1. 1.
    +1
    "önce insan olalım" diyenler için
    ···
  1. 2.
    +1
    oha lan,ilk defa birisi evrensel insan haklarından bahsetti amk
    çok duygulandım
    ···
  2. 3.
    0
    "sizin insan hakları dediğiniz şey burjuva haklarından başkası değildir."

    jean paul sartre

    ayrıca başlık boş kalmış . şaşırmadım
    ···
  3. 4.
    0
    insan hakları mı? o da ne?

    insan’ın hakkı nedir? insan’ın aslında sadece tek bir hakkı vardır o da insan’ın sadece insan olmasından kaynaklanan en doğal, en tabii hakkı olan özgür olmasıdır. peki insan özgür müdür? eğer insanın tek hakkı özgürlük ise insan haklarının ne olduğunu bilmek, doğru işliyor mu öğrenmek için öncelikle bu sorunun cevaplanması gerekmektedir.

    bu soruya cevap vermek dünya ve ülke nüfuslarının büyük bir kısmının düşündüğünden daha zor ve daha karmaşıktır. soruyu cevaplayabilmek için soruya tarihsel bir bakış atıp analiz etmek gerekmektedir.

    insan hakkının sorgulamaya başlamamız gereken yer insanın topluluk halinde yaşamasıyla başlar. bunun öncesinde insan, sadece hayatını sürdürebilmek için iç güdüsel olarak yiyor ve korunuyordu. hiçbir insanın diğerinin üstünde üstünlük kurma çabası yoktu. fakat insan daha sonra topluluklar halinde yaşamaya başladı bu yaşam beraberinde üstünlük çatışmalarını da getirdi. çünkü her topluluğun “otorite” sahibi olmak isteyen bir alfa kişisi vardı ve otoriter güç artık keşfedilmişti, insan en büyük düşmanıyla tanışmıştı. yönetme gücüyle tanışan insanın yaptığı ilk iş şüphesiz ki yönetmek oldu. insan bu gücünü ilk olarak kendi zümresine ve diğer ilkel insan topluluklarına uyguladı. yani insanların birbirleri üzerinde üstünlük sağlama mücadelesi başladı. özünde iyi olan insan bu güç ile birlikte yolundan saptı. insan haklarını sorgulamamız gereken yer ise insanın bir başka insan canına kast etmesi yerinde başlıyor.

    peki insan neden başkalarının üstünde güç sahibi olmak istedi? çünkü otoriter gücü keşfetmişti. bu gücü başkalarının üzerinde kullanmak insana ne fayda getirecekti? kendisi “güç” sahibi olacak fakat karşısındaki insan belki ölecek, belki hayatını sürdüremez duruma gelecek, belki de ve en kötüsü otorite altına girecekti. ve en kötüsü oldu. insan, insan’ın otoriter gücü altına girdi ve kullanılmaya başlandı. insan işte bu kadar aciz bir duruma düştü. peki insanlar buna böylece boyun mu eğdi? büyük bir topluluk evet. fakat reddeden bir azınlıkta vardı. insanın insan üstünde hiç bir etkisinin olmadığını fark edenlerde oldu, fakat bu sefer de “güç” sahipleri yapılabilecek en adi ve zekice şeyi yaptı “güç’ü” kendinden büyük bir yere kanalize etti. bu şey sorgulanamaz olmalıydı, insanlara korku vermeliydi. insanlara mutlak doğruların olduğunu söylemeli, kurallar koymalı, bu kurallara mutlak suretle uyulması gerektiğini tek doğrunun bu olduğunu söylemeliydi, sözde ideal bir düzen sunmalı, bu düzene insanları uymaya zorlamalı ve “güç” sahibi kişilere daha da fazla “güç” vermeliydi. sonuç olarak muazzam bir başarı elde etti. varoluşundan beri metafizik konular karşısında aciz olan ve otorite altında ezilen insan için buna inanmak kaçınılmaz şekilde üzücü ve çabuk oldu.

    insan’ın topluluklar halinde yaşaması, kişiler ve zümreler üstünde bir üstünlük mücadelesine girmesi, “güç” sağlama ihtiyacı artık küreselleşmeye başlamıştı ve küresellik demek daha fazla insan ve daha fazla güç demekti.

    bunlar yaşanırken toplumlar gelişti. toplumların gelişmesi daha fazla insan ve daha fazla “güç” demekti. küreselleşen dünya “güç” sahipleri için “otorite” anldıbına geldiği kadar bir o kadar da tehlike anlamındaydı. çünkü fazla insan büyük “güç” demekti ve “güç” kontrol altında tutulmalıydı. bunu fark eden “otoriter güç” sahipleri ideal düzen arayışlarına girdiler insan nasıl kontrol altında tutulmalıydı? insanı kontrol altında tutacak olan güçler ne olmalıydı?

    kısaca özetlemek gerekirse bunlar insanları bastırabilecek, korku salabilecek, soru sormalarını engelleyecek, koşulsuz şekilde itaat etmelerini gerektirecek, bir kişiye ya da bir zümreye hizmet eden insanların ürettikleri düzenler olmalıydı. insanları kukla, “güç” sahiplerini de usta –kuklayı oynatan kişi- durumuna sokmalıydı. nitekim öylede oldu. “güç” sahibi kişiler ipleri istedikleri gibi oynattılar. bu dönemden başlayarak günümüze kadar gelen süreçte ne yazık ki insanları yönetmek adice olarak değil “büyük güç ve irfan sahibi kişi” olarak algılandı. insanlar kullanıldıklarının farkında değillerdi. hala da değiller.

    peki insanın sadece ve sadece insan olduğu için sahip olduğu temel hakkına, özgür olma hakkına ne oldu? insan’ı insan yapan artık özgürlük değil, bir kişinin yada zümrenin altında ezilmek,“otorite” altına girmek, verilen emirleri harfiyen uygulamak, sormamak, merak etmemek, sorgulamamak oldu. peki insanın ilkel olduğu sadece iç güdüleri için yaşadığı zamanla, sözde “geliştiği”, sözde “medeniyetler” kurduğu zaman içerisinde insanlık adına, insan hakları adına, özgürlük adına bir arpa boyu yol kat edildi mi? bu sorulara cevap vermek en az insan haklarının ne olduğunu öğrenmek kadar önemli. şimdi bu sorulara cevap vermeye çalışalım.

    insan tarihi boyunca “sözde gelişti” medeniyetler kurdu ve huzur içinde yaşadı! dönüp şöyle bir geriye bakıldığında bunun böyle olmadığı açık bir şekilde görülmektedir. insanın “otoriter gücü” ilk keşfettiği andan şu an bahsettiğimiz büyük medeniyetlerin yeni kurulmaya başladığı zamana kadar binlerce yıl geçti. peki insan ne yaptı? daha doğrusu ne yapmaya zorlandı? cevap tabiî ki savaşmak olacak, daha doğrusu savaşmaya zorlanmak. doğadaki diğer grup halinde yaşayan diğer canlıların aksine –maymunlar, karıncalar, arılar- insan hayatını sürdürebilmek için yapmadı bunu.o “güç” istedi, yönetme gücü başkasının üstünde yetki istedi. peki neden? çünkü bunu keşfetmişti.bu ilkelliğinden kurtulamadı. işte insanın bu ilkelliği insan hakları önündeki en büyük engeldir. peki insan özgürleşebilmek için bir arpa boyu yol kat edebildi mi? bu sorunun cevabı halimize acımayı, oturup düşünmemizi gerektirecek cinsten. insan köleleşti, buyruk altına girdi gerçekte var olmayan sınırları korumak için savaştı. daha kötüsü bunu sanki değer verdiği şeyler için yaptığına inanmasıydı. insan kendisine sonradan verilen bu fikri savunmak adına can aldı ve canından oldu, insanın insanı katletmesi sayesinde hizmet etmeye zorlandığı “otorite” ve “güç” kazandı. insan bir arpa boyu ilerleyemedi fakat çağlarca geriledi.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    0
    peki insan nasıl özgür olabilir? kendini nasıl özgür kılabilir. insan ancak hiç kimsenin baskısı ve otoritesi altına girmediği sürece özgürdür ve eğer bir insanın diğer insana hükmetmesini, onun üstünde güç sahibi olmasını engellemek istiyorsak, hiç kimsenin “güç” ve “otoriteye” sahip olmamasını sağlamamız gerekir. aksi taktirde söylenen insan hakları kavramı sadece bir kavram olmaktan öteye geçemez. pratikte hiçbir değeri olmayacaktır. “insan hakları” kavramı insan insana hükmettiği sürece çobanın elindeki değnektir.
    ···
  5. 6.
    0
    insan geçen bu binlerce yıl boyunca savaştı. bunlardan bazıları ne komiktir ki insan haklarını sağlamak adınaydı. binlerce yıl geçmesinin ardından binlerce yıl geçti ve hala savaşıyor. insanlar o kadar bastırıldı ki neden savaştıklarını soramaz oldular.
    neden savaştığını soran insan ise sözde onlar için önemli olan değerleri korumak adına savaştığı cevabını aldı. fakat açıkladığım üzere bu değerler en başından beri insanları doğal olmayan bir kontrol altında tutma çabasıydı. sistem o kadar güzel kurulmuştu ki insan bunu kendine görev bildi. bir kişi, bir zümre yükselsin ve “güç” sahibi olsun diye sorgusuz sualsiz “otorite” altına girdi.

    size, bana ve herkese en üstün varlığın insan olduğu öğretildi. düşünebilen tek varlık insandı. bizi hayvanlardan ayıran tek şeyin bu olduğu söylendi. bu kısmen doğru fakat burada atlanan büyük bir boşluk var. o da insanın ilkel olduğu. insan düşünebilir fakat bu onun ilkel olduğu gerçeğini değiştirmez. peki bunu nasıl söyleyebiliyorum. tıpkı insanlar gibi maymunlarda topluluk halinde yaşıyorlar ve genel kanı olarak ilkel bir yaşam sürdüklerini görüyoruz ve komiktir ki maymunların bu yaşamı ilkellik olarak adlandırılırken insanın ki medeniyet kurmak oluyor. bu size, bana ve diğerlerine böyle öğretildi. bunu sorgulamadan böyle bilmemiz istendi. maymunlar da tıpkı insanın yaptığı gibi başka maymun topluluklarının üstünde üstünlük kurma çabasına giriyorlar, savaşıyorlar. grubun içinde bir yöneten birde yönetilenler var tıpkı insanlarda olduğu gibi yönetilenler yönetene hizmet veriyor. insanın neden ilkel olduğunu maymunlarında tıpkı bizim gibi yaşadığını göstererek –sadece maymunlar değil topluluk halinde yaşayan diğer hayvanlarda dahil- sanırım kanıtlamış bulunuyorum. sonuç olarak bir yöneten olduğu sürece, bir maymun ne kadar özgürse siz de o kadar özgürsünüz.

    fakat maymunların bizimkisi gibi nükleer ve son derece gelişmiş silahları yok. ne kadar gelişmiş bir topluluğuz değil mi? insanı yok etmek için türlü varyasyonlarda silah tasarlıyoruz.bir de kalkmış insan haklarından söz ediyoruz. ne yazık ki gelişmişlik günümüzde teknolojiyle ölçülüyor bu teknolojinin yararlanabileceği alanlar sayısız sayıda çokken “otoriter güç” sahipleri tıpkı ilk çağ insanları gibi birbirleri üstünde üstünlük kurma mücadelesiyle sizin, benim ve sayısız insanın hakkını yiyor ve bu teknolojiyi birbirleri üstünde üstünlük kurmak için kullanıyorlar. kimi,bu ‘alçak’ mücadelede başarılı oluyor yani kavgada galip geliyor ve diğerinin üstünde “otorite”sini kullanıyor.bu yetmezmiş gibi daha kötüsü bu olaylar sonucunda başarıyı veya başarısızlığı size, bana ve başkalarına mâl ediyor. halbuki insanın bundan hiçbir çıkarı veya geliri yok. zaten asıl adice olan olmadığı halde öyleymiş gibi gösterilmesi. insanı günlük hayatın içinde sıkıştıran “otoriter güç” sanki onu önemsiyormuş gibi sonradan kendi uydurduğu kavramların selametini insanlara dayatarak bu sayede iyi oluyor ve tıpkı sahibi tarafından sussun diye önüne kemik atılan köpek gibi sizi susturuyor.

    işte bunlar günümüz dünyasında insan hakları kavrdıbının içinin ne kadar boş olduğunun belgesi. durup düşünün. bu kavramın olması bile bir utanç değil mi? insanın var oluş nedeni zaten özgür olmak değil mi? insan haklarının en temelinde özgürlük gelmiyor mu? peki insan nasıl özgür olabilir? özgürlük ne demektir ? bu sorulara cevap arayalım.

    insan’ın ilkel olduğundan, insan hakları kavrdıbının günümüzde içinin nasıl boş olduğundan söz ettik ve insanın upuzun bu tarihi içinde hiçbir şekilde insan olma yolunda gelişemediğini söyledik bunun sonucu olarak da “otoriter güç” ün varlığını gösterdik. insan’ın asıl özgürlüğü kuşkusuz hiçbir “otorite” altında ezilmemesiyle, en azından bunu reddetmesiyle başlayacaktır. insan, insana hükmetmeyi sonlandırdığı zaman ancak özgür olacaktır. bunu tabiî ki “güç” sahipleri yapmayacaktır. çünkü “güç” sahibi olmak kanser sahibi olmak gibidir bundan kurtulamazsınız. yönetilenler, yönetenlerin gereksizliğini, dünyayı algılamasınlar diye gözlerinin önüne nasıl perde indirdiklerini anladıkları zaman ancak özgür olabileceklerdir. insan hakları asıl o zaman yürürlüğe girecektir. peki birimizin özgürlüğü diğerinkini kısıtlar mı?

    şuan kafanızdaki en büyük sorunun insanın kendi tanımımızla gerçekten özgür bırakıldığında bir kaos ortdıbının oluşabileceği yönünde olsa gerek. bu sorunun en temel kaynağı “otoriter güç”ün varlığından kaynaklanmaktadır. çünkü insan doğası gereği acizdir ve tutunacak bir dal arar. geçen binlerce yıl içinde insan “otorite”ye o kadar bağlı olmuştur ki onsuz bir hayat düşünemez hala gelmiştir. onun yokluğunda herkesin birbirini öldüreceğini, katledeceğini insanın ortadan yok olacağı düşünmektedir. bu son derece normal. en azından “otoriter güç” sahibi kişiler için. çünkü onlar böyle düşünmenizi istiyor. onlarsız yapamayacağınızı düşünmenizi istiyor. şimdi hiçbir “otoriter güç” olmadığını düşünelim. bunu gerçekten düşünmenizi istiyorum. etrafınızda 10 kişi olduğunu düşünün şu an onların hepsini öldürme özgürlüğüne sahipsiniz hiç kimse sizi yargılamayacak. bunu yapma özgürlüğüne sahipsiniz. bunu yapabilir miydiniz ? içtenlikle inanıyorum ki yapmazdınız. çünkü insan özünde iyidir ve bildiğimiz en kıymetli şey insan hayatıdır bu değerin üstünde hiçbir değer yoktur. yani sizin özgürlüğünüz bir başkasının özgürlüğünü “otoriter güç” gibi sınırlamaz.

    “otoriter güç” size kendisini daha çok güçlendirmek için insan canını alabileceğini söylerken otoritesizlik size insan canına kast edemeyeceğinizi söyler çünkü eğer bir otorite varsa o da insanın kendisidir. eğer bir otorite olmalıysa insanın vicdanı olmalıdır. çünkü insan özünde iyidir sahip olduğu düşünme yeteneği hayat gibi çok bilinmeyenli bir denklem karşısında sonuca ulaşabilecek kadar güçlüdür. insan’ın kapasitesi bu çok bilinmeyenli denklemi çözebilecekken “otoriter güç” sayesinde bastırılmış, küçümsenmiştir. yaşamımızda hiçbir “otorite” olmadığını düşünmeye devam edelim. bunun sizi nasıl özgür kılacağını hepimizin içinde olduğu, hepimizin yaşadığı bir şey ile açıklayalım. öğrenmekle.
    insan düşünebildiği için sonuçlara ulaşabilir bu da öğrenme denilen yeteneği ortaya çıkarır. günümüzde öğrenme nasıl işliyor? her şey gibi o da “otoriter güç”ün altında. eğitiliyor, ve sınav adı verilen mide bulandırıcı bir olaya tabii tutuluyorsunuz. sizden öğrendiğiniz bilgileri kusmanız isteniyor. peki ya bu size dayatılmasaydı ne olurdu ? bir “otorite” olmasa eğitim nasıl işlerdi bu konuda nasıl özgür olunabilirdi. bir “otorite”nin olmaması durumunda insan kendini öyle geliştirirdi ki bilmenin sınav olmak için veya para kazanmak için bir araç olmadığını bilirdi. insan bilmenin sadece bilmek için olduğunun farkına varır ve hiçbir “güç”e gereksinim olmadan bu doğrultuda hayatını sürdürürdü. fakat “otoriter güç” insan hayatını o kadar bastırmış durumdaki, günümüzde insanı kendine o kadar bağımlı bir hale getirmiştir ki, bunu çoğunuzun düşünmediğini biliyorum. sizlere sınav olmanın eğitiminizin iyiliği için olduğu öğretildi. size bilmenin sadece ve sadece bilmek için olduğu öğretilmedi. bundan bir gelir elde edemeyeceğiniz öğretilmedi. size bilgiler verildi ve bunları kusmanız söylendi. ne kadar iyi kusarsınız “otorite” karşısında o kadar başarılı olacaktınız. bu açıkça insana yani size yapılmış bir hakaret değil mi?

    bunlar sadece üzerinde tartıştığımız “insan hakları” kavrdıbının günümüzde nasıl çarpıtıldığının, nasıl içinin boşaltıldığının göstergeleri. bir kez daha tekrar edelim insan haklarının temelinde insanın özgür olması vardır fakat görülüyor ki insan özgür değil.

    aslında en özgür olduğunuz zaman anne karnında olduğumuz zamandı. gerçek hak, gerçek özgürlük, insanı insan yapan hak yani özgürlük bir bebeğin anne karnında geçirdiği o süreçtir. bebek dünyaya geldiği ilk saniyelerden,son nefesini verdiği ana kadar bastırılmaya mahkum bırakılacaktır. bunlar da açıkladığımız gibi insan üstünde “otorite” kurmak isteyen kişilerin geliştirmiş olduğu, gerçekte var bile olmayan kavramlarla sağlanacaktır. “otoriter güç” insanı sanki önemsizmiş gibi göstererek onu kalıplara sokar. insana ona hizmetten başka bir şans bırakmaz. daha sonra ise insanı soktuğu bu kalıpları tıpkı bir lego oyuncağı gibi birleştirir.
    sözde kendi dünya düzenini kurar. bir düşünün. dünya düzeninin bir parçası olmak sizce de adice değil mi? sizi bir başkası yönetirken insan haklarından söz etmek saçma değil mi?
    bu kadar olumsuzluğa rağmen bir gün insanlığın hayalini kurduğum gerçek özgürlüğe ulaşacaktır, bu kaçınılmaz.

    bu yazı insanlığın önündeki o döneme açılan bir penceredir. bu belgedeki tespitler bugün büyük ihtimalle anlaşılamayacaktır. zaten anlamanızı da beklemiyorum. fakat bir an için özgür olur ve sorgularsanız çok da haksız olmadığımı göreceksiniz. işte bu özgürlüğünüze giden adımlardan ilki olacaktır.

    insansınız ve haklarınız var ama bunu onlar size vermiyorlar, vermeyecekler. bunu siz almalısınız.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    0
    yaşama hakkı olunca insan hakkı oluyomuş nereye oluyor
    ···
  7. 8.
    0
    anasını gibtiğimin dersinden nefret ediyorum.
    ···
  8. 9.
    0
    Sadece Ak Partinin önem verdiği herkes tarafından bilinir. AK Parti dünya da ve ülkemizde insan haklarına karşı gelen herkese karşı sert duruşuyla bilinir. Filistin de yaşananlara sessiz kalmamamız buna en büyük örnektir. Ya da ülkemizde azınlıklara, etnik kimliği farklı olanlara tanıdığımız eğitim, savunma hakları bunların kanıtıdır
    ···
  9. 10.
    0
    ak parti iktidarı olmasaydı bugün bu kavramı bile konuşamazdık. özgürlüğümüzü haklarımızı ak partiye borçluyuz.
    ···