1. 1.
    +6
    kezomünist
    ···
  2. 2.
    0
    2000 yılından kalma bir yazıyla anketimizi yapıyoruz gibikler
    http://imgim.com/kezbanm%C4%B1komunistmi.jpg

    let the show begin
    ···
  3. 3.
    0
    komünizban
    ···
  4. 4.
    0
    @10 yettiniz be dıbınakodumun ilgi huurları
    ···
  5. 5.
    0
    http://inciswf.com/atyannanlinine-liseli.swf
    ···
  6. 6.
    0
    @7 o sayfada değil panpa yazı
    ···
  7. 7.
    0
    risk budur
    ···
  8. 8.
    0
    ayça_22 mi lan o
    ···
  9. 9.
    0
    @2 alkış
    ···
  10. 10.
    0
    makinist diyorum
    ···
  11. 11.
    0
    up up up
    ···
  12. 12.
    0
    panpa 09.15'in yanındaki iki harf her şeyi açıklıyor
    ···
  13. 13.
    -1
    Albert Fancy bu sözü duvarına ne zaman asmıştı? Neden?
    her şeyin bir sebebi varsa eğer, eğer her şeyin bir başlangıcı bir çıkış noktası varsa, bunun da bir dayanağı olmalı, dedi mırıldanarak. Hatırlamıyordu. Hatırlamak mı istemiyordu yoksa gerçekten böyle bir gerçeklik hiçbir zaman olmamış mıydı? Düşüncesinde yer almayan bir şeyin başlangıcı gerçekten var mıydı? Doğduğumu da hatırlamıyorum. Bir başkasının hayal gücünden ibaret olabileceğini düşündü bir an. Gülümsedi. Bir başkasının düşüncesinden ibaret olamayacak kadar sıradan, düş olmayacak kadar basit bir hayatı vardı çünkü. Eğer olup biten her şey bir düşse, düşünde olduğu kişiden nefret etmesi için apaçık bir sebepti bu. Bu berbat hayatın tüm sorumlusu oydu. Albert değildi. Peki eğer böyleyse, bu kadar tasalanmak, bu kadar zor yaşamak hayatı, olup biteni böylesine karşılamak çok saçma değil miydi? Gerçek biri olmama ihtimali, neşesini yerine getirmişti. Bunu fark etti. Tek fark ettiği bu değildi. Bir esinti vardı. Tahta kurularının kemirdiği ahşap pencerede ki küçük delikler, buz gibi havayı iliklerinde hissetmesi için yeterliydi çünkü ev sahiden soğuktu. Üşüyordu ve asıl mesele donarak ölme ihtimali değildi, yarısından çoğu yerde olan ağır yorganı bu bitkin haliyle yukarı çekmesiydi. Son bir çabayla; hızlıca çekti, ağır, yamalı yorganı üzerine. içi hala sıcaktı. Yatağın kenarında duran saati eline aldı ve sokak lambasının pencereden sızan ışığıyla baktı. 3.37 AM. Saati aldığı komidine geri bıraktı ve hızlıca ellerini büzüştürdüğü bacaklarının arasına yerleştirdi. Titremeyle karışık bir gülümseme aldı Albert'i çünkü aklı aslında hala bir sahibinin olabileceği düşüncesindeydi. Birinin zihninden ve hayal gücünden ibaret olmak. Öksürdü. 2 Haftadır peşini bırakmıyordu bu öksürük. Bir doktora gözükmesi gerekiyordu. Kim uğraşacaktı bir de doktorla. Ben zaten ben değilim, gülümsedi. Gözü bir kez daha duvarda ki yazıya takıldı. "herkes düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür" Ernesto Che Guevara.
    ···