1. 1.
    -1
    yadırganmaması gereken, yapmak zorunda kalabileceğiniz bir şeydir efendim:

    7-8 yıl önceydi, dersler bitmiş, ankara'dan erzurum'a gitmem lazım. gözüm otobüsü kesmiyor, zira; bir otobüs yolculuğunda insanın kendi kendine oynayabileceği tüm oyunları bitirmişim.

    kegib çizgi saymaca, sıradaki ilçeyi tahmin vs. vs. o kadar gidip gelmişim ki toplam kegib çizgi sayısını da, bırak ilçeleri, köyleri de ezberlemişim yoldaki. ulan yol üzerindeki yerlerde yaşayan çocukların hayat hikayesini bile biliyorum! misal yozgat yerköy'de ilk gördüğümde 4-5 yaşlarında bir bacaksız olan çocuğu oradan son geçişimde kolunda bir kızla(nişanlısı olmalı) görmüştüm. evet, o çocuktu... biz büyüyorduk ve kirleniyordu yozgat.

    otobüslerde herkes gibi bana da en çılgın yolcu grubu rastlıyordu üstelik. erzurum'dan ankara'ya son gelişimde arkamda bir tane dedeyle genç bir kız oturuyordu. açık büfe anonsunu duyan dede gecenin köründe 15 dakikada bir hostu çağırıp:

    -bana bir gara (kola), gelinime bir sarı (fanta)
    -geline gara, bana sarı
    -bana sarı, geline gara
    -bana da sarı geline de
    -geline de gara bana da

    şeklinde emir yağdırıp bir yandan hostun "sana da kayam, gelinine " şeklinde sövgüsünü alıyor, bir yandan da benim uyuma çabalarımı sabote ediyordu.

    neyse işte bütün bu sebeplerden bu kez trenle gitme fikri zuhur etti bendenizde. gittim, paraya da kıyıp yataklı vagondan aldım bileti. böylelikle rahatsız edilmeyecek, gibi daşşağı sere sere yatıp uyuyabilecektim. kulağa hoş geliyordu.

    tam da zamanında (12:30) kalktı doğu ekspresi. "otobüs olsa gibsen böyle vaktinde kalkmazdı, aferin sirkeci doğru karar" dedim kendi kendime tren hareketlenince. e yerimiz de güzel. yataklı vagonun kondüktörü de gariban pulmanlarında ve numarasızdaki zebellah-zebani karışımı misali kondüktörlere hiç benzemiyor. ohhh gel keyfim gel.

    geceden yolda uyumak için bilerek uykusuz kaldığım için kestirmişim. uyanır uyanmaz saate baktım. 15:00 olmuş. tren de durmuş. "hımmm kırıkkale'deyiz sanırım" dedim. pencereden kafamı uzatınca yan kompartmandan uzanan kafayı gördüm.

    sirkeci: abi neredeyiz?
    adam: elmadağ
    sirkeci: haa? elmadağ derken?
    adam: 1 saattir burada duruyoruz ya, ulan elmadağ'ın hepsi yolcu olsa trene binmiş olmaları lazımdı.

    "ya ne salak adam" dedim kendi kendime, "ne güzel işte, sanki otobüste de isyan ediyor. yat, uzan gerzek herif, bacakların bir yerlere değmiyor, osuran yok, ağlayan bebek yok, yanında sohbet etmek için çırpınan bir ihtiyar da yok, şükürsüz herif"

    15:30 gibi elmadağ'dan hareketlendi tren. açıyorum pencereyi dışarıyı izliyor ve yine uyuyorum, tesadüf, yine trenin durduğu bir istasyonda uyanıyorum. tuvalete gidiyorum, ve yolda yine o adama rastlıyorum.

    sirkeci: abi saat kaç?
    adam: 18:00
    sirkeci: nerede olduğumuzu biliyo musunuz? yerköy mü burası? gerçi çok küçük ama.
    adam: ne yerköy'ü, yahşihan'dayız daha dıbına koyim, kırıkkaleye bile gidemedik çufçufunu gibiyim.
    sirkeci: nee yahşihan mı?
    adam: he ya yahşihan, dıbına koduğumun makinisti, ecdadını gibtiğimin kondüktörleri, muallak hareket memurları. ırmak'ta 1 saat duracak ne var yav. ne var.
    sirkeci: ırmak'ta bir saat mi durduk? iyi de ırmak ufak bi belde.
    adam: beldesini gibtiklerim. çile oldu lan.
    sirkeci: sinirlenme, boşver abi yat uyu, keyfine bak. yolculuk nereye?
    adam: sivas
    sirkeci: yakınmış seninki ya, bak ben erzurum'a gidiyorum.

    neyse adamdan ayrılıp odaya gidince bende de "acaba" lar kendisini göstermeye başlıyor. "yok canım, iyiki de trene binmişim, ne güzel uyuyabildim saatlerce" diye kendimi teselli edip restorana gidiyorum.

    garson: ne alırsınız?
    sirkeci: şöyle aburcubur, patates kızartması filan var mı?
    garson: var efendim, yanında bira alır mısınız?
    sirkeci: yok ben kullanmıyorum

    bir iki saati de restorandaki aileleri, amcaları, teyzeleri izleyerek ve kızları keserek geçiyorum. hiçbirinden yüz alamadığım için bozuluyor ve o haşimle masadan kalkıp kızlara "ben zenginim lan, pis fakirler, hadi gidin 3.sınıf pulmanınıza " dercesine şekilli şekilli yürüyerek yataklı vagonuma doğru geçiyorum.

    hava kararmış, etraf da izlenmiyor, uykuyu da almışım. hafiften sıkıntı emareleri baş gösteriyor. yan odadaki abiyle iki muhabbet çeviririz diye kapısını çalıyorum.

    adam: gel gardaş gel, bu dıbına koduğumun treninde vakit geçmiyor, saat dokuz oldu kayseri'ye gelemedik.
    sirkeci: kayseri mi? kırıkkale'den sonra yozgat yok muydu abi?
    adam: bunların güzergahını gibeyim ben gardaş.
    sirkeci: hakikaten lüzumsuzmuş ya.
    adam: neyse gardaş, azıcık uykum geldi, belki uyurum bana biraz müsaade etsene.
    sirkeci: tamam abi, eyvallah.

    odaya geçerim, artık çuf çuflar da batmaya başlamıştır. tren bir kişinin dahi yaşayıp yaşamadığının tartışılabileceği ne kadar abidik gubidik yer varsa durmaya devam etmektedir. sıkıntıdan tırnaklarımı kemirmeye, saçlarımı kıvırmaya başlamış haldeyimdir.
    bir ara 31 mi çeksem lan diye de düşünmedim değil. kendimi dinleye dinleye 3-4 saat geçirip sonunda uyumayı başarırım.

    sabah 7 gibi gözlerimi açtığımda bir şehir merkezinden geçmekte olduğumuzu görünce "aha erzincan" desem de kondüktörün "sivas-sivas-sivas" çığlığıyla hayal kırıklığı yaşıyorum. yandaki abi pılını pırtısını toplayıp uzaklaşıyor. nemli gözlerle ardından bakakalıyorum. ağzı bozuktu mozuktu, sinirliydi ama bu trende sohbet ettiğim tek adamdı lan!

    yarım saat kırk dakikada sivas'ta bekledikten sonra yeniden hareketleniyoruz. bir erzincan'a varabilsek tamam aslında. ahh bir erzincan'a varabilsek. erzincan eşittir erzurum anasını satayım. restoranda zerre hazzetmediğim bira içerek 2 saat, tuvalette tak deliğinden taşları izleyerek 1 saat, pencereden dışarıyı izleyerek 2 saat, o küçümsediğim insanların pulmanlarında gezip muhabbet edecek adam arayarak 1 saat, cenabet ölmeyi göze alıp 31 çekerek 15 dakika geçirdikten sonra erzincana varıyoruz.

    ama kafa bi milyon, beynimde türlü türlü küfürler. lan 1 günü geçti, 1 günü. o beğenmediğim esadaş'a binsem değil erzurum'a, tibet'e gitmiştim ulan.

    odadan çıkıp trenden inen insanları özenerek izlemeye koyuluyorum. "vay dıbına koyim, bu trenle bir yerlere varılıp inilebiliyomuş"

    derken kondüktör yanaşıyor:

    sirkeci: abi erzurum'a 3-4 saatte gideriz heralde
    kondüktör: 8 saatte gidersek şükret
    sirkeci: haha, iyiydi abi espri.
    kondüktör: yolda sorun var, hız düşüreceğiz, karşıdan da tren gelecek, onu beklememiz lazım aşkale'de.
    sirkeci: ananı gibiyim
    kondüktör: ne diyorsun oğlum sen
    sirkeci: abi üzerine alınma da giberim ben böyle treni de ulaşımı da. adı üstünde abi ulaşım bu. ulaşamıyoruz dıbına koyim. seneye varacaz nerdeyse. bindiğimde mevsim yazdı, anca kışın inecez dıbına koyim bu gidişle.
    kondüktör: bi de bizi düşün yeğenim.
    sirkeci: daha ne kadar duracak tren burda?
    kondüktör: 10 dakikaya kalkar
    sirkeci: ben kaçtım.

    apar topar eşyalar toparlanır, söve söve trenden inmek üzere harekete geçilir. tam tren usul usul harekete geçmiş inilecek kapı kondüktörce kapatılacakken, "duuuuuuuuuuur" diye bağrılıp atlanır ve valizlerle beraber yere kapaklanılır. gardaki herkes de, orada görevli hareket memuru da şahsımı izlemektedir.

    hareket memuru yanımda biter:

    har. memuru: naapmaya çalışıyon la sen, öleceeeenn, uyuya mı kaldın?
    sirkeci: öliyim dıbına koyim ya, ahhh kolum
    har. memuru: doktora git, kırık çıkık olmasın
    sirkeci: yok bişeyim, otogar nerde?
    har. memuru: naapacan otogarı, dolmuşlar geçiyo burdan şehir merkezine
    sirkeci: şehir merkezine gitmicem abi, erzurum'a gidicem ben
    har. memuru: e o zaman niye atladın trenden, tren gidiyodu
    sirkeci: (gibimi gidiyodu lan ne gitmesi) ona gitmek denirse gidiyodu
    har. memuru: taksiye binecen şurdan
    sirkeci: tamam

    taksiye binilir, otogara giren ilk esadaş'a atlanır, 2.5 saatte erzurum'a varılır ve nerdeyse 2 günlük çile erzurum otogarında son bulur.

    özlü sözle noktalayalım:

    paran varsa kefil ol vaktin varsa trene bin.

    vazgeçtim lan,

    paran varsa kefil ol, vaktin varsa da trene binme. binme anunagoyyim

    edit: sanırım eksilerle (bkz: özet geç bin) demek istiyorsunuz ama olay çok uzundu, özeti bu kadar etti dostum.
    ···
  1. 2.
    -1
    inci giber
    ···
  2. 3.
    0
    özet geç amk
    ···
  3. 4.
    0
    bunu okuyacaklarınımı sanıyosun insanların lan züt boşuna yer kaplama
    ···
  4. 5.
    0
    okumayan pişman olur
    ···
  5. 6.
    +1
    okudum isteyen bine özetlerim. ha ben ettim siz etmeyin olayda bi gib yok. bebe mal. en iyi ihtimalle de liseli
    ···
  6. 7.
    0
    ÖZET GEÇ PiÇ..

    http://imgim.com/33vhxug.gif

    OKUYAN VARSA SÖYLESiN gibMiŞLER Mi BUNU TRENDE
    ···
  7. 8.
    0
    okumadım ama saçma bişeye benziyo çaktım eksiyi
    ···
  8. 9.
    0
    valla ben de izmirden ankaraya gittim 16 saatte ama sennki çok fena olmuş hocu
    ···
  9. 10.
    0
    gibilceğimi bilsem gene okumam
    ···
  10. 11.
    0
    bence okunmalı
    ···
  11. 12.
    0
    roman mı okıycaz bin
    ···
  12. 13.
    0
    özet: tren yoluculuğu çok uzun sürünce. trenden inip otobüsle gitmiş erzurum a.
    ···
  13. 14.
    0
    http://www.azginadam.com
    ···
  14. 15.
    0
    okuyan pişman olur.
    ···
  15. 16.
    0
    10 dakikamı bin ettin bin.
    ···
  16. 17.
    0
    ekşici mi bu bin
    ···
  17. 18.
    0
    kış olimpiyatlarında erzurum a trenle giderim uçakla gelirim macera olur diye düşünen biri olarak çok işime yaradı rep
    ···