/i/Ben

Discord Sunucumuz Açıldı!
discord.gg/incisozluk
  1. 1.
    +5
    Erkek kadına dedi ki:
    - Seni seviyorum,
    ama nasıl?
    avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya,
    çıldırasıya...
    Erkek kadına dedi ki:
    - Seni seviyorum,
    ama nasıl?
    kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    Kadın erkeğe dedi ki:
    - Baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    Şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
    Ve artık
    biliyorum:
    Toprağın
    Yüzü güneşli bir ana gibi
    En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

    Fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olanın parmaklarına
    başımı kurtarmam kâbil
    değil!
    Sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak...

    Sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...

    Kadın sustu.

    Sarıldılar...

    Bir kitap düştü yere...
    Kapandı bir pencere...

    Ayrıldılar...
    ···
  2. 2.
    +1
    Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
    Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda...
    Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! ..
    Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik
    Anlayamadılar..
    ···
  3. 3.
    +1
    Bir kereye mahsus yaşanan her an
    kendi hatasını bir daha düzeltilemeyecek biçimde
    içinde barındırır

    Bana kanatlarımı bıraktırdılar,
    Bana ihaneti öğrettiler.

    Başka haber yok.

    ikiye bölünmüş bir bütün gibi yaşadım
    Bir yanım öbür yanıma düşman
    Sağımda kızgın kumlar gezdirdim
    Solum üşüyor eski bir anıdan.

    Mum: alıngan. Kendi ateşiyle
    kendini yok eden yumuşakça.
    Erimek üzere varsın, kaderine inanırsın.
    Ölürken fark edilmez, ışığın solduğu zamansın.

    Hiçbir aşk titremez sonsuza değin
    Bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum
    ve insan acıdan ölür bir gün.

    Yüzümde taşıdığım kuyu
    soğuk iklim,
    ağır yaprak tenimde
    durup dönüp dokunduğum
    yük.

    Yağmurun aramıza çektiği perdeyi yırtıyorum
    geçiriyorum göğsümdeki uykunun sarmaşığından
    birazdan dünya beni unutacak, ben onu anlamıyorum.

    Soğuk iklim
    durup dokunduğum
    dönüp seni
    ben de unutacağım.

    insan ölüyorsa acıdan ölür bir gün
    kendine bir daha uğrayamadığından,
    koyduğu yerde durmayışındandır hayatın
    hatanın dönüşsüz oluşundandır.

    Hiçbir aşk titremez sonsuza değin
    bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum
    ve insan kanatlarından
    ayrılır bir gün.
    ···
  4. 4.
    +1
    hep biz diyoruz onlar susuyo, ulan biraz da onlar konuşsun amk
    ···
  5. 5.
    +1
    Anlamadım ama yaktım
    ···
  6. 6.
    0
    Gözlerim kapıda kulağım seste
    Bir gelebilsen ah bir gelebilsen
    Bu nasıl bir sevda bu nasıl bir aşk
    Bir bilebilsen ah bir bilebilsen

    Hasretin bölerken uykularımı
    Çaresiz gizledim duygularımı
    Seni kaybetmenin korkularını
    Bir yenebilsem ah bir yenebilsem

    Ömrümü yoluna serildiğini
    Gözümde yaş olup dizildiğini
    Çılgınlar misali sevildiğini
    Bir görebilsen ah bir görebilsen
    ···
  7. 7.
    0
    Hızla gelişecek kalbimiz
    Kalbimiz hızla.
    Sürgünlerin umutsuzluğunda
    Kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar
    Farksız çarpanların umutsuzluğunda
    Ve köprü başlarının umutsuzluğunda
    Ve köprü başlarının umudunda.
    Sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
    Temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda
    Ve eski dağlarda, eski dağlarda kış
    Kovalarken ülkesini
    Hızla gelişecek kalbimiz.
    Kendi öz hüznümüzün öz tarlasında
    Bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
    Kalbimiz
    Ellerimiz ayaklarımız arasında
    Ve kimsenin bölemediği şarkıyı
    Güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
    Bir haziran uygulayacak sesimize.
    Sütçünün sesiyle birlikte
    Erkenci işçilerin sesiyle birlikte
    Şoförün sesiyle birlikte
    Sabaha başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
    Yaman sarhoşların sesiyle birlikte
    Ve yeni uyanışların ve yeni doğmuşların
    Ve herkesin ve herkesin
    Sesleriyle birlikte
    Bir haziran uygulayacak
    Kimse bölemeyecek ve kalbimiz
    Hızla gelişecek.

    Yıkıntılara karışan eski bir bahar
    Büyük olmaya elverişli bir bahar
    Eskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen
    insanlara göre bir bahar
    Suların kana kestiği yahut
    Suların kana kestiği bir bahar.
    Hızla gelişecek kalbimiz
    Bir mavilik kalıbında
    Bir odada, en olagel bir odada
    En sade, en insanca bir odada
    Bir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada
    Bir kadın bir erkeğin
    Bir kadınla bir erkek olduğu
    Ellerin ve omuz başlarının
    Birbirini bulduğu.
    Birden gerçekliğini algılayarak
    Saat çalınca ve görünce güneşi
    Birden vazgeçilmezliğini algılayarak
    Önemli ve gerekli buluşunu kendini
    Birden hatırlayarak
    Geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
    Ve her şeye ve ölüme kalbimiz
    Hızla gelişecek
    Çağımıza pek uygun bir hızla
    Gelişecek kalbimiz

    Kalbimiz
    Yerin ve göğün alt edilmez bir dirilikte olduğu
    Tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
    Kalbimiz
    Kalbimiz hızla gelişecek.
    ···
  8. 8.
    0
    Bir Kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın
    Urban içinde Üşüyüp Üşüyüp kaldığımızın

    Bir Kalır yanık yağlar yataklarda o oteller
    Meydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yer

    O çok yalınç gerçekli gelip gitmeler

    Bir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
    Bir Kalır Yılgın Adamların hep "Evet" dedikleri

    Çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız
    Üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız

    Tükenir incin diriliği kaşıntımızın bir gün
    Bir Kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün
    ···
  9. 9.
    0
    rezervasyon
    ···
  10. 10.
    0
    Ikimiz birden sevinebiliriz göge bakalim
    Şu kaçamak işiklardan şu şeker kamişlarindan
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarindan
    Durmadan harcadigim şu gözlerimi al kurtar
    Şu aranip duran korkak ellerimi tut
    Bu evleri atla bu evleri de bunlari da
    Göge bakalim

    Falanca duraga şimdi geliriz göge bakalim
    Inecek var deriz otobüs durur ineriz
    Bu karanlik böyle iyi afferin Tanriya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlaniyorum
    Hirsizlar polisler açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalim
    Nasil olsa sarhoşuz nasil olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni birak göge bakalim

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göge bakalim
    Tuttukça güçleniyorum kalabalik oluyorum
    Bu senin eski zaman gözlerin yalniz gibi agaçlar gibi
    Sularim isinsin diye bakiyorum isiniyor
    Seni aldim bu sunturlu yere getirdim
    Sayisiz penceren vardi bir bir kapattim
    Bana dönesin diye bir bir kapattim
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz
    Dönmiyecegimiz bir yer begen başka türlüsü güç
    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
    Seni aldim bana ayirdim durma kendini hatirlat
    Durma kendini hatirlat
    ···
  11. 11.
    0
    bu adamı hiç sevmiyorum sadece tipine baktım
    ···
  12. 12.
    0
    kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
    kaç kilo çekerdi yalnızlık
    kaç kere ezildim altında
    yaz yağmurlarının

    belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
    her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
    hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

    kim sevmezdi çiçekleri filan
    ”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

    bunu palyaço söyledi,
    palyaço söyledi ben yazdım
    yazdım, yazmasam ağlayacaktım

    herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
    sırf bu yüzden mi ağladım
    alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

    biraz birazdım her şeyden
    dün biraz sinirlenmiştim mesela
    yarın bir kadını seveceğim biraz
    biraz biraz kör oldum bügünlerde

    ama rakı kadehlerini boşaltmayın
    eksilmesin hiçbir şey
    hiçbir şeyden dahi olsa
    kalsın biraz

    umursamıyorum yılgınlığımı filan
    çünkü sessizce yaşanmalı her şey
    bir devrim sesszce olmalı mesela
    ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

    bir palyaço neden yalan söylesin ki
    ben palyaço olsaydım söylemezdim
    marangoz olsaydım da söylemezdim
    ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

    hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
    kaç kilo çeker ki bir palyaço
    hem neden yüzüme vuruyorsunuz
    bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

    gocunmam ki ben, ben gocunmam
    bir palyaço ne kara gocunmazsa
    o kadar, o kadar gocunmam işte

    rakı doldurun! eksilmesin

    bitmedi, yazacağım daha
    yazmazsam ağlayacağım çünkü
    alçakça olacak biraz

    hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
    her sokakta biraz daha eksilirdik
    bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
    bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
    ”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
    sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
    sokaklar daha bir puslu
    palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
    ve ben daha bir alçak olurdum
    ağlardım biraz

    hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
    hatta kuyruğuma basma diyorum
    acıyor, tırmalarım,-
    diyorum

    kahrol, kahrol!
    diyorum

    geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
    korktum birden, kusacak gibi oldum
    ”olur öyle” dedi palyaço,
    ”herkes alçaktır biraz”
    ”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
    ben bazen bağırırım biraz

    ”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
    ben bazen eksilirim biraz
    aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
    bunu sonradan öğrendim

    ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
    herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
    bunu da sonradan öğrendim

    örneğin;

    geçen gün bir kadınla seviştim
    biraz değil çok seviştim

    ya işte öyle palyaço
    diyorum ki,
    bunu da yeni öğrendim
    sevişmek de eksilmekmiş biraz

    kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
    ”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
    dedi
    bunu palyaço söyledi
    palyaço söyledi, ben yazdım
    yazmasam, alçak olacaktım
    hem ben roman da yazdım biraz

    bazen diyorum ki, palyaço,
    sen olmasan ben ne yaparım
    alçakça eksilirim belki biraz
    her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
    hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
    ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

    biraz biraz anlıyorum ki,
    yüzler eller, o terli vücutlar filan
    her şey plastikmiş biraz

    haydi sirtaki yapalım palyaço
    rakı doldur, yine eksildik biraz
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    Hangimsin sen benim
    Hangi rengine boyasam ki seni gözlerimin
    Çingeneler keder topluyor biliyorum, ağlıyorum
    Çingeneler yağmur bekliyor biliyorum, ağlıyorum

    Gök soyundu mevsimlerden deniz oldu
    Poyrazla ıslak ıslak yosun koktu
    Ey uzak ihtimallerle dokunduğum
    Giyinirken bütün cevapsız yüzleri
    Neden yoktun
    Neden yoktun
    ···
  14. 14.
    0
    Bu günlerde herkes gitmek istiyor
    Küçük bir sahil kasabasina
    Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

    Hayatından memnun olan yok.
    Kiminle konuşsam ayni şey…
    Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

    Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.
    Bir kendisi
    Bu yeter zaten.
    Her şeyi, herkesi zütürdün demektir..
    Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
    Ama olmuyor.

    Hani kendimizden razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
    Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

    Böyle gidiyoruz iste.
    Bir yanımız “kalk gidelim”,
    öbür yanımız “otur” diyor.

    “Otur” diyen kazanıyor.
    O yan kalabalık zira…
    is, Güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
    Güvende olma duygusu…
    En kötüsü alışkanlık
    Alışkanlığın verdiği rahatlık ,
    Monotonluğun doğurduğu bıkkınlıgı yeniyor.
    Kalıyoruz…
    Kus olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

    Evlenmeler…
    Bir çocuk daha doğurmalar…
    Borçlara girmeler…
    isi büyütmeler…
    Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

    Misal ben…
    Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
    Değil bu şehirden gitmek,
    iki sokak öteye taşınamıyorum.
    Alıp zütürsem gelmez ki…
    Bütün sokağım köpeğim olduğunun farkında
    Herkes onu o herkesi seviyor.
    Hangi birimizle gitsin?

    “Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
    Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin
    Kendi imalatımız küfeler.

    Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
    Ölüm var zira.
    Ölüme inat tutunmak lazım.

    Barik ufak kaçıslar yapabilsek.
    Var tabi yapanlar, ama az
    Sadece kaymak tabakası
    Hepimiz kaçabilsek…
    Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.
    Gün içinde mesela…
    Küçücük gitmeler yapabilsek.

    Ne mümkün
    Sabah 9, aksam 18
    Sonra başka mecburiyetler
    Sıkışıp kaldık.
    Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
    Bu kadar ağır olmamalı.

    Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
    Bir ömür karşılıği, bir ömür yani.
    Ne saçma…
    Bahar midir bizi bu hale getiren?
    Galiba.

    Ben her bahar aşik olmam ama
    Her bahar gitmek isterim.
    Gittiğim olmadı hiç.
    Ama olsun… istemek de güzel.
    ···
  15. 15.
    0
    O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması
    mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
    en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
    kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

    Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

    Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

    Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

    Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

    O büyük, o görkemli son, ölüm bile anldıbını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

    O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

    Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

    Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

    Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

    Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

    Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

    Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

    inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
    kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

    Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

    Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
    Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

    Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
    ya canım ellerini tutmak isterse...

    Evet Sevgili,
    Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
    kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    Ruhumun dalgaları, koşup kabarmayınız
    Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak.
    Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak,
    Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız.

    Dümdüz olsam diyorum, ve kumlu bir sahili
    Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız.
    Bilmediğim yeni bir masala başlasanız,
    Çekilse kulağımdan hatıraların dili.

    Ey eski gunler artık bana yaklaşmayınız,
    Ey hayaller, vurmayın kalbimin sert taşina.
    Bütün bir hayat bile değmez bir göz yaşına,
    Ruhumun dalgaları, köpürüp taşmayınız.
    ···
  17. 17.
    0
    Yollar
    Önümüzde yine sokaklar
    Kalabalık, gri kaldırımlar
    insanlar
    insanlar
    Yalnız ve umutlu

    Bitti
    Bitmez dediğimiz masallar
    Elimizde kalan yalanlar
    Ufalmış
    incinmiş
    Oyunlar

    Elleri
    Sanki hep ellerimde
    Kalbi
    Kalbimde
    Ve gözlerinden akan yaş

    Sanki içimde
    Kırık bir cümle
    Hala içimde
    Yağmur
    Sesini duyunca sende
    Beklersin, pencerende
    Belki geri gelir diye

    Elinde yüzünde rüzgâr
    Oynatır hüznü içinde
    Bembeyaz kar
    Elleriyle
    Dokunur yorgun yüzüne

    Bitti
    Sevdiğin o şarkı şimdi
    Kaybolmuş bir çocuk sesi
    Unutulmuş gibi

    Bir kuşun kanadındadır aşk
    Şimdi
    Kayan bir yıldız gibi
    Ortasından deler
    Geceyi
    ···
  18. 18.
    0
    içimizde şeytan var. Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var. Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor. Melankoli ve hüsran var. Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa
    ···
  19. 19.
    0
    Bir ara bakar okurum.
    ···
  20. 20.
    0
    Rezervasyon alıyorum ezberleywcem AMK
    ···