/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +3
    Boyumuza anlatılagelen, çocukken kulağıma fısıldanan bu varoluş kavgasını, yaşama direnişini bu şecere-i Türki'yi burada sizlerle paylaşmanın vakti geldi.

    Asırlar evvel büyük kıtlığın vurduğu Orta Asya'da toprağın, suların, sürülerin, kurtların durulduğu gibi savaşlar da uzun süre durulmuştu. Bu sebeple kalkanları çadırların yanlarına dizen adamlar mızraklarla boş boş oynayıp dururken mızrağın aynı zamanda bir ölçü birimi de olabileceğini bulmuşlar, o sevinçle aralarında şaman danslarına başlamış ve bir küçük şenlik havası oluşturmuşlardı. Kadınlar yorulan erlerine içkiler sunmak için yerde yatan kalkanları fark edip kadehleri onun üstünde taşıyınca tepsinin de atasını bulmuş oluyorlardı. Asya soğuklarla vurulurken bozkırın o sert adamları bugünün Konya, Sivas, Yozgat ve Çorum gibi insanlarının temelini atıyordu.

    Çinli ördüğü duvarın arkasında o zaman bilmediğimiz adıyla ekvatoral iklimin çizgisinin üstüne çıkıp rahatlıktan esneye esneye gözlerini daha da yana çekiyordu; Tunguzlar domuza, çakala sarmış neredeyse s.çtığını yiyecek duruma gelmişti. Atlar eyice zayıflamış hızlı da gitse yavaş da gitse b.ku düşmeyecek seviyede, havada asılı kalır olmuştu.

    O sırada Anadolu'nun Urum kızları vurum vurum vurdurarak sahil kesimlerinde Akdeniz Akşamları adlı bir türküyü bulmaya çalışarak geziyor, Arap tüccarlar ise radarları açık adeta bir sırtlan gibi azıtan kızları yakalayıp köle olarak Dünyanın En Güzel Arabistanı olan kerbin evlerine zütürüyorlardı. Avrupa'dan gelen rivayet odur ki sokağın ortasına sıçan, kilisenin toprak testilerine işeyen ve 'Çanlar bizim için çalıyor!' diye bağırıp kahkahalar atan deliler çüklerinden ateşe veriliyordu.

    Büyük dedelerimden verdiği sözden dönmemesiyle bilinen, 'Sözüm gideceğine zütüm gitsin.' sözünü bulmuş olan Deli sıfatlı Alpar, açlıktan bir gece Çin sınır pazarlarına kadar gitmiş ve kandırmak istediği Çinli bir satıcıdan kalkanı ve mızrağı karşılığı yiyecek almış birazını kurtlar için ıssızlarda bırakmış geri dönüyordu. O obaya girerken, güneş bir mızrak boyu yükselmişti bile. Obanın sevincine şaşırmış, mızrakları yerde saplı, kalkanların üstünde devrik kadehleri görünce çileden çıkmış, onu mızrak ve kalkansız gören obadaşları onunla alay edince kunduz tipli Çinli tarafından dolandırıldığını düşünmüş ve 'Hay sıçayım böyle işe... ' deyivermişti ve bilmeden bir nesile o kutlu buyruğunu salıvermişti.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +2
    Açlıklar bitmiş; obamız, ovamız, yaylamız, dağımız bir sabah aniden yeşermişti. Keçiler, taylar, yavru balalar koşuşuyor, fazla heyecandan hepsinin çişi geliyordu. Obanın beyleri, büyükleri bu olur olmaz uluortaya bırakılan dışkıya bir hal-çare düşünüp çadırlardan uzağa bir yer yapılmasını kararlaştırmışlar ve ayak yolu deyimene can vermişlerdir. Büyük dedelerimizden olan Alpar, Ötüken'e gitmiş ve Oğuzlar'ın Kuzey ve Doğu sınır savaşlarına daha çok er vermesi ve devletin Çinliler'le saldırmazlık andları bulunduğundan mallarını yağma etmemeleri buyrukları sonucunda burada duramayacakları sonucuna varmış ve dönerlerken yoldaşı Samur'a yine:

    -Böyle işin içine sıçayım. deyivermişti. Konuşmasına tam devam edeceği sırada göğüs kafesinden karnına doğru tatlı bir iniş yaşamış ve attan atladığı gibi koşmaya başlamış, koşarken bir yandan kılıcını, kürkünü çıkarıp fırlatmış, ileride ormana yakın bir yere çöküp sıçmaya başlamıştı. Bir yandan uluyup kurtlara çağrıda bulunuyor, bir yandan böğürüp ayılara meydan okuyordu. Neredeyse yarım saat geçmişti ama ayaklarında uyuşma bile olmamıştı. O sıra ormandan gelen çıtırtılara kulak kesilmiş ve yaklaşmakta olan peri gibi bir kadın görmüştü. Utanıp hemen toplanmaya çalışmış ve yalnız masallarda dinlediği bu olay karşısında böyle yakalanmış olmasına karşılık iki çift güzel söz edeyim derken kadın:

    - Kaç yaşında adamsın şu hareketlerine bak. deyince durmuş, afallamıştı. Kadın devamla:
    - Bre hayvan ormanın kutsal dokusuna, onun kendi sesine ne diye saygısızlık edersin? Kaç sıçan kişioğlu gördüm büğürüp yırtınanı ilk defa görüyorum. deyince, işlerin farklı mecrada tartışılacağını anlayan Koca Alpar sesini kalınlaştırıp ağırdan alarak oturduğu pozisyonunu bozmadan o asırlık tiradına başlamıştı:
    - Bildiğim kadarıyla yemez-içmez-sıçmaz birisin. Beni yediğimden sıçtığımdan mı suçlarsın? Ne etin-butun tadını bilirsin ne yağlı yahniyi. Hiç hesaplayan oldu mu bilmem ama ömrümün bilmem kaç yıl, kaç gün ve saatı bu iş ilen geçmiştir. Az fazla vurduysam az fazla durduysam çok mu? Onca vakit oldu beni mi izlersin? Alacaklım mısın düşmanım mı? işin gücün yok sıçan adam mı gözlersin? Sen tak sineği misin, börtü böcek misin, sen kimsin lan?
    Bir dörtlükle kapatmak isteyen dedem al donunu çekerken başlamış okumaya:

    Eğer ki Adem'den gelsen,
    Çiğ çürük almalar yesen,
    Bağırsağın olsa bilsen
    Alpar diyeceğin bilir

    Peri irkilmiş ve o da şu işe yaramaz dörtlüğü Koca Alpar'ın yüzüne vurmuştu:

    Şeytanlar boğuşur sandım
    Sandım da korkarak geldim
    Eh bre hayvan daha durma
    için için sıç da patla.

    Alpar tam sövüp sapanlayacakken peri kaybolmuş, dedem Samur'un yanına dönmüş, atlarının üstünde yine uzun yollarına koyulmuşlardı. Dedem periden bahsetmeyerek sözüne kaldığı yerden devam etmiş:
    -Oğuz'da er mi kaldı verecek, bir yandan iranıla bir yandan huysuz boylarıla döğüşmekten anamız ağladı. Buraların iklimi de uymadı bize, ne zamandır daha batıya gitmeli diye düşünürüm. iran'ın ortasına sıçıp belini büktük mü oradan geçiş kolay olur. Obaya aş lazım ki eyi sıçmasını bilsin, bu işe ikna lazım.

    Obaya vardıklarında Deli Alpar ateşlenmiş hemen yatağına girmişti. Bütün gece perinin dediği gibi olur olmaz yerde sıkışıyor, karnını ağrılar sarıyor ama bir türlü yapamıyordu. Sabah uyanınca çocuklarını yanına çağırıp, efsanevi bir konuşma yapmak istemişti:
    - 'Balalarım, yiğit çocuklarım. Ayranım yoktu belki içmeye ama... ' dediği an karnı eyice şişmiş ve ses tellerine baskı yapmaya başlamış, tam güzel öğütler vereceğini sanırken kilitlenip kalmıştı. Bir o yana dönmüş bir bu yana dönmüş ama ağrıdan kurtulamamıştı. Karnını sıkıp bir gayret çocuklarına son söz olarak 'içinize atmayın, bir insanüstü varlık görürseniz aman ona meydan okumayın aman deyim meydan okumayın, alttan alın. Ola ki ah eder sonunuz tak yolu olur. tak taku da kenefte bulur, ben çok gezdim ayağım taktan kurtulmadığı gibi boğazıma kadar taka da battım. Sıçın yavrucaklarım, sizi engelleyen her durumda sıçın gitsin. Herkesin içinde bile olsanız tutmayın, sıçın gitsin. Karnınızı doyuracak topraklar gün batımındadır. Gidin kendinizi oralara da bırakın. insan ölür ad kalır, iyi sıçar tad kalır.' dedi ve son nefesini için için taşarak verdi Koca Alpar.
    Kırk gün sonra 100'e yakın çadır güneşi arkalarına almış ve ilerliyorlardı...
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +1
    büyük kulpar'a saygı ve sevgiyle...
    ···
  4. 4.
    +1
    SAYGI KARAKOLU...
    ···
  5. 5.
    0
    Okuyanı gibsinler. Yazanı önce öpüp sonra gibsinler, ben okumadım.
    ···
    1. 1.
      +1
      Teşekkürler, gibtir git.
      ···
  6. 6.
    0
    2. Bölüm gelecektir.
    ···
  7. 7.
    0
    reserved
    ···