Bu havas ilminde bir yontem olarak uygulanan bir küçük rituelmis hoca o anda musallat olan şerlileri ve hangi kabileden olduğunu soyler ona gore hareket edermiş ahraz cocuk sonra tekrar iceri girdi icinde sakatat olan bir kapla kap bakırdan içide sapsarı bir suyla doluydu kokusundan anladigim kadariyla idrar dolu olan icindeki sakatatları eliyle parçalayıp eline bir kegib atti sonrada benim elime ışıkları kapattik bağdaş kurup oturduk hoca ibranice oldugunu söylediği birseyler mirildandi ve onumuzdeki kapta küçük bir girdap oluştu

arkadaşlar seri yazıp bitiricem

Okumayın merdiven oldum

ampulun enerjiden yanıp yanıp söndüğünü hatırlıyorum sonrasında kendimi çocukluğumda buldum bahçede otururken teyzemin bahçe makası zannettiğim bir kanlı makasla yönümüzde ölmüş bir yaban domuzunun içi paramparça bana böbreğini kesip kesip yedirdiğini ağzım kanla dolu olmasına karşın hala yedirdiğini eliyle ağzıma teperek yedirdiğini gördüm ama kendi çocukluğumu dışardan izliyordum birden kendime geldim kendi terimde boğuluyordum sanki suratımın heryerini tırnaklarımla çizmiş ellerimi yemeye kalkmışım hoca aranice YA CIMUR YA KAFiR YA KASSAT YA HUTAR diye haykırdığımı söyledi hoca nasıl şerlilerle uğraştığının fakındamısın diyerek bana sinirli sinirli baktı

Devam devam

arkadaşlar inanın yazarken ellerim titriyor
hocanın söylediğine göre bu cinnianın istediği şey islamı bırakıp sadece onlara sığınmammış hoca eğer istediklerini yaparsan para itibar sahibi olacağımı karşımdaki insanın ne düşündüğünü söyleyeceklerini ve kabile altınlarını bana hediye olarak vereceklerini söyledi tabikide bunlar için asla dinimi değiştirmeyecektim hocaya BiR ELiME GÜNEŞi BiR ELiME AYI VERSELER DAVAMDAN VAZGEÇMEM (s.a.v) dedim. hoca aptallık edersin onlarda davalarından vazgeçmez dedi . benim Rabbim vardı ya onların ? hocanın niyetini anlamış gibiydim ama hocayı gelmeden araştırdığımda çok hastanın şifa bulduğu söyleniyordu kafam karışmıştı hoca madem öyle diyorsun delikanlı bunlardan kurtulalımdedi hoca ahraza sadece baktı ahraz elinde 9 tane bakır tepsi ile içeri girdi hepsinde III yazıyordu hemen söyledim unuttuğum detayı anlattım hocaya sadece güldü anlam veremedim

tepsilerle etrafımızı çeviren ahraz 9 tanede mum yaktı ortasına kendi oturdu sallanıyordu oturduğu yerde bana gözlerimi kapatmamı söyledi kapattım hoca ibranice konuşuyordu (aranice gibi ibranicede şerli dilidir) içimden nas suresini okumaya başladım ortasına geldiğimde hocanın sesi oylesine gürlüyorduki sesi mağarada bağırıyormuş hissiyatı veriyodu hiç öyle kalın ve tok bir ses duymamıştım kulaklarımın titrediğini hissettim o sesi asla unutamam . surenin sonuna geldiğimde ses ağlıyormuşcasına çıktı gözlerimi açtığımda ahrazı görmedim hocanın kafasındada keçi boynuzuna benzer bir boynuz gördüm ayağa kalkmaya çalıştım dizlerim bana ihanet edermişcesine resmen ayağa kalkmamamı emrediyor gibiydi güçlükle toparlandım ayağa kalkar kalmaz yere yığıldım gözlerimi açtığımda bir tabutun içindeydim

Rez aslannn

Rezervasyon

Helal sana be dediğinin arkasındasın

Helal olsun panpa hadi hızlı anlat be

nefes almakta güçlük çekiyordum tabutun üzerine toprak geldiğini hatırlıyorum sonra nefessiz kalıp bayıldım krostrolofobisi olan bir insan olduğunuzu ve tabutun içinde diri olduğunuzu düşünün ayılıyorum yine o manzara geri bayılıyordum bu işkenceyi defalarca yaşadım pskolojik olarak şuan nasıl hayattayım kendim bile bilmiyorum gözlerimi açtığımda yine o hocanın yanındaydım hoca bu davadan vazgeç artık ve ne olduğunu anlat dedi anlattım hocaya şaşırmamış gibiydi ve durumdan işkillenmiştim

o gece artık uyumaya karar verdik nasıl uyunur onu bile hatırlamıyordum vucudum artık imanla mı dersiniz bayıldığımdanmı dersiniz bir şekilde uyku ihiyacını yitirmiş gibiydi yaşadıklarıma üzülüyor dua ediyordum rahatsız tahta gibi sert bir sedirde yatıyordum hani şu şark köşelerinde sırtınızı yasladığınız çok sert süngerimsi bir madde varya üzerinde eski püskü bir örtü veyine tahta gibi sert bir yastığın üzerinede başımı koyuyordum yattığım yerde mutfak gibi birşeyde vardı ve mermer gibi betondan tezgahın üstünde soğan kabukları ve hamamböcekleri vardı midem kalkmıştı soğan kabuklarının cinnilerin parası olduğunu iyi biliyordum konuşma sesi duydum biri hocanınındı diğerinide hiç duymamıştım başımda şiddetli ağrılar vardı konuşmalara kulağımı iyice verdim ve dinledim

hoca :h
h: kendi rızasıyla çıkması lazım bir türlü çıkmıyor

? : işkencelerde fayda etmemiş başına neler geleceğinin farkında değil

h:sevdikleriylede tehdit edemiyorlar kimsesi yok

?:bu iş bittiğinde yine onu öldürecekler

h: yarın çıkmazsa ben ona yapacağımı biliyorum

artık herseyin farkına varmıştım konuşan ahrazdı yani ahraz taklidi yapıyordu herşey oyundu ritüelde gözlerimi açtığımda onu görmememin sebebi arkamda olmasıydı bayılmam için ensemden vurmuştu

şerlilerle anlaşma yapmışlardı bu şerliler ifrit soyundandı ifritin soyundan olanlar insanları dinden çıkararak onlara hazine vaad ederler özellikle bunu imanı kuvvetli insanlara yapmayı tercih ederler o hoca ve ahraz onlarla anlaşmış beni dinden cıkarıp hazineyi alacaklardı alacaklarını zannediyorlardı oysaki onlar yüce Allahın kudretini ve gücünü unutmuş zavallılardı . şerliler insanların korkularıyla oynamayı çok severlerdi o ritüelde enseme vurduklarında beni tabuta koyup bayılana kadar üstüme toprak atıyorlardı bayıldığım zaman ayılmama yakın yine koyup yine toprak atıyorlardı benimle bu şekilde oynadılar arık buradan çıkmam lazımdı ve aklımda birşey vardı tabiki

arkadaşlar yoğun bir şekilde sözlüğümüzde yaş oralaması küçük arkadaşlar olduğu için yazma deniliyor isteğe göre devam edelim belirtin lütfen

Abi sabahtan beri bekliyorum nolur bitir ya meraktan uyuyamam

Bahane bulma yarın devam et bitir hikayeyi en azından

tabiki onlarında kaçmamam için bir planları vardı biri uyuyor biri uyanık kalıyor
beni gözlüyorlardı sessizce kalkıp sobanın yanındaki demirçubuğu elime alıp çarşafın kenarına
sakladım bir elimle sıkıca tutuyordum bilerek arapça mırıldanarak bişeyler söyledim
uyanık olan ahrazdı zaten güçlü olanda ahrazdı hocanın yürümeye zor dermanı vardı

ahraz yanıma dinlemeye çalıştı sesimi biraz daha alçalttım yüzünü yaklaştırınca elimdeki demirden çubukla kafasına bir darbe indirdim olduğu yere yığıldı sessizce koşarak kapının önüne geldim kapıyı zorladım tabikide kilitliydi şaşırmamışım eski köy evi kapıları zaten dayanıksızdır bilenler bilir tahtadan bir kapıydı omzumla sertce bir darbeyle kapıyı açtım ve o siyah kediyi gördüm o yeşil gözleri geceyi aydınlatan tek ışıktı bakmadım Kul eûzu bi rabbil felak (De ki: “Ben, Felâk’ın Rabbine sığınırım) dememle ben bir adım attım o bir adım geri attı Min şerri mâ halak (Yarattıklarının şerrinden) bir adım daha sureyi bitirdiğimde bir ses duydum hoca geliyordu kafamı kediye çevirdiğimde kedi yere yatmış can çekişiyordu