takdir edilmek

bir evde üç doktor düşünün.

bir tanesi hastalıkları ortaya çıkmadan yok ediyor. bu yüzden şöhreti evin dışına çıkmıyor.
bir tanesi hastalıkları ortaya çıkınca yok ediyor. bu yüzden şöhreti yaşadığı mahalleyle sınırlı.
bir tanesi de ilaçlar, şuruplar hazırlıyor bu yüzden dünyaca meşhur.

hangisi daha iyi doktor bunların?

insanların bildikleri, anlayabildikleri şeyleri takdir eder. takdir ettikleri insanlar da meşhur olur. eğer takdir ediliyorsanız ortalama bir iş yapıyorsunuz demektir.

savaşı çıkmadan bitirebilen adam en iyisidir. savaşı çıktıktan sonra kazanan değil. ya da milyonlarca kayıp verip kazanabilenler değil.

insanların anlayamadığı bir stratejiniz varsa muhtemelen takdir edilmezsiniz, şöhret de olmazsınız. tabii bu her popüler şey kötü ve her bilinmeyen şey iyidir genellemesine zütürmez bizi. queen mesela. böyle.

zaten beğenilmek, şöhret sahibi olmak insanda baskı yaratıyor. baskı altında potansiyellerine ulaşanları hep takdir ederim ancak ben öyle değilim. önce o baskıyı kırarım. benden büyük bir şey başarmam bekleniyorsa önce yannan gibi bir şey yaparım o beklenti biter, sonra gerçek potansiyelime ulaşabilirim.

takdir edilmenin amk size bir şey olmasın.

işte bu lan. adam işte bunu yazmış ve artık buraya uğramıyor. işte bu adam gibiler gittiği için eski inciyi özlüyoruz. bakın adam takdir edilmemiş. giblenmemiş bile. adam ne kadar güzel anlatmış sonra da o olayı yaşamış. hakikaten bunu beklemiyordum. yazacaklarımın aynısını yazmış 6 yıl önce. ve gibtir olup gitmiş. ben nasıl özlemeyeyim o inciyi? şimdi biraz egoist olacak ama ben de gibtirip gideceğim. gerçi yerime yenisi de geliyor. gelecek. gelsin.
edit: aslında eskiyi özlemiyoruz. eski artık biz olduk. her insanın yerine yenisi geliyor. her düşüncenin. önemli olan birlikte olabilmek.