Üst Edit: Beni kötü ithamla suçlayanlara ithafen. (bkz: bir şey sorucam ikoncan ordusu)

Türk Savaşçısı Tiryaki Hasan Paşa

Hasan Paşa Osmanlı Türk imparatorluğu’nun yetiştirdiği en büyük savaşçılardan biridir. Düşmana karşı Türklüğün yılmaz savunuculuğunu yapan harikulade bir cengâverdir. Hasan Paşa’yı en meşhur yapan olayların başında ise Kanije Savunması gelmektedir. Bu savunma öyle bir savunmadır ki 300 Spartalı adlı hayali filmde bile böyle bir savunma gerçekleşmemiştir. Romalı Alagavadlar bizim zaferlerimizi görmezden gelerek ancak hayali filmler ile ancak güç mastürbasyonu yaparlar. Bizler ise kanla, bilek gücümüzle, zekâmızla, babaların oğulsuz, oğulların babasız kaldığı acımasız savaşlarda nice kahramanlıklar, nice melunluklar yaparız. Çünkü biz Yüce Tigir’in Erleriyiz! Savaşmak, gazi olmak ve şehid olmak bizim için kutlu bir vazifedir.

Kanije Savunması ile devam edelim. 1600’lü yılların başındayız. Osmanlı Türk imparatorluğu yavaş yavaş çatırdamaktadır. Ne yazık ki Kudretli Türk Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han, II. Selim’i tahta geçirtecek Türk imparatorluğunu büyük bir felakete sürükleyen tarihi hatalar zincirlerinin başlamasına neden olmuştur. imparatorlukta isyanlar hat safhadadır. Olayları işiten Romalıların torunları da Türk Efendilerine havlamaya başlamaktan geri kalmamıştır. Altına avratlar gibi tayt ve etek giyen Gavadbaşı II. Ferdinand hemen boş durmamış ve diğer haçlılar ile birlikte hareket ederek Kanije’ye 100 bin kişilik bir ordu ile hücum etmiştir. Karşısında ise 9 bin kişiden oluşan Türk ordusu vardır.

Gavadbaşı aldığı malumatlar neticesinde kalede çok az Türk savaşçısı olduğunu bilmektedir. iç karışıklıklarla boğuşan Osmanlı’nın bu kaleyle ilgilenmeyeceğini düşünmüştü. Bu yüzden içi rahattır. Bizim şevkimizi kırmak için aklı sıra askerleriyle güç gösterisi yapmaktadır. Kale önünde şaraplar içmekte, karılarla yiyişmektedirler. Hasan Paşa harpler görmüş tecrübeli bir adamdır. Zaten o sıralarda 80 yaşından fazla olduğu bilinmektedir. Gavadbaşının askerleri eğlenirken Türk Ordusu bu salakların üstüne aniden barutlu silahlarla ateş püskürtmüştür. Genellikle bunlar kısa süreli atışlardır. Bu olaydan sonra Gavadbaşı çok sinirlenmiştir. Bu melun Türkler hangi cesaretle benim üstüme saldırabiliyor, diye feryat etmiştir. 9 bin kişinin 100 bin kişiye saldırması haçlı askerlerini de hayrete düşürmüştür. Gavadbaşı bunun akabinde hemen kaleye taarruz gerçekleştirmiştir. Türklerin toplarla ateş etmemesini göz önünde bulundurarak biz de savaş toplarının olmadığını düşünmüştür. Peki, sonuç? Bu geri zekâlı kendi toplarını bizim top menzillerimize getirmiştir ve pek çok topunuda bu sayede kaybetmiştir.

Gavadbaşı iyice çılgına dönmüştür. 100 bin kişilik ordusu 9 bin kişi karşısında kahru perişan olmaktadır. Gavadbaşı bize bu haliyle adeta denizlerde soytarımız haline gelen Andrea Doria’yı hatırlatmaktadır.
Türklerin kaledeki durumları ise aslında görüldüğü kadar iyi değildir. Erzak ve cephane sıkıntısı vardır. Ayrıca savaşçılarımızda her gün şehadet mertebesine yükselmektedir. Sayımız gittikçe azalmaktadır. Haçlılar ise her gün domuz eti yiyip şarap içerek karınlarını doyurmaktadır. Tiryaki Hasan Paşamızın verdiği emirler doğrultusunda savaşçılarımız küçük baskınlar yapıp düşmanın şevkini kırmaya çalışmaktadırlar. Düşman ise her geçen gün arsızlığını attırmaktadır. Bu vitaminsiz isa’nın binleri hadlerini iyice aşarak Şehid olan Türk savaşçılarımızın başlarını mızraklarına takıp moralimizi bozmaya çalışmaktadırlar. Tiryaki Hasan Paşa sükunetini korumaktadır. Zira Paşamız zeki adamdır. Şeytanı ayakta gibecek kabiliyettedir. Düşman bizim moralimizi bozmaya çalışıyorsa biz de onun moralinizi bozmalıyız diyerekten pek çok kurnazlık düşünmüştür. Bunlardan biri ise düşmanın eline geçmesini sağlayacak olan sahte mektuplar hazırlatmıştır. Bu mektuplarında kalenin çok iyi durumda olduğu, yakın zamanda çok büyük bir desteğin kaleye geleceği gibi ifadeler yer almaktadır. Ama gerçekte böyle bir şey yoktur tabii ki. Hasan Paşa yaptığı kurnazlığın gerçekçi olması için her gün davullar çaldırtmaya başlamış ve kalede bir eğlence düzenlendiği fikriyatını düşmanın zihninde uyandırmıştır.

Mektubu ele geçiren Gavadbaşı sinirinden pancar gibi kızarmıştır. 9 bin kişilik kaleyi alamadık, eğer destek gelirse gibi tutarız gibisinden şeyler düşünerek kendi kendine dövünmeye başlamıştır. Biraz sakinleştikten sonra bu olay onu daha da hırslandırmış ve bir sokak iti gibi salyasını üzerimize akıtmaya başlamıştır. Gavadbaşı ve askerleri Kuduz it gibi üstümüze hücum etmektedir. Artık Kanije’nin düşmesine ramak kalmıştır. Tiryaki Hasan Paşa yine şeytanı imrendirecek bir plan yapmıştır. Kalede çok az adam bırakmıştır. Mehter takımını hazırlatmış ve yanına aldığı savaşçılarla haçlılara bir gece baskını yapmıştır. Mehter çalıyor, Türk vuruyor, Avrupalı gavadlar inliyor! Mehteran bölüğü davula öyle bir melunca vuruyordu ki gerçekten Haçlılar Payitahttan Hakan eşliğinde büyük bir Türk ordusu geldiğini zannetmiştir. Bunun sonucunda ise Haçlılar korkudan dört bir yana dağılarak kaçmıştır. Kaçamayanlar ise kılıcımızın tadına bakmıştır. Yanlarında getirdikleri kadınlar ise Türk savaşçılarına ganimet olmuştur. Türk savaşçıları düşmanın en güzel kadınları ile eğlenirken Tiryaki Hasan Paşa ise gavadbaşının terk ettiği çadıra girmiş ve gavadbaşının tahtına oturmuştur. Hazine sandukasının önüne getirilmesini emretmiştir. Düşman hazine sandukasının üstüne bacaklarının uzatmış ve yanındakilere seslenerek, "Getirin ulan benim kahvemi!" demiştir. Tiryaki Hasan Paşamız yine Tiryakiliğini yapmıştır...

Edit: Fazla bir ilgi geldiğinden dolayı yazıyorum, yazı bana değil Tigir Er adlı bir oluşma aittir. Bazı ithamlar canınızı sıkabilir bu gayet normal lakin ben elimden geldiğince hafifletmeye çalıştım zaten yazıyı yapacak bir şey yok yani.