1. 1.
    +6 -1
    sırayla paylaşıcam beyler. bulunsun buralarda.

    belki dikkatinizi çeker gece gece.

    1..“Canavar” Çalışması (1939)

    Wendell Johnson (F.W. Kent Fotoğraf Kolleksiyonu, Iowa Üniversitesi Kütüphanesi)
    Iowa Üniversitesi’nden, kendisi de kekemelikten mustarip olan [1] Wendell Johnson tarafından tasarlanan ve 1939 yılında 5 ila 15 yaş arasındaki 22 yetiştirme yurdu öğrencisiyle gerçekleştirilen deney, deneklerde kalıcı hasar yaratma konusunda akla gelen ilk örneklerden biridir [2].
    10′u kekeleyen, 22 öksüz ve yetim çocuğun kontrol ve deney grupları olarak iki gruba bölündüğü çalışmada her iki gruba da diksiyon dersleri verilmiştir. Bir gruba doğru telaffuzlarında pozitif geri besleme verilirken, diğer gruba yaptıkları telaffuz hatalarında dayak atma ve kekeme olduğunun yüzüne vurulması gibi uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

    Bu 6 aylık çalışmanın sonuçları ortaya korkunç bir manzara çıkarmıştır: Negatif geri besleme alan gruptaki çocuklardan sadece kekeme olanlar değil, normal olanlar dahi hayatları boyunca konuşma güçlüğü çekmişlerdir.

    Sonuçları halen Iowa Üniversitesi kütüphanesinde bulunan araştırma, tarihin tozlu sayfalarına gömülü idi. Ancak 2001 yılında California eyaletinde yayınlanan San Jose Mercury News konu hakkında bir makale kaleme aldı. Bu makaleyi ihbar kabul eden savcıların devreye girmesiye deney ulusal bir skandala dönüştü. Haberlerden sonra Iowa Üniversitesi özür diledi, ancak 2005 yılında Iowa yüksek mahkemesi davayı görüştü ve 2007 yılında kalıcı hasara uğramış 6 denek, toplamda 925.000 ABD doları tazminata hak kazandı.
    Dava böyle sonuçlanmış, Wendell Johnson ve Iowa Üniversitesi suçlu bulunmuş olsa da bazı meslektaşları Wendell Johnson’ı savunuyorlar. Aslında Johnson saygın bir bilim adamı. Adı böyle bir deneyle tarihe kötü geçmiş olsa da konuşma bozuklukları ve kekemelik tedavisindeki başarılı çalışmaları sebebiyle hala iyi bir şekilde anılıyor.

    Üniversite’nin savunma zemini ise daha farklı: insan kullanılarak yürütülecek deneylerle ilgili Nuremberg Kanunları 1948 yılında yayınlandığından, 1939 yılındaki bu deney o günün kurallarına uygun görünüyor
    ···
  2. 2.
    +5 -1
    2..Milgram Deneyi (1963)
    1963 yılında Yale Üniversitesi’nde Profesör Stanley Milgram tarafından tasarlanan deney insanların belli bir rol altında anonimleşerek kendi kimliklerinden sıyrılacağını ortaya koymayı amaçlıyordu. Denekler gazete ilanları ve posta yoluyla bulundular ve 20 ila 50 yaşlar arasında toplumun her kesiminden erkekler seçildiler [4].

    işbirlikçi “öğrenci”.
    Katılımcılara grubun “öğretici” ve “öğrenci” olarak iki gruba bölündüğü bilgisi verildi. Oysa öğrenci tekti ve tüm katılımcılar öğretici olarak görev yapacaktı; tabi ki deneklerin bundan haberleri yoktu. Zira öğrenci bir işbirlikçi idi, ve iyi rol yapabilen bir muhasebeciydi. Denekler, rastgele verilen kağıtlardan “öğretmen” yazanın şans eseri kendilerine geldiğine inandırıldıktan sonra “öğretmen” ve “öğrenci” birbirini duyabilecek ancak göremeyecek şekilde ayrı odalara alınıyordu. Deney gözlemcisi -yine işbirlikçi-, gri bir laboratuvar önlüğü giyen, sert ve hissiz bir biyoloji öğretmeni rolünde idi.
    Deney başlamadan önce “öğretmen”e 45 voltluk bir elektrik şoku uygulanarak “öğrenci”ye uygulayacağını sandığı şokun neye benzediği hakkında bir fikir verilmiş oluyordu. Öğretmene daha sonra öğrenciye öğretmesi amacıyla sözcük çiftlerinden oluşan bir liste veriliyor, öğretmen de bu listeyi öğrenciye bir kere okuyarak işe başlıyordu. Ardından öğretmen listeyi oluşturan sözcük çiftlerinin ilk sözcüklerini teker teker okuyor, okuduğu her sözcük için öğrenciye dört adet seçenek sunuyor, öğrenci de bu seçenekler arasından doğru olduğunu düşündüğü cevabı bildirmek için bir cevap düğmesine basıyordu. Verdiği cevap doğru ise öğretmen sonraki sözcük çiftine geçiyordu. Cevap yanlış ise, her yanlış cevap sonucu giderek artan elektrik şoklarına maruz kalıyordu – aslında elektrik verildikçe çığlık atılan, önceden kaydedilmiş bir kaset aracılığıyla öyle olduğu sanısı veriliyordu-. Voltajın birkaç defa artırılmasından sonra işbirlikçi, kendisini yan odadaki denekten ayıran duvarı yumruklamaya başlıyordu. Deneyin sürümlerinden biri, işbirlikçi deneğin gerçek deneğe bir kalp rahatsızlığı olduğunu söylemesi gibi ek bir özellik taşıyordu. Birkaç defa yumrukladıktan ve kalp rahatsızlığını hatırlattıktan sonra ise artık sorulara cevap vermemeye ve şikayette bulunmamaya başlıyordu.

    Bu noktada pek çok denek, öğrencinin ne halde olduğunu öğrenmek için deneyi durdurmak istediklerini ifade ettiler. Kimi denekler 135 voltta durup deneyin amacını sorgulamaya başladı, ama bunların çoğu sonuçlardan sorumlu tutulmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra devam etti.

    Denek herhangi bir noktada deneyi durdurma isteğini ifade ettiği zaman kendisine sırasıyla aşağıdaki sözlü uyarılarda bulunuluyordu:

    1. Lütfen devam edin.
    2. Deney için devam etmeniz gerekiyor.
    3. Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.
    4. Başka seçeneğiniz yok, devam etmek “zorundasınız”.

    Denek bu dört uyarıdan sonra bile hala durmak istediğini ifade ederse deney durduruluyordu. Tersi durumda ise deney ancak denek en yüksek şok olan 450 voltu 3 kere art arda uyguladıktan sonra durduruluyordu.
    Sizce deneklerden ne kadarı 450 volta kadar çıkmış ve öğrenciyi öldürmeyi, öldürmese bile onu çok büyük acılara maruz bırakmayı göze almıştır? %5? %10? Hatta yarısı?

    Milgram, deneyini gerçekleştirmeden önce Yale üniversitesinin 14 pgiboloji yüksek lisans öğrencisiyle sonuçların ne olacağına yönelik bir anket yapmış ve katılımcıların tümü, sadece birkaç sadist eğilimli deneğin (%1,2) en yüksek voltajı uygulayacağını düşünmüştü. Pgibiyatristler ise sadece onbinde 12’sinin (%0,12) 450 volta kadar çıkabileceğini düşünmüşlerdi [5]. Oysa sonuçlar dehşet vericiydi: Bu ilk deneyde 40 denekten 26’sı, yani %65′i deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu -her ne kadar epey huzursuzluk hissetmiş olsalar da- uygulamışlardı. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorgulamış, hatta bazıları kendilerine ödenen parayı geri vereceklerini söylemişlerdi, ancak bir çoğu bunu yapmamıştı. Hatta katılımcılardan hiçbiri 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmemişti.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +5 -1
    Üçüncü Dalga (1967)

    Milgram Deneyi’yle benzer özellikler taşıyan bu deney, California, Palo Alto’da bulunan Cubberley Lisesi’nde, tarih dersi kapsamında gerçekleştirilmiştir. “Nazi Almanyası” konusu kapsamında gerçekleştirilen uygulamanın amacı demokratik toplumların dahi faşizme meyilli olduklarını anlatmayı amaçlamış, ve aslında deneyin sahibi, tarih öğretmeni Ron Jones bir bakıma bunu kanıtlamıştır da.

    Jones ilk gün bir kaç basit kural getirmiştir: Ders zili çalmasıyla birlikte öğrenciler 30 saniyede yerlerini alacak, söz almadan ve ayağa kalkmadan konuşmayacak, söz alırsa söyleyecekleri üç beş kelimeyi geçmeyecek ve her cümlelerinin sonunu “Bay Jones” diye bitireceklerdir.

    ikinci gün Jones mevcut sınıfın özel olduğunu belirtmiş, diğerlerinden ayırmış ve disiplinin sağlanmasından sorumlu kılmıştır. Onlara “Üçüncü Dalga” adını veren Jones, bir okyanusun en güçlü dalgasının üçüncü dalga olduğu gibi sahte bir efsane uydurarak ismi anlamlandırmıştır. Bu gruba Nazi seldıbını öğreten Jones, bu grup öğrencilerinin sadece sınıfta değil, dışarıda dahi birbirlerini bu şekilde selamlamalarını emretmiştir. Öğrenciler bu kurala istisnasız uymuşlardır.

    Tarih öğretmeni Jones’un talimatıyla üçüncü günden itibaren “Üçüncü Dalga” üyeleri birbirlerini nazi selamı ile selamlamaya başlamışlardır.

    Üçüncü gün Jones deneyin kapsdıbını büyüterek okula yaymıştır. Gün başında 30 öğrencilik sınıf, 13 katılımcıyla beraber 43′e yükselmiştir. Öğrencilerin hepsi derslerine hevesle sarılmaya başlamış, katılımlarında artış olmuştur. Ron Jones’un konuyla ilgili kendisinin kaleme almış olduğu makalede belirttiğine göre, kimi öğrenciler “ilk defa adam akıllı bir şeyler öğrendiklerini” beyan etmişler ve hatta “Bay Jones, niçin diğer konuları da bize böyle öğretmiyorsunuz?” şeklinde sitem etmişlerdir.

    Kendilerine bir üye kartı düzenleyen öğrenciler, bir de logo tasarlayarak kurumsallaşmışlardır ve grup üyesi olmayan öğrencileri sınıfa sokmamışlardır. Yeni üye bulma koşul ve kurallarının da belirlendiği üçüncü günün sonunda toplam katılımcı sayısı 200′ü bulmuştur. Gün içerisinde bazı grup üyeleri diğer grup üyelerini kurallara uymadıkları gerekçesiyle jurnallemeye başlamışlardır.

    Dördüncü gün Jones, öğrencilerin projeye haddinden fazla dahil olduklarını, disiplin kurallarına görülmemiş bir liyakatle bağlandıklarını farkedince, olayların kontrolden çıkacağını sezerek deneyi durdurmuştur ancak bunu yaparken, bu hareketin ulusal bir hareket olduğunu, ertesi gün, yani cuma günü başbakanlıktan bir açıklama yapılacağını belirterek yapmıştır. Ertesi gün vaat ettiği gibi sınıfa bir televizyon getiren Jones, bir kaç dakika karıncalı ekran izlettikten sonra gerçeği açıklamış, bunun Nazi Rejimi dersi kapsamında faşizmi anlatmak için yaptığını belirtmiş, hemen ardından bir Nazi belgeseli izleterek amacını doğrulamıştır.

    Çocukların olayı velilerine söylemesinden sonra gerçekleşenler ilginçtir: Bir haham (konu Nazi Almanyası olduğunda yahudi olan ABD vatandaşları daha hassastırlar) velilerin kaygılarını iletmek için Jones’u aramışlardır. Jones amacını anlattıktan sonra haham velilerin kaygılarını giderme sözü vermiş hatta deneyin bir parçası olmuştur [6].
    En nihayetinde deney sonlanmış ve deneyin okul yönetimince duyulmasından sonra Jones çalıştığı okuldan kovulmuştur ama kovulma gerekçesinin bu deney olduğu resmi olarak belirtilmemiştir.

    Ron Jones’un Üçüncü Dalga deneyi, 2008 yılında Alman yapımı “Die Welle” adlı filmde işlenerek beyaz perdeye aktarılmıştır.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +3
    MK-ULTRA

    CIA, 50’li ve 60’lı yıllarda, MK-ULTRA adını verdikleri proje kapsamında; etik olmayan, zihinsel kontrol ve pgiboloji alanlarını kapsayan bir çok deney gerçekleştirdi. Theodore Kaczynski, diğer adıyla Unabomber, CIA’in deneylerinin kurbanlarından biriydi ve deney sonucunda zihinsel dengesizlikle yaşdıbına devam etmek zorunda kaldı. Bu deneylerin başka bir parçası olan “LSD’nin Amerikan ordusuna karşı biyolojik silah olarak kullanılması” deneyinde, uzman Frank Olson’ın vicdan azabı yüzünden tüm dünyaya bu deneyleri açıkladığı düşünülüyor. Yetkililer Olson’ın intihar ettiğini, bir otel odasının 13. katının penceresinden aşağı atladığını duyursalar da, Olson’ın itirafları sebebiyle öldürüldüğü söyleniyor. Tabi Olson’ın nasıl öldüğü, deneyler sonucu akıl sağlığını yitirmiş olan binlerce insan için pek bir anlam ifade etmiyor.
    ···
  5. 5.
    +2
    insanoğlundan nefret ediyorum ya deneye bak. bin herif

    LSD verilen fil

    1962’de, Oklahoma Lincoln Park Hayvanat Bahçesi müdürü Warren Thomas, Tusko isimli file, normal bir insana verilenin tam 3000 katı LSD enjekte etti. Müdürün amacı, ilacın erkek fillerde sıkça görülen saldırgan davranışları ve hormon seviyelerini kontrol altına alıp almadığını ölçerek pgiboloji dünyasında bir üne sahip olmaktı. Thomas’ın bilim dünyasına yaptığı tek katkı, halkla ilişkiler alanında olmak zorunda kaldı; çünkü Tusko ilaç enjekte edildikten hemen sonra, tüm ziyaretçilerin gözü önünde, acıdan çırpınarak can verdi.
    ···
  6. 6.
    0
    anlat kardeşim ben okuyorum. çok ilginç deneyler var cidden. özellikle şu david reimer vakası çok dikkatimi çekti.
    ···
  7. 7.
    0
    reserved okurum bi ara
    ···
  8. 8.
    0
    bu kadar bulabildim. siz bunları okuyun dikkatimi çeken bir deney olursa eeditlerim. öpüldünüz
    ···
  9. 9.
    0
    rezerveddd
    ···
  10. 10.
    0
    @26 bu deneyi house md dizisinden hatırlıyorum. bir adam vardı hasta olarak, eşcinsel ferresi seyrettirerek bir yandan da kusturma ilacı vermişler adama, gerçekten ilginç.
    ···
  11. 11.
    0
    @33 bu tip deneyler filmlere dizilere çok fazla konu oluyor. senaristlere meyve ağacı resmen
    ···
  12. 12.
    0
    rezerved bı ara okurum
    ···
  13. 13.
    0
    bi deney daha vardı.

    ormanda bulununan çocuklar amala ve kamala isimli iki kardeş. bunları bulup insanlaştırmaya çalışıyorlar ama resmen hayvan olmuşlar. yani eğitmeye konuşturmaya iki ayak üstünde yürütmeye falan çalışıyorlar ama olmuyor tabi bir yere kadar. yemek yemiyorlar kuş yakalayıp çiğ çiğ yiyorlar falan.

    eğitemiyorlar ve çocuklar ölüyor. bulamadım bu deneyi ama araştırmak isteyen olursa bulsun okusun dikkat çekici bu da
    ···
  14. 14.
    0
    reserved alayım
    ···
  15. 15.
    0
    http://blog.milliyet.com....uyuz-/Blog/?BlogNo=381253

    lan uzun uzun yaz şunları veya direk siteyi koy oradan okuyalım o hapishane deneyini birkaç sene önce okumuştum çok uzun onun aslı. ayrıntılarını bilmeden bunları okumak bi gibime yaramaz yani
    ···
  16. 16.
    0
    reserved panpa iyi gidiyo
    ···
  17. 17.
    0
    rezerve
    ···
  18. 18.
    0
    bravo moruk
    böyle başlıklar lazım buraya
    ···
  19. 19.
    0
    başlık takip
    ···
  20. 20.
    0
    reserved
    ···