/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 55.
    0
    meraklıyım ama o kadar okuyamam ayrıca inanmam zaten ateistim ama yinede meraklıyım değişik bir insanım
    ···
  2. 54.
    0
    Uptamil
    ···
  3. 53.
    0
    Upupupup
    ···
  4. 52.
    0
    Haci takipteyiz ya devam
    ···
  5. 51.
    0
    Olsek de hepsinin nasıl olduğunu ogrensek amk
    ···
  6. 50.
    0
    kimse giblemiyor burda bırakıyorum beyler
    ···
  7. 49.
    0
    Bu hikâyeye göre USS Eldridge, 28 Ekim sabahı Philedalphia limanından 640 km. ötedeki (375 mil) Norfolk askeri deniz üssüne gidip tekrar gelmiş ve bu olay birkaç dakika içerisinde olmuştu. Jessup bu inanması güç hikâyeye temkinli yaklaştı. Allende'ye gönderdiği cevapta daha fazla ayrıntı ve varsa olayın gerçekliğiyle ilgili kanıtlar istedi. Allende'nin cevabı ise aylar sonra geldi, fakat bu sefer gelen mektupta Carl M. Allen imzası vardı. Allen kanıtı olmadığını yazıyordu ancak hipnoz seansına katılabileceğini ya da pentotal (bilinci uyuşturarak iradeyi kıran doğruyu söyleten bir ilaç) alarak gördüklerini anlatabileceğini savunuyordu. Jessup bu mektupdan sonra yazışmamaya karar verdi.
    Morris Jessup'un intiharı

    1957 ilkbaharında Jessup, Deniz Kuvvetleri Araştırma Bürosu'ndan bir davet aldı. Büroya ulaştığında kendisine yine kendinin yazdığı (ve çoğunlukla ününü borçlu olduğu) The Case for the UFO isimli kitap gösterildi. Bu kitap bir yıl kadar önce büroya postalanmıştı. Kitabın dikkat çekici yanı ise sayfalarda alınmış olan notlardı. Notlar üç farklı yazıyla yazılmıştı ve binlerce yıl önceki uygarlıklardan söz ediliyor, dünyaya gelen uzay araçları tarif ediliyordu. Sonunda ise Güç alanlarından, bir maddenin nasıl kaybolup, nasıl ortaya çıkarılabileceği ve 1943'te yapılan deneyden söz ediliyordu. Jessup yazılardan birinin Allen'e ait olduğunu fark edip durumu bildirdi. Sonrasında diğer yazıların da aynı kişiye ait olduğu, farklı renk ve özelliklerdeki kalemlerle yazıldığı anlaşıldı.

    Bu olaydan sonra Deniz Kuvvetleri Jessup ile yeniden bağlantı kurup Allende'nin mektuplarında belittiği adresin terkedilmiş bir çiftlik evine ait olduğunu, ayrıca, Jessup'un kitabının üzerindeki notlarla ve Allende'nin mektuplarıyla birlikte yeniden düzenlenerek Deniz Kuvvetleri bünyesinde dağıtılacağını bildirdi. Rakam tam olarak bilinmemekle beraber bu şekilde 100 kadar kopyanın Deniz Kuvvetlerinde dağıtıldığı sanılmaktadır. Bu baskıdan üç kopya da Jessup'a gönderilmiştir.

    Bu olaydan iki yıl kadar sonra, 20 Nisan 1959'da Morris Jessup, Miami'de Hammock Parkı'nda, kendi aracı içerisinde ölü bulundu. Polis raporlarına göre egzoz gazıyla intihar etmişti. Carlos Allende ise bir daha ortaya çıkmadı ve olay bu şekilde kapandı.
    ···
  8. 48.
    0
    Deneyin gerçekleştirilişi

    Allende, deneyin 22 Haziran 1943'te sabah 09:00'da jeneratörlere güç verilerek başlatıldığını söylüyordu. Bu aşamadan sonra yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başlamış ve USS Eldridge ortadan kaybolmuştu. Devdıbını şöyle anlatıyordu Allende :
    "Bir an sadece geminin çapasını görebildim, sonra o da kayboldu, ortada artık ne sis ne USS Eldridge vardı; bomboş denize bakıyorduk, bizim gemide bulunan üst rütbeli subaylar ve bilim adamları korku, dehşet ve heyacan içinde nefeslerini tutarak bu inanılması güç başarılarını seyrediyorlardı. Gemi ve mürettebatı hem radarda hem de gözlerimizin önünde yok olmuştu. Her şey planlandığı gibi yürüyordu, 15 dk. sonra emir verildi ve jeneratörlerin şalteri kapatıldı. Önce hiçbir şey olmadı, arkasından yeşil sis tekrar ortaya çıktı ve USS Eldridge yeniden görünmeye ve ortaya çıkmaya başladı ama gemi nereye gitmiş ve nereden geliyordu? Sis azalırken, birşeylerin tuhaf gittiğini hissediyorduk. Hemen gemiye yanaştık, ilk önce mürettebatın çoğunun geminin yanından sarkıp kustuklarını gördük, diğerleri ise geminin güvertesinde şaşkın şaşkın dolaşıyorlardı, sanki hiçbirinin bilinci yerinde değildi. Yetkili ekipler gemiye girerek bütün mürettebatı kısa süre içerisinde uzaklaştırdılar ve yerlerini hazır bekletilen yeni bir mürettebat aldı. Bir iki gün sonra, yeni bir deneye daha karar verildi. Gemi istenen radar görünmezliğine ulaşmıştı, donanım değiştirildi ve 28 Ekim 1943'te deney yine aynı gemide tekrarlandı. Jeneratörler çalışmaya başladıktan hemen sonra Destroyer hemen hemen görünmezlik çizgisine ulaşmıştı, sadece burnu ve arkası görülüyor, arada ise bazı çizgiler belli belirsiz seçiliyordu. Sonra sadece su üzerinde tekne boyunda bir çizgi kaldı. Bir iki dakika sonra mavi bir ışık parladı ve o çizgi de yok oldu. Şimdi gemi tamamen yok olmuştu. Birkaç dakika sonra millerce uzakta Norfolk'ta ortaya çıktı. Göründükten biraz sonra bilinmeyen bir nedenle yine kayboldu ve Philadelphia'da tekrar ortaya çıktı. Bu kez durum çok ciddiydi, tüm mürettebatın başı beladaydı. Bazıları yok oldu ve bir daha geri dönmedi. Bu olayın en korkunç bölümü ise beş denizcinin geminin eriyen ve sonra yine katılaşan metal levhalarının içinde kalmalarıydı. Bu çok feci bir durumdu. Denizcilerin birisi kurtuldu fakat bir daha eski haline dönemedi. Aklını tamamen yitirmişti ama yapacak hiçbir şey yoktu. Bazılarının psişik yetenekleri gelişmişti, sokakta yürürken kaybolan ve yine ortaya çıkan insanlar vardı. Manyetik alanın içinde kalan mürettebattan kaybolanlar ancak birisinin yüzüne ve eline dokunulmasıyla görünür hale geliyorlardı, yani dokunmanın giysinin olmadığı bir yere yapılması gerekiyordu. "Donma" adı verilen bu olay saatlerce, günlerce sürebiliyordu, hatta bir tayfa tam altı ay donduktan sonra kurtarılabilindi. Elektronik kamuflaj başladıktan sonra geminin ve mürettebatının bütünüyle kaybolup, çok uzak bir yerde ortaya çıkıp ve sonra yeniden geri dönmesine neden olan neydi?"
    Tümünü Göster
    ···
  9. 47.
    0
    Philadelphia deneyi:

    Deneyin hazırlık aşaması

    Deneyin temelinde Einstein'in Birleşik Alan Teorisi vardı. Teori, basitce, nesneler arası çekim esası ve elektromanyetizma üzerine kurulmuştur. Einstein, 1920'lerden itibaren bu teorisi üzerine yoğunlaşmış, 1925-1927 yılları arasında Almanya'da, bir fizik dergisinde yaptığı çalışmaları yayımlamış, ancak bu çalışmalarını hiçbir zaman tamamlayamamıştır.
    iddiaya göre deneyin çalışmaları 1930 yılında Chicago Üniversitesinde başlamış, bir yıl sonra da Princeton Üniversitesinde devam ettirilmişti. Hatta Albert Einstein Dr.John von Neumann ve Dr.Nikola Tesla'nın da zaman zaman proje dahilinde çalıştıkları iddia edilmiştir.
    Birleşik Alan Teorisi'nin deneye uygulanışı ise "çok güçlü bir elektromanyetik alan oluşturup gemi üzerine gelen ışığı (ve radar sinyallerini) kırarak ya da bükerek optik görünmezlik sağlamak" şeklinde düşünülmüştü. Bu doğrultuda 75 KVA gücündeki iki dev jeneratör geminin ön top taretlerinin altına monte edildi, buradan geminin güvertesine 4 manyetik ışın yayılacaktı. 3 RF vericisi (her biri iki megavat CW gücündeydi ve onlar da güverteye monte edilmişti). 3000 adet 6L6 güç artırıcı tüp, iki jeneratörün oluşturduğu gücü yayacaklardı, özel eşleme ve modülasyon devreleriyle diğer ekipman, oluşan kütlesel elektromanyetik alanları kullanılırlığa indirgerken, kırılmış ışınlar ve radyo dalgaları gemiyi saracak ve sonuçta gemi düşman gözlemcileri için görünmez olacaktı.

    Amaç görünmezlikti fakat iddiaya göre donanma bu deneyde tesadüfen de olsa maddenin ışınlanmasını gerçekleşti
    ···
  10. 46.
    0
    2 kişi için mi uğraşıyorum lan. kaç gibleyenimiz var bi ses verin bakalım
    ···
  11. 45.
    0
    Lowestoft Cadilari

    17. yy. Ingiltere’sinin en önemli cadi davalarindan biri

    olan Lowestoft Cadilari davasi, Amy Denny ve Rose Cullender’ in idamiyla son bulmustur. 1662 yilinda Amy ve Rose cadilik suçlamalariyla mahkemeye verildiler. Haklarinda bir sürü cadilikla ilgili suçlama ve ithamlar bulunmaktaydi. Cadi olduklarina karar verilerek suçlu bulunup 1662 yilinin, Mart ayinda Bury St. Edmunds’ ta idam edilmislerdir. Hatta bu olayin 30 yil sonraki Salem Prosecution olayina da öncülük eden bir dava oldugu söylenmektedir. Bu davanin derinlemesine açiklamasi “A Trial of Witches” adli kitapta da yer almistir.
    ···
  12. 44.
    0
    Bell Cadisi

    Bu öykünün yasandigi yillarda varligini bir yere vurarak belli eden hayalet kavrami bilinmediginden, bir cadilik olayi olarak düsünüldü. ABD’ nin Tennessee eyaletinde Bell ailesinin evine musallat olan kötü bir güç, olayin geçtigi tasra toplulugunda bu güne kadar karsilasilmamis bir olaydi. Bu olay gerçeklestiginde Amerika’ da hiçbir sekilde cadilik ya da cadilarlailgili bir olay yasanmamisti. Sene 1817…

    Bell ailesi bir takim hurafeleri de kapsayan güçlü inançlari olan insanlar olarak taninirlardi. Hatta Kate Batt isimli bir kahinin ögütlerine de bazi zamanlarda bas vurduklari oluyordu. Olayin ilk belirtileri 1817 yilinda baslar ve 1821 ilkbaharinin sonunda biter. Ama bir can alarak! John Bell’ in ölümü…

    Sakin geçen yedi yil sonucunda görünüste kötü bir tehdidi gerçeklestirmek amaciyla, kisa bir süre için tekrar geri gelmistir. Bell ailesinde bu cadi ile ilgili fenomenler 1943 yillarina kadar devam eder. Arada kalan süreç içinde ise bir çok olayin sonucu ölümle noktalanmistir.

    John Bell’ in ölümünden sonra cadinin enerjisinde gözle görülür bir azalma olmustur ve sanki görevini bitirip gidecegine dair sevinir gibi bir davranis sergiledigi de bilinmektedir. Hatta bir gün söminenin içinde olan bir patlamanin ardindan cadi son kez konusur ve “Gidiyorum ve yedi yil sonra tekrar gelecegim” der. Ve vermis oldugu sözü tutarak tam yedi yil sonra tekrar döner.
    ···
  13. 43.
    0
    Siren (Cazibesiyle Aldatan Kadin)

    Laura son derece saygin bir geçmisi olan çekici bir kizdi.

    Hemen hemen yürümeye baslar baslamaz, ailesine yardim etmek için çalismaya basladi. On alti yasina girdiginde, satis memuru olarak rüya gibi bir is buldu. Isyerinde birkaç gün içinde, kendisiyle çikmasini kabul edene kadar pesini birakmayan, tuttugunu koparan bir adam olan Miguel ile tanisti. Sadece tanismalarinin birkaç haftasinin sonrasinda bir aksam, Miguel ona evlenme teklif etti. Laura bu teklifi kabul etti, ve o gece ilk kez birlikte oldular.

    O tutkulu geceden sonra, her sey degisti. Miguel onu görmeyi reddetti. Kisa bir süre sonra, Laura hamile oldugunu fark etti ve bunu mümkün oldugunca saklamaya çalisti.

    Ailesi sonunda bunu anladiginda, Laura’yi evden kovdular. Bebegi hasta ve zayif dogdu. Gidecek hiçbir yeri yoktu. Laura Miguel’e döndü ve ona yardim etmesi için yalvardi. O ise Laura’ya hayatinin disinda kalmasi gerektigini söyledi.

    Laura göl etrafinda dolasti. O ve bebegi kayboluncaya kadar suya dogru yürüdü.

    Birkaç hafta sonra, Miguel esrarengiz bir sekilde ortadan kayboldu. O günden sonra disarda içki içen veya esleriyle alay eden erkekler de kayboldu, tüm bu olanlar sirasinda karanlik sehrin rüzgarli sokaklarin arasindan gizemli bir kadin görüldügü söylendi.
    ···
  14. 42.
    0
    cadılar:

    Bir Efsane – Bride’s Stone

    Ingiltere’de Moors of Yorkshire’ da ,‘Bride’s Stone’ olarak bilinen tarihi bir bina bulunmaktadir. Tarihi bir tas çemberin parçasi olan 5000 yillik bu tas sütunun, çok eski bir hikayesi vardir. Yöresel bir efsaneye göre yüzyillar önce bir cumartesi aksami, dügünlerinin ardindan bir gelin ve damat dügündekilerle beraber oraya gelip dans ederek olayi kutlamaya baslamislar. Onlar dans ederken garip ve gizemli bir kisi ortaya çikmis ve çantasindan çikardigi kemani çalmaya baslamis. Aksama dogru kemanin ritmi gittikçe hizlanmis, ta ki dans edenler bu müzigin etkisine girip hipnotize oluncaya kadar… Kemanin çaldigi müzigin etkisiyle bütün gece dansetmisler.

    Tan agardiginda hala dans ediyorlarmis ve yükselen günesin ilk igiblari orayi aydinlatmaya baslamis. Birdenbire bir igib huzmesi dansçilari aydinlatmis ve o anda hepsi tasa dönüsmüs!!! Bu Tanri’nin sebt gününde dans ettikleri için onlara verdigi bir cezaymis… Günes, tasa dönüsmüs dansçilari aydinlatmaya devam ederken yabanci, kemanini çantaya geri koyduktan sonra yüksek sesli bir kahkaha atmis… En son olarak oradan ayrilirken görülen adam, taslara basarak yürüdükçe çengel tirnakli ayaklarindan kivilcimlar çikiyormus.

    Ve efsaneye göre burada yer alan tas, gelinin ta kendisiymis…
    ···
  15. 41.
    0
    devam et
    ···
  16. 40.
    0
    KAN EMiCi KONTES

    Vampir miti,”Blood Countess” olayı gibi birkaç olağandışı bilgiden yola çıkılarak ,tarihsel bir olgu gibi gösterilebilir.

    16. yy Macar Kontesi Elizabeth Bathory’nin yaptıkları ,korku hikayelerine rakip olacak cinstendi. Bazıları O’nun şeytandan daha kötü olduğunu söyleseler de ,işlediği suçlar “kötü” kavrdıbının çok ötesindeydi. Bram Stroker, vampirler hakkındaki romanının araştırmasını yaptığı sıralarda Sabine Baring -Gould’un “The Book Of Werewolves ” adlı kitabına rastladı.Bu çalışmada “Blood Countess” denilen merhametsiz bir kadının yaptıkları anlatılıyordu. Görünüşe bakılırsa bu hikaye Stroker’ın Kont Drakula’yı yaratmasında esin kaynağı olmuştur. Gerçekte Elizabeth’in kuzeni Stephan Bathory bir gün Transilvanya’da bir prens olacaktı.

    Elizabeth iyi eğitim görmüş, akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm korkusuyla ,uşaklarına ve kölelerine karşı sadist davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı. Kocası bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence ederdi ve Elizabeth aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından almıştı.

    Söylendiğine göre Bathory, çok sayıda kadın öldürmüş ve yaptığı insanlık dışı eylemlerinde kendinden mevki olarak aşağıdaki kimseler tarafından yardım görmüştür.

    Bathory, kurbanlarını dövmeyi alışkanlık haline getirdiği gibi aynı zamanda onları sakat bırakırdı. Yine söylentilere bakılırsa Castle Csejthe adlı evinin yakınlarında kurbanlarından bazılarını kışın karlı ve soğuk havasında üzerlerine buzlu su dökerek dondururdu. Bunun dışında olası yamyamlık davranışları da sergilemekteydi. iddiaya göre Bathory bir defasında, yaşayan hizmetçi bir kızın vücudundan bir çok ısırık almıştır. Blood Countess ‘ın genç kalma umutları için bakire genç kızların kanıyla banyo yaptığı gibi efsanevi hikayelerde vardır. Başka bir kaynağa göre de 650 kızı öldürüp kanlarını içtiği söylenir. Yine de kesin olan tek bir şey vardır ki, o da Elizabeth Bathory gerçekten varolmuş ve şeytanca işler yapmıştır.

    Ölü sayısı arttığında Bathory’nin uşakları cesetleri şatonun dışına attılar. Kan içindeki ölü vücutları bulan köylüler doğal olarak onların vampirler tarafından öldürüldüğünü düşündüler dedikodular böylelikle yayılmaya başladı.

    Bathory 1610 yılında, genç yaştaki kızları öldürme teşebbüslerinden sonra tutuklandı. Büyücülükle ilgisi olduğu iddiası tutuklama nedeni olarak gösteriliyordu. Söylentilere göre, kurbanların cesetleri kanlar içinde şatosunda bulunmuştu.1611 yılında yapılan 2 duruşmada Bathory’nin işlediği suçlar hakkında tek ve gerçek ifadesi alındı. Kendisi bizzat mahkemede ortaya çıkmadığı halde ,uşakları orda bulunuyordu. Mahkemenin ardından Kontes’in sadık uşakları yetkililer tarafından öldürüldü ve Elizabeth, Karpatya dağlarında bulunan şatosundaki yatak odasına ,ölümünden yıllar sonrasına değin hapsedildi. O’nun hakkında anlatılan efsaneler hala devam etmektedir. Bugün bile bazı insanlar Bathory’nin hayaletinin ,anavatanı olan Karpatya’da geceleri etrafta dolaşarak kan aradığını söylerler.

    Elizabeth Bathory’nin hikayesi bize, vampir efsanelerinin, akli dengesi bozuk bir katilin gerçek hayatta yaptıklarının yanlış yorumlanmasıyla ne kadar fazla desteklenebileceğini ve cahil insanların inançlarını nasıl beslediklerini göstermektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 39.
    0
    TARiHTEKi VAMPiRLER

    Vampirler ne zaman başladı? Diğer bir çok efsane gibi başlangıç tarihi tam olarak bilinmiyor;ama vampir hikayesinin kanıtı Mezopotamya’daki Tigris (Dicle) ve Euphrates (Fırat) nehirlerinin yakınındaki Kildani’de, kil yada taş tabletlerin üzerine yazılmış Asur yazıtlarında bulunmuş olabilir. Kildaniler diyarına, incil’de geçen Abraham’ın asıl evi olan “Ur of the Chaldeans” da denir.

    “Lilith”, ibranilerin kutsal kitabında geçen muhtemel vampirlerden biridir ve kitapta tasvir edilmiştir. isaiah’ın kitabında geçiyor olsa bile Lilith’in kökleri daha çok Babillilerin “demonolojisine” benzer. Lilith geceleri bir baykuş görüntüsüne bürünerek dolaşan bir canavardı. Avlanmak için yeni doğmuş çocukları ve hamile kadınları arardı. Lilith, geleneğe uygun olarak Adem’in,”Adem ve Havva” olmadan önceki karısıydı, ama daha sonra şeytanın tarafına geçti çünkü Adem’e itaat etmeyi reddetti.Bir takım olağandışı tutkuları vardı ve doğal olarak kötünün gözüyle bakıyordu.Ve sonuç olarak Adem ‘in ve Havva’nın çocuklarına (yani tüm insan soyundan olanlara) saldıran bir vampire dönüştü.

    Vampirlerle ilgili söylenceler Akdeniz’deki Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıkları boyunca süregelmiştir. Eski Yunanlılar, çocuklarını yiyen ve kanlarını içen strigae veya lamiae’ya inanırlardı. Lamia mitolojide Zeus’un aşığı olarak geçer, fakat Zeus’un karısı Hera ona karşı savaşmıştır. Lamia delirmiş ve kendi dölünü öldürmüştür. Daha sonra da geceleri diğer insanların çocuklarını da aynı şekilde öldürmek için avlanmıştır.

    Örneğin, Yunanlılar ve Romalılar tarafından bilinen bir hikaye Mennipus adında genç bir adamın düğününden bahseder. Düğünde tanınmış bir filozof olan Tyana’li Apollonius çok güzel olduğu söylenen gelini dikkatlice inceler. Apollonius sonunda gelini vampir olmakla suçlar ve hikayeye göre (daha sonra bu hikaye MS 1. yy’da Philostratus isimli bir akademisyen tarafından anlatılmıştır) gelin “vampirizm”i kabul eder. iddiaya göre Menippus ile evlenmesinin sebebi elinin altında içecek taze kan bulundurmak içinmiş.

    Vampir hikayeleri canavarların kiang shi. diye adlandırıldığı eski Çin’de de yer almaktadır. Aynı şekilde eski Hindistan ve Nepal’de de vampirlerin yaşadığı öne sürülmektedir (en azından efsanevi olarak . Mağara duvarlarındaki eski çağlara ait çizimlerde bir takım yaratıkların kan içtiği gösterilmiştir. Nepal’e ait “Ölümün Efendisi” elinde kanla dolu, kafatası şeklinde bir kadeh tutuyor ve kanla dolu bir havuzun önünde duruyor halde betimlenmiştir. Bu duvar resimlerinden bazılarının i.ö. 3000 yıllarına kadar dayanan bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır. Rakshaslar, Vedas adı verilen eski kutsal Hindistan yazılarında tarif edilmiştir. Bu yazılarda (tahminen i.ö. 1500) Rakshaslar (yokediciler )vampirler gibi betimlenmiştir. Eski Hindistan hakkındaki bilgilere göre bir başka canavar daha vardı. Bir ağaçtan baş aşağı asılmış, yarasaya benzeyen ve kendi kanından yoksun bir canavar. Bu yaratığa ‘Baital’ deniliyordu.

    Diğer eski Asyalılar Malezyalılar gibi “Penanggalen” adındaki bir çeşit vampire inanıyorlardı.Bu yaratık insan başına sahipti ama bütün organları dışarıdaydı. Ve diğer insanların, özellikle de küçük kurbanlarının kanını içerek yaşardı.

    Tanınmış vampir yazarı Montague Summers’ın 1928’de yazılmış ve bir klagib olan “Vampir – akrabaları ve Yakınları” nda, ispanyol gezginlerin gelişinden önce vampirlerin Mekgiba’da yaşamış olabilecekleri söylenir. Ayrıca Arabistan’ın da vampirden haberdar olduğunu yazmıştır. Agul diye hitab edilen “Arap Geceleri Hikayeleri”nde vampir benzeri yaratıklar olduğunu yazmıştır; bu insan eti yiyen bir hortlaktır.

    Temeli ruhlara dayalı olan Afrika inançlarında da vampir efsanesine dair işaretler vardır. Caffre kabilesi bir ölünün tekrar geri dönebileceğine ve bir canlının kanıyla yaşayabileceği inancını benimsemiştir.

    Bir çok vampir hikayesinin olduğu eski Peru’da ,genç birinin kanının içilerek şeytanın müritlerinden biri olunacağına inanılırdı.

    Çok eskilere dayanan ölüm korkusu, büyü, hayat veren kan gibi olgular egzotik diyarlardan ve eski çağlardan günümüze kadar gelmiştir. Bugün ise vampirlerin evrimi hala sürmektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 38.
    0
    burdayızdır panpa bi yandan yazdıklarını arastırıyom ondan arada yok oluyorm
    ···
  19. 37.
    0
    burda mısınız lan
    ···
  20. 36.
    0
    KAYBOLAN UÇAK LiSTESi

    Piper Aztec N1435P,December 21, 1979
    Beech 58 Baron N9027Q,February 11, 1980
    Piper Turbo Arrow N505HP,July 5, 1982
    Beech H35 Bonanza N5999,September 28, 1982
    Piper Navajo N777AA,October 20, 1982
    Beech Queen Air 65-B80 ,November 5, 1982
    Cessna T-210-J N2284R,October 4, 1983
    Cessna 340A N85JK,November 20, 1983
    Cessna 402B N44NC,March 31, 1984
    Cessna 337 N505CX,January 14, 1985
    Cessna 210k Centurion N9465M,May 8, 1985
    Piper Cherokee Lance N8341L,July 12, 1985
    Piper Navajo N3527E,March 26, 1986
    Twin Otter charter, August 3, 1986
    Cessna 402C N2652B,May 27, 1987
    Cessna 401 N7896F,June 7, 1987
    Cessna 152 N757EQ,December 21, 1987
    Beech Queen Air N884G,February 7, 1988
    Cessna 152 N4802B,January 24, 1990
    Piper Cherokee N7202F,June 5, 1990
    Piper Comanche N8938P,April 24, 1991
    Grumman Cougar N24WJ,October 31, 1991
    Cessna 152 N93261,September 30, 1993
    Piper Cherokee Six N69118,August 28, 1994
    Piper Aztec N6844Y,September 19, 1994
    Piper Cherokee II N5916V,December 25, 1994
    Aero Commander 500-B N50GV,May 2, 1996
    Piper Cherokee Archer N25626,August 19, 1998
    Aero Commander 500 N6138X,May 12, 1999

    KAYBOLAN GEMi LiSTESi

    Distant Horizons, Disappearances long ago
    Marine Sulphur Queen,A 504-foot T-2 Tanker
    s.s. Poet,A 520-foot cargo ship
    Silvia L. Ossa,A 590-foot ore carrier
    Samkey,A 416-foot Liberty Ship
    For Whom the Bell Tolls, Freighters posted missing
    Ride the Savage Sea
    A Fleet of Yachts:
    Witchcraft, December 22, 1967
    Polymer III,A 43-foot power yacht, 1980
    Kalia III,A 38-foot sailing yacht, 1980
    Saba Bank,A 54-foot yacht, 1974
    ···