/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +269 -20
    Bundan yıllar önce, sözlükte tsigalko okoronkwo nickli bi panpamız vardı, bu efsane hikayeyide o yazdı. Hayla ara ara sözlüğe girer, en son geçen hafta girmişti sanırsam. Sözlükte 60 70 tane hikaye okudum, ama en güzeli buydu, 2 defa bitirdim. Maalesef hikaye sözlükte silinmiş bende de pdf si vardı ordan kopyala-yapıştır yapacağım. Seri seri atıyorum, tek ricam başlığı trende taşımanız ve daha fazla kişinin okuması.

    Nasıl bin Oldum Anlatıyorum Part 1
    çocukluğuma hiç inmeyeceğim,

    güzel bir lise hayatı geçirdim, mutluydum, arkadaş çevrem genişti ve geyiğin de ciddi muhabbetin de her türlüsünün yapıldığı harika bir grubum vardı.

    kızlarla aram her zaman iyi olmuştur, sınıfın sevilen çocuğuydum diyebilirim. iyi niyetliydim, sınıfımdan hiç bir kıza yan gözle bakmadım, sevgililerim oldu,
    reddettiklerim oldu, reddedilmelerim oldu,

    her şeyi yaşadım lise sıralarında.. yaşadığımı sanmışım oysa, oysa hayat daha yeni başlıyormuş da haberim yokmuş benim..
    dediğim gibi, iyi bir lise, iyi bir ortam, mutlu bir ergenlik dönemi,

    netice itibariyle bu da iyi bir öss başarısı getirdi, kalburüstü bir üniversitenin iyi bir bölümüne girdim,

    işte benim, bugünkü ben olma hikayem de o zaman başladı
    ilk günümü hiç unutamam,

    herhalde kendini kasmaktan 1-2 cm genişlemiştir vücudum,

    düşünsenize, o sıcak arkadaş ortamından çıkmışsınız, leb demeden leblebiyi ağzınızdan alan kankalarınız, karı kız ortdıbınız, gittiğiniz kafeler, oturduğunuz pastaneler, ananız babanız, hepsi ardınızda kalmış.

    ve sizinle benzer duyguları yaşayan, farklı kültürlerden, yurdun farklı köşelerinden, farklı yaşantılardan, farklı ortamlardan 60 küsür insanla aynı sınıfa konmuşsunuz. o atmosferin elektriğini hayal edebiliyor musunuz?

    üniformalar gitmiş, herkes deyim yerindeyse cicilerini giymiş, o gün üniversitenin ilk günü..
    önceki iki geceden yurtta tanıştığım elemanlarla sınıfa girdik,
    eşyaları koydum, daha pek kimse yoktu, erken gelmişiz.

    sonra bu çocuklardan birinin tanıdığı kızlar ve onların da arkadaşları var, neyse biz 4 e 4 grupça takıldık biraz dışarda,

    ben de bir yandan diyorum ki "iyi lan gene ilk günlerden insan tanımaya başladık" ama inanın içimde öyle dalgalı bir deniz var ki anlatamam, yeni bir ortamın ve yeni insaların verdiği o tuhaf "aman gibko bir hareket yapmayayım" telaşı bir yandan, bütün bunların güzelliğinin verdiği heyecan bir yandan.
    neyse ki herkes sıcakkanlıydı da * benim de gerginliğim azalıyordu böylece.

    dersin başlamasına yakın sınıfa bir gittik, tribün gibi dolmuş, söyle bir göz gezdirdim ki daha ilk anda gözüme çarpan olay şu "sınıfın en az 3 te 2 si kız"

    gözlerim yaşardı aq..böyle olacağından haberim yoktu, cennete düşmüş olmalıydım.

    geçtik sıraya oturduk, muhabbettir gidiyor, ön sırakiyle laflaşıyoruz, arka sıradakiler bir şey soruyor derken her şey harika.. sınıfta o yeni tanışan insan kalabalığının iç gıcıklayıcı uğultusu filan..

    tüm bunlar akıp giderken onu gördüm, hani bizim klagib deyimimizle hayatımı giben kızı..
    gerçi artık hayatımın gibildiğini düşünmüyorum şimdiki aklımla,
    sadece değişmiş işte, bu değişimden memnun muyum? eski ben, bozulmadan, yaralanmadan, kirlenmeden bu yaşıma gelseydi nasıl olurdu? bilemiyorum,

    ama bundan şikayet edecekte değilim..

    işte, onu gördüm, cam kenarında, benim sırama göre ön çaprazımda oturuyordu.
    bense duvar kenarında, huyum olduğu üzere duvara yaslanmış, son derece rahat, kahvede gibi takılıyorum. aramızda orta sıralar ve en azından 3-4 metre var,

    ama o büyülü an da, öyle bir kitlenmiş ki gözlerim, sanki hemen yanıbaşımdaymışcasına, sanki sınıfta sadece o ve ben varmışcasına..

    etrafımdaki uğultu iyice anlaşılmaz olmuştu, yanımdaki adamların konuştuğunu duymaz, anlamaz olmuştum.. sadece o ve heyecanlı heyecanlı etrafa gülümseyip birileriyle laflaşan o sevimli surat vardı gözlerimin önünde.. kitlenmiştim, dalıp gitmiştim adeta..
    size yalan söylemeyeceğim,
    ben lisede çok fazla kızla çıkmadım beyler, hele aşık olmak? sevmek? teğet bile geçmedi emin olun..

    yo aslında sevdim tabi sevgililerimi, ama tadı hoşuma giden bir çikolatayı sevdiğim gibi, üzerime yakışan bir gömleği sevdiğim gibi, beğendiğim bir televizyon dizisini sevdiğim gibi..

    ya şimdi olanlar neydi peki böyle? daha önce hiç böyle bakmamıştı gözlerim, çok yabancıydım bu duyguya binler, bilemezsiniz.. yaşım 18 e dayanmış, ben daha ilk defa aşık oluyorum..
    şimdi bile arkadaşlarla ne zaman bu muhabbeti döndürsek, "ulan harbi film gibiydi sizin olayınız" diyorlar,

    harbiden de film gibi başlamıştı,

    her şey senaryoya uygundu,
    sevmeyi yeni öğrenen toy delikanlı, sevimli ve ışıltılı esas kız, ilk görüşte aşk ve onu peşpeşe izleyen hoş tesadüfler (!)..

    ilk gün konuşmayı beceremedim,

    ama göz göze geldik bir kaç kere, e tabi günün neredeyse tamamı boyunca benim gözlerim ona dönük olunca ister istemez göz göze geliniyor aq..hatta bir seferinde gülümsedi sandım, içim gitti resmen.

    o gün ufaktan da olsa ders bile işlendi, etrafımdaki insanlar birbirlerini daha iyi tanıdı, ama ben bunların hiç birinin farkında bile değildim. toz pembe bir denizin içinde yüzüyordum.

    tahmin edeceğiniz gibi, o gece uyuyamadım..
    bu kız, henüz adını bile bilmediğim sınıf arkadaşım..

    beyaz tenli, düz siyah saçları beline kadar uzanan, güzel yüzlü, irice ela-yeşil gözleri olan, yüzünden gün boyu gülücük düşmeyen, tatlı heyecanı ile daha da çekicileşen bu kız..

    benim hayatımın kadını olmalıydı,

    o yaşta ne hayatı, ne kadını demeyin.. bazen insan hisseder ya, hah dersin, işte bu olmalı, böyle olmalı..bu olacak, olmak zorunda..

    sabahları okula gitmek zor gelir sanarsınız, ama üniversitenin o ilk günlerinin heyecanına bir de bu ilk görüşte tutulma eklenince neredeyse alarma bile ihtiyaç duymamaya başlamıştı beynim ve bedenim.

    1-3-5 gün derken, ilk haftanın son günü ciddi anlamda ilk tanışmamız ve muhabbetimiz oldu..
    şarkı paylaşayım bir tane:

    http://fizy.com/tr#s/1ahl6d

    adı ayşen'miş,

    tam da o sevimliliğine yakışır bir isim..

    o gün kimya dersi vardı, laboratuvardayız,

    tabi ben bir haftadır kızı devamlı kesiyorum,
    bir yandan da diyorum "ulan hayvan gibi bakmasam ya, ayıp oluyor, ilk günden sapık gibi damgalanacağız" ama bir yandan da gözlerimi alamıyorum, resmen mücadele ediyorum savaşıyorum kendimle ama olmuyor be panpalar, yaşayan bilir.. zaten baktığın her yerde de onu görüyorsun ya..kafanı başka yere çevirsen ne fayda..

    neyse,
    laboratuvarda böyle bankolar var, her grup için setler hazırlanmış, altı grup muyuz neyiz,

    kütüphane gibi düşünün o bankoların arasını, arada iki tane raf gibi bölmeler var, karşı tarafı görebildiğiniz,
    amk öyle de bir yerde ki o bölmeleri ayıran sunta, benim karşıyı görmek için ya biraz eğilmem, ya da biraz parmak ucuma yükselmem lazım..

    deneye başladık, tam karşı grupta bu,
    anladım tabi başıma geleceği, hemen alet edevatın başında kaçtım aq, elim kolum titreyecek rezil olacağım.

    deftere not alıyor bahanesiyle eğildim bankonun üzerine, alttaki aradan buna bakıyorum bir yandan da,

    gördü baktığımı, hemen kaçırdım gözlerimi, ulan zaten bir an için göz göze gelebilmek için bakıyorum ama geldik mi de hemen otomatik refleks olarak kaçırıyorum gözlerimi..

    neyse böyle bir oldu iki oldu..
    derken ben artık utandım kız rahatsız olacak diye, ama bakmadan da duramıyorum,

    dedim bu sefer de yukardan bakayım bari çaktırmadan biraz, parmak ucuma yükselip bir göz uzattım ki o da bana bakıyor olmasın mı o ara?

    bu sefer gözlerimi de kaçıramadım, bir gülümsedi bu bana muzurca, o an öldüm işte beyler..o an ben öldüm, artık başka biri vardı beynimin bedenimin içinde, bambaşka biri, yabancı biri, aşık biri..

    mavi göz farı sürmüştü o gün, inanılmaz, bu kadar mı yakışırdı bir insana o şey? hala unutmamışım..
    tabi dersde o bakışmalar, gülümsemeler filan,

    hafifden gazı aldım ya ben,

    ders bitti, toparlandık çıkıyoruz, koca sınıf kapıya hücum etti,

    baktım bu ağırdan alıyor, dedim "oğlum fırsat bu fırsat, yarat bir bahane"

    ben de acele etmedim, aq o yaşta bebenin yaratacağı bahane ne olacak, çıkışımızı ayna ana denk getirip kapının önünde yol vereceğim de o da teşekkür edecek filan öyle oradan muhabbet olacak..

    sonra baktım bu hafiften ilerliyor kapıya doğru, bir tane de samimi bir kız arkadaşı var, sıra arkadaşı, yani samimi dediğime bakmayın işte 1 hafta içinde en yakınlaştığı diyelim.

    bunlar ilerliyorlar kapıya doğru, ben de adımlarımı hızlandırdım, önce önlerine geçtim bunların, sonra da yol verecem aq,

    neyse, harbiden de kafamda kurduğum gibi oldu lan,
    yol verdim, gülümsemeye çalıştım, teşekkür etti, gülümsedi, gözlerini ayırmadı..

    "-selam" dedim, jest ve mimiklerimle de desteklemeye çalışarak,

    "-merhaba" dedi gülerek, harika bir ses tonu.. hayal etsem o kadar güzelini, o tipe yakışanını bulamazdım.

    "- ismin ne? tsigalko ben"
    "- ayşen ben de, memnun oldum, nerden?"

    "-bursa, sen? (gene gülümsemeye çalışıyorum, o ara elde kitap defter yürüyoruz bir yandan)

    "-istanbul benimde"

    bursa ya gelmiş bir kaç kere, kapalı çarşıyı, zafer plazayı filan konuştuk, eh tabi ben de istanbul gezilerimden bahsettim biraz.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +35 -1
    neyse biz böyle konuşa konuşa servislere kadar geldik nerdeyse, o ara yanındaki tipsiz arkadaşı demesin mi;

    "ya ayşen ben senden fotokopi alacaktım, onu halledelim mi?"

    diye, vay aq..ne güzel yan yana gidecektik, yol da merkeze kadar en az 25-30 dakika, iyice tanırdım, tam da ideal bir başlangıç olurdu işte..

    ama illa birileri hayatınıza limon sıkmak zorundadır ya beyler, bu her zaman böyledir işte, sen plan yaparsın, birileri gelir içine sıçar
    dedim ben de bekleyeyim sizi,

    öbür kaltak hemen atıldı, "yok yaa gerek yok valla" diye, ulan sana mı sorduk? yolda muhabbet sırasında bunla da tanıştım ama pek giblemedim tabi, benim gözüm dünyayı görmüyor zaten..bu da aklı sıra gıcıklık mı yapıyordu ne tak yiyordu anlamadım.

    bu öyle diyip kız da nezaketen "cidden gerek yok beklemene" filan deyince, ne yapayım bende, yavşak değilim ya..zaten züt soruyla gelmişim bin bir bahaneyle tanışmışım, ben de üsteleyecek yürek nerde?

    içimden söve söve bindim minibüse, o gece gene tavanı seyrettim sabaha kadar..
    hafta sonu bizim tayfadaki çocuklardan en yakın olduğuma bahsettim konudan,
    abi ben anlamıştım zaten, paso o tarafa bakıyordum dedi, güldü.

    dedim la ne yapayım, biraz taktik ver, bir şeyler paylaş, ben harbiden kaptırdım galiba kendimi,

    kız sınıf arkadaşın, muhabbeti de bir şekilde kurmuşsun, artık işin zor kısmı geride kaldı, her şekilde bahane bulursun, dışarı filan da çıkardan mı 1-2 kere, zaten olacağı varsa olur kanka, dedi.

    doğru, ama ben şehirde yabancıyım bir tak bildiğim yok ki?..

    neyse hafta sonu bunla çıktık dışarı, adam şehrin yerlisi.. öğretti bana 2-3 mekan, aklıma yazdım.

    ne var yani ayıp mı aq, bir arkadaş olarak onu dışarı davet edeceğim, bu kadar basit.. bunda ne ayıp var ne de günah, seviyorum beyler, duyguların en saf ı, en asili..
    bu ara bizim tayfadaki binlerden biri de msn den bizim sınıfta olan ama ilk hafta gelmeyen bir hatunla tanışmış, diyor onu da alırız gruba filan, o ara tabi facebook macebook yok, yonja diye gibik bir şey var, bilirsiniz..

    her neyse, tabi ben ayşenden hoşlanıyorum filan ama o ara da mecbur gruba uyacaz diye yine o 4 e 4 grupla takılıyorum, gruba alırız dediği de o grup işte..

    hafta sonu geçmek bilmedi, yahu insan okul başlasın, sabah erken kalkayım, okula gideyim ister mi? istermiş.. yemin ediyorum sabahın altısında kalkıyordum saçımı başımı düzelteceğim diye..

    günler geçti, pazartesi geldi, o sabah gene içim içime sığmıyor, bir şekilde kontağı sağlamışım, artık işi ilerletmeye bakacağım, ortak noktalar bulacağım falan filan..

    geldik okula, o ara bizim bin, serhat, bu bahsettiği kızla beraber binanın önünde, bir önceki minibüsle gelmiş heralde,

    ben sınıfa gideyim, ayşen i göreyim diye kuduruyorum, ama bir yandan da adamlar, hatunlar kapının önünde, zütümü dönüp nasıl gideyim..

    yeni kızla tanıştık biz de, ebruymuş adı, hoş kız, izmirli, tiki desen dersin ama iyi bir kız gibi duruyor, sanki yaramızlık yapabilme çabasında olan muhallebi çocuğu gibi, beceremeyecek yani belli, tiki olmayı, cool olmayı beceremiyor..

    biraz kapı önün muhabbetinden sonra girdim sınıfa,
    direkt girişte pencere kenarını görüyorsun zaten, ayşen, ay gibi parıldıyor tam karşıda, selam vereyim diye sıralardan birine oturana kadar ona doğru baktım, az daha sivri yer gibime giriyordu, görmedi, yine gülümseye gülümseye, heyecanlı ifadesiyle birşeyler konuşuyor etrafındakilerle..

    kös kös oturdum aq sıraya..
    bir şarkı daha vereyim,
    http://fizy.com/tr#s/2b7hc1

    oturduğum yerden paso buna bakıyorum gene tabi,

    o ara bizim çocuklar-kızlar da geldiler,
    gruptaki kızlardan 4 ü bizim sınıfta, biri aynı bina ama başka bölüm, bizim sınıftan bir tanesinin liseden arkadaşıymış.

    neyse yerleşiyor millet, ebru geldi yanıma oturdu, "oturdum ama böyle, gelecek yoktu demi?"
    "yo yo önemli değil, hoş geldin (malca gülümsedim)"

    önemli aq..önemli, sana kalk diyecek halim yok herhalde oturduktan sonra..

    ders başladı, ben gene duvar kenarındayım, ama gözler paso pencere tarafına bakıyor..

    tabi ben o ara hiç farkında ya da hesabında bile değilim ama şimdi düşününce anlıyorum ki, ebru bütün ders yan gözle onu izlediğimi düşünmediyse adımı değiştiririm..
    ders bitti,
    grupla dışarı çıkıcaz gene, ayşenden tarafa baktım, gördü bu sefer, gülümsedim, gülümsedi..

    dedim "ben geliyorum şimdi siz çıkın" bunlar gitti, ben de o ara ayşen in sıraya kadar gittim, ulan ne cesaretli adammışım ha şimdi düşünüyorum da, toy-salak cesareti varmış demek ki,

    tipsiz arkadaşıyla oturuyorlar, "naber?" dedim.
    o da iyi falan filan derken biz gene kaynaştık orda, yanına filan oturdum, simitinden ikram etti. bu sefer arada arkadaşına da laf atıyorum ki gene arıza çıkarmasın.

    biz konuşurken ders arası çoktan geçmiş bile, zaman nasıl aktı anlamadım..

    bizimkiler döndüler, ben de o ara sırama gitmiştim durumu çakmasınlar diye, olayı sadece yakın olduğum arkadaşım yani okan biliyor, o çaktı tabi durumu da, serhat bini hemen, "abi niye gelmedin ya dışarı" bilmem ne diye laf yaptı iki dakikada,
    bir şeyler uydurdum, aq sanki hesap vermek zorundayım, ama kafa işte..o zamanlar kim böyle düşünebiliyor.

    o ders ebru paso espiri yapmaya çalıştı yanımda, ben de gülmeye.. hoca az daha dersten atacaktı konuşuyoruz diye, ayşen kim bilir neler düşündü.. belki de gibinde bile olmadı..ama sonuçta istemediğim dallar budaklanıyor gibi bir his oluşmaya başlamıştı içimde..
    günler geçti..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rez amq
      ···
  3. 3.
    +26
    3. haftanın ortalarına geldik diye hatırlıyorum,

    ben o ara ayşen e her geçen gün daha fazla tutuluyorum, ama grupla da aynı oranla daha samimi oluyorum, beyler, henüz gitmeyenlere ya da yeni başlayanlara tavsiyem olsun,

    üniversite de grup her şeydir..sen, etrafındaki adamlar kadar sensin..ya bir gruba dahil olacak, ya da kendi çevreni kendin yaratacaksın.. yoksa 4-5 sene boyunca yarak gibi elde defter gider gelirsiniz okula loserlar gibi.. öyle yalnız, ıssız adam havaları işe yaramıyor bilesiniz.

    bizim grubun bir kötü özelliği vardı.. inanılmaz sigara içiyorlardı. o zaman da tabi kapalı alanda yasak filan yok, bunlar da baca gibi çekiyorlar anasını satayım, ben nefret ederim, ağzıma filtresini sürmemişimdir hala daha, çok rahatsız oluyorum.

    öyle ki arada bir 5 dakika yanlarından ayrılıp nefesleniyorum filan..

    ebruyla aramız fazla iyi oldu, artık her ders bana yer tutuyor, her masada yanıma oturuyor, serhat bini, kızı gruba getiren eleman olarak bu durumdan hoşnut değil tabi, ben biraz seziyorum bu durumu ama inanın o an umrumda bile değil, çünkü benim o tayfadan 3-5 muhabbet ve mekanlarda öylesine takılmacadan başka bir beklentim yok, ince bir hesabım yok, olanlar düşünsün aq bana ne?

    benim hesabım ayşen le, tabi birde grubun içindeki en delikanlı adam olan kankam okan la.. gerisi gölge etmese yeter..

    neyse o gün, gene paso bunlarla takılıp ayşen in yanına gidemedim.. ders bitti okuldan çıktık okan la atladık geldik merkeze,

    o ara da yağmur yağıyor ince ince, ama çok kıl bir yağış stili anlatamam yani.. benim üstümde kapşonlu var ama yağmurluk kumaşı değil, bariz ıslanıyoruz yani,

    saçak altlarından filan yürüyoruz, kafenin birine oturup dertleşeceğiz,
    o ara okan beni dürttü, "oğlum, bu senin kız değil mi ya baksana?"..
    harbiden de o, elinde şemsiye, tipsiz arkadaşıyla beraber saçağın birinin altına büzülmüşler, birini bekler gibiler,

    biz de karşı kaldırımdayız, tabi onu orda görünce hemen o tarafa geçmeye yeltendim, az daha eziliyordum arabanın birinin altında, okan diyor "tamam lan sakin ol" filan..

    geçtik, yanlarına gittik..aa merhaba selam melam derken, dedim "hayırdır napıyosunuz bu yağmurda ya?" gülerek, bir arkadaşımızı bekliyoruz dedi benimki,o an bir kaç saniyeliğine de olsa benim moral bi taban yaptı aq..bayılıcam sandım..bir arkadaş ha?

    bu benim sıfatın kaydığını anlayınca, "hemşirelikte okuyan liseden bir kız" filan dedi, bilmiyorum bu yüzden mi hemen ben sormadan bunu ekledi ama yine de ben sebebe değil, sonuca odaklanmıştım o an, platonik aşkım, başlamadan bitme tehlikesini şimdilik savuşturmuştu.

    sordum,ne yapacaksınız? planınız var mı?

    yoo, o da gelsin öyle bir yerlere gideriz otururuz diye düşünüyorduk dedi,

    işte, tsigalko.. fırsat bu fırsattı.. altı pasta kaleciyle karşı karşıya kalmışsın, yanında da en güvendiğin takım arkadaşın var, vur, gol olsun..
    şarkılara devam,
    http://fizy.com/tr#s/1qukrm

    bu sefer dedim ki, "benim bildiğim güzel bir kafe var, (okan öğretti tabi) orayı görmek ister misiniz?"

    aa olur tabi filan dedi o şirin sesiyle gülümseyerek..ben o ara uçuyorum..oldu bu iş lan, olacak, ilk defa sevdiğin biriyle birlikte olacaksın..ne gaza gelmişim ama..doğmamış çocuğa takım elbise biçmişim resmen..

    neyse arkadaşı geldi bunun, hoş bir kız, iyi dedim okanın da canı sıkılmaz, öbür tipsiz kancık da gib gibi oturur..rövanşı almış olurum..

    kafeye gittik, biz okanla it gibi ıslanmışız ama..ben hemen kapşonluyu çıkardım üzerimden, ayşen elimden aldı, masanın yan tarafındaki kaloriferin üzerine koydu.."hasta olacaksın yaa neden şemsiye filan almadın?" diye muzip muzip azarlıyor beni..beni düşünüyor beyler! benim için endişeleniyor?!

    o masada bir muhabbet döndü ki..anlatamam, şehirlerimizden, lise hayatımızdan, üniversiteyi nasıl bulduğumuzdan, sınıftan, ondan, benden bizden, havaların bozukluğundan* , her şeyden ama her şeyden konuştuk..3 saat mi oturduk, 4 mü? bilemiyorum..ama sevdiği kitapları, izlediği filmleri, yediği yemekleri, hoşuna giden rengi, evcil hayvanının ismini..pek çok şeyi öğrendim,

    o da beni öğrendi..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Muzip muzip azarliyor
      Gülumsedim *
      ···
  4. 4.
    +30 -2
    o gün o masada benim için sadece o vardı beyler, gerisi teferruattı, ve inanın havadaki aklımın tek dileği, bu durumun onun için de öyle olmasıydı..

    telefon numarasını aldım, yurduna bıraktım, bırakırken sarıldım, gündeki teyzeler gibi yanaklarımızı tokuşturarak öptüm (arkadaşça tabi malum)..bilemiyorum ki daha iyisi olabilir miydi? kendi yurduma kadar adeta havada yüzerek geldim diyebilirim, ayaklarımın yere değdiğini hissetmedim bile..

    o ara biz kafedeyken ebrunun attığı 3 mesajın da farkına ancak gece vardım tabi..

    ha bir de o kancık arkadaşı bile bir an sevimli geldi lan gözüme masada, sanki her şey, bütün dünya güzelleşmişti onun yanındayken..
    ebrunun mesajlarına cevap vermedim, saçma sapan naber, napıyon tarzı geyik muhabbetlerini yeterince yapmıştım zaten..

    gece ayşene mesaj attım, naber gibisinden..iyi filan dedi, yurdun kaloriferleri yanmıyormuş.. üşüyorum dedi, bizim ki özel yurt olduğu için köpek gibi yakmışlardı tabi, kız devlet yurdun da kalıyordu.

    dedim "keşke senin yerine ben üşüsem"..bu da gülmüş,
    -"sen zaten bugün yeterince üşüdün, inşallah hasta olmazsın"..
    -"hasta olursam bir çorba yaparsın artık? * "
    -"çorba içmemiz için illa hasta mı olman gerekiyor? * "

    böyle gitti muhabbet, karşılıklı jestler, imalı sözler.. yemin ediyorum dudaklarım yırtılacak kendi kendime salak salak gülümsemekten.. ağzı kulaklarına varmak diyorlar ya, hakikaten var öyle bir şey..

    epey konuştuk o gece, hafta sonu için sözleştik..

    hayatımın en mutlu gecesiydi o gece, yine uyuyamadım malum olduğu üzere..ama bu sefer beni uyutmayan ne tedirginlik, ne endişeydi.. sadede mutluydum, çok ama çok mutluydum, o kadar..
    bu gece bu kadarlık yeter..

    takip eden var mı bilmiyorum..ama varsa da yoksa da fark etmez bu saatten sonra, bu hikayeyi kazıyacağım bu sözlüğe..

    iyi geceler panpalar
    iple çektiğim haftasonu gelmişti beyler,
    günlerden cumartesi, büyük buluşmaya hazırlanıyorum, kankam da saolsun her anlamda moral motivasyon desteğiyle arkamda "yürü be koçum benim, olacak bu iş bak demedi deme" gibisinden hem ufaktan taşağını geçiyor hem de beni keyiflendiriyor.

    o hafta sonu da hava çok güzel, hani yağmurun soğuğun ardından bir ara gene sıcaklar geliyor ya, pastırma sıcakları derler.. aynen o hesap, ben de düşündüm dışarda çay bahçesinde filan takılırız, böyle hava bir daha bulunmaz o mevsimde, içeri tıkılmayalım.
    tamam dedi, fark etmez dedi.

    buluşma yerine varana kadar mesajlaştık, ben erken vardım tabi, 10 dakika kadar bekledikten sonra baktım karşıdan geliyorlar..

    geliyorlar evet, çünkü yine 2 kişiler aq..tipsiz, sivri burunlu kankası da yanında..

    o an epey hayal kırıklığına uğradım beyler, ne yalan söyleyeyim, teke tek buluşacağız diye bekliyordum açıkcası..

    neyse, geldi bunlar, ben bozuntuya vermedim ama yancısını öldürmek istiyorum o an yani bilemezsiniz. amk kızı musallat oldu lan başımıza, adını inadına söylemeyeceğim burada, çengel burun diyelim..

    çok güzel bir yol var böyle ana çarşı caddesinin üst sokağında, aşıklar yolu mu, çiftler yolu mu öyle bir adı vardı,tam anımsayamadım şimdi,

    ben de oranın girişinde bekliyordum, selamlaştık, gene gündeki teyzeler stili öpüştük filan, öbür gibiğin sadece elini sıktım..
    yürümeye başladık, biraz ilerde ağaçların içinde güzel bir çay bahçesi var, oraya zütürdüm bunları, oturduk ada çayı içiyoruz, ben paso bunun gözlerinin içine bakıyorum konuşurken,
    gerçi genelde o konuşuyor bıcır bıcır aq o kadar sevimli ki..hiç susmasın istiyorum, zaten öyle zamanlarda masada isterse 100 kişi olsun yine de varlığını unuturdum onların, o yüzden artık o kadar da kötü hissetmiyordum tek gelmediği için.

    gene muhabbet koyu, ben biliyorum ki biz artık ciddi anlamda flört ediyoruz zira kimse normal arkadaşına inciğine cinciğine varıncaya kadar anlatmaz hayatını.. yedi ceddisine kadar tanıdık birbirimizi..ama bir türlü malum konulara giremiyoruz,

    o konuları açması gereken benim tabi malum, yük erkeğin omuzlarında, ama ben de rahat olamıyorum bir türlü, ne vardı yani şurada baş başa olsaydık..

    çift olarak gelmeyi o mu istedi, yoksa öbür kancık mı yapıştı bilemiyorum ama şunu söyleyebilirim ki, bunu isteyerek yapan kızlar genelde özgüvensiz tipler oluyorlar. zira sizinle baş başa kaldığında açılabilecek konuların tamdıbına karşı yüreklice cevaplar vermeyi gözleri yemiyor, yanlarında her daim sığınacak bir liman, tutunacak bir dal istiyorlar-ki bu tarz durumlarda bu 3. kişiyi devreye sokup konuyu değiştirebilsinler.

    ben de o konulara hiç girmedim, giremedim, çünkü zaten biliyorum ki ben açtığım anda kapacak mevzu, sohbetin rotası bir şekilde 3. kişi vasıtasıyla değiştirilecek..
    gene baya oturduk orda, artık hafiften akşam üstü oluyor, kalkalım mı biraz yürürüz dedim.

    çay bahçesinden çıkıp aşıklar yoluna girdik, çok güzel bir yer beyler gerçekten böyle sağı solu ağaçlı, banklar, süs havuzları, heykelcikler filan, her 5-10 metrede bir yukarıda başımızın üzerinde gül motifli taklar.. harika bir ortam. yürüyoruz beraber, ben bunların ortasındayım, bilerek aralarındaki bağlantıyı kestim aq..

    o ara bir baktım elma şekerci var yolun kenarında, hemen bunlara bir şey demeden gittim şekercinin başına, 2 tane elma şekerini aldım geldim.. bunlar nasıl kıkırdıyorlar, "kızlar hiç teklif etmedim kibarlık yapmak zorunda kalmayın diye" diyip ben de sırıttım. ayşen o ara bir yandan tatlı tatlı gülümseyerek, "ya çok tatlısın ama ben elma şekeri pek sevmem, bunu sen al, ben de bir tane pamuk helva alayım" dedi.

    tabi yiğit kahramanımız olarak ben daha cümlesine noktayı koymadan şekercinin başında pamuk helvayı alıyordum bile *

    neyse biz ellerimizde şekerler, helvalar, ilkokullu çocuklar gibi şen şakrak ilerliyoruz, her şey harika gidiyor beyler, planlasam bu kadar olmaz, ah bir de baş başa olaydık..

    bu pamuk helvadan arada benim ağzıma da veriyor koparıp koparıp, ben tabi o ara heyecan ve mutluluktan devrildim devrilecem.. yine ağzım kulaklarımda.

    epey yürüdük böyle, ve hep konuştuk.. işte buydu, böyle olmalıydı, biz kesinlikle normal arkadaştan fazlası olacaktık.. benim gözlerimin ne söylediği zaten apaçık ortadaydı da, onun gözleri de farklı ışıldamaya başlamıştı artık..
    kuru kuru gitmiyor demi?

    http://fizy.com/tr#s/3pkyx4

    günün sonunda biz iyice yorulup hava da kararınca bir yerlere oturmayı teklif ettim, ayşen yurda gitmesi gerektiğini söyledi, çamaşır mamaşır işleri varmış, fazla bile durdum filan dedi. tabi çengel burun da adeta çoşarak bu öneriyi destekledi fırsattan istifade..ben de yine fazla ısrar etmedim.

    yurtlarının önüne doğru zütürdüm bunları, o ara yurt yolunda bu koluma filan girdi, zaten ılımanca olan havanın etkisiyle benim giydiğim kazak ve bu samimi hareketleri birleşince iyice sıcak bastı beni aq..kapının önüne geldik ben önce hemen diğer gibiğe selam verip buna döndüm, göz göze geldik,

    "tsigalkocum, çok güzel bir gündü, seni tanıdığıma çok mutlu oldum, amma çok ortak noktamız varmış ya?" dedi gülümseyerek,
    ben de:

    -"aynen, biz iyi anlaşacağız gibi geliyor bana, ne yapsak bu şehir turlarını sıklaştırsak mı?" diye yavşayıp gevrek gevrek sırıttım.

    o da bir farklı güldü bu sefer, bir şey söylemedi, ama gözleri sanki ağzından çıkacaklardan fazlasını anlatıyordu bana, sarıldık gene kibarca, ama bu sefer her zamankinden biraz daha, birazcık daha samimi ve elektrikli oldu dostane öpüşmemiz.

    yurt kapısından girdi, giriş kağıdını imzaladı, güvenlikçiye iyi akşamlar diledi, bina kapısına doğru ilerledi, tam girerken sağa, çıkış kapısına doğru kaçamak bir bakış fırlattı..orada olacağımı biliyordu, elbette orada olacaktım..o gece son kez göz göze geldik ve sabaha kadar düşündüğüm tek kare olan o son-sıcak ve anlam dolu gülüşünü paylaştı benimle..

    sırtımı dönüp kendi yurduma doğru yola koyulduğum da utanmasam havalara sıçrayıp "evet! evet be evet!!" diye bas bas bağıracaktım..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +28
    sonraki günler gene malum, okul başladı, benim ebruyla olan imtihanım da başladı.. benim grup dediğim topluluk daha ilk aydan gevşemeye başlamıştı bile, bunun tetikleyicisi de istemeden de olsa ben olmuştum sanırım zira biliyorsunuz sigara dumanına karşı aşırı bir zaafım vardı ve artık resmen ayaklarım geri geri gitmeye başlamıştı bunlarla takılma vakti geldiğinde,

    kendimi biraz gruptan biraz soyutladım, önce 2 ara da bir yanlarına gitmeye başlarken sonradan günde tek sefere filan düşürdüm.. yalnız garip olan, o ara ebru da benimle beraber hareket ediyordu. ben gitmiyorum diye o da gitmiyor, ben nereye gitsem de peşimden geliyordu.

    öyle ki artık tuvalete giderken filan kızdan izin almaya başlamıştım aq, yani söylemesem kapının önüne kadar benle gelecek.. neyse, biz bunla baya baya artık ikimiz takılıyoruz, tabi ben o ara ayşen in yanına gidemiyorum doğru dürüst, kuduruyorum tabi sinirden. ama yanımda başka hatun varken de onun yanına gitsem aşırı ayıp olacak biliyorum (o zamanlar böyle şeylere çok dikkat ederdim).

    ben bilerek bundan kurtulayım diye her arada başka yere gidiyorum, bir o kafe bir bu kafe dolaşıyorum, bir kere oturduğum banka bir daha oturmuyorum, paso uzaklaşmaya çalışıyorum, ama bu da zombi gibi peşimde, e gibtir git de diyemem ya..

    yalnız o ara dikkatimi çeken başka bir şey oldu, acaba sebebi benim okulda farklı kişilerle takılmam mıydı bilmiyorum ama ayşen, dışarda gösterdiği samimiyetin 4 te 1 ini bile göstermiyordu okulda, sabahları güç bela selamlaşıyordum, bir de günde 1 kere resmen kaçamak yaparak yanına gidiyordum o kadar.. hatta bir ara o kadar soğuk davranıyormuş gibi geldi ki, "gel çıkıp dolaşalım biraz?" deme cesaretini bile gösteremedim, yüz bulamadım yani.

    bir gün yine ebru peşime takılmış, öğlen arası, biz zaten derste tenefüste yapışık ikiz moduna bağlamış durumdayız resmen ama işin tuhafı, hatunla hiç de bir şey paylaşmıyoruz doğru düzgün aq..sadece kuyruk gibi geziyor peşimde, doğru düzgün konuşamıyoruz bile..

    neyse işte, bir gün öğle arası yine bunlayız, dedim bakalım bir deneyeyim şunu, amacı ne, bizim binadan en uzakta olan kantine (kafe de denebilir) doğru yola çıktım, bir şekilde kışkırtacak, konuşmak zorunda bırakacaktım onu.. bakalım taşın altından ne çıkacaktı..
    şarkılara devam,
    http://fizy.com/tr#s/1ahh5f
    ···
  6. 6.
    +14
    gittik, oturduk içerde bir yere, tabi gene her taraf fosur fosur sigara dumanı, bu normalde tek tük içer ama benleyken içmiyor rahatsız olduğumu bildiği için,

    "bir şey istiyor musun?" dedim hıyar hıyar, yoo filan dedi, bir önceki arada yedim bilmem ne diye geçiştirdi, ama ben muhabbet kuru kuru gitmez diye düşünüp buna da çay-kek filan aldım geldim masaya..

    bu her zaman ki gibi oturmuş koyun koyun beni süzüyor,
    beyler inanamazsınız ama kızla en az 8-10 kere böyle masada bir saate yakın zaman geçirmişimdir, söylediklerinden toplasanız 10 dakikalık konuşma çıkmaz aq, paso öküz trene bakar gibi bakışıyoruz, öyle geçiyor zaman.. çok sinir bozucu bir durum.

    ama o gün biraz konuşturmaya kararlıyım tabi bunu,

    ee dedim, "nasıl gidiyor?" okula alıştın artık herhalde..

    iyi falan filan dedi, kısa kesti cevapları, sanki hipnotize olmuş gibi beni izlemeye devam etti irice gözleri..

    "diğer çocuklarla niye takılmıyorsun?" diye direkt bodoslama girdim ben de bu sefer "ben sigara mevzusundan dolayı seyrekleştirdim dolaşmayı, sen niye gitmiyorsun ki?" dedim. evet şimdi böyle yazarken de çok ağır öküzlük yaptığım net şekilde belli oluyor ama çok sinir oldum beyler yani, artık tahammül edemiyorum o koyunluğuna..

    bu sefer bu biraz sersemledi ben direkt öyle sorunca, "gideyim mi?" filan dedi gülümsemeye çalışarak, işi gırgıra almaya çalışıyor ama benim surat mahkeme duvarı gibi..

    "yoo dedim, oradan o sonucu nasıl çıkardın anlamadım ama * ben sadece soruyorum, cidden yani, niye onlarla muhabbeti kestin?"

    bu baktı kıvıramayacak, "ya ne bileyim, onların muhabbeti sarmıyor beni, senle daha huzurluyum, sen değil misin?" dedi, aklınca beni köşeye sıkıştıracak.

    ben saldırmaya devam ettim, "valla bence huzurun da bir yerden sonrası bayıyor, ebru, bilmem farkında mısın ama biz hemen hemen tüm günümüzü beraber geçiriyoruz ancak hiç bir şey paylaşamıyoruz, ben daha senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum desem yeridir, keza sen de öyle. bu şekilde manzara seyreden gibi birbirimizi seyretmemizden nasıl huzur buluyorsun ben anlayamadım, şahsen bu beni huzursuz ediyor"

    ses tonumun da pek dostane olmadığını ekleyince, ister istemez epey ağır konuşmuşum..
    bu epey sersemledi ben öyle hırçın hırçın konuşunca,

    bir kaç saniye sağa sola bakındı, sanki görünmez birilerinden akıl ister gibiydi..ben de o ara onu izledim, ilk kez farklı bir gözle bakmayı denedim..

    ebru.. kumral dalgalı saçları olan, irice kahverengi gözlü, güzel yüzlü, düzgün fizikli, iyi giyimli.. hoş kız, bugün izmir alsancak a ya da istanbul taksime çıktığınızda benzerlerini görebileceğiniz tarzda, gerçekten hoş, ama beni çeken ekstra, karakteristik bir özelliği olmayan bir kız.
    ayrıca en başta da farkettiğim gibi, bütün o tiki ve havalı olmayan çalışan halinin altında aslında iyi ve masumane bir kız, biraz safca bile denebilir. ama tabi bunu kesinlikle inkar eden, daha doğrusu etmeye çalışan bir yapıda..

    neyse bu durdu durdu, sonra "eh, iyi paylaşalım o zaman?" deyip gülümsedi, biraz buruk bir ifadeyle.

    oha aq, onca laf etmiş, onca imadan bulunmuştum ama kız hala işi yumuşatmaya çalışıyordu. ben buna konuşurken tabi sadece o 1-2 cümleyi söylemedim, en az 2-3 dakika boyunca çemkirdim kıza, hatta bunu ses tonum ve el kol hareketlerimle de epey güçlendirmiş olmalıyım ama malum tabi hepsini hatırlayamıyorum dediklerimin, 7-8 sene olmuş aq nerden baksan..

    bu benim onca agresifliğime rağmen yine de alttan alınca ben de sakinleştim bu sefer.. daha normal konuşmaya başladım, tanımaya yönelik bir kaç kritik soru sordum, çekinmeden cevap verdi..o öğle arası ebru hanımla ilk kez o denli açık ve net konuşabilmiş, biraz da olsa birbirimizi tanıyabilmiştik..
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +7 -1
    Rica etsem ilk entryi şukularmısınız
    ···
  8. 8.
    +32
    masadan kalktık, gidiyoruz, normalde ifadesiz olan yüzü bu sefer epey canlı, gülümsemeye hazır, bana döndü yine, "ya tsigalko ben ilk zamanlar aslında epey konuşmaya çalışmıştım ama sen çok soğuk geldin bana, ne bileyim, kendimce komiklikler filan bile yaptım ama sen o kadar sert durunca ben de demek ki bu çocukla arkadaş olmak için böyle yapmak lazım deyip kendimi kastım, aslında hiç de o ilk izlenimimdeki gibi soğuk değilmişsin"

    beyler okul ve iş yaşamım boyunca bu "hiç de göründüğün gibi soğuk değilmişsin" lafını pek çok kez daha duymuşumdur. aslında hakkaten de cana yakın bir binim, hatta samimi olduklarımla bariz cıvıdığım bile olur bazen ama demek ki biraz da mizaçla alakalı..

    artı bir de benim gözümünü ayşenden başkasını görmeme olayı var o zaman tabi, inanın ebrunun ağzından ne çıkmış, ne demiş ne etmiş hiç gözümün önünde bile değildi yani..

    biz bunla dersin başlamasına yakın girdik sınıfa, neredeyse geç kalacakmışız, o ara bu elini omzuma filan koydu, sıramıza doğru gidiyoruz,ben alışkanlık olduğu üzere gayri ihtiyari cam kenarına doğru bir baktım ki, başımdan aşşağıya kaynar sular döküldü aq..

    nasıl öyle dalmışım bilmiyorum lan, resmen gülüşe gülüşe kol kola sınıfa girdik kızla, o ara ya ayşen gördüyse? ya yanlış anladıysa..
    http://fizy.com/tr#s/1agwcb

    bilmiyorum bu işin bir saniyesi var mı ama herhalde en çabuk kızarma konusunda giunnes rekorlar kitabını zorlardım diye düşünüyorum.. resmen ateş bastım..

    oturduk sıraya ama benim gözlerim hala ayşene bakıyor, sırtı dönük, görmemiş olma ihtimali var ama, gördüyse de benim bunu bir şekilde ona açıklama imkanım yok.. ebru farketti bendeki rahatsızlığı,

    "ne oldu ya?" filan dedi, o ara hala kırmızıyım sanırım, güldü sonra, koluma dokundu, önüne döndü tekrar ama hala ince ince gülümsüyor salak..muhtemelen yanlış anladı..anlamak istediği gibi anladı belki de, bilemiyordum.

    o ara hoca girdi sınıfa, ama ben bir tak anlamadım tabi ne o dersten ne de bir sonrakilerden, ders arasında yerimden kalkmadım..çakılmış gibiydim, ebru gelmiyor musun filan dedi, yok dedim..hayret tek başına çıktı bu,

    ben de yine fırsattan istifade ok gibi fırladım, gittim benimkinin yanına, naber falan filan derken, baktım bunda bir tuhaflık yok, o ara ben de suçluluk pgibolojisiyle fazla gaza gelerek resmen bağıra bağıra " bu akşam bir yerlere gidelim mi?" dedim. tabi bu epey şaşırdı çünkü dediğim gibi, sınıfta gayet resmiydik. biraz yüzüme baktı gözlerini kırpıştıra kırpıştıra, ben yediğim taku anladım tabi, sözsüz bir kuralı ihlal etmiş gibiydim..neyse ki bu "olur tabi" diyerek beni yeniden domatesleşmekten kurtardı.

    "yalnız bu akşam kızlarla çıkacağım, yarın çıksak olmaz mı?" dedi, o ara bunun sırasının etrafındaki hatunların hepsi duydu tabi, pis pis gülümsüyorlar, ne var aq? sanki ayıp bir şey var..neyse, tamam dedim ben de, canıma minnet.

    salak salak gülümseyerek ayrıldım sırasından, artık o yanındaki zilliler ne muhabbet döndürdüler arkamdan allah bilir, sıraya doğru bir yöneldim ki ebru da çoktan gelmiş oturuyor, neredeyse ders başlayacakmış gene, zaman nasıl geçmiş onunlayken, farkında değilim..harbiden seviyorum ben bu kızı beyler..ciddi anlamda aşığım..fena halde..
    sıraya oturdum, ebrunun surat gene eski haline dönmüş, somurtuyor denemez, yani, ifadesiz.. neden bilmiyorum ama kız benden inanılmaz çekiniyordu beyler, o kadar üstüne gittiğim zamanlar olmuştu, sonradan da oldu, ama 4 sene boyunca bir kere bile tersleyemedi beni, hep alttan aldı..bu da biraz spoiler gibi oldu ama olsun.. sonuçta her şeyi anlatacağım sıra sıra.. vakit bol.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +26 -1
    biraz sınıftan ve kendimden bahsedeyim.. bizim sınıf -tam olarak hiç bir zaman bilemedim çünkü saymadım- 65-70 kişi kadardı, bu nüfusun 45-50 tanesi kız, açıkcası ilk zamanlar kızlara hiç ama hiç dikkatli gözlerle bakmamıştım zira benim gözümün gerçek anlamda gördüğü tek kız, hatta tek insan ayşen di.

    ilk 2 ay ayşen, kankası ve bizim tayfa haricinde kimseyle tanışamadım desem yeridir. zaten tanışmak da istemedim, tanıdıklarım fazlasıyla yeterdi bana, hele ki bir tanesi.. tüm dünyama bedel olmuştu artık.

    erkekler 20 kişi kadardı, bizim tayfayı çıkarınca geriye kalanlardan 5 tanesi filan bariz pokemondu aq..sınıfın içinde güreşmeden tutun da derste birbirleriyle kağıt savaşına kadar her türlü ergen hareketini hala bünyelerinde barındırıyorlardı..bir 5 tanesi de köylünün tekiydi, yalnız köylü dediysem, yanlış anlaşılmasın, yani kültürsüz ve bir şey paylaşılamayacak, ortalama bir insana bir şeyler katamayacak insan anlamında diyorum.
    yoksa ben de köylüyüm aq, anam da köyden çıkma babam da..yanlış anlama olmasın.

    geriye kalanlardan da bazısı inek modunda, bir tanesi aşırı sessiz, bir tane de kırık vardı eğer sonradan yanlış gözlemlemediysem *

    anlayacağınız sınıfta eli ayağı düzgün, kafası yerinde olan 3-5 adamdan biriydim denebilir, ha kime göre neye göre derseniz, bunun bir ölçüsü yok tabi, kimse kendine "ben kötüyüm" demez.

    hazır konu gelmişken, kendimden de bahsedecek olursam, eh ruhsal yapımı siz az çok biliyorsunuz zaten, şimdiki halimin bir kaç katı toyluk ve saflık eklerseniz o zamanki ben e rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

    fiziksel olarak da, kitleleri peşinden sürükleyecek tarzda bir popstar ışığım olmasa da eli ayağı düzgün bir adamım, çok şükür. aynaya baktığımda gördüğüm yüzü seviyorum ki zaten bence en önemlisi de bu. eğer hala lise ya da üni de olsam ifşa babında caps paylaşırdım ama artık yaşını-işini almış bir adam olarak bu toplara girmek niyetinde değilim.

    her neyse, siz beni de kendinizden bilin işte, zaten o kadar da önemli değil kişiler ya da görünüşler.. önemli olan yaşadıklarımızın bize hissettirdikleri.
    http://fizy.com/tr#s/1ahbre

    bu partı da girip kaçıcam, gece 1 de sonra gene uğramayı düşünüyorum bakalım.

    benim aşırı gaza gelip sınıf ortasında yırtına yırtına ettiğim buluşma teklifi, o hafta içi bir şekilde yalan oldu..kız sonraki akşam da gelemeyeceğini söyledi, bilirsiniz bu tarz konularda her zaman için bahane, en kolay bulunan şeydir.

    bilmiyorum belki de öyle yaptığım için benden bir şekilde intikam alıyor, naza çekiyordu kendini, çünkü muhtemelen etrafındakilerin arsızca sorularına yanıt üretmek zorunda kalmıştı benim o hareketimden sonra ve bu tarz şeylerden pek hoşlanan bir yapısı olduğunu da söyleyemeyeceğim.

    o gece ve takip eden gecelerde bu kez ebrunun mesajlarını da cevaplıyordum artık, bir ara hatlar karışacak diye endişelenmedim değil..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +15 -1
    biraz sınıftan ve kendimden bahsedeyim.. bizim sınıf -tam olarak hiç bir zaman bilemedim çünkü saymadım- 65-70 kişi kadardı, bu nüfusun 45-50 tanesi kız, açıkcası ilk zamanlar kızlara hiç ama hiç dikkatli gözlerle bakmamıştım zira benim gözümün gerçek anlamda gördüğü tek kız, hatta tek insan ayşen di.

    ilk 2 ay ayşen, kankası ve bizim tayfa haricinde kimseyle tanışamadım desem yeridir. zaten tanışmak da istemedim, tanıdıklarım fazlasıyla yeterdi bana, hele ki bir tanesi.. tüm dünyama bedel olmuştu artık.

    erkekler 20 kişi kadardı, bizim tayfayı çıkarınca geriye kalanlardan 5 tanesi filan bariz pokemondu aq..sınıfın içinde güreşmeden tutun da derste birbirleriyle kağıt savaşına kadar her türlü ergen hareketini hala bünyelerinde barındırıyorlardı..bir 5 tanesi de köylünün tekiydi, yalnız köylü dediysem, yanlış anlaşılmasın, yani kültürsüz ve bir şey paylaşılamayacak, ortalama bir insana bir şeyler katamayacak insan anlamında diyorum.
    yoksa ben de köylüyüm aq, anam da köyden çıkma babam da..yanlış anlama olmasın.

    geriye kalanlardan da bazısı inek modunda, bir tanesi aşırı sessiz, bir tane de kırık vardı eğer sonradan yanlış gözlemlemediysem *

    anlayacağınız sınıfta eli ayağı düzgün, kafası yerinde olan 3-5 adamdan biriydim denebilir, ha kime göre neye göre derseniz, bunun bir ölçüsü yok tabi, kimse kendine "ben kötüyüm" demez.

    hazır konu gelmişken, kendimden de bahsedecek olursam, eh ruhsal yapımı siz az çok biliyorsunuz zaten, şimdiki halimin bir kaç katı toyluk ve saflık eklerseniz o zamanki ben e rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

    fiziksel olarak da, kitleleri peşinden sürükleyecek tarzda bir popstar ışığım olmasa da eli ayağı düzgün bir adamım, çok şükür. aynaya baktığımda gördüğüm yüzü seviyorum ki zaten bence en önemlisi de bu. eğer hala lise ya da üni de olsam ifşa babında caps paylaşırdım ama artık yaşını-işini almış bir adam olarak bu toplara girmek niyetinde değilim.

    her neyse, siz beni de kendinizden bilin işte, zaten o kadar da önemli değil kişiler ya da görünüşler.. önemli olan yaşadıklarımızın bize hissettirdikleri.
    http://fizy.com/tr#s/1ahbre

    bu partı da girip kaçıcam, gece 1 de sonra gene uğramayı düşünüyorum bakalım.

    benim aşırı gaza gelip sınıf ortasında yırtına yırtına ettiğim buluşma teklifi, o hafta içi bir şekilde yalan oldu..kız sonraki akşam da gelemeyeceğini söyledi, bilirsiniz bu tarz konularda her zaman için bahane, en kolay bulunan şeydir.

    bilmiyorum belki de öyle yaptığım için benden bir şekilde intikam alıyor, naza çekiyordu kendini, çünkü muhtemelen etrafındakilerin arsızca sorularına yanıt üretmek zorunda kalmıştı benim o hareketimden sonra ve bu tarz şeylerden pek hoşlanan bir yapısı olduğunu da söyleyemeyeceğim.

    o gece ve takip eden gecelerde bu kez ebrunun mesajlarını da cevaplıyordum artık, bir ara hatlar karışacak diye endişelenmedim değil..
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +18
    kızın niyetini artık iyice anlamıştım, ben genelde bu tarz mevzularda üstüme alınmayı pek sevmem, yani "abi şu kız da bana yazıyor yeeaa" cı adamlardan değilimdir, hatta tam tersine yanlış anladığımı düşünürüm ama ebru nun bana karşı standard olmayan duygu ve düşünceler beslediğini de az çok farkediyordum. işi kötüsü, o da benim için aynısını düşünüyor olabilirdi zira ayşen le aramızdakilerden haberi olduğunu sanmıyordum,

    muhtemelen o ders arası o bensiz dışarı çıkınca ben de onu kıskandırmak için diğer kızların sırasına gittim diye düşünüyordu..aq bu şekilde düşündüğünü düşünmek bile mideme kramplar sokmak için yeterliydi, gönül kırmak, o zamanlar istediğim en son şeydi zira benim gönlüm de o ara epey yükseklerde bir yerde, tekinsizce sallanıyordu ve her an düşebileceği o boşlukta onu kurtarabilecek her hangi bir önlem de yoktu.

    okulda ilk ayı devirirken, o cuma yurtta epey azıtıp sabaha kadar içmiş ve felaket muhabbet döndürmüştük..sabaha kadar batak bir yandan, karı kız muhabbeti desen gırla, bir ara smackdown benzeri birbirimize girdik, uzun eşşek filan oynamaya çalıştık..anlayacağınız epey zıvanadan çıktık, it gibi eğlendik, hayvanlık ettik, yurdun yarısına yakını da buna iştirak edince (zaten 45 kişi filandık) yapmayın diyen de olmadı tabi aq.

    neyse o gecenin sabahı olmadı tabi, ben bir uyandım ki o cumartesi, saat olmuş akşam 4 küsür, hemen telefona sarıldım tabi, ayşen mesaj atmış mı diye, obaa..ben ayılmadan 5 dakika önce o da beni hatırlamış beyler, kalbim temizmiş valla..

    mesajı baktım, bu akşam nargileye gidelim mi? yazmış. yataktan bir zıplamışım ki..beni dışarı davet ediyordu la? kendisi çağırıyordu?! vay anasını ya..ve ben mallığım yüzünden az daha bu fırsatı kaçıracaktım.

    hemen yazdım, "olur tabi, ne zaman buluşalım?"

    hemen şimdi olabilir, yazmış. ulan aynada kendime bir baktım, leş gibiyim, akşamdan kalmayım. kendini bir atarsın duşun altına, kafayı filan bile kurutmadan, jöleyi boca ettim, nasıl acele ediyorum ama..

    ve bu hayatta en nefret ettiğim şeydir, asla ve asla, hiç bir işimi aceleye getirmemeye çalışırım, zamanı geniş kullanmayı severim.

    neyse tabi fırladım çıktım yurttan, dediği yere gidiyorum, içimden yalvarıyorum ama..ne olur, ne olur allahım bu sefer sadece ikimiz olalım..sadece ikimiz olalım ki bu gece bitsin bu iş..
    takip eden panpalar, gece görüşmek üzere, öpüldünüz.
    güzel bir şarkıyla başlayalım,

    http://fizy.com/tr#s/1ai6rx
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +16
    söylediği yere gittiğimde bulamadım ayşen i, biraz geç kalmışım tabi, o beni direkt 5 dakika içinde yurttan çıkar gelir diye tahmin ediyordu muhtemelen. mesaj attım nerdesin gibisinden,
    "biz kafeye geçtik, üst kattayız" yazmış... aq deliricem beyler. gene "biz" diyor.. gene yalnız değil.. yani nedir bu anlayamadım ki? gibicez mi sanki tek yakalayınca?

    yemin ediyorum o kadar seviyor olmasaydım çeker giderdim, ama mümkün mü? ağzıma sıçsa gidemem işte..bu hareketleriyle de sıçmaktaydı zaten.

    içimden "ulan gene bu çengel burun salça olduysa bu akşam ne yapıp ne edip züt edicem onu o masada çaktırmadan, öyle ki bir daha benle değil aynı masaya oturmak, sınıfa bile girerken iki kere düşünecek..

    neyse girdim kafeye, han tarzı bir yer beyler, bursa da da çok vardır böyle, hemşolarım bilir.

    çıktım üst kata baktım bu, karşısında da kızıl saçlı bir hatun var, tanımadığım. yani bizim sınıftan değil diyelim en azından.

    ben bunun ay gibi ışıldayan yüzünü, gözlerini görünce gene kendimden geçtim tabi, sinir minir kalmadı..

    bu arada öbür kızın da günahını almışım (çengel burun), muhtemelen geçen sefer de onun gelmesini bizim ki istemiş olmalı.. neden diye düşünürken cevaba benzer bir şeyler buldum gibi oldu.

    yanlarına oturdum, kızıl saçlı hatun bunun yanına geçti, karşısına ben geçtim ayşen in, lan bir an kendimi kız istemeye gitmiş gibi hissettim aq,

    mekan böyle tarihi, dekorlar filan, 80 lerin ortasında döşenmiş evler gibi..

    "nargileyi sen geldikten sonra söyleyelim dedik" dedi benimki, "gül-nane aromalısından yokmuş yaa senin sevdiğinden, neli söyleyelim dersin?" diye ekledi,

    gül nane yi sevdiğimi unutmamış..

    "elmalı olsun o zaman, uyar mı?" dedim, "harika olur" filan dediler,

    neyse nargile geldi masaya biz o ara muhabbetteyiz, öbür hatunun adı da gözde imiş, baya konuşkan bir şey, ama inanın öbür bedbahttan sonra bu o kadar cana yakın ve pozitif geldi ki, iyi dedim, en azından işi bozmaya çalışmaz diye düşündüm.

    sonra ayşen bana, "tavla oynayalım mı?" dedi, aslında konuşmak ve akşam boyu gözlerinin içine bakabilmek daha çok işime gelirdi ama "tamam" dedim, "ama kazananın kaybedenden bir dilek hakkı olacak ;)"
    parmağını çenesine dayadı, düşünür gibi yaptı.. yüzünü komik komik şekillere soktuktan sonra,

    "eh, nasılsa ben kazanacağım için, sıkıntı olmaz herhalde, tsigalko bey düşünsün artık" dedi..

    paslarıma paslarla karşılık veriyor, inceden inceye yaptığım imalara ortak oluyordu..her zamankinden daha da güzel, içten geliyordu gözüme bu akşam..

    derken tavla geldi, biz oyuna başladık..
    biz bir yandan oynuyoruz bir yandan da yine konuşuyoruz,
    ben artık dayanamıyorum tabi, 2 cümlemden birinde ince ince mesajlar vermeye çalışıyorum, bu da pası aldığını belli ediyor, hepten heyecan yaptırıyor bana.. tutulması meçhul sözler veriyoruz birbirimize, "oraya da gideriz, gideriz demi? şunu da yaparız, şuna da bakarız, şunu da izleriz, bunu da dinleriz, şunu da konuşalım bir ara" gibi...
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +14
    öbür kız da çok bin çıktı beyler inanamazsınız, önce yalnız olmadığımız için lanet etmiştim ama gecenin sonunda "lan iyi ki de gelmiş bu kız bu gece" diyecektim. nedeni malum, öbür kaltak gibi yoluma çıkmak şöyle dursun, daha da ortalığı elektriklendiriyordu, muhabbet tıkanacak gibi oldu 1-2 kere, bu kurtardı filan.

    neyse, bizim kız da bana 2-1 geçirdi tavlada sağolsun. dedim "ne istiyorsun bakalım, emrinize amadeyim"

    gene aynı muzip düşünceli tavrına büründü.."hımm valla çok bulaşığım var aslında, seni gizlice yurda sokup yıkatsak?" bunlar kahkahayı koyuverdiler sonra, bense hem şaşırmış, hem salakça heyecanlanmış, hem de tırsmıştım..aq sanki harbiden sokacak seni yurda, ama işte mallık beyler, beynimin %1 i filan anca çalışıyordur.

    sonra biraz daha düşündü, "dur ya aslında daha iyi bir fikrim var, karaokeye gidelim bir gün, sen de benim seçtiğim şarkıyı söyle olur mu? bak hem sesim iyi diyordun" göz kırptı, bu sefer de ben gülmeye başladım, zira hangi şarkıyı seçeceğini biliyordum.. daha önce muhabbeti geçmişti ve ben içinde adım geçtiğinden ve saçma sapan olduğundan ötürü sinir olduğumu söylemiştim.. fena sıkıştırmıştı beni, ama bilmiyordu ki değil hoşlanmadığım şarkıyı söylemek,

    elinden zehir olsa içerdim.. abartıyor muyum bilmiyorum ama o anki ruh halimi ancak gerçekten gönülden sevenler, tutkuyla kapılanlar bilir beyler, damdan düşenin halini, damdan düşen anlar..

    "eh tamam o zaman" dedim. "bulaşıktan yırttığım iyi oldu" gülüştük.

    o gece de yine istemediğim gibi başlamasına rağmen ummadığım şekilde iyi gidiyordu,

    kafeden kalktık,
    ben bunları gene yurda bırakıcam, biraz daha gezinelim mi? dedi. e benim de canıma minnet zaten, yurdun tersi yöne saptık, aşıklar yoluna giden ışıltılı ara sokaklardan birine, insanların arasına karıştık..
    http://fizy.com/tr#s/1ago51

    fonumuz boş kalmasın..

    ışıklı yolda dolaştık..banklardan birinde, ağaçların altında biraz mola verdik, o ara benim telefon çaldı,

    baktım annem arıyor, bu tip şeylerden gocunmam beyler onu belirteyim, anamdır, arayacak tabi, artı saatte biraz geççene olduğundan hafiften kaygılandım bile,

    neyse açtım konuştuk filan, nerdesin diyor, dedim merkezdeyim, geziyoruz arkadaşlarla..

    ama sesim öyle bir çıkmış ki, müsamere çocuğu gibi coşkulu-mutlu, bizim kurt hemen soruyu patlattı,

    "haa nasıl arkadaşlarmış acaba bunlar?"

    "sınıftan arkadaşlar ya anne, öyle takılıyoruz bakalım"

    "iyi iyi, tamam oğlum, çok geçe kalma sen de tamam mı?"

    "tamam annem, hadi öpüyorum"

    "hadi ben de öptüm, selam söyle arkadaşına"

    ulan annem bile taşşağa alıyor beni görüyor musunuz? "arkadaşına".. bu kadar mı belli acaba aşk zevzekliğinin üzerimdeki etkisi? yoksa oltayı boş attı da dolu mu gelsin diye bekledi diğer tüm annelerin yaptığı gibi?

    fazla düşünmedim,

    kızları yurda doğru zütürmeye başladım, bu gene koluma girdi beyler, benim de adımlarım yine havada yüzmeye başladı haliyle..
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +19
    Okuyan varmı ?
    ···
  15. 15.
    +27
    gözde ye de gecedeki katkılarında ötürü adam akıllı selam verip yalandan da olsa sarılarak veda ettim,

    ayşenle ise her zamankinden biraz daha fazla sarılı kalmıştık birbirimize, ipek gibi saçlarının çilekli kokusunu alabilecek kadar fazla..

    ayrıldığımızda bir nev-i içmeden sarhoş sayılırdım artık..

    gene ağzım kulaklarımda, adımlarım bulutlarda, vardım yurduma mutlulukla..
    benim olayı okandan başka oda arkadaşlarım da biliyordu artık,

    o gece ben odaya girdiğimde pehlivan gibi karşıladılar beni, yarı gırgır, yarı tebrik.."ooo tsigalko, koçum benim bee, nasıldı randevu? oldu demi bu sefer, yakışırrrr" gibi nidalarla inlettiler odayı, ben de utangaç utangaç sırıtıp "tamam lan tamam" demekten başka bir şey diyemedim.

    o gece gene batak matak döndük, arada karı kız, aşk meşk muhabbetleri döndü, oda arkadaşlarımdan birinin başka şehirde kız arkadaşı vardı, ayrılmış "olmuyor be aga öyle msn ile telefon ile, araya fazla mesafe girmeyecek, yapamıyorsun" diyordu.

    neyse ki benim sevdiğim, müstakbel sevgilim dizlerimin dibinde diye düşündüm..ne kadar şanslıydım.. şanslı mıydım?..
    neyse beyler,

    günler böyle geçedursun, okuldaki 1.5 uncu ayında sonuna geliyorduk artık, o akşamdan sonra 2 kere daha buluşmuş, okulda da nispeten daha samimi olmuştuk, aq hala yanına oturma şerefine ulaşamasam da (acaba kimin yüzünden) bir iki kere çıkıp takıldık kampüs etrafında..

    o ara ebruyla da aramızdaki enteresan ilişki epey ilerlemişti, kızla epey şey paylaşmaya başlamıştık benim o son çıkışımın ardından, ama elbette aklımdan yanlış ve yasak düşünceler bir an için bile geçmedi.. ayşen in güneş olduğu bir sistemin gezegeniydim ben.. başka yıldızlar benim için nokta kadar bile önemli ve yakın olamazdı..

    derken bir gece, ayşenle mesajlaşıp kıza iyi geceler dilememin ardından tam yatmaya hazırlanırken bir mesaj geldi,

    gece 1.30 filan olmalı..

    baktım, ebru,

    "uyudun mu?" yazmış..

    acaba hiç giblemesem mi diye düşündüm, ama bu saatte mesaj atıyorsa muhakkak bir numarası vardır diye düşündüm, 5-10 dakika cevap vereyim mi vermeyeyim mi diye düşündükten sonra, uyuduğumu düşünüp telefonu bir yere kaldırdığını umaraktan,

    "yo, hayırdır?" diye yazdım.
    http://fizy.com/tr#s/1aiuck

    ışıkları kapatıp yatağa da uzanmıştım ki mesaj geldi, benim oda arkadaşlarım yukarda counter yapıyorlardı, o zamanlar inanılmaz popülerdi amk oyunu..millet bağımlısı olmuştu resmen,

    neyse, mesaja baktım,

    "uyku tutmadı, sen de uyumadıysan biraz konuşuruz belki diye bi yokliyim dedim. bugün pek öğlen arasında göremedim seni?" yazmış.

    göremezsin tabi, nasıl sıvıştığımı ben biliyorum..o öğle arasını ayşenle geçirmiştik..tabi kız benim ebrudan resmen kaçarak geldiğimi filan bilmiyor aq..öbürü de ona gittiğimi bilmiyor... zaten o zamanlar başıma ne geldiyse hep bu "aman kimse üzülmesin, kimse kırılmasın, incinmesin" diye ince düşünmem yüzünden geldi..

    "biraz yalnız kalmak istedim ya. yarın da quiz var biliyorsun demi?"

    diye gayet öküzce bir mesajla ilk dalgayı savuşturmayı denedim, en azından kısa kestirebilirdim. zira attığım her mesaj, sanki ayşenin hayaline ihanet ediyormuşum gibi hissettiriyordu.

    "ben de çok yalnız hissediyorum bu aralar, sen de olmasan doğru düzgün konuşacak kimsem yok. evet quiz den de çakıcaz galiba bu gidişle"

    yazmış. lan resmen ne demek istediğimi anlamamazlıktan geliyor, tam uyumak istiyorum diye direkt olarak niyetimi yazacaktım ki gözüm ilk cümlesine takıldı. bir an için, bu şaşalı görüntüsünün altında oldukça naif bir kişilik taşıyan, kendini kanıtlama çabasındaki kıza karşı ufak bir acıma hissi oluştu içimde..

    yazdığımı sildim,bu kez,

    "yalnızlığını yaratan yine sensin, farkındasın değil mi?" diye sordum. "iyi bir çevren olabilirdi, sen elinin tersiyle ittin onları, e sınıfta da kimsenin yanına sokulmuyorsun, insanlar sana gelip, ebru ne olur bizimle tanış-arkadaş ol diye yalvaracak mı?"

    diye acımasızca üstüne gittim gene, iğneledim.

    bir kaç dakika cevap gelmedi, o ara ben de vicdan azabı moduna bağladım aq..kız ağlıyor mu, ne tak yiyor diye düşünüyorum.

    neyse, aradan 10 dakka filan geçti heralde ben artık neredeyse uykuya dalıyordum ki bir mesaj geldi, mesaj ki ne mesaj, paragraf bildiğin..
    "aslında haklısın, ama diyorum ya, anlaşamıyorum onlarla. bana bir şey katmıyorlar, beni heyecanlandırmıyorlar, beni mutlu etmiyorlar, benimle mutlu olduklarını da sanmıyorum. kısacası tamamen kuru kalabalıktan ibaret sınıftakilerin çoğu. benim bahsettiğim yalnızlık bambaşka bir türden. yoksa ben de gidip tanışmayı bilirim herkesle, kimseden de çekinmem, onlar benden çekinsin.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rezzzxzzzz
      ···
      1. 1.
        0
        Son entryme bak pdf var yorma kendini
        ···
  16. 16.
    +24
    beni çok eziyorsun tsigalko farkında değilim sanma ama sandığından fazlasıyım emin ol. yanlış anlama sana kızdığım filan yok, sadece gereksiz insanlarla gereksiz samimiyetten kaçınmaya çalışıyorum. yalnız sana kendimi yakın hissediyorum ve bunun bazen seni bunalttığının da farkındayım. benimle takılmak zorunda değilsin, sonuçta senin birlikte olmaktan keyif aldığın daha fazla insan var.
    madem konu buralara geldi, ben artık seni daha fazla engellemek ya da kısmetini filan kapatmak istemem. bir daha selamlaşmasak bile olur, en fazla yalnız kalırım, canı sıkılır bir süre, sonra da bir şekilde alışırım işte.

    yarınki quizde başarılar, iyi geceler"

    bu mesaj hala sim de kayıtlı durur.

    ilk okuduğumda bariz bana ayar veriyor sandım, sinirim tepeme çıktı..aq biz iyi davrandıkça kabahat işlemişiz yani..
    ama sonradan baktım ki kız aslında inceden inceden kendini acındırmaya çalışıyor, sübliminal mesaj mı ne var ya hani öyle bir tak gibi işte.. ironi yaparak anlatmaya çalıştığını tersten söylemek ister gibi,

    ama yine de mesajı fazlasıyla sert bulduğum için biraz oynamaya karar verdim..az önceki acıyan halim yerini "haa. demek öyle!" diyen kızgın ergen moduna bırakmıştı,

    ben de buna güzel bir iyi geceler mesajı döşeyeyim de içimde kalmasın dedim..
    son şarkımızı ve son iki partımızı paylaşıp gidicem..

    http://fizy.com/tr#s/1d78il

    "seni ezmeye çalıştığım kısım hariç genelde doğru düşünmüşsün ebrucum*. ben seni neden ezmek isteyeyim ki? kaldı ki istesem bile bunu yapabileceğimden şüpheliyim,malum sen gayet kendine güveni olan aklı yerinde, eli ayağı düzgün bir kızsın sonuçta. kimseye tahammül etmek zorunda değilsin, kimseye de kendini ezdirmezsin.

    senin yalnızlığının türü nedir bilmiyorum, o konuda bir şey diyemem. bana gelince, evet benim bu sınıfta takılmaktan keyif aldığım tek insan sen değilsin, başkalarıyla da mutlu zaman geçirebiliyorum. gönül ister ki sen de böyle yapabilsen. o zaman benim de üzerimdeki baskıyı azaltmış olursun belki biraz?! gerçi bilmiyorum belki de öyle bir baskı kurduğun filan da yoktur, ben kendi kendime gelin güvey olmuş olabilirim. sonuçta sen kimseden çekinmeyen, hatta insanların çekinmesi gereken, rüzgar gibi esen, şimşek gibi çakan bir hatunsun, kendini kaptıran benimdir belki de?? değil mi?

    neyse ya, umarım sorunların çözülebilecek boyuttadır, yoksa biliyorsun 4 sene geçmez bu şekilde, senin adına üzüldüm canım.
    sana da iyi geceler, başarılar"

    ironiyse ironi, taşaksa taşak.. tsigalkonun iyi niyetini suistimal etmeyeceksin arkadaşım..

    o gece gene uyuyamadım anasını satayım.

    hani reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya, o hesap.. ayşen yetmezmiş gibi ebru da girmişti beynimi içine. kendisine karşı en ufak bir his beslemiyor olsam bile, yine de oradaydı işte..gözlerini dikmiş, soran gözlerle bakıyordu yüzüme yüzüme..
    ertesi sabah gene okul vardı malum,
    1-2 saat anca uyumuştum ama gelin görün ki aşık olma halinin verdiği enerji ve dinamizim sayesinde bu o kadar da sorun teşkil etmiyordu. bu adrenalinden ve dopaminden yoksun bir insan benim uyuduğum uykuyla ayakta bile duramazdı çoğu zaman.

    neyse sınıfa girdim, baktım ayşen daha gelmemiş, sonra bir da baktım ki, o da ne? ebru hanım her zaman benim için ayırdığı yerde sınıftaki başka bir elemanla beraber oturmuş, fısır fısır konuşuyor bir yandan da..

    yan yan güldüm, pff.. çocuk oyunları.

    bu sefer ben de cam kenarından bir sıraya yöneldim, bakarsınız ayşen in önüne arkasına filan denk gelirim gibisinden.

    bekle bekle, sınıf doldu, kız gelmez... saftirik elemanlardan biri yaklaşıp "kardeş boş mu?" gibisinde bir şeyler geveledi..e benim moralim taban yapmış durumda zaten, boş-oturabilirsin gibisinden kafa salladım.

    hoca geldi, ayşen hala yok.. dedim bir mesaj atayım bakalım. mesaj attım, cevap da yok?

    o gün bomtak geçti aq..

    benim sıfatı gören okan geldi, dedi olm hayırdır lan? kız bir gün okula gelmedi diye bayrakları yarıya indirdin, ben sizin işin olmadığını filan düşünemiyorum bile, allah korusun, camdan mamdan atarsın sen kendini..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      ayraç atayım
      ···
  17. 17.
    +20
    "ağzını hayra, zütünü bayıra aç okan" dedim, başladı gülmeye, o gülünce bende güldüm.."bu akşam gidip içelim mi?" dedim. konuşmaya ihtiyacım var.

    olur dedi, geç bile kaldın olm, ben diyecektim artık.

    neyse o akşam çıktık biz dışarı, benim gözüm paso telefonda.. hala mesaj yok. 2-3 tuborgu devirdik bununla, o anlatıyor, ben anlatıyorum filan..

    "iyi ki varsın kardeşim" dedim. "iyi bulduk birbirimizi"..

    "aynen kanka aynen.. diyorum ya sen artık şu ayşen işini kafana takma, olacak o canım çok belli yani"

    "ama çok uzadı be abi?".."bir buçuk aydır iki arpa boyu yol aldık?"

    "e olum burası lise mi? artık o şıpsevdiler geride, kaldı.. hatun demek ki ciddi düşünüyor seni, e sen de zaten kör kötük aşıksın. biraz daha sabırlı olman lazım sadece"

    "doğru söylüyorsun kardeşim, umarım öyledir, öyle olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum"

    biz böyle devam ederken benim benim telefon yandı, söndü.. saatlerdir beklediğim mesaj sonunda gelmişti, telefonu elime aldım,

    kafam da hafif çakırkeyif, aslında tam da moda girmişim.. ulan dedim.. yapsam mı bir çılgınlık??
    takip eden kardeşlerime iyi geceler,

    yarın gece devam ederiz, kalın sağlıcaklı..
    iyi geceler panpalar, güzel bir şarkı eşliğinde başlıyoruz bu geceki bölümümüze,

    http://fizy.com/tr#s/1aiom8
    ..diyorum ya, sarhoş değilim ama biraz gevşemiş kafam, güzelim yani.. dedim bur bakalım. açtım mesajı,

    "yaa ben sana dikkat et derken kendim hasta oldum :((. galiba çorbayı sen yapmak zorunda kalacaksın * "

    okudum, okan a da gösterdim, lan bana nasıl gireyim diye düşünmek kalmamış bile, zira kız direkt ara pasıyla topu oyuna sokmuş,

    "geçmiş olsun canım, çorbalar feda olsun sana ya, kıyamam. nerdesin sen şimdi? hastanede filan değilsin demi??"

    biraz yılışkan girdim gördüğünüz gibi, aq hastalanmış, muhtemelen benim yüzümden,en son o soğukta sokaklarda yürüttüm kızı..

    bu sefer bu,
    "saol * .yok ya öyle ciddi bir şey değil ama işte, sabah kalkamadım yataktan, sonra kızlar baktı, ateşim filan var gibi, gitme dediler, yattım bütün akşam, çengel burun* da kaldı benle sağolsun, emin ellerdeyim yani sorun yok * "

    ya tabi ne demezsin.. bütün gün mesajlarıma cevap alamamamın sebebi de o paçoz değildiyse ben de bir şey bilmiyorum. bu arada farkettim de acayip kin gütmüşüm lan kıza, ben de az pekekent değilmişim.. neyse,

    hasta hasta o konulara çok da girelim istemedim, benim çılgınlık başka bahara kaldı yani. zaten o da yaptığı o imalı başlangıcın ardından ne dediysem anlamamazlıktan geldi, ya da hastakeyken kafası almamışta olabilirdi..bir sürü ince ayar manevrası yaptım mesajlarda, hiç birini yemedi aq..

    sonradan "hadi ben seni yormayayım canım tekrar geçmiş olsun" falan filan gene böyle içinde sosyal mesaj ve espirik* barındıran son bir mesaj daha atıp okan a döndüm. mesajları ona da okumuştum. dedim abi bu kız neden hala böyle yapıyor? acaba ben mi pasif kalıyorum yoksa o mu fazla nazlı.. anlayamadım.

    o da "valla evet aslında hala fazla kasıyor gibi, ama sen de çok belli ettin be abi aşık olduğunu, kız biliyor her türlü elinde olduğunu, e azıcık nazını yapacak tabi, onun da keyfi o"

    -"haklısın kanka ama elimde değil ki be, o duyguları gizlemek kolay mı aq? mızrak çuvala sığar mı? rol yap desen, onu hiç beceremem zaten..oof of..çekeceğim var galiba benim."

    -"olsun sen kendini böyle koyverme olm, bu iş her türlü olacak zaten, bırak o da kızlığını biraz yaşasın işte.. sonradan bunları hatırladığınız gülersiniz halinize, dalga malzemeniz olur ;)"

    lan ben bu adamı da harbiden seviyordum ha, yani insanın arkadaşı, dostu olacaksa böyle olmalı aq..senin derdine ortak olmakla yetinmemeli, üstüne bir de moral motivasyon vermeli. bir kez daha o masada onunla oturduğum için kendimi şanslı hissettim, aslan kardeşim benim..

    neyse biz epey 50 lik devirip yarım kilo da işedikten sonra yurda doğru yola koyulduk,
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +15
    birazdan duyacaklarımı ve dönecek muhabbetleri tahmin bile edemezdim, yarı sarsak adımlarla yürürken..
    yurda geldik,
    ben odaya yöneldim, okan "aga ben bi su çarpiyim yüzüme aq kafam döndü" dedi.
    neyse, geldim odaya baktım bir muhabbet dönüyor,

    "..ya işte olm adam daha ilk günden teklif etmiş aq.." kısmını duydum,

    dedim "noliyi lan? kim kime teklif ediyo?"

    konuşan da, daha önce bahsetmediğim, bizim tayfanın (eski tafya da denebilir) 4. elemanı* neco.

    necati, kısa boylu ama kalıplı bir eleman, pek fazla konuşmaz, hani böyle her grupta vardır ya, muhabbet arasında "demi lan aga?" diyip banko onayını alabileceğin, arada elini omzuna atacağın, ensesini tutacağın, varlığı pek ortamı etkilemeyen, ama olmazsa da "lan keşke o da burda olaydı, iyi olurdu" diyebileceğiniz tipten bir çocuk. iyi çocuktur..

    dedim neco "noldu ya anlat bakam?"
    aslında gibimde değil de, kafa kıyak tabi, makaraya ortak olayım dedim sadece, aq ne bileyim mevzunun beni direkt ilgilendiren bir olay olduğunu..

    "ha aga geldin mi? naptınız la bensiz içmişsin?"

    "ya okan la az takıldık işte, anlat sen anlat merak ettim"

    "şey.. senin kıza teklif etmiş de sınıftan biri, daha ilk tanıştığı gün, onu söyledi bana ben de tolga* ya anlatıyordum işte böyle iş mi olur gibisinde, seni bekliyordum söylemek için zaten"

    beyler,
    benim o an şarteller bi gitti geldi.. hani böyle ani voltaj dalgalanmalarında olur ya, elektirik bir an gider, sonra gelir, florasan filan varsa ortamda, yavaş yavaş kırpışa kırpışa yanar sonra tekrardan..aha işte tam da öyle oldu..

    masalardan birine tutundum, sakin kalmaya çalışıyorum ama inanın öyle bir dolmuşum ki, half-life deki duvar delen silah gibi..bir an bıraksak kendimi haykırıp delip geçicem ne varsa önümde:

    -"kim lan o?" diyebildim, tıkanmış dişlerimin arasından..
    "ya şey.. hani bizim sınıfta ozan var ya? * benim balıkesirden arkadaşım, o işte.. bugün daha ilk konuşmasında söylemiş, demin de beni arada dert yanıyor aq..mal herif"

    ben şöyle bir silkindim, bugün nasıl konuşmuş olabilirdi ki lan?

    "olum" dedim, "ayşen bugün okula bile gelmedi ki? ne ara konuşmuş aq!"

    necati bir duraksadı, "ne ayşen i abi, ebrudan bahsediyorum ben ya?"

    oufffsss... o anı anlatmak için "üzerimden yük kalktı" lafı hafif olur herhalde.. yani o yükün ağırlığını gelin de siz düşünün beyler..

    tabi bir de o ara sadece tolga, diğer oda arkadaşım* ve okan ın bildiği ayşen meselesini de açık etmiştim farkında olmadan.. neyse,

    "haa..ee tamam anlat sen, ne oldu sonra?"

    -"ya abi işte bu aradı, diyor ebruya teklif ettim ama resmen posta koydu, sizin yurttan bi çocuk var, galiba o da hoşlanıyormuş ebrudan, o yüzden olmadı herhalde, dedi bana"

    yok ebesinin amı..al şimdi de kızdan hoşlanan biz olduk..ne alakası var ya?
    ama gerçi insanlar da haklılar, zira dışardan bakınca bir kız ile bir erkek paso züt züte dolaşıyorsa, kesin erkek yazıyor demektir.. gibeyim şu bağnazlaşmış toplumsal kalıplarımızı da algılarımızı da..*

    tabi ben rahatlamışım.. ozan dediği dallama da herhalde bugün yanına oturttuğu çocuk diye düşündüm, hırt daha dakka bir patlamış..

    bu sefer bende dedim;

    "abi ebru benim hatun filan değil ya aq, öyle sağda solda da konuşmayın, yanlış anlaşılmalar filan olmasın.. gibecem ya..benim sevdiğim hatun başından beri belli abicim, ebru filan demeyin bana"

    neco,

    "ha harbi ya ayşen kim abi? (sırıtarak)"

    dedim ya, artık meseleyi açık ettik bir kere, o ara okan daldı odaya "napıyonuz la dıbına koduklarım? ne bağırıyo bu gene?" dedi beni gösterip, ama tipi görmeniz lazım beyler, 5 biradan sonra kadayıf gibi olmuş sıfat.. sırıta sırıta paytak paytak dolanıyor..

    "gel aga gel" dedim.. anlaşılan gene muhabbetin dıbına koyulacaktı bu gece ve lanet olsun ki bu sefer spot ışıklarının altında ben vardım..

    o gece benim hikayeyi bizim katın tamamı öğrendi, oradan başka mevzulara filan derken, gene sabaha ettik muallaklerle..
    şarkıları sevdiniz mi bilmiyorum, ama hikayenin acılı ve aşk dolu kısımlarında olduğumuzdan ötürü şimdilik böylesi gider,

    http://fizy.com/tr#s/12a6ge
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +21
    ilerde baya kopucaz allahın izniyle..

    bir iki daha geçti.. haftanın son gününe dayandık gene..

    son gün ayşen geldi, onla sarıldık filan sınıfın ortasında, derste okan la oturuyoruz.. öbür amcık umrumda değil zaten, ozan denen bine de iki çift laf edecektim benim masama oturup kalkmış kıza o şekilde, beni hiç sayarak yavşadığı için ama, dedim, bana ne aq..ne gereği var?

    o ara ben bu mevzuyu biraz daha düşündüm,

    vay anasını ya..benim gözümün görmediği hatun, sözde benim sebebime başkalarına posta koyuyor ha? ve asıl olay, insanlar beni ayşenle değil, ebruyla flörtte filan sanıyor.. öldür de cennete git aq..

    ama ne yalan söyleyeyim, bir yandan da iyi oldu diyorum çünkü epey egomu tatmin etti, zütümü kaldırdı bu olay -ki o aralar buna fazlasıyla ihtiyacım var, çok ezilmişim ayşen in aşkıyla-..

    haftanın son günü işte dediğim gibi.. okanın işi varmış, öyleden sonra gitti bu, ben de derse biraz geç kaldım onla otururken, ulan bir geldim ki sınıfa, mahşer günü gibi olmuş. meğer quiz varmış blokta, alttan üstten ne kadar alan varsa gelmiş, sınıfta yer yok *. biraz ders işleyip üstüne ara vermeden quize giricez.. tabi bizim dünya umrumuzda olmadığından anca haberimiz oluyor bu durumdan.

    neyse resmen yer yok sınıfta, arkalara doğru ilerliyorum, o ara cam kenarından biri el etti "hişşt gel istersen bak böyle?"
    lan bi an ayşen mi dedim, kalbim duruyordu..ama onun da yanından selamlaşıp az önce geçtiğimi hatırladım,

    bir baktım daha yüzünü doğru dürüst ilk defa gördüğüm bir hatun.. bizim sınıftan, hayal meyal biliyorum da, daha adını bile bilmiyorum işte. baktım harbiden başka yer yok, gittim oturdum yanına..
    merhaba filan dedim işte,

    selam melam, bunlar da bir başka grupmuş, arkada iki tane sessiz erkek vardı, daha önce dikkatimi bile çekmeyen, onlar da "selam kardeşim" gibisinden muhabbete girdiler. hoca gelene kadar 3-5 dakikada öndeki kız-erkek, yanımdaki hatun ve arkadaki saplarla tanışıp * ufaktan muhabbet etmiştim.

    iyi ya dedim, 5 yeni insan tanıdım işte, sonuçta sınıf arkadaşlarım bir şekilde konuşmak gerek..

    yanımdaki hatunun ismi ceren*di, diğerlerini gibtir edin, onlara bir daha dönmeyiz bile belkide..ama cerenle epey anımız olacak ilerleyen zamanda.

    neyse bu ceren, orta boylu, kalçadan biraz genişçe (iyi zütü vardı yalan değil) sıfatı hintlilere benzeyen, tam ferrestar kılıklı bir hatun..tam sakso ferreları için aranan aday yani, böyle iki de büyük halka küpe taksa, şöyle inceden inceden size baktımı da, hah dersiniz, birazdan blow a başlayacak.. öyle bir tip. istanbulluymuş bu da.

    tanıştık bunla, hoca geldi derse girdi filan, biz ufak ufak muhabbete devam ediyoruz, ama kızın hal ve hareketlerini sevmedim aq..böyle beni iten bir şey var.. fazla sinsi gibi, yani, nasıl diyeyim, tam olarak tarif edemiyorum ama tam lafı gediğine koymak gerekirse "negatif elektrik aldım" diyebilirim.
    içimden de kendime diyorum, "lan işte 2 ders oturcan sonra bir daha yüzüne kim bakacak, kıllık yapma".

    bi ara ben sıkılıp derse yoğunlaştım, biraz sessizlik oldu.. baktım bu yandan yandan bana bakıyor, göz attım buna doğru ben de refleks icabı gayri samimi gülümseyerekten,

    bu da güldü, sonra durdu durdu şey demesin mi, "kolların da baya kalınmış"

    benim kaşlar havaya kalktı(diye düşünüyorum), lan o ne demek? harbiden de anlamadım ne demek istiyor, dedim,

    "nasıl yani, şimdi bu iyi bir şey mi? kötü bir şey mi?"

    öyle ciddi ciddi sorunca, bu da bir an duraksadı salak, "ya şey iyi canım, uzaktan zayıf gibi duruyordun ama baya yapılıymışsın"
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      aaaaaaaqaqaqaqa
      ···
  20. 20.
    +21
    ben hala anlamaz ifadeyle tip tip bakmaya devam edince,

    "iltifat etim yani sana ya anla işte" deyip salak salak sırıtmaya çalıştı, o ara acayip kızardı tabi.

    kızlar böyle işte beyler, en kendine güvenenine, en yollu görünenine bile azıcık ters çıkınca anında dağılıyor çoğu.. aslında pek çoğu özgüven yoksunu olduğu gibi, doğru dürüst iki çift laf etmekten bile aciz. bakmayın bizler kaldırıyoruz bunların zütünü, biz neden oluyoruz o sunni havalarının ve erişilmez görüntülerinin varlığana.. neyse,

    ben de güldüm "iyi ya saol" filan dedim, ama içimden hönkürüyorum resmen, aq edeceğin iltifatın stiline sıçayım senin ya,

    "kolların çok kalınmış"mış. hee baldılarım da geniştir, döşüm de kıllıdır.. kurbanlık dana mı beğeniyon amk?

    quize kadar paso lafa tutmaya çalıştı, ben de daha fazla bozmamak adına güzel cevaplar verdim.. sınavda da allahtan sınıflar karıldı da daha fazla çekmek zorunda kalmadım zilliyi..

    zaten yeterince sıkıntım var, benim derdim bana yeter, bir de ortam kızlarıyla uğraşamazdım. öyle diyorum çünkü o 5 dakikalık muhabbette ne mal olduğunu anlamıştım hemen hemen.

    bu arada kollarım filan da öyle dediği gibi kalın değildi beyler, spor filan yapıyordum ama daha çok bebeyiz yani, üni 1 de 65 kilo 175 boy filandım, evet zayıf göstermiyordum ama öyle iltifat konusu yapılacak bir durum da yoktu yani..mal işte..
    http://fizy.com/tr#s/1ahygy

    okulda artık 2 ayı devirmişiz neredeyse,

    vizeler başlayacak, vizelerden sonra da bayram geliyor.

    buraları biraz hızlı geçeceğim çünkü bir tak hatırlamıyorum, fazla bir şey de olmadı zaten. artık nasıl geçirdiysem vize haftasını, kafamı öyle bir gibmiş ki, belleğim o masa başındaki acı dolu saatleri bir daha hatırlamamam için iyice karartmış o kısımları.

    tam vize haftasının öncesindeki hafta sonu, fenerin önemli bir maçı var, derbi olabilir..hatta sınavlar var aga deyip yurttaki malların çoğu gelmedi izlemeye, (topluca giderdik). ama ben dedim ulan fener bu be fener! giberim vizesini..her zamanki gibi gittim maçımı izliyorum.

    o ara mesaj geldi,

    "slm cnm nbrsinn?"

    bu kim aq numarayı tanımıyorum, cevap atmadım bende. dedim bizimkilerden biri taşak geçiyor herhalde.

    sonra bir mesaj daha, "kim oldqmu yzmamşm kssra bkma, nmrnı serhattan aldm, ceren ben * "

    şaka mı lan bu?

    bakın burada ne bir şey demek istiyorum,

    hayatta iyi ve kötü şeyler her zaman ama her zaman hep ardarda gelir..sırayla hatta..önce peşpeşe iyi şeyler, sonra da peşpeşe kötü şeyler.

    kaç tane olay olduğu duruma göre değişir ama genel prensip budur yani. ve bu ikisinin arasındaki fark ise;

    iyi şeylerle fazlaca mutlu olduğumuz için, onların ardarda geldiğini fark etmez ve nasıl geçip gittiklerini anlamaaz- olanlar için tanrıya şükretmeyiz, kötü şeyler ise ise bizi fazlaca mutsuz ettiği için sanki bitmek bilmezler ve bu kez tanrıya sitem etmekten geri durmayız..

    o nedenledir ki, insanların ağzından hiç bir zaman "ohh çok şükür, her işim rast gidiyor" cümlesini duymaz, tam tersine hep "allahım bütün kötülükler beni mi buluyor?" u işitiriz..

    aslında çoğu zaman iki durumunda yaşanma süresi ve sıklığı birbiriyle aynıdır..

    herr neyse,

    sanırım tipik erkek pgibolojisiyle olaya yaklaşabiliyor olsaydım bu olanlar benim için harika şeyler anldıbına gelirdi..zira başka zaman beni yolda görse dönüp bir daha bakmayacak hatunlar * şimdi kırk yılın başı birine aşık olduk ya, inadına bana saracakları tutuyordu..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Devam babuş devam
      ···
    2. 2.
      0
      Kör oldum
      ···
      1. 1.
        0
        Fena değilmiş
        ···
    3. 3.
      0
      Ya anasini s. Niye drvam etmezsinizki
      ···
    4. diğerleri 1