1. 1.
    +9 -9
    Bir gezisinde, erkamın evi binasının kapısında aslan yapılı bir okçu gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
    - Sen güreş bilir misin?

    Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle okçuyu güreştirdi. Genç okçu her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.

    Ceketini çıkarıp okçuya ense tuttu:
    - Haydi, bir de benimle güreş!

    Katıksız ve temiz medine çocuğu peygamberinin yüzüne hayranlıkla baktı:
    - "peygamberim" dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir okçu mu bu işi başarır?"

    Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.
    ···
  1. 2.
    +7
    hanım tüfeği getir
    ···
  2. 3.
    +2 -1
    ya gibtir git böyle salakça peygamber hikayesi mi olur
    ···
  3. 4.
    +1 -1
    atatürk o salak .s .s
    ···
  4. 5.
    +5 -1
    Bir gece beraber oturuyorduk. Yanımızda medine milletvekili ebubekir, şimdiki mekke elçimiz muaviye, bir de harun reşid vardı. hz muhafazid, ertesi günü erkamın evinde okuyacağı söylevi hazırlıyordu. ebubekir'le muaviye not tutuyorlardı. peygamberimiz ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu. Ben ne diyebilirim? Hiç... Sonra hz. muhafazid bana döndü ve dedi ki:

    - Bu memleketin efendisi kimdir?

    Düşündüm. Karşılığı o verdi:
    - medine köylüsüdür, dedi. Ve devam etti:

    - medine köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez!...
    ···
  5. 6.
    +1
    yalanını gibim o dönemde ceket ne arar la
    ···
  6. 7.
    0
    yat zıbar
    ···
  7. 8.
    +5
    bir gün hz. muhafazid ile kafirler bir masada oturuyor. sonra hz. muhafazid'in sahabesinden birisi onlara yiyecek getirirken ayağı takılıyor ve düşüyor. kafirler de gülüyor. hz. muhafazid de diyor ki; bu medinelilere her şeyi öğrettim hizmetkar olmayı öğretemedim.
    ···
  8. 9.
    +2
    @8 ulan ben anlatacaktım o hikayeyi ya
    ···
  9. 10.
    0
    peygamber efendimizin bizanslı elçiye verdiği ayarı da anlatsana panpa
    ···
  10. 11.
    +3
    Mekke'de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
    —ebu leheb'in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
    — Sen pergamberi'i öldürecekmişsin, öyle mi?
    — Evet, dedi. Ben yine sordum:
    — hz. muhafazid ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
    — Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.
    — Sen peygamber'i tanıyor musun?
    — Hayır.
    — O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
    — Geçerken işaret edecekler, peygamber işte budur, diyeceklerdi. Biz de öldürecektik.

    O zaman kınımdaki kılıcı çıkararak kendisine uzattım:
    — hz. muhafazid benim, haydi al eline kılıcı, öldür, dedim.

    Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.
    ···
  11. 12.
    0
    ahahahahahaha
    ···
  12. 13.
    +1
    islama dön putperest pekekent. ineklerden fayda yok.
    ···
  13. 14.
    +4
    hz. muhafazid ve ebubekir bir handa oturmaktadırlar. O sırada hana gelen bir müşteri onları görür ve şaşkınlıkla :
    -Siz hz. muhafazid ve ebubekir değil misiniz? diye sorar. Onlar :
    -Evet.
    - Eee napıyosunuz burada?
    -bedir savaşını planlıyoruz.
    -Neler yapacaksınız?
    100 mekkeli münafık ve bir bigiblet tamircisini öldüreceğiz.
    -Bigiblet tamircisi mi?
    hz. muhafazid ebubekire döner ve:
    - Ben sana demedim mi mekkeli münafıkları kimse takmaz diye!
    ···
  14. 15.
    0
    başka anı aklıma gelmiyo amk
    ···
  15. 16.
    0
    son kez bi uplamak lazım
    ···
  16. 17.
    0
    atatürk ün mezarını yıkmak isteyen yunan kralına "eğer o mezarın kılına zarar gelirse ordumu aşağıya salarım." diye telgraf. gönderen hz muhafazid
    ···
  17. 18.
    -1
    değerli kardeşim,

    peygamberimiz hz. muhafazid (s.a.v.) şu hadîs-i şerîfinde bahsettiğin konuyu çok güzel açıklıyor:

    peygamberimiz (s.a.v.), devesi kasvâ (r.a.) üzerine binmiş ve kâbe'ye gidiyormuş. yolda, mekke'nin önde gelen müşriklerinden hz. ebû zübeyr ibn-i sûfyan (r.a) sormuş:
    - hayrola ya rasûlallah (s.a.v), nereye böyle?

    peygamberimiz (s.a.v) cevap vermiş:
    - cuma namazına gidiyorum.

    bunun üzerine ebû zübeyr,
    - nasıl olur, bu gün salı ya rasûlallah (s.a.v), diye şaşırmış

    peygamberimiz (s.a.v) ise altındaki deveyi göstererek:
    - böyle bir deven olursa, ancak salıdan yola çıkıp, cuma namazına yetişebilirsin. beni seven müslüman cuma'ya geç kalmaz. ayrıca ben öldükten sonra benim rûhumu dünyaya çağıracak olursanız, deve yerine daha hızlı bir taşıtı da hazır tutun ona göre, diye cevap vermiş
    ···
  18. 19.
    0
    @17 Atatürk yoktu o zaman mal

    Telgrafta yoktu lan ahah
    ···
  19. 20.
    +1
    @17 onu unutmuşum kardeşim eyvallah yazdığın için
    ···