korkunçlu karıyı nasıl siktiğimi anlatıyorum

Kadın hala karşımda ve çığlık atmaya devam ediyordu güzel tiz sesiyle, anladım ki cdıbını kapatmaya niyeti yok, konsantre olup, neler söylemeye çalıştığına dikkat ettim. Benim gibi yalnızlıktan sıkılmış ve konuşacak bir arkadaş arıyormuş meğer. biraz konuştuktan sonra, Cam açarmısın? Dedi. Düşündüm; karşımda güzel, şuh bir kadın duruyor, ve iç gıcıklayıcı ses tonuyla benimle konuşmaya devam ediyor. Yıllardır olduğu gibi, yapacak daha iyi bir işim olmadığı için, teklifini hemen kabul ettim.

si ay ey ve heykırlar beni izlemesin diye laptopun kamerasına yapıştırdığım siyah bandı bir çırpıda söküp, sigara izmaritlerinin ve muhtelif ebatlarda burun taklarımın bulunduğu kül tablasına attım. Hemen ardından irkilerek bir gerçeğin farkına vardım. 3 yıl önce almış olduğum laptopun kamerasını daha önce hiç açmamıştım, nasıl açılacağını bile bilmiyordum.

Gözüm bilgisayarın üzerinde mikrofon simgesi olan deliğe takıldı, buradan ses gidebiliyordu, ilk defa işe yarayan bir delikle karşılaşmış olmanın mutluğuyla konuşmaya devam ettim. klagib erkek yalanlarından zarar gelmez diye düşünerek, kameramın bozuk olduğunu anlattım, anlayışla karşıladı. Böylelikle konuşurken bir yandan da onu düşünerek osbir çekebilecektim. Her ihtimale karşı küllerden ve taklardan temizlediğim siyah bandı tekrar yapıştırdım, işe yaramayan kameranın üzerine. Gece 02:30 sularında başlayan konuşmamız 1 saati geçmiş olmasına rağmen devam ediyordu. Hayatımda ilk defa bir kadınla bu kadar uzun konuşmuştum ve konuştukça anlıyordum ki hayallerimin kadını, ruh eşim karşımdaydı.

Konuyu kısa tutmak ve üçüncü şahısların gizliği ilkesini çiğnememek için aramızda geçen konuşmaları size uzun uzun anlatmayacağım tabii ki. Kendisinin sözlük yazarı olduğunu bildiğim için her ne kadar izin almamış olsam da affına sığınarak yazıyorum bu yazıyı. Aramızda yaşanmışlık var ne de olsa.

Sabah ezanını duymadan, uyumayan bir ateist olarak saat benim için erkendi. Ama kendisi saat 04:00 sularında gitmek istediğini söyledi, seninle konuşmak güzeldi, yine gel, linkimi kaydet ben genelde buralardayım dedi. Gidiyor olmasına üzülmüştüm, yıllar sonra bir kızla konuşabilmiş olmanın sevinci birden kedere dönüşmüştü, acaba yarın yine burada olur mu?

Ertesi gece 2de tekrar buluşmak üzere ayrıldık, linkini hemen sık kullanılanlara kaydettim. Pencereyi kapayınca bilgisayar güvenlik uyarısı verdi, virüs veya istenmeyen program algılandı diye. Oysa yeni kız arkadaşıma ilk tepkiyi annemden almayı beklerdim. Ama en yakınım bilgisayarım bana tepki koymuştu, hayata küstüm. Hem bilgisayara ne oluyor ki? Sevdiceğimin kullandığı camera progrdıbına laf atmak ona mı düştü. Dişleri biraz çarpık rengi biraz soluk olsa da o benim hayatımın aşkı olacaktı, buna tüm kalbimle inanıyordum. Kızıl saçları ve kırmızı gözleri için hayatımı verebilirdim. Kaç kula nasip olur böyle güzel göz rengi, benim çevremde kimse yok, mavi ve yeşilde yok tabi ama kırmızı çok daha az bence dünyada. değil annem bilgisayarım bile karışamaz, aramıza giremezdi. Bir öfkeyle kapattım bilgisayarı. Aramıza soğukluk girmişti. 2 saate yakın kapalı bilgisayara sinirli sinirli bakarak ezanın okunmasını bekledim. Biz ateistler için sabah ezanı önemliydi.

hazır gelmişken lazım

Ertesi gün gece 1e kadar bilgisayara dokunmadım, bir kere gıcık gittim mi. Her şey biter benim için. Ama bir teknoloji çağı asosyali olarak 24 saate yakın bilgisayara dokunmamak ne demek bilirmisin? işte öyle bir piskopatım ben, neyse ki bütün gün telefondan ve babamın 150 lira olmasına rağmen 700 liraya aldığı dandik tabletten takılabildim. Ama her şeyim bilgisayarda kalmıştı. En önemlisi de yeni girl firendimin camera açtığı link.

Saat 01:30da dayanamadım, dudağım büzük, kaşlarım çatık bir vaziyette aldım kucağıma bilgisayarı. Açılır açılmaz tıkladım sık kullanılanlara eklediğim camera linkine, ohaa buradaydı, erken gelmişti. Ve yine çığlık atıyordu, en az benim kadar deli bu kız dedim, sevindim. hemen kulak kesildim, ne demek istediğine. Ne diyecek hoş geldin diyordu tabi, beni özlemişti. içime huzur doldu ama aklıma bir soru takıldı, acaba benden başkalarıyla da görüşüyormudur. Eğer öyleyse öldürürüm onu, gece 2 gibi demesine rağmen 1:30 da buradaydı, bu soru aklımı kemirse de çaktırmadan sohbete devam ettim.

Liseliler nereden bilecek, kaç yıllık ergenlikleri var ki, 6 yıldır aşık olmayan bir adamın yaşadıklarını. sokaktaki kızlara hiç benzememesi ve sürekli kafa sallaması bile umrumda değildi. Hem bi keresinde rock bara gitmiştim de orada ki kızlar da öyleydi, zaten benim sevgilimde rockçıymış. ilk gördüğümde anlamıştım . Bütün gece felsefe, bilim, siyaset, sanat, edebiyat, müzik gibi dallardan konuştuk. Dünya görüşümü, hayata bakış açımı, felsefemi, ideolojilerimi, genel kültürümü, bilgi birikimimi ve hatta ütopyalarımı bile çok beğendi. Hayallerimizden de konuştuk, ortak hayallerimiz bile varmış.

si ay ey ne amk si ay ey ne ?

Gittikçe kendimi kaptırmaya başlamıştım, onunda bana kapıldığının farkındaydım. Biliyordum; bir gün, bir kızın, aklımın sınırlarına aşık olacağını… sabah ezanlarında ettiğim dualar kabul olmuştu, tanrıyla aramı tekrar düzeltmeliyim diye düşündüm. Ama dünyada yaşanan pislikler aklıma gelince, yine kendisine küfretmeyi uygun buldum. Böyle de kinciyimdir. Düzgün yönetemeyen her yönetici istifa etmeli bence.

Saat 4de yaklaşmıştı, kırmızı biralar bitmiş, sek votka bardaktaki yerini almıştı. Votka içki mi abi yeeaa, patatesten yapılıyor o, diyen arkadaş geldi aklıma, seni de patatesten yapmışlar ama insanım diye geziyorsun demiştim şişkoya. Gülümsedim. Güzel gülümsedim yada ben öyle olduğunu düşündüm. Keşke sevgilim gülümsediğimi görebilseydi, zira çok nadir gerçekleştirdiğim bir eylemdir. O da tıpkı ben gibi çok mimik yapmayan biriydi, oysa karşılıklı gülebilirdik. Belki saatlerce ve güldüren içmeden. Kamerayı açmak için uğraştım ama muvaffak olamadım. Oysa yıllardır otururdum bu ekranın karşısında. Her şeyi bilmiyormuşum meğer hayatta… Hayıflandım.

Neyse arkadaşlar fazla uzatmayayım konuyu, birkaç gece daha böyle devam etti konuşmalarımız. Ben artık reelde görüşmek istiyordum ama bir türlü söyleyemiyordum. Utangaçlık her zamanki gibi zihnimin baş köşesinde. O dayanamadı artık, senin kameranı yaptıracağın yok, ne zaman görecem ben senin yüzünü dedi. Aşık olduğu adamı hiç görememiş olmak kim bilir ne kadar acı vericidir. Tam cesaretimi toplayıp reelden görüşelim diyecekken o söyledi niyetini, ertesi gece taksimde bir barda randevu verdi, gecenin o saatin de taksimin o pis sokağında ne işi olabilirdi bir kadının. Ben onu her haliyle kabul etmeye hazırdım. Ama bazı sorular aklımı kemirmeye devam ediyordu, bu da onlardan biri oldu.

9 a kadar okudum güldüm panpa sonra taka sarmışsın kap sukunu espriyide tadında bırak gibtir git

http://imgim.com/20115252316.jpg

Ertesi gün hayatımın en mutlu gününe uyandım. Evleneceğim kadınla ilk kez buluşacaktım. Ve bu bizim miladımız olacaktı. Bundan sonra ki hayatımın ilk günüydü, yeniden doğduğum gün. her yıl bu tarih ömrümüzün sonuna kadar kutlanacaktı. Ve belki çocuklarımız biz öldükten sonra bile bu günü kutlamaya devam edeceklerdi. Zira böyle bir aşkın başladığı tarihi, aynı aşkın meyvelerinin kutlaması elzemdi. Bütün günüm hazırlanmakla geçti, ona daha güzel görünebilmek için yüzüme; limon, yoğurt, yumurta beyazı, ve taze spermden yaptığım güzellik iksirimi sürdüm. Siyah gömleğimi ve beyaz pantolonumu anneme ütülettim, annem anlamıştı bendeki bu tarifsiz sevinci ve yıllar sonra gelen süslenmenin nedenini. Aylar sonra gece dışarıya çıkıyordum, hem de bu kez yalnız olmayacaktım. Milad kelimesinin doğruluğu gün gibi aşikar işte. Yalnız olmayacaktım… hayatımda ilk kez.

adam hapçının teki çıktı rıza baba

Söylediği saatden yaklaşık yarım saat önce söylediği bara gittim. Eminim ki daha önceleri de randevularım olsa erken giden taraf hep ben olurdum. Bar benim için bile fazlasıyla iğrençti, benim gittiğim rock bara hiç benzemiyordu, neyse ki ortama alışık olduğum bir koku hakimdi, kesif esrar kokusu. Yaklaşık bir saat bekledim onu, esrar da alkol gibi dolaşmaya başlamıştı artık vücudumda. 1 saat sonra girdi içeri, yarım saat takmıştı bana ama o nasıl girişti öyle, kızıl saçları yine aynı şekilde incin, kırmızı gözleri herkesten farklı olduğunun en önemli göstergesi, fonda çalan şarkı buydu, asla unutamam artık. http://www.youtube.com/watch?v=pAgnJDJN4VA görür görmez elimi kaldırdım, zaten kapının hemen karşısındaki barda oturuyordum, hemen gözlerime bakarak bana doğru yürümeye başladı. Boyu tahmin ettiğimden kısaydı, ama karizması, alıcılığı, özgürlüğü, farklılığı çok fazlaydı. Sarıldı ve öpüştük. Onu ilk kez sallanan kamera ve çakar spot ışıkları olmadan görmek, arka fonda çalan tiz çığlık sesi olmadan duymak beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı.