1. 1.
    +5
    doğuştan donuk bakışlı biriydim. at hırsızı da derlerdi etrafta, ama bunun bakışlarımla ilgili olduğunu sanmıyorum. Neyse; saatler geçmişti ama hala yeni başlamış gibi heyecanla devam ettiriyorlardı oyunlarını. sinirden çakıyı zütüme sokasım geldi. belki de sinirden değildir. arada bir bi şeyleri zütüme sokasım geliyor. eğer muallakysem ileride hakkımda kitaplar yazılacağı için güzel bir ayrıntı olur ama umarım değilimdir.
    ···
  2. 2.
    +5
    zamanımı hep düşünerek geçiriyordum. düşüncelerimin ana fikri de 'bir şeyler yapıp adımı duyurmalıyım.' oluyordu hep. neler düşünmedim ki, çırılçıplak soyunup meclisin önünde kolbastı oynamaktan tutun, metro kaçırmaya kadar her şey vardı düşüncelerim arasında.
    kolbastı olayından vazgeçtim, çünkü zıplarken insanın gibi bi garip oluyordu. insanlar gülerdi.
    metroyu da nereye kadar kaçıracaktım ki amk, sonuçta rayların dışına çıkılmıyor hala, teknoloji o kadar ilerlemedi. kendim ve çevrem hakkında ara sıra böyle bilgiler vereceğim ki seri katillik olayına neden nasıl girdim anlayın istiyorum.
    ···
  3. 3.
    +7 -2
    şehrin dıbına koyma fikri hoşuma gitmişti ama son cinayetimden sonra üstümü yıkamamıştım... sokaklarda sakince yürürken göleğimde kalan kan lekelerini gidermek için temiz suya ihtiyacım oldugunu düşündüm.. neyse aklıma geldiği üzere bizim oralarda bir zengin binasının çamaşır hanesi vardı.. koşarak ve saklanarak sokaklarda yürümeye devam ettim.. binaanın önüne geldim kapıyı kimlik ile açıp çamaşır haneye indim.. çamaşır hanenin bekçisi zenci bir mülteciymiş.. bina sakinleri onu orda işe almış ki acıdıklarından olsa gerek.. selam verdim almadı tabiki.. çünkü türkçesi yoktu.. ismni sordum amir dedi.. izin aldım çamaşır haneye girdim.. üstümdekileri çıkardım sadece bimden aldıgım comfort family boxerım kaldı.. makinenin kapağını açtım eğildim çamaşırları atarken kafama ani bi darbe yedim.. hafif sersemleştim.. zenci amirdi bu..
    kafamı çamaşır makinesine sokup comfort family boxerımı sıyırdı.. sıkışmıştım orda.. sonra zenci amir küsküyü çıkardı ve bir hamlede sapladı zütüme..
    sabaha kadar gibti beni.. gece acile sor yetiştim.. doktor bir süre oturamayacagımjı söyledi
    ···
  4. 4.
    +4
    'hayırdır?' dedim donuk bir ses tonuyla. ürktü. ben olsam altıma sıçardım korkudan.
    titreyen bir sesle 'çayın parasını vermedin.' dedi. 'ulan bi çay için mi koştun bu kadar' diye cebimden bi yirmilik çıkarıp kıvırdım, kulağına soktum. 'hadi yaylan' dedim. üzerime doğru biraz yürüdü, burun delikleri genişledi ama hem soğukta yağmurun altında kavga istemiyordu hem de yirmi lira iyi paraydı. döndü gitti. zütümü aşağıda tutmakta zorlanıyordum. komple ego olmuştum. ereksiyon yaşadım istemsizce.
    ···
  5. 5.
    +4
    ilk kurbanımı düşünürken 3 kutu karışık meyve suyu bitmişti. 16 yıldır içiyordum bu mereti.
    istediğiniz meyvelerin suyunu sıkın karıştırın, kokusundan bile anlarım içinde hangi meyveler olduğunu.

    dördüncü kutunun son yudumunu aldığımı hatırlıyorum en son. sandalyede uyumuş kalmışım.

    sabah uyandığımda üzerimde küçük bir battaniye vardı. battaniyeyi alıp babamın odasına gittim. o da bira içerken sızmıştı. yanındaki sehpanın üzerinde 14 tanesine çarpı işareti atılmış, birisine 'iptal' yazılmış bir kupon vardı.
    sarsarak uyandırdım. gözlerini hafif aralayınca battaniyeyi attım suratına.
    'çocuk değilim artık ben! gece gelip üstümü örtmeler falan ne sanıyorsun sen kendini yavşak!' diye azarlayıp çıktım. nefret ediyordum bu sahte şefkat gösterilerinden.
    ···
  6. 6.
    +4
    hayatlarında ilk defa oynuyor gibi heyecanlıydılar. düşeş attığında masanın üzerine çıkıp göbek atmadığı kalıyordu o kadar seviniyordu pekekent. ölmeyi bu kadar hak eden birini daha önce görmemiştim. ilk kurbanımın böyle uygun birisi olması beni mutlu etmişti. elimi cebime sokup çakımı okşadım. bi ara göz göze geldik. hiçbir şey belli etmemeliydim, gülümseyerek selam verdim. o da gülümsedi ama korktuğu her halinden belliydi.
    ···
  7. 7.
    +4
    bir binanın etrafından döndük ve tekrar sahile çıktık. uzunca bir iskele vardı ilerde. ona çıkıp en uca kadar gitti ve açma germe hareketleri yapmaya başladı. o an videosunu çekip youtube'a koysaydım en az 5 milyon izlenirdi iki gün içinde eminim. gülmemek için tuttum kendimi. seri katiller çok gülen insanlar değildir. hemen büyük bir çınar ağacının arkasına geçip pustum. döndüğünde arkasından yaklaşıp çakıyı verecektim boğazına. elimi cebime attım, o da ne?! çakı yok!
    çakımı evde unutmuştum. kurbanım iskeleden dönüyordu ve en acelesinden bir cinayet aleti bulmalıydım. cüzdanı açtım kredi kartlarına baktım, çok kesici görünmüyorlardı. anahtarlarımı çıkardım ama onlar da çok küçüktü. teyze gidiyordu resmen, iyice uzaklaşmıştı.
    daha fazla dayanamayıp yerde bulduğum odunu kaptığım gibi koşmaya başladım. 'ananızı giberim laaaaaaannnn' diye bağırıyor, bir yandan da ağlıyordum. salya sümük birbirine karışmıştı. yaşlı kadın sesimi duyunca bana doğru döndü ve elimde sopayla ona doğru koştuğumu anlayınca bağırmaya başladı.
    ···
  8. 8.
    +3
    bu düşünceler içindeyken kurbanım uzaklaşmaya başladı. hızlı hızlı yürüyordu. sen uyu öğlene kadar malak gibi, saatin 2'sinde de çık spor yap. eve gidince de 'ay çok yoruldum yevrum.' diye aban böreğe çöreğe. iyice sinirlenmiştim. ellerim cebimde, yüzüme yağmur damlaları çarparken ilerliyordum. gel beni öldür dermişçesine en ıssız yerlere doğru gidiyordu.
    ···
  9. 9.
    +3
    saat 13:24'tü ve ben seri katillik bir yana katil bile olamamıştım henüz.

    etrafı kesmeye başladım ama kurban aramıyordum. henüz erkendi. kaşarlı poğaça ve meyve suyu içebileceğim bir yer aradım. ulan ara ara yok. böyle bir şey icat edilmedi mi acaba diye düşünüp sevindim bi an. evi satıp dükkan açıp paranın dıbına koyabilirdim.
    ama yine her zamanki gibi zütümde patladı düşüncelerim. yolun karşısında aradığım dükkan duruyordu tüm heybetiyle. girip 4 kaşarlı poğaça 4 karışık meyve suyu söyledim. haberleri seyrediyordu dükkan sahibi. o an şöyle bir altyazı geçtiğini hayal ettim;
    '' türkiye'nin gururu, amerikalı katillere taş çıkartan seri katilimiz kurbanlarına bir yenisini daha ekledi.''
    ···
  10. 10.
    +3
    odama geçip kapıyı sertçe kapattım. penceremin yanındaki sallanan sandalyeme oturdum ve nerede hata yaptığımı düşünmeye başladım. bi anda kapım zınk diye açıldı. babam 'ne çarpıyon kapıyı amın evladı!' diye bağırdı. 'özür dilerim' dedim moralimin bozuk olduğunu belli eden bir ses tonuyla. gelip karşıma oturmasını, 'nen var kuzum.' demesini bekledim bi an. 'özrünü de seni de giberim adam akıllı kapat şu kapıyı.' dedi ve çıktı.

    babamla yaşıyordum. annem bir iş gezisinde hayatını kaybetmişti uzun yıllar evvel.
    yok lan uçak falan düşmedi, fabrikaya gittikleri servis şarampole yuvarlanmış. şoför ayyaşın tekiydi zaten.
    babam da o günden beri kendisini içkiye kumara vermişti. kumar dediysem iddia amk.
    günde 2 liradan fazla vermez, 15 maç yapar. baba 'tutmaz bu.' diyorum her seferinde,
    her seferinde 'tutsun da yannanımı koklatırım sana o paradan.' diye cevap veriyor.
    tutmuyor tabii ki.
    ···
  11. 11.
    +3
    meyve suyunuu dikleyip kalktım. gündüz mündüz umurumda değildi, birilerini öldürmem gerekiyordu. çocuklar dışında herhangi birisi olurdu. koşar adımlarla yürümeye başladım.
    yine arkamdan bir ses 'hop birader!'

    sesi duyduğum anda elimi cüzdanıma attım ve bi yüzlük çıkardım. yere atıp yürümeye devam ettim. daha tenha bir yerlere gitmeliydim. şehrin içinde bu iş olmayacaktı. bunu bir gün içinde kavradığım için gurur duydum kendimle ve sahil yoluna girdim. sahilin sonlarına doğru doktorların ve yaşlıların koştuğu, gençlerin yiyiştiği, tinercilerin yiyişen gençlere dalaştığı, doktorların ve yaşlıların bu durumu giblemediği yerler vardı. orada bir kurban bulabilirdim.
    ···
  12. 12.
    +3
    babam sallanan sandalyeme oturmuş, penisini japon balığımın küçük akvaryumuna daldırmış sallanıyordu. balık da zavallım evrim geçirmeye kasıyormuş havasında sağa sola kaçışıyordu resmen. beni fark eden babam hemen yere atladı ve yorganla üzerini kapattı. utanmışlığını ve öfkesini burun deliklerinden okuyabiliyordum. halıda çırpınan japonu alıp akvaryumun içine koydum, kapının kilidini açtım ve sandalyemi de alıp odama çekildim. Bu durum hakkında çok düşünmedim. şimdi sandalyeme oturup cinayetimi düşünme sırasıydı.
    ···
  13. 13.
    +3
    ellerime baktım, tırnaklarımın arasında saç ve et parçaları vardı. 'bak işte' dedim kendime
    'bu cinayetler sayesinde tırnak yeme alışkanlığından da kurtulacaksın.'
    her şey çok iyi gidiyordu. eve gidene kadar hiç siren sesi duymadım. eve girdiğimde koşarak odama gittim. sevincimi sallanan sandalyemde kutlayacaktım.
    ama odamda değildi. eğer o an mutlu olmasaydım kendimi pencereden aşağı bırakabilirdim.
    sallanan sandalyem benim her şeyimdi. o olmadan bu evde hayatta kalamazdım. koşarak salona baktım, sonra mutfağa ve tekrar salona bakıp babamın yattığı küçük odaya gittim. kapı kilitliydi, kapıyı çalıp 'sandalyemi gördün mü baba?' diye bağırdım. 'gibtir git başımdan.' diye cevapladı sorumu. yan odanın penceresinden, babamın odasının balkonuna atladım ve içeri girdim. gördüklerimi ayrıntıya girmeden anlatmak zorundayım;
    ···
  14. 14.
    +3
    ve buldum da... 50 yaşlarında, 1960'lardan kalma bir eşofmana, 2010'lardan kalma spor ayakkabılara sahip, 80 kilo civarında, seyrek saçlı, makyajsız, gözlüksüz, küpesiz ve emekli öğretmen tipli bir kadındı.

    ilk gördüğüm anda kanım ısınmıştı ona. yalnızdı ve hiç ölmeyecekmiş gibi bir tavır içindeydi. tanrım, bıçağı gırtlağına soktuğumda ne kadar da şaşıracaktı... denizi izliyormuş gibi yapmak için denize karşı durdum. çünkü kurbanıma doğru dursaydım denizi izlediğimi düşünmezdi. yine de çok eğreti duruyordum orada. sigaraya başlamalıydım, en azından ava çıktığım zamanlar bi paket almalıydım. bu tip durumları ancak o kurtarabilirdi.
    ···
  15. 15.
    +3
    iyice hızlanmıştım, aramızdaki mesafe 2 metre kadar kalınca sıçradım ve 'huaaaaaaaaaıığğghh' diye bağırarak alnının çatına indirdim sopayı. hemen yere düştü. sopayı attım ve saçlarından tutup kafasını yere vurmaya başladım. bu sırada burnumdan uzayan sümük kadının suratına değiyordu. burnumu kadının eşofmanına sürüp kafasını yere vurmaya devam ettim. sürekli saçları elimde kalıyordu. ben de kulaklarından tutmaya karar verdim. o şekilde ne kadar devam ettim bilmiyorum. ama sonunda altımda cansız bir beden vardı. nefes almıyordu yani. kalbi falan da atmıyordu.

    suratına tükürüp kalktım üzerinden. Küçük bi çakı sonuçta ne ki yani der geçersin ama nelere sebep oldu bakın.
    ···
  16. 16.
    +3
    güneş doğmak üzereydi ve ben hala maria’yı düşünüyordum. küçük bir televizyonum vardı odamda, onu açtım. karıncalı kanallarımın arasında gelişigüzel dolanıyordum ki bir son dakika gelişmesiyle beynimden vurulmuşa döndüm;
    'güdüklü sahilinde isminin fatma çılbır olarak tespit edildiği kıyıya vurmuş bir ceset bulundu. yetkililer cesetteki darp izlerinin, olayın bir cinayet vakası olduğunu kanıtladığını belirtti. gelişmeler ve ayrıntılı bilgi için…’
    ···
  17. 17.
    +3
    sılovmoşın dönüp yürümeye başladım. ama bi şeyi unutmuştum sanki. Yere bakıp gözlerimi kıstım. Bir dehaya yakışır hızda çalışıyordu beynim. O ana kadar olan her şeyi sırayla hatırlıyordum ki kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü. kurbanımı kaybetmiştim!
    önümde 3 sokak vardı. bu üçünden birine girmiş olmalıydı.

    içimden bi sayı tuttum. üç. sağ baştan sayıp üçüncü yola girdim. dakikalarca ilerledim ama hiçbir ize rastlayamadım. kahvede otururken lm içtiğini fark edip aklımda tutmuştum. yerlerde lm izmariti aradım. ama her taraf mavi lark izmariti doluydu.
    ···
  18. 18.
    +3
    nihayet kalkmışlardı. belli etmemek için onlardan önce çıktım. sol tarafta bir dairenin giriş katına pustum ve çıkmalarını bekledim. az sonra çıktılar, peşlerinden yürümeye başladım ki arkadan 'birader!' diye bir bağırma sesi duydum. polis miydi yoksa? çakıyı mı fark etmişlerdi? osura osura arkamı döndüm ki kahvehanenin çaycısı peşimden koşuyor. etrafa bakıp taş aradım gayri ihtiyari, kafasını yaracaktım. bulamadım. yanıma gelmişti artık, kaçacak yer yoktu. elimi cebime sokup çakımı tuttum.
    ···
  19. 19.
    +5 -2
    tipini ilk beğenmediğim kişiyi takip etmeye başladım...

    cebimde küçük bir çakı vardı. boğazını kesersem ölür herhalde diye düşünüyordum. o muallak de biliyormuş gibi sürekli kalabalık yerlere gitti. en sonunda bi kahvehaneye girip arkadaşı olduğunu düşündüğüm birinin yanına oturdu ve tavla oynamaya başladılar. ama kafama koymuştum bi kere, ölecekti.

    ben de geçip karşılarındaki masaya oturdum bi gazete alıp okuyor gibi yaparak onları inceledim.

    sadece benim yazdıklarım editi: http://inci.sozlukspot.co...k-dedim-ve/@yarim%20altin
    ···
  20. 20.
    +2
    Hızlanan nefes alışverişimi düzene sokmak için derin bir nefes aldım. Üstümü başımı düzeltip yürümeye başladım. Geliyordu. Acaba beni hatırlayacak mıydı? Yoksa deja vu deyip geçiştirecek miydi? iyice yaklaştı. Saçlarının bir kısmı yüzünü kapatıyordu. O kısımları merak ettim. Etkileyici bir kadındı. Hani bazı filmlerde arka masada oturur da sizde ‘kesin bu kadın olayın içinde’ düşüncesini oluşturur ya, öyle bir kadın işte. Artık aramızdaki mesafe iyice daralmıştı. Gülümsemeliydim. Abartmak istemiyordum, hafif bir gülümseyiş olmalıydı. Bir türlü beceremiyordum. 2 adım sonra yanımdan geçip gidecekti. Suratım garip şekillere giriyordu. Şaşkınlıkla bana baktı. Rezil olmuştum. Yanımdan geçerken cebimden çakımı çıkarıp kulağının altından boğazına soktum.
    ···