hayatta ideali olmayan beklentileri gece eve gelince çekeceği otuzbir ile sınırlı bir abazayım .her zamanki gibi plazaların öğlen paydosuna çıkış saatini ayarlayıp akşamlık görsel gereksimimi karşılamak umudu ile kendimi yollara vurduğumda saat 12 . 28 idi. paçama yapışan suriyeli sevimli dilenci çocuğunun kafasını okşayıp , kibarca ; hay senin o 1.50 boylarında kucağında kardeşini emziren anacığını gibeyim diyerekten olay mahallini terk etmek üzereyken .. ensemde bir huur çocuğunun yumurta kokan soluğunu hissettim . çocuğun babası söylediklerimi anlamış , tehditkar bir ses tonuyla beni marizlemek için zemin hazırlıyordu . korku ve can havliyle daha evvelden şahit olduğum sara numarasını yaptım . yerde çılgınca debeleniyor ve kendimi sıkıyordum . ne olduğunu anlayamayan dilenci familyasının eli ayağına dolaşmıştı , fırsattan istifade dilenci kadının pörsümüş ama benim için iç güveyinden hallice memelerini yapışmıştım . etrafımızı saran duyarlı vatandaşların ağzıma kaşık sokmaları burnuma soğan sokmaları ile devam eden kaostan faydalanıp kadının sütyenindeki yaklaşık 50 türk lirasınıda cebellezi etmek suretiyle olay yerinden ayrıldım .

ve sonrasında ; ne çabuk unuttum senin bir dişi olduğunu , daha rahmine düşmemiş döllerin bile geleceğini düşünebilme kabiliyetine sahip olduğunu , beni bu yüzden tercih listende en altlara ittiğini ne çabuk unuttum. olay mahallinden uzaklaşırken boynum eski istanbul valisi tadında kütük gibiydi sağa sola çeviremiyor.. sadece !! önüme bakabiliyordum.

iyileştirmese bile günü kurtarıyor her zerresi isyanın adı aşk ise ilk mermisi de otuzbir değil mi ?

genelde yanlız oluyorum , dilencisiydi çingenesiydi derken insan görmeye hasret bir durum söz konusu nihayetinde , postacıyı esir edip ; gibtiret be abi otur bi çay daha iç kim giber mektubu diyerek oturtmuşluğum çoktur.
çingene hatunları tav ederim diye bakır aliminyum felan biriktirdim bir ara . memişleri ellerim sevdasına . terso zamanlarımdı , hurdacıya satmıştım.

kış aylarında malum tatlı satışları patllıyor . e ihtiyaçta var tabi her akşam çavuşu tokatlıyoruz , vedat m.lör tadında semtteki tatlıcıları fiyatlarını kalitesini tek tek öğrenmişiz ( bir nevi mesleki mecburiyet ) yeni bir tatlıcı açılmış , daldım içeriye bildiğin halk tatlıcısı şekerpare beş lira doksan kuruşluk fiyatı ile gönlüme taht kurdu . içerde deli gibi dolaşıyorum , tadına bakabilirmiyim diyerek tezgahtar hanımdan ricada bulundum , kırmadı haliyle uzattı bir dilim. glikoz varmı diye sordum : bilmiyorum dedi , vardır elbet 5.90 lık şekerpareyi esmer şekerle yapacak değiller ya amk im.

suriyeli dilenci familyası ile yaşadığım olayın ikinci haftası. yaklaşık yüzer metre arayla bunları bırakan minibüsü fark ettim . bildiğin timleri operasyon bölgesine sevk eden komutan tadında bıraktılar , aile kurumuna verilen değer malum ülkemizde , aile aile bırakıyorlar , iki velet bir kadın ve bir koca . yerli dilencilerin bu olaya müdahale etmesi yakındır dur bakalım ne zaman kopacak kıyamet.

düşünsenize .. bedava yaşıyoruz şiirini , ekmek su hava artık her halt parayla , lakin otuzbirin size bir masrafı yok . dünyadaki ücretsiz ve en çok zevk alınabilecek bir değerleme yapılsa bu ulvi eylem , bence ilk sırada yer alır .

ilk karşılıksız aşkımı hatırlıyorum .ilkokul beşinci sınıf iyi bir not almışım ismimle hitap ederek : afferim , tebrik ederim vari bir söz söylemişti.yaz boyunca onu düşündüm içinde onun olduğu hayaller kurdum , kalbim sızladı.ama otuzbir çekemedim onu hayal edip . daha doğrusu otuzbir olayına daha mudahil olmadığımdan mıdır nedir . onu ayrı tutarım . pek klagib gelecek ama insan bu durumlarda sevdiceğini düşünüp patlatamıyor. otuzbiri ilerleyen zamanlarda bol bol tecrübe ederek vardım bu kanıya .

insan bazen mutsuzluğu ve mutluluğu karıştırıyor entel zütverenler bu duruma stabil bir durum gibi bakabilir. ama bu çok farklı insan mutlu veya mutsuz değilkende rahatlayabilir . bazen züt korkusundan beyniniz kendini kapatır devamlı uyumak istersiniz yada oksijen bolluğundanmıdır nedir devamlı zinde olduğunuzu düşünürsünüz . gerçek şu ki iyi bir otuzbir devamlı balık yakalayan bir avcının yakaladığı en iyi balıklardan biri hissiyatı verir. sonra yine balık yakalarsınız hep yakalarsınız . yakalayabildikçe sonu yok yani .

aşk hayatı diye bir şey var . benimkisi tek taraflı olduğu için bir nevi otuzbir , yani platonikmi dersiniz ne gibim derseniz odur işte.

en son başıma gelen daha doğrusu heh bu olur kıvamında kasabın bıçağını yaladığım hüsranım ,bana göre ne ilk nede sondur (allah ömür verirse )

ne olursa olsun ! otuzbirinizde sevdanızda adam gibi olsun .

bir kadının kim olduğu değil .. seni ne kadar sevdiğidir ölçütü . seven kadın petrus şarabıdır , yani son noktadır. zütünü yırtma fantastik dostum ! en iyisi seni çağırıyor .

Efsane olur bu bin hahaha

yaşlanan ve avlanamayan aslanlar gibi daha yavaş avlar bulmam gerektiği fikrine kapıldım son zamanlarda . ezik ve toplumda hakir görülmüş kadınlara yönelteceğim artık enerjimi. pompa maliyetini düşürmek suretiyle , daha iyi giyinebilir ve kısa vadeli borçlarımı ödeyebilirim . huzur içinde bir otuzbir ile pekiştireyim bu planı .

neyse sapa iş yeri malum . e birazda sahipsiz çevresi , sağdan soldan ,yukarıdan kat malikleri (atmayanları ayrı tutarım ) ellerine ne geçerse aşşağı atıyorlar.
çocuk bezinden kullanılmış prezarvatife , orkidinden domates biber kabuğuna tava tenceresine kadar, çitayı yükselten pekekentlerde yok değil . bira şisesinden saksıya kadar geniş bir portföy yani.

ve sevgili sana giden yolların kapalı olduğunu bile bile... bana bir kürek vermedi kader. tırnaklarımla kazıyorsam yolu !! beklemek zormu geldi nefsine ?

napıyor la bu gavat ahauahah

zamanla duygu yoğunluğunu kaybediyor haliyle . hissiyata dayalı bir gidişat izliyor , daha az iz bırakıyorsunuz hayal gücünüz ile desteklediğiniz konular değişkenlik göstermeye başlıyor utanç yerini umarsamazlığa , amatör dinamikler yerini kaşarlanmış projelere devrediyor . tükürük bezleriniz sıkıntı çıkarmadığı sürece .. mala vurduktan sonra bile otuzbir çekmişliğim çoktur benim. nargileyi herzaman içmezsiniz ama nargile içtikten sonra muhakkak sigara içersiniz gibimsi bir vaziyet.

ilk otuzbirinizi hatırlıyormusunuz? genelde kulaktan duyarsınız arkadaş ortamında , daha evvelden yaptığınızı ima ederek desteklersiniz anlatan arkadaşlarınızı ve muhakkak dürüst biri vardır aranızda osbir çekmemiş ; yüklenirsiniz eheheh ehehe muallakmisin olm sen ' tadında. ve bu keskin soru bir gün bilinmezi keşfetme arzusu ile sizi sabun yahut türevleri ile hemhal eder . eylemin sonunda bacaklarınız tutmaz kullandığınız sabun ve türevinin kokusu algılarınıza yerleşir .kulaklarınızdan alev fışkırır yüzünüzde belli belirsiz bir tebessüm , inceden de utanç. ve artık her fırsatta sizi bekleyen otuzbir ayinleri silsilesi.

çalıştığım yer çok sapadır , telefonlara felan bakıyorum . çevremde nasıl taktan bir algı uyandırdıysam .
beni gören hala orada takılıyormusun diye soruyor .
hala orada takılıyorum dıbına koduğum evladı diyorum( içimden) ; tebessüm ederek ..evet hala orada çalışıyorum diyorum.
hayır sanki ekmeğimi suyumu bu ibineler veriyor, insanların kötü durumlarından zevk alıyor bazı muallakler otuzbir çekerken bunları düşünsem yeridir.