kısa süreli zenginliğimi anlatıyorum

@45 oku biladerim. sana filmin sonunu söylesem hoşuna gider mi

5000 lira yaptığımı söylemedim haluk kardeşime. kardeşim olmuştu evet. yediğimiz içtiğim birdi. hatta gibtiğimiz hatunlar da birdi. Ben ertesi gün casinoda rulete geçtim. rulet şu dönen çark varya. üzerinde sayılar ve 0 olan bir çark. kurpiye topu çeviriyor. ben 5-6 el kurpiyeri izledim sadece. hangi güçte atıyor. gece geç saatler olduğu için kurpiye sürekli ağır ve yavaş biçimde topu bırakıyor. top sürekli aynı bölgeye düşüyor. geleceğini tahmin ettiğim bölgeye 500 lira 500 lira yerleştirdim. 10 tane sayı üzerine koydum. ve evet bingo söylediğim sayı çıkmıştı. 1:36 olarak verdikleri için 18bin lira param olmuştu. bu her zaman böyle gitmez. kazandım çıkayım artık derken arkamdan uzanan bir el.

siyah takım elbisesine pembe kravat takan ve yanında bodyguard olan iki abi duruyor. efendim bir kaç el daha oynamak istemez misiniz dedi. hayır kardeşim bugünlük yeterli dedim. artık odama çıkmak istiyorum gibisinden şeyler söyledim. şş bilader dedi bodyguard. efendim dedim. müşteri her zaman haklıdır poliçesini arkama alarak biraz yüksek sesle söyledim. 1. olarak yüksek sesle konuşma 2 olarak da 10 el oyna sonra ne halin varsa gör dedi.

ben de elimde 18bin liralık çiple tekrar oturdum. başımda bekleyen ağır abi bodyguard ve ben. Sıradaki kırmızı gelecek diye düşünüyorum siyah geliyor. tek diyorum çift geliyor. 1. dozen diyorum yok gelmiyor. para suyunu çekti. 18bin liradan 5bin küsürlü miktar kaldı elimde. bodyguarda dedim ki şimdi gidebilir miyim dedim. elbette efendim dedi. ulan bir el daha oynayım bari dedim. 5 bin lira gibi miktarı 2. dozene (1/3 şansı olan bir bölge) koydum. hoop geldi. 17 gibi bir para aldım. odaya çıktım. hayatımın en heycanlı 2 dakikasıydı emin olun. kazandığımda bodyguard'ın surat ifadesi görülmeye değerdi

Aysun instagrama fotoğraflar koyuyor. ben onu o da beni takip ediyor. arada sırada karidesli tartalette fotoğrafı koyuyorum. o ise mc donald's da mc chicken menü koyuyordu. ben jetgibi ile fotoğraflar koyuyorken o abaza arkadaşlarıyla gittiği luna park fotoğrafları koyuyordu. güzel kız evet. sanırım aşıktım. evet aşıktım. sürekli etrafımda kız oluyordu. ciks istediğimde haluk kardeşim ekgib bırakmıyordu ama ben aysunu hayal edip seviştiğim oluyordu.

aysuna tekrar döneceğiz unutturmayın hanımlar beyler

burda kimse var mı hanımlar beyler yazayım mı?

odama girdim. duşumu falan aldım. benim kız telefonla konuşuyordu fransız balkon da. arkası dönük. kapı hafif açık. merak ettim gittim. havlumu sıkılaştırdım. dal daşşak gidecek halim yok tabi. konuşma şöyleydi "haha kızım varya çok zengin bir çocuk var onun fakir bir arkadaşı ben onunla takılıyorum. zengin olan çocuğun amacı belli ama bu fakir casinodan çıkmıyor. geldik geleli bir kere ciks yaptık. ahah zaten yarım saat anca sürüyor ahah kızım çok iyi burası" sonrasında normal muhabbete girdiler tabi. benim siniri az çok hissetmişsinizdir. sinirlendim ve hızlıca tekrar banyoya döndüm.

otelin bin bellboyuna (bin olduğunu hareketlerinden karıya kıza bakışından anlarım) dedim ki bilader bana şu şu şu içerikli ürün bulabilir misin?
"ayıpsın abi tam addıbına geldin? nerelisin memleket nere abi?" dedi. memleket soran adamdan zarar gelmez iyidir dedim. akşama getirecek ürünü. ürün dediğimiz hepinizin anladığı gibi süre uzatıcı sertleştirici mavi küçük şirin haplardan.

akşama doğru oda da takılıyorum. benim kız masaja gitmiş. her gün 2 kez masaja gidiyordu. kapı çaldı. benim bellboy geldi. abi bu işini görür dedi. oha bu da ne lan böyle dedim. abi bu çikolata. ama bildiğin çikolata değil tabi. en fazla 2 parça ye işini görür. bunun fiyatı şu kadar falan dedi. verdik parayı. benim komidinin üzerine koydum. sonra telefon çaldı

haluk geldi sonra. bara gidelim bir şeyler içeriz dedi. hayır pek alkol almayacaktım o gece. çünkü hatunu düm düz etme planlarımı gerçekleştirecektim.
her neyse toplandık 4 kişi indik bara. içiyoruz sohbetler kakara kikiriler. güldük eğlendik. bizim kıza az iç bu akşam benimsin gibi şeyler söyledim. o da az içti. 4er bira içtik. fazlası iktidarı kaybettirir. çünkü kendime verilmiş bir sözüm vardı. gene de kafam biraz açılmıştı.

odalara çıktık. yan odadan hayvan gibi bir bağırtı geliyor. karıyı çatır çatır bağırtan bir arkadaşım ve benim yüzüme bakan lanet huur evet evet güzel oldu lanet huur duruyordu. ben bi duşa gircem dedi. benim de karnım acayip kazındı. aha lan o da ne komidinin üzerinde çikolata duruyor. vayy güzel lan dedim içinde 20 adet parça bulunan çikolatanın hemen hemen yarısını yedim. yedikten 10 dk sonra. hasgibtiir dedim. ulan bu çikolata o çikolata.

bellboyun sözleri aklımda canlandı " ama bildiğin çikolata değil tabi. en fazla 2 parça ye işini görür. en fazla 2 parça ye işini görür.en fazla 2 parça.2 parça"

tabi ben bunları düşünürken bir kıpraşma hareketi başladı. kıpraşma ne demek ki normandiya çıkartması gibiydi

lanet huur duştan çıktı. tam yalanmaya hazır vaziyette çıplak ve hafif nemli. klima saniyede v-hz akım biçiminde 3.7 a şiddetinde 20 derece havayı dengeliyordu. havanın nem miktarı %86. kalp hızım 130ka/d şeklinde aşırı derecede atıyordu. soğuk ve sıcak karşık biçimde terliyordum. ellerim hafiften titremeye başladı. kafamda her türlü fantazi ve şiddet içerikli videolar canlanıyordu. aynı anda japonya bankalarındaki faiz endeksini düşünüyor ve bir anda şınav çekmeye başlıyordum. yani bunların hepsini yaşamadım ama bu tarz şeyler. ben banyoya giriyorum. üzerini giyme dedim lanete

buz gibi soğuk suyu doldurdum küvete. aynı anda suyun akış hızını ve kafamda doluş dakikasını hesap ediyor ve tamamen terliyordum. kapıları kırım gibesim ve karıyı öldürüp ölsünü gibesim geliyordu afedersiniz. ama aynı bu şekil şeyler. buz gibi soğuk suyun içene girdim. biraz olsun rahatladım. ama vücudumdaki fazlalıklardan kurtulmak içimdeki şeytanı çıkarmam lazımdı. havluyu aldım kurulandım. içeride kız kendine içki dolduruyordu.

normalde yavaş hareket eden ben hızlı biçimde kafasını yatağa eğdim. doggy pozisyonundan daha güzel bir hal aldı. en az 40 dakika bu şekilde gelmeden gittim. palmasutraya başladım sonra. tokat atıyorum, sopalıyorum ama hoşuna gidiyor. eğil dedim ne ne dedi eğil orala geç dedim. benim aklımda balkon konuşması var hala. sonra suratına geldim. tam 1 saat sürdü. ikinciye gidersek 1,5-2 saat süreceğinden eminim çünkü ben son 10 dakika içerisinde kendimden geçtim sadece. diğer 50 dakika sadece belime zarar oldu.

diğer 2 saat boyunca da vücudumdaki şeytanı çıkardım. rahatladım. mutluyum. intikam güzeldi

okuyan var mı hanımlar beyler

elektrikler gitti. şarj da çok az beyler. akşama görüşürüz . eve geçince devam etcem mutlaka

sabah öpücüklerle uyandırıldım kız tarafından. iyi bir gece geçirmiş olmalı diye düşünüyorum tabi. suratında anlamsız gülücükler, kahvaltın hazır hayatım demeler falan. kızın sorununu hallettiğimize göre öğrenmemiz gereken bir kaç şey daha var. haluk hiç arkamdan konuştu mu?

kız gene masaja gitti, sen de gel falan dedi ama benim dizi izlemem lazım dedim. bilgisayara oturdum. ayarları yaptım ve başladım dinlemeye. x4 şeklinde dinliyorum. dışarı çıktığımız saatleri atlıyorum hemen. sonra bir konuşma belirgin bir biçimde "ben arkadaşından hoşlanmıyorum pek. biraz barzo gibi" dedi kız. benim için barzo dedi. sen kim köpeksin lan diye sinirlendim ama dinlemeye devam ettim. haluk beni savunan bir kaç şey söyledi. haluk arkamdan 1 kez olsun kötü bir şey söylemedi. iyi bir arkadaş olduğunu biliyordum ama beni kullanacak falan diye de korkuyordum açıkcası. çünkü bunların ne an adam satıp ne an adam satmayacakları belli olmaz.

haluk hep iyi şeyler söylüyor. bir kez olsun kötülemiyordu beni. ben de sadakatli bir birey olup karşılığını misli ile veriyordum. arkadaşlık, güven bunlar önemli şeyler

sonra gönül rahatlığı ile casinoya indim

carta curta harcadık 15bin elimizde duruyor. çip aldım bütün paraya. o akşam sıfırı tüketip çıkma ihtimalim de vardı. oturdum blackjack'e. kurpiye oyuna girmemi bekliyor ama ben garanti olsun diye +1 -1 diye sayıp sayının yükselmesini bekliyorum ki oyuna gireyim. bayağı saydım saydım derken arkamda o sıcak el. yine aynı abi bu sefer yavruağzı renginde kravat takmıştı. yanında aynı ağbi. oyuna girsene delikanlı aksi halde dışarı çıkartmak zorunda kalacağız dedi beybaba. tamam dedim. yeteri kadar saymamıştım. artık tamamen şansa kadere oyundaydım. 3 el oyun oynamaya karar vermiştim sadece 3 el. aksi halde büyük zararlar verecektim. ilk el 5 bin ile girdim. kurupiyeye as geldi. sigortalamadım eli. patladık. ikinci el 5 bin ile girdim 14 ile oyunda kalmayı tercih ettim kurpiye patladı. sonra 15 bin ile girdim sanırım 19-20 gelmişti kuripiye 18 de bırakmıştı ve ben kazandım. artık 30 bin liram var. kalkmaya yeltendim ama sırtımdaki sıcak el hissettirdi kendisini

bakın aralarda bile yazıyorum. hanımlar beyler öpüyorum sağlıcakla. gece telefondan 1-2 part yazmaya özen göstereceğim

şimdi gelelim aysuna biraz da. unutmuş olmayalım beyler.

aysunu twitter'dan takip ediyorum haliyle. yazdığı yazıları 10 kişi favlıyor 2 kiş rtliyordu. gezi parkı eylemlerinde hit yapmıştı. tomanın önünde de fotoğrafı vardı kuyruklu yalan aysunun. evet kuyruklu yalan aysun. memeleri fotoğrafta iri evet biliyorum ama yakından öyle değil evet her şeyi biliyorum ben. amından işiyor o evet kesinlikle. o da bir insan ama insan insana 2 saat mesaj atmamazlık yapar mı? hayır yapmaz tabi ki. bizimkisi insan evet. kuyruklu yalan aysuna dm gönderdim. selam diyerek. yine geç cevap atmıştı huur evet kesinlikle bu bir insan.

aysun tatile gittiği fotoğraflarda memeleri büyüteçle anca görünürken, bir yıl sonra bu raddeye gelmesi dikkatimi çektiği için mesaj atmıştım. silikon mu diye soracaktım altı üstü. ama geç cevap attı gene sinirlerimle oynadı.

ankaraya uçak biletlerimizi aldık. ben 5 gittim 30 geldim heycanıyla yavaş yavaş arabam.com'dan araba bakıyorum. az yakan ama çok kaçan modeller, hastası çok ama parçası oahalı modeller var, hastası az ama iş görür modelleri de var. ben kendime en uygun olanını yani doktordan ucuza 2016ya kadar vizesi olan arabayı aldım. peder ve diğer aile üyeleri bilmiyor tabi. ama nasıl söylesem diye de düşünüyordum. ta ki arabayla çevre yolunda kaza yapana kadar. kaza yaptım evet. doktordan ucuza aldığım arabanın hava yastığı gayet iyi çalışıyordu ve ben ölmedim şuan yazabiliyorum. kumardan gelen para ancak bu kadar olur dedim. evet kasko vardır ameka dediğinizi duyar gibiyim. kasko yarısına kadarını verdi sadece. onu da babama verdim. elimde yine 5 bin kaldı. aile bireyleri artık bana güvenmemeye başladıkları gündü o gün.

haluk tekrar tekrar arıyor beni. seninle işim var kardeşim gel diyerek. hastaneden çıktıktan 1-2 hafta sonra oluyor bu olaylar. aslında hikayenin sonuna yaklaştık sayılır. 10-15 entry sonra bitireceğim. bundan sonraki entryler birazcık zengin tayfasının içerisindeki "şerefsizler" ve daha niceleri hakkında olacak

kazadan çok daha az önce (arabayı kıbrıstan döndükten sonraki ayda aldım)

bu 1 aylık süre içerisinde istanbulda bulundum. o yalıların içine girdim hatta o yalıların içinde ciks bile yaptım. şimdi gelelim asıl zenginliklerin nasıl döndüğüne.

mutlaka bir dede veyahut yaşlı bir baba vardır. bütün para onun kontrolündedir. ulan zaten ülkenin %90nı köylü. sadece biraz çevik ve ileri görüşlü olanlar zengin olmuşlardır. neden zengin değiliz diye sorarsanız dedenize sövebilirsiniz. eminim sizin dedenizde köyün zenginiydi ehe ehe tabi tabi amk.

1950 1960 dönemlerinde darbeler oluyorken ve olacakken, solcular sağcılara düşman gözü ile bakıyorken, ülke kritik dönemler atlatıyorken bazıları rant sağlıyordu bu durumdan. misal haluğun dedesi o ekmekleri karne ile alınan dönemde yağ tüp yokluğunda evinde yani istanbulda (anne tarafından dedesi bu arada. baba tarafı ağır fakir) istanbulda evinde kilolarca yağ kilolarca pirinç depoluyormuş. fiyatların git gide artmasını bekliyormuş doğal olarak. sonra el altında daha büyük başlara satıyormuş bunları. tüp kuyruklarında millet sıralarca beklerken bizimkisi tüpleri kömürlükte saklayıp yine geceleri dışarı çıkarak durumu daha iyi olan insanlara daha memura yakın insanlara satarmış. pazarda don satarmış, geceleri de çalışırmış.

"zenginlik bir anda olmaz. sıka sıka olur evlat" demiş halit dede (haluğun dedesi)

halit dedelerin yan yalısında oturan amcaya sordum. nasıl oldunuz diye

karımı sattım rusyaya kaçtım. azerbaycan-ermenistandan votka alıp, rusyada votkanın yasaklandığı dönemde ruslara votka sattım. 3 yıl aralıksız trende yattım kalktım. sadece alkol aldım sattım. ermenistandan alıp rusyada satmak. sadece bu. karısını satıp gidiyor ulan adam. biz daha bültenden 3 maç çıkartıp banko kupon yapıp 200 lira atamazken adam karısını satıp rusyaya gidiyor. bak bak ileri görüşlülüğe, cesarete bak. adam rusça bilmeden ilk 6 ay boyunca votka satmış. işte ticari zeka bu.

"zengin olmak istiyorsan karını bile satacaksın evlat" demiş ismail amca

okuyan var mı lan