1. 1.
    0
    insan, tarih boyunca hem dış alem, hem de kendisi üzerine düşünmüş ve araştırmalar yapmıştır. Hatta düşünce tarihinin belli dönemlerinde insan üzerine düşünme, dikkatleri insana çekme yoğunlaşır. Böylece düşünce tarihi boyunca insanın özellikleri ve nitelikleri üzerinde kafa yorulmuş ve insanla ilgili farklı anlayışlar ortaya konmuştur. Bu yüzden başlı başına bir alan olarak insan felsefesi gelişmiş, insan da felsefenin ve bilimin konusu yapılmıştır. Örneğin ilk Çağda sofistlerle başlayan, Sokrates(M.Ö.469-399)'le devam eden Yeniçağda da Descartes (1591-1650), Hume (1711-1776), Kant(1724-1804), Hegel (1770-1831), Nietzsche (1844-1900) vb. filozoflarca da dikkat çekilen insan ve sorunlarına ilgi duyma eğilimi, 2O.yüzyiiın özellikle ikinci yarısından itibaren sistemli bir felsefe dalma dönüşür ve insan felsefesi en itibarlı felsefe alanlarından biri olur. Bunun için insan felsefesinin de diğer felsefe dalları gibi uzun bir gelişme tarihi vardır.

    Batıda yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle iki dünya savaşından sonra insanın uğradığı yalnızlaştıncı, sefil, biçare, bunalımlı ve aşağılayıcı durum karşısında, isyan bayrağını dalgalandıran egzistansiyalist filozoflar da dikkatleri insana ve sorunlarına çekmek isterler. Bu nedenle egzistansiyalizm bir insan felsefesi olarak da anılır.

    Çok erken tarihlerde islam dünyasında da insana ve özelliklerine dikkat çeken düşünürlerden söz edilebilir. Tasavvufu bir düşünme biçimi olarak benimseyen düşünürler, insanla ilgili fikirler etrafında yoğunlaşarak, daha çok "insan gerçekliğinin aşkın boyutunu dile getirirler. Kültürel arka plandaki farklılık göz ardı edilmeksizin, böylesi bir bakışın zaman zaman batıda da ortaya çıktığını söylemek mümkündür.

    Bu nedenle değişik zaman ve mekanda ortaya çıkmalarına rağmen tasavvuf ve varoluşçuluk gibi farklı bu iki anlayışın önde gelen temsilcilerinin insan konusundaki görüş-leri benzerlik arz edebiliyor. Bu meyanda ele alacağımız Mevlana (1207-1273) ile Karl Jaspers (1883-1969)'in insana bakışlarında bu tür bir paralellik bulmak mümkün olduğundan, insan konusundaki görüşleri arasındaki benzerlikler bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Öncelikle her iki düşünürün insan anlayışlarına kısaca değinilecek ve daha sonra konuyla ilgili benzerliklere dikkat çekilecektir.

    Mevlana'ya Göre insan

    Mevlana için insan, bütün problemlerine rağmen varlıkların en değerlisidir. Bu konudaki görüşlerini kutsal referanslarla destekler, insanı tanımada ayet ve hadislerin göz önünde bulundurulmasını tavsiye eder. Örneğin "Vettini Suresi'ndeki 'insanı en güzel şekilde yarattık' ayetini oku'% önerisinde bulunarak insanın ne kadar değerli ve onurlu olduğunu belirten kaynaklara dikkat çeker. O, insanın farklılığını ve değerliliğini bir beyitle ne güzel dile getirir: "Ey dost, en değerli inci candır. En güzel şekil olan insan şekli, arştan da üstündür, düşünceye de sığmaz. O, aslında bunu hakkıyla ifade etmenin zorluğunun şuurundadır. Bunu, "bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem ben de yanarım, duyan da yanar" dizesiyie vurgular. Çünkü onun düşünce sisteminde insan, Aşkın olandan bir öz taşır.

    Düşünürümüz, "Allah Adem'e kendi ruhundan üfledi" ayetinden esinlenerek, bu durumu, "bizim vasfımız da onun vasfından bir örnektir" diye dile getirir. insanın Yaratıcıdan bir öz taşıdığını kanıtlamak için, ilginç benzetmeler yapar. Bir diğer beyitte şu değerlendirmeye yer verir: "Yaratıcı Tanrı da, kendisine şükür ve hamdedilmesini ister. Bu yüzden insanın huyu da böyledir. O da kendisinin öğülmesini diler." Bununla birlikte Mevlana, insan-Allah ilişkisini/benzeşmesini, "Tanrı şah damarından yakındır insana" diyerek, insanın Aşkın olana yakınlığını, özde birlikteliğini vurgular.

    insan böylesine bir öz taşıyınca, hayvan karşısında da melek karşısında da üstün bir yere sahip olmaktadır. insanın diğer varlıklar karşısındaki üstünlüğünü Mevlana, eserlerinde defalarca vurguladığı gibi, bir hadisten esinlendiğini belirterek, Tanrı'nın yarattığı üç tür varlıktan söz eder ; bunların, melekler, insanlar ve hayvanlar olarak sınıflandırıldığını; meleklerin tamamıyla akıldan, bilgiden ve cömertlikten ibaret olduğunu, secdeden başka bir şey bilmediklerini, yaradılışlarında hırs ve hevanın olmadığım, mutlak nur olduklannı ve Tanrı aşkıyla dirildiklerini anlatır. Hayvanlar ise bilgisizdir, ot otlamakla semirirler. "Onlar ahırdan ve ottan başka bir şey görmezler, kötülükten, yücelikten, iyilikten gafildirler." insanlar ise "yan yaradılışları bakımından melektirler yarı yaradılışları bakımından da hayvan. " insan her iki yaratığın da özelliklerini taşır, ama onlardan farklı olarak tercihte bulunma/seçme yeteneğiyle donatıldığından, iradeye dolayısıyla özgürlüğe sahip kılınmıştır. Zaten üstünlüğü de buradan gelmektedir.

    Mevlana'ya göre, melek ve hayvan savaştan, çekişten anlamaz, istirahat ve huzur içindedir. Fakat insan bir sınama yüzünden çatışmayı yaşar. Bu çatışmanın yarattığı durumu, "Ademoğlu şaşılacak bir macundur, üstünlerden de üstün olduğu halde aşağılık âlemindedir" şeklinde açıklarken, insanın içinde bulunduğu zor duruma da dikkat çeker. Ama kötü (hayvanı) tarafına rağmen, kurtulması kendi elindedir. Çünkü o, kurtuluşunu sağlayacak bir donanıma da sahiptir.

    Bunun sebebi insanın düşünen ve akleden bir varlık olmasıdır. Mevlana'nın deyimiyle "insan düşünceden ibarettir." Düşünen varlık olması nedeniyle yanlış ile doğruyu birbirinden ayırma konusunda avantajlı bir yere sahiptir. Bu da onu değerli kılan bir özelliktir. Bu nedenle Mevlana, define arayan insanın hal-i pür melaline bakıp, asıl definenin kendisi olduğunu söylerken de, onun değerine dikkat çeker. Başka beyitlerde insanın değerini, "Âlemden maksat insandır" - ya da "Her insan büyük bir alemdir" biçiminde dile getirir.

    Mevlana'da insanın dış görünüşü, fiziği değil; esası, iç âlemi önemlidir. Şu beyitte vurgulanan budur: "Can, apaçık olduğundan, pek yakın bulunduğundan görünmez; insan, içi su ile dolu, dışı kupkuru küp gibidir. Mevlana konuyla ilgili görüşünü kavi kılmak için, meyvelerle benzerlik kurarak bu durumu açıklar: "Her meyvenin içi, kabuğundan iyidir. Teni de kabuk, sevgiliyi içi bil! insan pek latif bir içe maliktir. insansan bir an olsun onu ara! *
    ···
  1. 2.
    0
    tek solukta okudum kardeşim cidden harika devamı yok mu
    ···
  2. 3.
    0
    kesinlikle harika yazmışsın devdıbını bekliyorum.
    ···
  3. 4.
    0
    devamı yarın
    ···
  4. 5.
    0
    okuyanı gibsinler
    ···
  5. 6.
    0
    @5 şu güzel ortamı bozuyorsun
    ···