1. 1.
    0
    bu ırkı bilen duyan gören varmı?
    ···
  1. 2.
    0
    up up up
    ···
  2. 3.
    0
    up up up
    ···
  3. 4.
    0
    up up up
    ···
  4. 5.
    0
    hadi lan çok merak ediyorum bunları konuşacak kimse yok mu amk
    ···
  5. 6.
    0
    Hush hush serisi demi bin
    ···
  6. 7.
    0
    valla o dediğin ne hiç bilmiyorum ama dün bi yerde gördüm kısa bi metin okudum baya etkilendim, görülmeyen duyulmayan bişey hayal edilemez mantığından yola çıkarak açtım konuyu dökülün bildiklerinizi amk
    ···
  7. 8.
    0
    Kovulmuş meleklerle insanlar cima ediyor ortaya taşşaklı bir ırk çıkıyo
    ···
  8. 9.
    0
    onları okudum ama bide reptilianlar var amk bunlarla bi bağlantısı varmı, prometheus filminde bu gibi konulara vurgu yapılıyor, nibiru gezegeni planet g olarak geçiyor
    ···
  9. 10.
    0
    @7 olum fantastik bir kitaptan uydurma bir şey bu lan hush hush serisi işte
    ···
  10. 11.
    0
    @9 panpa onları bilmiyom valla ben bitek dediğim şey de gördüm ama merak ettridin araştıcam panpa
    ···
  11. 12.
    0
    oha lan benim age of empires nickim.
    ···
  12. 13.
    0
    sanmıyorum fantastik olduklarını...
    ···
  13. 14.
    0
    @11 gözlerimize perde çekiyorlar, illuminatinin reptilianlar tarafından kontrol edildiği doğru hatta metini bulup göndericem, çocuk araştırmalarına dayatarak bazı sonuçlar elde etmiş
    ···
  14. 15.
    0
    Kuran'da "-Üzerinizde gözeticiler var" demez mi..?
    Ve hatta sormaz mı; "-insan başı boş bırakıldığını mı sanır !?... "
    ibrani mitlerinde ve Tevrat'ta onlara "Nefilim" diyorlar. Eski Misir'da adlari, "Neter". Sümer mitlerinde "Anunnaki" diye geçiyorlar. Diger yandan "Sumer" sözcügü, "Gözcü'lerin ülkesi" anlamina sahip. Hangi adla anilirlarsa anilsinlar, bütün eski kültürlerde ve bu kültlere iliskin mitlerde basrol onlarin. Eski diller uzmanlari, Antik Çag kültürlerine sasilacak biçimde net biçimde damgasini vurmus bu esrarengiz varliklarin, neredeyse bütün eski uygarliklarda "gözcüler" olarak adlandirildiklarini söylüyorlar. Sözünü ettigimiz dönem, Isa'dan en az 3000 yil öncesi. Iyi ama, "geç neolitik" olarak adlandirilan dönemin bütün uygarliklarinin literatürlerine benzer ifadeler ve anlatilarla girmis bu "Gözcü"ler kimler? Neyi ya da kimi "gözlüyorlar"? Bütün bunlar yalnizca antik Çag insanlarinin düsgüçlerinin bir ürünü mü, yoksa gerçekten bugün anilari silinmis, izleri bulunamayan, haklarinda hiçbir sey bilmedigimiz birileri, bu gezegende yasamislar mi?
    Kim bu "Gözcü"ler ?
    -Mitler ve gerçekler
    Sürekli vurguladigimiz gibi, bilginin az oldugu ya da bazen üzerinin örtüldügü yerlerde, spekülasyonlarin basini alip gitmesini engellemek mümkün degildir. Bilimsel yöntemlerden, bilimsel süphecilikten (scepticism) ve somut bulgulardan baskasina güvenmemekten söz ederken, ayni süpheciligi su anda bildigimizi varsaydigimiz alanlara uygulamamak, bazen spekülasyonlardan da olumsuz sonuç verir.
    Bilim eger "gerçegi aramak" amacini içeriyorsa bizler için, bu ayni zamanda kurumlasmaya, bilimsel otokrasiye de karsi çikmamizi da gerektirir. Herhangi bir alanin "spekülasyona açik" olmasi bizi ürkütmemeli; verileri dogru okumak, burada anahtar sözcük niteligine sahip. Ortodoks bilim ve akademisyenler, çogu kez içinde bulunduklari "bilimsel bürokrasi"nin ellerini kollarini baglayici hantalligi ve "agaçlardan ormani görememe" aliskanligi nedeniyle; yeni ve sarsici düsüncelere bastan olumsuz tepki vermeye egilimlidirler. Hele bu, onlarin "Akademisyenler Olimpos'u"nun disindan geliyorsa. Arkeoloji ve arkeoastronomi, yirminci yüzyilin baslarindan bu yana bu sorunu yogun biçimde yasiyor. Siradisi oldugu varsayilan düsünce ve teoriler yalnizca dislanmakla kalmiyor, bir de asagilaniyor kendilerini "bilimsel süpheci" diye adlandiran ortodoks çevrelerde. Oysa tarih, uzun ve yavas bir yürüyüs. Genis dilimler halinde onu inceledigimizde, her asamasinda ortodoksinin engellemelerini ve inanilmaz tutuculugunu fark ediyor, ama uzun vadede "siradisi" varsayilan fikirlerin yasadigini görüyoruz.
    "Neter"ler ya da "Gözcüler" sorunu da yirminci yüzyilin bitmeyen tartismalarindan biri. Dogmalarla gözünü baglamayan ve açik fikirli olmaya çaba gösterenler, bugün "mitler" deyip geçtigimiz anlatilarin bu denli genis bir cografyada ve neredeyse birbirinin ayni ayrintilarla varolmasindan yola çikarak, bu metinlere daha farkli bakmamiz gerektigine isaret ediyorlar. Oysa ortodoks bilim akademisyenlerinin yaklasimi, oldukça farkli. Onlar, eski toplumlari bütünüyle çözümlediklerine inaniyor ve ekliyorlar: "Din dindir, mitoloji de mitoloji. Bunlari gerçek tarihsel olgularla karistirmayin." Bunu söylerken de, bilerek ya da bilmeyerek, bugünün egemen dinlerinin yörüngesinde duruyorlar. Esine az rastlanir bir ikiyüzlülük ve çifte standart uygulamasi bu. Bir yandan somut bilimsel bulgular disinda hiçbir seye prim vermemekten söz ediyorlar, bir yandan da yasadiklari çevrenin egemen diniyle sürtüsmemeye çaba gösteriyorlar.
    Bunun kendilerine göre "etik" bir yolunu da bulmuslar: "Bilim ayridir, din ve inanç ayri." Oysa "inanmak ve inanç" sözcüklerinin egemen oldugu bir kültürde bilim ve bilginin her zaman bu çifte standartin gölgesinde kalacagini bilmezden geliyorlar. Ama ne gam; "bilimsel" kurumlarin birçogunun bütçesini, Kilise'yi destekleyen holdingler, hatta bazen bizzat dini vakiflar sagliyor. Çogu üniversitede kürsü baskanlari arasinda en az bir musevi var. Bilimin "besigi" oldugu varsayilan ABD'de halkin ezici bir çogunlugu Incil'e bütün kalbiyle inaniyor. Ortaligi bulandirmanin anlami var mi simdi?
    "Gözcüler" sorunu, Antik Çag tarihi ve modern arkeolojiye iliskin en kilit noktalardan biri. Bir biçimiyle, felsefe ve ilahiyat akademisyenlerini, hatta dilbilimcileri de bu tartisma çemberi içinde düsünebiliriz. Simdi, bu uzun girizgahtan sonra meseleyi olabildigince yalin biçimde ortaya koyalim:
    Eski Misir'in "Neter"leriBütün Antik Çag metinlerinde, kendi tarihlerini derleyen toplumlardan kalmis belgeler, geriye dogru giden kronolojilerinin sifir noktasina, net olarak çözümlenemeyen bir tür "baslangiç dönemi" yerlestiriyorlar. Bu, onlarin tarihlerinde, "yönetimin tanrilardan insanlara geçmekte oldugu" bir ara dönemi belgeliyor. Belirsiz bir baslangiç döneminden beri bizzat "tanrilar" tarafindan yönetildigini söyledikleri ülkelerinin, bu ara dönemde "Gözcüler" adi verilen üstün yaratiklarca yönetildigini ve sonuçta kralligin insanliga devredildigini anlatiyorlar. Eski Misir'da bunlarin adi, "Neter"ler. Son olarak Osiris'in oglu Horus tarafindan yönetilen ülke, belli bir dönem sonrasinda, bir "Kral yaratma" (Kingmaker) töreninden sonra insanlara birakiliyor ve Neterler geri plana çekiliyorlar - sonra da, izleri siliniyor. Bu ilk "insan kral", bugün arkeolojinin degismez bir gerçek biçiminde kabul ettigi, Firavun Menes. Bildigimiz, yazili tarihe göre I.Ö 3100 dolaylarinda Yukari ve Asagi Misir'i bir tek ülke halinde birlestiren Menes, Misir tarihinde "Hanedanlar Dönemi" denen bir evrenin de baslaticisi.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 16.
    0
    @14 üstün bir valla panpa giberler alayımızı yani
    ···
  16. 17.
    0
    bence yazıyı oku, çakralar makralar beynim sulandı amk, reikide çakralardan sıkıntıyı falan alıyorlar onu duymuştum ama
    ···
  17. 18.
    0
    @17 gibtir et uğraşma böyle şeylerle sonra musallat olurlar la
    ···
  18. 19.
    0
    musallat olan olsun merak ettim, am züt capsi koymaktan iyidir...
    ···
  19. 20.
    0
    up up up
    ···