1. 1.
    +6 -4
    siz hiç birisini hayatınızı feda edecek kadar sevdiniz mi?
    ben sevdim uğruna okulumu bırakacak kadar beni reddettiği daha sevgilim bile değilken başkalarının hayatıma girme olasılıklarını sıfıra indirdim. başka bir kız istemiyordum ki.

    bir kasım günüydü bir gece önce yine kalbimi fena kırmıştı umursanmıyordum o gece deli gibi ağlamıştım.o gecenin sabahında terminalde bir kızla tanıştım ayaküstü sohbet ettik muhabettin sonunda numaralarımızı birbirimize vermiştik. çok değil 2 gün sonra artık çıkıyorduk bu kızla hızlı olmuştu herşey. içimden diyordum ki beni hiç sevmedin değer vermiyorsun ayşe ama bak ben başkasını buldum sana ihtiyacım yok artık beni ağlatamayacaksın. çok değil 1 hafta bile geçmeden müthiç bir pişmanlık duygusu içimi kapladı ayşenin ilgisiz soğuk mesajları tek tük gelirken, yeşim sabah akşam yazıyor, arıyordu dedim ki kendime ben bu değilim tamam bu kız beni sevmiyor istemiyor ama ben onu seviyorum aldatmış gibi hissettim kendimi ayşeyi beni her zaman kıran, üzen reddeden ayşeyi.o günden sonra yeşimi hiç aramadım aramalrına cevap vermedim mesajlarına da sonra bir gün bir mesaj geldi yeşim'den hoşçakal uğur...

    özür dilerim yeşim kötü bir niyetim yoktu sadece ihanet edemedim ona edemzdim bunu ihanet sayardım

    bir aralık günüydü o hafta sonu ayşe'nin yanına gidecektim hala sevgili değildik ama her fırsatta onun yanına gidiyordum öğrenci halimle biriktirdiğim 3-5 kuruşun hepsini yanına gideceğim günlere saklardım. yemez içmez giyinmez dim kendime bir harcamam yoktu.bir mağazaya girdim çok güzel bir mont beğendim kasiyer kızdan da fikrini aldım. çıktığımda çok mutluydum ayşe de beğenir umarım diyordum ona aldığım ilk hediye değildi bu üstelik son da olmayacaktı. ertesi gün ise teyzemin oğlundan montunu ödünç istedim, çünkü ayşenin yanına giderken giyebileceğim düzgün bir montum yoktu.

    bir aralık gecesiydi o gece bana ne kadar değer verdiğini ama arkadaş olarak gördüğünü söylemişti yüzüme güçlü olmaya çalıştım çok güçlü çıkarken koruparktan kendimi dizginliyordum ağlamamak için tek kelime etmedim tek kelime de edilmedi. dayanamadım bir volkanın patlaması gibi hakim olamadım gözyaşlarıma git dedim nolur git ben sonra gideceğim bırakmam dedi yalnız bırakmam.o gece ilk defa sarıldım ona ilk defa elini tutabildim rahatça ilk defa dökebildim içimdekileri.

    bir kış günüydü bir mağazanın önünden geçerken ayşe ayakkabı beğendi dükkana girdi ve denedi çok beğenmişti yokmuş parası bıraktı ayakkabıları çıkıyordu.ben bırakmadım aldım o ayakkabıları. çok mutluydum o da mutluydu. bundan yaklaşık 15 gün sonra yine yanına geldiğimde ayağımdaki ayakkabılara bakarak her seferinde bunlarla geliyorsun çok kötüler sandalet giy daha iyi dedi. üzülmüştüm bende bilirdim kendime almasını ama imkanlarımı kendim için değil onun için kullanıyordum sonuna kadar. çok zevksizsin diye de yaftaladı kötü ayakkabılarım yüzünden. dedim ucuz diye almıştım kendime bunları zevksizliğimden değil. demedim yine de diyemedim ayağındaki sana benim aldığım ayakkabılarda mıo kötü diye,onu sanki beraber beğenmemişmiydik yine zevksizmi diyorsun bana diyebiliyorsun diyemedim...

    bir ocak günüydü artık sevgilidik koluma girmişti, elleri ellerimde.o gün dünyanın en mutlu insanıydım sopnraki 2 buçuk ayda öyle olacaktım.

    bir mart gecesiydi 1 haftadır ilgisiz ve soğuk davranıyordu dayanamadım aradım neden böyle bana anlat paylaş çözelim beraber. dedi sorun biziz. yanlış bir karar verdik mutsuzum. çok dil döktüm o gece ve ertesi geceler işe yaramadı. biletimi aldım gittim yanına yine bir faydası olmadı terkedilmiştim. sebebide yoktu sevemiyormuş beni. sebebi buymuş. evlilik planlarından bahsederken hayatımla ilgili önemli kararları alırken de sevmiyoırmuydun dedim. cevap veremedi. değişebiliyormuş dedi insanın düşünceleri. terkedilmiştim en sevdiğim tarafından hiç ummadığım birşeydi

    bir mayıs günü annem okulumu bıraktığımı öğrendi o günden beri benimle konuşmuyor ve beni sildi öyel davraıyor.
    özür dilerim anne ne yaptıysam senden çok kendime yaptım sadece sevdim hayatımı alt üst edecek kadar ve alt üst de oldu
    şu an etrafımda hiçbir arkadaşım yok zamanında ihmal ettim hepsini hayatımd aayşe vardı başkası yoktu ki tüm zamanımda onundu bende onundum
    özür dilerim arkadaşlarım zor günümde yanımda asla olmadınız kimse olmadı ama olsun üzgünüm

    özür dilerim uğur en çok sana yaptım. okulunda en parlak beyinlerden biriydin hayallerin vardı neşeli bir insandın küçük şeylerden mutlu olurdun iyi şeyleri hakeden biriydin senden gururunu aldım hayallerini aldım özür dilerim en çokta senden senden en değerli zamanlarını aldım inancını aldım seni hiç bıraktım herkesten yoksun herşeyden izole. beni bensiz bıraktım özür dilerim.
    hayır özür dileme herkesi herşeyi affediyorum ama kendimi affedemem bu hallere saf sevgim yüzünden düştüm akılsızğım yüzünden seni affetmiyorum, kendimi affetmiyorum
    kimsedende af beklemiyorum tanrıdan bile hani yalnızlık tanrıya mahsustu...
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +4
    ilk harfini bile okumadım amk
    ···
  3. 3.
    +3 -1
    @1 bin beni iyi dinle, sana 3-5 şey söylicem.
    - allah diyemiyomusunda tanrı diyosun dıbına kodugum.
    - annen sana küsmüşsede gerçek değildir amk anneler küsmez raad ol. okula geri dönüş için kıçını yırt. gerekirse tekrar sınavlara hazırlan. henüz gençsin am beyinli.
    - o kızdan hayır gelmezdi zaten amk. hem ona ayakkabı alıyon hemde senin ayağındakilerle seni aşağılıyor. o kız için bu hallere düştün ya senin beynini gibiyim.
    - aynı taku bende yedim. gib varmış gibi köpek gibi sevdim ve bi tak olmadı sonunda. aylarca uykumdan onun adıyla uyandım. ama şimdi geçti.
    - gibtirgit bir 31 çek.
    ···
  4. 4.
    +4
    http://imgim.com/33vhxug.gif
    ···
  5. 5.
    +3
    @15in özetiyle konuşuyorum. 31 çektikden sonra müzik aç duşa gir yıkanırken dans et. genelleme olsada tecrübeden dolayı açıkca söyleyebilirim ki kızların %99u için yatakdan kalkıp wc ye gitmene bile deymez. dünyada enaz 3 milyar hatun var, 1 tanesi için üzme tatlı canını okşa patlıcanını.
    ···
  6. 6.
    +2
    sana bi kız bulmak lazım böle malak gibi uzun yazma bi daha gözlerimi gibtin yazıya bakarken kör oldum amk bi gibtirgit
    ···
  7. 7.
    +1
    @1 hiç birini okumadım bin.

    bu tür şeyler yaşanıyor hayatta. öyle ki yanında sevgilin o çok sevdiğin insan varken herkesi boşverebiliyorsun.

    unutabiliyorsun - unutulabiliyorsun malesef insan pgibolijisi çok bintir.

    benim farklı olarak sevgilim ve arkadaşlarım vardı. sevgilimle ayrıldığımızda. o kötü durumumda arkadaşlarım da koptu benden. dedim ki iyi gün dostuymuş bunlar.

    en iyisini yapıyorsun kendinle konuşmayı bil. ama asla ve asla kendini affetmemezlik etme her zaman senin yanında sen olacaksın bu hayatta. kendini ve aileni sev gerisini gibtir et.

    anneler çocuklarına küsemezler sadece üzülüyordur. kendini affettir. unutma ne ayşe ne yeşim yokken annen vardı ve var olmaya devam edecek.
    ···
  8. 8.
    +1
    adam tuna kiremitçi beyler. ne yazdı ki lan okuyan salak varsa özet geçsin
    ···
  9. 9.
    +1
    dostum anlatcak cok dramatik bir hikayen var artık, içmek için bir nedenin, aglamak için bir sebebin var artık, ruhunu dinlemek için cook buyuk bir sebebin var, bence bıraz stoacı olmak lazım bu durumlar da, kedere sarılmak, ve onunla yasamaya baslamak bellı bır zaman sonra bundan zevk alamana sebep olcaktır, sakın buna saplanma, bu konuda önerim suna inanman olcaktır, eger ki bır gun o kız senın sevgılın olucaksa er yada gec o bu durum gerceklescektır, olmucaksa da sen döne döne sabaha kadar versende olmucaktır. bu hayatta ki her sey için gecerlidir, eger ki sizin için tasvir edilmiş bir nesne varsa, siz bu nesnenin tarifini içinizde sindirerek yaşıcaksınızdır, bundan adınızdan emın oldugunuz kadar olun, ve sakın yanlıs anlamayın bu bir kaderci tutum değildir, hatta kadercilikle aram hiç iyi değildir, fakat düşünce havuzunun olduguna yurektten ınanırım, yanı insanların elde ettıgı seylerın onu ne kadar ıstedıgı ve istedıgı nesnenin onu ne kadar istediği ile ilgilidir, eger ki o kız bır gun bı an olsun senı bır yar olarak dusunduyse, bu er yada gec bır gun gerceklescektır, eger sende aynı dusunceyı dogru zaman ve dogru yer de dusunce havuzune bırakbılırsen, bıras özet gecen bin olayım ve sana su tavsiyede bulunayım, elde edemedıgın her seyın tek sebebı onu yeterince ıstemedıgın oldugunu aklından cıkarma...
    ···
  10. 10.
    -1
    @15 Allah'ın türkçesi Tanrı'dır Tengri'den türemiştir,tek olan yaratan anldıbına gelir. Arapça bir kelimedir Allah ki Allah'ın 99 ismini kullansın senin mandtığınla gideceksek.

    özet geçiyorum gerizekalı muhafazakar beyinli bir idiotsun.
    ···
  11. 11.
    +1
    lan bana o ayşe zillisinin adresini ver. gidip kafa göz dağıtıcam. kanıyla inci gibti yazıp caps alacağım.
    karı milletine karşı gol yedirdin erkek cinsiyetine. ama intikamımız acı olacak.
    ···
  12. 12.
    -1
    bune aq okuyan gebersin
    ···
  13. 13.
    -1
    Kapdan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa, hatıralarını, bizzat Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yazdırmıştır. Paşa anlatmış, söylediklerini, Muradi Sinan Reis kaleme almıştır. Türk tarihinin mühim kaynaklarından biri olan bu pek değerli hatıralar, bugüne kadar yayınlanmamıştır. Türkiye’de 5 el yazması nüshası vardır. Bunların biri Topkapı Sarayı’nda, diğer dördü ise istanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nin Türkçe Yazmalar bölümündedir. Biz, Üniversite Kütüphanesi yazmalanndan 94 ve 2490 numaralı olanlarının mikrofilmlerini aldırttık. Bu sayımızdan başlayarak sunduğumuz hatıralarda, 2490 numaralı yazma esas alınmış, fakat yer yer, hareketli olan 94 numaralı yazma ile karşılaştırılmıştır.

    Eseri, geniş okuyucu kitlesine sunabilmek için, dilini bugün konuşulan Türkçe’ye göre sadeleştirdik. Barbaros, önce ağabeyi Oruç Reis’ten bahsetmekte, sonra "Hayreddin Paşa" olmadan önce taşıdığı "Hızır Reis" adıyla yaptığı faaliyeti anlatmaktadır.
    Bu derece önemli bir eseri Türk okuyucusuna verebildiğimiz için şeref duyuyoruz. Barbaros gibi dünya tarihinin en müstesna amiralinin hatıralarının bile daha yayınlanmamış olması, Türk tarihinin henüz ne kadar dokunulmamış bir saha olduğunu göstermektedir.

    Hayat Tarih Mecmuası

    KANUNi SULTAN SÜLEYMAN’IN EMRiYLE HATIRALARIMI YAZDIRMAYA BAŞLADIM

    "Sen ve karındaşın Oruç, nasıl Midilli adasından çıkıp Cezayir’i fethettiniz? Bu ana gelinceye kadar denizde ve karada ne çeşit gazalar yaptınız? Bütün bu hadiseleri, ekgib ve fazla söz söylemeksizin bir kitap halinde yazdır. Kitap bitince, bir nüshasını da, hazineme konmak üzere bana getir."

    Bu emri alınca, birçok deniz cenginde arkadaşım olan zamanımızın kalem sahiplerinden Muradi'yi çağırttım. Padişahımızın fermanını söyledim. Derhal işe giriştik. Ben söyledim, Muradi yazdı.

    BABAM YAKUB AĞA’NIN MiDiLLi’YE YERLEŞMESi VE ANNEMLE EVLENMESi

    Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, Midilli’yi kafirlerin elinden fethedince, adaya Türkler’in yerleşmesini buyurdu. ilk yerleşenler arasında babam da vardı. Babam Yakub Ağa, bir sipahinin oğlu idi, kendisi de sipahi idi. Selanik civarında Vardar Yenicesi’nde tımarı vardı. Midilli’ye yerleşince, Şevketlü Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri’nin emriyle kendisine adada bir tımar verildi. Bu suretle yeni dirliğine kavuşan babam, ada halkından bir kızla evlendi. Babam, yakışıklı bir yiğitti. Anam ona dört oğul doğurdu. ishak, dört oğulun ulusu idi. Sonra ağam Oruç, sonra ben Hızır, sonra ilyas doğdular. Cenab-ı Hak her birimize uzun ömürler, nice cengler ve zaferler ihsan buyurdu.

    Ağam ishak, Midilli kalesinde otururdu. Ağam Oruç’la ben, derya seferlerine merak sardık. Oruç Reis, bir gemi edindi, onunla ticaret maksadıyla denize açıldı. Ben de 18 oturak bir tekne edindim. Önce Selanik ve Ağrıboz’a gidip geldik. Midilli’ye mal getirip satıyorduk. Fakat ağam Oruç, bu yakın seferlerle kanaat etmedi. Şam Trablusu'na gitmek istedi.
    Bir gün, küçük karındaşım ilyas’la beraber, Trablus’a gitmek üzere Midilli’den ayrıldı.

    AĞAM ORUÇ RODOS KAFiRLERi'NE ESiR DÜŞÜP NECE YIL ELLERiNDE ESiR KALDI

    Ağam Oruç, Şam Trablusu’na varamadı. Yolda Rodos gemilerine rasladı. Büyük cenk oldu. Karındaşım ilyas şehit düştü. Tanrı rahmet eylesin! Kafir gemileri cengi kazandı. Oruç Reis’i gemisiyle beraber esir aldılar. Zincire vurup Rodos adasına zütürdüler. Bu haber Midilli’ye erişince çok üzüldüm. Kanlı gözyaşları döktüm. Fakat hemen ağam Oruç’u kurtarmak çarelerini düşünmeye başladım.

    Krigo isminde bir kafir tacir vardı, dostumdu. Rodos’la ticaret yapardı. Krigo’yu tekneme alıp Bodrum’a geldim. Kendisine dedim ki :

    "Dostluk bugünde belli olur. Al sana 18.000 akça. Ağam Oruç’u kurtarmak için bana yardım et. Sen Rodos’a git, zemini yokla. Ben seni Bodrum’da bekleyeceğim."

    Krigo: "Baş üstüne" deyip Rodos’a gitti. Orada Oruç Reis’i bulup görüştü.

    Oruç’a dedi ki :

    "Sana karındaşın Hızır Hayreddin Reis çok selam ve dualar eder. Senin kafir elinde esir olmana çok üzülmekte, gece gündüz ağlamaktadır. Beni sana gönderdi. Şimdi karındaşın Bodrum’dadır. Bir hayır haber beklemektedir."

    Oruç, Krigo’dan bu sözleri duyunca sevincinden ağladı. Dedi ki :

    "Hemen karındaşım Hızır’a selim söyle. Ne maksatla adaya geldiğini değil kafirlere, sırtındaki gömleğe duyurma. Yine ilk fırsatta görüşelim."

    Oruç Reis’in, Rodos’ta Santurluoğlu namında bir tanıdığı vardı. Adı sanı bilinen bir kafirdi. Arada gelip Oruç’la görüşür, hatırını sorardı. Oruç, Santurluoğlu’na dedi ki :

    "Bu Rodos Şövalyeleri, beni karındaşım Hızır’a satmazlar. Belki sana satarlar. Sen de beni adadan kaçırırsın. ileride sana borcumu ederim."

    Santurluoğlu :

    "Emrin canıma minnet, dedi; satarlarsa seni alayım. Fakat doğrudan doğruya müracaat edip seni satın almak istesem şüphelenirler. En iyisi sen şehre indiğin bir gün, benim dükkanımın önünden geç. Fakat sakın dükkana doğru bakma ki, seninle tanışıklığım olduğu anlaşılmasın. Sen geçerken, ben tesadüfen seni görmüş olurum. Çok beğendiğimi söyler, şövalyelere seni bana satmaları için rica ederim."

    Oruç Reis, bu sözleri duyunca, azat olmuş gibi sevindi. Esirlik hayatı o kadar acıydı. Günlerden bir gün Santurluoğlu, Rodos kaptanları ile dükkanının önünde oturmuş, sohbet ediyordu. Güya bir hizmete gidercesine dükkanın önünden geçen Oruç’u gördü. Yanındaki kaptanlara dedi ki :

    "Şu geçip giden esir kimindir? Her zaman buradan geçtiğinde görürüm. Ateş gibi hizmet eder. Sahibi şu esiri satsaydı alırdım."

    Bunun üzerine kaptanlardan biri :

    "Sahibi benim", dedi; "istersen satarım."

    "Söyle, ne istersin?"

    "Bin altın isterim."

    "Çok para!"

    "Pekiyi, 800 altına bırakırım."

    Fakat satış muamelesi olmadan işler bozuldu. Şövalyeler Oruç’un namlı bir tacir olduğunu öğrendiler:

    "Karındaşı Hızır Hayreddin Reis, Bodrum’dadır," dediler; "ağası için 10000 altın vermeye hazırdır. 10000 altın verilen bir esir 800 altına satılır mı?"

    Santurluoğlu’nun parasını iade edip Oruç’u geri aldılar. Şövalyeler, Oruç’un gerçek değerini, Krigo’dan öğrenmişlerdi. Krigo, Hızır Reis’in verdiği 18000 akçayı dolandırdığı gibi, benim Oruç’u kurtarmaya hazırlandığımı Şövalyeler’e bildirmişti.

    Bunun üzerine Rodoslular, Oruç’u yer altında bir zindana attılar. Ta ki ben fırsat bulup kurtarmayayım. Eskisinden fazla eziyet etmeye başladılar. Eline, ayağına ve boğazına kadar zincir vurdular. Ancak ölmeyecek kadar ekmek veriyorlardı. Oruç, bu hale fazla tahammül edemedi. Kapatıldığı zindanın kumandanı ile görüşmek istedi. Kumandanın karşısına çıktı. Kumandan :

    "Neye geldin?" dedi.

    "Bana bu kadar eziyet etmekten maksadınız nedir?"

    "Ey Türk, anla bakalım, 800 altın verip kurtulmaya çalışmak nasıl olurmuş. Karındaşın Hızır Hayreddin Reis, dünyanın malı ile, seni kurtarmak için Bodrum’da bekler. Bundan haberimiz yok mu sanırsın? Yoksa sen bizi budala mı zannedersin?

    "Beni serbest bırakmak için kaç akça istersin?"

    "Ya sen ne kadar verirsin? Kendine ne paha biçersin? De bakalım."

    "Ben kendime değer olarak bütün Rumeli’ni arpalık, Anadolu’yu cep harçlığı verir, üstüne 100.000 altın öderim."

    "Bre divane, sen hele maskaraca sözler söylemekte devam et bakalım, akıbetin ne ola."

    Oruç’un kendisiyle alay etmesine kızan kumandan, ona eskisinden kötü muamele edilmesi için zindancıbaşına emir verdi. Oruç, bu halden çok sıkıldı. Bir gece zindanda tek başına ağladı :

    "Yarab, diye dua etti; bikes kalmışlara derman senden olur! Habibin Hazret-i Peygamber hakkı için ben biçare kuluna meded eyle, beni tez zamanda bu kafirlerin zulmünden kurtar!"

    O gece dua ede ede takatsiz kaldı, balçıklı zemine düşüp uyuyakaldı. Rüyasında parlak çehreli bir ihtiyar göründü :

    "Ey Oruç, dedi; gönlünü ferah tut. islam dini uğruna çektiğin eziyetlere katlan. Mahzun olma. Kurtulman yakındır."

    Oruç bu rüyadan büyük bir sevinçle uyandı. Gemi kasaveti dağıldı. Gönlü açıldı. O sabah, bütün Rodos kaptanları toplanmış, Oruç hakkında görüşüyorlardı. Bu mecliste kaptanlardan biri :

    "Derya işleri belli olmaz, dedi; bugün Oruç’a olan, yarın bizedir. Bu Türk’e fazla eziyet etmek doğru değildir."

    Bunun üzerine Oruç’un zindandan çıkarılmasına karar verildi. Bir tekneye küreğe çaktılar. Oruç, forsa oldu. Fakat O :

    "Yer altında olan eziyete göre derya üzerinde küreğe çakılmak nimettir, diyordu; Yarabbi şükürler olsun, dünya yüzünü gördüm."
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +1
    özetci picler icin paragraf baslari

    bir kasım günüydü

    bir aralık günüydü

    bir aralık gecesiydi

    bir kış günüydü

    bir mart gecesiydi

    bir mayıs günü
    ···
  15. 15.
    -1
    @122 lan nasıl etkilendin okumadan :d
    ···
  16. 16.
    +1
    acın zamanla azalır, azalarak biter.
    ···
  17. 17.
    +1
    beyler boşuna okumayın gibiş yok
    ···
  18. 18.
    +1
    http://imgim.com/33vhxug.gif
    ···
  19. 19.
    +1
    özet geçtim zaten hepsini yazsam sayfalar alır
    ···
  20. 20.
    +1
    okuyan okumayan herkese teşekkürler sadece içimi dökmek istedim
    ···