/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Öncelikle ön yargılarınızı gibem hemen atlamayın adam yazıda sadece bizim için değil herkes için yaptılar demiş yani komplo üretip bizi bitirmeye çalıştılar meselesi değil Dünya ya yeni bir sistem oturtma çabalarıdır. Kanun olmasada adamlar bizim gibi giyinir bunda ne var salak diyen kardeşlerim olacaktır şimdiden söyleyim, aynen yapabilirlerdi ama sayıları 3olurdu 5olurdu şimdi üniversitelerde medyada bu binlerden sürüyle var. Ha bunların tek sebebi bu kanun diyende salaktır ama etkisi çok büyüktür diğerleriyle birleşmiş birikmiştir.

    Üşenmeyin, okuyun. Selam olsun Cennet mekân Sultan Abdülhamid Han'a.

    ''Yıl 1905, Taksimde hareketlilik var. Bir taraftan Ermeniler, bir taraftan Museviler, bir taraftan Rumlar istiklal caddesinin girişini tutmuşlar.

    Kalabalık gitgide artıyor. Ama baktığın zaman Ermeni’yi Rum'dan, Rum'u Musevi’den, Musevi’yi Ermeni'den ayırt etmek çok kolay.

    Kaldı ki Türkü diğerlerinden ayırt edemeyesin! Yani aralarında bir tane bile Türk yok. ilk bakışta anlayıveriyorsunuz.

    Yani o yıllarda birileri eylem için toplandığı zaman tek bakışta hangi milletten veya hangi gruptan olduğu kolaylıkla anlaşılmaktaydı.

    Abdülhamid Han'ın zekâsından bahsediyoruz ya sürekli. işte ona bir örnekte bu gösterilerden. Dinleyin.

    Taksimde kalabalık yeteri sayıya ulaştıktan sonra istiklal caddesinden şu an Galatasaray Üniversitesi olarak bildiğimiz Galatasaray Mektebi Aliye’yi Sultaniye ye doğru yürüyüşe geçiyorlar.

    Ellerinde pankartlar. Abdülhamid Hanın tahtı terki için aleyhinde protesto gösterilerinde bulunuyorlar. istiklal caddesi boydan boya bayraklarla donatılmış.

    Cam ve balkonlara çıkan Gayrı Müslimler "ol-ey" çekip protestoculara destek veriyorlar. Yürüyüş gayet güzel gidiyor.

    Galatasaray Mektebinin olduğu meydana geliyorlar. Ne olsa iyi? istanbul'da bahşişini alamayan bütün davulcular toplanmış, ellerinde tokmakları ile davullara vuruyorlar.

    Bu davulcular bahşiş istiyorsa ne diye Sultan Ahmet meydanında değiller ki? Bu soruyu kimse sormuyor tabi. Göstericiler ve davulcular birbirine karışıyor.

    Davulcuların varlığı göstericileri sevindiriyor aslında. Kalabalık büyüyor. Fotoğraflar çekilip Avrupa'ya yollanacak.

    Bütün dünyada Sultan Abdülhamid'e karşı kamuoyu oluşturulacak ve bundan yaklaşık 5 yıl sonra 31 Mart vakası yaşanacaktı.

    Birden kalabalıkta bir kargaşa yaşandı. Bir eylemci ile bir davulcu tartışmaya başlamıştı. Tartışma devam ederken aniden davulcunun tokmağı eylemcinin kafasında kırılıverdi.

    Eylemcinin kafatası çatlamış, kanlar içinde yerde kalmıştı. Buna diğer eylemciler tepki gösterirken, diğer davulcular da kendi arkadaşını yalnız bırakmadılar.

    Sözlü tartışma, itiş, kalkış derken eylemciler ve davulcular birbirlerine girdiler. Davul tokmakları eylemcilerin kafasında kırılıyor.

    Eylemciler sağa sola kaçışıyor. Davulcular da onları kovalıyordu. On dakika içerisinde meydanda ne eylemci ne de davulcu kalmamış, o günden sonra da kolay kolay eylem olmamıştı.

    O günkü eylemlerde ağır yaralanan bir kaç eylemci de hayatını kaybetmişti. Olayın aslı sonradan anlaşılmıştı.

    Gayrı Müslimlerin gösteri yapacağı istihbaratını alan Sultan Abdülhamid davulcuların da aynı zamanda, aynı yerde eylem yapmaları talimatını vermiş ve eylemcileri davulcu-eylemci kavgası ile dağıtmıştı.

    Olay Avrupa'ya da aynen böyle intikal etmişti.

    Nitekim Abdülhamid Han eylemcileri asker zoru ile dağıtmaya kalksa, günümüzdeki gibi polis silah kullanıyor, özgürlüklerimiz kısıtlanıyor naraları atacaklar ve Osmanlının imajını istedikleri gibi zedeleyeceklerdi.

    Ama Cennetmekân Sultan buna müsaade etmemişti. Onların zekâsı ile dalga geçiyordu adeta.

    Peki, bu olaydan en çok dersi Müslüman Türkler mi yoksa Gayrı Müslimler mi çıkardı? işte sorulması gereken soru bu. Abdülhamid'in zekâsını bir kenara koyalım şimdi.

    Olaydan çıkaracağımız derse geçelim. Müslüman Türk bir yana dursun, Ermeni'nin Rum'dan, Rum'un Musevi'den, Musevi’nin Ermeni'den ayırt edilebildiği o zamanlara ne oldu? "At izinin it izine karıştığı" şu zamanda Müslümanı bile Gayrı Müslim den ayıramıyorken, Ermeni’yi Musevi'den nasıl ayıracağız? Ya da ne yaptılar bize ki ayıramaz duruma geldik? Cevap basit; Kılık Kıyafet Kanunu.

    Hani sarığı, cübbeyi, şalvarı kaldırdılar, yerine Batı Kültürüne ait kıyafetleri soktular ya hayatımıza! Bunun islam’ı kılık-kıyafet sistemini değiştirmekle çokta alakası yoktu aslında.

    Hedefleri sadece Osmanlı Devleti veya Türkiye'deki Müslüman Türk Milletini değil, dünyadaki bütün milletleri tek tipe sokmak ve aralarına rahatça karışabilmekti.

    Ayırt edilememek onlara büyük bir kamufle avantajı sağlayacaktı.

    Bugün Ok-meydanında, Taksimde, Maltepe Gül-suyunda, Mustafa Kemal Mahallesinde, orada veya burada, eylemlerin olduğu her yerde en az 5 ingiliz, 5 Alman, 5 Amerikalı, yani toplama vurduğunuzda farklı milletlerden kolektif en az 20 gösterici vardır.

    Bunlar gösterilerin başını çekerler. Talimatlar yağdırırlar, kışkırtıcı hareketlerde bulunurlar, Molotofları hazırlatırlar, bomba ve silah tedarik ederler.

    Bunlara baktığınız zaman ayırt etmeniz imkânsızdır. Çünkü Osmanlı Devletinden Türkiye'ye geçiş sırasında yapılan Kılık-Kıyafet Kanunu bunu imkânsızlaştırmıştır.

    Artık dışarıya çıktığımızda gördüğümüz herkes Batı'nın Mümessilidir. Bu bizdendir diyebileceğiniz tek kişi yoktur. Biz dâhil. Değiştik ve değiştirildik.

    Farklı amaçlarla. Kandırıldık desek, yeridir.

    Bu gün gezi olaylarında gösteriler olsa, gösteriyi yapanları rahatlıkla kıyafetlerinden ayırt edebilsek.

    Ya da Müslüman Türk'ü ayırt edebilsek, bu göstericilerin arasında bir tane bile Müslüman Türk yok desek, gezi olayları kimin umurunda olurdu? Okmeydanı’nı terörize eden gruplara baktığımızda kimin gerçek vatansever, kimin hain olduğu tiplerinden anlaşılsaydı, kim takardı onları Allah aşkına?

    Plan aslında Gezi Olaylarında da, Okmeydanı’nda da ve bundan sonra olacak gösterilerde de tepkiyi halka mâl etmek.

    Devlete karşı milletin tepkisi olarak olayı lanse etmek. Sadece Türkiye değil, Ukrayna’da, Brezilyada da durum aynı.

    Görüyorsunuz ya, Sultan Abdülhamid Han dedemizin icraatı bize ders olmuyor ama bütün dünya bundan ders çıkarıp eylem stratejisi geliştiriyor.

    Ve sadece Türkiye'de değil bu kılık-kıyafet kanununu bütün dünyaya uyguluyorlar. Ayağa kalkmaya çalışan olursa anında tekme ile yere indirebilmek için! Dikkat edin.

    Kıyafet kanunu demiyorum. Kılık-Kıyafet Kanunu diyorum.

    Yani 2. dünya savaşından sonra Japonya ayağa kalkarken, oraları çok neden bu şekilde karıştıramadılar? Sebebi Japon milletinin çekik gözlü olması, karakteri, kılık kıyafeti ile ön plana çıkması ve rahatlıkla diğerlerinden ayırt edilebiliyor olması değil miydi? Araya sıkıştıracağın 3-5 Yahudi ya da ingiliz hiç bir şeyi değiştirmeyecekti.

    Ama Türkiye'de durum böyle değil. Türk insanının pala bıyığını aldığın zaman, sakalını kestiğin zaman, takkesini, cüppesini, sarığını, şalvarını çıkardığın zaman Avrupalıdan ayırt etmek imkânsız hale gelir.

    Bu da onların istediği şeydir zaten. Öyle de oldu.

    Ceddimizin tarihinden biz değil de 7 düvel ders alıyor ya hani. işte ona yanıyorum!''

    Sesli makale, Bi Simitten alıntıdır
    ···