hitman absolution

yazıma başlamadan önce söylemek istiyorum: oyunu %100(tüm achievementler dahil) olarak purist zorlukta bitirdim. 168 saatilik oynama sürem var.

hitman absolution iyi ve güzel bir oyun. Yine de genel anlamda çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. gerek oyun mekanikleri, gerek senaryosu biraz fazla aceleye gelmiş hissi veren ve belli noktalarda acayip derecede saçmalayan bir yapıya sahip.

-senaryo/hikaye

öncelikle hikayeden başlayalım: ajan 47'nin eski bağlantısı diana burnwood'un ajansa ihanet etmesi ve ajansın elinde tuttuğu nedense sürekli liseli kıyafetiyle dolaşan victoria isimli hatunu da yanına almasıyla ajan 47'ye diana'yı öldürme ve kızı da ajansa geri getirme görevi verilir. bizim ajan da kontrat kontrattır deyip yola koyulur. diana'yı bulduğunda da böğrüne tek el ateş eder ama diana ölmeden önce victoria'yı ajansa geri zütürmemesini, çünkü victoria'nın da 47 gibi biyolojik bir çalışmanın ürünü olduğunu söyler. bunu duyan 47 durur mu hemen ajansa ihanet eder ve victoria'yı da alıp kaçar. sonra ajans da bunun peşine düşer.

güzel başlıyor değil mi? evet güzel başlıyor. ama güzel devam etmiyor. bu salak 47 önce kızı dakota'lı bir silah tüccarına kaptırıyor sonra da bu adamın peşinden gidip bu işe onunla birlikte ne kadar dallama bulaştıysa onları da onunla birlikte temizleyip en sonunda ajansla ilgileniyor.

bunda ne var ne güzel mi diyeceksiniz? sizin oyun zevkinize sıçayım ben. normalde ajansın kirli işlerini gösterip, bu işe karışan kilit isimleri temizleyip ajansın güvenini kazanacağı daha iyi bir senaryo ortaya konabilecek iken, ortaya çıkan şey altı üstü 10 milyon dolara sevinen bir silah tüccaranı göreceksiniz oyunun sonlarına doğru. adamın koskoca mayın fabrikası var, fabrikanın altında çok gizli boyolojik çalışmalar yaptırıyor, yanında bu biyolojik çalışmaların ürünü hayvan gibi bir koruması var, adam gidip 10 milyon dolara seviniyor sığır.

bu sadece buz dağının görünen kısmı, bir de yanlarda pek görünmeyenleri var;

diana ve 47 arasında konuşulanlar tam anlamıyla oyunun sonuna kadar gösterilmiyor. e aga bu nedir? twist yapacaksınız diye hikayenin içine bu kadar mı sıçılır. madem 47 biliyor diana'nın yaşadığını ne diye mal gibi kızı açık hedef haline getiriyor da kızı dakota'lıya kapırıyor?

victoria ne kadar salak bir karakterdir, oyunun başlarında kimseye bir şey diyemeyen, bir şey yapamayan hatun, oyunun sonunda yarım düzine eğitimli adamı dakota'lının gözü önünde harcıyor ama dakota'lı yanında dikilirken ona bir şey yapmıyor. bu ne gibim iştir?

birdie denen dallamanın 47'ye karşı olan anlamsız sırt dönüşünün de nedenini belirtme zahmetine girmiyor oyun. ne oldu lan? niye satıyorsun adamı gereksiz yere? neden silahını geri veriyorsun? tamam devam oyununun hikayesinde varsın da nedir bu kestirip atma?

ve gelelim saints'lere... ne desem boş, ne desem anlamsız. şu trailer da: http://www.youtube.com/watch?v=QQ_jhw5TuxA öyle bir göze sokuyorlar ki aha diyorsun kesin hikayeye bir katkıları, bir derinlikleri var bunların. boru mu elit birlik. biraz senaryo alt yapısı olur heyecanlı heyecanlı oynarız/izleriz. yok amk. bizim ajanstaki mal arıyo bunları diyo ajan 47'yi indireceksiniz. bunlar da okey diyorlar. hop geliyorlar, 47 bunların eline veriyor. bitti. ne olduk lan? bu nedir aga, bu nedir? böyle bir hayal kırıklığı yaşamamıştım uzun zamandır bir oyunda. mını gibiyim.

-oyun mekanikleri

oyun buglarla dolu bir oyun. duvarın arkasını gören mi dersin, gözünün önünde çömelmiş herifi göremeyen mi dersin, gereksiz yere kimseyi öldürmeden sadece hedefi öldürüp ve kanıtı alıp kayıplara karıştığın halde silent assasin vermeyen puanlama sistemi mi dersin.

oyun teknik olarak sıçışlarda ve buna yapabilecek bir şey yok. tekrar tekrar deneyip ve biraz da şansın yardımıyla geçiyorsunuz bölümleri(purist için konuşuyorum).

oyun mekanikleri ise komik. diyelim ki polis üniformasını giydiniz ve bir an da bütün polisler sizi tanıyor oluyor. la dur belki yeni geldim teşkilata? bi sor nerelisin ne yaparsın? yok. "stop right there" oldu amk. o değil kafanı çevirip başka tarafa bakıyorsun yine anlıyor. hem de sadece yakından filan da değil baya baya uzaktan anlıyor. bu diğer üniforma grupları için de geçerli. özellikle de çin mahallesinde geçen bölümlerdeki aşçılar için. lan ben başka biri olsam ne olur olmasam ne olur. belki işe yeni girdim, bir arkadaş yerine bakmam için rica etti?.etrafında bir dünya müşteri var. adam benim kılık değiştirdiğimi anlayıp peşimden bağırıyor. lan müşterin var orada hıyar. ama yok, illa hemen polise yetiştirecek deyyus. polis de mal gibi tek adamın sözüyle tüm teşkilatı başınıza yığıyor.

ilginç bir de detay var: mesela alaksız birini öldürürseniz non-target casualty diye eksi puan alıyorsunuz. birini subdue eder ve bayıltırsanız ve giysi dolabına filan saklarsanız puan kaybetmiyorsunuz ve hala silent assasin olabiliyorsunuz. tabi adamı giysi dolabına koyacağınıza uçurumdan aşağı da atabilirsiniz. yine puan kaybetmiyorsunuz. oyun o adamın ölmediğini düşünüyor ve siz de silent assasin oluyorsunuz. ki neden adamı illa ki bir şeyini içine saklamak zorundayız bunu anlamıyorum. kimsenin gelmediği görmediği bir yere koyarsanız dahi pacification yüzünden eksi puan alıyorsunuz. böyle de saçma bir yanı var.

bir eşyayı sağa dola atıp ses çıkararak dikkatleri dağıtabiliyorsunuz ki bu hoşuma giden bir detay. ama silahları atamıyorsunuz. neden? cevap yok.

mesela adamın birini öldürdünüz/bayılttınız diyelim. adamın silahı filan yere düşüyor nal gibi. devriye geçiyor ve görüyor ama tık yok. mesela adamın yanında arkadaşını zütürüyorsunuz "lan bu ahmet nereye kayboldu?" demiyor sığırlar. önceki oyun blood money de bir adam ekgib olunca yan odalara filan bakıyordu bazı adamlar. oyunun kasabada geçtiği bölümler var mesela, tüm kasabayı tek bir adam dışında temizleyin demez ki "herkes nereye kayboldu?". ama diyelim ki kanlı bir ölüm gerçekleştirdiniz. yerler kan oldu biraz. hop gören geliyor gören geliyor. akın akın geliyorlar. sonra kimse yok deyip rutinlerine geri dönüyorlar. lan burada bir tane adam vardı bekliyordu, aynı takımda değil misiniz siz demin buradaydı yanından geçtin, onun olmasın sakın? yok.

oyunun gerek reklamlarında gerekse öğrenme bölümünde vurgulanan bir nokta var. oyunu istediğiniz stilde oynayabilirsiniz. isterseniz katliam yapın, isterseniz kimseye görünmeyin. de buna hiç gerek yok ki. özellike purist de tek mermiyle ölüyorsunuz ne stili? ayrıca küçük bir katliam yarattığınızda anlamsız yere yanınızda spawn olan adamlar da cabası. öldür öldür bitmiyor. ki herkesi öldürünce eksi puan alıyorsunuz. tam anlamıyla zaman kaybı. boşu boşuna bir dünya silah vs tasarlayıp koymuşlar oyuna. en yüksek puan için yapılması gereken challenge'leri yapıp sessiz sessiz takılıyorsunuz yeniden. biraz gereksiz ama yine de bir yerde oyunu tam anlamıyla tecrübe edebilme şansını yakalıyorsunuz.

-genel

seslendirmeler güzel, müzikler güzel, oyunun atmosferi ve renk paleti harika. modellemeler müthiş. karakterlerin aralarında yaptıkları konuşmalar eğlenceli ve komik. adamın birinin arkasından beni fark etmeden kanıtı almaya çalışıyordum. ama salak 47 yanlışlıkla elini dokundurdu adama ve adam da "elimi mi tutmaya çalışıyorsun" diye bana döndü, hahahaha. böyle hoş detaylarla dolu bir oyun. de işte şu oyun mekanikleri ve hikaye beni benden aldı. genel anlamda anlamsız derece zor, ve tatmin etmeyen bir finale sahip oyundur kendileri. ben öyle purist kasmam diyorsanız alın oynayın. aşağı yukarı 10-15 saate bitirirsiniz.

bir de orjinal oynuyorsanız contract kısmı var ki baya eğlenceli. arkadaşlarınızla aynı bölümü kim daha hızlı geçecek diye yarışabiliyorsunuz ve buradan kazandığınız paralarla silah upgrade'leri yapabiliyorsunuz.

piyasada başka bir alternatifinin olmaması en önemli artısı.