1. 1.
    0
    yürüyorum hayatta binlerle yapayalnız
    kendimden de ayrılıyorum artık hesapsız

    bedenimin acizliği yürüdükçe sokaklara dökülüyor
    kemikler değil paslı zincirler göğsümü sıkıyor
    bir ses kan değil kir bu pompalanan damarlarına diyor
    ne kadar uğraşsam da kabul ediyorum olmuyor

    çok zor artık sokaklarda insan görmek
    kurtlar var ki derdi akılsız kuzuyu yemek
    tuhaf ki kuzunun isteği de kurda görünmek
    pençesine düştükten sonra neye yarar debelenmek

    çatlıyor sanki beynim düşüncesinden yaşanacakların
    ödüyorum bedelini bütün sükut u hayalini alınacakların
    ver diyor yine de hayat, bileyim nedir en derin sancıların
    sen uğraşsan da ancak benim vereceğimdir yaşayacakların

    yalnızlık girdap ben küçük sandal giden bilinmeze
    her şey çıkar için biliyorum gerek yok beyhude söze
    ben olduğum için giremedikten sonra namerdin gözüne
    kilitler vurulsa kurtarır mı kuzuyu ,kurdun gönlüne

    turuncu lambalar aydınlatıyor önümü boş sokakta
    hayattan daha aydınlık bu gölgesiz karanlıkta
    anılarımı mırıldanıyorum düşünmeden tutturulmuş ıslıkta
    neyim diyorum tükendikçe bu anlaşılmaz sonsuzlukta

    kaçıp kurtulayım diyorum bazen tüm yaşadıklarımdan
    çıkıp insanlıkla beslenen canavarın dişlerinin arasından
    yeni bir hayat kurmalıyım bu sefer kendime hesapsızından
    geri alabilmeli bazen zamanı birkaç saniye en azından

    bilsem de gitmem gereken yeri yol hiç görünmüyor
    düşündükçe bedenim arkadamdan daha çok dökülüyor.
    ···
  1. 2.
    0
    (bkz: işte penisim capsli)
    ···
  2. 3.
    0
    şuku kenkzz... tam benim üzerime
    ···
  3. 4.
    0
    tunç kafiye terk
    ···
  4. 5.
    0
    eline sağlık panpa
    ···
  5. 6.
    0
    eline sağlık kenkzz..

    süper olmuş..

    binlerce şuku...
    ···
  6. 7.
    0
    hacı sen de bir blog aç bence.
    ···
  7. 8.
    0
    up up up
    ···
  8. 9.
    0
    Artık sözlükte hep bi alfa beta omega, dominant erkeklik, baskın karakter nasıl olunur muhabbetlerinden sıkıldım ve bende yalnızlık üzerine bir yazı yazmak istedim.

    Her birimiz yalnızlığın koynunda büyümüş bebekleriz. Yalnız doğuyor yalnız ölüyoruz. Yalnız yaşamak sıkıcı değil mi beyler?
    En sevdiğiniz arkadaşınız sizi kartopu oynamaya çağırmadı bugün, çünkü arkadaşınız yoktu. Sevgiliniz sabah size günaydın mesajı yazamadı, çünkü siz sizi sevmeyi reddedeni sevdiniz.Bu elinizde olmasa bile...

    Yalnızlık sizin toplumda kendinizi boşluk ve kopmuş hissetmenizdir.
    Yalnızlık sizin bi işe yaramadığınızı düşünmektir.
    En derinlerde ailenizin sizinden utanmasıdır. Sonuçta her baba girişimci, atılımcı,kuvvetli bir oğlu olsun ister.

    Odanıza girdiğinize bir kaç dakika "yarın ölsem benim için kim üzülür" diye düşünün. Cevap çokluk belirtmiyorsa yalnızlığın nefret dolu dünyasına yol açmışsınızdır.

    Hayat bu kadar acımasızken nasıl dost edinirim dışardakilerle?
    Nasıl en sevdiğim kıza bu özgüvensizlik ve naçarlık içinde onu sevdiğimi söyleyebilirim?
    Dünya her sabah başkaları için doğuyor. Bizler için değil.Biz dünyanın istenmeyen atıklarıyız. Toplumun samimiyetsiz bulduğu kesimiz.

    "Belkide o kadar kötü değildir" unut artık kabullenemeyecek seviyede kötü

    "Sinemaya giderken tek kişilik yemek parası alırsın mesela,ne istersen onu yersin, nargile içmemene rağmen seni zorla zütürmeye çalışacak sesler olmaz işte etrafında, daha ne istiyorsun aptal"

    Sadece omzuna yaslanıp ağlayabileceğim, güvenebileceğim,benle gerçekten önem ve değer veriyormuş gibi konuşabilecek bir varlık. Bir varlık.

    Ben yalnızlığımda insanları izlerdim, herkes yalnızlıkla çarpışıyor.
    Birileri dikkat çekmeye çalışıyor birileri birilerine gereksiz de olsa bir şeyler anlatmaya çalışıyor.

    Yalnızken tanrıyla konuştuğum doğrudur.
    Yalnızken kendimle konuştuğum da doğrudur.
    Yalnızken gökyüzü ve evrenle ve sevdiğim kızın silüetiyle ve en sevdiğim yemekle konuştuğum doğrudur.
    Yemek masasına en erken oturup en geç kalkmanın sebebi düşüncelerdir. Uykuya düşkünlüğüm yalnızlığın verdiği acıyı hissetmek istemememden kaynaklanır.

    Yalnız postu atan tumblr girllerden, yalnız postu atan cool çocuklardan, berkecanlardan yalnızlığın dünyasına girmeden tribe girenlerden nefret ediyorum.Ve biz yalnızlık kalesinin etrafında savrulmuş küçük yokoluş parçacıklarıyız.

    Hiçlik yokluk demektir.
    Yalnızken çok olamassın.
    Çok olmadan mutlu olamassın.

    Bir insan neden şizofreni olmak isterdi ki?
    Yalnız olduğu için...
    Bir insan hayallerle neden konuşurdu ki?
    Hayaller gerçekten daha gerçekti çünki...

    Dünya sizin için gerçeklik olgusunu kaybettiyse bu sizin hatanız değil yalnız dostlarım.Ben sizi anlıyorum.Ben de sizdenim çünkü..

    "Bende iyi bir sevgiliyi hakediyordum"
    Malesef kardeşim, hepimiz hakettik ama hile yapan kazandı.
    "Bende iyi bir dost edinmeyi istiyorum"
    Malesef kardeşim,iyi dostlar bizdik, bizle dost olmak isteyen ancak biziz.

    "Bir derin kuyuya benzer yalnız. Taş atmak kolaydır içine: ama bu taş dibe inecek olursa, kim çıkarabilir?"

    -Nietzsche
    Tümünü Göster
    ···
  9. 10.
    0
    Gördüğümüz, algıladığımız evrenin sadece biz görüp algıladığımız zaman var olduğunu kabul etmeye solipsizm denir. Yani ben baktığımda vardır demek. Solipsizmin en büyük argümanlarından bir tanesi, bizim gördüğümüz evreni tekrardan beynimiz içinde yorumlayıp şuuruna ermemizdir. Yani biz beynimizin içerisinde sıfırdan tekrar gördüğümüz evreni yaratıyoruz. Sıfırdan yarattığımız beynimizin içinde yaşadığımız bu evrene ben giza demek istiyorum. Aslında olmayan, ilizyon bir evren ve bunu deneyimliyoruz. Dışarıdan aldığımız veriyi bu şekilde yorumlarız. Peki dışarıdan derken neyden bahsediyorum ? Vücudumuzun dışındaki gerçek evrenden bahsediyorum. Gerçek evrenden gelen veriyi yorumlayarak yaşıyoruz. O evrenin gerçekliğine veya dışarıda olup olmamasına gelmeden önce beynimizin içerisindeki yalnızlıktan bahsedeyim.
    Beynimizin içerisinde yalnızız dediğimizde yani ben kişisi beynimin içinde yalnızım dediğimde aslında benden kaç tane olduğuna göre değişen bir yalnızlığı var. BEynimiz içinde en az üç tane daha ben vardır. id, ego ve süper ego denilen bu benlikler kendi aralarında gerçekliği yorumlar ve bir sonuca bağlayıp şuura eriştirir. Bu üç benliği tanıyalım kim bu üç benlik ?
    id bizim hayvanlık benliğimizdir. Hazla doymaya odaklanmış; istediklerini yemek, cinsellik gibi çok basit ve insanın en temel ihiyaçlarıyla doyan bir benliktir. yani gerçekliği fayda ile yorumlayan benliktir.
    Egoya gelmeden önce süper egoya bakalım. Süper ego; gerçekliğin ne olması gerektiğiyle ilgilenen benliktir. yani hazla veya bir başka birşeyle doymaz. Bu benliğe vicdan da diyebilirsiniz. ne olması gerektiğini düşünür. ne yapmalıydım. ne olsaydı dogru ne olsaydı yanlıs olur. idin hedonist bakışı, süper egonun spirütüel duruşuyla tam olarak bir zıtlığı vardır. işte ego burada devreye giriyor.
    Egoda bu ikisi arasında hakemlik yapan ve şuura son yorumu iletmekle mükellef olan benliğimizdir. yani sizin en çok taklidinizi yapan sizin kararlarınıza en çok benzeyen kararları veren sey egodur. Yani ego benliklerin arasındaki anlaşmanın son imzasını atar. Egoyu dinleyerek gizayı yaparsınız yani içinizdeki evren egoyu dinleyerek yaptığınız bir evrendir. Peki ego kimle konusur ? yani bu imzalanmış gerçeklik yorumu kime iletilir ve giza yapılır?
    id sizin olmak istediğiniz benliktir. Süper ego olmanız gereken benliktir. ego ise olduğunu iddia eden benliktir. bu üç benliğin ortaklaşa vardığı sonuç şuura iletiliyor. yani içeride dört kişi var. Gelelim beynimizin dışında yorumladığımız, gerçek olduğuna inandığımız evrene. beynimizin dışında başka bir evren olduğuna dair elimizde mantıklı bir veri olamaz. çünkü biz egomuzu dinliyoruz ve egomuz dışarıda bir evren var diyor. onun yorumuyla, ona güvenerek biz dışardaki evrenin varlığını kabul ediyoruz. buna da realizm, beynimizin dışında bir evren olduğuna inanmak deniyor.
    Hepimiz realist bireyler olduğumuzdan bahsederiz. Ancak dışarıdaki evreni bilmek; bizim taklidimizi yapan üç tane benliğin üzerine mutabık kaldığı sonuçtan başka birşey değildir. Yani realist olduğumuzu düşünürken aslında egoist olduğumuz sonucuna varıyoruz. Ve buda egonun bize soylediği bir şey. bu sonuca varma anımızda egonun şuura bu sonuca vardığını söylemesi anıdır. Peki neden biz egoyu dinleyip beynimizin dışında bir evren var olduğunu ve bu evrenin de bizim gördüğümüze benzediğine inanıyoruz ? bunun nedeni birazcık iz bırakma güdüsü ile ilgili birşeydir.
    Bildiğimiz tek şey içeride dört kişi var ve bu dört kişide düşündüğünüzü sandığınız kişiler değil. Bu yuzden hiç birine güvenemezsiniz. bu yüzden beyninizin içerisinde yalnızsınız.
    Tümünü Göster
    ···