/i/Teknoloji

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +56 -19
    bu yazı disizi sayesinde;

    1) tanrı var mı?
    2) dinlerin doğruluk payı var mı? varsa hangisi doğru?
    3) uzaylıların varlığı
    4) piramitlerin sırrı
    5) teknolojinin gelişim ve ilerleme konusundaki istikrarı
    6) türkiye'nin geleceği
    7) dünyanın geleceği
    8) kapitalist sistemin ömrü

    gibi birçok soruya yanıt bulabileceksiniz. yazıyı ben yazacağım, sizden iki ricam var,
    özet geç dememek ve yazının kaynağını sormamak.
    okuyup okumamakta ve hatta beğenmemekte tabi ki serbestsiniz.
    şimdilik diyeceklerim bu kadar, bu 8 sorunun cevabını gerçekten merak ediyorsanız 01.31'de bu başlıkta olun. ilgi göstermeniz, entry yazmanız şart değil.

    --içindekiler--

    (bkz: #20239283)

    --içindekiler--



    --özet--
    tanrı ve din: tanrı var ama dinler yalan
    tanrı: dinlerde anlatıldığı gibi olmama ihtimali yüksek. bigbang'e sebep olan bir tür enerji olabilir.

    uzaylılar ve piramitler: dünyada hayatı uzaylılar başlattı. piramitleri uzaylı dediğimiz canlılar yaptı. gelişmekten çok geriye gittiğimiz için bizi sallamıyorlar.

    teknoloji: üretimini hep mikroçip mantığı üzerinde devam ettirdiği için, teorik anlamda olduğu yerde sayıyor denilebilir.

    türkiye ve dünyanın geleceği: medya insanların düşünmesini engelliyor. türkiye ilerde işleri yoluna koyacak ve diğer ülkeler türkiye ile anlaşmak zorunda kalacak.

    bilim: genelde insanlığa hizmet etse de, başımıza bela olan birçok virüsün laboratuvar ortamında üretilebilmesine de sebep oluyor.

    kapitalizm: çökmesi, abd'nin çökmesine bağlı. kaynaklar bitse bile, kapitalizm kullandığı bankacılık gibi sistemler sayesinde varlığını devam ettirebilecek. kaldı ki toprak yok olmadıkça üretimin bitmesi de imkansız. abd çöktüğünde oyun biter. abd'nin çökmesi de, paranın değerinin beklenenden çok azalması, dolayısıyla sürekli para basmanın getirdiği piyasadaki para bolluğunun kontrol edilemez hale gelmesiyle alakalı.

    matematik: evren, matematik üzerine kurulu bir sistemdir. saçma veya mantıklı bir çok olayın matematiksel karşılığı vardır.

    paralel evren ve zaman: (bkz: #19934944)

    amerika birleşik devletleri: (bkz: #20238777)

    --özet--

    bu konuda yazılan herşeyi, sahip olduğunuz inanç, siyasi ideoloji veya diğer manevi değerleri bir süreliğine görmezden gelerek okumanız rica olunur.

    tanrı ve din

    insanlık, gelişim süreci boyunca varlığının sebebini iradesi nedeniyle sürekli sorgulayan bir varlıktı.
    etrafında olup bitenler, doğa olayları ve değişimlerin gerçekleşmesi, bu sorgulamayı daha da arttırdı.
    ilk insanlar, şimşeğin çakmasından tutun da, geceyle gündüzün değişimine kadar her olayda farklı bir yaratıcı tasvir ettiler.
    ancak, bu tasvirler maalesef ki varsayımdan öteye gidemedi.
    çünkü, tanrı denilen olgu/varsayım, insanlarla hiçbir zaman iletişime geçmedi.
    tanrı'nın bu muammalığı, insanlardan bazılarının, aslında tanrı diye birşey olmadığı düşüncesine kapılmasına neden oldu.
    toplumlar içten içe bu düşünceyi benimserken, zaman içinde yoldan çıkmaya, başka bir deyişle birbirlerine zarar vermeye başladılar. toplumların yoldan çıkması veya birbirlerine zarar vermesi, yine aynı toplumdan olan duyarlı insanları rahatsız etmeye başladı. eski dönemlerde şuanki gibi devlet otoritesinin yerleşmemiş olması, insanları haksızlık yapma ve zarar verme konusunda neredeyse teşvik eder gibiydi. böyle bir durumda yapılacak tek şey, aslında yeryüzünde varlığımızdan beri içimizde saklı olan doğaüstü korkuyu kullanıp, toplumları tekrar eski mutlu hallerine geri döndürmekti: din.
    dinler bir süreliğine de olsa, insanları hata yapmaktan alıkoyabildi. toplumların özlerini kaybetme konusundaki her çabası,
    bu toplumların içinden zeki ve duyarlı insanların çıkmasına da sebep oluyordu.
    çoğunlukla "peygamber" adı verilen bu insanlar, kendi toplumlarını güzel ahlak mantığı doğrultusunda hata yapmamaları için çabalayan insanlardı.
    yukarda yazılanlar, herkesin tahmin edebildiği, belli bir düşünceyle varılabilecek sonuçlardır.
    fakat, burada genelde gözden kaçan küçük bir ayrıntı, bütün bu düşünceleri yıkmaya yetecek kadar etkili:
    insanlığa böylesine yön veren bu dinler, neden hep ortadoğu'dan çıkmıştır?
    bu küçük ayrıntı, birçoğumuzun dikkat etmesine karşın, pek de önemsenmeyen ama derin açıklamalar gerektiren bir konudur.
    dünyada sadece ortadoğu halkları mı tabiri caizse yoldan çıkmıştı da, bütün peygamberler ortadoğu ve özellikle arap toplumuna gönderiliyordu?
    "ilahi dinler" adı altında bahsettiğimiz bütün dinlerin çıkış kaynağına dikkat ettiğimizde, bu dinleri toplumlara empoze edenlerin tamdıbının yahudi halklarından ya da yahudi soyudan gelen insanlar olduğunu görürüz.
    yahudilik kavramı, tahmin ettiğimiz din kavramından da öte, ırklaşma mantığı taşıyan bir kavramdır.
    varlıklarından bu yana, bu toplum hep kontrolü kendi ellerinde tutmak, daha doğrusu kontrol etmek istemişlerdir.
    dinlerin çıkış sebebi de, insanlığı kontrol etmek, onlara "gereken" şekilde yön vermekten ibarettir.
    "ilahi" sıfatı taşıyan bütün dinlerde bu gerçeklik payı vardır ve bilindiği gibi, yerel dinlerin çıkış sebebi de çoğunlukla doğal olayların etkisinde kalınarak yapılan "tanrı" tasvirlerinden öteye geçememiştir.
    insanlık tarihi boyunca isa ve musa'nın varlığına dair hiçbir kanıtın bulunamaması, başka bir şüpheyi de beraberinde getirdi:
    bu peygamber dediğimiz insanlar gerçekten yaşamış mıydı?
    şimdiye kadar hiçbir kanıtın bulunamaması nedeniyle, bu insanların aslında hayal ürünü veya diğer bir anlatımla sembolik karakterden ibaret olduğunu söyleyebiliriz.
    toplum düzenlerinin bozulmasından endişelenen, dönemin birkaç idealist insanlarının, böyle sembolik karakterler yaratarak insanları istedikleri gibi kontrol edebildikleri gerçeğine varırız.
    yaşadığı kanıtlanan tek "peygamber"in muhafazid olduğuna dair birçok kanıt vardır.
    ancak, muhafazid'in yaydığı din de kasıtlı olarak hristiyanlık ve museviliğe dayanıyordu.
    isa ve musa'nın gerçekten varolduğunu ve tanrı'nın elçileri olduğundan bahseden bu din, muhafazid'in yanına küçük yaşta gelen selman-ı farisi'nin büyük katkılarıyla oluşturulmuştur.
    selman-ı farisi, islam'dan önce yaygın olan iki dini de, konuştuğu papazlar hahamlar sayesinde öğrenebilmişti.
    muhafazid adında "bir peygamber"in varlığını öğrendikten sonra evinden kaçarak yollara düşen küçük yaştaki bu çocuk, çektiği onca sıkıntı sonucunda muhafazid'in yanına varabilmişti.
    selman-ı farisi muhafazid'i bulmamış olsaydı belki de şuan islam adında bir din olmayacaktı ya da asırlar önce tarihe karışmış olacaktı.
    sonuç itibariyle, bütün dinlerin insan aklının ürünü olduğunu söylemek mümkün.
    ancak, "yoktan varedilemeyiş" prensibi itibariyle, tanrı'nın varlığının kesin olduğunu söyleyebiliriz.
    peki, dinler güzel ahlakı emretmesine rağmen neden insanlık halen savaşıyor, halen döküyor?
    bunun sebebi de aslında yine insanlıkla ilgili.
    toplumlar yoldan çıktıkça, yeni bir din oluşturma yoluna gidildi ve birden fazla dinin varlığı sebebiyle, bir süre sonra dinlerin de özü bozuldu. farklı inanç sahibi insanlar, kendi inançlarının doğruluğuna inanmak zorunda bırakıldı ve diğer inanca sahip insanlara karşı, dinin yetkili kıldığı insanlar tarafından kasten düşmanlık oluşturuldu.

    -ölümden sonra hayat-
    tanrı'nın varlığının kesinliği, ölümden sonra hayatın varlığı ihtimalini de beraberinde getirdi.
    çünkü, dinlerin etkisinde kalan insanlık, yaptıkları hatanın ilahi bir adaletle cezalandırılacağına inandırılmıştı.
    buna da kısaca değinmek gerekirse, ölümden sonra hayatın varolma ihtimali konusunda bile hiçbir bulguya rastlanmamıştır.
    cennet, cehennem gibi bütün dinlerde bahsedilen nihai son, insanları sözümona doğru yolda tutabilme maksatlıydı.
    insanları iyiliğe teşvik edip, kötülükten uzak tutma maksadı taşıyan bu tasvirler ve ölümden sonra hayat olup olmayacağı konusundaki muammalık, dinlerin varolmasını ve günümüze kadar gelmesini sağladı.
    ölümden sonra hayat, şuanki bilimin geldiği nokta yeterli görülmesi sonucunda değerlendirilirse, dinlerde anlatıldığı gibi gerçek değildi ve hatta gerçeklik payının bulunma ihtimali bile yoktur.
    tanrı'nın varlığı, evrendeki belli bir manevi dengenin de doğal olarak varolmasını sağlıyor.
    kısacası, hesaplar açıldığı yerde, yani burada kapanıyor.
    bugün birine iyilik veya kötülük yaptığımızda, ertesi gün aynı etkide bir iyiliği veya kötülüğü farklı insanlardan ya da etkilediğimiz insanlardan buluyoruz.
    şimdiye kadar iyi veya kötü, bütün yaptıklarınız ve hayatta bu noktaya gelmenize sebep olan olaylar hakkında bir liste oluşturabilseydiniz, bunun şaşırtıcı gerçeğiyle karşı karşıya kalabilirdiniz.
    çünkü, tanrı denilen varlık, evrende belli bir manevi denge yaratmıştır ve insanlara verdiği irade sonucunda onları yaptıklarıyla serbest bırakmıştır.
    herşeyin bir tür dengesi vardır ve bu, ilahi adalet dediğimiz kavramın gerektirdiği bir gerçekliktir.
    ···
  1. 2.
    +1
    @9 o konuda da söylenecekler var. uzun yazılara tahammülün varsa cevabını bulursun.
    6. maddede türkiye'nin geleceğinden bahsedeceğimi de söylemiştim.
    ···
  2. 3.
    +1
    @12 mümkün olduğunca kısa olacak ama takdir edersin ki mevzu derin. ayrıntılı açıklamalar yapmak lazım. en önemlisi, burada yazılanlar burada kalacak, herhangi bir yerde kopyala-yapıştır vs. görmek istemiyorum beyler. merak edene bu başlığın linkini verebilirsiniz, kaynak burası olacak. burası olacak çünkü, bu sözlük ülkenin yeniliğe açık olma potansiyeli en yüksek interaktif bir ortam. burayı sadece küfürden ibaret görmek hata olur.
    ···
  3. 4.
    0
    tanrı ve din eklendi. diğerleri de geliyor.
    ···
  4. 5.
    +7 -4
    entry @1'e sığmadığı için buradan devam ediyorum.

    uzaylılar ve piramitler

    tarihimizden bu yana, yine varolan irademizin sebebiyle, doğaüstü varlıklar tasvir edip onları kişileştirme ve hatta tapınma gibi huylara sahip olduk. aslında, nereden geldiğimizin cevabı da burada saklıydı.

    bulunduğumuz galakside, dünya dışında hiçbir gezegenin faal olmamasının nedeni neydi?
    sahip olduğumuz zarar verme içgüdüsü, bunun belki de ilk sebebidir.
    şuan "insan" adını verdiğimiz canlı türü şeklinde hayatımızı devam ettirirken, milyonlarca yıl önce farklı şekillerde ama yine irade sahibi olarak varlığımızı sürdürüyorduk.
    reenkarnasyondan bahsetmiyorum, öyle birşey hiç olmadı.
    bahsettiğim, zaman içinde değişim aşaması geçirdiğimiz, bir anlamda evrim geçirdiğimizdi.
    bulunduğumuz galaksideki gezegenler, bir zamanlar tahmin edilebileceği gibi faaldi.
    ancak bahsettiğim zarar verme içgüdüsü, o gezegenlerin sönmesine ve yok olmasına neden oldu.
    evrende yüzbinlerce galaksinin olduğunu günümüz teknolojisinde bulabiliyorsak, bu galaksilerin hiçbirinin boş olmadığını, en azından bir zamanlar faal olabileceği gerçeğiyle karşı karşıya kalırız.
    samanyolu galaksisinden bir önceki galakside farklı bir yaşam formu olarak devam eden insanlık, bilim ve teknolojide zaman içinde muazzam bir ilerleme kaydetti. ancak bu ilerleme, oralardaki hayatın yok olmasına sebep oldu.
    gücüne güç katabilen her canlı varlık gibi, orada hayatını sürdüren "insan"lar da bir süre sonra gelişmiş silahlarıyla birbirlerini yok etmek istediler. bu türlerden kalanlarıysa, bir şekilde kendisinden bir sonraki galaksiye kaçarak yeni bir hayat başlattılar.
    bir zamanlar gezegen olarak kabul ettiğimiz ancak artık -nedense- kabul edilmeyen plüton'da varlıklarını devam ettirmek istediler.
    tarih yine tekrrür etti ve insan iradesinin getirdiği ilerleme içgüdüsüyle orada da güçlenip çoğaldılar. bir süre sonra yine birbirlerine düşman oldular.
    bu tekerrür etme olayı, diğer gezegenlerde de yaşanması sonucunda, dünyada hayatın başlamasına kadar süregeldi.
    son olarak mars'ta birbirini yiyen "insanlık"tan kalanlardan bazıları, buraya gelerek yeni bir hayat başlatmak istediler.
    piramitlerin varolma sebebi de, bu konuyla alakalıdır.
    sahip olduğumuz şuanki teknolojiden oldukça ileri teknolojiye sahip olan farklı gezegenin irade sahibi canlıları,
    burada kendilerine uygun yaşam koşulları inşa ettiler.
    diğer galaksilerde de muhtemelen aynı olaylar yaşandı ancak, bu tür irade sahibi canlı topluluklarından her birinin, diğer toplulukların da varolabileceğini düşünmesine hiçbir engel yoktu.
    fakat, zaman içinde yine birbirimize zarar vermeye başladık ve ömrümüz kısaldı, genetik özelliklerimizi kaybettik.
    yine de bazı özelliklerimiz halen varlığını koruyor.
    örneğin, 2 farklı cinsiyetimiz bulunmasına rağmen, 8 farklı kan grubumuzun bulunması, bizi istemeden de olsa başka gezegenlerden hatta başka galaksilerden gelip buraya yerleşmiş olabileceğimiz ihtimaline itiyor.
    uzaylı dediğimiz diğer galaksilerde yaşayan canlıların, zaman zaman buraya uğrayıp hiçbirşey yapmadan gittiklerini okuyoruz gazetelerde.
    neden insanlarla iletişime geçebilecek oldukları halde bunu yapmıyorlar?
    bunun muhtemel sebebi, bizim ilerlemekten çok geri gitmemizle, belli başlı düşüncelere bağlık kalıp ilerleyememizle alakalıdır. açıkçası, bizi muhattap kabul etmiyorlar diyebiliriz.
    çünkü, bizimle iletişime geçtiklerinde, onları düşman olarak görebileceğimizin farkındalar ve onlar yine muhtemelen bize zarar vermemek için ortalığı karıştırmak istemiyorlar.
    sürekli görünüp görünüp gitmelerinin sebebiyse, bize bilim adamı-fare mantığını çağrıştırabilir.
    bir bilim addıbının, peyniri bulmasını istediği fareyle konuşmaya çalışması bize ne kadar mantıksız geliyorsa, uzaylıların da bizimle konuşması durumu emin olun onlara o kadar mantıksız geliyor.
    birgün gerçekten insan olduğumuzun ve hepimizin aslında diğerimizden hiçbir farkımızın olmadığı gerçeğinin farkına varıp, ilerleme kaydedebilirsek, onlar da bizimle iletişime geçmekten çekinmeyeceklerdir.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    +21 -3
    teknoloji

    varolmamızdan bu yana, akıl sahibi olmamızın getirisiyle hayatımızı kolaylaştırmaya çalışan canlılar olduk.
    pratik olma, ilerleme ve diğer toplumlarla rekabet etme isteği, bizi bugünkü durumumuza kadar getirdi. ancak, bu ilerleme her ne kadar iyi gibi görünse de, bildiğiniz gibi bir süre sonra kazandığımız güçle birbirimizi yok etmeyi istemeye başlayacağız.
    teknolojinin istikrarı, görünürde de artarak devam edecektir.
    "görünürde" dememin sebebi, aslında teknolojinin halen olduğu yerde saymasıyla alakalıdır.
    teknolojinin ilk ve son ilerlemesi, mikroçiplerin icadından ibarettir.
    çünkü, üretilen bütün ürünler, bir tür küçültme mantığıyla geliştirildiler.
    bu yüzden "teknolojinin ilerlemesi", teoride pek de mümkün görünmedi.
    örneğin, televizyon icat edildi ancak, televizyon da mikroçiple çalışan bir cihaz ve her geçen gün daha farklı türleri ortaya çıktı. ince ekranlısı, renklisi, arttırılmış görüntü kalitesi gibi farklı özellikleriyle, bize teknolojinin sürekli geliştiği izlenimi verdiler. ama bunların hepsi, hep aynı mantıkla üretilen cihazlardı.
    ve bu cihazı üretenler, şuanki noktaya geleceğimizi çoktan tasarlamışlardı.
    biz teknolojinin ilerlediğini düşünürken, onlar daha çok para kazanma telaşındaydı.
    ve sahip oldukları bilgiyle, yine durağan bir mantığa sahip olan mikroçip teknolojisini küçültmek ve cihazların aşama aşama farklı sürümlerini piyasaya sürerek daha fazla para kazanmak istiyorlar.
    renksiz televizyonun ilk icat edildiği dönemde, aslında renkli televizyonun prototipi çoktan üretilmişti.
    renksiz televizyonun yeteri kadar satıldığı ve bu sürümden yeteri kadar para kazanıldığına ikna olan üreticiler, sürümün renklisini de piyasaya sürdüler.
    şöyle düşünelim, bir cihazın tüm özelliklere sahip olarak piyasaya sürülmesi ne anlama gelir?
    o cihazdan sadece bir kereliğine para kazanmak anldıbına gelir.
    ancak aynı mantıkla, her defasında biraz daha geliştirilmişini piyasaya sürerseniz, bu mantık sayesinde defalarca para kazanırsınız.
    mikroçipler, çoğunuzun bildiği gibi, 1 ve 0 diye tabir edilen rakamlara göre çalışırlar.
    her mikroçipte, kapasitesini belli eden birçok devre bulunur. bu devreler, elektrik akımının diğer devlere büyük bir hızda iletilmesini ya da iletilmemesini sağlayarak cihazın çalışmasını gerçekleştirirler.
    1 sayısıyla bahsedilmek istenen, devrenin kapalı olması durumudur.
    devre kapalı olunca, o devreye varabilen elektrik akımı, devrenin kapalı olması sayesinde diğer devreye ulaşabilir.
    0 sayısıyla bahsedilmek istenen, devrenin açık olması durumudur.
    devrenin açık olması demek, bu devreye kadar gelen elektrik akımının, bahsettiğimiz açık devre yüzünden öbür devreye geçememesi, dolayısıyla işlemin orada sonlanması demektir.
    bilgisayarların çalışma mantığı, 1 ve 0 olarak bahsettiğimiz sayılarla alakalı olduğu için, matematikte -liseliler öğrenmiştir ama pek bilmezler- 2'lik taban diye bahsedilen sistem sayesinde diğer sayıların gösterilmesi ve kullanılmasını sağlar.
    örneğin, 15 sayısının 2'lik tabandaki karşılığı,
    1111 olmak üzere, hafızada 4 byte'lık yer kaplar.

    konuyu toparlarsak, teknoloji aslında hep aynı mantık üzerinde, aynı cihazların farklı şekillerde/özelliklerde üretilmesi sebebiyle durağan şekildedir ve üretilen onca cihaza rağmen ilerlediğini söylemek, teorik olarak mümkün değildir.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    0
    teknoloji eklendi.
    ···
  7. 8.
    +9
    türkiye ve dünyanın geleceği

    insanlık tarihinde 16 devlet kurarak, varlığını kabul ettirip, 17. devletini kurmak zorunda olan türk ulusu, son kurduğu devletini mümkün olduğunca ayakta tutmaya çalışıyor.
    şu meşhur "iç ve dış düşmanlar" jargonuyla, gençlerini herkese kin kusarak yetiştirip, güya varlığını devam ettirmeye çalışan türkiye cumhuriyeti, aslında uluslararası alanda gitgide yalnız kaldığını, sırf bu sebeple bile tarihe karışabileceği ihtimalini görmezden geliyor.
    gençlik olarak bizim bu konuda şuan yapabileceğimiz birşey yok.
    ancak, gelecekte farkında olmamız gereken bazı konular var.
    bunlardan en önemlisi, sürekli geyiği çevrilen "devletler arasında dostluk olmaz, menfaatler olur" gerçeğidir.
    bizler yapımız gereği duygusal bir ulus olduğumuz için, yüzümüze gülen herkesi dost sanabiliyoruz.
    aslında kaybetmemizin en önemli sebebi bu diyebiliriz.
    insani özelliklerimizi diğer toplumlar gibi kaybetmediğimiz için, her defasında vicdanımızın esiri oluyoruz.
    bu maalesef bize zarar veriyor. atalarımızın neler başardığını, birileri bize yanlış anlatıyor ya da doğrusunu anlatmaktan çekiniyor.
    çünkü bu "birileri", bizi bizden daha iyi biliyor. kendi başımıza kaldığımızda neler başarabileceğimizi bizden daha iyi biliyorlar. tabi ki bu, "herkes bize düşmandır" tezini doğrulamaya yetmez. olağan şartlar altında zaten herkes birbiriyle dosttur.
    örneğin, fransa ile ingiltere şuan gerçekten dost gibi görünüyorlar ancak, yarın birbirleriyle savaşmayacakları ihtimalini hiçbirimiz kesinlik olarak öne süremeyiz.
    yine yukarda bahsettiğim gibi, ingiltere fransa ile ne kadar dostsa, bizimle de o kadar dost olduğuna emin olabilirsiniz.
    dünya artık tarihte kalan olayları istemese de unuttu ve yeni olaylarla varlığını sürdürmeye çalışıyor.
    osmanlı'nın yaptıkları yüzünden avrupa'nın bizden nefret ediyor olması ihtimali de, bu anlamda geçerliğini yitirmekte.
    bahsettiğimiz avrupa devletleri, ne kadar kurduğu birlik sayesinde ortak gibi görünseler de, ilk fırsatta birbirlerini ortadan kaldıracaklarına emin olabilirsiniz. biz duygusal insanlar olmamız sebebiyle, bu devletlerin birleşip sadece bizden nefret ettiğini düşünüyoruz. emin olun, herkes birbirinden aynı oranda nefret ediyor.
    diğer bir konu da, batılı ülkelerden geri kalmış olmamız.
    dünya tarihinde ilginç ama basit bir gerçek var ki, o da dünyanın 2 kutuptan ibaret gibi görünüyor olmasıdır.
    bir dönem doğu devletleri ileriyken, diğer dönem batı devletleri ilerleme kaydediyor.
    şuan, batının hüküm sürdüğü bir dönemde yaşıyoruz.
    bütün bunlar demek oluyor ki, sonraki dönemde doğu devletleri ilerleme kaydedecektir.
    ancak, bunun yakın zamanda olacağını söylemek çok zor.
    peki türkiye doğu ülkesi mi?
    bu sorunun cevabının kesinlikle hayır olduğunu söyleyebiliriz ancak, türkiye batı ülkesi de değildir.
    konumu itibariyle türkiye, hiçbir kutuba dahil olmayan, diğer bir deyişle ayrı bir dünya olan ve ayrı bir dünya yaratabilecek potansiyelde bir ülkedir.
    bu potansiyeli, geçen zaman içerisinde daha iyi değerlendirebileceğiz.
    yeri gelmişken, bir kehanette de bulunalım.
    türkiye ile ilgili yapılan analizler, şuanki gençliğin yaşayabileceği ileri bir dönemde, türkiye'nin süpergüç olabileceğini söylüyor. bazılarınız, hayat şartlarına zor uyum sağladığımızı, bunun nasıl gerçek olabileceğini sorabilir.
    türkiye, potansiyelinin fazla olması sebebiyle, her ne kadar bizi sallamıyor gibi görünseler de gücünü ispat eden bütün ileri ülkelerin dikkatini çeken bir ülke.
    kimse, bir diğerinin ilerlemesini istemiyor. dolayısıyla bundan en çok da türkiye etkileniyor.
    medya, insanlarımızın düşünmesini kasten engelliyor. günübirlik eğlencelerle ve onlarca saçmalıklarla aklımızı doldurmamıza sebep oluyor. en önemlisi de, gerçekleri görmemize engel oluyor.
    medya organları sayesinde insanlarımıza empoze edilen, "umutsuzluk" bilinci, insanlarımızı hayattan bezdirme noktasına kadar getirdi. diğer bir deyişle medya bugün için başarılı oldu.
    "türkiye kötüye gidiyor, hükümet ülkeyi parsel parsel satıyor, işsizlik hatsafhada, açlık sınırı arttı" gibi onlarca haberin tek amacı, insanlarımızı gündelik hayat telaşı içinde gerçeklerden uzaklaştırmaktan başka birşey değildir.
    bir ülkeyi süpergüç yapabilecek en önemli unsur, sahip olduğu gençliktir.
    bu potansiyele sahip olduğumuza sanırım hepimiz hemfikiriz.
    o halde, diğer konularda da başaramayacağımızı söylersek hata etmiş oluruz.
    tahminler gösteriyor ki, türkiye'nin başına 2020'li yıllarda idealist bir başkan(buraya dikkat) sayesinde, atatürk'ün de bahsettiği "turan ülküsü" dediğimiz olayın gerçekleşmesini sağlayacak.
    birçok türk devletini aynı çatı altında toplayabilecek olan türkiye, dünyadaki bütün dengeleri altüst edebilecek olmasından dolayı, göründüğü gibi pek de iyi olaylara sebep olmayacak.
    diğer halkları etkisi altına alıp, o halklarının zenginliklerini sömürmek isteyen ülkeler, türkiye'nin bu birliği gerçekleştirmesinden -tahmin ettiğiniz gibi- rahatsız olacak ve belki de bazılarımızın "bir türlü gerçekleşmiyor" dediği 3. dünya savaşı, beklenildiği düzeyde, topla tüfekle de gerçekleşecek.
    türkiye'nin türk birliğini kurması, dünya tarihinde kanlı ama yeni bir sayfa açılmasına sebep olacaktır.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 9.
    +1
    @37 hacım konuyu açarken onlardan bahsedeceğimi söylemedim, ne vaat ettiysem onu gerçekleştiriyorum. ne ekgib, ne fazla.
    ···
  9. 10.
    0
    burayı sadece burada yazanlar takip etmiyor. bazı mallar burayı sadece küfürden ibaret sanıyor. kapak olsun muallakler.
    ···
  10. 11.
    0
    kapitalizmin ömründen de yarın bahsederiz aq. umarım birileri okuyordur yoksa emekler ziyan olacak.
    ···
  11. 12.
    0
    bu arada, yarın islam'la ilgili bütün bildiklerimi de anlatmayı düşünüyorum. okuyanlara duyurulur.
    ···
  12. 13.
    +2
    bilimden bahsetmemişiz lan, onu da yazalım yarın.
    ölümsüzlüğün keşfiyle ilgili birşeyler söylemek lazım.
    ···
  13. 14.
    +2
    görenler görmeyenlere anlatsın, ilk ve son up.
    ···
  14. 15.
    0
    @62 gerisi 01.31-02.31 arasında eklenecek kanka şimdi sözlüğe kaçak giriyorum
    ···
  15. 16.
    0
    @65 hangilerine katılmadın hacı
    ···
  16. 17.
    0
    @68 bunlara otuzbir çekiyorsan zaten muhtemelen şakasındır kanka
    ···
  17. 18.
    0
    @71 kızma hacım maytap geçiyordum. gece aynı saatlerde yenilerini koycam.
    islam'dan biraz daha bahsedicem, bilimden hiç bahsetmemiştik ondan bahsedicem. istediğiniz genel bi konu varsa siz de söyleyin bildiğim kadar yazarım.

    edit: kapitalizmden de bahsedicez.
    ···
  18. 19.
    0
    @75 kanka taşağını gibiim kuantumu bilmiyorum ona da bi bakalım kafam alırsa anlatırım aq. böyle böyle öğrendik bu yazdıklarımızı da
    ···
  19. 20.
    +1
    @80 buna ihtiyacımız vardı kanka sağol
    ···