kütüphane günlerim

panpalarım nabüyonuz ne var ne yok?
bugün sağlam çalıştım yine verimli geçti. solumda sümüklü bi oç sağımda da harika bi hatun vardı.
çıkışta kütüphane önünde bi sigara yakıyım dedim biraz derslerden uzaklaşam güncel konular hakkında düşünem dedim. malum sınırımızda sıkıntılar yaşanıyor.
velhasılıkelam;
Bu sıkıntılar hep yaşandı sadece bize özgü sıkıntılar da degil onu da biliyorum insanlık tarihinden beri var bu tür sıkıntılar (hammurabi'den asoka fermanları'na ordan magna carta'ya ordan 1948'e ordan günümüze kadar) ve olmaya devam edecek. neyse şöyle biraz düşününce sorunun ezen-ezilen kısır döngüsünden kaynaklandığı sonucuna vardım. yani bu sürekli oluyor bu cumhuriyet dönemine özgü ne osmanlı dönemine ne 1071den önceki döneme ait bir özellik.hep vardı bu gücü elinde bulunduran her daim ezer birileri de sürekli ezilir. yani bu temel sorun çözülmeden bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. peki bu ezen-ezilen kısır döngüsü nasıl çözlüebilir. evet panpalar sorunu bulduk da buna bir çözüm önerisi sunmak lazım değil mi.evet kendime göre bir çözüm öneriside buldum. aslında bu kısır döngüsünün temelinde sivil alan-kamusal alan dan kanaklanıyor. sivil alan dediğim devlet sistemi dışında kalan alandan bahsediyorum. insanların sosyal çevreleri yani devletin varolmadığı sosyal çevre. aile gibi arkadaş çevresi gibi. şimdi bu ezen-ezilen ilişkisi kanımca tamda sivil alanda ortaya çıkıyor. neden burda çıkıyor? çünkü ilk aile ortamında bunu görüyorsun/öğreniyorsun. anne/baba kurallar koyuyor ve gücü eline alıyor. uymadığın vakit 'çat' kafaya terlik tokat neyim yiyosun. bunu öğrendikten sonra bir de kamusal alana geçip görev üstlenenler var. hah bunlarda ailede arkadaş çevresinde bilmem ebesinin şeyinde gördüğü 'gücü eline alırsan gib' mantığıyla ezen tarafa geçip ezme işlemini gerçekleştiriyor. bu da kamusal alanda ezen-ezilen ilişkisini doğuruyor. peki nasıl? şöyleki kanunlarla yönetmeliklerle en tepedeki anayasayla tabiki. şunu şunu yapmazsan yarra yersin diyor. okullarda bunu aynen uyguluyor gibi gibi. neyse asıl sıkıntı kural koyup uymamakta değil bence. insanların ihtiyaçlarını karşılamamaktan da kaynaklanıyor olabilir. yani ezilen kesim 'efenim şu şu şu taleplerim var şunları hallet,550 kişisiniz işlerimizi halledin' diyorlar ama zikleyen olmayınca ezilen kesim sesini çıkarıyor (protesto (barışçıl olması varsayımıyla),bildiri dağıtma aklınıza ne gelirse), ezen 'zikerim belanı ulen ibine' deyip ziktiri çekiyor. o zamanda ezilen kesim senn taa hammına koym diyip o da gibtiri çekiyor. yanı özet olarak ezen-ezilen ilişkisi; sivil alandan başlayıp kamusal alanı besliyor, kamusal alanda sivil alanı besleyip bu kısır döngü devam ediyor. bunu çözümü belki de örgütlenmekten geçiyor. örgütlü bir toplum bu işi halleder bence.hem ne demişler: "aşk, örgütlenmektir."