/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +2
    Aaron Hacker’in emlak bürosunun önünde New York plakalı, kırmızı, spor bir araba durdu. Arabadan inen şişman adam, büroya doğru yürüdü. Sıcaktan ter, ince elbisesinin üstüne kadar çıkmıştı. 50 yaşında görünüyordu. Yüzü heyecandan kızarmış, fakat kısık gözlerindeki kararlı, donuk bakış değişmemişti. içeriye girince başıyla Aaron’a selam verdi.

    ‘Bay Hacker?’

    Aaron gülümseyerek, ‘Evet benim, sizin için ne yapabilirim. Bay..?’

    Şişman adam, ‘Dill’ diyerek kendisini tanıttı.

    ‘Zamanım çok az, hemen konuya girsek iyi olacak.’ dedi.

    ‘Benim için de iyi olur Bay Dill. ilgilendiğiniz belli bir yer var mı?’

    ‘Doğrusunu isterseniz, evet. Kasabanın kenarındaki eski bina.’

    ‘Sütunlu ev mi?’

    ‘Ta kendisi. Yanılmıyorsam üzerinde SATILIK tabelası var.’

    Aaron kuru bir sesle, ‘Evet.’ dedi, ‘Bizim satış listemizdedir.’

    Kalınca bir defterin yapraklarını karıştırdı. Sonra daktilo ile yazılmış bir sayfayı işaret etti:

    ‘160 yıllık bina. 8 odası, 2 banyosu, otomatik gaz fırını, geniş terasları, çevresinde ağaçları var. Çarşıya, okula yakın. 750.000 dolar.’ diye okudu ve ekledi:

    ‘Hala ilgileniyor musunuz?’

    Adam oturduğu yerde rahatsız olmuş gibi kıpırdandı.

    ‘Neden olmasın. Olumsuz bir yanı mı var?’

    Aaron, ‘Aslına bakarsanız, bu evi defterime yalnızca yaşlı Sade Grim’in hatırı için kaydettim. Ev asla onun istediği kadar etmez. Uzun zamandır onarım görmemiş çok eski bir binadır. Kirişlerden kimi birkaç yıl içinde çökecek durumda. Bodrumu ise yılın yarısında su ile doludur.’

    ‘Öyleyse sahibesi neden bu kadar çok istiyor.’

    Aaron omuz silkti.

    ‘Herhalde kendisi için manevi değeri olacak. Çok eskiden beri ailesine aitmiş.’

    Şişman adam gözlerini yerde gezdirdi:

    ‘Bu çok kötü.’ dedi.

    Başını kaldırıp Aaron’a baktı ve çekingen bir biçimde gülümsedi:

    ‘Hoşuma gitmişti. O, nasıl söylesem bilemiyorum, tam aradığım evdi.’

    Aaron güldü:

    ‘100.000 dolara belki iyi bir alışveriş olurdu ama, 750.000 dolara… Sanırım Sade’in düşüncesini de anlıyorum. Hiç bir zaman fazla parası olmadı. Kendisine kentte çalışan oğlu bakıyordu. Sonra adam 5 yıl önce öldü. Onun için evi satmanın akıllıca bir iş olacağını biliyor. Fakat gönlü bir türlü evden ayrılmaya razı olamıyor. Bu yüzden eve kimsenin almaya yanaşamayacağı bir fiyat koyuyor. Böylece kendini avutuyor.’

    Üzgün bir ifade ile başını salladı.

    ‘Dünya ne kadar garip değil mi?’

    Dill soğuk bir sesle:

    ‘Evet.’ dedi.

    Sonra ayağa kalktı.

    ‘Kendisini bulup fiyatı biraz düşürmesini isteyeceğim.’

    Otomobilini Bayan Grim’in evinin önündeki yıkık dökük, çürümüş tahta parmaklıkların önüne park etti. Evin çevresini tümüyle yabani otlar kaplamıştı. Kapıya çıkan kadın kısa boylu, beyaz saçlı idi. Yüzündeki hatlar, küçük inatçı görünüşlü çenesine kadar iniyordu. Havanın sıcak olmasına karşın sırtında kalın, yün bir örme hırka vardı.

    Devamı bir sonraki partta
    (Beyler rez almanızı tavsiye ediyorum.)
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1
    Anlatımın iyi ama konu niye böyle sacama aq neyse rez
    ···
  3. 3.
    0
    Handrem xd
    ···
  4. 4.
    0
    offf manitaya bak dıbına koyim ince bagırsagındaki takları porsiyon yapsın yemezsem şerefsizim aga
    ···
  5. 5.
    0
    SON PART
    Bay Dill olmalısınız. Aaron Hacker buraya gelmekte olduğunuzu telefonda söyledi. içeri girmez misiniz?’

    Dill, ‘Dışarısı korkunç derecede sıcak.’ diye söylendi.

    ‘Öyleyse içeri girin. Buzluğa biraz limonata koymuştum. içeriz.’

    içerisi loş ve serindi. Panjurlar kapatılmıştı. Eski tarz geniş koltuklarla döşenmiş büyük bir salona girdiler. Yaşlı kadın ellerini sıkı kenetleyerek sallanan bir sandalyeye oturdu. Şişman adam öksürdü.

    ‘Bayan Grim, az önce emlâkçınız ile konuştum.’

    Kadın, ‘Tümünden haberim var.’ diye sözünü kesti.

    ‘Aaron fikrimi değiştirebileceğiniz düşüncesi ile sizi buraya yollamakla akılsızlık etmiş.

    Doğrusunu isterseniz amacımın bu olduğuna da pek emin değilim.’

    ‘Bayan Grim, sizinle biraz konuşabileceğimi sanmıştım.’

    Bayan Grim sallanan sandalyesini gıcırdatarak arkasına yaslandı:

    ‘Konuşmak için para alınmaz, ne istiyorsanız söyleyin.’

    ‘Evet, haklısınız.’

    Adam beyaz bir mendille yüzünün terini sildi:

    ‘izin verirseniz anlatayım. Bir iş adamıyım. Bekarım. Uzun yıllar çalıştım ve iyi bir servet yaptım. Artık dinlenmeyi hak ettim. Yaşamımın sonlarını geçirebileceğim sakin bir yer arıyorum. Burayı sevdim. Bir kaç yıl önce Albany’ye giderken buradan geçmiştim. O zaman bir gün buraya yerleşebileceğimi düşünmüştüm. Bugün kasabadan tekrar geçerken, burayı gördüm. Tam istediğim yerdi.’

    ‘Burayı ben de severim, Bay Dill. Böyle oldukça yüksek bir fiyat isteyişimin nedeni de bu zaten.’

    Dill gözlerini kaldırıp yaşlı kadına baktı.

    ‘Oldukça yüksek bir fiyat değil mi? Kabul etmelisiniz ki Bayan Grim, bu günlerde böyle bir ev en fazla…’

    ‘Yeter.’ diye bağırdı kadın:

    ‘Bay Dill bu konuda sizinle kesinlikle tartışmak istemiyorum… Eğer istediğim parayı vermeyecekseniz, üzerinde durmayalım.’

    ‘Fakat, Bayan Grim…’

    ‘iyi günler Bay Dill.’

    Adamın da aynı şeyleri yapmasını belirten bir tavırla ayağa kalktı. Fakat adam kalkmadı:

    ‘Bir dakika bayan, delilik olduğunu biliyorum ama, istediğiniz parayı ödeyeceğim.’

    Yaşlı kadın uzun süre adama baktı:

    ‘Emin misiniz, Bay Dill?’

    ‘Kesinlikle, yeterince param var. Eğer evi satmanızın tek yolu buysa, parayı alacaksınız.’

    Grim hafifçe gülümsedi:

    ‘Sanırım limonata iyice soğumuştur. Size getireyim. Siz içerken ben de evi anlatırım.’

    Kadın elinde tepsi ile geriye döndüğünde Dill yine mendille alnındaki terleri siliyordu.

    Limonatayı zevkle yudumlamaya başladı.

    Yaşlı kadın sallanan sandalyesine yaslanırken:

    ‘Bu ev…’ diye söze başladı, ‘1902’den beri aileme aittir. Kasabadaki en sağlam ev olmadığını da biliyorum. Oğlum Michael doğduktan sonra bodrumum su bastı. O günden bu yana da bir türlü kurutamadık. Aaron bazı yerlerin çürüdüğünü de söylüyor. Yine de bu eski evi severim. Bilmem anlatabiliyor muyum?’

    Dill: ‘Evet.’ dedi.

    ‘Michael 9 yaşında iken babası öldü. Ondan sonra sıkıntılar başladı. Michael belki de benden çok babasını özlüyordu. Çok vahşi ve haşin bir çocuk olmuştu. Liseyi bitirince kasabayı terk edip kente gitti. Çok hırslı bir insandı. Kentte ne yaptığını bilmiyorum. Fakat başarıya ulaşmış olmalıydı. Bana düzenli para gönderirdi.’

    Gözleri nemlenmişti.

    ‘Kendisini 9 yıl görmedim. Dokuz yıl sonra geldiğinde başı dertte idi. Zayıf ve yaşlanmış bir durumda bir gece yarısı çıka geldi. Yanında ufak, siyah bir valizden başka bir şey yoktu. Valizi elinden almak istediğim zaman bana vurdu. Bana, annesine vurdu. Ertesi gün bir kaç saat için evi terk etmemi söyledi. Ne yapmak istediğini açıklamadı. Döndüğümde valiz ortadan yok olmuştu.’

    Şişman adam gözlerini limonata bardağına dikmiş öylece dinliyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    0
    Yazmicanmi yapram
    ···