/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +15 -3
    Anlatıyorum.
    Bu olaylar silsilesi en başından beri yaşanmıştır. Capslerle desteklidir, Capsler bu güzel hikayem bitince yolla panpa diyenlere yollanacaktır.
    isimler tabiki değiştirilmiştir.

    Ayrıca öyle 3 5 satır yazıp şuku nick6 istemicem tek seferde ne kadar yazabilirsem yazıcam.

    Beyler bi Nick6 alırım (bkz: denklemdeki sabit terim)

    O haftasonu annem, bir akrabamızın düğünü için köye gideceğimizi söylediğinde canım sıkılmıştı. Gel sen şimdi izmir’de üniversitede okuyan mini etekli kızları bırak ve köye düğüne git. Oldu mu şimdi bu? Babam da ısrar edince mecbur kaldım onlarla birlikte köye gitmeye. Köyde sıkılıyordum. Uzun yıllar önce (Anadolunun bir köyünden) izmir’e taşınmış olsakta, bizim köydeki evimiz halen dayalı döşeli durur. Tatillerde köye gidilir, bir iki hafta kalınır, eş dost akraba ziyareti yapılır ve tekrar izmir’e dönülür. Hele yaz tatilini köyde geçirmek benim için işkenceydi.

    Dedemin beli kuvvetliymiş. Tam 11 tane halam ve 2 tane de amcam var. Bunlar yaşayanlar, 3 tanesi de doğumdan hemen sonra ölmüş. Ayrıca, ismini bile bilmediğim, hatırlamadığım okadar çok akrabamız var ki köyde, kimin düğünü olduğunu bile sorma gereği hissetmedim. Köye vardık. Evimize yerleştik, eşyaları örten beyaz örtüleri topladık. Elektriği sigortadan, suyu vanadan açtık. Komşularla, akrabalarla hoş beş falan. Akşama düğün evine gidildi. Düğünevi çok kalabalık, mahşer günü gibi. Sanki tüm köy orda. Davul zurna çalıyor, yemekler yeniyor, içkiler içiliyor, tabancalar tüfekler atılıyor. Kadınlar erkekler haremlik selamlık gibi. Etrafta çekirge sürüsü gibi çoluk çocuk koşuşturuyor, bağırıp çağırıyorlar. Ben sevmem kalabalığı. Daral gelir bana. Benim aklım fikrim, flört edilecek kız var mı? Daha doğrusu gibilecek kız var mı?

    Etrafa şöyle bir bakıyorum, yetişkin kızların çoğu nişanlı, yada evli. Başlarını örtmelerinden ve kollarındaki bileziklerden belli oluyor bu. Ayrıca etrafta dolanan birkaç palazlanmış kız var, 16-17 yaş gurubunda. O kızlardan birtanesi beni kesiyor sürekli, fırsat buldukça gülümsüyor bana. Sürekli mutfağa girip çıkıyor elinde tepsiyle, boş bardakları falan topluyor masamızdan. Benimle kesişmek için yapıyor bunları. Alıcı gözle bakıyorum kıza, güzel bir kız. izmir’de olsaydı, kesin giberdim bunu diye geçiriyorum içimden. Ama köy yerinde imkansız gibi geliyor bu iş bana. Üstelik daha kızın kim olduğunu bile bilmiyorum.

    Sigara içmek için kalkıyorum, bahçe duvarının dışına çıkıyorum. Etrafta koşuşturan çocuklardan birini çağırıp, uzaktan o kızı gösteriyorum, kzın kim olduğunu soruyorum. Kim olduğunu öğrenince de şaşırıyorum. Kesiştiğim kız, Kadriye halamın kızı Fidan imiş. Fidan. En son taa bilmem kaç sene önce çocukken görmüştüm, ‘Sümüklü Fidan’ derdi herkes ona. Onlar da seneler önce köyden (ismini hatırlamadığım) bir şehire taşınmışlardı. Fidan şimdi, ismine yakışır bir kız olmuştu, fidan gibiydi. Sigaramı içerken, (Halamın kızı falan, ama ne gibilir!) diye düşündüm. ilik gibi olmuştu. Ben bunları düşünürken, Fidan, yanında iri yarı, 20’li yaşlarda bir genç kızla birlikte yanımda bitiverdi.

    Selamlaşıp tokalaşırken, yanındaki kızın kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordum ki, Fidan, “Biz de Zeynep ablayla birer sigara içelim dedik, sigaran var dimi?” diyerek farkında olmadan hatırlatmıştı. (Zeynep de Şehriban halamın kızıydı. Zeynebi de bilmem kaç yıldır görmemiştim. iri yarı bir genç kız olmuştu. Memeleri resmen kafam kadar olmuş, beyaz gömleğinin düğmelerini patlatcak gibi duruyordu. Fidan’ın açık saçlarının aksine, Zeynep başını parlak pullarla nakışlı bir tülbentle bağlamıştı. Kolunda da 8-10 tane burma bilezik vardı. Geçen sene final sınavım olduğu için, Zeynebin nişanına gitmemiştim. Zaten sınavım olmasa da gitmek istemezdim. Annemlerden duyduğum kadarıyla, Kuşadası’ndan bir otelciyle nişanlanmıştı.)

    Birer sigara verdim bunlara. Sigaralarını yaktım. Onlar da benim gibi ailelerinden gizli içiyorlardı sigarayı. Ama tiryaki değillerdi, sigaraları acemice tutuşlarından belliydi. Fidan bir iki fırt çektikten sonra, “Ohh, sigara iyi geldi valla, sabahtan beri ilk sigaramız! Ahh, şimdi yanında bir de buz gibi bir bira olacaktı ki…” dedi. Ben hemen atıldım, “Hadi ozaman bizim eve gidelim, ben bakkaldan bira alırım!” dedim. Fidan hemen, “Ayy süper olur, hadi gidelim!” derken, Zeynep, “Gitmeyelim ya, bir gören falan olursa köylünün diline düşerim, biliyorsun ben nişanlıyım…” dedi. Ama Fidan’ın ısrarlarına boyun eğmek zorunda kaldı. Fidan hemen halamı aradı, “Anne, Zeynep ablayla birlikte Zeynep ablalara kadar gidip geleceğiz!” dedi. Bizim evin anahtarını verdim bunlara, önden gitsinler diye. Ben de bir koşu bakkala varıp, 3 şişe bira aldım, eve gittim.

    ikisi de koridorda dikiliyordu. Salona geçtik. TV’nin karşısındaki üçlü koltuğu gösterip, “Otursanıza!” dedim. TV’de bir müzik kanalı buldum. Biraların kapaklarını açıp verdim ellerine. Birer de sigara yaktık. “Azıcık yer açın da, köyün en güzel iki kızının arasına oturayım!” dedim. Bu isteğim Zeynebin pek hoşuna gitmemişti galiba. Ama Fidan gülümseyerek hemen kenara kayıp bana yer açtı. ikisinin arasına oturdum. Elimizde biralar, sigaralar, TV’de müzik klipleri izliyoruz. Fidan’ın neşesi yerinde, fakat Zeynep huzursuz biraz.

    Sigaralarımız bitince, biramı da iki dikişte bitirip, şişeyi sehpaya koydum ve geriye yaslandım, bir kolumu Zeynebin omzuna, diğerini de Fidan’ın omzuna koydum, ikisini de kendime doğru çektim. Fidan hemen kolumun altına sokulurken, Zeynep yavaşça elimi tutup indirdi omzundan. Bu hareketi yaparken Fidan’a çaktırmak istemiyordu, sanıyordu ki ben sadece kendisinin omzuna attım elimi. Oysa o anda diğer elim çoktan Fidan’ın omzundan koltuk altına inmiş ve ordan da tişörtünün üstünden göğsünü okşamakla meşguldü bile. Fidan da, “Ayy bu şarkı çok güzel… Bundan önceki klibinde saçlarını kızıla boyamıştı…” gibisinden Zeynebin dikkatini TV’ye çekmek için öylesine konuşup duruyordu. Ama Zeynep adeta heykel gibi oturuyor ve elindeki birasını bile içmiyordu. Belli ki, deminki hareketimden rahatsız olmuştu.

    Bu arada Fidan’ın tişörtünün üstünden göğsünü okşayan elimi tişörtünün altından içeriye soktum. Şimdi elim çıplak teninde geziniyordu. Göbek çevresini, bazen de sütyeninin etrafını okşuyordum. Yarağım da sertleşmiş, pantolonumun önünü kabartmıştı. Halalarımın kızları arasında olmam beni iyice azdırmıştı. Gerçi Zeynep pas vermemişti, hatta olumsuz tepki vermişti de denebilirdi. Ama o anda nedense, ikisine karşı da içimde tarif edemediğim bir arzu vardı. Hep iki kızla ciks yapmak süslemiştir fantazilerimi. Bu yüzden birdaha denemeye karar verdim. Bu sefer sol elimi Zeynebin omzuna değil de, direkt kolunun altından sokup, o kafam gibi memesini avuçladım. Yine nazikçe elimi tutup memesinden çekti. Zeynebin, bu ikinci girişimimi de savuşturması canımı sıkmıştı. Ama yüzsüzlüğüm tuttu, birkaç saniye sonra aynı hareketi tekrarladım…

    Zeynep bu sefer elimi sertçe tutup memesinden uzaklaştırdı ve kulağıma, “Böyle birşey yapmaya utanmıyormusun sen? Ben senin halanın kızıyım! Üstelik nişanlı olduğumu da biliyorsun!” diye fısıldadı. O an anladım ki, Zeynep, benim Fidan’ı da aynı anda okşadığımı bilmiyordu. Zeynebin bu soğuk tavrına karşın ben de elimi çektim ve yalnızca Fidan’la ilgilenmeye karar verdim, eldeki tek kuş, daldaki iki kuştan daha iyidir diye düşünerek. Az sonra da Fidan’a, “Gelsene sen benle bir dakika!” dedim ve ayağa kalktım. Fidan gözlerime (Niye?) diye sorarcasına bakıp ayağa kalkınca, birşey demeden elinden tutup odama zütürdüm. Zeynep oturduğu yerde sap gibi kalakalmıştı

    Edit elim uyuştu yazarken istek olursa partı tamamliyavagım
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +5
    Evde biraz daha oyalanıp, tekrar düğüne giderim diye düşünmüştüm, çünkü daha halalarımın ve amcalarımın oğullarıyla görüşmemiştim. Ama sonra gitmekten vazgeçtim, nasıl olsa düğün 3-4 gün sürecekti. Evde kalıp kafamı dinledim. Vakit geceyarısını geçtiğinde, düğün evinden taa bizim eve duyulan ekolu müzik sesleri de kesilmişti. Galiba yavaş yavaş bu geceki eğlence bitiyordu. Az sonra da babam beni aradı ve birazdan eve geleceklerini, yanlarında yatılı misafirler olacağını, ev incinsa şöyle bir toparlamamı söyleyip kapattı telefonu. Hasgibtir, nerden çıktı lan şimdi bu? Tanımadığım bir sürü akrabanın eve doluşacağı düşüncesi canımı sıkmıştı. Mutlaka benim odaya da 3-4 kişi vereceklerdi yatmaları için. Katlanamazdım ben bu işe. Aklıma bizim evin bodrumu geldi…

    Evimizin bodrumu sanki benim çocukluk anılarımın müzesi gibidir. ilk sigaramı orda içmiştim. ilk ferre dergisine orda bakmıştım. ilk 31’imi orda çekmiştim. Halamın oğlu Vedat’ın gizlice dayısından yürüttüğü, benim de Vedat’tan ödünç aldığım (Fırıncı Kızı Lükres’in Günahları) isimli ciks kitabını da orda okumuştum. Kitap okadar azdırıcıydı ki, okurken yarağım patlayacak gibi olurdu. Hatta birkaç kez küloduma bile boşalmıştım. Sırf o kitabı bir an önce okuyup bitirmek istediğimden, ailemi zorlayıp bodrumdaki kullanılmayan büyük tahta sedirin üzerine yorgan döşek indirtmiştim. Ve orda yatmıştım birkaç gece. Kitap bitene kadar kaç kez 31 çektiğimi hatırlamıyorum. Zamanla orası artık benim ikinci odam olmuştu, haftada bir iki gece orda yatardım. Annem her seferinde bana çok kızar ve yukarıda kendi odam varken niye bodrumda yatmak istediğime anlam veremezdi. Ama babam, “Hanım bırak nerde istiyorsa orda yatsın, oğlumuz artık erkek oluyor!” demişti bir keresinde.

    Yıllar olmuştu bodrumda yatmayalı. Şimdi de bodrumda yatacaktım. Bizimkiler misafirlerle gelmeden yorganı döşeği, eşofmanlarımı ve Laptopumu indirdim bodruma. Tahta sedire hazırladım yatağımı. Çıktım yukarı, babamları beklemeye başladım.
    ···
  3. 3.
    +4
    amk bunu yarın sabaha anca okurum ilk paragraftan boşalırsam okumayı bırakırım bu ne lan ahahahahah
    ···
  4. 4.
    +3
    Bu günlük yeter Panpalar yanımda olduğunuzu Rez ve Sukularınızla belirtirseniz sevinirim
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi amq yaz
      ···
  5. 5.
    +4 -1
    Beyler yarın başlıyorum sabırlı olun 3 part birden gelcek söz veriyorum burda olduğunuzu belli edin yeter
    ···
    1. 1.
      0
      Yeter aq
      ···
  6. 6.
    +3
    Yarın devam beyler iyi geceler
    ···
    1. 1.
      0
      Hay ananı sjketim devam et pjç
      ···
    2. 2.
      0
      Buda parmak amk
      ···
    3. 3.
      0
      DevAM
      ···
    4. diğerleri 1
  7. 7.
    +3
    Geldim beyler yarın sabah yığıcam burayı
    ···
    1. 1.
      0
      yazacan mı
      ···
    2. 2.
      0
      yarın mı yazcan
      ···
    3. 3.
      0
      Kesinlikle yığmışsın
      ···
    4. diğerleri 1
  8. 8.
    +3
    Galiba köyde gibiştiği erkekler, hemen ‘indir donu, sok gibi, iki git gel, boşal!’ yapıyorlardı ve Rabia ona alışıktı. Oysa ben, Üniversiteli erkeklerin bu işi daha iyi yaptığını kanıtlamaya çalışıyordum adeta.

    Birini giberken hep uyguladığım ve başarılı olduğum altın kuralı uygulayacaktım Rabia’ya da. dıbını yalamadan gibmeyecektim. Dudaklarından sonra boynunu boğazını öpüp yalayarak çıkardım pijamasının üstünü. Sütyen takmamıştı. Göğüsleri Zeynebinkiler kadar abartılı olmasa da büyüktüler. Ve koyu kahve rengi uçları sivrilmişti. Pamuk gibi Bembeyazdı güneş görmemiş göğüsleri. Sanırım hiç emilmemişlerdi de. Körpe ve dimdik duruyorlardı. iki göğsünü iki elime alıp, nazikçe okşadım. Sonra tek tek ağzıma alıp, uçlarını emdim. Rabia yerinde duramıyordu, kafamı memelerine bastırıyor, kısa kısa, kegib kegib nefes alıp veriyordu.

    Göğüslerinden sonra sırtüstü uzatıp, göbeğine indim. Göbeğini de bir süre öpüp yaladıktan sonra, pijamasının altını çıkardım, nazikçe. O da beyaz bir külot giymişti. Külodundan, dıbının yarığına denk gelen yeri, incecik bir çizgi gibi belli oluyordu. Külodunu çıkarmadan, küloduyla birlikte dıbını komple ağzıma aldım. Amı ağzıma tümden sığmıştı. Biraz öyle emer gibi yaptım. Arada kafamı hafif kaldırıp suratına bakıyordum, dudaklarını ısırıyordu ve beni dikkatli bir şekilde izliyordu. Külodunu yanlardan tutup biraz sıyırdığımda, kalanını da doğrulup kendisi çıkardı. Külodunu yerdeki hırkasının üzerine attı ve yeniden sırtüstü uzandı, bacaklarını hafifçe araladı. Bir iki gün öncesinden traş edilmişti amcığı. Başparmağımla dıbının dudaklarını yukardan aşağıya bir iki kez okşadım. Rabia utandığından olsa gerek, kafasını yan çevirmişti, duvara bakıyordu şimdi.
    ···
  9. 9.
    +2
    “Bir saniye Zeynep, açıyorum!” dedim. Fidan da aniden çırpınmayı bırakmıştı, elimi çektim ağzından. Aceleyle pantolonlarımızı çektik ve üstümüzü başımızı düzelttik. Kapıyı açtım. Zeynep sinirli bir şekilde daldı içeriye. Bir Fidan’a, bir bana bakarak, “Ne yapıyordunuz? Kapıyı neden kilitlediniz? Kıza ne yaptın Harun? iyimisin Fidan? Birşey yapmadı ya?” diye bağırarak soruları yağdırıyordu. Sanki beni dövecek gibi kızgındı. “Zeynep sakin ol, birşey yapmadık, konuşuyorduk sadece!” dedim. Fidan da beni destekledi, “Valla bişey yapmadık abla!” diyerek. Ama Zeynep inanmamış gibiydi, “Kapıyı niye kilitlediniz ozaman? Anlamadım mı sanıyorsunuz ne halt yediğinizi! Kızım bak aklını başına topla, sonra benim durumuma düşersin!” dedi. Zeynep bunları derken gözleri dolmuştu, nerdeyse ağladı ağlayacaktı, sinirden eli ayağı titriyordu, yüzü kıpkırmızı olmuştu.

    Zeynebe, “Sakin ol, birşey yapmadık diyorum! Sen otur şöyle, sakin ol, ben sana bir sigara getireyim, kendine gel!” dedim ve Zeynebi yatağa oturttum, odadan çıktım. Sigara salondaydı. Fakat ben odadan çıkınca, Zeynep Fidan’a, “Doğru söyle, gibti mi seni? Bozdu mu kızlığını? indir donunu, bakacam, kan var mı!” dedi. Bunu duyunca ben koridorda zınk diye kaldım. Doğrusu Zeynebin bu işi bukadar dallandırıp budaklandıracağını hiç beklemiyordum. Fidan da halen, “Abla valla bişey yapmadık!” diyordu. Ne olacağını merak etmiştim, hemen salondan sigarayı ve kültablasını alıp, döndüm odama. Zeynep zorla Fidan’ın kot pantolonunu çözmeye çalışıyor, Fidan da, “Yaa abla, valla gibmedi diyorum, neden inanmıyorsun!” diyerek, Zeynebi engelliyordu.

    Zeynebe bağırdım hemen, “Kızım, delirdin mi! Napıyorsun, bırak kızı!” diyerek. Zeynep de bana bağırdı, “Sen karışma, küloduna bakacam, kan var mı diye!” dedi. Bir an düşündüm, Fidan’ı amından gibmedim ki, küloduna baksa da birşey çıkmayacaktı nasıl olsa. Fidan’a göz kırparak, “Tamam Fidan, bırak baksın da ikna olsun!” dedim. Yine de Fidan pantolonunu indirmemekte ısrar ediyordu. Zeynep, Fidan’ın
    ···
  10. 10.
    +2
    Meryem’in o çıkık zütünü gibme düşüncesiyle nerdeyse küloduma boşalacaktım. Boşalmamak için düşüncelerimi dağıtmam gerekiyordu. Zeynebe baktım, hiç konuşmadan karşımda oturuyor, kahvaltısını yapıyordu. Yer sofrasındakilere göz gezdirdim, Rabia ve Fidan da süt dökmüş kedi gibi sessizce ve ciddiyetle kahvaltılarını yapıyor, hiç kafalarını kaldırıp bana bakmıyorlardı. Ama diğer kızlar neşeliydiler, fısıldaşarak birbirilerine birşeyler anlatıp, kıkırdaşıyorlardı. Kaçamak bakışlarla da olsa, arasıra göz göze geliyordum kızların bazılarıyla.

    Kahvaltımı erken bitirip kalktım, babamlar kahvaltılarını bitirmeden verandada çabucak bir sigara içecektim. Sigaramı yaktım, bir dakika geçmeden Meryem bir bardak çayla geldi. Bana gülümseyerek, “Babam kahvaltıdan sonra sigara içerken yanında hep keyif çayı ister…” deyip uzattı bardağı. Alıp teşekkür ettim ve “Bizimkilere sigara içtiğimi söylemezsin değil mi? Bak bu sırrımı birtek sen biliyorsun!” deyip göz kırptım. Meryem de bana göz kırpıp gülümseyerek, “Söylemem tabii, ben çocuk değilim, 18 yaşına girdim!” dedi. “Biliyorum çocuk değilsin, üstelik çokta tatlısın!” deyince sevinçten havalanacaktı sanki. Yanakları yine kıpkırmızı oldu ve beni o hasta eden zütünü kıvırta kıvırta içeri gitti.
    ···
  11. 11.
    +2
    Sigaram ve çayım bitmişti. Verandada otururken babam da kahvaltısını bitirmiş yanıma gelmişti. Babama, Vedat’ın yanına gideceğimi, arabaya ihtiyacı olup olmadığını sordum. “Alabilirsin, hem kahveye kadar beni de zütürürsün, eski arkadaşlardan göremediklerim var!” dedi. “Tamam!” dedim, kalktık. Babam koridordan içeriye seslendi, “Hanım biz çıkıyoruz. Harun Vedat’ın yanına gidecekmiş, beni de kahveye bırakacak!” diye. Annem de içerden seslendi, “iyi tamam!” diye. Ama biz merdivenleri inerken annem verandaya çıktı ve “Bekleyin biraz, kızlardan da o tarafa gidecekler varmış, geçerken onları da bırakın!” dedi.

    Babamla arabaya binmiş bekliyorduk. Az sonra 4 kız geldi. Bunlardan birisi Meryem idi, diğer üçünün ismini bilmiyordum. Uzanıp içerden açtım arka kapıyı. Arkada anca 3 kişi rahat oturabilirdi, Meryem’i kucağına almak zorunda kaldı kızın biri. Önce babamı bıraktım kahvehanenin yakınında. Babam inerken, “Kızım arkada sıkışmayın, geçin biriniz öne!” dedi. Meryem hemen fırladı, arkadan inip öne bindi. Vedat’ların evine doğru sürerken arabayı, kızlara sordum, kim nerde oturuyor diye. Meryem hemen atıldı ve tek tek tarif etti. Evi en yakın olanından başlayarak kızları evlerine bırakmaya başladık. Son kız arabadan inerken Meryem’in kolunu çimdiklemişti, ne anlama geliyorsa artık. Meryem arabada tek kalınca oturuşunu değiştirmiş, ön koltukta şimdi hafif yan oturarak, yönünü bana dönmüştü. Kendi evlerinin yerini tarif etti. O tarafa doğru sürmeye başladım arabayı.
    ···
  12. 12.
    +2
    Ertesi sabah bodrumun demir kapısının vurulmasıyla uyandım. Yatakta gerinirken kapı tekrar vuruldu ve “Harun abii, harun abii!” diye seslenildi. Bir kız sesiydi, ama kime ait olduğunu çıkaramadım. Hemen fırladım kapıyı açtım kim olduğunu görmek için. Dün gece bizde yatan kızlardan biriydi. “Harun abi yukarı gelecekmişin, kahvaltı… hazır…” dedi. Kızın bakışları eşofmanımın önüne kaymıştı. Baktığı yere ben de baktım. Her sabah uyandığımda olduğu gibi yarağım yine çadırı kurmuştu. Kızın yüzü birden kıpkırmızı olmuş, heyecanlanmıştı. Güzelce bir kızdı. Boyu diğer kızlara nazaran biraz daha kısaydı. Beline kadar uzun siyah saçları atkuyruğu örülmüştü. Giydiği şalvara rağmen arkaya çıkık zütü çok ciksi duruyordu. Beyaz bluzundan da içine taktığı sutyeninin hatları belli oluyordu. Sutyenin boyutlarına bakılırsa göğüsleri de fazla büyük değildi.

    Elimi eşofmanımın cebine sokup yarağımı tutup yan yatırdım ve “Kusura bakma uyku sersemiyim, senin adın neydi hatırlamayamadım?” dedim. O sırada bakışlarını gözlerime kaldırıp, heyecanlı bir şekilde, “Meryem!” dedi. Bizim sülalede okadar çok Meryem, Hatice, Ayşe, Fadime vs. vardı ki. Sadece bizim sülalede değil, bizim köyün her hanesinde ikişer üçer vardı bu isimlerden. “Sen Mevlüt amcamın kızı Meryem misin?” dedim. “Yok, ben ismail’in kızıyım!” dedi. ismail, Mustafa, Hacıali, Durmuş, Ahmet, Mehmet vs. isimlerden de zibil gibi vardı köyde. “Kusura bakma tanıyamadım, hangi ismail?” dedim. “Topal ismail’in kızıyım… Selim abimi hatırlarsın, ortaokulu beraber okumuşsunuz!” dedi. “Haa, tamam, şimdi tanıdım! Kız sen ne kadar da büyümüşsün böyle, hemde güzelleşmişsin! Nerdeyse gelinlik kız olmuşsun! Köyün bütün delikanlıları peşinde dolanıyordur!” deyip yanağından makas aldım.
    ···
  13. 13.
    +2
    Meryem’in canını mümkün olduğunca yakmamaya çalışarak, alıştıra alıştıra ve büyük bir sabırla soktum yarağımı zütüne. Yarağım köküne kadar girince beline yapıştım ve bekledim bir süre. Meryem ufak tefek bir kızdı ve zütü ilk defa gibiliyordu. Ama beni şaşırtmıştı, bağırıp ortalığı yıkacak diye düşünürken, birkaç, “Ufff!” dışında gıkı bile çıkmamıştı. Gerçi ben de çok özen göstermiştim acıtmamak için, ama yine de ilk defa zütten gibilirken bağırmamak her kızın harcı değildi.

    Bir süre içinde hareketsiz bekledikten sonra, yarağımı hafif hafif çekip, sokmaya başladım. 4-5 dakika sonra artık yarağımı başına kadar çekip, geri sokuyordum. Yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Meryem’in inlemeleri de aynı oranda hızlanıyordu. Zevkten mi acıdan mı inlediğini bilmiyordum, ama ben çok zevk alıyordum Meryem’in zütünü giberken. Artık zütü iyice alışmıştı, daha da hızla pompalarken, bir elimi alttan dıbına attım. Klitorisini okşuyordum, şimdi orgazm olmasını istiyordum. Çok geçmeden inlemeleri küçük çığlıklara dönüştü. Evet orgazm olmak üzereydi. Klitorisini okşamayı hızlandırdım. Ve Meryem inleye inleye orgazm olurken, ben de kendimi tutmayı bırakıp, döllerimi fışkırttım zütünün içine. ikimiz de aynı anda boşalmıştık.

    Orgazm sonrasının zevkini bölmemek için bir iki dakika daha kaldım zütünde. Sonra yavaşça çektim yarağımı başına kadar, o halde de birkaç resim çekip, tamamen çıktım zütünden. Yarağımın ucunda birikmiş birkaç damla dölü parmağımla alıp, zütünün yanaklarına sürdüm. Sonra hemen Meryem’in külodunu çektim, zütünden süzülen döller kilime akmasın diye. Şalvarını da çekmeye uğraşırken, Meryem pozisyonunu bozdu ve dönüp kendisi çekti şalvarını. Bu arada henüz sertliğini kaybetmemiş yarağıma bakıyordu. Besbelli bu kadar yakından ilk defa bir yarak görüyordu.

    Tepeye çıkan yolu birdaha kontrol edip, “Arabanın torpido gözünde ıslak mendil kutusu var, getirsene!” dedim. “Tamam!” deyip, bir koşu aldı geldi.
    ···
  14. 14.
    +2
    2 3 kişide olsa yazıcam merak etmeyin hiç yoksa yine sözlükte dursun
    ···
  15. 15.
    +2
    “Ne yapacaksın?” diyerek hemen külodunu çekti yukarı, dıbını kapadı. “Korkma, kızlığına bir zarar vermeyeceğim, arkanı dön!” dedim. Büyümüş gözlerle, “Arkadan mı yapacaksın?” diye sordu busefer, yine telaşla. “Sen dön arkanı, birşey yapmayacağım, zütüne sürteceğim sadece!” diyerek bunu zorla yüzüstü dönderdim.

    Sonra da belinden tutup yatağın kenarına kadar çektim. Domalmış gibi yüzüstü yatıyordu şimdi, ayakları yere değiyordu. Pantolonu halen dizlerindeydi. Külodunun arkasını sıyrıdım aşağı, bembeyaz züt yanaklarını serbest kaldı. Yarağımı züt yanaklarının arasına yerleştirip, üzerine uzandım. gibiyormuşum gibi, züt yanakları arasında yukarı aşağı kayıyordum. Amacım sürtünerek boşalmaktı. Ama son anda fikir değiştirip doğruldum, yarağımın başını züt deliğine denk getirip biraz yüklendim. Bastırıyordum, fakat giremiyordum daracık zütüne. Girmeyim diye kendisini kasıyordu. Azıcık girer gibi olunca da çırpınmaya başlıyordu. Elimi uzatıp ağzını kapadım ve olanca gücümle yüklendim zütüne. Şimdi olmuştu. Ama yarağım zütüne girince, Fidan duyduğu acıdan elimi ısırdı.

    Elimi ısırsada, çırpınsada, artık geri dönüş yoktu. Yarağım zütüne girmişken gibmeden bırakmayacaktım Fidan’ın zütünü. Tüm çırpınışlarına rağmen zütünde gidip gelmeye başladım. Elimi ağzından çekmeden. Elimi çeksem, biliyordum kesin bağıracaktı. Daracık zütü sımsıcaktı, yarağımı mengene gibi kıstırıyordu. zütüne sokup çıkarırken yarağım da acıyordu, yüzlerce iğne batırılmış gibi. Buna rağmen birkaç kez çok seri şekilde pompaladım ve fazla dayanamadım, zütünün içine boşaldım, oluk oluk. Müthiş rahatlamıştım boşalınca. Elim halen ağzını kapatıyordu, bağırmasın diye.

    Elimi tekrar ısırınca, elimi çektim ağzından. Hemen bağırmaya başladı, “Hani birşey yapmayacaktın! Kalk üstümden!” diye. Anında ağzını tekrar kapadım elimle ve “Tamam, kalkıyorum, bağırma!” dedim. Yarağımı zütünden çıkarırken de acı duyacaktı büyük bir olasılıkla. Ağzını sımsıkı tutarak yarağımı çektim çıkardım zütünden. Ağzı kapalı olduğu için
    ···
  16. 16.
    +2
    Geliyorum panpalar sabredin
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi panpa
      ···
    2. 2.
      0
      Nerdesin aq
      ···
    3. 3.
      0
      Sen ne muallak bi adamsin amk
      ···
    4. 4.
      0
      Burdayım pnp
      ···
    5. 5.
      0
      E niye yazmiyosun
      ···
    6. diğerleri 3
  17. 17.
    +2
    Ağzı kapalı olduğu için anlaşılmaz sesler çıkarıyordu. Eğildim, yanağına bir öpücük kondurdum ve “Seni seviyorum!” dedim. O sırada Zeynep kapının kolunu birkaç kere yokladı, kilitli olduğunu anlayınca da kapıya sertçe vurmaya başladı. Zeynep kapıyı açmak için zorlarken, biryandan da, “Açın kapıyı! Napıyorsunuz içerde? Fidan, iyimisin? Harun aç kapıyı!” diye bağırıyordu…

    [Harun]

    Evet beyler bu günlük bu kadar yazabildim 2 3 saatimi buna harcadım.
    iyi okumalar
    ···
  18. 18.
    +2
    Zeynep oturduğu yerde sap gibi kalakalmıştı öylece.

    Odama girince kapıyı kilitledim ve Fidan’ın dudaklarına yapıştım. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüşüyorduk. Bir elimi beline dolamıştım, diğer elim kot pantolonunun üzerinden o biçimli zütünü avuçlayıp, yoğuruyordu. Biraz daha öpüşüp, Fidan’ı yavaşça yatağıma uzattım ve pantolonun düğmesini açıp, fermuarını indirdim, pantolonunu dizlerine kadar sıyırdım. Fidan korku ve telaşla, “Ne yapacaksın? Ben bakireyim!” dedi. “Birşey yapmayacağım, dıbını biraz öpüp koklayacağım!” dedim ve yüzümü külodunun üzerinden dıbına yapıştırdım. Terlemiş am kokusunu içime çektim. Külodun üzerinden öptüm biraz dıbını. Yalamak istiyordum, ama külodu engel oluyordu.

    Tüm itirazına rağmen külodunu da indirdim aşağıya. Amı hafif kıllıydı. Islak dilimi küçücük pembe am dudaklarına değdirdiğimde irkildi. dıbını yalamaya başladığımda, Fidan gözlerini kapamış, dudaklarını ısrarak, kafasını sağa sola savuruyordu. Evet hiç şüphesiz, bizim bakire hala kızının amı ilk defa yalanıyordu. Ben de dıbını deli gibi yalıyordum. Dilimi dıbının deliğine sokup çıkarıyordum, am dudaklarını dudaklarımın arasına hapsedip sündürüyordum, klitorisini dilliyordum. Ağzıma dıbının zevk sıvısı gelmeye başlamıştı bile. Klitorisini parmağımla uyarıp, aynı zamanda da dıbını yalamayı hızlandırdım. Fidan kasılmaya başlamıştı. Ellerini şimdi saçlarıma geçirmiş, kafamı dıbına bastırıyor ve kısık sesle inliyordu. Az sonra kasılması titremeye dönüştü ve sarsıla sarsıla orgazm oldu, boşaldı. dıbının suları, ağzıma yüzüme bulaşmıştı.

    Yalamayı bırakıp sakinleşmesini bekledim. Birkaç saniye sonra beni yukarı çekerek dudaklarımı öpmeye başladı. Fidan boşalmıştı, ama benim durumum berbattı. Yarağım öyle bir zonkluyordu ki, böyle giderse küloduma boşalacaktım. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp ayağa kalktım. Fidan’in meraklı bakışları eşliğinde bir çırpıda pantolonumu ve boxerımı indirdim dizime kadar. Fidan yine telaşlandı, “Ne yapacaksın?” diyerek hemen külodunu çekti yukarı, amı
    ···
  19. 19.
    +1
    Yoldan babamı aradım, halen kahvehanede ise gelip alayım mı diye sormak için. Fakat babam evde olduğunu, birazdan düğün evine gideceğini, eve uğrarsam birlikte gidebileceğimizi söyledi. Direkt eve gittim. Babamla biraz sohbet ettik. Almancı Ramazan çavuşun kendisiyle konuşmak istediğini söyledim. “Hayırdır, benimle ne konuşacakmış Dürzü?” dedi. “Bilmiyorum!” dedim, Nurcan’dan da hiç bahsetmedim. Birlikte düğün evine gittik.

    Düğün evinin avlusu yine kalabalıktı. Yine erkekler bir tarafta oturuyorlar, kadınlar içeride idiler. Avluda büyük bakır kazanlarla yemek kaynatıyorlardı. Erkeklere yemek servisini gençler yaparken, kızlar da kadınların olduğu bölüme zütürüyorlardı yemekleri. Babamla birlikte diğer erkekleri selamladıktan sonra, amcalarımın oturduğu masaya sandalye çektik ve oturduk. Yemeğin yanında amcamlar bana da Rakı ikram ettiler, ama ben içki içmediğimi söyledim. Ekolu müzik eşliğinde yemek yeyip, sohbet muhabbet ederken, Ramazan çavuşun arabası geldi durdu avlunun girişine. Ve ailece indiler arabadan.

    Ramazan çavuş takım elbise giymişti. Karısında busefer, yine pahalı, fakat kendisine yine hiç yakışmayan bir Döpiyes vardı, başında da yine ipek bir eşarp. Nurcan ise vücuduna sımsıkı yapışmış siyah bir gece kıyafeti giymişti, ayağında da yüksek topuklular vardı. Zaten sexy bir kızdı, ama şimdi bu haliyle çok daha sexy olmuştu. Gözümü alamıyordum Nurcan’dan. Ama o arabadan indiğinden itibaren başını öne eğmiş, kimseye bakmıyordu. Anne kız kol kola girip, direkt kadınların olduğu bölüme içeriye geçtiler. Ramazan çavuş ise, “Merhaba ağalar!” diye avludaki erkeklerin hepsine toptan selam verip, doğruca bizim masaya geldi. Amcamlarla ve babamla tokalaşıp, bana yine, “Öp bakayım kerata!” diyerek elini uzattı. Kalkıp elini öptüm ve oturması için sandalyemi verdim. Ortalıkta gezinen çocukların birine söyleyip, kendime yeni bir sandalye getirttim.

    Ramazan çavuş daha oturur oturmaz, “Yaa bu nedir böyle Haremlik Selamlık gibi? Gavurların karıları erkeklerle birlikte Uzaya gidiyor, bizim halimize bak, insan düğünde bile karısıyla kızıyla aynı masada oturamıyor! Alamanyada böyle şeyleri asla göremezsin Azizim!” diye ukelalık etmeye başladı. O anda ona söyleyecek çok şeyim vardı, ağzının payını vermek isterdim, ama sesimi çıkarmadım. Babam da gülerek, “Ramazan çavuuuşşş, ne çabuk unuttun köyün adetlerini! Burası köylük yer, sen izmir’e, istanbul’a, Ankara’ya, Antalya’ya git bakalım, Almanya’dan eksiği yok, fazlası var!” dedi. Ramazan çavuş biraz bozulmuştu, “Hani yav, yiyecek içecek birşeyler yok mu bize?” diyerek konuyu değiştirdi. Hemen ona da yemek geldi, Rakı doldurdular. Yemekler yendikten sonra, Rakıyla devam ettiler.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +1
    Biraz daha yaklaştıklarında seçebildim. Biri Zeynepti, ama yanındaki kız Fidan değildi. Yanıma geldiklerinde, Zeynep elindeki tek dal sigarayı gösterip, “Rabia ile sigara içmeye kaçtık…” dedi. Zeynebin yalnız gelmediğine ve madem biriyle gelecekti, neden Fidan’la gelmediğine canım sıkılmıştı. “iyi etmişsiniz, başka sigaranız yok galiba, Rabia’ya da vereyim mi benim sigaradan bir tane?” dedim. Zeynep, “Yok, o içmiyor…” dedi ve sigarayı dudaklarına yerleştirip yakmamı bekledi. Sigarasını yaktım. Zeynep bir fırt çekip dumanı üfledi ve bana göz kırparak, “Rabia senle görüşmeye geldi… Hani sana bahsetmiştim ya… Anladın mı?” dedi. “Evet, anladım!” dedim. Rabia’yı tepeden tırnağa alıcı gözüyle süzdüm.

    Zeynep sigarasından bir fırt daha çekip, “Ne dikiliyorsunuz daha? Hadi girin içeriye, görüşün! Ben burda gözcülük ederim!” dedi. Hemen Rabia’yı içeri buyur ettim. Biz girince Zeynep dışardan kapıyı çekti, ama tam kapatmadı, hafif aralık kaldı. Rabia ile geçtik benim yatağın üzerine oturduk. Rabia yeni gelin gibi elleri dizinde oturuyordu yanımda. Başını öne eğmişti, gözlerime bakmıyordu. Oysa ilk geldiklerinde tokalaşırken (Daha isminin Rabia olduğunu bilmiyordum) Rabia elimi sımsıkı tutup, gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Belli ki şimdi utanıyordu. Doğrusu ben de nerden başlayacağımı bilmiyordum. Şimdi karşımda Üniversiteli kızlardan biri olsaydı, ne yapacağımı bilirdim elbette. Ama bu çok farklı bir durumdu. Köylü kızına ne denirdi, nerden başlanırdı, bunları bilmiyordum.

    Rabia’nın, “Ee, böyle oturacakmıyız?” lafıyla kendime geldim. “Yok, oturmayacağız tabii!” dedim ve dudaklarına yumuldum. Ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık. Vaktimiz kısıtlıydı, bunu biliyordum. Ama ben yine de iki dakikada gibip göndermek istemiyordum. Rahat bir 5 dakika falan öpüştüm. Öpüşürken omuzlarını, sırtını belini okşadım hırkasının üzerinden. Pembe çiçekli penye pijamasının üzerine yeşil bir hırka giymişti. Hırkayı kendisi çıkardı öpüşürken. Ben acele etmesem de, o acele ediyordu.
    ···