/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +3
    Seninde tahmin edebileceğin gibi, aradığım arkadarşımdan zaten gerçekten hissetmediğim hislerimin üzerine olumsuz bir cevap aldım, o kafamın üzerinde dolanan, beni içine alıp hapsetmeye çalışan kasfetli hava daha da grileşti, kap kara oldu. Telefonu kapatıp terasta saçma bir halde oturup bekledim zamanın geçmesini. insan gerçekten garip bir varlıkmış ki, gerçekten hissetmediğim yapmacık hislerime aldığım olumsuz cevap tabiri caiz ise ‘’kalbime atılmış bir mermi’’ gibi hissettirdi. insan sevilmeye muhtaç kalmasın...
    ···
  2. 2.
    +2
    https://www.youtube.com/watch?v=aCMxVwwYk6M
    (yazarken çalan şarkılarada link atayım, daha iyi hissedersin beni)

    Hani şu Ankara’nın kasvetli, yağmurlu, insanın içini karartan son bahar günlerinde bir akşam vardır ya; buğlu otobüs camından izlersin yavaş yavaş akışını? O günlerin en kötülerinden birinde üniversite kazanacağım diye gittiğim kurstan çıktım. O gün belki de o kadar iç karartıcı olmayabilirdi ancak önemli olan hissedilen sanırım. O berbat hissi bir erkeğin yaşamasının arkasında ancak bir kaç tane elle tutulur sebep olabilir. Senin de tahmin edebileceğin gibi... Bir hatun... Yanlış anlaşılmasın, o hatunu anlatmayacağım, umutsuz bir platonik aşkın ardından erkeğin çektiği aşk acısı klişe bir hikayeye konu olabilirdi ancak, ne sen dinlerdin onu ne de ben anlatmaya enerji bulurdum. Ama zamanlıca güzel koymuş ki bana yerlerde hissetmişim, o hafif hafif yağan yağmuru üzerime serpiştirilen zehirmişcesine hissetmişim yüzümde.
    ···
  3. 3.
    +2
    Cevabı oldukça bariz bir soru sorayım sana: bir erkek, bunatısını anlatmak için ürettiği binbir sebebin ardında, aslında kalbinde doldurmaya çalıştığı bir boşluğun verdiği acıyı yaşıyorsa, derdine ne derman olabilir? Ne kadar acımasız bir cevap olsada: evet bir başka hatun. Keşke o zamanlar, önümdeki 8 ayın nasıl geçeceğini bilseydim, keşke keşkelerimin önüne geçebilseydim. Ancak işte o sekiz ay evrenin bana hem bir lütfu oldu hem de cezası. Muhteşem bir zamanda geldi o lütuf, berbat bir zamanda başıma düştü cezası. Olaylar zincirini bozmamak adına cezasını zamanı gelince anlatayım. Önce lütfunu yaşa benimle birlikte, ancak o zaman kalpten anlayabilirsin ne kadar yandığımı. Zaten nihayi maksat senin anlaman.
    ···
  4. 4.
    +2
    Bir kaç gün aynı şekilde, gri bulutlarla kapalı sonradan hunharca kararan bir rutin ile ilerledi. Yürüdüğüm yollardan, üzeri buğlu otobüs camlarına çizilen çöp adamlardan, hatta ve hatta öyle ki dinlediğim şarkılardan bıkmış bir halde yaşayan mahlukata dönüştüm. Yine gençliğime ver; kendi derdim en kötüsüymüşcesine, şükretmesini bilmeden yaşamanın yanlış olduğunu bilmeden yaşadım, belki de sen de zamanında böyle yaşadın. O zamanlar da zaten bunu düşünüp gözlerimi açmadım. O da bir başka hatam olsun, sen çok üzerime varma. Ekim ayının ortalarına doğru, günlerden birinde bir dönüm noktasına giriceğimi keşke bilseydim, belki o zaman biraz şükrederdim.
    ···
  5. 5.
    +2
    Havanın grimsi renginden boğulur gibi hisseder ya insan, tam da o tarz bir hissiyetle bindim otobüse, çıktım yola eve doğru. Tıkış tıkış havasız, klostrofobik yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından eve gelişim ile direk telefonu elime alıp terasa geçtim. Belki de yalnız hissettiğim içim, bunaldığımı hissettiğim içindir, aradım bir kız arkadaşımı. Samimi ve sürekli konuştuğum bir arkadaşıma açılmak için telefon açmak sanırım asla unutmayacağım hatalardan birisi olarak aklımda kalacak sonsuza kadar. Bazı insanlar ile öyle bir riske girmemek gerek, bazıları hayatında dost olarak kalmalı ancak. Henüz gençliğime ver; insan hatalarından öğreniyor küçük büyük dersler, umarız ki bir daha yapılmaz, o konuyu yaşayıp göreceğiz.
    ···
  6. 6.
    +1
    Rezerved de yuzune soylesen de maalesef degismezdi buyuk ihtimal
    ···
  7. 7.
    +1
    deniz tekin mi:) sevdim seni.
    ···
    1. 1.
      0
      eyvallah *
      ···
  8. 8.
    0
    Okuyan var mı? primine yazmıyorum ama duvara yazmış gibi de hissetmeyelim.
    ···
  9. 9.
    0
    https://www.youtube.com/watch?v=IRkxXPmqfro

    Sanırsam o kasfetli günlerden birinde Kızılay’da ki kursumun beşinci katındaki sınıfında oturuyorum. Dikdörtgen şeklinde, daha ne kadar klagib bir sınıf olabilirim diye bağırdan, beyaz duvarlı, ince uzun, havasız ortamında sol koldan üçüncü sırasına geçtim. Sırtımı duvara yasladım, ayaklarımı uzattım diğer öğrencilerin gelmesini bekliyorum kulağımda kulaklık. Dersler aslında 2 hafta önce başlamıştı ve bir kaç kişiyle öyle sohbet ettiğim olmuştu, biraz olsun dersin çabuk başlamısını istiyordum aslında. Derse olan hevesimden filan da değil bu, çok sıkılmışım o hayatımdan ki herhangi küçün bir değişiklik gökten inen nimet gibi hissettiriyordu. Çok zaman geçmeden diğer öğrenciler geldi, hala ilk zamanların verdiği utangaçlık birazcık varmış ki milletin ağzını açamazsın kolay kolay. Öğretmen geldi, dünyanın başka yerlerinden gelen mahlukatlar ile birlikte geçireceği muhteşem heyecanlı dersin verdiği heves yüzünden nasıl okunuyor(!) sana kelimeler ile anlatmam pek mümkün değil. Ofiste çalışan sekreter, öğretmenin bizimle yaptığı küçük bir sohbetten sonra her zamanki rutine haline geliceği bir şekilde sınıf defterini getirdi ve ikinci ders yeni iki kişinin geleceğini söyledi ve aynı hızla kayboldu mavi sınıf kapısının ardında.
    ···
  10. 10.
    0
    Önde oturan, daha önce sohbetimin olduğu kızlardan birisi gelenlerden birisinin Almanya’dan geldiğini söyledi. Bende pek heyecan uyandırmasa da kendisi oldukça sevinmiş, kendisi de Almanya’dan geliyordu çünkü. Öyle böyle derken ders bitti, teneffüs oldu aşağı indim kapının önüne. Yavaş yavaş samimiyet kurduğum bi erkek arkadaşta benimleydi. Teneffüs arası sohbetin bitimine yaklaşırken yanımızdan bir kız ile annesi geçti. Hızlı adımlarla geçerken tip tip bakmak istemedim, arkamdan geçtikte sonra merdivenlerden çıkarkan baktım bir saniyeliğine. Kıvırcık saçları dikkatimi çekti sonra da kafamı çevirdim sohbetime baktım. Hızlı bir düşünceyle büyük ihtimalle bizim binadaki diğer eğitim kurumlarından birisinde okuyordur – yaşı çok büyük göstermiyordu – diye varsayımda bulundum kendi kendime.
    ···
  11. 11.
    0
    Teneffüs bitti, küçük ve sık sık arızalanan asansör ile beşinci kata çıktık, sınıfa girdim ve yine aynı yerime oturdum. Sekiz ay boyunca yerimin hiç değişmeyeceğini şimdi söylememde bir sakınca yoktur sanırım çünkü nedeni zilin çalmasından bir kaç dakika sonra sınıfa girdi. Sekreterin bahsettiği o iki yeni öğrenciden birisi arkamdan geçen kızmış, Alman olan.
    ···
  12. 12.
    0
    Bazen, herhangi bir ortama girdiğinde şanlıysan bir insan vardır, etrafına saf enerji yayan. Yürüyüşünden, vücut ve beden hareketlerinden, sözlerinden, saçlarını savuruşundan anlarsın metabolizmasının seninkinden onlarca kat hızlı çalıştığını. Ben ne kadar şanslı olduğumu henüz anlamadığımdan bir kaç saniye hafif bir gülümseme ile baktım sırasına geçerken. Ortada hoş ancak abartılamayacak seviyede bir tesadüf vardı. Arkasından baktığım kız bizim sınıftaydı işte. Sana öyle büyük bir tesadüf gibi gelmeyebilir, hatta ortada ki tek tesadüf diğer eğitim kurumlarından ziyade bizimkine gelmesiydi, sonuçta binanın bir tane kapısı var. Başka nerden girebilir ki? Geçmişe romantik bir şekilde bakışıma ver, o zamanlardaki heyecan arayışıma ver; ilginç bir tesadüf gibi geldi.
    ···
  13. 13.
    0
    var mı okuyan filan?
    ···