1. 1.
    -8
    Sana mi kaldi sorgulamak orspu cocugu itaaat edeceksin yada yasamak istemiosan sıkacaksn kfana
    ···
  2. 2.
    +3 -1
    hepimizi iyi yaratıp direk cennete koysaymış ne kaybedermiş.
    şimdi koymamış ne kazanmış.
    herkes mutlu olsa
    doğa hiç bozulmasa
    hava hep 30 derece olsa
    zengin fakir ayrımı olmasa
    çalışmak zorunda olmasak
    anne baba evlat acısı çekmesek
    hastalanıp yataklara düşmesek, felç olmasak altımıza sıçmasak
    savaşlara izin vermese
    uzar gider yani diyorum bunları yapsa ne olurdu.
    ···
  3. 3.
    +2 -2
    @4 ağır şakirt
    ···
  4. 4.
    +2 -1
    eğer seçimle başa geldiyse yanlış seçim
    ···
  5. 5.
    +2 -1
    bizi direk cennete koymayarak kendi bişey kazanmıyot , bize bişeyler kazandırtmaya çalışıyor
    ···
  6. 6.
    +2 -1
    'hava hep 30 derece olsa'

    iyi ki allah değilsin amk
    ···
  7. 7.
    +1 -1
    @4 http://galeri2.uludagsozl...-ne-g%C3%BCzel_283174.jpg
    ···
  8. 8.
    +1 -1
    @8 değerini bil diye amk evladı
    ···
  9. 9.
    +1 -1
    eğer tanrı diye bir varlık varsa sadece yaratma gücü olan ergen düşünceli bir varlıktır benim gözümde tanrı.
    ···
  10. 10.
    +1 -1
    @6 neyi kazandırıyo bize bi söyler misin ?
    ···
  11. 11.
    +1
    allahla beraber ilahi söylemek istiyorum onun yanında olmak istiyorum.ne cennet için ne zevk için ne huri için sadece allah rızası için canım allahım canım allahım seni çok seviyorum.
    ···
  12. 12.
    +1
    kalin ispirtolu kalemle aral marketin basina y sonuna i koyup yarali market yapti
    ···
  13. 13.
    +1
    sakat, kör, sağır insanlara bakıp şükür ediyorum iyiki allahım benim başıma böyle bir bela vermemiş iyiki başkasına böyle bir bela vermiş canım allahım seni çok seviyorum aklın yolu seni seçer doğru yol sensin hakikat sensin allahım sana isyan eden akılsızlar cezalarını çekecek. cehenneme odunda lazım zaten xd allah aşkından tutuşuyorum.
    ···
  14. 14.
    -1
    @1 şuku lan , yeni tanrı sen olabilirsin
    ···
  15. 15.
    -1
    zaten cennette bu saydıklarının hepsi olucak cenneti kazanmak içinde bişeyler yapman lazım demi
    ···
  16. 16.
    +1
    Değerli @1

    Bu sözler, Yaratanın yarattıklarıyla; hususiyle insanla olan mukâvelesine ait bir kısım sözlerdir ki, bu mukâvelede: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorulur. Karşılığında da: "Evet, Rabbimizsin" cevabı alınır.

    Bu meselenin iki yönü vardır:
    1- Bu soru kime ve nasıl sorulmuştur?
    2- Ne zaman sorulmuştur?

    Birinci şık itibariyle, birkaç mülâhaza arz edilebilir.
    1- insan henüz hiçbir şey değilken "var olma" emrini alması ve onun da bu emre, "evet" demesi ki; tekvînî mâhiyette bir soru ve cevap ve bir mukâvele sayılır.

    2- insan atomlar âleminde, hattâ bu âlemin de ötesinde parçacıklardan ibâret iken, her şeyi bir kemâle doğru sevk edip terbiyeye tâbi tutan Rabbülâlemîn, bu parçacıklara insan olma şevkini duyurarak, o istikâmette onlardan bir söz ve mîsâk almasıdır ki; bu da, her zerrenin kendi tâkatinin çok üstünde, Kaf dağından ağır yükleri omuzlayarak, Rabbin "varetme" teklifine "evet" demesinden ibâret sayılabilir.

    Bu iki şekilde cereyan eden "soru ve cevap" veya "teklif ve kabûl" söz ve beyânla değil gibidir. Buna binâen, bir kısım tefsirciler bu mukâveleye, temsîli şekilde yapılmış bir anlaşma nazariyle bakmışlardır. Yani, sanki öyle denilmiş, öyle cevab verilmiş ve öyle hukûkî kıymeti hâiz bir sözleşme kabûl edilmiş; yoksa, beyânla ve yazışma ile yapılmış bir akit değildir.

    Aslında, binbir çeşit hitab ve binbir çeşit cevap sahibi Rabbin, "hitab ve cevab" indeksini nazara almadan böyle bir hükme varmak, yanlış bir hükümdür. Yeri gelince ona da temas edeceğiz.

    3. Bu türlü bir ikrar isteği ve şehadette bulunma sözleşmesi, insanın kendini duyması ve kendinin, kendinden başka bir şey olmadığını anlamasından ibâret, bir nefis marifeti, bir "Nefsini bilen Rabbini bilir" hakîkatini temsil; bir mâhiyet âyinesini seyre koyulma ve bu yolla şuûruna akseden rengârenk hakîkatlerin petekleşmesine şahit olma ve bu şehâdeti ilân etmektir. Ne var ki, bu îcâp ve kabûl; Bu söz verip söz alma, bu duyma ve duyurma, çok açık ve hemen sezilecek gibi de değildir. Belki, çok îkaz ve tenbihlerde duyulup hissedilebilecek şeylerdendir ki; irşâdın ehemmiyeti de, bu noktadan ileri gelmektedir.

    Bu sözleşme, kudret ve irâdenin yazdığı muhteşem kitabın mânâsını anlama ve hâdisat satırlarının sırlarını kavrama neticesinde, âdeta bir "icâb ve kabûl" gibidir.

    4. Bu sözleşme ve sözleşme içindeki suâl ve cevab, cismâniyâta göre düşünülmemeli ve yine ona göre değerlendirilmemelidir. Hak (C.C) bütün varlıklara, kendi mâhiyetlerine göre emirler verir ve yine mahlûkatdan yükselen sesleri, sadâları dinler. anlar ve yerine göre onları yerine getirir. Kelâmî ıstılahla ifade edecek olursak; insan gibi ayrı ayrı dil ve lehçelerle merâmını ifade eden varlıkların her dediğini anlayan Hz. Allah (C.C), aynı zamanda, öyle ayrı ayrı lisan ve lehçelerle, onlara emirler verir, hakikatleri anlatır; insan ve kâinatı şerh eder; yarattıklarından sözler alır, mîsâklar yapar ve mukâvelelerde bulunur ki, lâfzî kelâm ve beyanla yapılan bunların hepsi "kelâmı lâfzi cümlesindendir. Bir de, bize göre kelâm ve beyân olduğu açık olmayan, hayvanlara olan ilhamdan meleklerin mazhar olduğu ilâhî hitap tarzına kadar, Hakkın bir çeşit konuşması vardır ki, o da, "Kelâmı nefsînin ayrı bir tezâhür ve tecellîsidir.

    Allahın, bu çeşit konuşması, insanın kalbine gelen esintilerden, melekler âlemine kadar çok geniş bir dâirede cereyan ediyor olmasına rağmen, her dâirenin "alma ve verme" keyfiyeti başka başka olduğu için, bu dâirelerden herhangi birine gelen mesajı, ondan yükselen söz ve ifadeyi, bir başka dâireye göre ne duymak, ne de tespit etmek mümkün değildir.

    Bu îtibarla, Cenabı Hakkın zerrelerle konuşması; sistemlere emirler vermesi; terkipler, tahliller yapması, çok yüce buudlarda cereyan edip durduğundan bizim küçük ölçücüklerimizle tespit edilmesi mümkün olmayacaktır.

    Allah (C.C) zerrelerle mukâvele yapacak, moleküllerle mukâvele yapacak, hücrelerle mukâvele yapacak; atomlar âleminde, anne karnında, çocukluk devresinde mukâvele yapacak, fakat biz bunları, kendi ölçülerimiz içinde açık seçik olarak hiçbir zaman tespit edemeyeceğiz.

    Hele bu görüşme, insan ruhu ve o ruhta bir mekanizma olan vicdanla olmuşsa...

    Binâenaleyh, "elest" bezminde de ruhlar Rable mukâveleye çağrıldılar. Cismâniyet berzâhı arada olmadığı için, her şeyi ayan beyan gördüler ve "evet" diyerek böyle bir mukâveleye imza attılar. Ancak günümüzde çokça bulunduğu gibi bir kısım kimseler, ruh kitabının vicdan bölümünü hiç kurcalamadıkları için böyle bir imzaya ve mîsâka rastlamadılar. Rastlamalarına da imkân yoktu; çünkü o âleme ne bir bakışları, ne de araştırmaları olmamıştı.
    Selam ve dua ile...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +1
    Tanri diye bir sey yok rahat olun
    ···
  18. 18.
    -1
    @6 haklı olabilir
    ···
  19. 19.
    -1
    @18 sonuna kadar haklı.
    o dediklerini yapsa tanrı olurdu amk.
    onun yaptığını şu an dünyada insanlar yapıyo amk. bi yere gir biri için çalış para versin. birini sev belki o da seni sevsin, iyi bir şey yap öteki de sana iyilik yapsın gibi gibi
    be emek-ibadet-ödül geyiği çok insansı
    ···
  20. 20.
    -1
    @16 sen melek misin ulan dıbına koyduğum 1!1!!!111111!!!
    ···