1. 26.
    0
    sen beceremezsin harcamayı, o yüzden alıyor devlet. iyilik yapıyor adamlar sana nankör herif!
    ···
  2. 27.
    0
    @1 dıbına kodumun vergi vermeden devlet maaşları cartları curtları nası yapıcak OC DELi ETME ADAMI SiZiN GiBiLER YÜZÜNDEN iLERLEMiYO MEMLEKET ULAN iT OĞLU iT SENiN KULLANDIĞIN KAÇAK ELEKTRiĞi NEDEN BEN ÖDÜYORUM LAN PUŞT neyse sakinim vergi ödeyiniz
    ···
  3. 28.
    0
    @2 @17 hakan şükür
    ···
  4. 29.
    0
    @17 beyni gibik
    ···
  5. 30.
    0
    @25 aynen panpa hep bize harcıyor. sağolsun.
    ···
  6. 31.
    0
    sen sor diye panpa
    ···
  7. 32.
    0
    Devletin veya devletten aldığı yetkiye dayanan kamu tüzel kişilerinin, geniş anlamdaki faaliyetlerinin gerektirdiği harcamaları karşılamak ve amme hizmetlerinin gereklerini yerine getirmek gayesiyle, ekonomik birimlerden (bunlar gerçek veya tüzel kişiler olabilir) kanunda öngörülen esaslara uymak kaydıyla ve hukuki zorlama altında özel bir karşılık vaadi olmaksızın geri vermemek üzere aldıkları para tutarları. Günümüzün şartlarına uygun olmak maksadıyla yapılan bu tarifin tarih boyunca vergi kavrdıbının geçirdiği çeşitli değişmeleri kavramadığı açıktır
    Türk vergi mevzuatında ve özellikle VergiUsul Kanunu’nda, verginin tarifi yapılmamıştır. Ancak 1982 Anayasası’nın 73. maddesinde Vergi Ödevi başlığı altında şöyle bir ifade mevcuttur: "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." Anayasanın bu tarifine göre: 1. Verginin gayesi kamu giderlerini karşılamaktır.
    2. Verginin miktarı ödeyenin mali gücüyle orantılı olacaktır. 3. Kanunla alınacaktır.
    Vergi, çağdaş devlet gelirlerinin en önemlisidir. Kaynağı milli gelir ve servettir. Özelliklerinin başında cebri ve karşılıksız oluşu gelmektedir. Vergi bir kamu tüzel kişisi olan devletin egemenlik hakkı dolayısıyla tek taraflı iradeyle ihdas edilmiş bir mükellefiyettir. Devlet açısından bir alacak olan bu yükümlülük, yükümlü açısından bir kamu borcudur. Kapitalist ve karma ekonomi düzenindeki ülkelerin devlet gelirlerinin % 70-90 arasındaki bir kısmını vergi gelirleri teşkil etmektedir.
    Vergi gelirlerinin toplam devlet gelirleri içindeki payı ülkelerin iktisadi seviyelerine göre değişmektedir. Gelişmiş ekonomilerde devlet gelirlerinin % 90’ı hatta daha fazlası vergi yoluyla elde olunmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerdeyse bu nispet % 70 civarındadır. Vergi gelirlerinin toplam gelirler içindeki payını etkileyen diğer bir faktör de gelirin elde edildiği dönemin şartlarıdır. Olağan dönemlerde vergi gelirlerinin payı genellikle yukarıda açıklandığı şekildedir. Olağanüstü dönemlerde ise borçlanma yoluyla gelir elde etmek yöntemine daha çok başvurulduğu için vergi gelirlerinin toplam gelirler içindeki payı nisbi olarak azalmaktadır. Sosyalist ekonomilerdeyse durum farklıdır. Bu ekonomilerde temel finansman aracı merkezi planlama otoritesi tarafından belirlenen fiyattır; vergi tamamlayıcı nitelikte bir fonksiyon ifa etmektedir. Bu sebeple sosyalist ekonomilerde vergi gelirlerinin payı piyasa ekonomisindeki ülkelere oranla daha düşüktür.
    Cumhuriyet dönemi itibariyle vergi sistemimize bakıldığında (1925-1950) zaman diliminde kayda değer en önemli olay olarak aşarın kaldırılması görülür. Aşar 1925’te tamamen ilga edildi. 1926 yılında ihdas edilen ve 1914 tarihli Temettü Vergisi’nin yerini alan Kazanç Vergisiyle Umumi istihlak Vergisi’dir. Bu ikincisi Hususi istihlak ve Eğlence Vergisiyle tamamlanmıştır. Lozan Antlaşması hükümlerine paralel olarak 1927’den itibaren hami karakterde (koruyucu) bir gümrük tarifesi de kabul edilmiştir. Kendi içinde tutarlı ve modern bir vergi sisteminin kurulması yönündeki çabalar 1925-1950 döneminde başarıya ulaştırılmamıştır. Bu dönemde vergi sisteminin geliştirilmesi bir yana, bazı dış siyasi ve ekonomik olaylar tarafından engellenmesi söz konusu olmuştur. Bu olayların en önemlileri 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ile ikinci Dünya Savaşıdır. 1929 krizinin ortaya çıkardığı güçlükleri gidermek için 1931’de yürürlüğe konan Buhran Vergisi, krizin 1933’te sona ermiş olmasına rağmen 1950 yılına kadar
    yürürlükte kalmıştır.
    1950 yılı Türk vergiliciğinde bir dönüm noktasıdır. Çünkü, Yasama Organı’nda 1949 yılında kabul edilen Gelir Vergisi, Esnaf Vergisi, Kurumlar Vergisi ve Vergi Usul Kanunu’ndan oluşan mali reform kanunları manzumesi 1950 yılında yürürlüğe girmiştir. 1953 yılında Tahsili Emval Kanunu’nun yerini alan Amme Alacaklarının Tahsili Kanunu’nu da bu kategoride mütalaa etmek gerekir. 1950-1960 döneminin büyük reformları 1956 yılında kabul edilip, 1957 yılında uygulanmasına başlanılan Gider Vergileriyle tamamlanmıştır.
    1960’tan sonraki dönemde Türk Vergi Sistemi’nin yeniden düzenlenmesi hususunda yoğun çalışmalara girişilmiş ve bunların sonucu olarak modern fiskalitenin gereklerine uygun olumlu bazı adımlar atılabilmiştir. 1960 sonrasının vergi sistemini düzeltmek konusundaki ilk girişimi, sözü geçen yılın sonunda Gelir Vergisi Kanunu ile Vergi Usul Kanunu’nun yeniden yazılmasıyla başlanmıştır (193 ve 213 sayılı Kanunlar). Evvelce politik sebeplerle vergi dışında bırakılan tarım kesimi Gelir Vergisi kadrosu içinde vergilendirilmeye başlanmış; vergi kaçakçılığını önlemek gayesiyle bir güvenlik tedbiri olarak "servet beyanı" müessesesi ihdas edildiği gibi 1950 yılında 5421 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile vergi sistemine ithal edilmiş bulunan "ortalama kar hadleri" ve "gider esası" müesseseleri de esaslı bir şekilde tadil edilmiştir.
    1960’tan sonra vergi Reform Komisyonu’nun da katkılarıyla gerçekleştirilen reform hareketleri sonunda vergi sistemine kazandırılan yeni müesseseleri şöyle sıralamak mümkündür: Yatırım indirimi, değer fazlası istisnası, yeniden değerleme azalan bakiyeler üzerinden hesaplanan (degressif) amortisman usulü, zarar nakli, vergi uzlaşması.
    12 Eylül 1980 tarihinde işbaşına gelen yönetim, iktisadi politika yönünden 24 Ocak Kararlarını benimsediğini ve bunun uygulanmasına devam edileceğini açıkça belirtmiştir. Nitekim, iktisadi alandaki ilk hareket, vergi kanunlarında yapılması artık kaçınılmaz hale gelen fakat politik sebeplerle münfesih parlamento tarafından bir türlü ele alınamayan değişikliklerin gerçekleştirilmesi olmuştur. Yalnız yapılan değişiklikler vergi sistemi yönünden bir reform değildi. Tamamen pragmatik bir yaklaşımın gereği yapılması mecburi hale gelen ve ayrıca benimsenen iktisat politikasının gereklerine uygun bir vergi düzenlemesini uygulamaya koymak idi.
    12 Eylül 1980 sonrasında vergi kanunlarında yapılan değişikliklerle ulaşılmak istenilen başlıca gayeler şunlardı: 1) Vergi yükünün dağılışı çok adaletsiz hale gelmişti ve bunu düzeltmek gerekiyordu. 2) Piyasa ekonomisi iktisat politikasının esasını meydana getireceğine göre vergi kanunlarında tasarrufu arttırıcı ve bunları yatırımlara yöneltici tedbirlere yer verilmesi öngörülüyordu. 3) Döviz darboğazını aşabilmek için vergi kanunlarında mal ve hizmet ihracını teşvik edici düzenlemeler yapılması gaye alınıyordu. 4) Enflasyonla mücadelede vergi politikasından da yararlanılmasına ve vergi kanunlarında vergi hasılatını arttıracak düzeltmeler yapılmasına özen gösteriliyordu. Vergi yükünün dağılışındaki adaletsizlikler özellikle Gelir Vergisi tarifesindeki bozulmadan kaynaklanıyordu. Sözü geçen tarife son olarak 1963 yılında düzenlenmiş, daha doğrusu düzeltilmişti. Aradan geçen süre içinde enflasyon oldukça hızlı bir trend göstermiş fakat tarifeye hiç dokunulmamıştı. Sonuçta temel niteliklerinden biri artan oranlılık olarak tanımlanan Gelir Vergisi fiilen düz oranlı hale gelen tarife ıslah edildi. 12 Eylül 1980 sonrasında getirilen bir diğer önemli yenilik "vergi alacağı" sisteminin getirilmiş olmasıdır. 1981-82’de peşin vergi uygulamasına geçildi. 1983’te hayat standardı temeline dayalı asgari bir vergi ödeme zorunluluğu getirildi. Bu şekildeki ödeme 1986’ya kadar sürdü. 1986-88 arası bir başka peşin vergi ödeme sistemi olan "dahili tevkifat" sistemi uygulandı. 1989’dan sonra aynı vergi politikası "geçici vergi" adıyla devam ettirildi. Ayrıca 1985 yılı başında yürürlüğe konulan Katma Değer Vergisi gerçek bir vergi reformu niteliğindedir. Aynı dönemde KDV toplayan ücretlilere vergi iadesi verilmeye başlandı. Bu arada yazar kasa uygulamasının başlatılması vergi toplanmasının tabana yayılmasına katkıda bulundu.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    ulan parayı basan devlet bana maaş verip onuda vergiyle geri alıyor bu nasıl fantazi
    ···