/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +87 -10
    sa beyler (bkz: tsigalko okoronkwo)' nun efsane hikayesidir gecenlerde bi adam acti bu basligi aticam diye atmadi sozlukte tamami yok zaten silinmis
    pdf sini indirdim 3 5 isteyen olursa atarim beyler

    edit:

    beyler goren okuyan falan varsa belli etsin kendisini




    çocukluğuma hiç inmeyeceğim,
    güzel bir lise hayatı geçirdim, mutluydum, arkadaş çevrem genişti ve geyiğin de ciddi muhabbetin
    de her türlüsünün yapıldığı harika bir grubum vardı.
    kızlarla aram her zaman iyi olmuştur, sınıfın sevilen çocuğuydum diyebilirim. iyi niyetliydim,
    sınıfımdan hiç bir kıza yan gözle bakmadım, sevgililerim oldu,
    reddettiklerim oldu, reddedilmelerim oldu,
    her şeyi yaşadım lise sıralarında.. yaşadığımı sanmışım oysa, oysa hayat daha yeni başlıyormuş
    da haberim yokmuş benim..
    dediğim gibi, iyi bir lise, iyi bir ortam, mutlu bir ergenlik dönemi,
    netice itibariyle bu da iyi bir öss başarısı getirdi, kalburüstü bir üniversitenin iyi bir bölümüne
    girdim,
    işte benim, bugünkü ben olma hikayem de o zaman başladı
    ilk günümü hiç unutamam,
    herhalde kendini kasmaktan 1-2 cm genişlemiştir vücudum,
    düşünsenize, o sıcak arkadaş ortamından çıkmışsınız, leb demeden leblebiyi ağzınızdan alan
    kankalarınız, karı kız ortdıbınız, gittiğiniz kafeler, oturduğunuz pastaneler, ananız babanız, hepsi
    ardınızda kalmış.
    ve sizinle benzer duyguları yaşayan, farklı kültürlerden, yurdun farklı köşelerinden, farklı
    yaşantılardan, farklı ortamlardan 60 küsür insanla aynı sınıfa konmuşsunuz. o atmosferin
    elektriğini hayal edebiliyor musunuz?
    üniformalar gitmiş, herkes deyim yerindeyse cicilerini giymiş, o gün üniversitenin ilk günü..
    önceki iki geceden yurtta tanıştığım elemanlarla sınıfa girdik,
    eşyaları koydum, daha pek kimse yoktu, erken gelmişiz.
    sonra bu çocuklardan birinin tanıdığı kızlar ve onların da arkadaşları var, neyse biz 4 e 4 grupça
    takıldık biraz dışarda,
    ben de bir yandan diyorum ki "iyi lan gene ilk günlerden insan tanımaya başladık" ama inanın
    içimde öyle dalgalı bir deniz var ki anlatamam, yeni bir ortamın ve yeni insaların verdiği o tuhaf
    "aman gibko bir hareket yapmayayım" telaşı bir yandan, bütün bunların güzelliğinin verdiği
    heyecan bir yandan.
    neyse ki herkes sıcakkanlıydı da * benim de gerginliğim azalıyordu böylece.
    dersin başlamasına yakın sınıfa bir gittik, tribün gibi dolmuş, söyle bir göz gezdirdim ki daha ilk
    anda gözüme çarpan olay şu "sınıfın en az 3 te 2 si kız"
    gözlerim yaşardı aq..böyle olacağından haberim yoktu, cennete düşmüş olmalıydım.
    geçtik sıraya oturduk, muhabbettir gidiyor, ön sırakiyle laflaşıyoruz, arka sıradakiler bir şey
    soruyor derken her şey harika.. sınıfta o yeni tanışan insan kalabalığının iç gıcıklayıcı uğultusu
    filan..
    tüm bunlar akıp giderken onu gördüm, hani bizim klagib deyimimizle hayatımı giben kızı..
    gerçi artık hayatımın gibildiğini düşünmüyorum şimdiki aklımla,
    sadece değişmiş işte, bu değişimden memnun muyum? eski ben, bozulmadan, yaralanmadan,
    kirlenmeden bu yaşıma gelseydi nasıl olurdu? bilemiyorum,
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +19
    yi geceler panpalar
    iple çektiğim haftasonu gelmişti beyler,
    günlerden cumartesi, büyük buluşmaya hazırlanıyorum, kankam da saolsun her anlamda moral
    motivasyon desteğiyle arkamda "yürü be koçum benim, olacak bu iş bak demedi deme"
    gibisinden hem ufaktan taşağını geçiyor hem de beni keyiflendiriyor.
    o hafta sonu da hava çok güzel, hani yağmurun soğuğun ardından bir ara gene sıcaklar geliyor
    ya, pastırma sıcakları derler.. aynen o hesap, ben de düşündüm dışarda çay bahçesinde filan
    takılırız, böyle hava bir daha bulunmaz o mevsimde, içeri tıkılmayalım.
    tamam dedi, fark etmez dedi.
    buluşma yerine varana kadar mesajlaştık, ben erken vardım tabi, 10 dakika kadar bekledikten
    sonra baktım karşıdan geliyorlar..
    geliyorlar evet, çünkü yine 2 kişiler aq..tipsiz, sivri burunlu kankası da yanında..
    o an epey hayal kırıklığına uğradım beyler, ne yalan söyleyeyim, teke tek buluşacağız diye
    bekliyordum açıkcası..
    neyse, geldi bunlar, ben bozuntuya vermedim ama yancısını öldürmek istiyorum o an yani
    bilemezsiniz. amk kızı musallat oldu lan başımıza, adını inadına söylemeyeceğim burada, çengel
    burun diyelim..
    çok güzel bir yol var böyle ana çarşı caddesinin üst sokağında, aşıklar yolu mu, çiftler yolu mu
    öyle bir adı vardı,tam anımsayamadım şimdi,
    ben de oranın girişinde bekliyordum, selamlaştık, gene gündeki teyzeler stili öpüştük filan, öbür
    gibiğin sadece elini sıktım..
    yürümeye başladık, biraz ilerde ağaçların içinde güzel bir çay bahçesi var, oraya zütürdüm
    bunları, oturduk ada çayı içiyoruz, ben paso bunun gözlerinin içine bakıyorum konuşurken,
    gerçi genelde o konuşuyor bıcır bıcır aq o kadar sevimli ki..hiç susmasın istiyorum, zaten öyle
    zamanlarda masada isterse 100 kişi olsun yine de varlığını unuturdum onların, o yüzden artık o
    kadar da kötü hissetmiyordum tek gelmediği için.
    ···
  3. 3.
    +18
    ama bundan şikayet edecekte değilim..
    işte, onu gördüm, cam kenarında, benim sırama göre ön çaprazımda oturuyordu.
    bense duvar kenarında, huyum olduğu üzere duvara yaslanmış, son derece rahat, kahvede gibi
    takılıyorum. aramızda orta sıralar ve en azından 3-4 metre var,
    ama o büyülü an da, öyle bir kitlenmiş ki gözlerim, sanki hemen yanıbaşımdaymışcasına, sanki
    sınıfta sadece o ve ben varmışcasına..
    etrafımdaki uğultu iyice anlaşılmaz olmuştu, yanımdaki adamların konuştuğunu duymaz, anlamaz
    olmuştum.. sadece o ve heyecanlı heyecanlı etrafa gülümseyip birileriyle laflaşan o sevimli surat
    vardı gözlerimin önünde.. kitlenmiştim, dalıp gitmiştim adeta..
    size yalan söylemeyeceğim,
    ben lisede çok fazla kızla çıkmadım beyler, hele aşık olmak? sevmek? teğet bile geçmedi emin
    olun..
    yo aslında sevdim tabi sevgililerimi, ama tadı hoşuma giden bir çikolatayı sevdiğim gibi, üzerime
    yakışan bir gömleği sevdiğim gibi, beğendiğim bir televizyon dizisini sevdiğim gibi..
    ya şimdi olanlar neydi peki böyle? daha önce hiç böyle bakmamıştı gözlerim, çok yabancıydım bu
    duyguya binler, bilemezsiniz.. yaşım 18 e dayanmış, ben daha ilk defa aşık oluyorum..
    şimdi bile arkadaşlarla ne zaman bu muhabbeti döndürsek, "ulan harbi film gibiydi sizin olayınız"
    diyorlar,
    harbiden de film gibi başlamıştı,
    her şey senaryoya uygundu,
    sevmeyi yeni öğrenen toy delikanlı, sevimli ve ışıltılı esas kız, ilk görüşte aşk ve onu peşpeşe
    izleyen hoş tesadüfler (!)..
    ilk gün konuşmayı beceremedim,
    ama göz göze geldik bir kaç kere, e tabi günün neredeyse tamamı boyunca benim gözlerim ona
    dönük olunca ister istemez göz göze geliniyor aq..hatta bir seferinde gülümsedi sandım, içim gitti
    resmen.
    o gün ufaktan da olsa ders bile işlendi, etrafımdaki insanlar birbirlerini daha iyi tanıdı, ama ben
    bunların hiç birinin farkında bile değildim. toz pembe bir denizin içinde yüzüyordum.
    tahmin edeceğiniz gibi, o gece uyuyamadım..
    bu kız, henüz adını bile bilmediğim sınıf arkadaşım..
    beyaz tenli, düz siyah saçları beline kadar uzanan, güzel yüzlü, irice ela-yeşil gözleri olan,
    yüzünden gün boyu gülücük düşmeyen, tatlı heyecanı ile daha da çekicileşen bu kız..
    benim hayatımın kadını olmalıydı,
    o yaşta ne hayatı, ne kadını demeyin.. bazen insan hisseder ya, hah dersin, işte bu olmalı, böyle
    olmalı..bu olacak, olmak zorunda..
    sabahları okula gitmek zor gelir sanarsınız, ama üniversitenin o ilk günlerinin heyecanına bir de
    bu ilk görüşte tutulma eklenince neredeyse alarma bile ihtiyaç duymamaya başlamıştı beynim ve
    bedenim.
    1-3-5 gün derken, ilk haftanın son günü ciddi anlamda ilk tanışmamız ve muhabbetimiz oldu..
    şarkı paylaşayım bir tane:
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Vay dbk
      ···
  4. 4.
    +16

    OKUYANLAR BU ENTARiYE SUKU CUGU CEVAP FALAN BiSEY ATSiN KAC KiSi OKUYOR MERAK EDiYORUM

    ···
    1. 1.
      0
      Atmazsan adresini öğrenir gecenin kabusu olurum 2000 sayfayıda at
      ···
  5. 5.
    +14
    http://fizy.com/tr#s/1ahl6d
    adı ayşen'miş,
    tam da o sevimliliğine yakışır bir isim..
    o gün kimya dersi vardı, laboratuvardayız,
    tabi ben bir haftadır kızı devamlı kesiyorum,
    bir yandan da diyorum "ulan hayvan gibi bakmasam ya, ayıp oluyor, ilk günden sapık gibi
    damgalanacağız" ama bir yandan da gözlerimi alamıyorum, resmen mücadele ediyorum
    savaşıyorum kendimle ama olmuyor be panpalar, yaşayan bilir.. zaten baktığın her yerde de onu
    görüyorsun ya..kafanı başka yere çevirsen ne fayda..
    neyse,
    laboratuvarda böyle bankolar var, her grup için setler hazırlanmış, altı grup muyuz neyiz,
    kütüphane gibi düşünün o bankoların arasını, arada iki tane raf gibi bölmeler var, karşı tarafı
    görebildiğiniz,
    amk öyle de bir yerde ki o bölmeleri ayıran sunta, benim karşıyı görmek için ya biraz eğilmem, ya
    da biraz parmak ucuma yükselmem lazım..
    deneye başladık, tam karşı grupta bu,
    anladım tabi başıma geleceği, hemen alet edevatın başında kaçtım aq, elim kolum titreyecek rezil
    olacağım.
    deftere not alıyor bahanesiyle eğildim bankonun üzerine, alttaki aradan buna bakıyorum bir
    yandan da,
    gördü baktığımı, hemen kaçırdım gözlerimi, ulan zaten bir an için göz göze gelebilmek için
    bakıyorum ama geldik mi de hemen otomatik refleks olarak kaçırıyorum gözlerimi..
    neyse böyle bir oldu iki oldu..
    derken ben artık utandım kız rahatsız olacak diye, ama bakmadan da duramıyorum,
    ···
  6. 6.
    +11
    dedim bu sefer de yukardan bakayım bari çaktırmadan biraz, parmak ucuma yükselip bir göz
    uzattım ki o da bana bakıyor olmasın mı o ara?
    bu sefer gözlerimi de kaçıramadım, bir gülümsedi bu bana muzurca, o an öldüm işte beyler..o an
    ben öldüm, artık başka biri vardı beynimin bedenimin içinde, bambaşka biri, yabancı biri, aşık
    biri..
    mavi göz farı sürmüştü o gün, inanılmaz, bu kadar mı yakışırdı bir insana o şey? hala
    unutmamışım..
    tabi dersde o bakışmalar, gülümsemeler filan,
    hafifden gazı aldım ya ben,
    ders bitti, toparlandık çıkıyoruz, koca sınıf kapıya hücum etti,
    baktım bu ağırdan alıyor, dedim "oğlum fırsat bu fırsat, yarat bir bahane"
    ben de acele etmedim, aq o yaşta bebenin yaratacağı bahane ne olacak, çıkışımızı ayna ana
    denk getirip kapının önünde yol vereceğim de o da teşekkür edecek filan öyle oradan muhabbet
    olacak..
    ···
  7. 7.
    +10
    gene muhabbet koyu, ben biliyorum ki biz artık ciddi anlamda flört ediyoruz zira kimse normal
    arkadaşına inciğine cinciğine varıncaya kadar anlatmaz hayatını.. yedi ceddisine kadar tanıdık
    birbirimizi..ama bir türlü malum konulara giremiyoruz,
    o konuları açması gereken benim tabi malum, yük erkeğin omuzlarında, ama ben de rahat
    olamıyorum bir türlü, ne vardı yani şurada baş başa olsaydık..
    çift olarak gelmeyi o mu istedi, yoksa öbür kancık mı yapıştı bilemiyorum ama şunu söyleyebilirim
    ki, bunu isteyerek yapan kızlar genelde özgüvensiz tipler oluyorlar. zira sizinle baş başa
    kaldığında açılabilecek konuların tamdıbına karşı yüreklice cevaplar vermeyi gözleri yemiyor,
    yanlarında her daim sığınacak bir liman, tutunacak bir dal istiyorlar-ki bu tarz durumlarda bu 3.
    kişiyi devreye sokup konuyu değiştirebilsinler.
    ben de o konulara hiç girmedim, giremedim, çünkü zaten biliyorum ki ben açtığım anda kapacak
    mevzu, sohbetin rotası bir şekilde 3. kişi vasıtasıyla değiştirilecek..
    gene baya oturduk orda, artık hafiften akşam üstü oluyor, kalkalım mı biraz yürürüz dedim.
    çay bahçesinden çıkıp aşıklar yoluna girdik, çok güzel bir yer beyler gerçekten böyle sağı solu
    ağaçlı, banklar, süs havuzları, heykelcikler filan, her 5-10 metrede bir yukarıda başımızın
    üzerinde gül motifli taklar.. harika bir ortam. yürüyoruz beraber, ben bunların ortasındayım, bilerek
    aralarındaki bağlantıyı kestim aq..
    o ara bir baktım elma şekerci var yolun kenarında, hemen bunlara bir şey demeden gittim
    şekercinin başına, 2 tane elma şekerini aldım geldim.. bunlar nasıl kıkırdıyorlar, "kızlar hiç teklif
    etmedim kibarlık yapmak zorunda kalmayın diye" diyip ben de sırıttım. ayşen o ara bir yandan
    tatlı tatlı gülümseyerek, "ya çok tatlısın ama ben elma şekeri pek sevmem, bunu sen al, ben de
    bir tane pamuk helva alayım" dedi.
    ···
  8. 8.
    +10
    bu arada yorum yapan panpalarıma da teşekkür ediyorum, bu olayı yakın olduğum 5-6 kişiye
    tamamen anlatmışımdır, dışardan bir gözün ve aklın yorumlamasını hep merak ederim ve dikkate
    alırım zira bu olayda nerde hata yaptığımı hala net olarak bulamadım.
    tabi sizle bu acıdan fazlasını da paylaşmayı düşünüyorum inş. malum, hayat hep acılardan ibaret
    değil, bu öykü de bir dram değil, "acı hayat" ı yeniden çekmeyeceğim yani. bunun için konu
    başlığına bakmanız yeterli zaten,
    unutmayın,
    "yeterince yükseğe çıkmak için, bazen önce dibe vurmanız gerekir, suyun altına zorla bastırılan
    bir deniz topu gibi.. sizi tutan ellerden kurtulduğunuzda tahmin edemeyeceğiniz yüksekliklere
    fırlarsınız.."
    tekrardan iyi geceler,
    takip eden kardeşlerimle yarın gece görüşmek üzere
    iyi geceler arkadaşlar, başlıyorum
    http://fizy.com/tr#s/1ai0hb
    mesajın ondan geldiğini görünce, kalp atışlarımın arttığını hissettim..oha, baya baya
    heyecanlanmıştım beyler, saat gecenin 2 sini geçmiş, ertesi gün okul var ve ayşen den mesaj
    geliyor??
    bunlar önemli detaylardı benim için, resmen ellerim titreyerek açtık mesajı, az önceki konuşmalar,
    sinirli halim, yorgunluğum, hepsi yalan olmuştu.
    "bugün öyle kestirip attığım için kusura bakma. ama dediklerimin arkasındayım, ben yurtta
    yatıyordum yaa sen beni nasıl orda gördün ki??"
    ···
  9. 9.
    +9
    günler geçti, pazartesi geldi, o sabah gene içim içime sığmıyor, bir şekilde kontağı sağlamışım,
    artık işi ilerletmeye bakacağım, ortak noktalar bulacağım falan filan..
    geldik okula, o ara bizim bin, serhat, bu bahsettiği kızla beraber binanın önünde, bir önceki
    minibüsle gelmiş heralde,
    ben sınıfa gideyim, ayşen i göreyim diye kuduruyorum, ama bir yandan da adamlar, hatunlar
    kapının önünde, zütümü dönüp nasıl gideyim..
    yeni kızla tanıştık biz de, ebruymuş adı, hoş kız, izmirli, tiki desen dersin ama iyi bir kız gibi
    duruyor, sanki yaramızlık yapabilme çabasında olan muhallebi çocuğu gibi, beceremeyecek yani
    belli, tiki olmayı, cool olmayı beceremiyor..
    biraz kapı önün muhabbetinden sonra girdim sınıfa,
    direkt girişte pencere kenarını görüyorsun zaten, ayşen, ay gibi parıldıyor tam karşıda, selam
    vereyim diye sıralardan birine oturana kadar ona doğru baktım, az daha sivri yer gibime giriyordu,
    görmedi, yine gülümseye gülümseye, heyecanlı ifadesiyle birşeyler konuşuyor etrafındakilerle..
    kös kös oturdum aq sıraya..
    bir şarkı daha vereyim,
    http://fizy.com/tr#s/2b7hc1
    oturduğum yerden paso buna bakıyorum gene tabi,
    o ara bizim çocuklar-kızlar da geldiler,
    gruptaki kızlardan 4 ü bizim sınıfta, biri aynı bina ama başka bölüm, bizim sınıftan bir tanesinin
    liseden arkadaşıymış.
    neyse yerleşiyor millet, ebru geldi yanıma oturdu, "oturdum ama böyle, gelecek yoktu demi?"
    "yo yo önemli değil, hoş geldin (malca gülümsedim)"
    önemli aq..önemli, sana kalk diyecek halim yok herhalde oturduktan sonra..
    ders başladı, ben gene duvar kenarındayım, ama gözler paso pencere tarafına bakıyor..
    tabi ben o ara hiç farkında ya da hesabında bile değilim ama şimdi düşününce anlıyorum ki, ebru
    bütün ders yan gözle onu izlediğimi düşünmediyse adımı değiştiririm..
    ders bitti,
    grupla dışarı çıkıcaz gene, ayşenden tarafa baktım, gördü bu sefer, gülümsedim, gülümsedi..
    ···
  10. 10.
    +9
    kendime itiraf edemediklerimi, o resmen kafama çarptı..ee boşuna dememişler, dost acı söyler
    diye..
    bu arada bilmiyoruz sizler farkettiniz mi benim hikayemdeki ekgib kısımları? ben şimdi yazarken
    çok daha iyi görebiliyorum yediğim çalımları, acaba siz de başından beri yakaladınız mı tüm ip
    uçlarını merak ettim.
    takip eden panpalarım bu konuda biraz yorum yapabilirse sevinirim zira, artık hikayenin acılı
    kısmı epey ilerledi, olgunlaştı, züte girecek kazığın ucu da göründü..o nedenle sizden de
    tahminler bekliyorum.
    son iki part girip bu geceyi noktalayalım,
    epey hararetli konuşmalardan ve ikimizin de içindekiler masaya boşaldıktan sonra nihayet yurda
    dönmüştük.. başım zonkluyordu beyler.. bütün vücudum yanıyordu..ama bu ateşin, sabahki ile
    uzaktan yakından alakası yok keza bu bana enerji değil, uyuşukluk veriyordu.. bitkinlik bedenimi
    tamamen ele geçirmişti..
    erkeden yatağa girdim gene, dönüp durdum..oda arkadaşlarım duruma saygı duyup ışığı filan
    söndürmüşlerdi, biri zaten gene başka kata kaçmıştı, tolga da karanlığın içinde, yattığı yerden
    telefonla oynuyordu.
    biraz onla konuştuk, hatta epey konuştuk.. beyler, sizinle kafa dengi olan, ya da ortak mevzulara
    sahip biriyle karanlıkta yattığınız yerden konuşmak insana çok iyi geliyor. bunu da dip not olarak
    belirteyim.
    hatta uzmanların ciks sonrasında filan çiftlerin konuşmasının bu yüzden önemli ve faydalı
    olduğunu söylüyorlar. hakkaten, karınız olsun, sevgiliniz olsun, arkadaşınız olsun, karanlıkta yatar
    haldeyken muhabbet etmenin tadı ve etkisi çok başkadır.
    ···
  11. 11.
    +8
    öyle ki arada bir 5 dakika yanlarından ayrılıp nefesleniyorum filan..
    ebruyla aramız fazla iyi oldu, artık her ders bana yer tutuyor, her masada yanıma oturuyor, serhat
    bini, kızı gruba getiren eleman olarak bu durumdan hoşnut değil tabi, ben biraz seziyorum bu
    durumu ama inanın o an umrumda bile değil, çünkü benim o tayfadan 3-5 muhabbet ve
    mekanlarda öylesine takılmacadan başka bir beklentim yok, ince bir hesabım yok, olanlar
    düşünsün aq bana ne?
    benim hesabım ayşen le, tabi birde grubun içindeki en delikanlı adam olan kankam okan la..
    gerisi gölge etmese yeter..
    neyse o gün, gene paso bunlarla takılıp ayşen in yanına gidemedim.. ders bitti okuldan çıktık
    okan la atladık geldik merkeze,
    o ara da yağmur yağıyor ince ince, ama çok kıl bir yağış stili anlatamam yani.. benim üstümde
    kapşonlu var ama yağmurluk kumaşı değil, bariz ıslanıyoruz yani,
    saçak altlarından filan yürüyoruz, kafenin birine oturup dertleşeceğiz,
    o ara okan beni dürttü, "oğlum, bu senin kız değil mi ya baksana?"..
    harbiden de o, elinde şemsiye, tipsiz arkadaşıyla beraber saçağın birinin altına büzülmüşler, birini
    bekler gibiler, biz de karşı kaldırımdayız, tabi onu orda görünce hemen o tarafa geçmeye yeltendim, az daha
    eziliyordum arabanın birinin altında, okan diyor "tamam lan sakin ol" filan..
    geçtik, yanlarına gittik..aa merhaba selam melam derken, dedim "hayırdır napıyosunuz bu
    yağmurda ya?" gülerek, bir arkadaşımızı bekliyoruz dedi benimki,o an bir kaç saniyeliğine de olsa
    benim moral bi taban yaptı aq..bayılıcam sandım..bir arkadaş ha?
    bu benim sıfatın kaydığını anlayınca, "hemşirelikte okuyan liseden bir kız" filan dedi, bilmiyorum
    bu yüzden mi hemen ben sormadan bunu ekledi ama yine de ben sebebe değil, sonuca
    odaklanmıştım o an, platonik aşkım, başlamadan bitme tehlikesini şimdilik savuşturmuştu.
    sordum,ne yapacaksınız? planınız var mı?
    yoo, o da gelsin öyle bir yerlere gideriz otururuz diye düşünüyorduk dedi,
    ···
  12. 12.
    +8
    bu benim onca agresifliğime rağmen yine de alttan alınca ben de sakinleştim bu sefer.. daha
    normal konuşmaya başladım, tanımaya yönelik bir kaç kritik soru sordum, çekinmeden cevap
    verdi..o öğle arası ebru hanımla ilk kez o denli açık ve net konuşabilmiş, biraz da olsa birbirimizi
    tanıyabilmiştik..
    masadan kalktık, gidiyoruz, normalde ifadesiz olan yüzü bu sefer epey canlı, gülümsemeye hazır,
    bana döndü yine, "ya tsigalko ben ilk zamanlar aslında epey konuşmaya çalışmıştım ama sen
    çok soğuk geldin bana, ne bileyim, kendimce komiklikler filan bile yaptım ama sen o kadar sert
    durunca ben de demek ki bu çocukla arkadaş olmak için böyle yapmak lazım deyip kendimi
    kastım, aslında hiç de o ilk izlenimimdeki gibi soğuk değilmişsin"
    beyler okul ve iş yaşamım boyunca bu "hiç de göründüğün gibi soğuk değilmişsin" lafını pek çok
    kez daha duymuşumdur. aslında hakkaten de cana yakın bir binim, hatta samimi olduklarımla
    bariz cıvıdığım bile olur bazen ama demek ki biraz da mizaçla alakalı..
    artı bir de benim gözümünü ayşenden başkasını görmeme olayı var o zaman tabi, inanın ebrunun
    ağzından ne çıkmış, ne demiş ne etmiş hiç gözümün önünde bile değildi yani..
    biz bunla dersin başlamasına yakın girdik sınıfa, neredeyse geç kalacakmışız, o ara bu elini
    omzuma filan koydu, sıramıza doğru gidiyoruz,ben alışkanlık olduğu üzere gayri ihtiyari cam
    kenarına doğru bir baktım ki, başımdan aşşağıya kaynar sular döküldü aq..
    nasıl öyle dalmışım bilmiyorum lan, resmen gülüşe gülüşe kol kola sınıfa girdik kızla, o ara ya
    ayşen gördüyse? ya yanlış anladıysa..
    http://fizy.com/tr#s/1agwcb
    ···
  13. 13.
    +8
    bilmiyorum bu işin bir saniyesi var mı ama herhalde en çabuk kızarma konusunda giunnes
    rekorlar kitabını zorlardım diye düşünüyorum.. resmen ateş bastım..
    oturduk sıraya ama benim gözlerim hala ayşene bakıyor, sırtı dönük, görmemiş olma ihtimali var
    ama, gördüyse de benim bunu bir şekilde ona açıklama imkanım yok.. ebru farketti bendeki
    rahatsızlığı,
    "ne oldu ya?" filan dedi, o ara hala kırmızıyım sanırım, güldü sonra, koluma dokundu, önüne
    döndü tekrar ama hala ince ince gülümsüyor salak.. muhtemelen yanlış anladı.. anlamak istediği
    gibi anladı belki de, bilemiyordum.
    o ara hoca girdi sınıfa, ama ben bir tak anlamadım tabi ne o dersten ne de bir sonrakilerden,
    ders arasında yerimden kalkmadım.. çakılmış gibiydim, ebru gelmiyor musun filan dedi, yok
    dedim.. hayret tek başına çıktı bu,
    ben de yine fırsattan istifade ok gibi fırladım, gittim benimkinin yanına, naber falan filan derken,
    baktım bunda bir tuhaflık yok, o ara ben de suçluluk pgibolojisiyle fazla gaza gelerek resmen
    bağıra bağıra " bu akşam bir yerlere gidelim mi?" dedim. tabi bu epey şaşırdı çünkü dediğim gibi,
    sınıfta gayet resmiydik. biraz yüzüme baktı gözlerini kırpıştıra kırpıştıra, ben yediğim taku
    anladım tabi, sözsüz bir kuralı ihlal etmiş gibiydim.. neyse ki bu "olur tabi" diyerek beni yeniden
    domatesleşmekten kurtardı.
    "yalnız bu akşam kızlarla çıkacağım, yarın çıksak olmaz mı?" dedi, o ara bunun sırasının
    etrafındaki hatunların hepsi duydu tabi, pis pis gülümsüyorlar, ne var aq? sanki ayıp bir şey
    var.. neyse, tamam dedim ben de, canıma minnet.
    salak salak gülümseyerek ayrıldım sırasından, artık o yanındaki zilliler ne muhabbet döndürdüler
    arkamdan allah bilir, sıraya doğru bir yöneldim ki ebru da çoktan gelmiş oturuyor, neredeyse ders
    ···
  14. 14.
    +8
    daha önce gittiğimiz bir kafeye doğru gidiyoruz.
    10 dakka filan yürüdük,
    tam kafenin sokağa doğru sapıyorduk ki, karşı kaldırımda, atm nin önünde onu gördüm, sırtı bana
    doğru dönüktü..o an bütün vücudum kaskatı kesilmişti.. derin nefes almaya çalıştım,
    beynime bütün iyi ve kötü düşünceler aynı anda hücum etmiş, galip gelmek için birbirleriyle
    kıyasıya mücadele ediyorlardı.. okan öyle felç olduğumu görünce,
    "ne oldu lan?" dedi,
    bi muz yeyip geliyorum hemen
    kafamla karşıyı gösterdim,
    -"ee ayşen değil mi bu?"
    evet anlamında kafa salladım gene, konuşamıyordum.
    -"tamam aga ne olmuş, sahi sen kutuyu verdin demi? ne oldu ne dedi?"
    -"oğlum" dedim.."bu kızın şu an yurtta yatıyor olması gerekiyordu."
    bu da bir an duraksadı "ne..nasıl?"
    -"bu kızın şu an yurtta yatıyor olması gerekiyor.. bana öyle deyip buluşmaya gelemeceğini söyledi
    sabah!"
    ···
  15. 15.
    +8
    lütfen bana hissettiklerin, her neyse, saplantı seviyesinde olmasın.. çünkü ne daha fazla kırmaya
    ne de kırılmaya takatim var.. artistlik yapmaksa en son düşündüğüm şey zaten..
    o yüzden..biz arkadaşız ebru.. sadece arkadaşız tamam mı?..sence de öyle? ha?
    ders bitiminde, ebruyla beraber çıktık sınıftan, muhtemelen servislerin oraya kadar beraber
    yürümek zorunda kalacağız.. sevgilisi olan bir adam için pek hoş bir durum sayılmaz zira
    yanımdaki kız da yanlış anlaşılmalara mahal verebilecek seviyede..
    sınıftan çıktık, koridoru geçtik konuşmadan, ben tam "servislere bırakayım seni istersen" diye,
    zaten olacak olan (ve en fazla o kadarı olmasını temenni ettiğim) şeyi teklif edecektim ki tam bina
    çıkışı merdivenlerinde mine yi gördüm,
    derse gelmiş olmalı..
    nedensiz bir tereddüt yaşadım,
    sonra mine de alt basamaklardan kafasını yukarı doğru çevirip beni gördü, hemen tatlı tatlı
    gülümseyip, buruk biçimde el salladı..
    ben ebruyu filan unutup direkt yanına gittim benimkinin, merdivenlerin başında sarıldık.. öyle
    sıcak, özlemle.. sadece ebruyu değil, okulun orta yerinde, onca insanın arasında olduğumuzu da
    unutmuştum, unutmuştuk..
    aman.. sanki çok da umrumuzdaydı.. benimdi o..ben de onun.. utanılacak ne varsa sanki..
    sonra ayrıldık hafifçe, yanağıma bir öpücük kondurdu,
    "nasılsın hayatım?"
    "bildiğin gibi işte"
    yüzümü okşadı, "ben derse girmeyeceğim canım.. çıkışta seni almak için geldim, bir yerlere
    gideriz, konuşuruz biraz.. demi? yani istiyorsan.."
    evet.. buna tam da şu an ihtiyacım vardı.."iyi yapmışsın, düşünceli sevgilim benim..ama dersini de
    kaçıracaksın?"
    "sorun olmaz kızlardan notları alırım ben" deyip gene gülümsedi.. öyle sıcak.. huzur veren bir
    gülümseme.. zaten o andan sonra derse gideceğim dese de bırakamazdım onu..
    ···
  16. 16.
    +8

    OKUYANLAR REZ FALAN ALSIN Bi BELLi ETSiN KENDiLERiNi

    ···
  17. 17.
    +7
    yarın gene okul var..yine görmek istemediğim suratları görmek var,görmek istediklerini
    görememek var... dııırıııtt dııırıııtt lanet olsun bu hayat,lanet olsun bu sevgim..
    http://fizy.com/tr#s/2b7lea
    okul, yine klagib..bizim eski tayfayla, serhat beyle aramızın düzelmesinden ötürü otomatik olarak
    yeniden aramız iyi..gerçi necatiyle zaten yine de iyiydik de, o kaşar kızların alayını sallayın çöpe
    amk karaktersizleri..
    nilayla takılıyorum tabi,
    ebru ve ufuk (sümsük) inanılması güç bir şekil, çıkmaktalar,
    derste arada baktım ebru bunun omzuna filan yatmış, beraber uyuyorlar sıranın üzerinde (zaten
    bence o elemanla yapılabilecek en renkli aktivite yani..)
    benim de, epey şaşırmakla beraber, işime geliyor tabi bu durum. umuyorum ki bu sefer sonsuza
    kadar kurtuldum,
    ancak durum şu ki, kendi çapında bir intikam alma ya da kıskandırmaya çalışma, ya da kızların iç
    dünyasındaki bir takım abuk subuk hesaplardan mütevelli gibko bir şeyler yapma çabasında da
    olabilir..olabilir çünkü bunu bana da söyleyen nilay,
    ···
  18. 18.
    +7
    bu sefer tamamen silkinmiş, meydan okuyor gibiydi,
    "orası öyle tabi canım" dedim.."ama insan, bir noktadan sonra, yoruluyor.. elinden tutan biri olsun
    istiyor. ona ana babasından, dostundan farklı gözlerle bakan, onu bir başka anlayan, bir başka
    seven..ona karşı kendini farklı hisseden ve farklı hissettiren biri olsun istiyor"
    "doğru" dedi.."ama işte nasıl emin olacaksın ki doğru kişiyi bulduğundan?"
    "ne kadar inanıyorsan, o kadar eminsindir"
    artık tavla filan kalmamıştı ortadan,
    ben konuşurken heyecan ve duygu yoğunluğundan dalıp elime taşların 3-5 tanesi almış
    oynuyordum, mine de bir yandan konuşmaya çabalarken bir yandan da az önce kırdırmamaya
    çalıştığı taşlarını şimdi üst üste dizmiş kule yapıyordu dalgın dalgın.
    elimdeki taşlardan birini, onun yaptığı kulenin üstüne koydum..
    gülümsedi.. gülümsedim..
    beceriksiz ellerimizle biraz daha yüksettik kuleyi.. gözlerimiz, sanki bir diğerininkinin arkasını
    okumak ister gibi bakıyordu..
    anlamıştım beyler,
    bu kız, bana karşı zaten boş değildi..ilk geceden beri..ya ben?..muhtemelen hayatım boyunca
    yaptığım en doğru şeyi yapıyordum şu anda.
    ···
  19. 19.
    +7
    hemen şimdi olabilir, yazmış. ulan aynada kendime bir baktım, leş gibiyim, akşamdan kalmayım.
    kendini bir atarsın duşun altına, kafayı filan bile kurutmadan, jöleyi boca ettim, nasıl acele
    ediyorum ama..
    ve bu hayatta en nefret ettiğim şeydir, asla ve asla, hiç bir işimi aceleye getirmemeye çalışırım,
    zamanı geniş kullanmayı severim.
    neyse tabi fırladım çıktım yurttan, dediği yere gidiyorum, içimden yalvarıyorum ama..ne olur, ne
    olur allahım bu sefer sadece ikimiz olalım..sadece ikimiz olalım ki bu gece bitsin bu iş..
    takip eden panpalar, gece görüşmek üzere, öpüldünüz.
    güzel bir şarkıyla başlayalım,
    http://fizy.com/tr#s/1ai6rx
    söylediği yere gittiğimde bulamadım ayşen i, biraz geç kalmışım tabi, o beni direkt 5 dakika içinde
    yurttan çıkar gelir diye tahmin ediyordu muhtemelen. mesaj attım nerdesin gibisinden,
    "biz kafeye geçtik, üst kattayız" yazmış... aq deliricem beyler. gene "biz" diyor..gene yalnız
    değil..yani nedir bu anlayamadım ki? gibicez mi sanki tek yakalayınca?
    yemin ediyorum o kadar seviyor olmasaydım çeker giderdim, ama mümkün mü? ağzıma sıçsa
    gidemem işte..bu hareketleriyle de sıçmaktaydı zaten.
    içimden "ulan gene bu çengel burun salça olduysa bu akşam ne yapıp ne edip züt edicem onu o
    masada çaktırmadan, öyle ki bir daha benle değil aynı masaya oturmak, sınıfa bile girerken iki
    kere düşünecek..
    neyse girdim kafeye, han tarzı bir yer beyler, bursa da da çok vardır böyle, hemşolarım bilir.
    ···
  20. 20.
    +7
    ben de:
    -"aynen, biz iyi anlaşacağız gibi geliyor bana, ne yapsak bu şehir turlarını sıklaştırsak mı?" diye
    yavşayıp gevrek gevrek sırıttım.
    o da bir farklı güldü bu sefer, bir şey söylemedi, ama gözleri sanki ağzından çıkacaklardan
    fazlasını anlatıyordu bana, sarıldık gene kibarca, ama bu sefer her zamankinden biraz daha,
    birazcık daha samimi ve elektrikli oldu dostane öpüşmemiz.
    yurt kapısından girdi, giriş kağıdını imzaladı, güvenlikçiye iyi akşamlar diledi, bina kapısına doğru
    ilerledi, tam girerken sağa, çıkış kapısına doğru kaçamak bir bakış fırlattı.. orada olacağımı
    biliyordu, elbette orada olacaktım..o gece son kez göz göze geldik ve sabaha kadar düşündüğüm
    tek kare olan o son-sıcak ve anlam dolu gülüşünü paylaştı benimle..
    sırtımı dönüp kendi yurduma doğru yola koyulduğum da utanmasam havalara sıçrayıp "evet! evet
    be evet!!" diye bas bas bağıracaktım..
    sonraki günler gene malum, okul başladı, benim ebruyla olan imtihanım da başladı.. benim grup
    dediğim topluluk daha ilk aydan gevşemeye başlamıştı bile, bunun tetikleyicisi de istemeden de
    olsa ben olmuştum sanırım zira biliyorsunuz sigara dumanına karşı aşırı bir zaafım vardı ve artık
    resmen ayaklarım geri geri gitmeye başlamıştı bunlarla takılma vakti geldiğinde,
    kendimi biraz gruptan biraz soyutladım, önce 2 ara da bir yanlarına gitmeye başlarken sonradan
    günde tek sefere filan düşürdüm.. yalnız garip olan, o ara ebru da benimle beraber hareket
    ediyordu. ben gitmiyorum diye o da gitmiyor, ben nereye gitsem de peşimden geliyordu.
    ···