1. 1.
    +1 -1
    mına kodumun liselis...
    ···
  2. 2.
    0
    özet geç pi..
    ···
  3. 3.
    0
    `

    `
    ···
  4. 4.
    0
    âb-ı âli
    vikipedi, özgür angiblopedi
    başlığın diğer anlamları için cağaloğlu, eminönü sayfasına bakınız.
    başlığın diğer anlamları için i̇stanbul basını sayfasına bakınız.

    babıali
    bâb-ı âli ya da basitleştirilmiş şekli ile babıali, osmanlı devleti'nin son dönemlerinde sadrazamlık binasına ve daha geniş anlamıyla da osmanlı hükümetine verilen isimdi. günümüz türkçesinde yüce kapı anldıbına gelen bu terim aynen tercüme edilerek diğer dünya dillerine de girmiştir. cumhuriyet döneminde babıali binası i̇stanbul ilinin vilayet konağına dönüştürüldü ve halen de bu amaçla kullanılmaya devam etmektedir. babıali'nin bir başka anlamı da türkiye'nin basın dünyasına verilen isimdir.
    konu başlıkları [gizle]
    1 osmanlı dönemi
    1.1 binanın tarihçesi
    1.2 babıali baskını
    2 cumhuriyet dönemi ve türk basını
    3 kaynakça
    osmanlı dönemi [değiştir]

    binanın tarihçesi [değiştir]
    osmanlı devleti büyüdükçe sadrazamların yetki ve sorumlulukları arttı. sadrazamlar topkapı sarayı'na yakın olması bakımından i̇stanbul'un bugünkü eminönü ilçesindeki cağaloğlu semtinde yaptırılan konaklarda oturmaya başladılar. 1756 yılında sultan iii. osman tarafından bu semtte yaptırılan sadrazamlık konağı ilk bilinen resmi nitelikteki sadrazamlık binasıdır. bina 1755, 1808, 1826 ve 1839 yıllarında tamamen, 1878 ve 1911 yıllarında ise kısmen yandı. her seferinde yeniden inşa edildi. i̇lk önceleri binaya “paşa kapısı” ve “bâb-ı âsafi” deniyordu. 1808 yılında alemdar mustafa paşa'nın sadrazamlığı sırasına çıkan ayaklanma sırasında binada olan patlama sonucu bina gene kül olunca, yeniden yaptırılan binaya dönemin padişahı ii. mahmut’tan dolayı mahmud-ı adli dendi. bu isim zamanla bâb-ı adl ya da bâb-ı adli isimlerine, 19. yüzyılın ikinci yarısında da bâb-ı âli deyimine dönüştü.

    osmanlı döneminde babıali
    1839 yılındaki yangına kadar bina hep ahşap olarak inşa edilmişti. 1844’te bina ilk defa olarak stefan kalfa tarafından kargir olarak inşa edildi. ayrıca o tarihten sonra bina sadrazamın yaşadığı yer olmaktan çıkarılarak tamamen bir devlet dairesi durumuna geldi. o bina, daha sonra yangınlar ve tamirler sonucu değişikliklere uğramakla birlikte günümüze kadar gelen binanın esasını oluşturmaktadır. 1878'deki yangında şura-yı devlet dairesi, ahkam-ı adliye dairesi, dahiliye ve hariciye nezaretleri tamamen yandı ve yeniden inşa edildi. 1910 yılında babıali'ye küçük bir yapı eklendi. 1911 yılındaki yangında gene şura-yı devlet ve dahiliye nezareti ile mektubcu, teşrifatçı, beylikçi, sadaret kalemi daireleri ve vakanüvis daireleri tamamen yandı. bu en son yangında zarar gören bölümler o zamanlar tek bir bina olan babıali'nin orta bölümünü oluşturuyordu. yangından sonra bu orta bölüm tekrar eski haline getirilmeyerek ortadan kaldırıldı. böylece babıali ilk defa olarak iki binaya ayrılmış oldu.
    babıali baskını [değiştir]
    daha çok bilgi için: babıali baskını
    bab-ı âli baskını, 23 ocak 1913'te, balkan savaşı'nın yenilgiyle sonuçlanacağının anlaşıldığı günlerde bulgar orduları edirne ve çatalca önlerindeyken yapıldı. i̇ttihat ve terakki fırkası'nın önde gelen ismi binbaşı enver, yanında çalıştığı harbiye nazırı nazım paşa'nın makdıbını, yanında fırkanın silahşörlerinden yakup cemil ve adamları olduğu halde bastı. baskında nazım paşa öldürüldü. daha sonra sadrazam kamil paşa'nın makdıbına giden baskıncılar, sadrazamı silah zoruyla istifaya zorladılar. bu olay i̇ttihat ve terakki'nin yönetime el koymasına giden yolu açtı. osmanlı i̇mparatorluğu'nun 1914'te i. dünya savaşı'na almanya safında girişi ve ne yazık ki dağılmasına giden gelişmeler zinciri de böyle başlamış oldu.
    cumhuriyet dönemi ve türk basını [değiştir]

    cumhuriyetin ilanından sonra eski sadaret dairesi vilayet konağı olarak kullanılmaya başlandı. yapı üzerindeki neoklagib ayrıntılar kaldırıldı ve bina yalın bir biçimde sıvandı. 1980’lerin sonlarında ve 1997 yılında binayı eski görünümüne kavuşturmak için bazı restorasyonlar yapıldı.
    babıali'nin çevresinde türk basınının yoğunlaşmaya başlaması, osmanlı dönemine dayanır. osmanlı hükümetinin bu binada çalışması yeni ortaya çıkan türk basınının haber kaynağına yakınlığı açısından bu binanın çevresinde odaklaşmasına neden oldu. sirkeci'den başlayıp babıali binasının önünden geçerek giden cağaloğlu yokuşunun iki yanındaki ve yan sokaklarındaki matbaa ve gazete binalarını kapsayan yerin adı babıali olarak anılmağa başlandı.
    nutuk'ta da belirtildiği üzere kurtuluş savaşı'nın organizasyonunun yapıldığı yıllarda babıali, "i̇stanbul basını" olarak anılmış ve kurtuluş savaşının hazırlanmasına büyük negatif etkileri olmuştur. bu nedenle ankara'da yeni bir milli basın oluşturulması yoluna gidilmiştir.
    cumhuriyet döneminde hükümetin ankara'ya taşınmış olmasına rağmen türk basını bu bölgede gelişmesine devam etti. bütün 20. yüzyıl boyunca türkiye'nin bütün önemli gazetelerinin merkezleri ve basımevleri bu bölgede bulunuyordu. ayrıca birçok kitapevleri de bu bölgede açıldı. 1950'lerin sonlarında bölgenin yerleşim planında yeri olan başlıca gazeteler şunlardı: hürriyet, milliyet, cumhuriyet, vatan, akşam, son posta, son telgraf, yeni sabah, i̇stanbul ekspres ve yeni gazete. ancak 20. yüzyılın sonlarında gazeteler bu bölgeye sığamaz oldular ve yavaş yavaş bölgeyi terkettiler. en son cumhuriyet gazetesinin tarihi binasından taşınmasıyla babıali'nin türk basınına adını veren işlevi son buldu.
    necip fazıl kısakürek'se babıali'yi, sanat çevresi olarak ele almış ve babıali adlı eserinde hatıralarını yazmıştır...
    kaynakça [değiştir]

    i̇stanbul valiliği web sitesi - binanın tarihçesi
    [göster]
    g • t • d
    osmanlı i̇mparatorluğu devlet organizasyonu
    sayfa kategorileri: osmanlı yapıları | osmanlı devlet teşkil
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    @9 özet g...
    ···
  6. 6.
    0
    etimoloji [değiştir]

    davul sözcüğünün kökeni tartışılmışsa da konu üzerinde fikir birliği oluşmamıştır. mahmut ragıp gazimihal (1952), divanü lügat-it türk’te (ms 1072-1074) geçen tovul/tovil “şahin av yapınca çalınan davul” kelimesinden hareketle orijinin türkçe olduğunu ileri sürmüş (gazimihal, 1952: 163), curt sachs (1919) hint avrupa dillerinde davul sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan kelimeleri, arapça tabl “davul” ile karşılaştırmış, 1968 yılında sir harold bailey kelimenin akatça tabalu/tapalu sözcüğüne bağlamıştır.
    parth yazılarında taβil/taβel (ms 3. yüz-yıl) ve taβάla/taβila (m.s 5. yüzyıl) savaş davulu anlamında kullanılmıştır. aynı dönem ermenicesinde tauił/tauoł kayıtlı olup, partçadan ödünç alınmış olabilir fmi 66, kaşgari’nin divan’ında rastlanılan tovil/tovul formları da part mirası olmalıdır
    karadeniz rumcası'na taulin (ταούλιν giresun, tirebolu), tavuli (i̇nebolu), taul (ordu, santa), tavul (gümüşhane), tağul (ordu, gümüşhane) formlarında girmiştir
    türklerde davul [değiştir]

    türklerin de en eski vurmalı çalgılarından biri davuldur. davul, türklerin eski dinleri olan şamanlık'ta dinsel törenler sırasında çalınırdı. şaman din adamları kötü ruhları davul çalarak kovarlardı. türkler müslüman olduktan sonra davul eski işlevini yitirdi. tuğ ve sancakla birlikte devletin egemenlik simgesi oldu.
    türklerde davul osmanlı döneminde hem mehterhane adı verilen bandoda, hem de halk müziğinde kullanıldı. askeri müzikte kullanılan davullar büyük çaplı ve tek yüzü deri kaplıydı. yere koyularak tek ya da çift olarak çalınan bu davullara kös denirdi. bunların biraz daha küçüğü atın iki yanına bağlanarak da çalınırdı.
    davula savaştaki kullanım alanına göre verilen adlar [değiştir]

    davulun, müzikte kullanılmasından başka, haber aracı olarak çeşitli işlerde kullandığı zamanlar olmuştur. yalnız başına ilan ve haber verme işlerinde, bekar odalarında, hanlarda, şehirlerde, akşam kapilar kapanırken, yangın haberinde, fetih haberinde, savaşta dağılmış askeri bir araya toplamakta, divan kuruluna haber vermek işlerinde, askeri saf düzeni alınmasını işaret etmekte ve kale kuşatmalarında düşman tağımlarının yerini bulmakta kullanılmış olduğu bilinmektedir.
    tabl-ı beşaret
    tabl-ı asayiş
    tabl-ı cenk veya saf
    tabl-ı cenk-i harbi
    tabl-ı derbent
    tabl-ı orduğah nöbetleri
    tabl-ı lağım bulma
    tabl-ı beşaret [değiştir]
    bir kale fethedildiği zaman çalınan davula verilen isimdir. fetihler, fatihleri olan hükümdarlar tarafından fetihname veya beşaretname denilen mektuplarla komşu hükümetlere ve yurt içindeki şehirlere bildirilirdi. fetih haberi alan şehirlerde, kalelerde fetih şenlikleri yapılırdı. tabmı beşaret denilen davul çalınması da bu anlamdadır. mısır seferinde tumanbay ele geçirildiği zaman yavuz sultan selimin huzuruna “tabl-ı beşaret” gümbürtüleri ve top gürültüleri arasında törenle çıkarılmıştı.
    tabl-ı asayiş [değiştir]
    savaşta gece bastırınca askerin dağılarak birbirinden ayrı düşmemesi için çalınan bir ritmdir. asayiş davulu çalındıktan sonra çarpışmaya son verilir, herkes olduğu yerde kalır ve etrafa karakollar kurularak sabah olması beklenirdi.
    tabl-ı cenk veya saf [değiştir]
    savaşın başladığı anı belirlemek için çalınan davul tarafından yapılan bir çalış biçimidir. bazen köşün (kös, tek derili olup madeni büyük bir kase üzerine gerilen deve ve benzeri hayvan derileriyle kaplı, iri bir çift tokmağı olan büyük duvallara denir.) katılmasıyla da çalındığı olurdu. saf vuruşu çalındığında asker, bir çeşit savaş düzeni olan saf oluşturur ve bu şekilde savaşa girilirdi. bundan böyle, xvi yüzyılın sonlarına kadar savaşlarda saf oluşturularak davulların ve köslerin saf usulü vurması devam etmiştir.
    1402de ankara savaşında sultan yıldırım beyazıt, timura karşı savaşa başlarken saf çalınıyordu: “sultan beyazıt sancakları çözdürdü. kösler çalındı, saf–ber–saf bağlandı”.
    fatih sultan mehmet, kara buğdan kazasında, “padişah buyurdu: hey gaziler ne durursunuz, qayret-i islamdır. ve illa saf saf olup alaylar bağlansın” dedi.
    tabl-ı cenk-i harbi [değiştir]
    biten savaştan sonra divan toplantısını haber vermek için çalınan davullara tabl-ı cenk-i harbi denir. 1456da varnada, baskıncı kazaklar yenilgiye uğradıktan sonra cenk-i harbi davulları ile divan kurulmuştu. “bade paşanın seraperdesi gelüp cümle orduyu islam tınab tınabe çataçet kurulup, cenk-i harbi tabılları döğdürüp divan-ı padişahi oldukta” ifadeleri kayıtta mevcuttur.
    tabl-ı derbend [değiştir]
    xvii yüzyılda kervansaraylarda, hanlarda ve bekar odalarında ve şehir kapılarında, yatsıdan sonra kapılar kapanacağından kimsenin içeri alınmaması veya dişarı çıkarılmaması veya dişarı çıkarılmaması için verilen işaret üzerine çalınan davullardır. bu yüzyılda malatyada bekar odalarında, rumelide sınır kalelerinde, tatvanda davul çalınıp kapılar örtülürdü. tatvanda eskiden süleyman han (kanuni zamanında) “zal paşa burada müfid ve muhtasar bir kala bina ettürüp derbend çalınır olmuştu”.
    tabl-ı ordugah nöbetleri [değiştir]
    ordugahı koruyan karakol erlerinin ve kalelerde nöbet bekleyen erlerin uyumaması için çalınan davullardır. bu davullar çalarken yektir allahdiye bağırırlardı. mahmut şevket paşa da bunu şöyle bildiriyor: “orduğah ve kalada asker hal-i teyakkuz ve intibah üzere bulundurmak için davul çalınır idi. tablzen davul çaldıkları vakit ara sıra yektir allahdeyü bağırırlar ve davulu ol vezinde çalarlar idi” demektedir.
    <tabl-ı lağım bulma> [değiştir]
    kale kuşatmalarında düşmanın, kale duvarlarını yıkmak için lağım kazıp kazmadığını anlamaya yarayan hassas davullara denir. bunlar, yere dikili iki ağac üzerine oturtulur ve üstüne çomağı bağlanır. tokmak titrerse düşmanın kazma faaliyetinde bulunduğu anlaşılır ve derhal karşı önlem alınırdı. türkler bu yönetimi kanuni sultan süleymanın rodos kuşatması sırasında bulmuşlar ve uygulamışlardır.
    xvii. yüzyılda da davul içine darı ve büğday koymak suretiyle düşman lağımları araştırılmıştır. 1657'de kazakların özü kalesini kuşattıklarında, kalede bulunan evliya çelebi “lakin onların lağım hilelerinden havf edüb kalanın içinde, divanlarında lağım yerleri arayup, kala divanları üzerine davullar koyup, davulların içine darı ve buğday döküp lağım hilesi gözetirdik. küffar kala temelinü kazıp lağım ederse, davullar üzere darılar lağımcıların külüngü darbesinden sıçraşırlar, hamdullah öyle bir lağım hilesi duyulmadı” diyor.
    tarihin ilk çağlarından beri asyada hunlar, mezarotamyada sümerliler tarafından kullanıldığı anlaşılan davulları, romalılar çarpıştıkları hun ve avarlarda görmüşlerdi. avrupaya geçerek tanıtılıp yerleşmesini sağlayan ise xvi yüzyılda osmanlı türkleri olmuştur. türk ordu mızıkasının baş sazı olan davul avrupada “turkische trommel” ve “tambour des turcs” diye anılmaya başlamıştı. osmanlı mehterhanesinden örnek alınarak avrupada kurulan takımlardan, sanat mugibisine de geçmişti. bestesi gluck, mekke hacıları operasında 1764 yıllarında davula yer vererek eserin içinde zille birlikte icra ettirmişti. yakin doğu memleketlerinde de daul, türklerden kalmalığını ismi ile birlikte sakladı: 1809da davula mısırda “tabl tourky” (tabl-ı türki) libyada "toultanen dourgnı (tabl-ı sultan-i türki)" deniyordu. 1778'den 1854'e kadar geçen sürede, villoteau, mozin, boistse ve başkanları tarafından davulların türkmen kökenli olduğu iyice belirtilmiştir. spontini la vesatane (1807) ve fernan da cortes (1809) operalarında kullanıldıktan sonra davula orkestrada da yer verildi. bethoven, savaş senfonisinde (1813) davula top gürültülerini canlandırtdı. berlioz, faustdakı macar marşında, rossini ile vagner de operlarında davul kullandılar.
    sayfa kategorileri: vurmalı çalgılar | iğdır'ın yöresel çalgılar
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    davul
    vikipedi, özgür angiblopedi
    davul, bilinen en eski vurmalı çalgılardan biridir. ahşap, maden ya da pişmiş topraktan silindirik bir gövdeye gerilen deriden oluşur. el ya da sopayla çalınır. biçimi değişse de dünyanın heryerinde ve her toplumda kullanılan bir çalgıdır.

    bateride 1 bas davul 3 trampet 2-4 tom-tom

    bir endonezya davulu
    davulun diğer adları; köbürge, küvgür, tuğ, tavul, tabıl (babl)dır. davul çalanlara davulcu, tabilzen, tabbal gibi adlar verilirdi. viii. yüzyılda 'köbürge', daha sonraları 'tuğ' ve xi. yüzyılda 'küvrüğ' adını almıştır.
    konu başlıkları [gizle]
    1 tarihçe
    2 davulun yapısı ve çeşitleri
    3 orkestrada davul
    4 yapılışı
    5 etimoloji
    6 türklerde davul
    7 davula savaştaki kullanım alanına göre verilen adlar
    7.1 tabl-ı beşaret
    7.2 tabl-ı asayiş
    7.3 tabl-ı cenk veya saf
    7.4 tabl-ı cenk-i harbi
    7.5 tabl-ı derbend
    7.6 tabl-ı ordugah nöbetleri
    7.7 <tabl-ı lağım bulma>
    tarihçe [değiştir]

    davul, en yaygın vurmalı çalgılardan biridir ve dünyadaki hemen bütün halkların kültürlerinde yeri vardır. yazılı tarihten çok önce eski mısırlıların, asurluların ve uzakdoğuluların davulu kullandıkları bilinmektedir. bilinen en eski daalahelanı versinvulun neolitik çağda yapılmış olmasına karşın, insanın ritim duygusunun çok daha önce gelişmiş olduğu sanılmaktadır. amerika yerlileri dinsel törenlerinde dans ederken, tempo tutmak için davul çalarlardı. afrika'nın siyah halkı, hem dans ederken hem de şifreli vuruşlarla kabileden kabileye haber yollarken davulu kullanırdı. afrika’da bu amaçla hâlâ davul kullanılmaktadır.
    davulun yapısı ve çeşitleri [değiştir]

    davul, en basit çalgılardan biridir ve iki temel parçadan oluşur. bunlardan biri boru ya da silindiri andıran kasnaktır. kasnak tahta ya da metal olabilir. i̇kincisi bu kasnak gövdenin bir ya da iki yüzüne gerilerek geçirilen ince dana derisi ya da benzeri esnek bir malzemedir. gerilen bu malzemeye "davul derisi" denir. davul, derisine elle ya da sopayla vurularak çalınır. bu sopaya "davul tokmağı" da denir.
    eskiden davul basit biçimde yapılırdı ve genellikle ritim tutmak için çalınırdı. ama belirli nota ya da tonlarda ses çıkarabilen davul çeşitleri de vardır. modern orkestralarda kullanılan timbal ya da timpani bu türdendir. bu çalgılar, akort edilerek yüksek ya da yumuşak tonlarda çalınabilir.
    timballer, pirinç ya da bakırdan yapılma yarı küre biçiminde davullardır. davul derisi olarak parşömen (kurutulmuş dana derisi) ya da plastik kullanılır. çalgı, derisi kelebek vidalarla ya da pedallarla gerilip gevşetilerek akort edilir. bir orkestrada değişik boyutlarda iki, üç ya da daha çok timbal kullanılabilir.
    bongo, akort edilebilen bir davuldur, ama ses değişimleri daha az belirgindir. bongolar, küçük kovaya benzer ve dans orkestralarında çalınır. çoğunlukla çift kullanılır, dizler arasında tutularak elle ya da parmaklarla vurularak çalınır. bongonun afrika kökenli olduğu sanılmaktadır.
    konga, afrika kökenli bir başka davuldur. konga davulu büyük ve silindir biçiminde bir çalgıdır. hem amerika yerlileri hem de siyah afrikalılar tarafından haberleşme davulu olarak kullanılan davullara tamtam adı verilir. tamtamlar genellikle elle çalınır.
    bas davul, en büyük davuldur. bas davulun çapı çok geniştir. i̇çi boş silindir biçiminde, tahtadan bir gövdesi vardır. davul derisi gövdenin ya bir yüzüne ya da her iki yüzüne birden gerilir. bas davullar perdesi belirsiz, derin, gümbürtülü bir ses çıkarır. gök gürültüsü ya da top ateşi gibi bazı etkiler yaratmak için kullanılır. askeri bandolarda kullanılan bas davul, çok ağır olduğu için özel bir taşıyıcının üzerine oturtulur.
    kirişli davul ve trampetler, boru biçiminde küçük davullardır. hem orkestrada hem bandoda çalınır. i̇nce demir ya da kiriş tellerin tuttuğu davul derisi parşömendendir. bunlar gerildiği zaman davul keskin ve tiz bir ses, gevşetildiği zaman tok ve daha pes ses çıkarır.

    orkestrada davul [değiştir]

    orkestralarda davulcular büyük bir rol oynarlar. i̇kinci bir şef olarak orkestrada tempoyu ve ritmin düzenini sağlamakla görevlidirler. bunun yanı sıra timpaniler ya da diğer perküsyon çalgıları çalınan melodileri dinamik veya gösterişli hale getirip süsleyebilirler. vurmalı çalgıların da notaları vardır. notalar genelde do anahtarı üzerinde yazılır ve timpani dışında tek notada vuruşlar belirtilebilir. çünkü enstrümanlarda belirli notaları tutturmak çok zordur. timpanide ise davulların boyutlarına göre notalar incelip kalınlaşabilir. örneğin bir orkestrada 4 timpani varsa (23", 26",29" ve 32" lik) 4 farklı notayla bir eserde belirtilebilir. tabi bu eserleri çalmadan önce çalgının akort edilmesi gereklidir.
    yapılışı [değiştir]

    anadolu’da yörelere göre değişkenlik gösteren davullar kasnak çaplarına göre küçük (60 cm), orta (70 cm) ve büyük (80-90 cm) olarak üç boya ayrılabilirler. batı anadolu'da 40 cm. çapında olanlarına da rastlanmaktadır. davul, germe çemberine geçirilmiş deri (karadeniz rumcası derma) ve bunların bağlandığı kasnak (karadeniz rumcası soma) denilen ağaç bölüm olmak üzere iki ana kısımdan oluşup, germe çemberine geçirilmiş deriler, istenilen tonu elde edebilmek için gereken miktarda gerdirilir. germe çemberine ıslak olarak geçirilen dana/koyun/keçi derisi davul kasnağına yerleştirildikten sonra, çeşitli formlarda zig zag olarak bağlanmış sicimler yardımıyla her iki (alt ve üst) germe çemberi bağlanılır ve deri kurutulduktan sonra istenilen gerginlik (ton) elde edilene kadar sıkı
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    0
    siz hala burada mısınız lan huur çocukları
    ···
  9. 9.
    0
    i̇cadı [değiştir]

    günümüzde kullanılan en önemli araçlardan biri olan pil, 1800 yılında tesadüf sonucu bulunmuştur. elektriğe ilişkin bilgiler, m.ö. 6. yüzyıl yıllarına kadar gitmekle [kaynak belirtilmeli] birlikte bilimsel olarak ilk defa 17. yüzyılda ele alınmıştır. ancak 19. yüzyıla kadar bilinen elektrik türü, bir kumaşa sürterek elde edilen ya da yıldırım elektriği olarak bilinen statik elektriktir. 19. yüzyılda buna elektrik akımı eklenmiş ve sürekli elektrik akımını mümkün kılan pil icat edilmiştir. elektriğin bu dalındaki çalışmaları başlatan kişi, ünlü kurbağa deneyi ile tanınan luigi galvani (1737–1798)’dir.
    1780 yılında yaptığı deneylerin sonuçlarını 1791’de açıklayan galvani, "hayvansal elektrik" teorisini ortaya attı. bu teorisini, rastlantı sonucu ölü bir kurbağanın bacağındaki sinirlerin neşter ile kesildiğinde kasıldığını gözleyerek oluşturmuştu. buna göre, canlıları oluşturan hücreler elektrik içermekteydi.
    1793'de galvani'nin deneylerine devam eden alessandro volta (1745–1827) kurbağa bacağı kasılmalarının farklı iki metalden kaynaklandığını bulur. bacağın uyarılması, birbirine benzemeyen iki farklı metalden ve hücrelerin sıvı içermesinden kaynaklanıyordu. o hâlde elektrik elde edebilmek için iki farklı metale ve sıvıya ihtiyaç olmalıydı. bundan yararlanarak bakır ve çinko madenleri alarak aralarına tuzlu suya batırılmış süngerler yerleştiren volta, elektrik akımını elde etmeyi başardı. böylece volta pili adı verilen pili buldu (1800).
    böylece volta, galvani'nin biyolojik deneylerinin sonucu olan hayvansal elektrik teorisi’ni ortadan kaldırdı. galvani’nin deneyleri bilim tarihinin en ilginç olaylarından birisidir. galvani ve volta arkadaştılar ve galvani asla volta’ya kurdıbını ortadan kaldırdığı için kin duymadı. volta da galvani’nin deneylerinin güzel ve şaşırtıcı deneyler olduğunu yazmaktaydı. çalışmalarından ötürü napolyon onu ödüllendirdi ve avusturya i̇mparatoru, onu padua üniversitesinde felsefe fakültesi başkanlığına getirdi. ölümünden 54 yıl sonra 1881’de volt adı, elektrik gücü birimi olarak onun anısına ithafen kullanılmaya başlandı. pillerin yapısı ve çeşitler= a- pilin tanımı:
    piller; elektrik yükünü biriktiren ve kullanması gereken zamanda harcayan bir depo görevini yüklenmektedir. pil üreteçler grubunun şimdilik en küçük üyesidir.
    b- pil çeşitleri:
    a)volta pili:
    alexsander volta‘nın 1800’de bulduğu volta pilinde elektrolit olarak sülfat asidinin suda eriğiyi kullanılır. elektronlar ise, bir bakır bir de çinko çubuktur. çinko çubuk negatif, bakır çubuk ta pozitif kutbu oluşturmaktadır. daha hiçbir elektrik devresine bağlanmamış bir volta pilinin iki ucu arasındaki potansiyel farkı 1 volttur. devreyi tamamladığımızda 1 voltluk gerilimin hızla düştüğünü göreceksiniz. çünkü çinko iyon salarak hızla erimeye başlamıştır. bu iyonlar so4(sülfat)’la birleşerek znso4 (çinko sülfat karışımı)’ü oluştururlar. bu arada hidrojen gazı da bakır çubuk etrafında kaçak hava kabarcıkları şeklinde yükselmişlerdir. akım devam ettikçe gerilim farkı azalır. artık öyle bir an gelir ki devreden akım geçmez. eriyik içindeki hidrojen bakır çubuğu kaplar. elektrolit, artık bakır çubuğun çeperine dokunamaz hale gelmiştir. kutupların yeni hidrojenle kaplanan bakır çubuğun üzeri temizlenirse ve yeniden eriyik içine batırılırsa, akım geçmeye devam eder. bu iki türlü yapılır. biri zımpara kağıdı ile bakırın üzerindeki hidrojen tabakası kazınır. diğeri ise bakır çubuk ateşe tutularak hidrojen kaplı tabaka yakılır. en basit ve ilk elektrik pili olan volta pili pratik olmadığından günümüzde kullanılmaz.
    b) daniel pili:
    ortadan gözenekli bir bölümle ikiye bölünmüş bir kap alalım. bu kabın birinci bölümüne znso4’ün suda eritilmişini, diğerine de cuso4’ün sudaki eriyiğini koyalım. znso4’ün bulunduğu yere bir çinko çubuk batıralım. diğerine de bakır bir çubuk batırılır. daniel pilini yapmış oluruz. aslında kimyasal tepkimeyi göz önüne alarak, şöyle bir sonuca varabiliriz. pozitif elektrik yüklü çinko iyonlarının, bakır çubuğu kaplayıp, kutuplaşma meydana getirmesi gerekir. oysa böyle bir olay meydana gelmez. pozitif yüklü çinko iyonları bakır çubuğa doğru giderken, gözenekli kabı geçer geçmez çinko çubuğa doğru negatif elektrik yüklü so4 iyonlarıyla karşılaşırlar. bu karşılaşma sonucu bir tepkime oluşur.
    i̇kinci kapta bulunan cu+so4’deki pozitif elektrik yüklü iyonları ise pozitif kutbu, yani bakır çubuğa doğru giderlerken ve orada birikirler. burada biriken bakır iyonları daha lsonra elektrik yüklerini sıfırlarlar. diğer kaptaki elektrik yükü so4 iyonları ise negatif kutba, yani çinko çubuğa giderek çinkoyu eritmeye başlar. bu sırada elektron da verirler. sonuçta bir kimyasal tepkime olur.
    buraya kadar olanları özetleyecek olursak, çinko çubuğun eridiğini ve bakır çubuk üzerinde de bir bakır tabakası oluşturduğunu görürüz. aynı cins madde ile kaplandığından pozitif kutuplanma olmadığı görülür. bu pillerin gerilim farkı değişmez. bu nedenle günümüzde hala kullanılmaktadır.
    c) leclanche pili:
    bu pilde elektrolit olarak nişadırın sudaki eriyiği kullanılmaktadır. pozitif kutup olarak kömür, negatif kutup olarak da çinko kullanılmalıdır. leclanche pilinin çalışma ilkesini tam olarak anlayabilmek için şöyle bir deney yapmakta yarar vardır.
    bir kabın içine su koyalım. bu suyun içinde de nişadır eritelim. eriyiğin içine bir kömür, diğeri de çinko iki çubuk batıralım. bu iki çubuğu bir iletkenle birleştirelim. pozitif yüklü nh4 kömür çubuk üzerini kaplar ve kutuplaşmaya yol açar. leclanche pilinde bu kutuplaşmayı önlemek amacıyla mangandioksit kullanılır. gözenekli bir küçük kap içine konan mangandioksite çarptıkları zaman yanarlar. öte yandan klor iyonları da çinko çubuğa, yani negatif kutba doğru giderler. burada zncl2’ye dönüşür. pilden akım geçtiği süre içinde kömür çubuğu kaplayan mangandioksit eksilir. bunun sonucunda pilden akım geçmeye başlar. leclanche pilleri sürekli elektrik akımı elde edilmeyen yerlerde kullanılır. çünkü mangandioksit bitmesi ve kömür çubuğun kutuplaşması akımın kesilmesini ve kömür çubuğun kutuplaşmasını sağlar. fakat bir süre sonra kutuplaşma devam eder. sürekli elektrik akımının elde edilmesini gerektirmeyen yerler için ideal bir pildir.

    d) kuru pil: silindir şeklinde bir çinko kap alalım. i̇çine suda eritilmiş nişadırı jelatinle karıştırarak, yoğun bir duruma getirip koyalım. daha sonra içine mangandioksitle kaplanmış bir kömür çubuk yerleştirelim. devreyi tamamladığımızda günümüzdeki kuru pil yapılmış olur.
    çalışma ilkesi aynı leclanc
    dış bağlantılar [değiştir]

    atık pillerinizin tehlikeli atık kapsamında geri dönüşümünü sağlamak i̇çin...
    the lemon battery - ushistory.org
    referanslar [değiştir]

    power shift : dfj on the lookout for more power source investments - draper fisher jurvetson
    lemon battery - hila road
    battery (electricity) - wikipedia
    teknoloji ile ilgili bu madde taslaktır. i̇çeriği genişleterek vikipedi'ye yardım edebilirsiniz.
    kimya ile ilgili bu madde bir taslaktır. i̇çeriğini geliştirerek vikipedi'ye katkıda bulunabilir
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    0
    yeter lan. bu başşığı gibiyim de gör am seni.

    pil
    vikipedi, özgür angiblopedi

    şarj edilebilir kalem pil (aa sınıfı)
    kimyasal enerjinin depolanabilmesi ve elektriksel bir forma dönüştürülebilmesi için kullanılan bir aygıttır. piller, bir veya daha fazla elektrokimyasal hücre, yakıt hücreleri veya akış hücreleri gibi, elektrokimyasal aygıtlardan oluşur.
    bilinen en eski insan yapısı piller, bağdat pilleridir. m.ö. 250 ve m.s. 640 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. pillerin gelişimi, 1800 yılında i̇talyan fizikçi alessandro volta tarafından geliştirilen voltaik (voltaic) pil ile başlamıştır. dünya çapında pil endüstrisi (2005 yılı yaklaşık değeri) 48 milyar a.b.d doları ciroya sahiptir.
    konu başlıkları [gizle]
    1 çeşitleri
    2 çevreye etkisi
    2.1 meyveden pil üretimi
    3 i̇cadı
    4 dış bağlantılar
    5 referanslar
    çeşitleri [değiştir]

    genel olarak piller, kullanıldıktan sonra atılan (non-rechargeable) ve tekrar şarj edilebilen (rechargeable) piller olarak ikiye ayrılır.
    kullanıldıktan sonra atılan (şarj edilmeyen) piller:
    çinko-karbon pil - düşük maliyetli - az enerji gerektiren uygulamalar için.
    çinko-klorid – çinko–karbon pilden biraz daha uzun ömürlüdür.
    alkalin pil - alkaline/manganez "uzun ömürlü" pillerdir , daha fazla güç ihtiyacı gerekriren uygulamalarda da kullanılabilir.
    gümüş-oksit pil – genelde işitme cihazlarında kullanılır.
    lityum (lithium) pil – genelde dijital kameralarda kullanılır. saat ve bilgisayar saatlerinde de kullanıldığı görülür. çok uzun ömürlüdür, fakat pahalıdır.
    civa (mercury) pil – genelde dijital saatlerde kullanılır.
    çinko-hava pil – genel olarak işitme cihazlarında kullanılır.
    isıl (termal) pil – yüksek sıcaklık depolar. askeri uygulamalarda önem taşır.
    şarj edilebilen (tekrar kullanılabilen) piller:
    kurşun-asit pil – araçlar, alarm sistemleri ve kesintisiz güç ihtiyacı olan yerlerde kullanılır.
    lityum-iyon pil – oldukça yaygın olan türdür. yüksek şarj yoğunluğu vardır. dizüstü bilgisayar, cep telefonları, müzik çalarlar ve daha birçok taşınabilir dijital cihazda kullanılır.
    lityum-iyon polimer pil – lityum iyon pilin temel karakteristiklerini taşır, farkı daha az şarj yoğunluğu olmasıdır. bu pilin kimyası üreticinin ihtiyacına göre kullanım yeri avantajı yaratabilmesidir. (örneğin; ultra –ince pil)
    sodyum-sülfür (nas) pil
    nikel-demir pil
    nikel metal hidrit (ni-mh) pil
    nikel-kadmiyum pil - li-ion ve ni-mh pil tiplerinin tüm uygulamalarında kullanılabilir. bu pil, uzun şarj adedine sahiptir (1500 defanın üzerinde). fakat diğer tiplere göre daha az enerji yoğunluğuna sahiptir. ni-cd piller eski teknolojide kullanılmakta olup, hafıza sorunlarına yol açmalarından dolayı yerini modern pillere bırakmaktadır. ayrıca içerdiği kadmiyum dolayısı ile kullanımı sınırlandırılmaktadır.
    sodyum-metal klorid pil
    nikel–çinko pil
    erimiş tuz pili
    pillerin bir araya gelerek oluşturdukları pil gruplarına "batarya" denmektedir. 1960'lardan önceki lambalı radyo alıcılarında yaygın olarak kullanılmakta idi. günümüzde ise taşınabilir bilgisayarda yaygın olarak bataryalar kullanılır. cep telefonlarında ise, yeni çıktıklarında 3 hücreli bataryalar kullanılmakta idi. ancak şu anda neredeyse tüm telefon modellerinde tek hücreli lityum iyon piller kullanılıyorsa da, alışkanlık sebebi ile bunlar da hatalı olarak "batarya" diye adlandırılmaktadır.
    çevreye etkisi [değiştir]

    250 yıllık gelişiminden beri piller en pahalı enerji kaynakları arasında yer almaktadır, ayrıca bünyesinde çok pahalı ürünler hatta bazen riskli kimyasallar bulundurmaktadır. bu yüzden günümüzde kimyasal madde içeriği olduğu için insan metobolizmasını etkilemekte ölümcül sebeblere neden olmaktadır. piller yutulduğunda tehlikeli ve ölümcül olabilirler. artık çoğu bölgelerde kullanılmış pillerdeki toksit maddelerin geri kazanımı için (geri dönüşüm) merkezleri kurulmuştur. çevreye atılan atık piller çevre kirliliğine sebep olduğu gibi güneş ısısının etkisiyle patlama olasılığı kaçınılmaz olduğu için patlama sonucu içindeki kimyasal maddelerin dışarı çıkması sonucu insan sağlığı için risk taşımaktadır.
    meyveden pil üretimi [değiştir]
    limondan ya da asit içerikli başka meyvelerden basit piller yapmak mümkündür. bu tip pillere, kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürmeleri nedeniyle “voltaik piller” adı veriliyor. piller, asidik bir çözelti içerisine iki farklı metalin yerleştirilmesi mantığıyla yapılır. buna göre, limona örneğin çinkoyla kaplanmış bir çivi ve bakır bir madeni para batırıldığında, limon suyu gerekli asit çözeltisini oluşturur ve elektrik üretebilir. ancak elde edilen elektrik akımı oldukça zayıf olup, led’de hafif bir ışıma sağlamaya yetecek kadardır.
    i̇cadı [değişt
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    olm varya seni bi yakalıyayım ananı avr...
    ···
  12. 12.
    0
    vurulcaz mı sandın bin
    ···
  13. 13.
    0
    nerde amk ben göre...
    ···
  14. 14.
    0
    sniper kim annes...
    ···
  15. 15.
    0
    okuyom ben yuaa...
    ···
  16. 16.
    0
    @2 pic misin nesin a...
    ···
  17. 17.
    0
    amın oğlu güldüm şuk...
    ···
  18. 18.
    0
    liseli bin
    ···