1. 26.
    0
    dı fon şol brada
    ···
  2. 27.
    0
    Şizofreni; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü, hastanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi dünyasında yaşadığı, genellikle gençlik çağında başlayan bir ruhsal hastalıktır.

    Şizofreni kelimesi, Yunanca ayrık veya bölünmüş anldıbına gelen "şizo" (schizein, Yunanca: σχίζειν) ve akıl anldıbına gelen "frenos" (phrēn, phren- Yunanca: φρήν, φρεν-) sözcüklerinin birleşiminden gelir.[1] Anlatılmak istenen kişinin iki kişilikli olması değil, aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. "Gerçek gerçeklik" normal, sıradan bir insanın algılamasına denk düşerken, "ikinci gerçeklik" sağlıklı bir insanın anlayamayacağı, çoğu kez belli bir sisteme dayalı bir gerçekliktir.

    Şizofreninin ömür boyu görülme sıklığı genel nüfusta %0,5-1'dir.[2][3][4] Ancak kan bağı olan akrabaları arasında şizofreni hastaları bulunanlarda, şizofreni görülme sıklığı genel toplumdan daha yüksektir. Şizofrenide genetik faktörlerin rolü iyi tanımlanmış olmakla beraber, bu hastalık yalnızca kalıtımsal faktörlerin değil, birçok koşulun bir araya gelmesi ile oluşur. Yani şizofreni genetik ve çevresel faktörlerin rol aldığı oldukça kompleks bir hastalıktır.

    Günümüzde şizofreni tedavisinde çok yönlü bir yaklaşım yararlı bulunmaktadır. Güncel tedavide temelde antipgibotik ilaçlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra pgiboterapiler ve diğer pgibososyal yaklaşımlara da başvurulmaktadır. Antipgibotik ilaçların şizofrenide dopamin varsayımını doğrular biçimde dopamin üzerinden etki ettikleri düşünülmektedir. Hastalığın özellikle akut döneminde hastaların hastanede yatarak tedavi görmesi gerekebilir.

    Birçok alttipi bulunan şizofreni çok değişik gidiş ve sonlanış gösteren süreğen bir bozukluktur. Şizofrenide hastalığın gidişi her birey için farklı biçimde gelişebilir. Hastalığın popüler kültürdeki olumsuz imajına rağmen, hastaların çok büyük kısmı tedaviden fayda görebilirler. Ama hastaların yaklaşık %25-30'u ne tür sağaltım yapılırsa yapılsın belirgin bir iyileşme gösteremez ve ciddi yetiyitimleri olabilir.[4]

    Belirti ve bulgular [değiştir]
    Hastalık öncesi kişilik ve uyum [değiştir]

    Şizofrenik hastalar hastalık öncesi sessiz, arkadaşı az, yalnızlığı seven, tuhaf, güvensiz kişilerdir. Bu özellikler ayırıcı tanıda yardımcı olmaktadır. Aileler genelde çocuklarının hastalık başlamadan önce hep çalışan, sessiz, uyumlu, arkadaşsız olduklarını anlatırlar. Şayet hasta bu özelliklere uymuyorsa tanı için duygudurum bozuklukları gibi diğer hastalıklar düşünülmelidir. Şizofreni, daha önce de belirtildiği gibi, çoğunlukla 18-25 yaşlarında her çeşit pgibolojik stresle başlayabilir. Kişinin benliğine darbeler, delikanlılık çağında dürtülerin aşırı şiddet kazanması, cinsel ya da saldırgan dürtülere karşı denetim zayıflığı gibi durumlara, pgibozun başlamasından önce sık rastlanmaktadır[4].

    Tedavi [değiştir]

    Bu güne kadar şizofreninin ana kökeni ve tam tedavisi bulunamamıştır. Aşağıdaki tedavi şekilleri semptom tedavisinde, akut krizlerin tekrar ortaya çıkmasını engellemek ve kişinin bozukluğa rağmen kişilik gelişimini desteklemek içindir. Şizofreni tedavisi dört önemli başlık altında özetlenebilir;

    ilaçla Tedavi
    Pgibo- ve Sosyoterapi
    Pgibo-bilgilendirme
    Aile Desteği

    ilaçla tedavi [değiştir]
    1950'lerde şizofreni tedavisinde kullanılmasıyla çığır açan klorpromazin molekülü

    Şizofreninin ilaçla tedavisinde nöroleptikler kullanılmaktadır. Nöroleptiklere; Clozapin, Risperidon, Zotepin, Sulpirid , Olanzapin, Sertindol, Amisulprid, Quetiapin, Ziprasidon örnek verilebilir. Nöroleptik (antipgibotik) ilaçlar 1950'lerde ilk olarak klorpromazin ile kullanıma girmiş ve şizofreni tedavisinde çığır açmıştır[80]. ilaçların kullanımı hastadan hastaya ve türden türe değişiklik göstermektedir. ilaçların etki süresi de hastadan hastaya değişiklik gösterir ve kullanılan ilacın türüne bağlı değişik yan etkiler görülebilir. Sıkça görülen yan etkiler arasında yorgunluk, hareket bozuklukları, yerinde oturamama, susuzluk, terleme, bulanık görme, iştah artması, kilo alma sayılabilir. Özellikle eski tip antipgibotiklerin uzun süreli kullanımına bağlı olarak tardiv diskinezi adı verilen, istemsiz hareketlerle karakterize bir hareket bozukluğu ortaya çıkabilir.

    Akut dönemlerinde zorunlu olmak üzere şizofrenide ilaçlar başta gelen tedavi yöntemidir. ilaçsız sağaltım yöntemleri süregenleşme riskini arttırır. ilaçların özellikle pozitif belirtileri yatıştırdığı bilinmektedir. ilaçlara yanıt ve duyarlılık bireyden bireye farklılıklar göstermektedir. Negatif belirtilerin baskın olduğu hastalarda yatıştırıcı etkisi daha az olan nöroleptiklerin kullanımı araştırmalarla desteklenmiştir. Uzun süre verilen ilaçlar bazen hastalarda negatif belirtilerin artmasına neden olabilmektedir[4].
    Pgiboterapi [değiştir]

    Şizofreni hastalarının tedavisinde kullanılmak üzere çeşitli pgiboterapi yaklaşımları (bilişsel-davranışçı terapiler, destekleyici pgiboterapi, ilaç uyum terapisi, “kişisel” terapi, kabullenme ve bağlılık terapisi vb.) geliştirilmiştir. Bu yaklaşımlar arasından etkinliği konusunda hakkında en fazla kanıt bulunan tür, bilişsel-davranışçı terapi olarak adlandırılan terapi çeşididir. Bu tür bir terapinin, ilaç tedavisinden sonra geride şikayetleri kalan hastalarda yararlı olduğu düşünülmektedir[81].
    Pgibo-bilgilendirme [değiştir]

    Pgibo-bilgilendirmenin şizofreni hastalarının tedavisinde uygulanacak programa dahil edilmesinin yararlı olduğuna dair kanıtlar vardır ve bazı ülkelerde bu tür programlara rutin olarak dahil edilmiştir[82][83][84].
    Alternatif yaklaşımlar [değiştir]

    Şizofrenide ilaçla tedavi yanında bir beslenme planı da bazı yazarlarca önerilmiştir. Bu yazarlara göre alkol, kahve, et ve şekerin mümkün olduğunca az alınması gerekir. Omega-3 bağı içeren yağların (balık, her türlü deniz ürünleri, tofu, soya, badem, ceviz), omega-6 bağı içeren yağlar (ayçiçeği, susam, mısır), folik asitler (taze portakal suyu, ıspanak, fıstık, kuru fasulye, nohut), B3 vitamini (balık, patates, avokado, kahverengi pirinç), B6 vitamini (tavuk, karnabahar, domates) ve C vitamini (brokoli, turunçgiller, lahana, kivi) tüketimi yine bazı yazarlar tarafından önerilmiştir.[85][86][87]. Bir diğer öneri ise çölyak hastalığının da tedavi şekli olan glutensiz ve kazeinsiz diyet'tir[88][89][90][91].
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    (bkz: cyber warrior hack)

    salak salak dolaşmayın etrafta gelin şuraya
    ···
  4. 29.
    0
    how is going
    ···
  5. 30.
    0
    ooo ves kos
    ···
  6. 31.
    0
    sesini gibeyim kim lan bu
    ···
  7. 32.
    0
    olum şukuladım seni eskilere zütürdün beni
    ···
  8. 33.
    0
    zehir fışkırt yarak tozu koy iki tane domates sapı soy
    ···
  9. 34.
    0
    bravo moruk aynen öyle ilk önce çökertmek istediğin sitenin direkt adminine bayan nikiyle gideceksin
    ···
  10. 35.
    0
    al sana nah (((o)
    ···
  11. 36.
    0
    bana eksi verenlere ben ıılıı diyorum
    ···
  12. 37.
    0
    oh yeah mada faka
    ···
  13. 38.
    0
    dı fonk şol brada
    ···
  14. 39.
    0
    rrrrrrrrrrrrrrrayd ebavt nav
    ···
  15. 40.
    0
    bayt nav bayt nav bayt nav
    ···
  16. 41.
    0
    dı fonk şol brada
    ···
  17. 42.
    0
    çekidavt nav
    ···
  18. 43.
    0
    31
    ···
  19. 44.
    0
    30
    ···
  20. 45.
    0
    16
    ···