/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +61 -13
    http://www.imgim.com/3083421-buyulu-orman.jpg

    Beyler anlatacağım hikaye yaşanmış bir olaydır sonunda size kanıtları editleyeceğim. adam gibi dinleyecekler kahvesini çayını alıp rez alsın !!!

    başlıyorum...
    ···
  2. 2.
    +27 -1
    Arkadaşlar bu anlatacağım olaylar zinciri, ister inanın ister inanmayın tamamen gerçektir. Öncelikle kısaca kendi geçmişimden bahsedeyim.

    Çalıştığım iş yerinin daimi bir müşterisinin kızıyla evlendim. Önceleri hemen herkesin yaşadığı flört dönemlerini yaşadık, tabii bu durum iş yerimin patronları tarafından fark edilince işimden kovuldum. Neyse bir kaç ay sonra artık evlenmiştim. Ancak eski iş yerim durumun ciddi olmasına rağmen beni tekrar işe almadı. işsiz geçen uzun süre boyunca, memleketimde artık doğru dürüst bir iş bulup ailemi geçindiremeyeceğimi anladım. işlerimin hep kısa süreli olması ve bir de çocuğum olmasından dolayı sorumluluklarım çok daha fazla artmış ve iş aramak için istanbul’a gelmiştim. Yaklaşık 15 – 20 gün istanbul’da iş aradım ama maalesef en sonunda düşük bir ücretle işe başladım. Bu maaşla istanbul’un en sıkıntılı yerlerinden birinde, çatısından yağmur damlalarının aktığı bir evi, düşük fiyatlı olduğu için tutmak zorunda kaldım. Kaldığımız semtte akşamları çoğunlukla ki bazen sabahları da Texas filmlerindeki gibi sürekli silahlar patlıyordu. Bu sıkıntılı yaşam koşullarında bir çocuğumuz daha dünyaya geldi. Ben eşimi ve çocuklarımı çok seven ve sürekli onlar için kendimi parçalarcasına hayatın zorluklarına katlanan, dini inancı bütün fakat gereklerini tam olarak yerine getirmeyen birisiydim.
    ···
  3. 3.
    +11 -13
    @67 hikaye benim diye birşey demedim orusbuçocu zaten ananı o büyülü ormanda s¡ker bacına da bu hikayeyi anlatırım anladın ?
    ···
  4. 4.
    +23
    Eşime bir gün hadi ormana gezmeye gidelim, çocuklarla piknik yaparız dedim. Elimize yiyecek birkaç şey, küçük oğlumun eline bir top ve büyük oğlumun eline tahtadan daha önceden yapmış olduğum sapanla orman gittik. Eşim yiyecekleri yere serdi. Çocuklarla biraz top oynadıktan sonra, yemek yiyebilmek için yanına oturduk. Oturduğumuz yer düz bir zemin olmadığı ve biraz dik olduğu için yan yana oturmuştuk. En sağda küçük oğlum, yanında ben, benim diğer yanımda eşim ve onun öbür tarafında ise büyük oğlum, şeklinde dizilmiştik. O sırada büyük oğlum sapanını bana uzattı ve “hadi karşıdaki ağacı vurma yarışması yapalım,” dedi. Çok iyi bir sapan kullanıcısıydım. Bende, “sen o ağacın gövdesini vur, bende en üstteki tek başına ayrılmış dalı vurayım,” dedim, eşit sağlamak adına. Elime minik bir taş parçası aldım ve nişan aldım.
    ···
  5. 5.
    +21 -1
    Eve döndüğümde, eşime hastalığımı bahane ederek çok uykum olduğunu söyleyip hemen yattım. Maksadım gece yine ormana gitmekti. Akşam olunca çocuklarımla biraz vakit geçirdim. Onlara olan sevgim, bana dünyadaki her şeyi unutturuyordu. Bu da kendimi toparlamama sebep olmuştu. Gece yarısı yine herkes uyuyunca dürbünü ve feneri yanıma alıp yine aynı yere gittim. Yol boyunca köpekler etrafımı sarmıştı, ama ben hayvanları çok severdim ve onlara nasıl davranacağımı bildiğim için bana bir şey yapmıyorlardı. Fakat ormana doğru yaklaştıkça, nedense köpekler azalmış ve sadece bir tanesi yanımda kalmıştı. O da orman sınırına yaklaşınca hırlamaya ve havlamaya başladı ve aniden geri dönüp kaçarcasına oradan uzaklaştı. O metruk eve geldim ve oraya girerek ormanı gözetlemeye başladım.
    ···
  6. 6.
    +20 -2
    Kendimi sizlere yeterince tanıttığımı düşünüp, artık yaşadığım olaylara anlatmaya başlıyorum. Evimizin camından bakınca yaklaşık 1-1,5 km kadar uzaktaki ormanı görüyoruz. Ormanda sürekli yangınlar çıkar, evimizin önünden itfaiyeler hızla ormana giderdi. ilk başlarda bunun insanların kazara veya bilinçli olarak yaptıklarını düşünürdüm. Çünkü bazen ormanın eteğinde çıkan yangınların yerinde hemen gecekondular yükselirdi.
    ···
  7. 7.
    +20
    Genç bir çocuk ölü bulunmuş ormanda ve gece halkın söylentilerine göre köpekler çocuğu parçalamış. ister istemez kafamda bin türlü senaryoyla olayları birbirine bağlamaya çalışıyordum. O gece ormana gitmeye karar verdim. Çocuklar uyuyunca evden sessizce çıkıp oraya doğru gittim. Ama gece yarısı ormana girmeye bir türlü cesaret edemeyip etrafta dolaşmaya başladım. O sırada bir kavga gürültü sesleri ve ardından yine silah sesleri gelmeye başladı. Sesler yaklaşmaya başlayınca etrafta uzun zamandır yarım bırakılmış bir gecekonduya sığındım. Girdiğim bu viranenin, içeriden yapılmış bir merdiveniyle bodrum katına indim. Sesler evin önüne kadar geldi ve bir silah sesi daha geldi. Aynı anda koşuşturma sesleri başladı, bir süre sonra bir hırıltı sesinden başka bir şey kalmayınca yavaşça üst kata çıkıp etrafa bakındım. Orman ile aramızda sadece evin girişini yapabilmek için açılmış küçük bir patika vardı ve yerde bir adam yatıyordu. Çıkan hırıltı adamdan geliyordu. Çıkıp yardım etmeyi düşündüm ama o sırada ormandan aynı o gün duyduğumuz gibi bir rüzgar ve uğultu koptu. Ardından çalıların arasından bir şey uzandı. Ayın parlaklığı çok fazla olmasına rağmen net göremiyordum ama adeta dev bir pençe adamın kafasını tuttu ve ormana çekti. Çok korktum eli ayağım titremeye başlamıştı. Hemen tekrar bodruma koştum ve sabah ezanlarını duyuncaya kadar bir duvar kenarında sessizce beklemeye başladım. Ezanlar okununca bir anda koşmaya başlayıp hiç durmadan eve kadar koştum. Kapıyı hızlıca açıp içeri girdim ve bütün ışıkları yaktım…
    ···
  8. 8.
    +19 -1
    Sonra eline beyaz bir kart alarak onunla rast gele bir sayfa açarak okumaya başladı. Bende, “hayır,” dedim, “ben böyle bir şey istemiyorum, sizin muskanızı istediğimi söylemedim. Bana onlara gözükmeden yanlarına yaklaşabileceğim bir şeyiniz var mı? yoksa ben gideyim,” dedim. Adam, “tamam madem muska istemiyorsun, benim de sana yapabilecek bir şeyim yok gidebilirsin,” dedi. Yerimden kalktım tam gidecektim ki dönüp tekrar sordum, “peki o arkadaki kitaplar havas kitapları mı? onları kaça satıyorsun?” diye sordum. Bu sefer sert bir ifadeyle satılık kitabım yok, hem onlar havas kitabı falan da değil diyerek çıkıştı. Oysa dikine dizilmiş o kitapların birinin sırtında kenzül havas yazıyordu ve o arkada dikilen adama, “kenara çekilsene sen, bak orda kenzül havas yazılı bir kitap var,” dedim. Birden adam ayağa kalktı ve “sen ne dedin?” diye bana sordu. Bana kızdığını düşündüğüm için hiçbir şey demeden ve buradan da bir şey elde edemeyeceğimi anlayarak çıkmak için kapıya yöneldim. Tam gidecekken o arkadaki iri yarı adam nasıl olduğunu anlamadan önüme geçti. Hızına şaşırmış ve bana saldıracağı korkusuyla, “tamam bir şey istemiyorum kenara çekil de çıkayım,” dedim. O zaman arkamda kalan adam, “sen onu görüyor musun? dedi. “Bu zebani gibi adamı görmemem mümkün mü ki” dedim. Bir sorun çıkmasına gerek olmadığını söyleyip sadece gideceğimi söyledim. O zaman adam bana önümde duran kişinin ayaklarına bakmamı söyledi. Ayaklarına doğru eğilip bakınca dizlerinden aşağısının olmadığını ve havada durduğunu görüp korkuyla geri sendeledim ve kalktığım koltuğa düştüm.
    ···
  9. 9.
    +18
    Gece dürbünü bir işe yaramıyordu ta ki aşağı yukarı aynı saatlere gelinceye kadar. Birden ormanın derinliklerinde şekiller belirmeye başladı. Havada uçan garip yaratıklar, yerlerde iki ayaküstünde zıplayarak dolaşan ufacık yaratıklar görmeye başladım. Bir ara hepsi aynı yere toplanmaya başladılar. Büyük bir halka oluşturdular ve sanki etrafı kontrol etmek için de, kimi ağaçların dallarına kimi de etrafa gözetleyici muhafızlar gibi yerleştiler. Heyecandan kalbim küt küt atıyordu. Gördüklerim inanılmaz şeylerdi. Sonra yine bir rüzgâr ve uğultu yükseldi. Halkanın tam ortasında diğerlerinin hepsinden daha da farklı bir yaratık belirdi. Uğultunun bunlardan geldiğini anlamıştım. Bunlar sanki bir cin kabilesiydi ve ortadaki de o kabilenin reisiydi. Ses kesilmiş ve rüzgâr dinmişti. Ortadaki kendi etrafında dönerek diğer cinlere bir şeyler anlatıyordu. Sonra yerden 2-3 metre kadar yükseldi ve aynı o gün gördüğüm gibi etrafa bir ışık yaymaya başladı. O döndükçe ışıklar renk değiştiriyor ve değişik şekiller oluşuyordu.
    ···
  10. 10.
    +16 -1
    Bu olay yine sabah ezanına kadar devam etti. Bende olayların bittiğini düşünerek, gözetlemeyi bırakıp arkamı döndüm. Tekrar şoka uğramıştım çünkü evin iç duvarlarında ışıl ışıl yanan ve hareket eden bazı yazılar görüyordum. Arapça’m olmadığı için yazıları okuyamıyordum ama yazılar evin bütün duvarlarını geziyordu. Adeta bir dalga gibi kıvrıla kıvrıla ilerlerken yavaş yavaş yok oldular. Bir müddet olduğum yerde kaldıktan sonra hızla eve gittim.

    Eve vardığımda eşim beni kapıda karşılamıştı. “Neredeydin?” diye kızgın bir şekilde sordu. Camiye gittiğimi söyleyince bağırarak, “camiye elinde dürbün ve fenerle mi gittin, üstelik saat gece 1 den beri, hangi camiymiş bu?” diye bağırıyordu. Demek ki uyuduğunu sandığımda aslında uyumamış ve benim evden çıktığımı görmüştü. “Tamam dur anlatacağım bağırma çocuklar uyanacak,” dedim.
    ···
  11. 11.
    +15 -1
    Eşim uyandı ve “hayırdır nereden böyle bu saatte,” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim ve “namaz, namaz kılmaya camiye gittim,” dedim. Eşim ise “demek namaza başladın bak bu çok iyi,” dedi. O gün eşime, namaza başladığımı söylediğim için yalancı çıkmamak adına öğle vaktinde tekrar hazırlandım ve camiye gideceğimi söyledim. Eşim bu durumdan memnun olmuştu, çünkü o zaten benden uzun zaman önce namaza başlamış ve bana da sürekli bunu telkin ediyordu. Ancak yine de bana; “yüzün çok iyi görünmüyor. Sanırım hasta olmuşsun, istersen bu hafta sonu dışarı çıkma evinde kıl namazını,” dedi. Ama ben gece bir cinayet ve ardından da doğaüstü bir yaratığa şahit olduğum için böyleydim.
    ···
  12. 12.
    +15 -1
    Eşime olan biteni anlatmak zorundaydım ve tane tane her şeyi anlattım. Eşim ağlıyordu ve ağlayacak bir şey yok bunda dediğim halde ağlamaya devam ediyordu. Sonra gözlerini bana dikerek, “bak bütün bunlar sadece sen hayal ürününün neticesi, gerçek hayatta böyle şeyler yok. Ne olur kendine gel artık,” dedi ve sarılarak ağlamaya devam etti. O an anladım ki, eşim sıkıntılı hayatımızın sonunda, benim delirdiğimi düşünmüştü. Bundan dolayı da üzülüyor ve ağlıyordu. Bir an düşünerek bu olaylara kendi şahit olmadığı için inanmasının ne kadar zor olduğunu anladım. Onu teselli etmek için ve delirdiğim düşüncesinden kurtarmak için “haklısın galiba,” dedim. “Sanırım son zamanlarda işlerim beni fazlasıyla yorduğu için olmalı. Sizlerin de hayatınızı bu şekilde geçirmenize sebep olmak beni fazlasıyla üzüyor. Daha güzel bir hayat yaşatmak istiyorum ve sürekli bunun için uğraşıyorum.
    ···
  13. 13.
    +15 -1
    Bu baskılar ve işlerim bende bazı sıkıntılara yol açmış olabilir,” diyerek onu bu düşüncesinden kurtarmak istedim. Sonrasında beraberce kahvaltı yaptık ama kahvaltı boyunca sürekli gözlerini benden kaçırıyordu.

    O gün işe gittiğimde çok yorgundum. Hatta bir ara uyuya kalmışım. Patron beni görünce, “oh ne rahat dünya, bizler burada işlerimizi nasıl yetiştireceğimizin çabası içine girelim, beyefendi burada horlaya horlaya uyusun!!!” diyerek uzunca bir süre azarladı ve tekrarı söz konusu olursa işten atacağını söyledi.
    ···
  14. 14.
    +14
    Akşam eve geldiğimde; “karıcığım bugün çok güzel bir gündü ve biliyor musun artık kendimi daha iyi hissediyorum,” diyerek onun tekrar güvenini kazanmak için elimden geleni yaptım. “Üstelik size bir sürprizim var,” diyerek eve dönmeden uğradığım otobüs terminalinden memlekete aldığım otobüs biletlerini verdim. “Anneni, babanı özlediğini biliyorum. Çocuklara da bir değişiklik olur,” diyerek aldığım biletleri verdim. Sevinç ve şüpheyle bana baktı ve “bak bizi gönderip, yine hayallerinin peşinden gitmek için yapmıyorsun bunu değil mi?” diye sordu. Bu beklediğim bir soruydu. Elbette onu kabul etmeyerek içini rahatlatıcı şeyler söyledim. Biletler ertesi gün için olduklarından o gece güzel bir uyku uyudum
    ···
    1. 1.
      0
      rezzervasyon
      ···
  15. 15.
    +13 -1
    Okuyan varsa belli etsin kendini ona göre devam
    ···
  16. 16.
    +14
    Bu olayın tamamen imkansız olduğunu eşime sonra anlatmaya çalışsam da nafileydi. Neyse ki çocuklarımda büyük sıkıntılar yoktu. Bu işe anlam veremediğim için o gece çocukları yatırdıktan sonra, bütün gece cam kenarından oturup ormanın gittiğimiz kısmına doğru baktım ve olaylara anlam vermeye çalıştım. Sabah ezanlarına yakın, ormanda o zifiri karanlıkta bir ışık seli oluşmaya başladı. Hayretle bakıyordum, rengârenk ışıklar adeta dans ediyordu. Bu ezan okunmaya başlayıncaya kadar devam etti. O zaman yaşadığımız bu olayın benimle alakası olmadığına kesin olarak inandım. Sonraki günler bu olayı çözebilmek için ilmiyle kuvvetli olduğunu duyduğum hocalara falan sordum ama nafileydi. Kimse bana inanmıyordu. Artık gözüm hep ormandaydı. Aradan neredeyse bir ay kadar geçmişti ki polis arabaları ve ambulansların siren sesleriyle ormana doğru gittiklerini gördüm
    ···
  17. 17.
    +14
    Artık bir karar vermiştim, elimde kesin bir delil olmadığı sürece, hiç kimseye hiçbir şeyden bahsetmeyecektim. Bunun içinde bu olayların üzerine gitmeye kararlıydım. Cami çıkışında mahalle halkının toplandığı yerlere gitmeye başladım ve dünkü olaylardan hiç bahseden var mı diye araştırdım. Ama daha önce de bahsettiğim gibi bu tarz silah seslerine ve kavga gürültüye herkes alışık olduğundan olsa gerek, en ufak bir şekilde bile, bu konuda konuşan duymadım.

    Eve dönerken mahalle pazarının içinden geçtiğim sırada, bir satıcının tezgâhında gece dürbünü ve fener gördüm. Bu ürünlerin çalıntı bir mal olduğu, bu pazar yerinde satılmasından belliydi ama işime yarayacağımı düşündüğüm için hiç âdetim olmasa da, mecburiyet karşısında çok ucuz fiyata bunları da buradan almış oldum.
    ···
  18. 18.
    +13 -1
    Dışarı çıkıp, belki mahalle halkından bir şeyler öğrenirim diye düşündüğüm için, “yok iyiyim ben,” diyerek dışarı çıktım. Camiye gittiğimde umduğumdan daha kalabalık bir cemaatle karşılaştım. Meğer, hafta sonu öğle namazından sonra sohbet veriliyormuş. Ben de bu sohbete katıldım. Sohbetin konusu ise dinde büyünün hakikat olduğu, büyülerin bir çoğunun cinlerle yapıldığı ancak büyü yapanın da yaptıranın da cehennemlik olduğu idi. Benimde gece şahit olduğum yaratığın, bir cin olduğu aklıma yatmıştı. Öyle ya bu kadar büyük bir pençe dünyada yaşayan bir yaratığın olamazdı, bir uzaylı olması da bana çok ters ve imkânsız geliyordu. Bir ara hocaya anlatmak istedim, ama çocuklarımla yaşadıklarımı anlattığımda insanların bana inanmadığı aklıma geldi ve vazgeçtim.
    ···
  19. 19.
    +12 -1
    Okuyan varsa Rez alsın beyler ona göre devam edeyim
    ···
  20. 20.
    +13
    Ertesi gün iş yerinde çalışma arkadaşım, “gittin mi hocaya,” diye sordu. O’na bir an şu boynundaki muskanın bir işe yaramadığını söyleyecek oldum ama vazgeçerek, “hayır gitmedim”, dedim. O gün yine patronlar iş yerine gelmemişlerdi. Eve geldiğimde hocayı beklemeye başladım. O sırada telefon çaldı arayan eşimdi. Bana nasıl olduğumu sordu. Ben de ona çok iyi olduğumu kendisini ve çocuklarımı çok özlediğimi söyledim. Özlediysen çıkıp geleyim hemen deyince, birden telaşla, “Hayır,” sakın gelme dedim. Sonra kendime hâkim olmaya çalışarak, daha yeni gittiniz biraz tatil yapın. Özleminizi giderin sonra nasılsa uzun bir süre daha gidemeyeceğini söyleyip ikna ettim. Telefonu kapattığımda büyük bir pot kırdığımı ama onun tam olarak ne düşündüğünü anlamaya çalışırken kapı çaldı ve hoca geldi. Az biraz hoş beş ettikten sonra hizmetlisi olan Cin’in neden gelmediğini sordum. “Nasıl yani dedi görmüyor musun? O zaten yanımda,” dedi. Buna ikimiz de bir anlam veremedik.
    ···