1940'larda Sin-Itiro Tomonaga, Julian Schwinger ve Richard P. Feynman, Kuantum elektrodinamiği konusunda önemli çalışmalara imza atmış, 1950'li ve 60'lı yıllar Kuantum renk dinamiğinin gelişimine tanık olmuştur.
    Klagib mekanik, kuantum mekaniği ve kuantum mekaniği'nin matematiği [değiştir]

    Klagib mekanik, nesnelerin konum ve momentumları bilgilerini kullanarak, çeşitli kuvvet alanları altında nasıl hareket etmeleri gerektiğini bulmaya çalışır. Kökleri çok eskiye dayansa da başlangıcının Newton'un Principia'sı olduğunu kabul etmek yanlış olmaz. Daha sonra Euler, Lagrange, Jacobi, Hamilton, Poisson, Maxwell, Boltzman (istatiksel mekanik ve klagib elektromanyetik teoriyi de klagib mekaniğe katıyorum) gibi birçok ad tarafıdan çok çeşitli bakış açıları geliştirilmiş ve birçok alanda başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Klagib mekaniğin tamamlanmasının Einstein'ın görelilik kuramları ile gerçekleştiğini söylemek yanlış olur. Klagib mekanik çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, siyah cisim ışıması, tayf çizgileri, fotoelelektrik etki gibi bir takım olayları açıklama da yetersiz kalmıştır. Açıklamaların yanlışlığı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. Klagib mekanikteki sorunun ne olduğunu anlatmak aşırı teknik kaçacaktır, ancak en yalın halde klagib mekanik evreni sürekli olarak modelliyordu. Bu modelleme yanlıştı çünkü üç konum ve üç momentumla tanımlanan parçacıklar, sonsuz sayıda paramtreyle tanımlanmanan alanlarla bir aradaydılar. Eş dağılım("equipartition theorem") kuramınca sistemin enerjisinin denge durumunda sistem bileşenlerine eş biçimde dağılması gerekir. Alanlar sonsuz bileşene sahip olduğundan bütün enerji alanlara kalır. (Daha teknik daha doğru ifade, sistemin bütün özgürlük derecelerine eş olarak dağılır, alanlar sonsuz özgürülük derecesine sahip olduğu için bütün enerji alanlara akar.) Elbette boyle birsey gozlenmez.

    Kuantum kuramı ise olayı bambaşka bir şekilde ele alır. Parçacıklar artık doğrudan 3 konum ve 3 momentumla tanımlanmak yerine bir "dalga fonksiyonu" ile tanımlanırlar. Bu dalga fonksiyonu parçacığın bütün bilgisini içinde barındırır ve dalga fonksiyonuna uygun "sorular" sorularak gerekli bilgi alınır. Örneğin konum bilgisi için dalga fonksiyonuna "parçacık nerede?" sorusunu sorarsınız, o ise size parçacığın soruyu sorduğunuz anda nerede olabileceğini söyler. Buradaki kritik nokta olabilirliktir. Bu, dalga fonksiyonunun bir de olasilik fonksiyonu olarak anilmasina neden olmaktadir. Daha sonra, bu olasiliksal durumu bilincli olup olmama durumuna baglayan Kopenhag Yorumu ortaya atilmistir. Matematik altyapısı yetersiz olanlar denklemleri görmezden gelebilirler. Matematiksel olarak olayı şöyle tanımlayabiliriz;

    Ψ(x,t) parçacığı tanımlayan dalga fonksiyonumuz olsun,
    langle x rangle =int Psi^*(x,t)xPsi(x,t)dx
    integrali bize x'in beklenen değerini verir. Yukarıda bahsedilen soru sorma işlemi tam olarak böyle yapılır. Benzer şekilde momentumun beklenen değeri için;
    langle p rangle =int Psi^*(x,t)frac{hbar}{i}frac{d}{dx}Psi(x,t)dx
    şeklinde soruyu sorarız. Ψ * (x,t) dalga fonksiyonumuzun karmaşık eşleniğidir. Karmaşık eşlenik ve dalga fonksiyonu arasında kalan ifadeler gözlemlenebilirlerimizin, yani konum ve momentumun, konum uzayındaki operatörleridir. Operatörler sorunun ta kendisidir.

    Konum ve momentum dışında daha birçok gözlemlenebilir ile işlem yapılabilir. Ancak konum ve momentum operatörleri kullanılarak diğer birçok operatörü elde etmek mümkündür. işin ilginç yanı bu operatörle elde etmek için klagib formüller kullanılır. Örneğin kinetik enerji klagib mekanikte;
    T=frac{p^2}{2m}
    şeklinde tanımlanırken kuantum fiziğinde kinetik enerji operatörü yine aynı ifadeyle yazılır. Tek fark "p" artık bir sayı değil bir operatördür. Bu bize Ehrenfest teorimince sağlanır ve bütün operatörleri klagib yasaları kullanarak türetebiliriz. Bu noktada "Peki, dalga fonksiyonu nedir?" sorusuna dönmeliyiz. Dalga fonksiyonu bize Schrödinger denklemi tarafından verilen, bir bakıma parçacığın kimlik kartıdır.Bir boyutta Schrödinger denklemi;
    ihbar frac{d}{dt}Psi=-frac{hbar^2}{2m}frac{d^2}{dx^2}Psi+V(x,t)Psi
    şeklinde yazılabilir. ifade bir bakıma enerji denklemidir ve bahsi geçen "kimlik" kartını sistemin enerjisine göre verir. (Burada kimlikten kasıt, parçacığın elektron mu yoksa nötron mu olduğu değil, momentumu, konumu, kinetik enerjisi gibi gözlemlenebilirleridir.) Bu "masum" denklem çözüldüğünde parçacığımızın dalga fonksiyonunu elde etmiş oluruz. En basit atom olan hidrojen atomunun zamandan bağımsız analitik olarak çözülmesi bile gerçekten büyük bir meseledir, neyse ki belli formalizmlerle, daha karmaşik sistemleri yaklaşımlar yaparak çözmek mümkün oluyor.

    Kuantum mekaniği temelinde bir olasılık teorisidir. Dalga fonksiyonu içinde sistemin bütün olası durumlarını barındırır. Siz soruyu sorduğunuzda size en olası cevabı verir, ancak soru sorma işlemi dalga fonksiyonunu "dağıtır" ve siz bir daha sorduğunuz zaman artık başka bir cevap alırsınız. Bunun yanı sıra kuantum mekaniği yapısı ötürü belirsizlikler barındırır. Bu belirsizlikler bazı gözlemlenebiliri ne kadar iyi bilirseniz diğer bazıları hakkında o kadar az şey bileceğinizi söyler. Örneğin konum ve momentum böyle bir çift oluşturur. Birini ne kadar iyi bilirseniz diğeri hakkında o kadar az bilginiz olur. Bu Heisenberg belirsizlik ilkesi olarak bilinir. Konum ve momentum için Heisenberg belirsizlik ilkesi şöyle gösterilir;
    sigma_xsigma_pgeqslant frac{hbar}{2}
    Bu ifade de σx ve σp ile verilenler sırasıylayla konum ve momentumdaki belirsizliklerdir.

    Yukarıda ele alınan kuantum mekaniği, öklidyen bir uzayda çalışılmış kuantum mekaniğidir, diğer bir deyişle göreceli değildir. Einstein'ın özel görelilik kurdıbına uyan bir kuantum mekaniği türetmek mümkündür. Hatta ilk bakışta kolay bir uğraştır. Kuantum fikrine ve özel göreliliğe biraz aşina olan biri bile çözüme kolayca ulaşır. Yukarıda değinilen Schrödinger denklemini daha sade bir formda şöyle ele alabiliriz;
    ihbar frac{partial}{partial t} Psi = HPsi
    Burada H olarak verilen Hamiltonian operatörüdür. (Korkmayın, toplam enerji olarak düşünebilirsiniz.) Relativistik olmayan serbest parçacık (potansiyel enerji sıfır) için Hamiltonian;
    H=frac{p^2}{2m}
    olarak verilir. Relativisitk serbest parçacık içinse Hamiltonian;
    H=sqrt{m^2c^4+p^2c^2}
    şeklinde yazılabilir. ifade pek yabancı değil, değil mi? Hayır, olaya klagib mekanik açısından bakarsanız, parçacığın durduğunu kabul edersek, momentum sıfır olacak ve ünlü E = mc2 'yi elde etmiş olacaksınız. Şimdi relativistik Hamiltonianla Schrödinger denklemini yeniden yazalım;
    sqrt{(-ihbarmathbf{nabla})^2 c^2 + m^2 c^4} psi= i hbar frac{partial}{partial t}psi. Karesini alırsak

    mathbf{nabla}^2psi-frac{1}{c^2}frac{partial^2}{partial t^2}psi = frac{m^2c^2}{hbar^2}psi

    elde ederiz. Bu denklem Klein-Gordon denklemi olarak bilinir. Ancak denklem bir takım teknik nedenden ötürü sorunludur. Daha geçerli relativistik çözüm Dirac tarafından keşfedilmiştir ve kendi adıyla anılan denklemle verilir. Ultramikroskobik boyutlarda (Planck Uzunluğu)uzayın küçük dalga boylarında bir kaos olduğu düşünülür. Evrenin milyarda birinin milyarda birinin milyonda biri boyutlarda gözleyecek olursunuz Evren bir kaos olarak görünür.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 733.
    -47
    @609 Kuantum mekaniği
    Vikipedi, özgür angiblopediğı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. En yalın halde klagib mekanik evreni bir "süreklilik" olarak modelliyordu. 1900 yılında Max Planck enerji'nin, 1905 yılında ise Albert Einstein ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bazı deneyleri açıklamak için bir varsayım olarak kullanmak zorunda kaldılar. Elbette
    Enteresan bir şekilde, 1925-1926 yılları arasında Werner Heisenberg, Max Born, Wolfgang Pauli ve Pascual Jordan, matriks mekanigi ile kuantum mekaniğinin formal tanımını yaptılar. Ama formalizmlerinde dalga mekaniğine yer vermediler. Benimsedikleri felsefe ise, tamamen pozitivist idi. Yani sedece deneysel olarak gözlenebilen değerleri gözönüne alan bir yaklaşım kullandılar.

    1926 yılında Erwin Schrödinger bir dizi denklemle dalga mekaniğini yeniden canlandırdı.

    Sonunda kendi dalga mekaniğinden Heisenberg'in matriks mekaniğini de türetip iki formalizmin matematiksel olarak denk olduğunu da gösterdi. Son makalelerinden birinde Schrodinger, relativistik bir dalga denklemi de sunar.

    Dirac'a göre tarih biraz daha farklı işlemiştir. Ona göre, Schrodinger önce relativistik dalga denklemini geliştirdi, sonra bunu kullanarak hidrojenin spektrumunu hesapladı ve deneylere uymadığını gördü. Ancak bu denklemin, düşük hızlarda geçerli olan versiyonu aslında çalışıyordu!

    Daha sonra relativistik dalga denklemini yayınladığında ise, bu Oskar Klein ve Walter Gordon tarafından yayınlanmıştı ve hâlâ Klein-Gordon denklemi olarak anılır.

    Bu noktadan sonra Dirac; teoriye çeki düzen vermiş, özel görelilikle uyumlu hale getirmiş ve bazı deneylerin sonuçlarını teorik olarak üretmiştir. Örneğin pozitron'un varlığının tahmini... 1930'lara gelindiğinde ergenlikten çıkmış bir teori halini almıştır kuantum teorisi. Daha sonra 1940'larda Sin-Itiro Tomonaga, Julian Schwinger ve Richard P. Feynman, Kuantum elektrodinamiği konusunda önemli çalışmalara imza atmış, 1950'li ve 60'lı yıllar Kuantum renk dinamiğinin gelişimine tanık olmuştur.
    Klagib mekanik, kuantum mekaniği ve kuantum mekaniği'nin matematiği [değiştir]

    Klagib mekanik, nesnelerin konum ve momentumları bilgilerini kullanarak, çeşitli kuvvet alanları altında nasıl hareket etmeleri gerektiğini bulmaya çalışır. Kökleri çok eskiye dayansa da başlangıcının Newton'un Principia'sı olduğunu kabul etmek yanlış olmaz. Daha sonra Euler, Lagrange, Jacobi, Hamilton, Poisson, Maxwell, Boltzman (istatiksel mekanik ve klagib elektromanyetik teoriyi de klagib mekaniğe katıyorum) gibi birçok ad tarafıdan çok çeşitli bakış açıları geliştirilmiş ve birçok alanda başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Klagib mekaniğin tamamlanmasının Einstein'ın görelilik kuramları ile gerçekleştiğini söylemek yanlış olur. Klagib mekanik çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, siyah cisim ışıması, tayf çizgileri, fotoelelektrik etki gibi bir takım olayları açıklama da yetersiz kalmıştır. Açıklamaların yanlışlığı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. Klagib mekanikteki sorunun ne olduğunu anlatmak aşırı teknik kaçacaktır, ancak en yalın halde klagib mekanik evreni sürekli olarak modelliyordu. Bu modelleme yanlıştı çünkü üç konum ve üç momentumla tanımlanan parçacıklar, sonsuz sayıda paramtreyle tanımlanmanan alanlarla bir aradaydılar. Eş dağılım("equipartition theorem") kuramınca sistemin enerjisinin denge durumunda sistem bileşenlerine eş biçimde dağılması gerekir. Alanlar sonsuz bileşene sahip olduğundan bütün enerji alanlara kalır. (Daha teknik daha doğru ifade, sistemin bütün özgürlük derecelerine eş olarak dağılır, alanlar sonsuz özgürülük derecesine sahip olduğu için bütün enerji alanlara akar.) Elbette boyle birsey gozlenmez.

    Kuantum kuramı ise olayı bambaşka bir şekilde ele alır. Parçacıklar artık doğrudan 3 konum ve 3 momentumla tanımlanmak yerine bir "dalga fonksiyonu" ile tanımlanırlar. Bu dalga fonksiyonu parçacığın bütün bilgisini içinde barındırır ve dalga fonksiyonuna uygun "sorular" sorularak gerekli bilgi alınır. Örneğin konum bilgisi için dalga fonksiyonuna "parçacık nerede?" sorusunu sorarsınız, o ise size parçacığın soruyu sorduğunuz anda nerede olabileceğini söyler. Buradaki kritik nokta olabilirliktir. Bu, dalga fonksiyonunun bir de olasilik fonksiyonu olarak anilmasina neden olmaktadir. Daha sonra, bu olasiliksal durumu bilincli olup olmama durumuna baglayan Kopenhag Yorumu ortaya atilmistir. Matematik altyapısı yetersiz olanlar denklemleri görmezden gelebilirler. Matematiksel olarak olayı şöyle tanımlayabiliriz;

    Ψ(x,t) parçacığı tanımlayan dalga fonksiyonumuz olsun,
    langle x rangle =int Psi^*(x,t)xPsi(x,t)dx
    integrali bize x'in beklenen değerini verir. Yukarıda bahsedilen soru sorma işlemi tam olarak böyle yapılır. Benzer şekilde momentumun beklenen değeri için;
    langle p rangle =int Psi^*(x,t)frac{hbar}{i}frac{d}{dx}Psi(x,t)dx
    şeklinde soruyu sorarız. Ψ * (x,t) dalga fonksiyonumuzun karmaşık eşleniğidir. Karmaşık eşlenik ve dalga fonksiyonu arasında kalan ifadeler gözlemlenebilirlerimizin, yani konum ve momentumun, konum uzayındaki operatörleridir. Operatörler sorunun ta kendisidir.

    Konum ve momentum dışında daha birçok gözlemlenebilir ile işlem yapılabilir. Ancak konum ve momentum operatörleri kullanılarak diğer birçok operatörü elde etmek mümkündür. işin ilginç yanı bu operatörle elde etmek için klagib formüller kullanılır. Örneğin kinetik enerji klagib mekanikte;
    T=frac{p^2}{2m}
    şeklinde tanımlanırken kuantum fiziğinde kinetik enerji operatörü yine aynı ifadeyle yazılır. Tek fark "p" artık bir sayı değil bir operatördür. Bu bize Ehrenfest teorimince sağlanır ve bütün operatörleri klagib yasaları kullanarak türetebiliriz. Bu noktada "Peki, dalga fonksiyonu nedir?" sorusuna dönmeliyiz. Dalga fonksiyonu bize Schrödinger denklemi tarafından verilen, bir bakıma parçacığın kimlik kartıdır.Bir boyutta Schrödinger denklemi;
    ihbar frac{d}{dt}Psi=-frac{hbar^2}{2m}frac{d^2}{dx^2}Psi+V(x,t)Psi
    şeklinde yazılabilir. ifade bir bakıma enerji denklemidir ve bahsi geçen "kimlik" kartını sistemin enerjisine göre verir. (Burada kimlikten kasıt, parçacığın elektron mu yoksa nötron mu olduğu değil, momentumu, konumu, kinetik enerjisi gibi gözlemlenebilirleridir.) Bu "masum" denklem çözüldüğünde parçacığımızın dalga fonksiyonunu elde etmiş oluruz. En basit atom olan hidrojen atomunun zamandan bağımsız analitik olarak çözülmesi bile gerçekten büyük bir meseledir, neyse ki belli formalizmlerle, daha karmaşik sistemleri yaklaşımlar yaparak çözmek mümkün oluyor.

    Kuantum mekaniği temelinde bir olasılık teorisidir. Dalga fonksiyonu içinde sistemin bütün olası durumlarını barındırır. Siz soruyu sorduğunuzda size en olası cevabı verir, ancak soru sorma işlemi dalga fonksiyonunu "dağıtır" ve siz bir daha sorduğunuz zaman artık başka bir cevap alırsınız. Bunun yanı sıra kuantum mekaniği yapısı ötürü belirsizlikler barındırır. Bu belirsizlikler bazı gözlemlenebiliri ne kadar iyi bilirseniz diğer bazıları hakkında o kadar az şey bileceğinizi söyler. Örneğin konum ve momentum böyle bir çift oluşturur. Birini ne kadar iyi bilirseniz diğeri hakkında o kadar az bilginiz olur. Bu Heisenberg belirsizlik ilkesi olarak bilinir. Konum ve momentum için Heisenberg belirsizlik ilkesi şöyle gösterilir;
    sigma_xsigma_pgeqslant frac{hbar}{2}
    Bu ifade de σx ve σp ile verilenler sırasıylayla konum ve momentumdaki belirsizliklerdir.

    Yukarıda ele alınan kuantum mekaniği, öklidyen bir uzayda çalışılmış kuantum mekaniğidir, diğer bir deyişle göreceli değildir. Einstein'ın özel görelilik kurdıbına uyan bir kuantum mekaniği türetmek mümkündür. Hatta ilk bakışta kolay bir uğraştır. Kuantum fikrine ve özel göreliliğe biraz aşina olan biri bile çözüme kolayca ulaşır. Yukarıda değinilen Schrödinger denklemini daha sade bir formda şöyle ele alabiliriz;
    ihbar frac{partial}{partial t} Psi = HPsi
    Burada H olarak verilen Hamiltonian operatörüdür. (Korkmayın, toplam enerji olarak düşünebilirsiniz.) Relativistik olmayan serbest parçacık (potansiyel enerji sıfır) için Hamiltonian;
    H=frac{p^2}{2m}
    olarak verilir. Relativisitk serbest parçacık içinse Hamiltonian;
    H=sqrt{m^2c^4+p^2c^2}
    şeklinde yazılabilir. ifade pek yabancı değil, değil mi? Hayır, olaya klagib mekanik açısından bakarsanız, parçacığın durduğunu kabul edersek, momentum sıfır olacak ve ünlü E = mc2 'yi elde etmiş olacaksınız. Şimdi relativistik Hamiltonianla Schrödinger denklemini yeniden yazalım;
    sqrt{(-ihbarmathbf{nabla})^2 c^2 + m^2 c^4} psi= i hbar frac{partial}{partial t}psi. Karesini alırsak

    mathbf{nabla}^2psi-frac{1}{c^2}frac{partial^2}{partial t^2}psi = frac{m^2c^2}{hbar^2}psi

    elde ederiz. Bu denklem Klein-Gordon denklemi olarak bilinir. Ancak denklem bir takım teknik nedenden ötürü sorunludur. Daha geçerli relativistik çözüm Dirac tarafından keşfedilmiştir ve kendi adıyla anılan denklemle verilir. Ultramikroskobik boyutlarda (Planck Uzunluğu)uzayın küçük dalga boylarında bir kaos olduğu düşünülür. Evrenin milyarda birinin milyarda birinin milyonda biri boyutlarda gözleyecek olursunuz Evren bir kaos olarak görünür.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 734.
    +1
    al bin sana dün geceki tayfa bumuydu lan istedigin

    pipisi olan bin gibtirgit hikayenin içine girme
    ···
  10. 735.
    0
    pipili bin gibtir git başka yerde yaz ak gibtirme geçmişini
    ···
  11. 736.
    -43
    Genel görelilik kuramı
    Vikipedi, özgür angiblopedi
    (Genel görelilik sayfasından yönlendirildi)
    Git ve: kullan, ara

    Genel görelilik kuramı, ivmeli devinim ile kütleçekimi açıklamasını özel göreliliğe birleştiren, genelleyen kuramdır. 1916'da Einstein tarafından ortaya konmuştur. Genel görelilikten önce, Newton'un kütleçekim kuramı geçerli kabul ediliyordu. Newton'un formülleri (yatay atış, dikey atış vb) bugun de duyarlılık gerektirmeyen uygulamalarda geçerlidir. Ancak aya roket göndermek gibi duyarlı işlerde Einstein formülleri kullanılmaktadır. Genel olarak Newton mekaniğinde Kuvvet (F), Görelilik kuramında ise Kütle (M) önemli ve önceliklidir. Genel görelilik ile Einstein şunları ortaya çıkartmıştır:

    * Yerçekimi (kütleçekimi) ve ivmeli devinim birbirinden ayırt edilemez (Eşitlik ilkesi)
    * Kütle, içinde bulunduğumuz uzay-zaman'ı eğip bükmektedir.
    * Yerçekimi bir kuvvet değildir, uzay-zaman'ın geometrik eğriliğinden ortaya çıkar.

    Genel görelilik, kendi zamanı için inanılması güç pek çok öngörülerde bulunmuştur; bunlardan en önemlileri:

    * Eğer kütle uzay-zamanı geometrik olarak eğiyorsa, Güneşin çok yakınından geçip gelen uzak yıldızların ışıkları eğrilmiş olmalıdır. Bu eğrilik güneş çektiği için dışbükey değil de uzay-zamanın eğriliğine uygun içbükey olmalıdır.
    * Çok çok yoğun kütleler uzay-zamanı öylesine bükebilir ki, uzay-zaman kendi üstüne katlanır ve içine çöker, böylesine yoğun bir kütle görülemez çünkü ışık dahi bu uzay-zaman eğriliğinden, çökmesinden kurtulamaz.
    * Kütle uzay-zamanı eğiyorsa bu eğilmeden zaman da etkileniyor (göreceli) olmalıdır. Eğilmiş zaman yavaş akmalıdır.
    * Hareketli büyük kütleler etraflarındaki bir kısım uzay-zamanı da sürükleyebiliyor olmalıdır.
    * Kütle uzay-zamanı eğiyorsa, kütle yakınındaki eğrilikten ilerleyen ışık, uzağındaki düzgün uzay-zamanda ilerleyenden daha uzun yol almalıdır.
    * Yüksek kütleli oluşumların ani hareketleri uzay-zamanda ani değişimlere, eğrilik dalgaları oluşmasına neden olabilir.

    Bu öngörülerin hemen hepsi 1916'dan günümüze dek gözlenebilmiş, defalarca kez denenmiş ve doğru çıkmıştır:

    * 1919'da ilk kez ingiliz bilimciler güneş yakınından gelen ışığın eğri çizdiğini gözlemlediler. Daha sonraları yapılan bütün gözlemler eğriliğin GG'nin hesapladığı ile oldukça yakın olduğunu gösterdi.
    * Evrende hiç ışık vermeyen ve etrafındaki her şeyi içine çekecek kadar yoğun kütle gösteren oluşumların varlığı tespit edildi. Karadelik adı verildi.
    * Kütle yakınında ve uzağında çok hassas atom saatleri ile yapılan deneylerin hepsi kütle yakınında zamanın GG'nin hesaplarına uygun olarak yavaşladığını gösterdi.
    * Geçen yıl açıklandığı üzere çok hassas jiroskoplarla donatılmış LEGOS1 ve LEGOS2 uydularının 11 yıl süren ölçümleri dünyanın etrafındaki uzay-zamanı sürüklediğini ortaya koydu.
    * Güneşin ardına geçen Viking uzay araçlarından dünyaya gönderilen sinyallerin, olması gerekenden daha uzun sürede dünyaya ulaştığı, yani uzay-zamanın güneş tarafından eğilmesinden etkilendikleri ortaya çıktı.
    * 1993'te Hulse ve Taylor, ikiz yıldızların spiral hareketinden uzay-zaman eğrilik dalgalarının oluşumunu gözleyerek nobel kazandılar.

    Kütle, uzayı olduğu kadar zamanı da bükmektedir. Zamanın bükülmesi kütlenin merkezinde geleceği işaret eder şekildedir. Eğer cisme etkiyen bir kuvvet yoksa, cisim kendi geleceğine doğru ilerlemektedir (düşmektedir).
    Kaynaklar [değiştir]
    Tümünü Göster
    ···
  12. 737.
    -2
    ben gidiyom amk yarın okicam huurçocuğu seni
    ···
  13. 738.
    +2 -38
    Yaşam
    Vikipedi, özgür angiblopedi
    Git ve: kullan, ara

    Başlığın diğer anlamları için, Hayat (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.

    Doğadaki bütün canlılar birbirleriyle etkileşim içindedirler.
    Waitakere Piha n.jpg
    Herds Maasai Mara.JPG

    Yaşam ya da hayat, biyolojik bakımdan, kimyasal reaksiyonlar veya bir dönüşümle sonuçlanan başka olaylar gibi bâzı biyolojik süreçler gösteren organizmaların bir özelliğidir. Organik maddeler gelişme ve üreme yeteneklerine sahiptir. Bâzı canlılar birbirleriyle iletişim ya da bildirişim kurabilirler ve birçok canlı iç değişimler geçirerek çevrelerine uyum gösterebilirler.[1] Yaşam bir başka tanımla, canlılık niteliği taşıyan varlıkların yaşadıkları süre boyunca kazandıkları deneyimler ve yaşayımların bütünüdür. Yaşamın fiziksel bir özelliği negatif entropi ilkesine tâbî oluşudur.[2][3]

    Konu başlıkları
    [gizle]

    * 1 Yaşam hakkındaki Teoriler
    o 1.1 Materyalizm
    o 1.2 Hilomorfizm
    o 1.3 Vitalism
    o 1.4 Varoluşçuluk
    * 2 Yaşam tanımları
    o 2.1 Biyolojide
    o 2.2 Biyofizikte
    o 2.3 Felsefede
    * 3 Yaşam'ın kaynağı
    o 3.1 Abiyogenez
    o 3.2 Yaratılışçılık
    o 3.3 Akıllı tasarım
    * 4 Yaşam koşulları
    * 5 Yaşamın sınıflandırılması
    * 6 Dünya dışı yaşam
    * 7 Yaşamın sona ermesi
    o 7.1 Ölüm
    o 7.2 Soy tükenmesi
    o 7.3 Fosil
    * 8 Referanslar

    Yaşam hakkındaki Teoriler [değiştir]
    Materyalizm [değiştir]

    Ana madde: Materyalizm

    Hilomorfizm [değiştir]

    Ana madde: Hilomorfizm

    Vitalism [değiştir]

    Ana madde: Vitalizm

    Varoluşçuluk [değiştir]

    Ana madde: Varoluşçuluk

    Yaşam tanımları [değiştir]
    Biyolojide [değiştir]

    Ana madde: Biyoloji

    Mantarlar Sincap
    Biyoloji, evrendeki canlılar hakkında araştırma ve gözlem yapan bir bilim dalıdır.

    Biyoloji (Dirimbilim) veya Canlı bilimi, canlıları inceleyen bir bilim dalıdır. Biyologlar, tüm canlıları; tüm gezegeni kaplayan küresel boyuttan, hücre ve molekülleri kapsayan mikroskobik boyuta kadar onları etkileyen önemli dinamik olaylarla birlikte inceleyen, biyoloji bilimiyle uğraşan kişilerdir. Birçok süreci bünyesinde barındıran hayâtî süreçlerden kimileri: enerji ve maddenin işlenmesi, vücudu oluşturan maddelerin sentezlenmesi, yaraların iyileşmesi ve tüm organizmanın çoğalmasıdır.

    Hayatın gizemleri, tarihteki tüm insanları etkilediğinden; insanın fiziksel yapısı, bitkiler ve hayvanlar hakkındaki araştırmalar tüm toplumların tarihlerinde yer bulur. Bu kadar ilginin bir kısmı, insanların hayata hükmetme ve doğal kaynakları kullanma isteğinden gelmektedir. Soruların peşinden koşmak, insanlara, organizmaların yapıları hakkında bilgi kazandırdı ve de yaşam standartları, zamanla yükseldi. ilginin bir diğer kısmı ise, doğayı kontrol etme isteğinden çok, onu anlama isteğinden gelmektedir. Bu araştırmaların ilerletilmesi, bizim Dünyâ hakkındaki düşüncelerimizi değiştirmiştir.
    Biyofizikte [değiştir]

    Ana madde: Biyofizik

    Felsefede [değiştir]

    Ana madde: Felsefe

    Canlılar içerisinde yaşam soyutlamasını yapabilen ve kendi yaşdıbını anlamlandırmaya çalışan tek türün homo sapiens olduğu kabul edilir. Günümüzde dek pek çok filozof yaşamı farklı bakış açılarıyla tanımlamaya, açıklamaya çalışmışlardır. Yaşamın anlamı üzerine birçok tartışma sürdürülmüştür. Örneğin spiritüalistlere göre yaşamın amacı ruhsal tekamüldür. Bununla birlikte, kimilerine göre yaşamın bir anlamı olması gerektiği kuşkuludur.
    Yaşam'ın kaynağı [değiştir]
    Abiyogenez [değiştir]

    Ana madde: Abiyogenez

    Siyah oluşumunda, Glacier Milli Parkı Kambriyen öncesi stromatolitler. 2002'de, UCLA'dan William Schopf bilimsel dergi Nature 'da bu tip jeolojik oluşumların 3.5 milyar yaşında fosilleşmiş alg mikroorganizmaları içerdiğini iddia eden tartışma yaratan bir makale yayımladı.[4] Eğer bu doğru ise, bunlar yeryüzündeki yaşamın bilinen ilk örnekleri olacak.

    Doğa bilimlerinde abiyogenez, yaşamın kökeni sorusu, yeryüzünde yaşamın canlı olmayandan nasıl gelişebildiğinin araştırılmasıdır. Bilimsel uzlaşmaya göre abiyogenez 4,4 milyar yıl öncesi ile 2,7 milyar yıl arasında meydana gelmiştir. Bu zaman aralığının başı olan 4,4 milyar yıl öncesi, su buharının sıvılaştığı zamandır.[5] 2,7 milyar yıl öncesi ise, sabit karbon (12C ve 13C ), demir (56Fe, 57Fe, ve 58Fe) ve kükürt (32S, 33S, 34S, ve 36S) izotop oranlarının mineral ve çökeltilerin biyolojik kaynaklı olduğuna[6][7] , biyolojik göstergelerin ise fotosenteze[8][9] işâret ettiği zamandır. Bu konu aynı zamanda, Büyük Patlama'dan [10] beri evrenin 13,7 milyar yıllık gelişimi sırasında gerçekleşmiş olabileceği düşünülen, güneş sistemi veya Dünyâ dışından yaşamın kaynaklandığını öne süren panspermia ve dış kaynaklı (eksojen) kuramlarını da içermektedir.

    Yaşamın kökeni çalışmaları biyoloji ve insanın doğal Dünyâ'yı anlaması üzerinde çok büyük etkisi olmasına rağmen sınırlı bir araştırma alanıdır. Bu sâhâdaki ilerlemeler, araştırılan sorunun önemi yüzünden birçok insanın ilgisini çekse de genellikle yavaş ve aralıklıdır. Önerilen bir çok kuram içinde demir-kükürt kuramı (önce metabolizma) ve RNA Dünyâsı Hipotezi (önce genler) en çok rağbet görenlerdir.[11]
    Yaratılışçılık [değiştir]

    Ana madde: Yaratılışçılık

    Yaratılışçılık, insanlığın, yaşamın ve evrenin, varlığı önceden kabul edilmiş doğaüstü bir güç tarafından yoktan meydana getirildiği inancı.[12] Yaratıcı güç tarih boyunca çok çeşitli şekillerde isimlendirilmiştir. Evren'in ve insanın Yehova, Tanrı veya Allah tarafından yaratılışından Tanah'ta, Eski Ahit'te ve Kur'an'da bahsedilir.

    Eski Ahit hemen hemen Tanah'la aynı olduğu için Hristiyanlıktaki ve Musevilikteki yaratılış kavramı aynıdır. Tanah ve Eski Ahit'te yaratılıştan "Tekvin" (Yaratılış) kısmında bahsedilir [13] .

    Yaratılışçılık terimi "tanrıcı evrim" inancındaki yaratılışçılık kavramı ile karışıklık yaşanmaması için zaman zaman dini yaratılış veya kitabi yaratılış olarak da ifade edilir [12]. Bu madde kapsamında yaratılış kelimesi "belli bir doğaüstü eylem sonucu yaratılış"ı ifade etmek için kullanılacaktır. Yaratılışçılık terimi genelde karşıtları tarafından kullanılmaktadır.
    Akıllı tasarım [değiştir]

    Ana madde: Akıllı tasarım

    Akıllı tasarım (AT)(ing: Intelligent design), evrenin ve içerisindeki canlıların[14] doğal seçilim gibi modern bilimin kabul ettiği süreçlerle oluşamayacağını, bu nedenle zeki ve bilinçli bir varlık tarafından tasarlandığını iddia eden bir görüş.[15] Akıllı tasarım iddiası, bilim çevreleri tarafından Yeni yaradılışçılık (ing: New creationism) olarak anılmaktadır.[16][17][18]
    Yaşam koşulları [değiştir]
    Yaşamın sınıflandırılması [değiştir]

    Ana madde: Bilimsel sınıflandırma

    Bilimsel sınıflandırma veya biyolojik sınıflandırma, biyologların yaşayan veya soyu tükenmiş canlılara ait türleri nasıl gruplandıracaklarına veya kategorize edeceklerine dair bilimsel temelleri ortaya koyar. Modern sınıflandırma, Carolus Linnaeus'un, türlerin fiziksel özelliklerine göre sınıflandırılması sistemini temel alır. Bu sınıflandırma Linnaeus'dan beri Darwinci prensibin genel kuralları ışığında birçok düzenlemeye uğramıştır. Moleküler sınıflandırmanın, kullandığı DNA analizi yöntemi ile bu sınıflandırmanın birçok ilkesi de değişmiştir ve değişmeye devam etmektedir. Bilimsel sınıflandırma bir bilim olarak taksonomi veya sistematik ile ilişkilidir.
    Dünya dışı yaşam [değiştir]

    Ana madde: Dünya dışı yaşam

    Panspermia hipotezi

    Dünya dışındaki gökcisimlerinde yaşamın varolup olmadığı astrobiyoloji biliminin konusu dahilindedir ve varlığı hala varsayımsaldır. Henüz Dünyâ hâricinde herhangi bir gökcisminde bilim çevrelerince kabul görmüş, kayda değer bir yaşam kanıtı bulunamamıştır. Dünya dışında yaşamın başlangıcına dair farklı tahminler vardır. Bir görüşe göre yaşam evrenin farklı yerlerinde ayrı ayrı ortaya çıkmıştır. Bir diğer görüş ise panspermiadır, buna göre yaşam evrende bir noktada bir kez ortaya çıkmış ve yaşama uygun gezegenlere yayılmıştır. Sözü edilen dünyâdışı yaşam biçimleri bakteriyel formların basitliğinden insansı akıllı varlıkların karmaşıklığına kadar her seviyede olabilir.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 739.
    0
    hadi amk seri
    ···
  15. 740.
    0
    olm hikayeyi okumayı dun 5.45 gibi bırakmıstım bu kLAVYESiNi gibtigim gitmişti çünkü. caps larla inandım ben bu hikayeye takip ederim diye sık kullanılanlara bile ekledim ama @512 de ki tespitim kıllandırıyo beni. neyse devam et bin
    ···
  16. 741.
    0
    @585 burdayız bro 24 sattir sendeyim amk
    ···
  17. 742.
    -37
    EVMEK inanmaktır. Sevmek yaşamaktır. Sevdiğini kendisi gibi kendisinden de çok duyumsamaktır. Sevmek sevdiği olmaktır. Sevmekte ikilikler kalkar bir olmalara gidilir. iki ten iki kalp iki gönül yoktur sevgide. Tek bir kalp olunur tek bir yürek olunur. Sevmek paylaşmaktır. Sevdiğiyle sevdiğini paylaşmaktır. Sevdiğiyle kalbini bölüşmektir. Ki tek kalp olunsun….

    Sevgide son yoktur. Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar. Biten sevgiler yoktur bitmiş gibi görünen sevgiler vardır. Vazgeçiş de yoktur sevgide. Yaşandıkça yaşatılır sevilen. Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar. Vazgeçiş yoktur vazgeçmiş gibi görünmek vardır o yüzden..

    Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler. Bir şey varsa istediğin bu senin için değil sevgili için istediğindir. Ondan o’nun adını istersin. O’nu daha sonsuz sevebilmek için istersin sevme özgürlüğünü istersin kabul edilmesini istersin.. istersin ama bir gün gelir bu isteklerde son bulur. Kendinden istersin artık. Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden. Sonsuz kılmak istersin onu. Sonsuzluğa zütürmek onunla sonsuzluğa varmak istersin. Bu yolda sevgili olur mu olmaz mı bunu sevgilinin isteği belirler… Sevmek sevgiliden sevgili olmadan sevmektir. Sevmek sevmek istemektir..

    Sevmek beklemektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o. Öyle ki tüm gerçekler tüm dünya silinir gider. Ne o’ndan anlaşılmayı beklersin ne onun LeylaMecnun olmasını. Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında…

    Sevmek gücenmemektir. Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi öğrenmek demektir. Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek.. Onun vuruşuna onun tokadına alınmamaktır. Sevgiliden gelen her hareketi ve her sözü kabullenmektir. ihanetlere hainliklere bile üzülmemektir. Sevgiliden gelen öl emrini bile ölürüm diyebilmektir.. Kendi elleriyle kalbini bir bıçak ucuna koymaktır sevmek. SEVMEK ÖLMEKTiR…

    Sevmek ölmesini bilmektir. Sevgili için yaşamaktır. Onun eli kolu gözü kalbi olmaktır. Ama artık onun bir şeyi olunmadığı bir zaman ölmesini bilmektir!!

    Sevmek vermektir. Sevmek sevdiği için almasını bilmektir. Almamaya yemin ederek vermektir. Ama almalarda kurturacaksa sevgiliyi almasını bilmektir sevmek!!!

    Sevmek tükenmektir. Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden. Sevmek sevgilinin gel deyişine hayır demektir.. sevgilinin aşkıyla boğuşurken yüzerken o aşk denizinde sevgilinin uzanan eline hayır demektir. Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek. Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir.

    Sevmek sevgilisi olmaktır. Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır. Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır. Sevmek sevgilinin limanı olmaktır. Sevmek sevdiğinin canı olmaktır. Onun ölümü isteyebileceği canı olmaktır…

    Sevmek yangın olmaktır. Yanmaktır kor olmaktır. Dağ olmaktır evren olmaktır. Her şey olmaktır hiç olmaktır. Alev olup girmektir gönüllere.. SEVMEK YÜRÜMEKTiR GÖNÜLLERDE.

    SEVMEK güvenmektir. Sevmek onaylamaktır. Sevmek sevgiliye bir nefes gibi bir ses gibi yakın olmaktır. Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye.

    Yalınlılıktırdoğallıktır özdenliktir sevmek. Yalansızlık içtenlilik ölümsüzlülüktür sevmek. ilk insanın Havva’nın Adem’in saflığını ve temizliğini çocuk masumluğunu taşımaktır sevmek. Gözyaşı olmaktır yağan yağmur olmaktır. Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek .. Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir..

    Sevmek üşümektir.. Sevgilinin yokluğuna üşümektir. Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek. Ki sevgilinin olduğu cehenneme yürümektir. Sevgilinin olmadığı cennete de gitmemektir sevmek… SEVMEK SEVGiLiYi CENNET ETMEKTiR.

    Sevmek bir olmaktır. Sevmek yaşamaktır. Ve sevmek inanmaktır. Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.

    Sevmek sevmesini hak etmektir. Sevmek sevgilinin baktığı yerde sustuğu yerde olmaktır. Sevmek sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır. Sevmek saz benizli sabahlarda yaşamaktır sevgiliyi….

    Sevmek sevmesini bilmektir. Sevmek ÖLMESiNi BiLMEKTiR. SEVMEK SEVMEK OLMAKTIR… AŞK OLMAKTIR…

    AŞK BiR KERE SEVMEKTiR. SEVMEK AŞKIN KENDiSi OLMAKTIR. SEVGiLiYi BIRAKIP ALLAHA VARMAKTIR…
    Tümünü Göster
    ···
  18. 743.
    0
    lan ben gece gelir okurum amk beklemekle gelmiyor
    ···
  19. 744.
    +12
    tabi bu sırada okullar açıldı ben şehir dısında okudugumdan ayrıldım evden geldım okula
    yurtta kalıyordum ama amerıkaya gittiğim arkadaşımla eve çıkmaya karar vermiştik
    güzel bir ev tuttuk amerika maceralarımızın etkisi altındaydık hala
    bazı seylerı kımseye anlatamıyorduk rahatça
    neyse evimizi düzdük falan sonra bu burçinlere ulaştık, burçinde bizim şehirde okuyo ya neyse söylüyorum aq ankarada bir üniversitede işte, kız da ankaradaymış, bu kıza 300 birde merveye 300 dolar borcumuz var aq onları nasıl verecez
    neyse kararlaştık bu burçinle buluşacagız, bizim arkadas ben ve burcın 3müz bulustuk, merve istanbulda okudugundan dolayı o yoktu
    neyse bu kız anlattı ocean city maceralarını, ara sıra benim çaktıgım lıtvanyalıyı anlatıyodu, sen gittikten sonra seni sordu durmadan falan diye
    işte en sonunda işi bizim 300 dolarlara geteirecek biliyorum o getirmeden ben getirdim anlattım teşekkür cart curt cok yardımın dokundu donemezdık yoksa falan en kısa zamanda odeyecegız
    yok diyo onemlı degıl ne zaman isterseniz
    sonra kız bana bildiğin yazmaya basladı siz ordan gidince cok özledik sizi, ben seni, merve de xxx'i (benim arkadası) cok özledi falan diyo
    sonra işte bizim arkadasın işi vardı cıktı gitti bu
    yalnız kaldık kızla
    kız bi açılmaya basladı açılış o açılış
    ···
  20. 745.
    +1 -28
    EVMEK inanmaktır. Sevmek yaşamaktır. Sevdiğini kendisi gibi kendisinden de çok duyumsamaktır. Sevmek sevdiği olmaktır. Sevmekte ikilikler kalkar bir olmalara gidilir. iki ten iki kalp iki gönül yoktur sevgide. Tek bir kalp olunur tek bir yürek olunur. Sevmek paylaşmaktır. Sevdiğiyle sevdiğini paylaşmaktır. Sevdiğiyle kalbini bölüşmektir. Ki tek kalp olunsun….

    Sevgide son yoktur. Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar. Biten sevgiler yoktur bitmiş gibi görünen sevgiler vardır. Vazgeçiş de yoktur sevgide. Yaşandıkça yaşatılır sevilen. Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar. Vazgeçiş yoktur vazgeçmiş gibi görünmek vardır o yüzden..

    Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler. Bir şey varsa istediğin bu senin için değil sevgili için istediğindir. Ondan o’nun adını istersin. O’nu daha sonsuz sevebilmek için istersin sevme özgürlüğünü istersin kabul edilmesini istersin.. istersin ama bir gün gelir bu isteklerde son bulur. Kendinden istersin artık. Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden. Sonsuz kılmak istersin onu. Sonsuzluğa zütürmek onunla sonsuzluğa varmak istersin. Bu yolda sevgili olur mu olmaz mı bunu sevgilinin isteği belirler… Sevmek sevgiliden sevgili olmadan sevmektir. Sevmek sevmek istemektir..

    Sevmek beklemektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o. Öyle ki tüm gerçekler tüm dünya silinir gider. Ne o’ndan anlaşılmayı beklersin ne onun LeylaMecnun olmasını. Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında…

    Sevmek gücenmemektir. Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi öğrenmek demektir. Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek.. Onun vuruşuna onun tokadına alınmamaktır. Sevgiliden gelen her hareketi ve her sözü kabullenmektir. ihanetlere hainliklere bile üzülmemektir. Sevgiliden gelen öl emrini bile ölürüm diyebilmektir.. Kendi elleriyle kalbini bir bıçak ucuna koymaktır sevmek. SEVMEK ÖLMEKTiR…

    Sevmek ölmesini bilmektir. Sevgili için yaşamaktır. Onun eli kolu gözü kalbi olmaktır. Ama artık onun bir şeyi olunmadığı bir zaman ölmesini bilmektir!!

    Sevmek vermektir. Sevmek sevdiği için almasını bilmektir. Almamaya yemin ederek vermektir. Ama almalarda kurturacaksa sevgiliyi almasını bilmektir sevmek!!!

    Sevmek tükenmektir. Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden. Sevmek sevgilinin gel deyişine hayır demektir.. sevgilinin aşkıyla boğuşurken yüzerken o aşk denizinde sevgilinin uzanan eline hayır demektir. Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek. Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir.

    Sevmek sevgilisi olmaktır. Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır. Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır. Sevmek sevgilinin limanı olmaktır. Sevmek sevdiğinin canı olmaktır. Onun ölümü isteyebileceği canı olmaktır…

    Sevmek yangın olmaktır. Yanmaktır kor olmaktır. Dağ olmaktır evren olmaktır. Her şey olmaktır hiç olmaktır. Alev olup girmektir gönüllere.. SEVMEK YÜRÜMEKTiR GÖNÜLLERDE.

    SEVMEK güvenmektir. Sevmek onaylamaktır. Sevmek sevgiliye bir nefes gibi bir ses gibi yakın olmaktır. Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye.

    Yalınlılıktırdoğallıktır özdenliktir sevmek. Yalansızlık içtenlilik ölümsüzlülüktür sevmek. ilk insanın Havva’nın Adem’in saflığını ve temizliğini çocuk masumluğunu taşımaktır sevmek. Gözyaşı olmaktır yağan yağmur olmaktır. Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek .. Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir..

    Sevmek üşümektir.. Sevgilinin yokluğuna üşümektir. Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek. Ki sevgilinin olduğu cehenneme yürümektir. Sevgilinin olmadığı cennete de gitmemektir sevmek… SEVMEK SEVGiLiYi CENNET ETMEKTiR.

    Sevmek bir olmaktır. Sevmek yaşamaktır. Ve sevmek inanmaktır. Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.

    Sevmek sevmesini hak etmektir. Sevmek sevgilinin baktığı yerde sustuğu yerde olmaktır. Sevmek sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır. Sevmek saz benizli sabahlarda yaşamaktır sevgiliyi….

    Sevmek sevmesini bilmektir. Sevmek ÖLMESiNi BiLMEKTiR. SEVMEK SEVMEK OLMAKTIR… AŞK OLMAKTIR…

    AŞK BiR KERE SEVMEKTiR. SEVMEK AŞKIN KENDiSi OLMAKTIR. SEVGiLiYi BIRAKIP ALLAHA VARMAKTIR…
    Tümünü Göster
    ···